B.57.
Selam...
Hatırlatma
Bunu yapmak istiyordum. Gece sabaha ermeden şafak sökmeden ondan masallar dinlemek istiyordum. "Asya, zamanı harcamak istemiyorum."
"Harcama o zaman Evrim," diye yanıt verirken Asya'nın dudaklarına tatlı bir tebessüm oturmuştu.
🚖🚖🚖
Hiç kendinizi bir başkası gibi hissettiğiniz oldu mu? Ya da hiç tanımadığınız biriyle tesadüfen karşılaştığınızda onu daha önceden tanıyormuş hissine kapıldınız mı? Her hangi bir yerden geçerken aynı yerden daha öncede geçtiğinizi hatırlar gibi oldunuz mu; oradan ilk defa geçtiğiniz halde.
Asya'nın hissettikleri de buna benzer şeyler olabilir miydi? Yani bir tür dejavu yaşıyormuş gibi.
Karnımızı doyurmuştuk ve keyfimiz yerindeydi. Simdi gecenin masal perisinden bir masal daha anlatmasını isteyebilirdim zira buna bizzat Asya olur onayı vermişti.
"Asya, en son cezadan bahsetmiştin yani Kleopatra'nın ruhu cezalandırıldı demiştin; bu nasıl bir cezaydı?"
Sorum karşısında zannımca Asya'nın vücudunu bir ürperti yoklamıştı zira üşümüş gibi elleriyle kol kaslarını ovuşturmuş ısınmalarını sağlamıştı. "Evet, hatırlıyorum, bahsetmiştim. Biliyorsun musun Evrim, benim zavallı ruhum, bir arıya verildi."
Şaşkınlıkla frene basınca beynimin devreleri gibi vücudum da öne doğru savrularak ileri geri sarsıldı. Olmaz artık, benim tek bedenlik ruhuma bu kadarı fazlaydı.
Asya, bu kez benim vereceğim tepkiye önceden hazırlıklı gibi hiç istifini bozmadan bana bakıp sessizce gülümsüyordu. Onun umursamaz görüntüsü zaten gergin olan sinirlerimi daha çok germişti. Gözlerimi devirip başımı olumsuz anlamda sağa sola salladım. Tavrım onda nasıl bir etki yarattıysa, huysuz bir kıpırdanışla oturduğu yerden doğrulur gibi yaptı ve emniyet kemerini düzeltiyormuş izlenimi vermeye çalıştı. Mahcup bakışlarını bana doğru çevirdiğinde suç işlemiş çocuk gibi dudakları içe doğru kırılmıştı.
Gördün mü Evrim, kız seninle resmen dalgasını geçti. Peh, sevsinler seni. Sen öyle deyince biz de hemen inandık.
Her şey tamam da arı ne ya?
Bir kere insan ruhunu bir arı nasıl taşır bedeninde? Hem insan arı gibi uçamaz ki? Uçsa belki diyeceğim ama yok uçamaz. Benden buna inanmamı bekleme Asya Hanım.
Hey, bi' susta motorun soğusun, dedim benim kafası karışık ruhuma. Bir kere senden önce ben varım sırada. Bir şey sorulacaksa ben sorarım.
"Sen sorunca bende cevap verdim!" dedi cılız çıkan bir ses tonuyla.
Onun mahcubiyeti karşısında yelkenleri hemen suya indirdim ve eridi aktı içimin yağları. Yalnız her şey de bir yere kadardı çünkü Asya, benim dayanma sınırlarımı zorluyordu. "Asya senin de beni anlaman lazım zira cezanın böylesi görülmüş işitilmiş bir şey değil. Bir arının bedeninde ruh olmak, cidden doğal işleyişe aykırı."
Asya, önüne düşen koyu kızıl saçından bir tutam alarak parmağına sarıp oynamaya başladı. Başını camdan tarafa yani sağa doğru çevirdi. Sesindeki ahengin notası cılız çıkıyordu. "Yalnız Kraliçe arı." dedi.
Hah, diye geçirdim içimden. Tabii insanın evveliyatı Kraliçe olunca ancak Kraliçe bir arı olmak keser.; başka türlüsü kesmez. Neler diyordum ben ya? Yok, bu gece ben kesin kafayı tırlatmış olarak sabaha uyanırım. Ne uyanmasından söz ediyorum ya, ben zaten uyanığım. Yoksa değil miyim, ama insanlar uyanıkken de rüya görüyormuş. Ben de şu an bir rüyanın içinde olabilir miyim? Eğer uyurgezer varsa uyanık rüya görende vardır, diye kendi kendimi teselliye yeltendim.
"Bu kadar uzun rüya olmaz Evrim!"
Taksiyi kenara çekip durdurdum. Kapıyı el yordamıyla açtım. Bir an önce dışarıya çıkıp temiz hava almak ve çığlık çığlığa bağırmak istiyordum. "İmdat taksiyi elfler bastı," diye, çünkü bunun başka izahı yoktu bende. Temiz havayı ciğerlerime çekince ister istemez içimden geçenlere yol verdim.
Başımı Asya'dan tarafa çevirdiğimde hâlâ arabanın içindeydi ve sessiz sakin beni izliyordu. Onun sessiz sakin duruşundan korkmalı mıydım? Gerçekten melek kılığına girmiş bir elf-cini olabilir miydi? Asya'nın anlatımlarına bakılırsa bu ihtimal çok yüksekti.
Bu ihtimalin yüksek olduğumu bilmek her zerremi ürpertmeye yetmiş de artmıştı bile.
Şuursuzca kaldırımda ileri geri yürüyordum, kaçıp giden firari aklımı nasıl geri getirebilirim, diye. Hem vücudumun hareket halinde olması hem de dışarının bol oksijenli havası beni kendime çabuk getirmişti.
İster istemez kabullenişi hazmetmeye çalışıyordum kabul etmem gerekenler mantığıma aykırı gelse de. Gerçi geceye mahsus yaşadıklarımın hangisi aykırı değildi ki.
Bir çift kara gözün yüksek tesirini üzerimde hissederken ruhum, bakışlarım aynı noktaya odaklandı.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top