B.83.

Hatırlatma

Bir ara gözlerim benim masaya doğru gelen tanıdık bir simaya takıldı. Tesadüfün de böylesi diye geçirdim içimden

Seninki geliyor Evrim...

Saçmalama, diye söylendim.

🚖🚖🚖

Bazen aklınızdan geçmeyen karşınıza çıkar ve şaşırtır sizi. İşte buna binaen hayat tesadüflerden ibarettir, derler. Ben her ne kadar tesadüflere inanmıyor olsam da... İnanmıyorum çünkü her şeyin önceden bir alt yapısı olduğu kanısında ve inancındayım.
Tanıdık sima karşıma geçip mahcupça gülümserken yüksekçe bir ses tonlamasıyla, "Merhaba, Evrim!" derken tokalaşmak adına elini uzattı.
Onunla aynı ses tonunda konuşurken, "Merhaba, Reha Bey!" diyerek tokalaşmak için bende elimi uzattım.

İç sesim atağa geçip tahmin yürütmeye başladı...
Evrim, senin yazar Reha Bey, olabilir mi?
Ben nereden bileyim geveze,  eğer biliyor olsaydım şimdi burada hayal kırıklığı yaşıyor olur muydum?

Gerçekten de bütün bunlar neyin nesiydi bilmiyordum. İç sesimin tahmin ettiği üzere gerçekten Reha Bey, bana not bırakıp randevu veren kişi olabilir miydi? Görünüş yanıltıcı olabilir derdi Asya. Buradan ilerleyerek Reha Bey'in masamda ve tam karşımda duruyor olmasının mutlaka gerçekçi bir açıklaması vardır, diye kendi kendime teselli verdim.
Ayaküstü merhabalaştıktan sonra Reha Bey, karşıma geçip masama oturdu. Yüzünde hâlâ mahcubiyet vardı. Tekrardan konuşmaya başladığında, burada oluşunun gerekçesini açıklamaya başlamıştı: "Evrim, gerçekten kendimi sana karşı borçlu hissediyorum. İyi ki o gece sana, senin gibi yüreği güzel bir adama rastlamışım. Yoksa sonum ne olurdu hiç bilmiyorum." dedi.

Yaşadığım hayal kırıklığını suratımdan silmeye çalışarak, "Bu kadar mahcubiyete hiç gerek yok. Benim yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı." dedim.

Başını öne eğdi ve sağ eliyle yüzünü sıvazladı. Bunu yaparken sürekli bakışlarını benden kaçırıyordu. "Yapmazdı Evrim, emin ol yapmazdı. O, gece aklıma düştükçe inan bana kendimden utanıyorum." dedi.

Samimi olmak gerekirse Reha Bey'den itiraf geldikçe onu şaşkınlıkla dinliyordum. Yoksa tahminlerim doğru mu çıkıyordu? Yani Reha Bey, sırf teşekkür etme amacı güderek beni buraya davet etmiş olabilir miydi? Gerçekten şu an kafa karışıklığı ve hayal kırıklığını bir arada yaşıyordum. Benim keçiler kaçmak üzereydi, çünkü benim bu randevudan beklentim çok farklı şeylerdi.
"Yapmayın Reha Bey, bu kadar abartacak bir şey yok ortada." dedim.

"İnan bana abartmıyorum Evrim, maalesef bir başkası olsa aynı şeyi yapmazdı," dedikten sonra sol kolundaki saate bakıp ayağa kalktı. Kollarını iki yanlara doğru açarak konuşurken, "Burası benim Evrim, bu gece emrine amadeyim!" derken hem kendisiyle gurur duyuyordu hem de yüksek basınçlı bir ses tonu kullanıyordu.

Şapşala dönmüş bir şekilde onun gururlu suratına bakarken, "Burası senin mi?" diye sormayı ancak akıl edebilmiştim.

"Evet, Evrim, burası ama başka yerlerde de şubelerim var benim!" dedi aynı yüksek tempoda konuşarak.
Bütün içtenliğimle ilk aklıma geleni dilime döküverdim. "Maşallah Reha Bey, pandoranın kutusu gibi adamsın. Yok, yok sende..."

Ben kime yardım etmiştim böyle, ciddi anlamda şaşkın ve afallamış durumdaydım. Hayal kırıklığım yerini ciddiyete bırakırken artık emindim. Reha Bey, bana teşekkür etmek için böyle bir davet ayarlamıştı.
Hazan mevsimi yaşayan ruhum kabullenişi seçtiğinde Reha Bey, tekrardan konuşmaya başladı: "Evrim, bugünün randevu listesinde adını gördüm, acaba dedim. Sonra listedeki ismin sen olduğun görünce çok sevindim." dedi.
Bu kez sevinme sırası bana gelmişti, hatta sevinmekle kalmayıp kalkıp çiftetelli oynayasım vardı. Mutluluğumun nedeni açık ve seçik ortaydı. Reha Bey, değilmiş beni buraya davet eden.
Ben sessiz sevincimi göğüs kafesimde soluklandırıp içselleştirirken Reha Bey, "Neyse Evrim, daha sonra..." dedi fakat cümlesini yarıda kaldı, çünkü benim gözlerim döner kapıdan içeriye girene takılmıştı.

Gözlerim gördüğü manzarayla bayram ederken ayaklarımın altından yerküre çekiliyormuş hissini yaşadım. Bedenim havalanıp uçan halıya binmiş ve beni masallar diyarına uçurmuştu.
Kapı girişinde bana masamı gösteren görevliyle görüşüyordu. Görevli benim bulunduğum masayı işaret etti. Bana baktı başıyla selam verdi.
Gözlerim onda tutuklu kalmış vücudum kaskatı kesilmişti. Yerimden bile kıpırdayamıyordum. Bütün algılarım kapanmış bir halde boş boş bakmaya devam ederken Reha Bey, "İşte misafiriniz de geldi!" dedi.  Yine yüksek tonda çıkmıştı sesinin ayarı, zira ortamın kalabalık oluşundan kaynaklıydı konuşmaların normal seyrinde olmayışı.
Odaklandığım görüntüden Reha Bey'in sesiyle soyutlandım.

Yollarını gözlediğim tam karşımdaydı ve bana doğru geliyordu; hem de kanlı canlı olarak. Masadan kuvvet alarak ayağa kalktım.
Ona doğru koşsam ve sımsıkı sarılsam, özledim seni desem, buna izin verir miydi? O da bana sarılır ben de seni özledim der miydi? Koyu kızıl saçları hâlâ aynı tondaydı.
Bana doğru yürüdükçe uzun dalgalı saçları her adımda havalanıyor ve ışıldayarak etrafa yıldızlar saçıyordu...  Yine dolgun dudaklarıyla saçları aynı renkti ve uyum içinde birbirini tamamlıyordu. Bana yaklaştıkça dudakları geriliyor ve gerilen dudaklarında koyu kırmızı güller açıyordu.
Masama gelip karşıma geçtiğinde hissizleşmiş bacaklarım beni taşıyamaz hale geldiğinden yanı başımdaki sandalyeden destek aldım.

"Yeter artık kendine gel koçum, eğer sen kendine gelmezsen ben seni kendine getirmesini bilirim, diyen iç sesimle irkildim.
İç sesim haklıydı kendime gelmem gerekiyordu.

İnce uzun parmaklı elini bana doğru uzatırken, çehresine yayılan aura büyüleyiciydi. "Merhaba Evrim," derken sesindeki doku da öyleydi.
Uzattığı eline dokunduğumda, vücuduma yayılan tılsım; damarlarıma enjekte edilen panzehir gibi ruhumu canlandırmıştı.
Ellerimiz birleştiğinde, her zerrem anda kalmak istedi ama kalamadım. Nerelerdeydin, yokluğunda tükendi nefesim, diye sormak istedim ama soramadım. Elini elimden çektiğinde, bırak bir ömür ellerim ellerinde kalsın demek istedim ama diyemedim.
Sadece centilmenlik göstererek rahat oturması için sandalyesini geriye çekmek için müdahale ettiğimde, "Gerek yok, Evrim!" dedi istemeyerek geri durdum.
Hâlâ bedenim sıtmaya tutmuş gibi üşüyordu. Salıncak kurmuştu kalbim göğüs kafesime, öyle hızlı atıyordu ki, sanırsın beni terk edecek.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top