Bölüm 13
🐹
Arkadaşlar lütfen emoji dahi olsa yorum yapın.
Söylediklerimi tekrarlama gereği duymuştum. Anlaşılan pek sakin olma gibi bir düşünceleri yoktu. Pekala üstesinden gelebilirim.
Hala havada olan elimi yavaşça indirdim. "Merhaba." Kendi kendimi tekrarlamaktan nefret ediyordum.
"Bunu nasıl yapabildin?" Kıvırcık saçları gözlerinin önüne düşüyordu. Bu kişi okul gazetesini yapan Melek'ten başkası değildi.
Sorgulayıcı ifadeden çok merak eden neşeli bir ifadeye sahipti. Kocaman gülümsemesi her şeyi anlatıyordu.
İnsan asla ama asla öfkelenemiyordu. Zaten ben kolay kolay öfkelenen biri değildim ki.
"Biz sevgili değiliz, dediğimiz gibi kardeşiz. Basın her şeyi yanlış anlatıyor." Bir yandan da okula girmeye çalışıyorduk. "Kardeşler arasında bu tarz yakınlaşmalar olur, zaten illaki görmüşsünüzdür en fazla yanyana geldik."
Sorusunun cevabını almış gibiydi, aradan sıyrılarak kenarı kaçtı. Mikrofon gibi tuttuğu kalemini cebine geri soktu.
Diğerleri ise bir an olsun durmuyordu
Sürekli yeni sorular soruyor, beni darlamak için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlardı.
İşin en tuhaf ve berbat kısmı ise üstüme geldiklerinde ağzımdan bir şeyler kaçıracağımı sanmalarıydı.
"Arkadaşlar biraz geride mi dursanız? Ölmek üzereyim."
Hem doğru düzgün nefes alamıyordum hem de eziliyordum. Size daha önce bale yaptığımı söylemiştim, balerinler olabilecek en zayıf kiloda gezerler. Bu durum hasta gibi olmalarına yol açar.
Yani ezilmem onlar için hiç te zor olmamıştı. Kendimi bildim bileli hep güçsüzdüm.
Cenk kalabalığın arasından sıyrılıp koluma girdi, beni sınıfa doğru götürmeye başladı. Bu hareket onun için oldukça garipti.
"Sakın barış yaptığımı sanma, bu olaydan kurtulunca her şey başa saracak."
İç çektim, zaten öyle sanmamıştım ama en azından şans vermiştim.
İçeri girme zilli çaldığında nöbetçi öğretmenler apar topar insanları içeri sokmuştu. Sadece sınıftakiler ile imtihanım kalmıştı.Pazartesi günü olmadığı için şanslıydım, aksi halde sırada herkes tarafından yeniden ezilirdim.
Yerime, en ön sıraya, geçip oturdum. Birçok öğrenciyle göre en berbat yer olsa da benim için değildi, tabii çalışmadığım konularda listeden kaldırılırsa işim bitiyordu orası ayrı konu.
Kardeşlerim kendi sınıfına geri döndüğünde Alp hemen arkama oturdu. Normalde orada oturmuyordu, arkadaşından izin almış olmalıydı.
"Def?" Öne doğru su uzattı. "Bence içsen iyi olacak, şu an saçlarından daha kızılsın."
Yıllardır birbirimizi öz kardeş sandığımız için sularımızı paylaşmamızda sıkıntı yoktu. Tabii annem duysa bizi keserdi.
"Teşekkürler."
Daha on saniye geçmemişti ki işaret parmağımı sürekli kaldırıp indirdiğimi fark ettim. Sıraya minik dokunuşlar ile vuruyordum.
Stres yüzünden oluyor olmalıydı. Aslında hiçbir zaman yapmadığım sayılı hareketlerdendi ancak belki sakinleşirim umuduyla yapmaya devam ettim.
Herkesin bakışı benim üstündeydi, hissetmeyi bırakın görüyordum bile. Bana bakarak fısıldaşıyorlardı. Tahtanın yansıması her şeyi görmeme yetmişti.
Boş durmamak için ders kitaplarımı çıkarayım dedim ama Tarih kitaplarımı almamıştım. Güya dolabımdan alacaktım. Dışarıdaki kargaşa asla izin vermemişti ki...
Öğretmen çok geçmeden içeri girmiş, daha ayağa kalkmamıza izin vermeden oturmamızı söylemişti. Ayağa kalkmaya zahmet etmemiştim neyse ki, yoksa boşu boşuna kalkmış olacaktım. Gerçi tam kalkmak üzereyken bunu demişti.
Çantamdan rasgele bir defter çıkarıp boş bir sayfasını açtım. Elime aldığım kurşun kalemi aşağı yukarı sallamaya başladım. Kafamı masaya yasladım.
"Çok yorgunum."
Fısıldayarak demiş olmama rağmen öğretmen onca konuşmanın arasından bunu hemen duymuştu. Umursamadan derse geçmesi işime gelmişti.
Ders çaktırmadan telefonuyla uğraşan kişilerle doluydu. Aslında çaktırıyorlardı ama hocanın taktığı yoktu, tüm arkadaşlarımda benim olaylarıma bakıyordu. Hatta duyduğuma göre yeni bir grup kurmuşlardı, içinde hiçbir kardeşim de yoktu.
Derin derin nefes alıyordum, tırnaklarımı avuç içime bastırdığımı fark etmemiştim bile. Gözüm sürekli saateydi. Bakışlarım yere, sürekli durmadan not aldığım defterime, saate kayıyordu. Hocaya hiçbir zaman bakmıyordum.
Hoca tam önümde durduğunda ise başımı kaldırdım. "Efendim?"
Etrafıma baktım, sessizlik olmuştu. anlaşılan bana birkaç kez seslenmişti ama duymamıştım. "Sorunun cevabını ver."
"Hangi soru?"
Tahtaya baktım, hiçbir şey yazmıyordu. Kollarını göğsünde birleştirdi. "Sabahtan beridir dersi dinlemiyorsun."
Defterimi havaya kaldırdım. "Hayır, dinliyorum. Bakın not ald-"
"Dinleseydin soruma cevap verebilirdin öyle değil mi?" Haklıydı, ona cevap verememiştim. "Sabahtan beridir gözüme batıyorsun Defne Aksoy. Başını sıraya koydun, gözleirmi sana dikmeme rağmen sürekli saate baktın. İnsan biraz bari saygıdan ötürü dikkat eder. Her beş saniyede on kez saate bakınca zaman daha hızlı geçmiyor."
Dediğim gibi öğretmenim çok haklıydı, benden bir cevap beklediğini biliyordum. Bir türlü de ne diyeceğimi bulamıyordum. Yapmam gereken en iyi şey sessiz olmaktı.
Her ne kadar yaptığı öğrenci için çok utanç verici olsa da sadece normal bir şekilde uyarmıştı. Yine de benim gibi sosyal anksiyetesi olan kişileri de düşünmesini isterdim.
Toplum içinde sadece nefes alabiliyordum, bazen onu bile yapmam zor oluyordu. Filmlerde, kitaplarda benim gibi olan kızları hep sakar yapıyorlardı ama gerçekten sosyal anksiyeteye sahip kişiler ilgiyi üstlerine çekmemek için elinden ne geliyorsa yaparlardı.
Adımımı atarken bile beş kez düşünüyordum. Şuan ise yüzbinlerce göz beni izliyormuş gibi hissediyordum. Sanki... Hepsi bana acıyarak bakıyordu.
"Özür dilerim."
Öğretmenimiz bir an donup kaldı, böyle bir şey dememi beklemiyordu anlaşılan. Kafasını iki yana sallayıp birkaç adım geri çekildi. Elindeki sınıf listesine baktı. Muhtemelen ismimi not almıştı.
"Kendine çeki düzen ver Defne Aksoy, geçen yıl ki güzel öğrencimi geri istiyorum. Çok... Çok aptal davranıyorsun."
Ciddiyim...
Nefes alamıyorum...
Sanki...
Birileri nefes alıp vermemi bile yargılayacakmış gibi hissediyorum.
Korkuyorum, tabii elimden bir şey gelmiyor.
Ve o an... Aniden ayağa kalkıp ön sırayı kendimden olabildiğince ittiriyorum. Bu hareket benden beklenebilecek bir hareket kesinlikle değil, beni bırakın hiçbir öğrenciden beklenebilecek bir hareket değil.
Herkesin dikkati iki katı üstüme toplanıyor, ne yapacağımı bilemeden kapıya doğru bakıyorum. "Yeter." diyebiliyorum sadece, dudaklarımın arasından yalnızca bu sözcükler dökülüyor.
"Defne Aksoy!" Böylece ilk kez sesini yükseltiyor. "Sanırım Dilara Aksoy ile görüşmemin zamanı geldi." dedi ben sınıftan koşarak çıkarken.
Duvardan destek alarak yürümeye başladım, hayır, annemin haberi olmamalıydı. Hastalığımın başlamasına neden olan kişinin bundan haberi olmamalıydı.
Koridorun daha ortasına gelmiştim ki zil çaldı. Nefes alamamamı önemsemeden koştum, teneffüse çıkan insanlar beni takmadan yanıma geliyordu. Yine o berbat sorularından sormaya başlamışlardı.
Her yeni gelen kişi yüzünden nefesim daha da tıkanmaya başlamıştı.
🐹
Merhaba nasılsınız? Sizce kitap nasıl gidiyor?
13 rakamını sevmediğim için bir bölüm daha atacağım ama sonra yazar mıyım bilmiyorum, bir süre mola vereceğim en azından.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top