elli bir

Selamün aleyküm iman edenler 🤝🏻

Nesquik bağımlısı keyifli okumalar diler...

* * *

Zeyd'i annemin yanına bıraktıktan sonra direkt olarak kliniğe gitmiştim.

Kapıdan içeri girerken danışmadan görevli olan Meryem'e selam verdim. Önündeki bilgisayardan bir şeylerle uğraşıyordu.

"Selamün aleyküm. Hayırlı sabahlar Meryem.

"Aleyküm selam Zümra Hanım. Size de hayırlı sabahlar." dedi saçlarını kulağının arkasına alıp gülümserken. Ben de ona gülümsedim ve masasına yaklaşıp duvardaki saate baktım. Dokuza çeyrek vardı.

"İlk randevum kaçta bugün?"

"Hemen bakayım bir saniye." diyip klavyeyle birkaç şey yazdıktan sonra ekrana dikkatle baktı ve ardından bana dönüp "Saat dokuzu on geçe ilk randevunuz var hocam. En sonki randevunuz da öğleden sonra bir buçukta. Ondan sonra bir randevunuz yok ama akşama doğru yedide son bir randevu daha var."

"Tamamdır teşekkürler." diyip baş selamı verdikten sonra odama geçtim. Çantamı koyduktan sonra aynadan üstüme başıma çeki düzen verdim ve masama geçip gelecek olan hastanın dosyasını açıp bir göz gezdirdim.

Ben onlarla oyalanırken kapının çalmasıyla başımı kaldırdım ve güne başlamış oldum.

Saatler birbirini kovalayıp geçerken son gelen hasta yeni çıkmıştı ki kapı tekrardan tıklandı.

"Buyurun?" dediğimde kapıdan kafasını uzatıp şirin şirin gülümseyen bir Ayla vardı. Onu öyle görünce dayanamayıp ben de güldüm.

"Hocam müsait misiniz acaba?" dedi yaramaz bir çocuk edasıyla.

"Tabii efendim buyurun." dediğimde başını sallayıp kapıyı tamamen açtı ve karşımdaki koltuklardan birine oturdu. Elindeki tabakla birlikte bardağı masaya koyduğunda farkedebilmiştim.

"Sabahtan beri çocuklarla uğraşacağım diye hiçbir şey yemedin. Kahvaltı yapmadığını da tahmin ettim o yüzden ben getireyim dedim. Kendine hiç dikkat etmiyorsun." diye annem gibi azarlamaya başlayınca elimle onu durdum.

"Tamam efendim affınıza sığınarak şükranlarımı sunuyorum." dediğimde ikimiz de gülüştük.

Tabaktaki tostu ve çayı önüme doğru yaklaştırdı ve yemem için işaret etti. Yediğimi görmeden rahat etmeyeceğini bildiğim için itiraz etmeden tosttan bir ısırık aldım. Gelen çocuklarla ilgileneyim derken kendimi unutuyordum ama şu an gerçekten acıktığımı farketmiştim.

"Nasıl geçti bugünkü seansların?" diye bir soru yönelttiğinde çayımdan bir yudum alıp lokmamı yuttum ve onu yanıtladım.

"Güzeldi ama bugün ilk defa gelen bir çocuk vardı. Onunla iletişime geçmek beni biraz zorladı. Birkaç kelime haricinde hiç konuşmadı."

Başını sallayıp "Anladım. Neyse buna benzer bir çok çocuğu konuşturmuş insansın sen bunu da halledersin." dedi.

"Aynen öyle." diyip gülümsedim ve devam ettim. "Senin nasıl geçti seansların?"

"Güzeldi ya iyi geçti benim bugün seanslarım. Sadece bugün biraz daha geç çıkacağım."

Tostumdan bir ısırık daha almadan önce kolumdaki saate baktım. Bir buçuğa geldiğini görünce "Benim de birazdan seansım var onu da bitirdikten sonra çıkacağım arkadaşlarımın yanına uğrayacağım. Akşam yediye doğru bir seansım daha varmış." dedim. Sonra aceleyle tostumdan bir ısırık aldım.

Ayla da sarı saçlarını kulağının arkasına alıp kolundaki saate baktı. Bizim kliniğin rapunzeliydi fakat tek farkı kısa saçlı olmasıydı. Omzunun biraz üstüne biten küt sarı saçları ve yeşil gözleriyle doğal bir güzelliği vardı.

Onunla üniversitenin ikinci yılında tanışmıştık. İlk başlarda birbirimize ön yargılı davransak da sonrasında çok iyi anlaşmış ve birlikte klinik açmak için sözleşmiştik. O zamanlar bu bizim için çok büyük bir hayaldi ama şimdi bu hayalin gerçeğini yaşıyorduk.

Saati gördükten sonra "Ooo benim seans da başlayacak şimdi hadi kaçtım ben. Sana afiyet olsun." diyip hızla masadan kalkıp kapıya yöneldi.

Ben de onu uğurlamak için ayağa kalkacaktım fakat eliyle durmamı işaret edip engel oldu.

"Hiç rahatını bozma. Ben kendim de gidebilirim sonuçta değil mi?" diye gülümseyerek odadan çıktı.

* * *

Son seansımı da bitirip klinikten çıkmış Didem'in evine gitmek için arabaya binmiştim. Dikiz aynalarını kontrol edip arabayı çalıştırdım ve yola koyuldum.

Son gelen sekiz yaşındaki kız çocuğunun annesinin hamile olduğunu görünce bir anda zihnim geçmişe doğru bir yolculuğa çıkarmıştı beni.

Üç sene önce hamile olduğumu ilk öğrendiğimde sevinçten ne yapacağımı şaşırmıştım. Asaf'la söylediğimde ilk başta şaka yaptığımı düşünüp gülmüştü ve bana inanmamıştı. Ardından benim ciddi olan suratıma bakıp "Ha sen harbiden ciddisin?" deyip olayı idrak ettikten sonra ne yapacağını şaşırmıştı.

"Ne yani ben baba mı oluyorum şimdi?" deyip duruyordu.

Bir keresinde ben ekmeğime salatalık turşusu ve ketçap sıkıp yerken yanıma gelmişti. Biliyorum ikisi çok alakasız şeyler ama sürekli canım çekiyordu ve ben yerken aniden "Benim de canım çekti yav." diyip benimle birlikte o da yemişti.

Evet evet yanlış duymadınız. İlk başlarda benimle "Turşuyla ketçaplı ekmek yenir mi midesiz?" diye dalga geçen adam daha sonra benimle oturup yemişti. Bu olayı hatırladıkça hala onunla dalga geçmeyi ihmal etmiyordum.

O günleri hatırlayıp gülümsememe engel olamazken çoktan Didem'lerin evine vardığımı fark ettim.

Arabadan inip binaya girdim ve zile basıp kapıyı açmalarını bekledim.

Didem kapıyı açar açmaz otuz iki diş sırıttım ve kocaman sarıldım. Didem de aynı şekilde bana sarılırken sırtıma sertçe vurdu.

"Niye geç kaldın Polat?" dediğine engel olamadan bir kahkaha attım.

"Seanslarım yeni bitmişti Memati. Affet gardaşım." dediğimde o da kıkırdadı ve içeri geçmem için işaret etti.

"Tamam affettim. Geç bakalım." dediğinde ayakkabımı çıkardım ve içeri girdim.

Feracemi çıkarırken o da kapıyı kapattı ve beni bekledi.

"Herkes geldi mi?" dedim feracemi askıya asıp aynadan şalımı düzeltirken.

"Evet. Ben geç geleceğim diyen Merve bile geldi sen gelemedin." dedi gülerek.

Birlikte içeriye geçip kızların hepsiyle teker teker görüştükten sonra oturdum.

"Ay valla çok özlemişim sizi. İki aydır görüşemiyoruz." dediğimde hepsi bana hak verdi. Sonra gözüm yerde oyuncaklarla oynayan çocuklara takıldı.

Hilal ve Merve'nin kızı birlikte bebeklerle oynuyordu. Onların yanına gidip biraz da onları sevdim.

"Maşallah bunlar da büyümüş artık." dediğimde Merve gülümseyerek kucağındaki bebeğini gösterdi. "Baksana bu bile büyüdü." dedi.

Bir süre çocuklar hakkında konuştuk. Sonra Didem aniden odasına gidip bir fotoğraf albümüyle geri yanımıza dönmüştü.

"Kızlar bakın size ne göstereceğim. Gelin buraya toplanın hepiniz." dediğinde hep birlikte yerde daire şeklini oluşturup yanına oturduk.

Fotoğraf albümünü açtığında kursta ilk çekindiğimiz fotoğraf çıktı karşımıza.

Kızların hepsiyle bizim yatakhanede yine bir gece yarısı toplanmış, uyumazken çekinmiştik bu fotoğrafı.

Didem mor uçlu saçlarıyla en önde öpücük atarak poz verirken ben de ona arkadan sarılıp gülümsemiştim. Hilal de başımın arkasından elleriyle kulak yapmış ve sinsi bir şekilde sırıtmıştı. Ayşe tam ağzına cips atarken Merve de ona tuhaf bakışlar atmakla meşguldü.

Fotoğrafı bir süre inceledikten sonra başımı kaldırdım ve kızlara baktım. Hepimizin gözleri bir miktar sulanmıştı. O gün unutulmamak üzere hafızalarımıza kazınmıştı. Bu fotoğrafın çekildiği günün üzerinden on bir yıl geçmesine rağmen hala beraberdik ama tek bir fark vardı, büyümüştük...

"Vay be on bir yıl geçmiş üzerinden." dedim ağlamamaya çalışarak. Merve gözyaşını silerken konuştu.

"Ayşe o zaman da yemek yeme derdindeymiş baksana." dedi gülerek. Bunun üstüne Ayşe konuştu burnunu çekerek.

"Sen de bana dik dik bakmakla meşgulmüşsün yine." dediğinde hepimiz gülüştük.

Bir saat kadar fotoğraf albümündeki fotoğraflar hakkında konuşup dalga geçmiştik. Eski kurs anılarımızı anlatmıştık birbirimize. En son gitmemize yakın Hilal "Hadi bu fotoğrafın aynısını çekelim." diyince hepimizin hoşuna gitmişti bu fikir.

Didem yine en öne geçip hala uçları mor olan saçlarıyla aynı pozu verdi. Bu renkten yıllardır vazgeçememişti. Ben de Dido'nun arkasına geçip ona sarılırken Hilal de aynı şekilde başımın arkasından kulak yapmıştı. Ayşe eline bir cips alıp onu ağzına atar gibi yaparken Merve de fotoğraftaki bakışın aynısını atmaya çalışmıştı.

"Hazır mısınız, çekiyorum?"

"Çabuk yoksa cipsi ağzıma atacağım." diyen Ayşe'ye gülmemeye çalışarak poz verdik.

"Üç.. iki...bir..."

Tam fotoğrafı çekecekken Hilal'in kızı Meyra, Ayşe'nin elindeki cipsi asılmıştı. Hepimiz ne olduğunu anlayamadan kahkahalara boğulurken Didem'in çektiği fotoğrafı görünce daha çok gülmüştük.

En son sakinleşebildiğimizde on bir yıl önce kursta çekindiğimiz fotoğrafla ikisini yan yana tutup baktık.

Yeni çektiğimiz fotoğraftaki tek fark yüzlerimizin daha olgun durması ve kadraja Meyra'nın da girmesiydi.

Kızlarla bir süre daha oturup sohbet ettikten sonra hepimiz teker teker evlerimize dağıldık. Daha doğrusu ben önce kliniğe uğrayıp son seansı da bitirdikten sonra annemlere geçmiştim. Asaf da iş çıkışı oraya gelecek, yemeği annemlerle beraber yiyecektik.

Kapıdan girer girmez Zeyd koşar adımlarla yanıma gelmiş ve sarılmıştı. Özlemiştim daha sabah gördüğüm halde.

"Selamün aleykümm. Nasılsın anne?" dedim Zeyd'i kucağıma alıp oturma odasına geçerken. Her geçen yılla birlikte annemin yüzüne bir kırışıklık daha eklenmişti. Zaman geçip giderken kendinden bir iz bırakmayı da ihmal etmiyordu insanoğluna.

Annemin yaşlandığı görmek beni hüzünlendirse de belli etmedim. Kaybetme korkusu giderek bedenimi daha çok sarıyordu.

"İyiyim çok şükür kızım elhamdülillah. Sen nasılsın, nasıl geçti günün?" dediğinde gülümsedim ve "Ben de iyiyim elhamdülillah. Yorulmadım bugün sakindi klinik. Kızlarla da görüştüm selamları var sana." dedim.

"Aleyküm selam. Onlar nasıllardı iyiler mi?"

"Onlar da iyilerdi. Çoluk çocukla uğraşıyorlardı Hilal ve Merve." dedim ve ardından ekledim.

"Zeyd yaramazlık yapmadı değil mi?" dedim eğilip ona bakarken. Güldü ve yüzünü sakladı.

Tam o sırada yengemle Hicran girdi odaya. Hicran da büyümüş on bir yaşına girmişti fakat yine de Zeyd'le çok iyi anlaşıyordu.

Yengemle birbirimize sarılıp sohbet ettik biraz da. Ardından biz onunla sofrayı hazırlamak için mutfağa geçerken annem de çocuklarla ilgileniyordu.

Masayı hazırlarken kapının çalmasıyla yengem o sırada tabaklara sarma katmakla uğraştığı için bana kapıyı açmamı söyledi.

Kapıyı açtığımda babamla abimin geldiğini gördüm ve "Hoşgeldiniz." dedim.

Babam ayakkabısını çıkarırken "Hoşbulduk kızım. Siz de hoşgeldiniz." diyip omzunu sıvazladı ve gülümsedi.

Annem gibi onun da yavaş yavaş yaşlandığını görmek içimi burkmuştu.

Abim de içeriye girmeden önce sarıldı.

"Hoşgeldiniz cadı." diyip yanağımı sıktı ve şalımın önünü asıldı.

"Abii!" diye sinirle bağırınca hemen koşarak içeriye gitmişti. Hep bunu yapıyordu. Yıllar geçmiş, koca adam olmuştu ama hala beni sinir etmeye bayılıyordu.

Kapıyı kapatıp şalımı düzeltmek için koridordaki aynanın önüne geçtim ve şalımı düzelttikten sonra tekrar mutfağa geçip yengeme yardım ettim.

Aradan yarım saat geçmiş ve biz sofrayı kurarken tekrar kapının çalmasıyla yine açmak için ben gittim. Bu sefer gelen Asaf'tı.

Bana göz kırpıp gülümsedikten sonra ayakkabılarını çıkardı ve içeriye girdi.

"Hoşgeldin. Geciktin biraz?" dedim merakla.

"Hoşbuldum. Bugün bisiklet yarışması varmış sanırım o yüzden yollar çok kalabalıktı." diyince başımı salladım ve birlikte içeriye geçtik.

Yemeği yiyip bulaşıkları hallettikten sonra hep birlikte içeriye oturduk ve çay eşliğinde sohbet etmeye başladık. Biz annem ve yengemle bir köşede oturup ondan bundan konuşurken, babamlar maç hakkında konuşuyordu.

"Birten'in kızı da önümüzdeki hafta evleniyormuş." dedi annem.

"Öyle mi? Hiç haberim yok." dedi yengem şaşkınlıkla.

"O kim ya?" diye sordum merakla.

"Kız bizim mahallede saçı başı dağınık bir kız vardı ya. Sürekli mor terlik giyer gezerdi akşama kadar. Hatta çocukların topunu alır kaçırırdı. Top hırsızı derlerdi. Hatırladın mı?" dediğinde gülmeden edemedim.

"Ne gülüyon? O kız şimdi bir güzelleşmiş görmen lazım." dedi annem.

Başımı salladım ve bu sefer istemsizce babamgilin konuşmasını dinledim.

"Ya adam tam gol atacak hakem kırmızı kart çıkarıyor sinir oldum." dedi babam sinirli bir şekilde. Ardından Asaf ona destek çıktı.
"Aynen hakem çok haksızlık yaptı."

"Hayır karşı takımın oyuncuları da çok faul yaptı ama onları görmezden geldi. "dedi abim.

Onlar hararetli hararetli konuşurken aradan saatler geçti ve günün sonunda tekrar üçümüz kaldık.

Arabada yolda giderken Zeyd kucağımda uyuyakalmıştı ve biz de Asaf'la sohbet ede ede evin yolunu tutmuştuk. Böyle güzel ve yorucu bir günün daha sonuna gelmiştik...

* * *

Vee bir bölüm sonu daha..

Finale son üç bölüm ve been çok heyecanlıyım 🏃

Didem ve diğer kızların bir araya geldiği kısımları yazarken çok keyif alıyorum niyeyse kshdjdjsjjd onların bir karakter olduğunu hatırladıkça üzülmüyor da değilim 🥺

Diğer bölümlerde görüşmek üzere, yorumlarda buluşalım🤝🏻
Allah'a emanet, seviliyorsunuz❤️

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top