Bölüm 10


💅🏻

Parmağımı bir an olsun indirmiyordum. "Görüyorsunuz değil mi?"

Alp korkarak yerinden sıçramıştı, ayağa kalkar kalmaz kolumu tutmuştu. Çekiştirmeye kalkmıştı ama yerimde kalmıştım, gitmek istemiyordum. 

Sonuçta o kişi üçümüze de aynı anda saldıramazdı, o kadar cesur olduğunu sanmıyordum. Hem... Yalan atmadığımı da kanıtlamak istiyordum. 

En paniklememiz gereken olaylarda bile oldukça sakin olan Dolunay'ın gözleri büyümüştü, vişne rengi dudakları aralanmıştı. Garip bir şekilde yukarı aşağı dudakları hareket ediyordu, oldukça yavaş hareket ettirse de fark etmiştim. 

Sanırım bir şeyler demeye çalışıyordu. Şakağından aşağı bir damla ter inerken kafasını hızla bana doğru çevirdi. 

Hemen ardından da evimize gizli gizli girmeye çalışan kişiye baktı. "A-aa a?" Siyah kaşlarını çattı. "Ha?"

Kendime geldiğimde yastığımı kapar kapmaz ona doğru fırlattım. Bu aklıma gelen ilk şeydi. "Görüyorsun işte!"

Alp'te onun şaşkınlığına eşlik etti.  Beni çekiştirmeyi bırakmıştı. "Sen... Onu tanıyorsun." 

Zaten tamamen açık olan ağzım daha da açıldı. Ben bunu nasıl anlayamamıştım? 

Yabancıya doğru yürümeye başladı. "Onu elbette tanıyorum, o benim kardeşim!" 

Yabancı gülümseyerek el salladı, dişleri o kadar beyazdı ki ışıldıyordu. Bize doğru gelmeye başlamıştı, doğruca Dolunay'a bakıyordu. 

Dolunay pencereyi açıp içeri gelmesini işaret etti, ben de tam o esna da dizlerimi kendime çekmiştim. Neden yaptığımı bilmiyordum, sanırım içgüdü olarak yapmıştım. Kendimi korumak için...

Yabancı tahminimce benden bir veya iki yaş küçüktü. Uzun kahverengi saçları vardı, küçük bir topuz yaparak bağlamıştı. 

İçeri girdiğinde pencerenin pervazına oturdu. Kısa süreliğine bizi süzdü, sonrasında Dolunay'a döndü. Tuhaf el hareketleriyle bir şeyler anlatıyordu. 

Dolunay'da yaptıklarını detaylı olarak izledi, sonrasında benzer hareketler yaparak cevap vermeye çalıştı. Bazı şeyleri yaparken emin olamıyor, elleriyle yapmak yerine kelimeleri söylüyordu. 

Yine de ne demek istediğini asla anlayamıyordum. Başka bir yastığımı daha alarak Dolunay'ın ayaklarına doğru fırlattım. "Bana bir açıklama borçlusunuz beyler."

Oldukça sinirliydim, sadece sinir de değildi. Korkuyordum, kendimden daha iyi tanıdığım kardeşime baktım. "Kız kardeşime katılıyorum." 

Ellerini beline koydu, sonrasında da sağ elini kaldırarak kaşlarını kaşıdı. "Haklısınız." Kardeşine baktı. "Bu Atilla."

Ayağa kalktım, yatağın içindeyken her an avlanmaya hazır bir hayvanmış gibi hissediyordum. "O kadarını anladık!"

Derince nefes alıp verdi. "Yine haklısın." Gözlerini devirdi. "Sık sık çatılarda dolaşır, bunu çok seviyor. Her ne kadar annemler bilmese de..."

Yeterince açık bir açıklama değildi. Son derece terbiyeli biri olarak yetişmesem küfürlerimi savurmuştum bile. Aşağıda yaşananlar kardeşi yüzünden olmuştu. 

Üstelik madem kardeşinin bunu yapmayı sevdiğini biliyor... Nasıl aşağıdayken aklına gelmedi? Bence sadece Atilla'yı korumaya çalıştı. 

Dişlerimi sıktım. Burnumdan soluyordum, artık korkum tamamen gitmişti. Sinirden gözlerim dönmüştü, doğruca yanlarına gittim. Uygun olduğu gibi bir metre uzaklarında duruyor, doğruca yüzlerine bakıyordum. 

"Biliyorum kızgınsın." 

Sesimi yükselttim. "Biliyorum kızgın mısın!" Hareket etmemek için kendimi zar zor tuttum. "Sırf onun yüzünden aşağıda bana suç atıldı. Herkes yüzünden mal konumuna düştüm. Tıpkı... tıpkı şımarık, küçük, işe yaramaz bir kız gibi!"

Ellerini iki yana doğru açtı. "Bak, dediğim gibi özür dilerim. Hem kendi adıma hem de kardeşim adına. Emin ol orada aklıma gelseydi seni korurdum. Yemin ederim ki Burak'la da konuşacağım ama ne olur bunu annemler bilmesin." 

Kafamı iki yana salladım. "Annenin bana orada dediklerini duydun değil mi?" Yumruğumu sıktım. 

"Biliyorum... Özür dilerim." 

Diğer insanlar sinirlendiğinde sakinleşmek için ne yapardı? Bu soru aklımı çeliyordu çünkü ne yapacağımı bilmiyordum. 

Etrafımdaki insanları düşündüm. Hepsi de sinirlendiğinde ağzına geleni söyler, bana asla unutulmayacak anılar yaşatırlardı. Hatta  ağzımı açmaya kalkarsam berbat cezalara çarptırılırdım. 

O kişiler ise bana fiziksel veya psikolojik olarak şiddet uyguladıktan sonra rahatlardı, başta daha da çok sinirlenirlerdi elbette. Ben ise yalnız kalabileceğim bir köşeye çekilip saatlerce ağlardım. 

Bu durumda cidden ne yapacağımı bilmiyordum, zaten son günlerde yaşadığım şeyler yüzünden psikolojim yerin dibindeydi. Diğer insanların yaptığı gibi Defne'ye de zarar veremezdim.

Arkamı döndüm, derin derin nefes alıyordum. İkisinin de yüzüne bakmak istemiyordum. "Bana söz vermeni ve bunu en geç yirmi saat içinde yapmanı istiyorum. Aksi halde annene gider her şeyi anlatırım."

"Söz veriyoru-" 

"Bitirmedim!" Ona doğru döndüm. "Ayrıca.. Şu video olayını zaten biliyordunuz. Ne dersin ne yaparsın bilmiyorum ama bir bahane uyduracaksın." 

Birkaç adım atarak bana yaklaştı, kolumu tuttu. Ona doğru döndüm, başımı dik tutuyordum. "Yani yalan atmamı istiyorsun?.." 

"Eve-"

"Kabul." 

Alp yaptıklarımızı doğru bulmayan bir şekilde homurdandı. "Bence hemen gidip gerçekleri anlatmalıyız ama size uyacağım çocuklar." 

Atilla'ya göz attım, açıkçası biraz üzülmüştüm ama benim yerimde kim olsa ya aynısını yapardı ya da daha kötü davranırdı. O yüzden vicdan azabı çekmiyordum.

Ve belli ki çocuk dilsizdi, acaba söylediklerimizi duyuyor muydu? Etrafta konuşulanları dinlerken, daha doğrusu izlerken biraz zorlanıyor gibiydi. Yani duymuyor olma ihtimalli daha fazlaydı. 

Başta ne yaptıklarını anlayamama sebebim ise Türklerin kullandığı işaret dilini kullanmıyor oluşlarıydı. Çoğu şey o kadar farklıydı ki... Neredeyse hiçbirini anlamamıştım. 

Her neyse... Gecenin geri kalanını daha doğrusu alarmımızın çalmasına kalan son iki saati oldukça verimli bir şekilde geçirdik, uyuyarak. 

Sabah uyandığımızda ise hepimiz birbirimize küfürler ediyorduk, sınav haftamıza yaklaşmıyor olsaydı okula gitmemek için elimizden gelen her şeyi yapardık. 

Neyse ki banyo sayımız çok fazlaydı ve herkes kendi odasındaki banyoları kullanıyordu. Şimdi... Arkadaşlar kalbinizi kırmak istemem ama o yakışıklı bulduğunuz her çocuk uyandığında aşırı tipsiz oluyormuş, bilgi vermek istedim size.

Ben de öyleyim gerçi.

Yüzümü yıkadıktan sonra telefonumdan saatime baktım, dakik bir insan olduğum için sürekli telefonuma bakardım. Gelen bildirimle de şok oldum. Bu hepimizi ilgilendiriyordu... Bu tüm okulu ilgilendiriyordu. 


Merhabalar nasılsınız? 

Sizce bölüm uzunluğu nasıl? Bunun hakkında çok farklı düşünceler duyuyorum. Bazılarınız kısa bazılarınız ise çerezlik gördüğü için mükemmel buluyor. 

💅🏻


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top