Mesele Aşk B.54.

Selam...

Aşk bir gün mutlaka uğrar semtinize, ama yedisinde ama yetmişinde; bir gün mutlaka uğrar. Yalnız her hoşlantıyı her muhabbeti aşk sanmayın...

Aşkında türlü türlüsü vardır. Bazen ruhunuzda hoş bir seda bırakan muhabbette âşık olursunuz; bazen bir çiçeğin özüne. Çoğu zaman ulvidir aşk; sahibine âşık olursun; bazen de sahibinin kuluna âşık olursun. Her sevmek aşk değildir yani.

Her aşk da yalansız değildir hani; tıpkı Kleopatra'nın aşkı gibi... Onun Sezar'a olan aşkı yalan üzerine inşa edilen çıkarcı bir aşktı. Sezar'ın ona olan aşkı çıkarsız mıydı, bilinmez ama bilinen tek şey bu dünya çıkar dünyasıydı.

Ciddi ciddi merak ediyordum Sezar, reenkarne olmuş ruh taşıyıcı Asya'nın pardon yani Kleopatra'nın oyununa kanmış mıydı?

"Sonuç?" diye sorduğumda Asya, "Sonuç mükemmeldi!" diye keyiflendi.

"Senin adına sevindim ama mükemmel sonuca ulaşmayı nasıl başardın?"

Asya, sağ elini havada bir tur döndürdükten sonra asil bir edayla avuç içi yukarı bakacak şekilde durdurdu.

"Yüce Sezar ile Mısıra geri döndüm ve Mısıra Kraliçe oldum." dedi.

Ben de olayın akışına kendimi kaptırmış olmalıyım ki, "Bütün alkışlar Kleopatra' ya ve aşka!" dedim.

Asya, oturduğu pozisyonu bozmadan hafifçe bana doğru dönerken dünyanın en sıcak gülüşünü bahşediyordu geceye ve ıssız caddelere. Karanlık ve dipsiz kuyuları andıran kara gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. Caddenin sarıya yakın cılız ışıkları, ara sıra bizi yokluyor; romantizme meyilli yolculuğumuza eşlik ediyordu. Onun tesiri yüksek bakışları altında kaldığımdan hiçbir eylemde bulunmayıp aldığım nefesi gerisin geri yutkundum ve çekingen bir ses tonuyla, "Ya sonra?" diye sordum.

Hâlâ Asya'nın cezbedici bakışları üzerimdeydi. "Sonra Evrim, Sezar'dan bir çocuğum oldu ve uzun yıllar Mısır'a hükmettim!" Tam sözlerini tamamlamıştı fakat ne olduğunu anlayamadan dudakları büzüldü ve çenesi titremeye başladı; Çehresine yerleşen ifade ağlamaklıydı. Nedeni hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bakışları beni terk edip sağ tarafa doğru kaydı. Yine gözleri hayali bir noktaya sabitlenmiş öylece donuk bakıyordu.

Bir gecede bu kadar bilgi benim bünyeye şok etkisi yapmıştı. Şunun şurasında ben garip bir taksi şoförüydüm ne işim olurdu tarih kokan asırlık bilgilerle. Her şey bir yana; itiraf etmem gerekirse Asya'nın her sözü hipnoz etkisi yaratıyordu üzerimde...

Yok, sandığın gibi bir şey Evrim, kendine gel, diye uyuşuk bedenimi silkeledi benim dost melekem.

İyi konuşuyorsun hoş konuşuyorsun da üst akıl, görüyorsun işte bu yaban kız karşıma geçmiş akli meleklerimle top sektiriyor.

Ben devrik bir Sultan'dım ama şimdi Mısıra Kraliçe oldum, diyor. Bütün bunları başarmış bir kadın ruhu var yanı başımda, sen gel de tırsıp korkma. Allah'ım sen her şeye kadirsin, sen beni koru geceye hükmedenlerin şerrinden. Âmin...

Bu gece keçileri kaçırıp sonra da toplamaya çıkmazsam iyiydi. İnsan iki metre kareden az bir ortamda konuşmadan da duramıyor ki arkadaş; tabii işin içinde biraz merakta var. Bende umursamaz davranıp her şeyi boş vererek konunun devamına odaklandım.

"Asya, malum bir önceki Sultanlığın kısa soluklu olmuştu, sonraki uzun soluklu oldu mu?"

Sorum karşısında buruk bir ifade takınırken yüzüne, taksinin oksijensiz havasını solumaktan dolayı kurumuş solgun dudaklarını diliyle yalayarak ıslattı ve derin bir nefes alıp verdi. Konuşmaya başlamadan önce yüzüne hafif bir tebessüm oturdu. Belli ki geçmişe ait ruhunda yeşeren anılar vardı. "Şaşalı bir hayat yaşamaya başlamıştım Evrim, her günü bin yıla bedel..." Sonra durup gözlerimin içine bakmaya başladı. "Sence de öyle değil mi Evrim, bazen bir günü bin yıla bedel yaşarsın?"

Sustum kaldım çünkü doğru söylüyordu, bir gün bin yıla bedel yaşanabilirdi; tıpkı bir salisenin bir güne bedel olacağı gibi.

Hemen bakışlarımı bakışlarından kaçırdım ve resmen saçmaladım. "Ne bedeli Asya?"

Kelimelerin üzerine basa basa konuştu, "Evrim diyorum ki, bazen bir gün bin yıla denk yaşanır; tıpkı bu gece de olduğu gibi," dedi örnek vererek.

"Haklısın," dedim "bu gece baya uzun geçiyor."

"Hah hay!" diye kahkaha atarak güldü. "Bir gece bin geceye bedel geçiyor desene Evrim!"

Gerçekten de öyle miydi, galiba öyleydi. Bunun inkârı yoktu; bir geceye asırları sığdırıyorduk...

"Biliyor musun Evrim?" diye sorarken yine gözleri asırlar öncesine kilitlenmişti. Biliyor muydum, bu kez değil. Ben müneccim değilim ki, onun aklından neler geçiyor bileyim. Sustum ve ruhumu dinlenmeye aldım.

Hoşça kalın, ruhunuz dingin ve tek bedende kalsın efendim...

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top