Bölüm:8 ●Kanser●
"Seni ne mutlu ediyorsa onu yap. Ve insanların ne düşündüğünü asla dikkate alma."
*************
Bölüm Şarkısı: Edis /Roman
*************
Medyada Efe
*************
Filmlerde ki gibi yatağımdan saçlarım dün akşam ki yattığım haldeki gibi düzgün olup, güler yüzlü yatağımdan kalkıp odamın penceresinin önüne gittim. Perdeleri açıp 'Bu gün çok güzel bir gün olacak' diyemedim tabi ki. Sorun bir neden diye. Sorun sorun çekinmeyin!
"Neden baş belası vücut bulmuş halim?"
"Çünkü benim bir kere saçlarım düzenli değilde karışmış ip yumakları gibi olur. Hem iç ses sence hangi insanın sabah saçı düzgün olur ki!?"
"İlk defa haklısın kızım Nefes. Hem ne demişler bozuk saat bile günde iki kere doğruyu gösterir."
İç sesimle olan diyaloğa bir son verdim. Yataktaki halime iğrenircesine bakıp odamda ki lavaboya doğru koşar adım ilerledim.
En büyük odayı aldığım için odamda bulunuyordu. Yüzümü iyice yıkayıp aynada ki tipime baktım. Lonet olsun osman her zaman çekiciyim!
"Sen çekici olabilirsin ama ben daha yolda kalmadım." diyen ağır ergenlik geçiren iç ses. Ah! Lütfen ben bunu şuan kaldıramam.
Banyodan çıkıp odamdaki dolabımın karşısına geçtim. Dolabın kapaklarını araladığımda gözüme kızlarla birlikte aldığımız beyaz bir sahil elbisesi takıldı. Her ne kadar straplez gibi dursa da omuzlarında ince şeffaf askılıklar vardı. Üzerindeki desenler ise rengarenk küçük küçük çiçeklerden oluşuyordu. Ortalama boyu ise diz kapağımın iki karışık üstünde bitiriyordu. Mert'in kızacağını düşünsem de düşüncelerimi bir çita edasıyla hemen kovaladım. Sonuçta bu havada pantolon giymeyecektim değil mi?
Üstümde dünden kalan filli pijamalarımı çıkartıp yerine dolaptan aldığım elbiseyi giydim. Pijamalarımı da alıp banyomda bulunan kirli sepetine attım.
Okuduğunuz kitaplardaki gibi üşengeçlikte sınır tanımayan eşyalarını başka bir tarafa atan kızlardan değildim. Yani tamam üşengeçtim ama annem her zaman bana kendi sorumluluklarımı bilmeyi öğretmişti. Her ne kadar yapmak istemesem de birlikte terlik show yapınca mecburen insan alışıyordu.
Makyaj masasının üstünde bulunan tarağımı alıp saçlarımı hızlıca tarayıp sıkı bir at kuyruğu yaptım. Rimel ve nemlendiricimle de işlemimi bitirince onları tekrar yerlerine koyup odamdan çıktım. Fark ettim ki ben sandaletlerimi giymemiştim! Tekrar odama girip dolabımdan hızlıca beyaz parmak arası terliklerimi giyip aşağı indim. Etrafa bir göz attığımda bizimkilerin sesi bahçeden geliyordu. Seri adımlarla bahçeye gittiğimde bizimkiler kahvaltı ediyorlardı.
Aslında sadece bizimkiler de yoktu Savaş Akın Efe ve Özge' de buradaydı. Masanın önüne gelip cıvıltılı sesimle "Günaydın" dedim. Herkes den aynı sonuçları aldığımda masanın tek boş kalan yerine geçip oturdum. Karşımda oturan Mert kıyafetlerime bakıp homurdanmaya başladı.
"Kızım sana kaç kere kısa giyme demedim mi? Hala giyiyorsun." Mert'in sözlerine kıkırdayıp dil çıkardım. Tam ağzıma sofrada bulunan salatalıklardan birini attım ki Buse konuşmaya başladı.
"Seni uyandırması için Savaş'ı göndermiştik ama sen her zaman ki gibi uyanmamışsın"
Oha! Sabah Savaş beni mi uyandırmaya gelmişti ve en önemli nokta ise beni o halde mi görmüştü?! Yarabbim sen neden böyle yapıyorsun ben iman power olan bir kızım. Tamam bir keresinde Sude'nin örümcek fobisini kullanıp onun üstüne örümcek atıp orada bırakmış olabilirim. Tamam bir keresinde de Buse'ye istediklerimi yapmasını söylediğimde yapmayınca Gökçe Teyzeye -Buse ve Sude'nin annesi- gidip her şeyini anlatmış da ola bilirim. Tamam bir keresinde de Mert'in sevgilisine Mert'in gay olduğunu söylemiş de olabilirim.
Şöyle düşündüm de bende pek imanlı bir kız değilmişim. Hatta baya baya değilmişim. Vay be ben ne şeytan çıkmışım. Allah affetsin.
"Ya ya uyanmadı hiç. Öyle güzel uyuyordu ki fazla ısrar etmeden bırakmıştım" Savaş alayla cümlelerini söylemiş bana göz kırpmıştı.
İyli gizil iyiyirdi ki fizli isrir itmidim. Tamam lan iyi ki bir düzgün yatmıyoruz yatakta. Hem abi uyuyoruz biz ne resim çekinecek mankenler gibi yatalım ki rahat olmamız gerekiyor.
Düşüncelerime ara verip kahvaltıma yamuldum.
****************
Savaş evlerine geçmiş Akın Efe ve Özge'de dışarıda sanırım bir kaç işi varmış onu halletmeye gitmişti. Biz ise salonda oturmuş boş boş televizyonun ekranına bakıyorduk. Mert de benimle aynı durumda olmuş olacak ki en sonunda o konuşmaya başladı.
" Nefes git Savaş'ı çağır da hep birlikte film izleyelim."demişti. Kafamı onaylar biçimde sallayıp evden çıkmak için ilerledim. Kapıyı kapatıp bahçenin sonuna kadar yürüyüp çitlerden atladım. Zaten çitlerden sonrası onların bahçesi olduğu için kolaylıkla kapılarına ulaşmıştım. Zile birkaç kere basıp 'ding dong' seslerini duyduğumda kafamı zile sürtüp kıvılcım çıkartma isteği ile dolup taştım.
En sonunda kapıyı Savaş açmıştı ama bir sıkıntı vardı. Belinde düşecek gibi duran havluyla birlikte çıkmıştı karşıma. İçimden hayali bir tokat atıp kendime geldim.
" Mert 'Savaş'ı da çağırda hep birlikte filim izleyelim' dedi" demiştim. Of buralar çok mu sıcak olmuştu ya. Gözlerimi Savaş'ın üstünden başka her yerde geziyordu. Savaş da bunu anlamış olmalı ki hafif bir gülümsemeyle "Sen içeride bekle istersen ben üzerime giydiğimde birlikte gideriz." Kafamı sallayıp Savaş'ın geçmem için yer açtığı yerden geçip salona doğru ilerledim.
"Keyfine bak sen beş dakikaya gelirim" deyip merdivenlerden yukarı doğru çıkmaya başlamıştı bile Savaş. Salonda etrafıma baktığımda masanın üzerinde ki laptop dikkatimi çekmiş ayrıca merak duygularımı kabartmıştı. Merdivenlere baktığımda Savaş'ın hala gelmediğini görünce hemen laptopu elime alıp açık olan sayfaya baktım ama artık çok geçti. Sayfada yazan yazıyı görmüştüm.
' Kanser teşhisi belirtileri '
***************
Bölüm sonu :*
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top