⁂1.0 "Kim olduğum umurumda mı?"⁂
Bölüm Şarkısı: Hande Mehan - Sen beni güzel hatırla.
Yayınlanma Tarihi:25.01.2020
⁂
Kardelen
Bilinmeyen bir şehir, bilinmeyen bir zaman dilimi
Geçmişiyle insan nasıl barışırdı? Nasıl kendini yeniden bulurdu? Önceki hayatımdaki resimlerime bakınca neden kendimi yabancı hissediyordum? İçim huzursuz oluyordu. Oysa aynadaki kişi ile fotoğraftaki kişi arasında fark yoktu. Aynı saçlar, aynı gözler, aynı dudaklar. Her şey aynıydı. Sadece isimler farklıydı. Ben Kardelen idim. Kışın doğan, yeniden canlanandım. O ise Hazal idi. Her şeye sahip, herkesin sevdiği kızdı. En azından bana anlatılan buydu. Ablam ve abim tekrar tekrar hayatıma devam edebilmem için dedikleri şeyler bunlardı. Sen herkes tarafından sevilen birisiydin, hayat doluydun diyorlardı. Çevremdeki herkeste bunu tekrarlıyordu. Buna inanmak istemiyordum. Mantıklı gelmiyordu. Bu kadar çok sevilen birisinin intihar etmek istemesi hiç mantıklı değildi.
Evet, Kardelen bir intiharın sonucunda doğmuştu. Yağmurlu bir güz gününde ağrılar içinde iken bir hastane odasında gözlerimi açmıştım. Kim olduğumu sorduklarında bilmiyorum diye fısıldamış ve geri uyumuştum. Tekrar uyandığımda ise ablam ve abim olduğunu iddia ettikleri Alper ile Yasemin başımdalardı. Doktorlar tekrardan adınız nedir dediklerinde ise boş boş bakmıştım. Ailem olduğunu iddia eden kişilere baktığımda ise onlar umutla bana bakıyorlardı. Hazal demek zor gelmişti. Hazal değildim ki! Ben hiçliktim, boşluktum. Olmadığım kişiyi söylemek hem onlara hem kendime ihanetti. Bilmiyorum dediğim de ablam ağlayarak odadan çıkmıştı. Benim için üzülmesine bir parça mutlu olduğumu hatırlıyordum. Demek ki beni gerçekten seven bir aileye sahiptim. Bu beni mutlu etmişti.
Hastanedeki tedavi sürecim oldukça iyi gitmişti ama bir türlü hafızam geri gelmiyordu. Doktorlar bunu kaza öncesi yaşadığım olaylara bağlamışlardı. Ağır gelen bir tramva sonucu beynim kendisini kilitlemeyi, unutmayı tercih etmişti. Abim ve ablamın ne yaşadığım konusunda hiçbir fikirleri yoktu. Belki de biliyorlardı, bana dememek işlerine geliyordu. Bu konuda şüphelerim vardı. Sonuçta ben Pollyanna değildim. Sürekli neşe içinde geçen bir hayatım var ise neden doktorların dediği gibi duygusal travma sonucu hafızamı kaybetmiş olayım ki? Bir şeyler olmuştu ve onlar ne olduğunu biliyorlardı.
Kapım açılmıştı. İçeri ablam girmişti. Kestane rengi dalgalı saçları omuzlarına geliyordu. Yuvarlak yüzlüydü. Yeşil gözleri ciddiyetle bendeydi. Minyon bir kadındı. Giymiş olduğu mavi elbise ona yakışmıştı. Tüm aileyi yöneten, çekip çeviren oydu. Babam ona çok güveniyordu. Benim bu kaza olayımda bile ablamın olayı başarıyla yönetmesi onu rahatlatmıştı. Amerika'dan gelip bir süre bizimle kalmış, benim iyi olduğuma ikna olunca geri dönmüştü. Bu kadar soğuk olması benim tuhafıma gitse de abimle ablam oldukça normal karşılamışlardı. Gariplerdi.
Elindeki ilaç kutusu görünce kaşlarımı çatmıştım.Ablam "Neden bunu almayı bıraktığını sorabilir miyim?" dedi ve yatak kalktım.
Elindeki ilaç kutusunu almıştım. Antidepresanımdı. İlk başta dozu yüksek iken zamanla düşürülmüş, bırakma noktasına gelmiştim. Ablam ise bunu anlamak istemiyordu. Kendime zarar vereceğime o kadar çok inanmıştı ki beni sürekli bu uyuşturuculara mahkum bırakmaya kararlıydı."Çünkü doktorum bırakmamı söyledi. Timur bunları kullanmak yerine bambaşka şeylerle kendimi rahatlatabileceğimi söylüyor ve haklı." dedim.
"Kurtarıcını çok ciddiye alıyorsun. Sana ayarladığım psikiyatrist Alihan ile görüşmek yerine o adamla görüşmen hiç hoşuma gitmiyor."
"Timur, Alihan'dan daha içten. Sürekli karşımda yazdığı tezleri, makaleleri övmüyor. Gerçekten hastaları ile ilgileniyor. Sırf beni kurtardığı için onunla konuşmuyorum."
Derin bir nefes almıştı."Alihan yine de daha iyi ve onunla görüşmeni istiyorum, Hazal. Kendini yeniden toparlaman lazım ve aramıza dönmelisin."
"Ben yeterince kendimdeyim. Hayatımın bir bölümünü hatırlamıyorum diye kendimi kaybetmiş değilim. Bir gün hatırlayacağım belki de hiçbir zaman hatırlamayacağım. Doktorlar bunun da olabileceğini söyledi. Neden hayatımıza devam etmiyoruz?"
"Sen iyi olmadan kimse hayatına devam edemez."
"Beni olduğum gibi kabullenmeniz de bir seçenek. Kim olduğum umurumda mı? Değil. Hazal'ın mutlu bir hayatı olsaydı şu an karşında olurdu ama o intiharı seçti, öldü. Bence Kardelen'e alışmalısın. Benim Hazal'ın geri döneceğine dair umudum kalmadı."
Dudaklarını birbirine bastırmış, gözlerini benden kaçırmıştı. Üzüntüsünü göstermeyi hiç sevmiyordu."Sen neye inanırsan inan, bir gün her şey eskisi gibi olacak. Hadi, hazırlan artık. Timur ile görüşmene seninle geleceğim."
"Bugün randevum olduğunu nereden biliyorsun?"
Gülümseyerek "Timur'un sekreterinden öğrendim. Hazal günü ve saati unuttu dediğimde hemen konuşuverdi. Hadi, canım. Hazırlan, aşağıda seni bekliyor olacağım." dedi ve yanağıma öpücük kondurduktan sonra odadan çıkmıştı.
Her şeyi kontrol etmeyi seven bir ablam vardı. Hayatım onun çizdiği çizgiden çıkamazdı. Bu beni bunaltıyordu ama karşı çıkacak gücüm yoktu. Belki ileride direnebilirdim. Hazal onun bu despotluğuna boyun eğmiş olabilirdi ama ben eğmeyecektim. Beni ezmesine müsaadem yoktu. 2. defa elde ettiğim yaşama hakkını bu sefer boşu boşuna harcamayacaktım. Bu hayattan ne istediğimi bilmiyordum ama nasıl yaşamak istediğimi biliyordum. Daha özgür, daha çok kendime güvenen birisi olacaktım.
Yüksek belli kot pantolonumu, beyaz tişörtümü ve gri hırkamı almıştım. Kahverengi dalgalı saçlarımı açık bırakmıştım. Yüzüme herhangi bir makyaj yapmamıştım. Gümüş yüzüklerimi taktıktan sonra çantamın içine cüzdanımı, defterimi, telefonumu koymuştum. Aşağı indiğimde ablam sonunda demişti ama umurumda değildi. Kızı Yağmur ise annesine gülümseyerek bakıyordu. Ablam gibi sinir bozucu bir kadından nasıl böyle tatlı bir kız çocuğu olmuştu anlamıyordum. Fıstık diyerek onun yanağından makas almıştım ve üçümüz dışarı çıkmıştık.
Arabaya binmiştik. Ablam kullanmıştı ve gelmiştik. Timur'un sekreteri bizi karşılamıştı, onun odasına yönlendirmişti. Bu klinik Timur ve ortağı Asım'ındı. Timur'a göre Asım daha ciddiydi. Ona göre benimle Timur ilgilenmemeliydi. Ben, çözülmesi zor bir vakaydım ve bu kliniğin başarı oranına zarar veriyordu. Keşke her şeye böyle başarı odaklı bakmasaydı ve yaşamanın ne demek olduğunu bilseydi. Bu kadar işine bağlı olmak, sağlıklı gelmiyordu.
Timur'un odasına girdiğimizde yalnızdı. Oda geniş ve beyazdı. Duvarında büyük bir kitaplık vardı ve gri masasının üstüne dizüstü bilgisayarı, beyaz kağıtlar ile beraber birkaç dergi vardı. Önündeki kağıdı karalar iken bizi görünce gülümsemişti. Derin, içten gelen kahverengi gözleri vardı. Keçi sakalı kullanıyordu ve saçları koyuydu. O, beni hayata döndüren adamdı. İntihar ettiğim arabanın içinden beni çıkarmasaydı çoktan ölmüş olurdum. Bu yüzden ona minnet borçluydum. Üstelik benimle ilgilenmeyi bırakmamıştı, psikolojik destek almam için abimle ablama yardım teklifi sunmuştu. Ablam ön yargıyla yaklaşsa bile abim seve seve kabul etmişti. Böylece aramızdaki iletişim kopmamıştı.
Siyah koltuğa oturmuştuk. Timur ise elindeki kalemi bırakmış, üçümüze bakıyordu. Timur "Tam zamanında geldiniz." dedi ve ablam bacak bacak üstüne atmıştı.
Ablam "Geç kalmaktan hoşlanmaz, dakik bir insandır." dedi ve ona baktım.
"Her gün senden yeni bir özelliğimi öğreniyorum. Kendimden bunu beklemezdim." dedim. Yağmur yanımda kıkır kıkır gülerken ablam ters ters bakmıştı.
"Benden öğreneceğin daha çok şey var, hayatım. Bu arada Hazal ilaçları bıraktı. Bu uygun mu? Onun durumunda olan bir insan için başka bir psikiyatrist arkadaşım bunu önermemekle beraber kullanığı ilacın dozunu da düşük buldu."
Timur ise kaşlarını hafifçe kaldırmıştı. Timur "Buna birlikte karar verdik. Planladığımız gibi zamanla dozlar düştü, bıraktı. Bundan daha doğal ne olabilir, Yasemin Hanım?"
"Kardeşimin durumu hassas. Yaşadıkları ağır, bununla başa çıkabilmesi için bu ilaçları kullanmıyor mu?"
"Kullanıyor ama ömür boyu kullanması sağlıklı değil. Üstelik durumu iyiye gitmeseydi kullanmaya devam ederdi."
Ablam ise gergince gülümsemişti."Harika! Her şey yolunda gidiyorsa neden kardeşim hafızasını geri gelmiyor?"
"Abla!" dedim sertçe ama beni umursamamıştı.
Timur "Bunun nedeni yaşadığı olayların ağırlığı yüzünden, bunun farkında olmanız iyi olur. Sürecin nasıl ilerleyeceği belli değil. Hazal hatırlayabilir de hatırlamayabilir de." dedi. Cevabı ablamı tatmin etmemişti. Zoraki bir gülümseme yüzündeydi.
Ayağa kalkıp "Benim gitmem lazım. Görüşmeniz ne zaman biter?" dedi.
"Siz gidebilirsiniz, Hazal'ı ben evine bırakırım." dedi ve ablam bana bakmıştı.
"Gidebilirsin. Yağmur'un canı sıkılmışa benziyor, onunla alışveriş yapmak ikinize de iyi gelecektir." dedim.
Ablam "Emin misin?" dedi ve kafamı salladım.
"Hadi, git." dedim. Ablam gidince rahatlamıştım. Gerçekten beni geriyordu. Olduğum halimi kabullense ne olurdu ki? Hiçbir şey olmazdı. Hazal'ın geri dönmeyeceği çok açıktı.
Timur defterimi istedikten sonra ona çantamdaki defteri vermiştim. Bağdaş kurup oturmuştum. Nasıl rahat ediyorsan öyle karşımda ol derdi. Timur'un yanında kendimi rahat hissediyordum. Tuhaf bir histi bu. Hiç kimsenin yanında bu kadar değildim. O, bana güvenli bir liman gibi geliyordu. Böyle insanlar bulmak zordu, böyle bir insan olmakta zordu. Onunla olan insanlar şanslıydı.
Timur yazdıklarımı okurken ben telefonumda haberleri okuyordum. Öksürdüğünü duyunca telefonumu bırakıp onun yüzüne bakmıştım. Timur deftere bakarak "Neden kısa hikayelerinin sonu kötü bitiyor?" dedi.
"Çünkü yazdığım karakterlerin tercihlerinden kaynaklı. Eğer tercihleri iyi olsaydı iyi bir son olurdu." dedim.
"Peki iyi tercih yapmama nedenleri ne? Neden kötü olana iteleniyorlar? Burada okurken sebepleri mantıklı geliyor, kendilerince haklılar. Yazarın bakışını duymayı çok isterim."
Bir süre duraksamıştım. Kafamı yana eğip "Bunu bilemiyorum desem ne olur?" dedim ve güldü.
"Aslında bu yazdıklarında nedense şu saklı olan hafızana yoruyorum."
"Nasıl?"
"Bu kazadan önceki sen kötü bir tercih yaptın ve bunun bir bedeli oldu. Tercihin o dönemki Hazal için mantıklıydı ama şu anki sen için değildi. Bu yüzden yazdığın kısa hikayeler de karakterlerin dışarıdan bir göz için kötü ama kendileri için mantıklı, doğru."
"Olabilir." diye mırıldandım.
Timur defteri kapatmıştı."Peki ailene yazar olmak istediğini söyledin mi?" dedi ve ajandasını çıkarmıştı. Eline bir kalem aldıktan sonra bana bakıyordu.
"Bu sefer cesaretimi topladım ve söyledim. Abim beni destekledi ama ablam buna karşı çıktı. Ona göre kendimi bir an önce toparlamalı ve aileme yardım etmeliymişim. Yazarlık konusu ona göre hayalperestlik."
"Kalemin güçlü, Kardelen ve harcanmaması lazım."
"Sonu kötü biten hikayelerim var. Sence bu iyi bir şey mi? Üstelik insanlar benim bu halimi bilseler kesinlikle benden korkarlardı."
"Yazar olmaman için hiçbir neden yok. Çok başarılı olacağına kalben inanıyorum. Bence kendini küçük görme."
"Ailem buna onay vermiyor. İyileşmeliyim ve ailemde daha önce ne yapıyorsam ona devam etmeliyim. Onlar, kazadan önceki Hazal'ı özlüyorlar Timur. Onları bu şekilde cezalandırmak bana acımasızlık geliyor."
"Cezalandırmak mı?"
Kafamı yavaşça sallamıştım.Gerçeği saklamanın anlamı yoktu."Onlar Hazal'ı özlüyorlar, benden de Hazal olmamı bekliyorlar. Oysa değilim, yapamıyorum. Hazal'ı taklit edemiyorum. Fotoğraflara baktığımda sürekli gülümseyen bir kız var, herkes tarafından sevilen bir kız. Fakat ben bunu yapamıyorum. İnsanlar, Kardelen'in Hazal olmasını bekliyorlar ama bu imkansız." dedim. Bu dediklerimi çevremdekilere anlatsam beni ciddiye almazlardı.
"Sen Hazal'ı özlüyor musun?" dedi ve kafamı iki yana salladım.
Kısık bir sesle "Hazal kötü bir tercih yaptı, bedelini ödedi. Keşke hayatında iyi tercihler yapabilseydi diyorum. Onu bu kadar seven var iken intihar etmeye kalkışmak, pek iyi bir tercih değil." dedim.
Timur başka konular hakkında soru sormaya başlamıştı. Sorularını cevapladıkça memnun oluyordu. Böylece zaman geçmişti. İlaçsız ilerleyeceğiz dediğinde itirazım yoktu. Hatta ilaçsız ilerlediğimiz için memnundum. Zihnimi uyuşturmak istemiyordum. Ablam yine karşı çıkacaktı. Abim beni desteklerse bu konu kapanıp giderdi. Abimin desteğini aldığım zaman ablam o kadar çok bana karışamıyordu. Canım abim! Benim için her şeyi yapacak tek kişiydi. Ablamın despot tavırlarının onda olmaması beni çok mutlu ediyordu. Yoksa hayat çekilmez olurdu.
Timur seni eve bırakacağım ama Asım ile konuşmam lazım demişti. Ben de onu binanın önünde bekleyeceğim demiş, dışarı çıkmıştım. Hava esince gri hırkama iyice sarınmıştım. Etrafıma bakındığımda tuhaf bir şekilde izlendiğimden şüphelenmiştim. Park edilmemesi gereken bir yerde duran siyah arabayı görmüştüm. İçinde birisi vardı çünkü camı açıktı. Neden böyle bir kuşkuya kapılıyordum ki? Alt tarafı bir arabaydı, içindekinin beni izlediği yoktu. Böyle ürpertilere kapılmanın zamanı hiç değildi.
Kardelen diye seslenince arabayı izlemeyi bırakmıştım. Timur yanımdaydı, yumuşak bir ifadeyle bana bakıyordu. Timur "Bir şey mi oldu?" dedi ve siyah arabaya baktığım zaman araba harekete geçmişti. Önümüzden hızla geçip gitmişti.
Arabanın arkasından bakarken "Bir şey olduğu yok." diye mırıldandım.
Timur'un arabasına binmiştim. O beni evime getirmişti. Araba durmuştu. Ona teşekkür edip arabadan inmiştim. Eve geldiğimde odama çıkmış, akşam yemeğine kadar biraz uyumuştum. Yemek için beni uyandıran Yağmur olmuştu. Teyze kalk, kalk diyerek kaldırmıştı. Biraz onunla boğuştuktan sonra kalkmıştım. Yemek için aşağı indiğimde abimin nişanlısı Canan'ı görmüştüm. Kahverengi saçları topluydu, badem gözleri ve dolgun dudakları vardı. Beyaz bir elbise giymeyi tercih etmişti. Nişan yüzüğü ise parmağındaydı. Abimle o benim kazamdan önce evleneceklermiş ama ben kaza geçirince, üstelik hafızamı kaybedince bu evlilik işi ertelenmişti. Bundan dolayı Canan'ın benden hoşlandığı denilemezdi. Açıkçası ben de ona bayılmıyordum. Sevgili ablamın dediği gibi burnu 5 karış havada olan birisiydi, abimin bu kızda ne olduğunu anlamıyordum.
Canan yapmacık bir şekilde gülümsemiş, bana sarılmıştı. Nasıl olduğumu, iyileşip iyileşmediğimi merakla sormuştu. Ben ise iyiye gidiyor her şey dedikten sonra yemek masasına geçmiştik. Abim günlük yaşadıklarını her daim anlatmaya başladı, günlük yaptığı bir şeydi. Babamın buradaki yöneticisi oydu, onun adına işleri ablamla yürütürdü. Buna yönelik asla şikayeti olmazdı hatta daha fazlası için hırslı olduğunu bile görmüştüm. İşkolik yapısının yanında ailesine de gerekli vakti ayırıyordu. İş dışında benimle vakit geçirmeyi asla ihmal etmezdi.
Canan tabağındaki tavuk soteden bir parça aldıktan sonra "Bugün gelinlik için sipariş verdim, Alper." dedi ve abim ona bakmıştı.
Ablam "Gelinliğin zaten hazır değil miydi?" dedi. Canan ise gülmüştü.
"Abla, sende de unutkanlık başladı sanırım.Hazal'ın kazasıyla düğünümüz aynı gündü. Kaza haberiyle nikah masasında kalakalmıştım. O uğursuz gelinliği bir kez daha giyecek değilim. Üstelik Alper beni onayladı. Üstelik düğün için beklememe kararı aldık. Hazal zaten aramızda, bizimle. Onun bu ufak sorunu düğüne engel olmamalı. Hazal bu konuda bizi destekleyecektir."
Omzumu silkerek "Sorun değil. Evlenmeniz için bu kadar beklemeniz anlamsızdı." dedim. Ablama baktığımda ise sinirli gözüküyordu.
Ablam "Keşke bu kararı alırken bana sorsaydınız. Bu kadar acele etmenin ne anlamı var, Alper? Hazal'ın durumu ortada değil mi?"
Abim "Abla, Hazal adına ben de endişeleniyorum ama hayatın devam etmesi gerekiyor. Üstelik babamda evlenmemizi destekliyor."
"Kız kardeşim iyileşmeden asla evlenmeyeceğiz diyen sendin, nasıl fikrin değişti?"
"Mantığımla düşündüm. Canan ile uzun zamandır evlenmeyi bekliyoruz, biliyorsun o benim çocukluk aşkım. 27 yaşına kadar beklememiz hata değil mi?"
Sert bir sesle "Alper, beni bu masada konuşturma. Canan'ın başımıza açtığı sorunları bahsedersem ne sen bu masada olursun ne de o." dedi.
Abim gözlerini kapatırken Canan ablama ters ters bakıyordu. Kendisinden hoşlanmadığını biliyordu elbette. Ablamın da bunu saklama gibi bir durumu yoktu. Ablamın abimi hangi konuyla tehdit ettiğini merak etmiştim. Ablama neden Canan'ı diye sorduğum zaman beni başından savıyordu. Canan "O konu kapanıp gitti. Neden beni suçlu görüyorsun ki? Ben bir şey yapmadım, Yasemin! Her şey Alper'in dediği gibi olmadı mı? Bozkurt hayatımızdan çıktı, gitti. Bırak, mutlu olalım." dedi.
Masada derin bir sessizlik olmuştu. Abim suçlarcasına ablama bakarken ablam soğuktu."Bozkurt kim?" dedim. Canan bunu dememle oflayıp su içmişti.
Abim "Onların kim olduğunu boşver, önemli birisi değil." dedi. Ablam sinirden gülmüştü.
Ablam alaycı bir şekilde "Kendisi abinin çocukluk arkadaşıydı ve şerefsizin önde gideni. Hepsi bu! Görüyorsun hiç önemli birisi değil." dedi.
"Abla, yeter! Onun adını anmayacağız diye konuşmuştuk, niye bunu bozuyorsun?"
"Sen de Hazal iyileşmeden evlenmeyeceğim diyordun ama Canan Sultan'ın evlenmek istediği için kız kardeşini umursamadan evlenme kararı alıyorsun."
"Hayat devam ediyor çünkü. Hazal'ı seviyorum, onun saçının bir teli için her yeri yakarım ama beklemek istemiyorum. O aramızda, yaşıyor. Hafızası olsun veya olmasın, benim kız kardeşim yaşıyor."
Canan "Alper haklı değil mi? Hazal aramızda iken beklemenin anlamı yok. Bozkurt ise aramızdan çekti, gitti. Bir daha dönecek yüzü yok zaten."
Ablam "Ben ona güvenmiyorum. Şu an ortada yok ama geri gelmeyeceğinin garantisi var mı? Hayatımızı mahvetti!" dedi sinirle.
"Bozkurt denilen şahsın geri dönmeyeceğine eminseniz bu evlilik olsun. Benim bir itirazım yok, abi. Benim üzüleceğim konu senin mutsuz olman." dedim. Abim bana gülümsemişti.
Abim "Sen bize izin veriyorsan bir başkasının bunda asla hükmü olamaz, Kardelen."
Canan heyecanla "Çok güzel bir düğün olacak. Hızla hazırlıklar tamamlanacak, biz evleneceğiz." dedi. Ablam ise elindeki peçeteyi masaya atmış, öfkeyle masayı terk etmişti.
Ablamın masayı terk etmesi abimle Canan'ın umurunda olmamıştı. Canan heyecanla bana gelinliğini anlatırken Yağmur annesinin peşinden gitmişti. Benim ise aklımda Bozkurt vardı. Kimdi, neden bu zamana kadar ismi bahsedilmemişti? Neden benden saklanma ihtiyacı duymuşlardı? Tuhaf olan ismin yabancı gelmemesiydi. Bozkurt. Abimi kızdıracak kadar ne yapmıştı? Ablam bile onun adını nefretle anıyordu ve Canan'ı suçluyordu. Belki de Bozkurt, Canan'a asılmıştı ve abim de bu yüzden uzak dur demişti. İyi, o zaman neden benden saklama ihtiyacı hissetmişlerdi? Bu kafamı kurcalıyordu. Bana bu kadar yabancı birisi nasıl çok yakın birisi gibi gelmişti? Abimin çocukluğundan bir hatıraydı, benim ise hiçbir şeyimdi.
Yemek sonrası ablam aramıza hiç katılmamıştı. Kendi kendine küsmüştü.Bu küskünlük birkaç hafta sürmüştü sürmesine ama abim hiç umursamamıştı. Her ne oldu ise tekrardan barışmışlardı. Ablam küskünlüğünü sona erdirmişti ama Canan'a asla düğün için yardımcı olmuyordu. Onun yerine ne giyeceğine karar vermeye çalışıyordu. Canan buna bozuluyor olsa da şikayet etmemişti. Belki de işine geliyordu.
Şimdi ise tekrardan klinikteydim. Timur'un teklifi ile bu akşam yemek yiyecektik. Kendisinin bu teklifini kıramamıştım. Aile Whatsapp grubuna eve geç geleceğim, Timur ile yemek yiyeceğiz dediğimde karşı çıkan olmamıştı. Abimin Timur'a olan güveni ablamı önlemeye yetmişti. Timur klinikten çıkmadan önce Asım'a da teklif etmişti. Asım ise işim var diyerek reddedince oradan ayrılmıştık. Dışarı çıktığımızda siyah arabayı görmemiştim. Birkaç haftadır peşimde olan siyah araba yoktu. Ne zaman buraya gelsem beni izleyen siyah arabayı görüyor oluyordum. Bir keresinde siyah arabanın camına vurmuştum ama içindeki kişi camı açmamış, hızla geçip gitmişti. Galiba bu bir hayaldi, yavaş yavaş beynim benimle oynamaya başlamıştı ya da beni takip eden birisi vardı.
Timur ile beraber akşam yemeği için deniz kenarında şık bir restauranta gelmiştik. Bizi bekleyen ise Timur'un akrabası Okan ile bir kız vardı. Okan kumral, ela gözlü bir çocuktu. Oldukça şakacı, içtendi. Beni kurtaran diğer isim, oydu. Daha sonra da hep yanımdaydı. Desteği içtendi. Aramızda 1 yaş olmasına rağmen küçük erkek kardeşim olarak görüyordum. Okan'ın yanındaki kızı ise tanımıyordum. Kumral saçları dalga dalga omuzlarına dökülüyordu. Mavi gözleri ise Okan'ın yüzündeydi. Okan'ın bizi işaret etmesiyle kız bana bakmıştı, gülümseyen yüzünde şaşkınlık oluşmuştu.
Masaya geldiğimizde Okan ayağa kalkmıştı. Timur'a sarıldıktan sonra bana sarılmış, nasıl olduğumu sormuştu. Kız ise tedirgin bir şekilde Okan'ın yanına geçmişti.Okan "Sizleri kız arkadaşım Açelya ile tanıştırayım. Açelya, dayım Timur ve bizim başımızın belası Kardelen. Gerçi gerçek ismi Hazal ama ufak bir tatsızlık yaşıyor, bundan dolayı kendisine Kardelen demeyi tercih ediyor." dedi ve muzipçe bana göz kırpmıştı.
Açelya ise donuktu. Okan'ın Açelya demesiyle Timur ile el sıkışmış, bana bakmıştı."Tanıştığımıza memnun oldum, Açelya. Ben Kardelen veya Hazal. İkisini demen sorun olmaz ama Kardelen demen daha çok tercihimdir." dedim ve elimi uzatmıştım. Açelya elimi sıkmış, kendisini gülümsetmeye çalışmıştı. Yine de kızın şaşkınlık ifadesi silinmemişti.
Pencere kenarındaki masaya geçtikten sonra garson menüleri önümüze bırakmıştı. Timur menüye bakarken "Açelya, Kardelen ile daha önce tanışıyorsun galiba." dedi. Açelya ise kafasını hızla iki yana sallamıştı.
Açelya "Hayır, canım. Sadece bir tanıdığıma aşırı benzettim, hepsi bu." dedi ve menüye baktı.
Siparişlerimizi vermiştik. Ben levrek istemiştim, yanında mevsim salatası ile beraber kola istemiştim. Tabaklarımız önümüze geldiğinde Okan "Evet, Kardelen. Bir ilerleme var mı?" dedi.
"Hangi konuda ilerleme var mı?" dedim. Açelya Okan'a bakmıştı, şaşkın bakışlar yerini meraklı bakışlara bırakmıştı.
"Açelya'ya durumu açıklayayım mı?"
"Ben de söyleyebilirim. Açelya, ben intihar ettim ve hafızamı kaybettim. Timur ile Okan, beni kurtardılar ve tedavim için sık sık Timur ile görüşüyorum."
Açelya ise dudaklarını ısırmıştı.Açelya utangaç bir şekilde "Ben seni Timur'un sevgilisi sanmıştım." dedi. Timur'un içtiği su boğazında kalmış, öksürmüştü. Okan buna gülerken ben utanmıştım. Yanaklarım kızarmıştı, alev topu gibi yandığını hissediyordum.
Timur "Böyle nasıl görünebildik, anlamıyorum. Kardelen hastam ve arkadaşım. Hepsi bundan ibaret. Yoksa Okan mı zevzeklik yaptı?" dedi.
Okan "Asla yapmadım! Niye yapayım ki? Ah, dayı. Seni tanıyorum. Açelya sizi uzaktan öyle gördü ise benim ne suçum var? Üstelik birçok arkadaşın sizi öyle sanmıyor mu? Asım abi bile öyle demedi mi?"
"Aşk, rahatsız edici bir kusurdur. İnsanın dikkatini dağıtır, mahvoluşuna sebebiyet verir. Hal böyle iken ben bu duygudan uzak dururum. Hayatımdaki kadınlara o gözle bakmam, bakamam. Kardelen'in yeri benim için sabittir." dedi. Tabağındaki balığı keserken ona bakmıştım. Bana bundan hiç bahsetmemişti. Arkadaşlarının bizi nasıl gördüğünü söz etmemişti. Oysa onunla beraber birçok yere gitmiştim. Davetlere katılmış, parti eğlencelerinde eşlik etmiştim. Fakat insanların böyle düşünmesine neden olacağı aklıma hiç gelmemişti. Neden insanlar iyi anlaşabilen iki insanı hemen yakıştırıyordu ki?
Rahat bir tavırla "Timur ile ben, arkadaşız. İnsanların ne düşündüğü hiç umurumda değil. İstediği şeyleri diyebilirler." dedim.
Okan ise kafasını iki yana sallamıştım.Okan "Siz nasıl diyorsanız öyle olsun." dedi. Açelya ise hala benimle Timur'a bakıyordu.
Mavi gözleri ben de sabitlenmişti.Meraklı bir şekilde "Peki senin erkek arkadaşın var mı?" dedi.
"Yok, olamaz zaten. Beni olduğum gibi kabul etmesi lazım ama bu imkansız. Bu zamanda insanlar birbirilerini olduğu gibi kabul etmiyorlar, bunda zorlanıyorlar. Çiftler birbirini değiştirmek için çabalıyor. Ben böyle bir sevgi istemiyorum, benim istediğim sevgi iyileştirici bir sevgi. O ise günümüzde maalesef az." dedim.
"Hafızanı kaybetmiş birisine hiç benzemiyorsun. Dışarıdan sana bakan birisi seni normal bulur. Sanki hayatına kaldığın yerde devam ediyorsun."
"Devam etmek zorundayım, Açelya. Hayat devam ediyor. Kim olduğum umurumda mı? Hayır. Umurumda olan şey hayatım. Ben yaşıyorum, hayattayım ve bu sefer hayatımı bomboş geçirmek istemiyorum."
Okan gülümsemişti.Gülümseyerek "Kardelen'in bu huyunu seviyorum. Ne yaşadı ise yaşadı ama hayatına kaldığı yerden devam ediyor." dedi. Açelya ise ona bakarken düşünceliydi.
Timur "Kardelen haklı. Eski hayatını hatırlayamaması yaşamına devam etmesine engel değil."
"Timur, hatırlarsan abimin evlenmesine neden karşı çıkmadığımı sormuştun. Sana verdiğim kısa cevaptan memnun olmamıştın ya, işte uzun cevabını verdim. Bu arada hepiniz düğüne davetlisiniz. Açelya, seni de görmek isterim." dedim.
Açelya tedirgin bir sesle "Bakalım. Gelebilir miyim, emin değilim." dedi.
"Gelirsin canım. Yoksa Okan ile ayrılmayı mı planlıyorsun?"
Okan "Çok ayıp, küçük hanım! İnsan sevgilisini düğünlerde tek bırakır mı? Kapıverirler benim gibi lokum çocuğu." dedi. Açelya ise zoraki bir şekilde gülmüştü.
Timur "Unutmadan Kardelen seninle çalışmamız gereken bir konu olacak. Bir dergiye yazı yazmam lazım ama nasıl olacağını bilmiyorum. Senin gibi yetenekli bir insanı kaybetmemem gerek. Ben söyleyeceğim, sen yazacaksın. Düşüncelerimi toparlayacaksın."
"Ne dergisi?" dedim.
"Bir sağlık dergisi. Bir hastanızla beraber makale yazın diye teklif getirdiler, aklıma sen geldin. Kabul ettim."
"Olur." dedim ve suyumu içmiştim.
Yemekteki sohbetimiz güzeldi ama dikkatimi çeken Açelya'nın sürekli telefonla mesajlaşmasıydı. Kaşlarını çatarak telefona bakıyordu. Daha sonra Okan'a gülücükler atıyor, bizimle konuşuyordu. Timur hesabı ödemiş, dördümüz dışarı çıkmıştık. Biraz üşüdüğüm için Timur bana ceketini vermişti. Açelya'nın abi demesiyle onun baktığı yöne baktım. Siyah arabasına dayanmış bir şekilde duran birisi vardı. Koyu sarı saçları vardı. Hafif topsakalı, ona yakışmıştı.Bizi görünce kendinden emin adımlarla bize yürümüştü. Kendine güvendiği çok belliydi. Tuhaf olan bu yabancıyı tanıyor oluşumdu. Yeşil gözleri gözlerimle buluşunca kalbim hızla atmış, midem kasılmıştı. Ben bu adamı tanıyordum. Daha önce görmemiştim ki! Görmediğime yemin ederken neden şu an kendimi kontrol etmekte zorlanıyordum?
Okan "Açelya'nın abisi Uras." dedi. Hiçbir şeyden haberi yoktu. Ellerim tir tir titrerken ellerimi sıkmıştım. Yabancıyla göz göze gelmemeye çalışmak en iyisiydi ama olmuyordu. Yeşil gözler, benim üstüme üstüme geliyordu.
Yabancı "Ben Uras Bozkurt. Tanıştığımıza memnun oldum." dedi. Tekrardan ona bakmıştım. Bozkurt. Abimin çocukluk arkadaşıydı. Ablamın şerefsizin önde gideni dediği adamdı. Bundan daha fazlası olmalıydı. Kontrolümü kaybetmeme neden olacak kadar büyük bir şey. Belki de meşhur Bozkurt o değildi, bu da bir ihtimaldi. Fakat hislerim o bozkurtun Uras olduğunu söylüyordu.
Timur "Tanıştığımıza memnun oldum, ben Timur. Kardelen, kendini tanıtmayacak mısın?" dedi.
Eğdiğim başımı kaldırıp, Uras'a bakmıştım. Bakışlarındaki tanıdık ifade içimi acıtıyor, midemin şiddetle kasılmasına neden oluyordu.Titrek bir sesle "Merhaba, ben Kardelen." dedim ve uzattığı eli sıkmıştı. Sıkmamla çekmem bir olmuştu. Titremem iyice artmıştı, başım da dönüyordu.
"İyi misin?" dedi ve kafamı iki yana salladım. İyi değildim, iyi değildim. Uras Bozkurt. Bu isim beni zehirliyordu. Bedenim ve zihnim bu ismi duyduktan sonra acı çekiyordu.
Okan Uras'a ters ters bakarken dizlerimin bağı çözülmüştü. Beni zamanında tutan Timur olmuştu. Başımı onun göğsüne yasladığımda gelen rahatlama duygusu harikaydı. Hala midem felaketti, kendimi her an kusacak gibi hissediyordum. Başımın dönmesiyle beraber kendimi kaybetmiştim. Timur, ben iyiyim diye fısıldasam da Timur panik olmuştu.
Beni kucaklayıp kaldırmıştı. Uras'a bakarak "Başka zaman tanışırız, Kardelen hiç iyi değil." dedi.
"Ben, ben iyiyim. Balık dokunmuş olmalı." dedim. Timur ise bana inanmamıştı. Bakışlarından bana inanmadığını görüyordum.
"Gidiyoruz!"
Uras "Yardımcı olabilirim." dedi ve ona baktım. Dışarıdan kötü birisi olarak durmuyordu, gözükmüyordu. Herhangi birisiydi işte. Kardelen bu çocuğu tanımıyordu ki? Hazal tanıyordu, Hazal'ın tanıması beni etkilemiş olmalıydı. Demek ki Hazal'ın benliğinde etkili bir isimdi.
Sertçe "İstemez!" dedim. Kaba olmak, umurumda değildi. Kontrolümü kaybetmeme neden olmuştu. Uzak durması en güzeli olacaktı.
Timur, Okan arabayı aç demişti. Uras'ı umursamamasından memnundum. Beni ön koltuğa oturduktan sonra Timur ile oradan ayrılmıştık. Timur "Hastaneye gidiyoruz!" dedi. Sesi itiraz istemem der gibiydi ama şansımı denemek zorundaydım.
"Hastaneye gitmiyoruz, Timur. Ben iyiyim." dedim.
"Bir doktora hasta değilim demen komik değil mi? Kardelen, gözümün önünde mahvoldun. Hepsi de o çocuğun gelişiyle oldu."
"Daha önce onu hiç görmedim, bilmiyorum. Sadece soyadını abimden biliyorum. Doğrusu hangi insan kendisini direk soyadı ile tanıtır ki?"
"Çünkü o seni tanıyor, senin onu bilmeni istiyor."
"Ben onu tanımıyorum." dedim yüksek sesle.
"Zamanla çözülecektir. Çözülmezse ben çözdürmesini bilirim." diye mırıldandı.
"Timur, ne olur hastaneye gitmeyelim. Ablamın dırdırını çekmek istemiyorum, panik olacak. Lütfen, lütfen."
Timur ise derin bir nefes almıştı."O zaman seni benim evine götürüyorum ama bana rapor vereceksin, tamam mı?"
"Elbette! Bak, iyiyim ben. Gerçekten iyiyim."
"İyi olmanı istiyorum, Kardelen. Bedenen ve ruhen iyileşmen arzum." dedi. Bir şey diyememiştim. Bedenen iyileşmek kolaydı ama ruhen iyileşmek kolay değildi.
Beni eve bıraktığında ceketi üstümde kalmıştı. Odama hızla çıkmıştım. Salondaki ablama gözükmemek arzumdu. Kendimi yatağa bırakmıştım. Uras Bozkurt. Bu isim hem bana yakın hem de bana uzaktı. Hazal ile olan bağı, bugün kendimi kaybetmeme neden olmuştu. Yeşil gözlerine baktıkça kalbimdeki acıyı biliyordum. Geçmişimdeki bağını inkar edemezdim, bunu yok sayamazdım. Onu tekrardan hayatıma almak istiyor muydum? Bunu çözmek için karar vermeliydim. Kim olduğum umurumda değildi, Hazal yaşayacağını yaşamıştı ama Hazal'ın nasıl intihara sürüklendiğini bilmek hakkımdı. Belki de Uras ile bir dahaki karşılaşmamızda ondan korkmamam daha doğru olacaktı.
⁂Bölümü nasıl buldunuz? Karakterlere bakış açısınız nedir? Sizce Hazal'a ne oldu da Kardelen'e dönüştü? Lütfen bölümü yorumlayın.⁂
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top