Hiç Kimseye Güvenme B.51.

Selam...

Bu hayatta en çok kime güvenirsiniz? Bence kendinizden başkasına güvenmeyin. Hele ki söz konusu iktidar olmak veya taht kavgası ise hiç kimseye güvenmeyin. Her devirde taht kavgaları olmuş ve kardeş kardeşi gözünü kırpmadan öldürmüştür. Bu iktidar hırsı ne menem bir şeydir hiç anlamam ama Kleopatra da aynı şeylere maruz kalmış...

Sonra neler oldu Asya, diye sormuş beklemeye başlamıştım.

"Sonra Evrim," dedi ve bakışlarına hayal kırıklığı yükledi. Neler yaşamış nelere maruz kalmıştı da şimdi aynı duyguları yaşıyordu hiçbir fikrim yoktu.

İki kelimelik icraattan sonra susmuş ve sürekli dik tuttuğu mağrur başını sağ tarafına doğru çevirmişti. Bakışları buğulu kara gözleri camdan dışarıya bakıyordu. Miladi takvimden günler görmüş ruhu büyük yenilgi tatmış gibiydi. "Kardeşim, benim özbeöz kardeşim bana ihanet etti."

Geçmişi günümüze taşıyan asırlık ruhu belli ki isyanlardaydı. "Benim Mısıra Sultan olmamı hazmedememişti."

"Gerçekten zor günler yaşamış olmalısın." Asya'yı yatıştırmak adına konuşmuştum ama açıkçası kendi dediğime kendim inanamamıştım, çünkü hâlâ itirazım vardı ruhu destursuz ülkeler arası geçişler yaşamış bilge kişiliğe.

"Her gördüğüne inanma Evrim." diyor. Pardon ama neye inanacağız? Sevsinler, bir de tutturmuş ben bilgeyim diye rol kesiyor. Senin yerinde ben olsam asla inanmazdım bu deli kıza. Üstelik çokça aklıma takılıyor Evrim. Yoksa Asya, şu bildiğimiz kötü ruhlardan olmasın? Bana göre öbür taraftan kovulmuş kötü bir ruh...

İç sesimin dile getirdiklerini düşününce bi' ürpermedim değil hani. Fesuphanallah! Olur, mu olur. Allah kötülerin şerrinden korusun bizleri!

Yeter teori ürettiğin akıl küpüm, gece gece çalınacaksın benden söylemesi, dedim ama zihnime düşen damlalar aklımı bulandırmaya da yetti.

Ben yaşadıklarımın sonucunu iç sesimle analiz ederken Asya, duruş pozisyonunu hiç bozmadan kendi kendine konuşur gibi kelimelere anlam yüklemeye başladı. "Hem de çok zor günler yaşadım Evrim. Kendi kardeşimin beni tahttan indirdiği yetmiyormuş gibi üstüne üstlük bir de sürgüne yolladı."

Asya'dan duyduklarım beni fazla gaza getirmiş olmalı ki, aslanlar gibi kükremeye başladım. "Sik*r git. Haine bak, insan kendi kardeşine nasıl yapar böyle bir adiliği, şerefsiz..."

Tamam, hiç huyum olmadığı halde küfürlü konuşmuş olabilirdim ama haksızlığa dayanmadığım için oluyordu bütün bunlar.

"Özür dilerim Asya, kendimi aştım sanırım."

Bir kadının önünde küfürlü konuştuğum için özür dilemiştim fakat Asya, duymazdan gelerek hiç bozuntuya vermemişti veya kafası başka şeylerle doluydu da beni kaleye almamıştı. Esasında her iki seçenekte bana uyardı; yeter ki bozuk ağzımın farkına varmış olmasın.

Camdan yansıyan yüzüne dikkatlice baktığımda hüzün dolu dakikalar yaşadığı her halinden belli oluyordu. "Taht kavgası insanların gözünü kör ediyor Evrim."

Hırsımı alamadığım için olsa gerek hâlâ nefesim daralıyor dilime geleni saydırmak istiyordum ama yapmadım. "Peki, sana yapılan zorbalıklar karşısında sen ne yaptın Asya?"

"Kardeşimin yaptığını kabullenecek karakterde biri değildim. Bir kere tahta çıkmış o duyguyu tatmıştım. Senin anlayacağın Kraliçe olmayı kafama koymuştum; çünkü benim lügatimde pes etmek diye bir kavram yoktu."

Gerçekten Asya'nın hırsına ve kendine olan öz güvenine hayranlık duymamak elde değildi. "Hiçbir şekilde pes etmem diyorsun?" Gülüştük.

İşaret parmağını bana doğru salladı, "Aynen öyle, aksine daha çok bilendim."

"Asya, sürgüne gönderildim diyorsun. Yani senin bilenmiş olman ne işe yarar ki?" diye sordum.

Evrim, onun sözlerine sakın aldanma. Bana göre Asya'nın her sözü tam bir fiyasko. Madem sürgüne gönderilmiş devrik bir Sultansın tekrar nasıl tahta çıkacaksın, diye sorarlar insana.

Farkındaysan ben de aynı şeyleri soruyorum akıl küpüm, bu kez hemfikiriz yani...

Ha, öyle de canımı ye Evrim. Ben sanmıştım ki...

Geceye hükümran olan gözleri gözlerime değdiğinde tam göz bebeklerimden vuruldum. Bir süre gözleri gözlerime vurgun öylece kalakaldı. "Evrim, düştüğün yerden kalkmasını bilmelisin. Seni tekrar ayağa kaldıracak gücü içinde hissetmelisin. Yoksa düştüğün yerden kalkamaz tarihin sayfalarına silik bir kimlik olarak yazılırsın; haksız mıyım?"

"Haklısın," dedim başka ne diyebilirdim ki? Tarihe mal olmuş Sultanlar Sultanına.

"O güç ve azim bende fazlasıyla vardı Evrim," derken gözleri kıvılcımlar saçıyordu.

Bir kadının gözlerinde ilk defa görüyordum cesareti; bu öyle bir şeydi ki insanı esareti altına alıyor ve kendine tutsak ediyordu. Üstelik oradan bir daha çıkmana izin vermiyordu.

Geceye egemen saatler ilerledikçe Asya'nın yüzüne can gelmiş, dakikalar öncesine nazaran biraz daha keyiflenmişti.

Alışılagelmiş rutini bozmayan Asya, "Biliyor musun Evrim?" diye sorduğunda neyi sorduğunu bilip bilmediğimi sorgulamak adına duraksadım çünkü ne sorduğunu bilebilmek bir hayli güçtü.

Karşımda Hintli bir kadın... Zümrüdü Anka Kuşu... Tanrıların büyülü oku ile vurulmuş genç bir âşık vardı. Birçok bedende var olmuş bilge bir ruhun ne düşündüğünü cidden bilmiyordum...

Okurken sakın aklınız karışmasın!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top