Bölüm:15 ●Gözlük●

"Ve sana söylemek istediğim söz,

Henüz söyleyememiş olduğum sözdür"

**************

Bölüm Şarkısı: Tuğçe Kandemir/ Yanlış (multide var açıp bölümü öyle okuyabilirsiniz)

**************

Medya da Gizem (bölümün sonunda çıkacak birisi) 

************ 

"Bir an aklıma Abdulkadir Abi'nin oğlu Fahrettin geldi. Tipine tükürdüğüm gene geldi aklıma." Buse'yi başımla onayladım. Cidden o yarasa suratlıya benziyordum. Allah affetsin çocuğun genlerinde adeninin karşısına şeker gelmişti sanki. Umutsuzca kızlara baktım.

"Amına goyım öyle direk bana bakma Nefes. Leydi Gaga'ya şükredesim geliyor." Sude'ye gözlerimi devirdim. O kadar da abartılacak bir şey yoktu ortalıkta. Tekrar bir düşündüm. 

Karışık ve kabarmış saçlar

Kızarmış bir çift göz

Şişmiş gözler

Kısaca Fahrettin'e benziyordum. Aklıma Fahrettin gelince beynim kısa devre yapıp çöküntü yaşadı. Sonra onun abisini hatırlayınca kalbim ve beynim güller açmaya başladı. O nasıl bir yakuşukluluktur Yarabbim. Bir baqış attın qalbimi yaqtın diyesim geliyordu. Öyle bir yakışıklılıktı ancak ismi ise Fahrettin'den beterdi.

Abidin

Kafamı sallayıp düşüncelerimden kurtuldum eğer biraz daha devam etseydi hepimiz için kötü olacaktı.

"Git bir duş al biz kahvaltıyı hazırlamaya devam edelim" diyen Buse'ye bir bakış atıp kendimi banyoya attım. Aynaya hiç bakmadan duş kabinine girip duşumu aldım.

Bornozumu üstüme sarıp dolabımdan iç çamaşırlarımı ve klasik Nefes kıyafetleri olarak ta kot şort ve siyah üstünde Nirvana yazan beyaz tişörtümü alıp hızlıca giyindim. Saçlarımı kuruttuktan sonra balık sırtı örüp perçemlerimi anlımın ortasına getirdim. Bu sayede sivilceler de gözükmüyordu. Tekrar aynaya baktım.

 Hiç değilse eskisinden daha iyi gözüküyordum. Ancak aynaya baktığımda gözlerimin hala aynı durduğunu gördüm saçlarım ise  kesinlikle daha iyiydi. Masamdan fondöteni alıp yüzüme sürdüğümde gözlerimin şişliği hala inmemişti. En son çare olarak raflarımdan güneş gözlüğümü alıp taktım. Eskisinden daha iyi olmuştu şimdi. Seri adımlarla odamdan çıktım. Allah'tan zeki kızdım. Yoksa evde kalırdım bu gidişle!

Mutfağa girip kahvaltı masasına oturdum. Masadakilerin garip bakışlarını alsam da hiç aldırış etmeden tabağıma kahvaltılıkları doldurmaya devam ettim.

"Kız cimcime ne bu halin?" Burak Enişteme doğru döndüm. Bir keresinde de bir şeyi sormasanız matematikten 100 alacağım zaten. Tabi ki de bu cümle biraz (!) nah temalı bir cümleydi.

"Değişiklik olsun dedim bugün de be enişte. Hep nereye kadar normal yaşamak değil mi? Hem bence böyle daha güzel oldu. Sizde yapmalısınız şahsen. İnsanın farklılıklara ihtiyacı var yani. Değişiklilik olsun demiş miydim? Sizde dene-" Sözümü bölen sevgili kuzenime (!) baktım.

"Kapa çeneni Allasen. İstersen amuda kalkıp öyle yürü yeter ki sus." Gözleriminden alev toplarını çıkartacakmış gibi Mert'e baktım. O ise aldırmayıp kahvaltısına geri döndü. Tamam böyle yapınca iguana yavrusuna benziyor olabilirdim!

"Bugün bir şeyler yapalım mı nasıl olsa yarın hepimiz İstanbul'a geçeceğiz?" Bir şeyler yapmak? Dışarı çıkalım? Benim bu halim? 

"Te Allah'ım ya. Nereden çıkartıyorsunuz böyle şeyleri. Oturun oturduğunuz yerde. Bir de çay demleriz oh mis. Değme keyfime." Sözlerime Sude göz devirip konuştu.

"Kıllı kırolar gibi konuşmayı kes Nefes. Görende tipinin çok kötü olacağını sanacak. Pardon zaten çok kötüydü. Haklısın." Olmayan umudumu da Sude bitirdiğinde kendimde bir an  meyve bıçağı alıp bileklerimi kesme potansiyeli  gelmişti. 2 dakika sonra bu düşüncem buhar olup uçmuştu. Ben kim intihar etmek kim? Hem ben intihar etsem annem beni mezardan çıkartıp terlik showunu yapıp beni tekrar gömerdi. Ailecek çılgınız kardeşler.

"Pikniğe gidelim. Hazır hava güzelken iki dışarıda gezeyim." diyen Beyza Abla'ya döndüm. 

"Öyle bakma Burak. Evlendikten sonra bol bol yemek yiyeceğim. Hazır evde de kalmıyorum. Artık kilolarımı dert edecek değilim değil mi?" Enişte'min bakışları değişince Beyza Abla tekrar konuştu.

"Bak Burak eğer ben kilolu olursam ve sen beni bırakıp başka kadınlara gidersen vallahi babamın beylik silahını alır seni vurarım. Akıllı ol! Tamam mı hayatım?" Beyza Abla sinirle söylediği cümleyi tatlılıkla bitirdiğinde Burak Abi kekeledi.

"Ta-tabiki de ha-hayatım ne bakıyım diğer ka-kadınlara " Beyza Abla memnuniyetle gülümsedi. Vallaha bana da böyle bir koca olması gerekiyordu. Zengin. Yakışıklı. En önemlisi de kaslı! Kas önemli arkadaşlar. Fıstıklı baklava mı? Şeker pare mi?

"Neyse o zaman hazırlanalım. Diğerlerine de haber verelim de birlikte pikniğe gidelim." Konuşan Mert'e baktım. Hemen atla zaten. Belki gelmeyeceğim. Ne şaapıyon? Allah'tan taşsın mübarek yoksa beddualarımı sıralamıştım.

"Ben gelmem siz gidin." Tavrımı koyup sandalyede geriye yaslandım.

"Ama bak küserim tek başına ne yapacaksın?" deyip yavru köpek bakışı atan Beyza Abla'ya ofladım. Bir ben mi iguanaya benziyordum? Neyse Allah sevdiği kullarını farklı yaratırmış! Kendimi teselli etmem de ayrı bir ironi. Siz beni takmayın kardeşler. Devreler yandı.

"Ya ama ben gelme-" Sözlerimi kırmızı neon ışınlarıyla kesen Beyza Abla konuştu.

"Kapa çeneni geliyorsun dedim. Bitti! İtirazı olan?" Kimseden tık çıkmayınca zaferle gülümsedi. Hayır bu Beyza abla kime çekti yav?

Kahvaltıdan sonra tüm erkekler bahçe de otururken kızlarda mutfakta yemekleri falan hazırlıyorlardı. Ben mi? Tabiki de odamda yeni bir formül bulmaya çalışan profesörlere benziyordum. Gözlerime sürmediğim krem kalmamıştı ancak inmesine yerine daha çok şişmişti. Oflayıp yatağıma atladım. Neyse Nefes rezil olacaksın zaten. Bu bir ilk değil ve sonda olmayacak! Güneş gözlüklerimi tekrar takıp aşağı kızların yanına gittim.

"Yardıma ihtiyacı olan varsa şimdiden söylesin ona göre yardım etmeyeceğim." Buse'nin sözleri son kelimemle yarım kaldı.

"Sepetleri arab-" Gözlerini devirip homurdandı.

"Gerizekalı" Kendimi sandalyelerden birine attım.

"Nefes hayırdır? Evin içinde neden gözlük takıyorsun?" diyen Özge'ye gözlerimi çevirdim. Sorma kardeş diyesim vardı. Perçemleri sağ tarafıma çekip gözlüklerimi çıkarttım.

"Ananı sikiyim!" Özge'de tipimi gördüğünde tekrar eski halime çevirdim saçlarımı. Gözlüklerimi de taktığımda oldu bu iş!

"Kızım bu tip ne? Gece yatarken Bülent Ersoy mu kovaladı?" Başımla onayladım. Kovalasa bu kadar olmazdı.

"Beyler gelin şunları arabaya taşıyın" diye seslenen Beyza Abla sepetleri yere koyuyordu. Herhalde sepette bir ben yoktum. Kapıdan giren erkekler ilk odak noktaları ben oluyordum. Savaş kapıdan girdiğinde ilk bana bakıp sonra tam sepeti eğilip alacakken gözleri tekrar beni buldu.

"Senin bu halin ne?" Sorusuyla sırıttım. Hadi cevap ver Nefes.

"Farkımız tarzımız bebek" Cevabıma gülerken sepeti alıp dışarı çıktı. Yarabbim o nasıl gülüş? Allahsız kitapsız bizde de kalp var.

"Hadi bizde gidelim giderken de mangal falan alırız" diyen Buse'yi onayladım. Alırız pişirirler ve sonrada yerim! Guruldayan karnımda bana eşlik edince onun da acıktığını anladım. Oysa ki daha demin kahvaltımı yapmıştım. Neyse bir daha yerim. Sonuçta Dünya'ya bir kez geliyoruz. Yeyin yeyin boşverin göbek meselesini!

Arabalara hepimiz geçip oturduğumuzda 15 dakikalık yolculuğun ardından piknik yerine gelebilmiştik. Arabadan inip yeşilliklerin olduğu yerde uzun bir masa seçip oturdum. Etrafıma göz gezdirdiğimde birkaç metre ötemizde bir gölün olduğunu fark ettim. Zevkli olduğumu söylemiş miydim? Ne kadar da güzel bir yer bulmuşum ama değil mi?

Diğerleri de yanıma geldiğinde kızlar sepetteki örtüyü masanın üzerine sererken erkeklerde mangalı kim pişirsin kavgasındaydılar. Valla benim için sıkıntı yoktu. Ben yeter ki yiyeyim de!

Yapacak bir iş olmadığından -çaktırmayın karnımın guruldamasını kimsenin duymasını istemediğimden- yerimden kalktım.

"Ben bir gölün etrafında dolaşayım. Gelirim birazdan." Kızlardan uzaklaşıp gölün yanına geldiğimde biraz yürüdüm. Karnım yine guruldayınca sinirlenmiştim artık!

"Kapatır mısın çeneni? Zaten bende açım. Yani sadece sen aç değilsin. Aslında otomatikman biz aynı kişi olduğumuzdan aynı acıkıyoruz. Ama yinede sen kapa çeneni. Ben hiç bağırıyorum mu açım diye?" Yanımdan geçen 5-6 yaşlarında ki küçük kız bana değuşuksun sen gülüm bakışlarını atınca ona doğru döndüm.

"Ne bakıyon? Sen hiç karnıyla konuşan birini görmedin mi?" Kız hala bana bakmaya devam ediyordu. Perçemlerimi sola çekip gözlüklerimi de çıkarttım kızın yüzüne yaklaşıp birden bağırınca kız kaçmaya başladı.

"Böö!" Zaferle gülümsedim. Nihahaha. Kötülüq. Gözlüklerimi tekrar takıp perçemlerimi düzelttim.

"O kız neden öyle koşuyordu?" Yanıma gelen Savaş'a baktım. Ah bebişim baklavalarını çıkartta yüz yüze konuşalım. Ya da? Baklavalar benim şeker pareler sizin. Çok gözel oldu bu!

"Bilmem" Tabi kide Savaş'a anlatmayacaktım. Deli misiniz? Rezil olmak istemiyrem. Taam mı?

"Mangal işini kime bıraktınız?" Elini saçlarından geçirdi. Ah yapma be gülüm şöyle şeyler bizde de qalp var qardeş. Arkadaşlar susar mısınız? Ergene çevirdiniz beni de iyice (!)

"Bilmiyorum. Bıraktım geldim bende." Ben olsam bende bırakırdım. Uğraşamazdım birde.

"Savağğğğşş bebeğğğiimm seğğğniii çoğğğk özlediğğğiim" Arkamdan gelen ornitoreng dölü gibi sesle bakışlarımı çevirdim. Karşımda ki aylaynırı -hayır eyeliner değil- Allahu Ekber dağların da ki ornitoreng dölü çakmasına baktığımda yüzümü buruşturdum. Kızım sana rtükten uyarı gelmiyor mu o makyaj için? 

Kız yanımıza doğru koşarak geldiğinde birden Savaş'ın üstüne atlayıp dudaklarını Savaş'ın dudaklarıyla birleştirince duraksadım. 

Ne oluyoruz yaprağam?

**********

Veee ben geldim gözeller/yakuşuklular nassınız?

Bende iyim eywallah.

Bölüm nasıl?

Ornitoreng dölü çakması bu kız kim diyenler toplanın diğer bölümdeeee 

Neys votecikler ve yorumları unutmayalım haydi eywallah gidiyrem ben. Bu arada acıkmadım ama neden bölümde böyle bir şeyler yazdım bende bilmiyorum. 

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top