Yeterki İste B.45.

Selam...

Hatırlatma

İçimdeki sağduyulu arkadaş, "Evrim, erken sevinme istersen. Bu çarpık ruhlu kız seni çabuk alaşağı eder," diyerek şişkin egomu anında balon gibi patlattı.

🚖🚖🚖

Güzellik başa beladır derler, doğru da derler...

Güzelsen peşine düşen çok olur. Bu da senin başına bela olur. Yalnız hem güzel hem zekiysen bu kez avantaj senin eline geçer...

Zekanı kullanarak güzelliğini ön plana çıkarabilir her istediğini elde edebilirsin. Yeter ki iste. İstediğinde dünyayı dize getirebilirsin.

Ne yazık ki, bir de kader diye bir olgu vardır. İşte o zaman ne güzelliğin ne de zekan hiçbir işe yaramaz, çünkü doğduğun coğrafya çoğu zaman senin kaderinde belirleyici rol oynar. Sen ne kadar çabalarsan çabala maalesef kaderine boyun eğmek zorunda kalırsın.

Kaderi değiştirmek senin elinde olsa da bunun için azami gayret göstermek gerekir; tıpkı Kleopatra gibi.

Asya ile beraber tarihin küf kokan sayfalarını aralamaya başlamış çağlar ötesine kanat çırpmak üzereydik.

"Asya, Tanrı Zeus demiştin?" diye sordum.

"Evet, Evrim, dedim," diye cevap verdi.

"Asya benim zihnimi meşgul eden şey bambaşka. Tanrı Zeus Olympos Dağında yaşıyorsa, Olympos'ta Yunanistan sınırları içinde var sayılıyorsa; öyleyse Kleopatra nereli? Yani benim bildiğim Mısır Sultanı olduğu."

Asya, ellerini birbirine vurarak çırptı, "Bravo Evrim, mükemmel bir soru," dedi derken de dudak kenarında kıvrımlar oluşmuştu.

Asya'nın yüz hatlarına baktığımda nedense benimle dalga geçtiği kanısına varmıştım.

Neden bana alkış tutarak övgüye vardırmıştı işi. Yani benim de bir şeyler hakkında fikrim olamaz mıydı?

Olabilir olmasına Evrim'de boyunu aşan konulara müdahil olma istersen dedi; asi ruhum.

Benim ruhum bana isyankar ben başka ne diyeyim ki?

Gözümü yoldan ayırıp başımı hafifçe Asya, tarafına döndürdüm. Başımı döndürür döndürmez de kafamın içinde yankılanan bir sesle irkildim. "Yapma..."

Kimsin nesin bilmiyorum ama neden beni korkutuyorsun? Asya'nın ruhu ruhuma karışmış yoldan gözümü ayırdığım için bana uyarı mesajı yolluyor olabilir miydi? Garipti doğrusu...

Evrim, sürekli uyarıyorum seni ama beni kale almıyorsun. Bak tekrar ediyorum, uzak dur Asya'dan çünkü ondan her şey beklenir.

Sağduyulu iç sesim tarafından da saatlik uyarımı almış bulunuyordum...

Harabeye dönmüş duygularıma inat, "Asya, senin tarafından övgü görmek güzel," diye cevap verdim.

Gülümsedi. Gözümü yoldan ayırmadan içten içe bende gülümsedim.

Önce uzun uzadıya derinden bir nefes aldı sonra bilgece konuşmaya başladı. "Biz Yunan halkı o çağlarda Mısıra egemen bir halktık," dedi derken de sesinin her ezgisinde bin bir ahenk vardı.

Öyle ki, sesindeki ahenk insanı bir anafor gibi sarıp sarmalıyor ve bedenini döndüre döndüre yükseklere savuruyordu.

Fazla savrulma istersen Evrim, düşüşün yaman olabilir, dedi benim uslanmaz iç sesim.

Sen her şeye karışmasan olmaz sanki? Şunun şurasında bir hayalin içine dalalım dedik onu da mahvetmeyi başardın; tebrikler.

İç sesimin hükmünden hemen sıyrıldım ve Asya'nın açıklamasına odaklandım. Yeni bir bilgi daha öğrenmiştim. Şaşırmadım desem yalan olurdu; Yunan halkının Mısır halkına egemen oluşu. Şaşkınlığımı pekiştirmek isteyerek üç kelimelik bir cümle kurdum. "Cidden inanmak güç!"

Asya, beni onaylamak ister gibi başını aşağı yukarı salladı. "Bütün bunlara inanmak sana güç gelse de öyleydik Evrim."

"Kleopatra Yunan asıllı mıydı yani, bir bakıma sen?" diye sordum.

Şu an içinden neler geçiyordu bilmiyordum ama teninin soluk bir renk aldığını fark ettim. "Evet, ama bazen nereli olursan ol kaderinden kaçamıyorsun Evrim. Güzelliğim ve zekamla dillere destan bir üne sahiptim ama..."

Konuşmasını sonlandırmadı lakin bir nefeslik ara vermişti.

"Asya, ama derken?"

"Bütün bu özelliklerim hiçbir işe yaramamıştı, zira babam kardeşimle evlenmemi vasiyet etmişti."

Başımı taşlara vurasım vardı; bu nasıl bir düşünce yapısıydı böyle?

"Asya, insanın inanası gelmiyor. Hadi Tanrıların kendilerince bir sebebi vardı, ya sizlerin?"

"Hiçbir şey sebepsiz değildir Evrim," diyerek yine ve yeniden beni çağdan çağa zıplatmıştı.

"Nasıl bir sebep yapılanı geçerli kılabilir ki... Bunu yapmaktaki amaçları neydi, daha doğrusu amacınız neydi?" diye sordum sorarken de içimde tarifsiz sancılar vardı.

Asya'nın çehresine buruk bir tebessüm otururken, buruk da olsa yüzündeki tebessümle bana dünyaları bağışlamış gibi hisler yaşatmıştı. "Evrim, amaç Tanrıların amacıyla aynı; bizim asil soyumuzun Mısır toplumuna karışmasını önlemek."

"Böyle yapınca karışmıyor muydu, bunu önlemek bir hayli zor çünkü?"

Tam sözlerimi bitirmiş Asya'dan geçerli bir açıklama bekliyordum ki, elli metre kadar uzağımızda kol kola girmiş bir çift, "Hey Taksi!..." diye durmam için el sallıyordu.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top