⁂1.3"Oyun sona erdi."⁂

Bölüm Şarkısı: Şebnem Ferah - Hoşçakal

Yayınlanma Tarihi:10.02.2020 (17:02)

Kardelen

Bilinmeyen bir şehir, bilinmeyen bir zaman dilimi

Kafede oturmuş, Bilge'yi bekliyordum. Ayna kırma olayımdan sonra bir süre evde dinlenmiştim. Abimle ablama iyi olduğumu ikna etmek bu süreçte zordu. Elimi parçalamıştım, benim için korkmuşlardı. Tekrardan kendimi kaybetmemden endişe ediyorlardı ama gerek yoktu. Ben iyiydim. O an kontrolümü kaybetmiştim. Sonuçta şoka girmiştim. Uras'ın  nişanlım veya sevgilim olduğunu öğrenmiştim. Bu ister istemez bazı şeylerin yoldan çıkmasına neden olmuştu. Devreler yanmıştı. Durumu toparladığıma göre istediğim gibi evden çıkabilirdim, istediğim insanlarla konuşabilirdim.

Bilge ile tedavimden dolayı sık sık görüşememiştik. Eskisi kadar görüşemiyorduk. Yakın arkadaşım olduğunu biliyordum, daha fazlası yoktu. Bunun arkasında  ablam olmalıydı. Malum kendisi bana zehirli olabilecek insanları uzak tutmak adına her şeyi yapıyordu. Artık buna son vermeliydim. Geçmişin saklı kutusu aralanmak için sabırsızdı. Birçok parça yavaş yavaş oturuyordu. Mesela Uras konusu. Benim eski sevgilimdi, nişanlımdı. Gerçekten birbirimizi sevmiş miydik bunu merak ediyordum. O gün aklıma gelen anda bana olan sevgisini görmüştüm. Beni çok sevdi ise neden intihar etmeme engel olmamıştı? İnsan sevdiğini korumaz mıydı, onun ölümüne nasıl göz yumardı? Şu an ona dair herhangi bir şey hissetmiyordum. Önceden bariz gerginlik vardı. Deli gibi geriliyor, onu düşünmek bile istemiyordum. Şimdi ise boşluktu. Ne nefret ediyordum ne de seviyordum. Kocaman bir boşluktu Uras. Düştüğüm, hapsolduğum bir boşluktu. Elbette o boşluk dolacaktı.

Bilge'yi gördüğüm zaman gülümsedim. Fotoğraflarımızda hep beraberdik. Hayat dolu, güzel zamanlardı. Keşke o anları hatırlayabilseydim diyordum. Bilge benim hakkımda birçok şey bilir iken ben ona yabancıydım. Bu beni kötü hissettiriyordu.Bilge Hazal diye bağırmış, masaya koşarak gelmişti. Sarılmıştık. Seni çok özledim derken ben de dedim. Bu konuda samimiydim. Elbette onu özlemiştim. Hiçbir şey hatırlamıyor olsam bile o benim arkadaşımdı, sırdaşımdı.

Masaya geçmiştik, garsona siparişlerimizi vermiştik. Bilge "Sık sık bir araya gelemiyoruz, ben buna çok üzülüyorum." dedi ve gülümsedim.

"Buna son vereceğim, artık ipler benim elimde." dedim. Bilge'nin gözü diğer elime kaymıştı.

"İplerin senin elinde olduğuna eminsin, değil mi? Sana güvenebilirim."

"Elbette bana güvenebilirsin. Bu elin böyle olmasına bakma, önemli değil. Gerçekten ben iyiyim."

"Buna çok inanmak istiyorum." diye mırıldandı. Tam bir şey daha diyecek iken derin bir nefes  almıştı.

"Bilge, artık bana açık konuşabilirsin. Ablam gözünü korkutmuş olabilir, nereden biliyorsun deme tahmin ediyorum. Lütfen daha açık konuş."

Şaşkınca bana bakıyordu."Ablan beni sertçe uyardı, gerçekleri duyman senin adına iyi olmayabilirmiş."

"Onu boşver, birçok şey zamanla oturuyor. Gerçekler saklanarak ne elde edeceğiz? Hiçbir şey! Ben iyiyim." dedim ve siparişlerimiz gelmişti. Çayıma şeker atıp karıştırırken Bilge düşünceliydi.

"Haklısın. O zaman cümlemi daha açık söylersem bana nikahtan sonra psikologa gideriz dedin ve intiharının haberini aldım. Bu beni dehşete düşürmüştü."

"Gerçekten bunu yaptım mı?" dedim ve kafasını salladı.

"Çok güzel bir şekilde yaptın. Depresyonda olduğun bariz belliydi, sana yardım etmek istedim ama geç kaldım. Şimdi de bir aynaya yumruk attıktan sonra iyi olduğunu söylüyorsun. Yarın ne yapacaksın? Bileğini mi keseceksin?"

Güldüm."Böyle korkunç bir şeyi yapacak değilim. Yaşamak güzel, hayatımın kıymetini biliyorum. Aldığım her nefeste bunun farkındayım. Evet, intihar ettim. Ölmek istedim. En dibe battım şimdi o dipten yukarı çıkıyorum."

"Sana inanıyorum. Ah, Hazal! Korkunç zamanlardı. Kendime de kızıyorum, biliyor musun? O çökkün halini gördüğüm halde nasıl üstüne gitmedim, nasıl  psikolojik destek almanı sağlamadım?"

"En son beni ne zaman gördün?"

"Kuaförde karşılaştık. Saçlarını kısaltmıştın, normalde saçlarını uzun iken seven biriydin. Şu anki halinden biraz daha uzundu. Suratın ise çökkündü, zayıftın. Beraber kahve içelim dedim, öyle oturduk."

"Beni son görenlerden birisin o zaman. Abimle ablam son halimin nasıl olduğuna dair net bir tarfileri yok, biliyor musun? Saçımın bile neden kısa olduğunu bilmiyorlardı."

"Aileler işte, her şeyi bilemiyorlar."

"Uras hakkında ne biliyorsun?" dedim ve çayımı yudumladım. Bilge bu soru karşısında gerilmişti. Tabağındaki pastayla oynarken düşünüyordu. Birçok şey biliyor olmalıydı. Dürüstçe yanıtlayacak kişiydi. Ablamla abime sorsam beni sustururlardı, Uras ise kendisini övmekten geri durmayacak gibi duruyordu. "Seni dinliyorum." dedim.

"Uras anlatılmaz yaşanır desem yeridir."

"Kaçamak cevaplar veriyorsun, bu sana hiç yakışmıyor. Uras benim hayatımda önemli birisi olmalı. Kendisiyle her karşılaşmam oldukça tatsız hissettirse de bazı anılarımız zihnimde ansızın aklıma geliyor. Güzel anılar, korkma. Beni seviyor musun diye soruyorum seni seviyorum, ufaklığım diyor. Bu kadar hoş sözlere rağmen ben intihar ediyorum. Herhalde bu güzel sözler uğruna kendimi kurban edecek kadar körkütük âşık değildim."

"Hazal, sen Uras'ı çok sevdin. Uras'a o kadar çok değer verdin ki, anlatamam. O da seni sevdi ama geç kaldı. Geç kalmanın bedelini ağır ödedi. Onu intiharından sonra gördüm. Şehri terk etmeden önceydi. Çok mutsuzdu, çok üzgündü. Bir felakete sebep oldum diyordu, ona sen de git kendini öldür dedim öfkeyle. İntiharından dolayı onu suçluyordum. O ise bunu yapacak gücünün olmadığı için sana imrendiğini söyledi."

"Beni sevdi ve bu sevgi benim sonum oldu."

"O senin çocukluk aşkındı, ona duyduğun heyecanı hep anlatıp dururdun. Yok bana şunu dedi, yok kilo aldığımı fark etti diye anlatırdın. İntihardan önce sana nikah şahidin olacağım, evleniyorsun demiştim. Sen ise bunu çok manasız, gereksiz bulmuştun. Hani normal bir insan çocukluk aşkıyla evleniyorsa mutluluktan delirirdi sen ise çok kötüydün. Gerçekten o aşk seni zehirlemişti."

"Ailem nerede? Ben Uras ile bir şeyler yaşıyorum ve onlar susuyor mu? Buna inanmak mümkün değil. Ablamı biliyorsun, abimi biliyorsun."

"Onların o dönem ne yaptığını demem hiç iyi olmaz. Bana demek düşmüyor, anla. Senin keşfetmen daha iyi olacak. Üstelik düğün zamanı hiç hoş olmaz."

Gözlerimi kısmıştım."Tahmin ettiğim gibi masum değiller. Sadece Uras'ın neden olduğu bir intiharı kendime yakıştıramıyorum. Bir aşk uğruna intihar edecek kadar romantik bir insan değilim. Kendimi tanıyorum. Daha baskın, daha karmaşık bir neden olmalı."

"Şunu bil, ailen göründüğü kadar masum değil. Özellikle abin olacak şerefsize dikkat et, seni incitmesine asla izin verme. Geçmiş yaşandı, gitti şimdiye odaklan. 2. defa yaşama hakkı elde ettin, önemli olan bu. Bunu mahvetmelerine izin verme."

"Ben yaşayacağım, göreceksin. Tek başıma kalsam bile yaşamayı başaracağım." dedim.

Bilge ile biraz daha konuştuktan sonra oradan ayrılmıştık. O kendi evine geçerken ben alışveriş merkezine geçmiştim. Abimin düğünü için kendime ayakkabı bakmam lazımdı. Düğü yakındı. Ablam hariç herkes panikti. Ablam, gizliden gizliye bu evliliği protesto ediyor olsa da abim evlenmekte kararlıydı. Ben karışmıyordum. İstediğiyle evlensindi. Ben hayır dediğimde vazgeçecek değildi. Eğlenmeye bakacaktım. Timur'u da davet etmiştim. Düğünde onunla eğlenmeye bakacaktım. Çevremdeki herkesi umursamayacaktım. İnsanları umursadıkça kendilerini abartıyorlardı, yaşam kalitesini düşürüyorlardı. Oysa bu hayatta kişinin kendisinden başka kimsesi yoktu. Bunu öğrenmiştim.

Ayakkabımı aldıktan sonra vitrinlerin önünde yürürken beyaz bir elbiseye takılı kalmıştım. Dantelli, zarif bir elbiseydi. Bir an için kendimi onun içinde görmüştüm. Bilge'nin dediği gibi saçlarım kısaydı, yüzüm çökkündü. Titremiş tekrardan vitrine bakmıştım. O hayal gitmişti. Delice bir arzuyla butiğe girmiştim. Elbiseyi denemek istediğimi söylediğim zaman bedenime uygun olanı getirmişlerdi. Denemiştim. Deneme kabinlerinin önündeki boy aynasında kendime bakıyordum. Az önceki o berbat halim yoktu. Bir şeyler hatırlamayı umuyordum ama yoktu. Belli belirsiz bir görüntü oluşmuştu ama gitmişti. Beyaz bir arabaya bindiğimi anımsamıştım. Beyaz bir elbise, beyaz bir araba. Acaba gerçekten romantik olabilir miydim? Bu kadar dokunaklı bir intiharı başka birisi düşünmüş müydü?

Alkış sesini duyunca arkamı dönmüş, Uras'ı görmüştüm. Gerçek hali olmalıydı, zihnimin berbat bir oyunu değildi. Bunu ukala gelen bakışlarından anlamıştım. Onu aniden peşimde bulmaktan hoşlanmıyordum. Rahatsız ediyordu."Ne işin var?" dedim.

Uras "Boş vakitlerimde seni izliyorum, Bilge ile kafeden ayrıldıktan sonra buraya geldin. Elbisemi gördün, denedin. Hala kusursuz bir şekilde taşıyorsun."

Elbiseye baktım."Bu elbiseyi öylesine denemek istedim. Özel anlamlar yüklemene hiç gerek yok. Hoş bir elbise."

"Nikahımızda giyecektin, ben seçmiştim. Sana çok yakışacağını düşünmüştüm, yakışmıştı. Hatta kombine ettiğim şapkası hala duruyor."

"Nikahımız, öyle mi? Gerçekten evlenecek miydim seninle? Bu kadar delirmiş miydim?" dedim ve tekrar aynaya baktım.

"İşte şimdi tam bir kardelen oldun. Kışa meydan okuyan, asi bir tavrın her daim vardı. Aynı zamanda narin, kırılgan bir havaya da sahiptin. İşte sana bu yüzden kardelen dedim. Ben bir kıştım, sen ise bir kardelendin."

"Aşırı romantiksin. Benim bu süslü cümlelere karnım tok, Bozkurt. Senin ne olduğun ortada. Sen bana gerçekten âşık olsaydın benim ölüme gitmeme izin vermezdin, girdiğim depresyon çukurunun farkında olurdun. Oysa sen de diğerleri gibi kendine daldın, bencil oldun."

"Beni kahveyle uyuttun. Sence senin inthar etmene izin verir miydim? Haklısın, aptallıkla senin halini görmedim. Bencilce davrandım."

"Kaybettiğimiz zaman insanların değerini anlıyoruz keşke zamanında kıymetini anlasak. Neyse seninle tartışmayacağım. Bu elbiseyi çıkaracağım." dedim ve deneme kabininde elbiseyi çıkartmıştım.

Geri döndüğümde Uras hala oradaydı. Elbiseyi almak istemişti hayır dediğimde ısrar etmemişti. İntihar ettiğim elbiseyi saklayacak kadar delirmemiştim. Alışveriş merkezinde Uras'ın peşimde dolanmasından memnun değildim. Git desem bile gitmiyordu. Gerilmediğim için mutluydum. Beni eve bırakmak için ısrar etse de hayır demiştim. Taksiyle giderdim. Eve geldiğimde Yağmur'u görmüştüm. Televizyon izliyordu. Alışveriş paketlerimi bırakıp üstümü değiştirdikten sonra onunla çizgi film izlemiştim. Evdeki en tatlı kişi oydu. Çocuklarla anlaşmak yetişkinlerle anlaşmaktan daha kolaydı. Onların saf düşünceleri saf duyguları vardı. Kötü düşünen bir çocuk yoktu.

Akşam yemek ise keyifli geçmişti. Her şey sakindi, abim düğün adına yaptıkları son kontrolleri anlatmıştı. Ablam ilgisiz olsa da ben sorular sormuştum. Abimi üzmek istemiyordum. O da bana yanıtlamıştı. Bilge'nin dediği şeyi unutmuyordum. Abime karşı dikkatli olmam gerektiğini söylemişti. Elbette dikkat edecektim. İntihar öncesi son hallerimi bilmemesi onu gözümde şüpheli kılıyordu. Sadece Uras beni mahvetmemişti, ailemin bunda katkısı olmalıydı. Nasıl, neden olduğunu bilmiyordum. Fakat göz göre göre ölüme sürüklenmeme vesile olmuşlardı. Her şeyi hatırlayabilirsem bunun hesabını soracaktım. Ardından duruma göre bağları bile kesebilirdim.

Birkaç günü düğün telaşıyla geçirmiştim. Ablam yardım etmediği için Canan ile ben koşturuyordum. Kına gecesinde bile ablam suratını asıp durmuştu. Herkes gülüp oynarken o alkış tutmakla yetinmişti. Misafirlere ayıp olmaması adına ben Canan'a sahip çıkmıştım. Canan'ın akrabaları bile ablamın huysuzluğuna hoş bakmamışlardı. Cadı görümce olacağı tutmuştu. İstediği kadar suratını assındı. Onlar evlenecekti, bunu kimse bozamazdı.

Düğün günü ise ayrı bir telaş hakimdi. Sabahtan babam gelmişti. Onu karşılamıştım. Beni iyi gördüğüne sevindiğine dair bir şeyler demişti ama aldırmamıştım. Ardından Canan ve nedime ordusuna katılmış, düğüne hazırlanmıştım. Düğün için gri, straplez uzun bir elbise seçmiştim. Etek kısmı uçuş uçuştu. Saçlarımı dağınık topuz yaptırmış, inci tokalar taktırmıştım. Makyajımı ise kendim yapmıştım. Kuaförler abartılı makyajı seviyorlardı ve gerek yoktu.

Ablam kırmızı balık model bir elbise giymişti. Gelin odasına abim gelince ablamla konukları karşılamak adına dışarı çıkmıştık. Düğün açık havada olacaktı. Buna göre beyaz masalar düzenlenmişti, ışıklandırmalar yapılmıştı. Konukları ablamla karşılarken Timur'u görmüştüm. Lacivert takımı içinde harika gözüküyordu. Ardından koşarak ona gidip sarılmıştım. O da bana sarılmış, boynumu öpmüştü.

Timur "Harika gözüküyorsun, Kardelen." dedi ve güldüm.

"Sen de çok iyisin. Okan nerede?" dedim.

"Arabayı park ediyor. Açelya'nın gelmemesi gerektiğini söylediğim için bana biraz kızdı ama ortalık gerilmemeli."

Kafamı iki yana sallamıştım. Uras'ın düğüne gelecek kadar gözünü karartığını düşünmüyordum. Aptalca olurdu."Bilemiyorum." dedim ve ablam yanımıza gelmişti. Timur ile tokalaşmıştı.

Ablam "Hoş geldiniz! Sizi bizim masaya aldım. Gelinle damadın masasının tam karşısı."

"Teşekkür ederim. Bu arada çok şıksınız."

"Teşekkür ederim!" dedi ve Okan'ı gördüm. Onları oturacağımız masaya götürmüştüm. Ablam sen onlarla ilgilen dedikten sonra gitmişti.

Okan ablama baktıktan sonra "Hiç ablana benzemiyorsun. Anlattığın gibi kontrol delisi birisine benziyor." dedi.

"O da öyle işte. Bizimle uğraşmayı seviyor, ne yapabiliriz ki? Tüm hayatı bu şekilde geçmiş." dedim.

Timur "Tedavi olabilir, istersen bunu ona teklif edebilirim ama karşılığında bir tokat alacağımı tahmin ediyorum." dedi ve kahkaha attım.

"Mümkün. Ablam gerçekten sana tokat atardı, çok kızardı. Sen kim oluyorsun bunu diyorsun?"

Okan "Gelin hanıma sabır diliyorum. Ablan kadar zor bir kadın onun görümcesi, çok korkunç! Sen ise oldukça tatlı bir görümcesin. Senin gibisine sahip olduğu için çok şanslı."

"Canan ablamla beni pek sevdiğini düşünmüyorum. Gerçi son zamanlarda aramız baya iyi, belki benden artık hoşlanıyordur."

"Bu ikinci düğün değil mi?"

"Evet, ilk düğünleri benim yüzümden olamamış. Canan anlatmıştı. Nikah masasında iken hastaneden telefon gelmiş, nikah masasında kalakalmış. Korkunç bir durum değil mi?"

Timur "Umarım 2. kez yaşanmaz. Büyük bir travma."

Okan "Ailede intihar edecek birisi yok deği mi? Bu sefer gelin hanım kendisi öldürür gibi geliyor." dedi ve güldüm. Kapı tarafına bakarken Uras'ı ve kız kardeşi Açelya'yı görmüştüm. Gülüşüm solmuştu.

Uras tüm klaslığı ile karşımızdaydı. Açelya ise toz pembe bir elbise giymiş, saçları açıktı. Gergin bir şekilde abisinin koluna girmiş, yürüyordu. Bu nasıl bir yüzsüzlüktü? Kovulduğu yerden nasıl gelebilirdi? Ayağa kalktım ve onlara doğru öfkeyle yürüdüm. Onları göndermeliydim. Açelya ile sorunum yoktu, geçmişte aramız nasıldı bilmiyordum. Fakat Uras gitmeliydi. Uras'ın karşısına dikildiğimde beni boydan boya süzüp ıslık çalmıştı.

Uras "Ufaklık çok güzel gözüküyorsun."

"Bana ufaklık deme, ben senin ufaklığın değilim." dedim ve ablam yanıma gelmişti. Sinir ve şaşkınlık yüzünden okunuyordu.

Ablam "Senin ne işin var burada? Defol Uras!" dedi ve Uras'ın kaşları çatılmıştı.

Uras "Beni özlemedin mi, abla? Ben sizleri çok özledim. Kardeşimin düğününe gelmemek büyük bir ayıp olurdu." dedi ve ablam yüzüne tokat atmıştı.

"Yüzsüz! Her şeyi mahvettin, herkesi darmadağın ettin ve karşımıza çıkıyorsun öyle mi? Besle kargayı oysun gözünü!"

"Ben ne kadar suçlu isem sizlerde o kadar suçlusunuz."  dedi. Bu ablamın daha da çok sinirle bakmasına neden olmuştu.

Timur "Bence düğüne katılıp katılmayacaklarını Alper ile Canan karar versin. Düğünün asıl sahipleri onlar."

"Doktor mantıklı konuşuyormuş, bunu sevdim."

"Abim git derse gidecek misin?" dedim.

"Evet, gideceğim."

"İyi o zaman. Abimlerin yanına gidelim. Açelya sen Okan'ın yanına geç." dedim.

Gelinle damadın odasında abimle Canan bekliyordu. Yanlarında babam vardı. Bizi gördüklerinde üçü şaşkındı. Fakat abim kendisini tutamamış Uras'ın yakasına yapışmıştı. Onu duvara ittirmişti. Küfretmeye başladığı zaman Timur onları ayırmıştı. Uras ise hiçbir şekilde kendisini bozmuyordu. Oldukça rahattı. Hatta meydan okur gibi bakıyordu. Canan ise gerginlikten  ellerini sıkıyordu. Her an ağlayacak haldeydi. Ona yazık olmuştu. Düğününde yine bir olay çıkmıştı.

Babam "Senin burada ne işin var, Uras? Sana bir daha hayatlarımıza girme denilmedi mi? Uzak duracaksın diye anlaşmadık mı?"

Uras "Denildi ama bunu siz dediğiniz için yapmadım. Ben ona gerçekten zarar verdiğimi düşündüm, uzak durmanın mantıklı olduğuna inandım ama yapamadım. Tekrardan Hazal'ın kalbini kazanmak istediğim için döndüm. O beni biliyor, siz bilmiyorsunuz."

Babam bana bakmıştı."Dedikleri doğru mu? Onunla daha önce karşılaştın mı?"

"Evet karşılaştım ve son zamanlarda saklı geçmişimdeki yerini öğrendim. Bunu sizlere demek zorunda değilim sonuçta abim ve ablam bana birçok şeyi demiyorlar." dedim.

Ablam "Senin iyiliğin için söylemiyoruz, Hazal. Kendini bir kez daha kaybetmemen için, kardeşim.  Hepsi senin iyiliğin için." dedi. Timur yanıma gelmiş, elini belime koymuştu.

Timur "Yaşananlar ne kadar korkunç olursa olsun Kardelen'in gerçekleri bilmeye hakkı vardı. Onu ilk bulduğumda hali korkunçtu. Arabası ilk önce benim arabama çarpacaktı, kornoya deli gibi bastım. Ardından arabasını sertçe sağ tarafa kırdı. Hızla geri döndüm, onu o arabadan çıkardım. Bana dediği ilk cümle neydi biliyor musunuz? Bırakın, bırakın öleyim. Kurtarmayın dedi. O an dehşete düştüm."

Uras "Bence de gerçekleri bilmeye hakkı var, onun hatırlayacağı falan yok. Tek suçlu ben değilim. Bu aile bir günah keçisi aradı ve beni seçti."

"Ben de senin tek suçlu olduğunu düşünmüyorum. Çünkü karşımdaki aile bir şeylerin üstünü kapatmaya çalışıyor. Elbirliği ile Kardelen'i mahvettiniz."

Abim ikisine de sertçe bakıyordu.Abim "Çok biliyorsunuz değil mi? Ben ne yaptı isem onun için yaptım. Fakat işlerin bu noktaya geleceğini nereden bilebilirdim? Nasıl Hazal'ın kendisini kaybedeceğini bilebilirim?" diye bağırdı.

Canan "Alper, sakin olur musun?"

"Nasıl sakin olabilirim?"

"Her şeyi açıklamanın zamanı gelmedi mi, abi? Neden ben bu haldeyim? Bana ne oldu? Bilge mesela saçlarımın neden kısaldığını bilirken sen şaşırmıştın, hep uzun halini anlatıp duruyorsun. Bana ne oldu?" dedim. Ablamla abim bakışmıştı. 

Ablam "Oyun sona erdi, Alper. Neden bakıp duruyorsun ki? Babama ve sana demiştim. Bu oyunu sonsuza dek sürdüremeyiz dedim ama beni dinlemediniz. Hatırlamadan önce de merak edecekti, her şeyi bilmeye hakkı var."

"Açıklayın artık."

Canan "Nikahtan sonra açıklansın, düğünde bir tatsızlık olmasın. Ne olur, Hazal? Lütfen bana bu iyiliği yap."

"Üzgünüm, Canan. Düğününü ikinci kez mahvetmek istemezdim ama düğünden sonra bu grubu böyle bir arada bulamayacağız."

Babam "Hazal, buna pişman olabilirsin. Biz seni kaybetmek istemiyoruz."

"Beni kaybetmek istememiyor musunuz? Bırakın buna ben karar vereyim. Hayatımı yönetmeme izin verin."

Uras abime bakarak "Gerçekleri demeyecek misin Alper? Hani sen doğruluktan şaşmıyordun, iyi çocuk sendin. Ben ise yaramaz olandım. Neden susuyorsun?"

Abim "Hazal, lütfen bu saçmalığa son verelim. Lütfen, kardeşim. Sen benim her zaman en kıymetlimsin."

"Bu sözlerine karnım yok. Uras, anlat." dedim. Artık ok yaydan çıkmıştı. Her şeyi bilmeye hakkım vardı.

Uras "Elbette, Kardelen. Çok güzel bir aşk yaşadık, gerçekten güzeldi. Buna da ailen karşı çıktı, bizde ilişkimizi sakladık. Sonra sen Canan ile konuştun, onun abinin parası ile evlenmek istediğini düşündün, o da bunu onaylamıştı zaten. Âşık olduk falan dese de asla inanmadın. Üstelik Canan benim bir zamanlar ondan hoşlandığımı söyledi, buna inanmadın. Abinle bu konuda tartıştınız, abin seni evden kovdu. Kendisi sen ameliyathanedeyken ben ona ders vermek istedim dedi ama son pişmanlık fayda eder mi?"

Abime bakıyordum. Uras'ın dedikleri gerçekten doğru muydu? Beni terk mi etmişti? Yavaşça yutkundum. Ağlamamalıdydım. Zayıf düştüğümü görmemeliydi."Canan ile evlenebilmek için beni evden kovdun öyle mi? Tebrik ederim! Kendine yakışanı yapmışsın." dedim.

Abim "Hazal, gerçekten böyle olsun istemedim. Ben, ben bize geri dönersin sandım. Uras'ı bırakacağını düşündüm sen ise dönmedin, sana daha çok kızdım."

Uras "Günden güne Hazal soldu, eridi. İntiharından önce evlenme kararı aldık ama o bile seni hayata bağlamadı, umursamadın. Depresyona girdin, fark edilmedi. En sonunda baban benim hakkımdaki gerçeği açıkladı. Benim babamın ölümüne nasıl göz yumduğunu bunun inkamı için seninle beraber olduğumu dediğinde sen kendi iyice kaybettin. Sana her şeyi açıkladım. Babandan ve abinden intikam almak istedim. Baban babamın ölümüne neden oldu, abin ise zamanında hoşlandığım kızı elimden almıştı. Sonra seni tanıdıkça sana âşık oldum. Sen benim kardelenim oldun. O gün kavga ettik, sen beni uyutup evden nikah gününde giyeceğin elbiseyle kaçıp gittin. Ardından intihar ettiğini duydum. Bana senin için intihar mı edeceğim söyledin, buna inandım. Keşke inanmasaydım."

Derin bir nefes aldım. Her şeyi biliyordum, hatırlamasam bile sonumun nasıl geldiğini öğrenmiştim. Elbirliği ile herkes beni öldürmüştü. Ben bile kendimi öldürecek darbeyi vurmuştum. Uras'a âşık olarak hançeri ilk ben saplamıştım. Benden bunu saklayarak ne elde edeceklerdi? Gerçeklerden kaçamazdık. Abime baktım. O üzgün bakışlarla bana bakıyordu. Abim "Her şey çok farklı olabilirdi."

"Her şey olması gerektiği gibi oldu. Seni kahramanım gibi görüyordum, bana olan düşkünlüğüne hayrandım. Hazal veya Kardelen ikisi de seni çok seviyordu. Sonra ben Hazal'dan farklı düşündüm, senin göründüğünden daha farklı olacağına inandım. Şimdi ise yanılmadığımı görüyorum."

"Senin iyiliğini düşündüm. Senin harcanmanı istemedim."

"Benim harcanmamı istemeseydin Uras'ın ne olduğunu bana açıklardın, oysa sen kendi bencilliğinde boğuldun. Uras'ı daha suçlu görürdüm ama siz ondan da betermişsiniz."

Uras ise alkışlıyordu. Ablam ona pis pis batsa bile bu onun umurunda olmamıştı.Uras "Gerçeği öğrendin. Bazı şeyleri hatırlamaya bile gerek yokmuş." dedi ve ona baktım.

"Gerçekleri öğrendim ama bu sana geri döneceğim anlamına gelmiyor. Düğünden sonra eşyalarımı toplayacağım, evden ayrılacağım. Bensizliğe siz razı geldi iseniz ben de sizsizliğe razı gelirim."

Ablam yanıma gelmişti.Ablam "Hazal, yapma bunu. Biz seni çok seviyoruz, saçının bir teline zarar gelsin istemeyiz."

"Başkaları bana zarar vermesin, siz bana en büyük zararı verin. Buna iznim yok. Sizi görmek istemiyorum. Artık yeter. Oyun sona erdi. Uras bence düğünde yer alabilir, karışmıyorum. Sizlere düğün sonrası yapacağımı söyledim. Düğünde ise bulunacağım. Aile olmak bunu gerektirir."

Babam "Kızım, ani bir öfkeyle karar verme."dedi ve ona sertçe baktım. Onun yaptığı bir hatanın bedelini ben ödüyordum. Adalet bunun neresindeydi? Benim hayatım neden harcanmıştı?

"Ani bir öfke mi? Hayır, ani bir öfke değil bu. Hayatımın en doğru kararını alıyorum. Timur, hadi biz buradan çıkalım. Daha fazla burada kalmak istemiyorum." dedim ve Timur ile odadan çıktım.

Kendimi çok hafif hissediyordum. Çürüyen her dalımı temizlemiştim, üstümdeki asalakları üstümden atmıştım. Baharı kucaklayacak gücü kendimden hissediyordum. İşte buydu. Yeniden yaşama gücünü kendimde bulmuştum. Hazal gibi derin bir çöküntüye girmemiş, ölümle kurtulacağıma inanmamıştım. Kendi ayaklarımın üstünde vardım. Ben, ben olacaktım. Tek başıma duracak, tek başıma savaşacaktım. Ailem benim onları önemsediğim kadar beni önemsemiyorlardı, beni Canan uğruna tercih eden abim vardı. Sözde beni cezalandıracak, ders verecekmiş. Hayatımı kaybetmeme sebep oluyordu. Kendime de kızıyordum. Neden en başta bu tepkiyi verememiştim ki? Galiba Uras'a olan hislerim beni kör etmişti. Olsun, şimdi ayaktayım ve başaracaktım. Üstelik yanımda zehirli bir aşk yoktu, bana şifa olan bir aşk vardı. Timur elimi tutarken onun desteğini hissediyordum. Beni hayata yeniden bağlamıştı, kendimi bulmamı sağlamıştı.

Düğün alanına geçtiğimizde Okan son durum ne dediğinde hiçbir şey demedim, Timur ise onun kulağına birkaç şey söylediğinde şaşkın şaşkın bana bakmıştı. Bir şey demeyecektim. Denilecek her şey bitmişti, bu olayların üstüne ne denilebilirdi ki? En çok canımı acıtan ailemin Uras kadar dürüst olmamasıydı. Bu gerçekleri yavaş yavaş diyebilirlerdi, beni karanlığa mahkum etmezlerdi. Uras onlardan daha cesur çıkmıştı. Sevgisi gerçek veya sahteydi. Fakat cesurdu. Kaybedecek bir şeyinin olmadığını görmüş, her şeyi ortaya sermişti. Masaya geldiğinde bakışları bendeydi. Açelya'nın yanına oturmuştu. Hiçbir şey demedim, hiçbir söz söylemedim. Artık onunla da aramızdaki kelimeler tükenmişti. O da ailem kadar suçluydu. Hayatımı diğer mahveden kişi oydu.

Hiçbir sorun olmamış gibi Canan ile abim gelmişti. Sahte gülücüklerine alkış tutmuştum. Canan ile abim evlenmişti. İlk danslarını ederken abim yüzü düşüktü. En mutlu gününde mutsuz olduğu için pişman değildim. O benim canımı acıtmıştı, canımı yakmıştı. Elbette onunda  canı yanacak. Üzülen, kırılan hep ben olmak zorunda değildim. Timur beni dansa kaldırdığı zaman onları izlemeyi bırakmıştım. Onun güven veren gözlerine odaklandım.

Timur "En doğru kararı verdin, seni destekliyorum. İnsan gerektiğinde hayatında zehir olan insanları en yakını olsa bile çıkarmalı."

"Artık kendime odaklanmamın zamanı geldi. Beni zehirleyen insanlara hayatımda yer yok. Kendime odaklanacağım, hayallerim için çabalayacağım." dedim.

"Bunu yaparken ben her zaman yanında olacağım." dedi ve başımı onun omzuna yasladım.

Düğünde tüm fotoğraflarda hep gülümsemeye çalıştım. Parti her daim devam ederdi. Bu yapmacıklıktan bunaldığım zamanda Timur'a demiştim, gidelim mi dediğinde kafamı salladım. Masadan kalkar iken Uras ile gözgöze gelmiştik. Yanından geçerken kolumu tutmuştu. Karşımdaydı.

Uras kulağıma eğilip "Beni de hayatından çıkarabilir misin? Sana Kardelen diye ben seslenirdim, bu ismi sana vermiş iken beni kolayca silebilir misin?" dedi ve alaycı bir gülümseme yüzümdeydi.

"Bu ismi seçerken aklıma gelen sen değildin. Hayatımın her yerine sızsan bile ben yaşayacağım. Sen olmadan yoluma devam edeceğim." dedim ve kolumu çektim.

"Göreceğiz, Kardelen." dedi ve arkamı döndüm. Uras'ın bu dediklerini umursamamalıydım. Hayatımda ona yer yoktu. O bir hataydı, bitmişti.

Timur'un arabasına binmiştim. İlk iş eşyalarımı almak olmuştu. Bavuluma kıyafetlerimi, en sevdiğim kitapları koymuştum. Veronika Ölmek İstiyor'u elime aldım. Bu kitabı da alacaktım. Veronika gibi ben de yaşamın kıymetini bilmiştim, yeniden hayata bağlanacak gücü bulmuştum. Bavulumla aşağı inmiş, dışarı çıkmıştım. Arkama baktığımda içimi buruk bir hüzün kaplasa bile verdiğim karardan geri dönmeyecektim. Hayatımı mahvedenlerle olmayacaktım. Kendimi affedecek gücü bulmuştum. Ben de hatalıydım fakat onlarda da suç vardı. Onları affedersem kendime saygısızlık yapmış olurdum.

Timur'un evine gelmiştik. Bavulumu yatak odasına bıraktıktan sonra kendimi koltuğa bırakmıştım. Timur yanıma otururken Okan tekli koltuğa geçmişti. Okan "Ne geceydi! Olay üstüne olay yaşandı ama şov devam etti."

"Artık her şey sona erdi. Beni zehirleyenlerden kurtuldum, hayatımı mahvetmeme neden olanları sildim. Şimdi kendi yolumda ilerleyeceğim." dedim.

Timur "Göreceksin, her şey çok güzel olacak." dedi ve ona baktım.

"Yarın ilk iş olarak şu yayınevini arayacağım. Serhat Bey ile henüz konuşmadım. Yeni hayatımın ilk gününde böyle güzel bir başlangıç yapmak istiyorum."

"Her şey çok güzel olacak, inan bana."

"Her şeyi hatırlarsam daha da güzel olacak. O zaman ne hissettiğimi bilmek istiyorum, tüm parçalar oturdu ama bir parça eksik. O parça olmadan hayata devam edemem, yarım kalırım."

"Kötü hisleri hatırlamaman daha doğrudur belki. Sonuçta bu hafıza kaybının nedeni yaşadığın duygusal travmanın ağırlığından beyninin seni korumak istemesiydi."

İç çekmiştim."Korkak davranmamalıyım, Timur. Bu zamana kadar kendim dışımda herkesi düşünmeseydim bu noktada olmazdım. Bu hisleri bilmezsem aynı hataya düşebilirim. Beynim beni korumak istiyor, teşekkür ederim fakat gerek yok artık."  dedim. Timur daha da yanıma gelmiş, kolunu omzuma atmıştı. Ben ise başımı ona yaslamıştım.

"Her şey çok güzel olacak, göreceksin. Sen mutlu olmayı hakkediyorsun. Hayallerine ulaşacaksın, Kardelen."

"Yeni bir yaşam beni bekliyor, bu sefer hiçbir şey eskisi gibi olmayacak." dedim.

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, bunda kararlıydım. Kendimde dahil olmak üzere herkes hayatımı mahvetmişti, bunun sonucu canıma kıymak istemiştim. Hayatı yaşamaya değmez bulmuştum. Şimdi böyle bir düşüncem yoktu. Hayat her ne yaşanırsa yaşansın yaşamaya değerdi. Çevremde kimse olmadan da ilerleyebilirdim. İlla birilerine muhtaç mı olacaktım? Hayır! Hayatımın ikinci şansında odaklanmam gereken tek şey kendim ve hayallerim olacaktı. Bunu gerçekleştirecektim, ben Kardelen isem bunu yapacaktım.

⁂Bir dahaki bölüm final bölümü olacaktır. Finalden beklentiniz nedir, kurgu nasıl sonlanacak? Bölümdeki olaylar için genel yorumunuz nedir?⁂


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top