B.88.

Hatırlatma

Evvelimize giderek bana yakın geçmişi hatırlatan Asya, "Biliyor musun Evrim?" diye sordu.

Ben bu saatten sonra hiçbir şeyi bilmek istemiyordum, çünkü bildiğimi sandıklarım bilmediklerim olarak çıkıyordu karşıma.

🚖🚖🚖🚖

Ben hiçbir şeyi bilmek istemiyordum lakin Asya, anlatmaya kararlıydı çünkü bunu bakışlarına sinen kararlılıktan anlıyordum. Sözlerine kaldığı yerden devam ederken önce dişleriyle dudaklarını ezmeye başladı sonra hafifçe başını önüne düşürdü. "Kitap yazdığım doğru ama hobi olarak yazıyordum. Kendime özgü çokta güzel olduğuna inandığım kitaplarım var. İş kendi geçmişimi yazmaya geldiğinde işler karışıyordu Evrim."

Boğazımı tıkayan yumruyu usulca yutkunduğumda, "Ne gibi bir tıkanıklık yaşıyordun da işler karışıyordu Asya?" diye sordum.

"Geçmişimi yazma niyetim vardı lakin buna cesaret edemediğim için yazmıyordum. Benim için bir sorun daha vardı, eğer yazmaya karar verirsem olay örgüsünün nerede geçeceği konusu. Hayal ettiğim ortamı bulamadığım için yazma isteğimi de hep geri plana itiyordum."

"Nasıl bir ortam hayal ediyordun da bulmakta zorlanıyordun peki?" diye sordum. Yine nereye gidiyordu bu muhabbetin sonu hiçbir fikrim yoktu.

"Bu öyle bir yer olmalıydı ki, kurgunun özüne hitap edebilsin."

"Sende kurban olarak beni seçtin öyle mi?" diye sordum çünkü gidişat aynı doğrultuda ilerliyordu. Gerçekten kendimi kobay olarak kullanılmış biri gibi hissediyordum.

"Senin düşündüğün gibi değil Evrim." Sanırım Asya, zihnimden geçenleri okumuş yanlışımı düzeltmek istemişti. Ben yine de bildiğim yolda ilerleyerek doğru anladığımı beyan etmek adına içimden geçenleri konuşmaktan çekinmemiştim.

"Beni böyle düşünmeye iten senin söylemlerin Asya. Baksana bile isteye beni kendi kurduğun plana alet etmişsin. Gerçekten alındım ve gururum kırıldı."

"Evrim, senin sandığın gibi bir şey yok ortada. Kabul, taksiye bindiğim an bir şeyler oluştu kafamda. Eğer bir gün geçmişimi kurgulamak istersem olay örgüsü bir taksinin içinde geçebilir diye düşündüm. Bu fikir bana çok cazip gelmişti."

Asya'nın son sözlerinden sonra beynimi sulandıran yağmur dinmiş sert esen rüzgarın hızı kısmen azalmıştı. "Yani bilerek beni seçmedin. Her şey spontane gelişti. Cidden buna inanmak istiyorum Asya." dedim.

"Kesinlikle sandığın gibi değil," derken zarif boynunun üzerindeki başını sert bir hareketle sağa sola salladı. "Bana inanmalısın, kesinlikle öyle bir niyetle binmedim taksiye. Zaten sana taksiye biniş amacımı baştan anlatmıştım Evrim!" Yüksek çıkan sesinin tonundaki yüklem inandırıcı gelmişti bana.

Asya, bozguna uğramış duygularımı bir nebze toparlamıştı. "Sonra Evrim, her şey kendiliğinden bir kurguya dönüştü."

"Nasıl yani?" diye sorunca beklemeye başladım.

Asya, derin bir iç çekişin ardından göz kapaklarını peş peşe kırptıktan sonra anlatsana kaldığı yerden devam etmek istediğinde, "Sabah olduğunda hiçbir şey planladığım gibi gitmedi." dedi.

Asya, güne uyandığımda planlarım tersine döndü deyince ister istemez paniklemiş ve sebebini öğrenmek istemiştim. "Neden planın bozuldu Asya?"

Sakın ol der gibi kara gözleri yüzümde gezindiğinde rol çalmaktan çekinip sağ elimle çenemi sıvazlayarak sessizce cevap vermesinin bekledim. "Sabah senden ayrıldıktan sonra kaldığım otele dönüp bir duşun ardından uçağa yetişmem gerekiyordu. Evime dönecektim yani planım öyleydi.

Gayret sakin bir üslupla konuşarak, "Ne oldu, yoksa uçağı mı kaçırdın?" diye sordum.

"Hıh..." diye bir ses dökülürken dudakları arasından yanaklarında deniz dalgası oluştu. "Yok, Evrim, uçağı kaçırmadım."

Biraz daha uzarsa bu konuşma meraktan orta yerimden çatlayacaktım zira sabır kalmamıştı bende. "Öyleyse gitmeni engelleyen şey neydi?"

"Başka bir taksi çağırıp otele dönerken gece boyunca yaşadığım her an kafamın içinde fırıldak gibi dönüp duruyordu."

Buna sevinsem mi üzülsem mi bilememiştim. En iyisi sorup sonucu beklemekti yoksa yanlış sanrıdan hep yanılan ben oluyordum.

"Sonra Asya, sonra ne oldu?"

"Sonra Evrim, neden olmasın," dedim. "Benim yazmaya cesaret edemediğim geçmişim, kendiliğinde kurgulanmıştı. Hem de bütün karakterleriyle birlikte," dedi lakin gözlerindeki ışıltıya bakılacak olursa mutlu görünüyordu. Asya, mutluysa koşulsuz şartsız ben de mutluydum.

Önümdeki dolu bardaktan bir yudum su içip tekrar yerine bıraktığında zihnime yuva kuran takıntılardan kurtulmak isteyerek, "Bütün karakterleri derken Asya, mesela kimler?" diye sordum.

"Kitabı okudun öyle değil mi Evrim?" diye sordu.

Kaç kere okuduğumun sayısını bile bilmiyorum desem acaba beni yanlış anlar mıydı? "Evet,  okudum," diye cevap verdim.

"İşte oradaki karakterleri ben kırk yıl düşünsem bulamazdım Evrim, ama onlar kendiliğinden gelip hikâyenin içine girdiler. Senin anlayacağın her şey doğaçlama gelişti ve bana göre müthiş bir kurgu oldu." dedi.

Onu onaylamak isterken başımı hafifçe yana doğru yatırıp birkaç defa aşağı yukarı salladım. "Bana göre de müthiş olmuş. Bıkıp usanmadan tekrar tekrar okudum çünkü." Gerçek buydu ve ben bunu dile getirmekten büyük keyif almıştım

"Yaa, gerçekten beğendin mi?" diye sorarken cezbedici sesi kulaklarımı okşuyordu.

"Sırf kitabı yazmak için mi, kaldın burada?" diye sordum.

"Evet, burada kalmamın birinci nedeni oydu. Yaşananlar zihnimden silinmeden acilen yazmam gerekiyordu." dedi. Sonrasında dirseğini masaya dayayarak vücudunu hafif bir açıyla öne doğru eğdi. "Evrim, birinci nedeni öğrendin ikinci nedeni merak etmiyor musun?" diye sordu. Hâlâ aramızdaki yakın mesafeyi koruyordu.

Nefes almayı unuttum ve sadece yutkundum. Merak etmemenin mümkünatı var mıydı? Elbette merak ediyordum.

"Peki, burada kalmanı sağlayan ikinci neden neydi Asya?" diye sordum yoğuşma geçirmiş ses tellerime baskı uygulayarak.

Onun da sesinin tınısında duygu yoğunluğu vardı. "İkinci nedenim biraz bana özle," diye cevap verdi ve beni yeniden bir bilinmezin içine doğru sürükledi.

Asya'nın burada kalmak için öne sürdüğü ikinci nedeni deliler gibi merak ediyordum. Ben olma olasılığım yüzde kaçtı acaba?

Hiç var olmamışlar gibi içimden geçenleri bir tarafa bırakarak ikimiz içinde masum sayılabilecek sıradan bir tahminde bulundum. "Özel derken Asya, işinle mi ilgili?"

"Şükür işimle ilgili bir sorun yok." Tahminim tutmamıştı ama aldığım cevap yine üstü örtülüydü.

"İşin ile ilgili bir sorun olmadığına sevinim." dedim lakin içim içimi yiyordu.

Asya, yüz hatlarına muzip bir ifade yerleştirerek, "Biliyorum Evrim, merak ediyorsun ama her şeyin bir zamanı var." dedi.

Tekrar kendi içime döndüm fakat bu kez arka fonda bilindik bir şarkı çalıyordu; yine bana hasret yine bana esmer günler düştü, eyvah..."

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top