B.73.
Selam, Karma'nın seçkin okuyucuları...
Hikâyeme oy veren yorum yapan her bir okuyucu benim için çok değerli.
Sadece okuyup geçenler bile hikâyeme değer katıyor.
Teşekkürler!
Hatırlatma
Asya'yı dinlerken Hekim Ruhi, olmak istedim. Ne güzel anlatıyordu.
Asya, gözleri kapalı bir süre sessiz kaldı. Bende uyumak istiyor diye hiç ses etmedim fakat suskunluğu uzun sürmedi.
"Sonunu merak etmiyor musun Evrim?" diye sordu. Ne yalan söyleyeyim hem de aşırı merak ediyordum.
🚖🚖🚖🚖
Her gecenin bir sabahı vardır...
Asya'nın hikâyesinin de bir sonu vardı ve bu son yaklaşmak üzereydi. Ben ise hikâyenin sonunu deliler gibi merak ediyordum ama sormaya korkuyordum. Çünkü hikâye bitecek, gece yükünü gündüze devredecek ve Asya, gidecekti.
"Asya, hikâyenin sonunu inanılmaz bir şekilde merak ediyorum ama böylesine huzurlu bir hayatın sona ermesini veya kötü sonuçlanmasını açıkçası istemiyorum."
"Haklısın Evrim haklı olmasına da her güzel şey bir gün biter. Her fani bir gün toprak olur. Bunu az çok sende biliyorsun." dedi.
Fani. Toprak. Ölüm...
Bu terimler sizlere de tanıdık geliyor mu acaba? Bana mezarlığı hatırlattı ve tüylerim ürperdi...
"Maalesef biliyorum Asya," derken aciziyetimi ortaya koymuştum.
"Sen madem sormaya çekiniyorsun Evrim, bu kez sen sormadan ben anlatayım. Eşim beni terk edip gideli tamı tamına üç yüz altmış beş gün olmuştu. Onsuzluğa, yalnızlığa, daha fazla dayanamadı ruhum ve bir sabah beni ziyarete gelen torunlarım, yatağımda fani bedenimi cansız buldular."
Yaşamında ne kadar mutlu olursam ol belli ki; uzun yaşamak da yoruyordu insanoğlunu. "Asya, bu kadar uzun yaşama sahip bir ruhun var. Hiç keşke olmasaydım dediğin oldu mu?"
Konuşmaya başlamadan önce oval yüzüne belli belirsiz bir tebessüm ev sahipliği yaptı. "Evet, Evrim, oldu. Mesela, bedenlerim ölümü tadarken. Sevdiklerini bırakıp giderken. Hiç bilmediğin bir ortamda yeniden doğarken. Tekrardan ölmek. Tekrardan doğmak. İnan bana çok yorucu..."
Asya, sürekli tekrara düşerek yaşam döngüsünü anlatmak isterken ben yorulmuştum.
Uykusuz kara gözlerini perdeleyen kapaklar bir kereliğine kapanıp açılırken rengi soluk dudaklarına hafif bir esneme yerleşti. "Saatler geçiyor ve zaman daralıyor Evrim. İşte bundan sebep hikâyenin devamını kesmeden anlatmak istiyorum zira yarım kalmışlıkları hiç sevmem."
Bütün dikkatimi Asya'ya vererek uykunun esiri gözlerimi gereğinden fazla açtım. "Evet, zaman daralıyor ve ben seni dinlemek istiyorum Asya." dedim.
"Madem dinlemek için bu kadar heveslisin o zaman başlıyorum anlatmaya. Hekim Ruhi, yıllarca huzur içinde derin bir uykuya yattı. Uykunun müddeti sona erdiğinde ruhum tekrar üç çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğuna verilmişti..."
İşaret parmağımı Asya'ya doğrultup aklımdan geçeni dilime dökecektim ki, ikimizde aynı hareketi yaparak, "Şoför Abdullah!" dedik.
"Bakıyorum da çabuk alıştın Evrim." dedi.
"Neye?" diye sordum.
"Benim gezgin ruhuma." dedi.
Onun söylediği anlamda cidden alışıyor muydum? Evet, alışıyor olduğum doğruydu fakat onun gezgin ruhuna değil. Asya'nın kendisine...
Ben senin göç eden karma ruhuna değil sana alıştım diyemedim. Ona olan hislerimi kalın bir yorganla örterek Asya'nın anlatmak istediği biçimde karşılık verdim. "Birlikte geçen zaman çoğaldıkça doğal olarak insan insana benzeyip alışıyor tabii." dedim.
"Evrim, bakıyorum da keyfin yerinde? Bak mezarlığa da geldik. Bundan sonra ne yapacaksın bakalım?"
Beni acımasızca uyaran iç sesimle vücut enerjim anında düştü. Mezarlığa geldiysek bu yolun sonu demekti ama ben gece bitsin istemiyordum ki.
Evrim, sen istemiyorsun da her şeyin bir sonu var. Her gece sabaha mecbur, diyen yeni uyanmış iç sesime hiç cevap vermedim. Çünkü ona cevap vermek işime gelmiyordu.
Asya'nın verdiği adrese gelmiştik.
Mezarlık...
Taksiyi durdurdum. Asya, "Neden durduk?" diye sordu.
"Yolun sonu. Mezarlığa geldik!" diye cevap verdim. Bana cevap vermeden sadece başını aşağı yukarı salladı. O arada sabah ezanı okunmaya başlamıştı. Ezan bitene kadar başlarımız önde hiç konuşmadan o ulvi sesi dinledik. Kulaklarımda yankılanan bu ulvi ses beni ikinci defa etkilemiş ve can evimden vurmuştu. Biri annemin salası diğeri şu an dinlediğim ezanın sesiydi. İnanın ağlamamak için kendimi zor tutuyordum...
"Evrim, gün ağarıncaya kadar biraz gözlerimi dinlendirmek istiyorum!" dedi. Hiç itiraz etmedim.
Asya, bedenini saran emniyet kemerini çıkarıp rahat bir nefes alırken, kolları ile kendini sardı ve biraz öne doğru kayarak sırtını koltuğa yasladı. Başını geriye doğru itip gözlerini kapattı. Sonsuza kadar onu seyredebilirdim fakat karşımdaki zihin okuyucu bilge bir ruhtu. Eğer onu seyredersem beni anında yakalardı. Asya'ya yakalanmayı hiç istemezdim doğrusu. Beni yanlış anlayabilirdi. Yanlış anlaşılmakta istemezdim.
Asya'yı taklit ederek bende aynı uyku pozisyonuna geçtim. Göz kapaklarım iyice ağırlaştı ve uykunun tatlı uyuşukluğu çöktü üzerime...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top