⁂0.2"Sen söylediğim tüm yalanlara değersin, Uras."⁂

Bölüm Şarkısı: Emre Aydın - Alıştım Susmaya

Yayınlanma Tarihi:03.02.2020 (23:46)

Bölümü oylamayı, yorumlamayı ihmal etmeyin.

Hazal

Bilinmeyen bir şehir, Kardelen'e dönüşmeden önceki zaman

Veronika Ölmek İstiyor'u yeni bitirmiş, kitaplığıma yerleştirmiştim. Uras'ın bana hediyesiydi. Kitabı sevmiştim. Kendimi rahatça Veronika'nın yerine koymuştum. Onu anlayabiliyordum. Hayata yeniden tutunabilmesine sevinmiştim. Uras'ın ise böyle ince kitap zevki olduğunu bilmiyordum. Bu özelliği hoşuma gitmişti. O, göründüğünden daha derin birisiydi. Onun derinliğine inerken kendimi hiç olmadığım kadar tamamlanmış hissediyordum.Aşk böyle bir şey olmalıydı. Uras onun için aldığım tüm risklere değiyordu.

Uras ile olmak bir çeşit kumar oynamak gibiydi. Aileme karşı yalan söylüyordum, arkadaşlarıma yalan söylüyordum. Herkesi onunla olmadığıma dair ikna etmeye çabalıyordum. Bu yalanın nereye kadar gideceğine dair fikrim yoktu. Tek isteğim Uras'ın buna değmesiydi. Söylediğim yalanlara değecek bir aşk olmasını istemek suçumu hafifletirdi belki. Kendimi bu halde göreceğimi hiç düşünmezdim. Ailemin, çevremdeki insanların Uras'ı olduğu gibi kabul edeceğini düşünürken karşı çıkmışlardı. Sanki benim düşmanımdı, hayatımı mahvetmek üzere giren bir haindi. Oysa ben onun kalbini görüyorum, bana olan sevgisini hissediyordum.

Kapım açılmış, içeri ablam girmişti. Uras ile olmama en başta karşı çıkan o olmuştu. Nedenini dememişti. Kendisi gibi beni de mutsuz yapmak, yalnız kalmamı istiyordu ama ben buna izin vermeyecektim. Gerçek mutluluğu Uras ile bulmuştum."Ne oldu?" dedim ve yatağıma oturdum.

Ablam ise kitaplığıma bakmıştı. Veronika'yı görünce tek kaşını kaldırmıştı. Ablam "Bu kitabı ne zaman aldın? Senin tarzın değil."

"Tarzımı değiştirmiş olamaz mıyım?" dedim.

"İyi o zaman. Hadi, bizimle gel. Canan ile gelinlik için butiğe uğrayacağız. Senin de fikrini alalım." dedi. Ben ise kararsızdım. Canan'dan hoşlanmıyordum, bu evlilik hala mantıklı gelmiyordu. Çok hızlı olmuştu, çok aniydi.

"Bu evliliği gerçekten istiyor musun? Canan, abim için doğru kişi mi?" dedim. Ablam ise kaşlarını çatarak bana bakmıştı.

"Hazal, yine aynı konuyu mu konuşacaksın? Abini kıskandığını düşünüyordum ama bu kadarı fazla olmuyor mu? Abin Canan ile mutlu, neden bu mutluluğa gölge düşürmek istiyosun?"

"Ben Canan'a güvenmiyorum, hoşuma gitmeyen bir şey var onda. Abimle onca yıl arkadaştı bir anda mı evlenecek kadar birbirine aşık oldular diye kendine sormadı isen bu senin suçun."

"Bak, tatlım. Canan abini seviyor, abin de Canan'ı seviyor. Üstelik Canan ailemiz için doğru bir isim. Nasıl bir aileden yetiştiğini, ailesinin nasıl olduğunu biliyoruz. Mantıklı düşün, duygusal yaklaşma."

"Abimin üzülmemesini istiyorum, benim için önemli olan onun mutluluğu."

"Abinin mutluluğunun Canan ile olduğunu bil. Ah, Hazal! Sen çok fena bir görümce olacaksın. Hadi hazırlan." dedi ve odadan çıktı.

Beni anlamıyordu, Canan'ın ne kadar zararlı birisi olduğuna dair fikri yoktu.Belki de direk Canan ile konuşmam doğruydu. Açık açık amacının ne olduğunu sorardım. Bana açık olması gerekliydi.Ah, kimi kandırıyordum. Beni ciddiye almayabilirdi. Ona göre ben abisini kıskanan küçük kızdım. Başka bir şey olabileceği yoktu. Abimin mutluluğunu istiyordum, fazla bir şey miydi? O benim en yakınımdı. Beni her daim destekleyen, koruyan ve koşulsuzca sevenimdi. Onun için en iyisini istemek hakkımdı.

Kırmızı kazak ve siyah pantolonumu giydikten sonra siyah paltomu almıştım. Hava soğuktu ve hasta olmamam önemliydi. Çantamın içine cüzdanımı koyarken telefonum yatağın üstünde titremişti. Baktığımda Uras mesaj atmıştı. Ne yaptığımı soruyordu. Ona Canan için gelinlik bakacağız yazmıştım. Geri döndüğünde ise akşam bir şeyler yapalım demişti. Kendisiyle dışarı çıkabilmem için bahanemin olması gerektiğini yazdığımda bul o zaman demişti.Galiba Bilge'yi bunun için kullanmak iyiydi. Bilge'yi kullanacağım, akşam sekizde beni sokağın köşesinden al yazmıştım. Ardından Bilge'ye durumu haberdar etmiştim, o da peki peki diyerek kabul etmişti. Eh, böyle ufak numaralar olmasa Uras ile vakit geçirmem zor olurdu.

Aşağı indiğimde ablamla Canan oldukça samimi bir şekilde sohbet ediyordu. Kahveler içilmiş, fincanlar kapatılıp fal bile bakılmıştı. Aman, aman ne kadar samimi bir görüntüydü! Gelin görümce değillerdi, abla kardeşlerdi. Buram buram yapmacıklık kokan bir havaydı. Hadi, gidelim dediğimde ikisi kalkmıştı. Ablamın arabasıyla ben gitmiştim, Canan kendi arabasıyla arkamızdan gelmişti. Ablamın arkadaşı olan bir butik sahibine girmiştik. Canan sırayla gelinlikler deniyordu. Gıcıklığına hep olmamış diyordum. Benim her olmamış demem Canan'ı şaşırtıyordu, benim rastgele seçtiğim modeli denemeye gidiyordu. Ablam kolumu dürttüğünde ona baktım.

Ablam sertçe "Ne yaptığını sanıyorsun sen? Bu huysuzluk ne?" dedi.

"Beğenmedim hiçbirini. Hepsi birbirinden berbat seçimlerdi." dedim.

"Hazal! Huysuzluk yapma. Kızın manken gibi fiziği var, çuval giyse bile olur. Sen ise yok popon büyük gözüktü, göğüslerin taştı, göbeğin mi var gibi saçma şeyler diyorsun. Alper'i kıskanmayı bırak, sen istesen de istemesen de bu evlilik olacak. Anlıyor musun? Bunu o küçük kafana sok."

Kollarımı kavuşturmuştum. Kaşlarımı çattıktan sonra "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar." dedim.

"Çocukluk ediyorsun." dedi ve Canan çıktığı zaman ablam yüzünde en yapmacık gülümsemesi ile ona baktı.

Seçmiş olduğum gelinlik ona çok yakışmıştı. Romantik bir hava vermişti. Sadeydi oluşu onun güzelliği ile birleşince harika durmuştu. İnce dantel askıları vardı, üst kısmı danteldi. Eteği a kesimdi ve bu zariflik katıyordu. Şimdi buna ne kusur bulacaktım ki? Güzel olmuştu, abim görse yanımda bayılıverirdi."Çok hoş olmuşsun. Tam senin için bu gelinlik." dedim. Bunu demem Canan'ı mutlu etmişe benziyordu.

Ablam ise bana şaşkınca bakmıştı. Canan'a bakarak "Eh, küçük görümcen onayladı ise sorun yok. Bana göre her gelinlik çok güzeldi. Sen ne düşünüyorsun?" dedi.

Canan "Bel kısmı biraz tamirat istiyor, bol geliyor ama ben de buna bayıldım. Hazal'ın çok güzel bir zevki var. İyi ki diğerlerini çıkarttı." dedi ve boy aynasına bir daha baktı.

"Beyaz bir gül gibisin. Abim sana bayılacak." dedim.

"Ah, Hazal! Gerçekten bu gelinliği seçtiğin için teşekkür ederim. Ayşe Hanım, şu bel kısmını daraltalım." dedi. Daha sonra Ayşe Hanım'ın yardımcıları Canan'ın ölçülerini almıştı. Gelinliğini seçmişti.

Ablam Yağmur'u almam lazım demişti. Canan ise benimle kahve içmek istediğinde ablam beni ona satmıştı. Canan ile iyi anlaşırsın belki demişti kulağıma. Ben ise bir şey dememiştim. Canan hala gözümde çıkarcıydı. Sinsiydi. Kahve içerken aklımdan geçen soruları sorabilirdim. Neden olmasındı? Ben ablam gibi yapmacık davranacak birisi değildim.

Kahvemi yavaşça yudumladım. Canan ise tatlısını yiyordu.Canan "Evleneceğim ve kilo almamam gerek. Fakat tatlıya hayır diyemiyorum." dedi ve pastasından bir çatal daha almıştı.

"Abimle evlendiğin için çok mutlusun. Açıkçası seninle akraba olacağımızı hiç düşünmedim. Çok şaşırtıcı geliyor." dedim. Canan ise gülmüştü.

"Asla asla deme, Hazal. Asla olmaz dediğimiz her şey gün geliyor mümkün olabiliyor. Alper ve ben, birbirimizi çok seviyoruz."

"Evet, evet abimin gözlerinde bunu okuyorum. Seni çok seviyor, sana tapıyor ama sen onu çok seviyor musun?"

Elindeki çatalı yavaşça bırakmıştı. Gözleri üzerimdeydi, ciddiyetle bana bakıyordu."Abini sevmediğimi mi düşünüyorsun?"

"Sadece bu evlilik kararı çok aceleye geldi gibi geliyor. Abimin hayatında vardın, onu sevgilileri ile gördün. Sonra bir şey oldu, biz evleniyoruz dedin. Sence bu mantıklı mı?"

"Neden bir şeyler arıyorsun? Biz abinle birbirimizi seviyoruz. Evet, ilişkimizi sakladık. Bu da seni kuşkuya düşürebilir."

"Sırf Karalı soyadını almak istediğine dair düşüncelere kapılıyorum. Bir kuşkudan da öte."

"Ciddi misin?"

"Saf birisine benziyor olabilirim ama değilim. Sadece hayata tozpembe bakmayı daha çok seviyorum. Bunu sevmem saf olduğum anlamına gelmez." dedim. Canan ise gülmüştü. Sinirden gülüyordu ama ben dediklerimde ciddiydim. Beni bu sözlerle kandıramazdı.

"Gerçeği bilmek istiyor musun?"

"Söyle bakalım."

Masaya yaklaşmıştı."Ben de Karalı olabilirim, neden olmayayım Hazal? Benim neyim eksik? İlk önce abine bu amaçla yaklaştım ama ona zamanla âşık oldum. Gerçeği açıkladığım zaman bana çok kızdı ama vazgeçemedi. Birbirimizden vazgeçemedik."

"Biliyordum! Senin ne kadar çıkarcı olduğunu biliyordum."

"Hazal o dar pencereden bakman beni şaşırtmıyor. Abini seviyorum, gerçekten seviyorum. Sinsice yaklaştım, bedelini ise abine âşık olarak ödüyorum."

"Abime âşık oldun, sevdin. Peki neden saklamaya devam ettiniz?" dedim. Canan tedirgin olmuştu. Ellerini sıkmıştı.

Tedirgin bir sesle "Bunu dersem bana inanır mısın? Sonuçta bana bakışın belli, benden hoşlanmıyorsun." dedi.

"Senden hoşlanmamam için gerekli nedenler var." dedim. Canan ise gözlerini devirdi.

"Bak, ben zaten yaptığım oyun adına üzgünüm. Böyle olsun istemezdim. Beni anla, Hazal."

"Ben seni mi anlayamam. Yine de neden sakladığınızı duymak istiyorum. Söyle. Yalan veya gerçek duymak istiyorum. Bu evliliği bozamam, çok geç kaldım zaten. Sadece tüm gerçeği bilerek ileride sana karşı dikkatli olmamı sağlarsın."

"Sana ve ailene zarar vermek gibi bir niyetim yok. Artık ben de ailenizden biriyim."

"Dinliyorum."

"Uras benden hoşlanıyordu, benimle ilgileniyordu. Abine yakınlaşmadan önce açıkladı. Abinin bundan haberi yoktu. Ona ilk anlattığımda çok şaşırdı, en güzeli bu ilişkiyi saklayalım ve Uras üzülmesin dedi. Ben de onu haklı buldum. Uras zamanla beni unutur, ben ise Alper ile ilişkimi ilerletmiş olurum diye düşündüm." dedi ve ağzım açık ona bakıyordum. Şaşkındım. Uras benden hoşlanıyordu diyordu. Şaka mıydı bu? Uras ile yaşadığım her şey yalan olamazdı. Canan doğruları diyorsa Uras beni hiç sevmemiş demek oluyordu. Canım yanıyordu. Bunlara inanmamak en kolayıydı. Uras'ın bana yaptığı her şey aklımdaydı. Beni sevdiğini her daim söylüyordu, beni mutlu etmek için çabalıyordu. Beraber yolda yürürken ben bu kızı seviyorum diye bağırmıştı. Ben utançtan kıpkırmızı olurken o bana gülmüştü. Bu çılgınlığı yapan birisi bana yalan söylüyor olamazdı. Belki de şu an beynim kalbimin acı çekmemesi için beni kandırıyordu.

"Sen yalancı bir kaltaksın." diye fısıldadım.

"Hazal, bak ben sana neden yalan söyleyeyim? Bu konuda yalan söylemem için bir nedenim yok. Uras göründüğü gibi değil. Bu seni çok şaşırttı, normal.Dışarıya karşı hep egolu, hep özgüvenli birisi olur. Fakat değil. Uras, çok farklı."

"Abimle Uras'ın arasını bozmak için böyle bir hikaye yazdın ama başarılı olamadın. Belki de sen Uras'a âşıktın, sen onu sevdin. O sana hayır dedi, abime yakınlaştın. İstediğin olamadı, abim ve Uras birbirini kardeş gibi görür."

Canan buruk bir tebessümle bana bakmıştı."Ben o kadar kötü birisi değilim, sadece hayatım için fazlasıyla hırslıyım. Uras ise kalbi kötü birisi. Hazal, benden sana bir abla tavsiyesi Uras'ı asla hayatına sokma. Abin birkaç şey anlattı. Uras ile yakınlaşmışsınız, ablan zamanında olaya el koymuş ve başlamadan bitmiş. Bu hayatının en doğru hareketi olmuş. O, senin canını çok yakardı. Sana iyi niyetli yaklaşacağını düşünmüyorum."

"Ablamın onunla olma dediği neden siz miydiniz?"

"Ablanın bizden haberi yok ki! Söylesem Yasemin hayatta evlenmemizi istemezdi."

"Ben ise sana inanmıyorum. Evet, Uras ile yakınlaştık ama bitti işte. Hiçbir şey olmadan bitti. Yine de Uras'a karşı görüşlerim değişmedi."

"Gözlerinde hayal kırıklığını görüyorum, kimi kandırıyorsun? Ucuz kurtulduğun için sevinmelisin. Uras gibi bir adamın harcayacağı masum bir hayat olurdun." dedi ve ayağa kalktım. Dediklerine daha fazla dayanamıyordum. Deli saçmalığıydı bunlar. Uras beni seviyordu, gerçekten seviyordu. Hayatımın altının daha iyi olduğunu göstermek için hayatıma girmişti

"Hazal, gerçekleri söyledim. Dürüst oldum, inan bana." dedi. Cüzdanımdan para çıkarıp masanın üstüne koymuştum.

"Yalanlarını dinlemeyeceğim, Canan. Benden bu kadar! Eve dönüyorum." dedim. Kafeden ayrılmıştım, taksiye binmiştim.

Canım acıyordu. Uras'ın Canan'ı sevme ihtimalini kaldıramıyordum. Beynim bunun yalan olduğunu diyordu. Canan gibi paragöz bir insan Uras'a iftiralar atabilirdi. Uras abimden daha akıllı davranmış, onun gibi beladan uzak durmuştu. Abim ise salaktı, onun zehirli sözlerine kanmıştı. Şimdi de Uras'ın mutlu olmaması için uğraşıyordu. Kendisinin olamadığı için bunları derdi. Pislik!

Of! Kimi kandırıyordum? Bunlar gerçekte olabilirdi. Canan ile abim evleneceğini açıkladığı sırada bardağını düşüren Uras vardı. Onları donuk bir sesle tebrik eden de oydu. Bu Canan'ın dediklerini güçlendiriyordu. İçim acıyordu. Kalbimi bir el sıkıyordu. Bu duyduklarım gerçek olmamalıydı. Ben Uras ile mutluydum, o da benimle mutluydu. Gerçek bir aşk yaşıyorduk, gerçek bir sevgi aramızda vardı. Bu sevgi herkesten daha gerçekçi, herkesten daha doğruydu. Abim, Canan, ablam veya diğerlerinden daha gerçekçi bir şey yaşıyorduk.

Abla diyen bir sesle kendime gelmiştim. Taksi şoförü geldik dediğinde ona parasını vermiş, arabadan dışarı çıkmıştım. Eve girdiğimde ise yukarı çıkmıştım. Yatağımda bir tane beyaz gül vardı. Kartı açtığımda ise Uras'ın el yazısını görmüştüm.

Biricik ufaklığım, benim küçük sevgilim.Kışa rağmen azimle açan kardelenim.

Gözlerimdeki yaşlar yanağımdan süzülmüştü. Tüm bunların yalan olmasını istemiyordum. Canan'ın dediği onca şeye rağmen Uras'ın bir beyaz gülü karşımdaydı. Buraya nasıl gelmişti, nasıl bırakılmıştı fikrim yoktu. Ona diyecek kelimeler bulamıyordum. En kolay yol Canan'ın dediklerine hayır demekti ama olmuyordu. İçime bir kere kurt düşmüştü, kemirip duracaktı. Tek isteğim onunla mutlu olmaktı, onu sevmekti ve beni onun sevmesiydi. Tüm bunlar elimden alınacak mıydı? Gerçekten bir şeye sahip olduğumu düşünüyordum. Benim elde ettiğim saf bir sevgi olduğuna inanmıştım.

Telefonumu elime aldım. Uras'ı aramak ve aramamak arasında kalmıştım. Onu görmek istemiyordum. En güzeli aramaktı. İlk çalışta açmıştı. Canım demişti. Hiçbir sorun yokmuş gibiydi. Her şey ona göre normaldi. Benim içine itildiğim çukurdan haberi yoktu. Çukur derindi, yukarıya çıkmama engel oluyordu.

Uras Hazal dediğinde kendime gelmişti."Uras, ben bugün seninle gelemeyeceğim." dedim.

"Neden? Çok güzel bir bara gidecektik, eğlenirdik." dedi.

"Gelmeyeceğim, üzgünüm." dedim ve dolan gözlerimi elimin tersiyle sildim.

"Hazal, sen ağlıyor musun? Ne oldu? Sesin iyi gelmiyor." dedi. Diyecek birçok kelime var iken hepsi boğazıma dizilmişti. Canan ve onu sürekli yanyana düşünmek bile beni ağlatmaya yetiyordu. Kalbim acıyordu.

En güzel yaptığım şeyi yapacaktım.Uras'a yalan söyleyecektim. "Bir şey olduğu yok. İyiyim."

"Berbat bir yalancısın! Hazal, söyle bana. Birileri canını mı sıktı? Ablanla mı tartıştın? Alper huysuzluk mu etti? Söyle, beraber çözümünü bulalım."

"Üstüme gelme, lütfen. Ben iyiyim. Sadece bugün görüşmek istemiyorum, anladın mı?"

"Hazal, oraya geleceğim. Seni göreceğim." dedi ve telefonu yüzüne kapattım. Daha fazla yalan söylemek istemiyordum. Çevremdeki herkese yalan söyleyerek bir bataklığa saplanmıştım. Bu bataklığa rağmen Uras'a değer diyordum. Şimdi Uras'a bile iyiyim demek kendimi daha çok kötü hissettirmişti.

Beyaz gülü alıp kitaplarımın arasına koymuştum. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üstümü değiştirmiştim. Mutfağa indiğimde akşam yemeğine katılmayacağımı söylemiş, kendim için bir tost hazırlamıştım. Tostumu yedikten sonra kendimi odama kilitlemiştim. Kimsenin beni rahatsız etmemesini istiyordum. Bu küçücük odada kendimle başbaşa kalmak en güzeli olacaktı. Sakinleşmenin en güzel yoluydu.

Yatağımda iken kapım tıklanmıştı. Abimin sesini duydum. Ardından Uras'ın Hazal demesi ile kapıyı açmaktan vazgeçtim.Açmayacaktım. İkisini de görmeyecektim. Rahatsız edilmek istemiyorum, başım ağrıyor diye bağırdım. Bir yalan daha söylemiştim. İkisini ne görmek ne duymak istiyordum. Beni benimle bırakmaları doğruydu. Kendi kendime yeterdim, yetmeliydim.

Birkaç günü odamda geçirmeyi başarmıştım. Uras'ın telefonlarına çıkmıyor, odamdan dışarı çıkmayarak kimseyle görüşmüyordum. Hala Canan'ın dediklerini kabullenebilmiş değildim. Bir yanım bunu kabul et dese de diğer yanım şiddetle karşı çıkıyordu. Kalbim kırıktı, ruhum incinmişti. Bu kadar hassas olmasaydım keşke. Bu kadar narin kalmasaydım. Neden kalbim incinmişti? Buna gülüp geçebilmeyi çok istiyordum.

Bilgisayar ekranıma boş boş bakıyordum. Bu son yaşadığım olaylar yazdığım kurguları bile etkilemişti. Yazamıyordum. Tıkanmıştım. Yazsam bile depresif yazılardı. Bana göre değildi bu. Ben böyle yazan birisi değildim. Kahretsin! Tüm dengem altüst olmuştu ve toparlayamıyordum. Kendimde bu gücü bulmalıydım. Güçlü olmazsam kendi enkazımda ezilir, kendimi kaybederdim. Her şeye sahip gibi gözüktüğüm bu hayatta hiçbir şeye sahip olmamaya alışkın olmalıydım. Benim olabilecek bir sevgiyi istemem çok muydu?

Telefonum titremişti. Bilge mesaj atmıştı. Akşam buluşalım mı, kız kıza gezeriz yazıyordu. İlk başta hayır yazacaktım. Sonra vazgeçmiştim. Kafamı dağıtmalıydım. Sürekli dört duvarın arasında kendimi hapsetmem iyi sayılmazdı. Tamam, akşam sekizde buluştuğumuz kafede diye yazmıştım. Rahatlayacaktım, eğlenecektim. Çirkin geçen günleri unutacaktım, tazelenecektim. Uras ile yüzyüze gelmek için güç toplayacaktım. Ondan kaçmak mantıklı değildi. Toparlanmalıydım. Ben Hazal idim. Ben güçlüydüm. Tüm bunların açıklaması vardı.

Odamdan çıkmıştım. Salonda göründüğümde sonunda diyen ablamı görmüştüm. Yanında Canan vardı. Canan'ın bana bakışları soğuktu.Ablam yanımıza gel dediğinde koltuğa oturdum.Ablam "Hazal, neyin var senin? Kaç gündür odadan dışarı çıkmıyorsun?" dedi. Canan ile gözgöze gelmiştik.

"Bir şeyim yok. Başım ağrıyordu. Geçti." dedim.

"Abin senin için çok endişelendi. Yemek masasına gelmediğin zaman bile canı çok sıkıldı."

Canan "Alper'i üzmeye hakkın yoktu, Hazal. Onu korkutmaya hakkın var mıydı?"

Sertçe "Bu seni hiç ilgilendirmiyor, gelin hanım." dedim. Canan bakışlarını benden kaçırır iken ablam şaşkındı.

Ablam "Hazal, Canan ile düzgün konuşur musun? Kelimelerine dikkat et. Abinin eşi o."

"Nikahları kıyılmadı. Parmaktaki yüzüğü sadece nişan yüzüğü. O yüzden onu abla olarak görmüyorum. Abimle evlenmesini de istemiyorum."

"Hazal, sınırlarını aşıyorsun. Abin bunları duyarsa kalbini kırar, hiç acımaz. Çocukluk ediyorsun."

Canan "Yasemin, aldırma lütfen. Hazal'ı anlıyorum. Hayalleri yıkıldı, onun altında eziliyor ve bir günah keçisi olarak beni seçti. Geçecek, bunu biliyorum." dedi. Onun bu sakin halleri sinirimi daha da çok geriyordu. Kendisini ne sanıyordu? Herkesi kandırdığı gibi beni kandıramazdı. Abimi, ablamı parmağında oynatabilirdi ama ben onlar gibi olmayacaktım.

"Gelin hanımı alkışlıyorum. Aman, aman ne kadar iyilik timsali birisi. Herkes kirli, o saf! Senin gerçek yüzünü görüyorum. Abim ise umurumda değil. Kendisi düşmüş bu yılana. Kendisi kendine acımıyorsa ben ona hiç acımam." dedim.

Ablam "Kendine gel! Canan'a saygısızlık ediyorsun, abinle kavga etmek mi niyetin? Bunu başaracaksın!" dedi bağırarak. Ben ise ayağa kalktım. Burada daha fazla kalamazdım.

"Abimle de yüzleşirim, merak etme. Ben senin gibi aile itibarını düşünecek birisi değilim, ben abimin mutluluğunu düşünürüm ve bu kadın abimi mutsuz edecek. Bunu geç anlamasın umarım." dedim ve salondan çıkıp mutfağa geçmiştim.

Canan'ın orada masumu oynamasına dayanamıyordum. Çirkef şey! Kendisini düşünüyordu. Herkesi kandırdığını düşünsündü. Herkesin ona boyun eğdiğini sansındı. Ben ona eğmeyecektim. Tepkimi de belli edecektim. Abimle kavga bile ederdim. Sonuçta Canan'ın kirli oyununu biliyordum. Bana Canan'ı savunamazdı. Canan gibi çıkarcı birisini hayatımızda istemiyordum. Suç bende miydi yoksa onda mıydı?

Mutfakta atıştırdıktan sonra odama çıkmıştım. Gri örgü elbise giymeyi tercih etmiştim. Saçlarımı açık bırakmıştım. Hafif makyajımı yaptıktan sonra çantamı alıp dışarı çıkmıştım. Ablam ile Canan ikilisinin yüzünü görmek istemiyordum. Taksiye bindikten sonra kafeye gelmiştim. İçeriye girdikten sonra Bilge'yi görmüştüm. Bana sırtı dönük birisi ile konuşuyordu. Tanımıştım elbette. Uras idi. Tuzağa düşmüştüm. Birkaç adım geri atmıştım. Uras'ın Bilge'yi kullanıp bana ulaşacağı aklımdan geçmemişti. Bilge beni satmaz diyordum ama satmıştı. Neden korkaklık ediyordum ki?

Bilge beni gördüğünde artık kaçma şansımın olmadığı açıktı. Bilge el salladığı zaman Uras ayağa kalkmıştı. Bana olan bakışlarında heyecan ve endişe vardı. Yanıma gelmiş, bana sımsıkı sarılmıştı. Beni kendisine bastırır iken Canan'ın yalancı olduğunu görüyordum. Uras'ın kokusunda hapsolurken ona gerçekten sahip olduğumun farkına varmıştım. Canım benim derken ondan şüphe ettiğim için kendime kızmıştım. Beni seviyordu, beni kaybetmekten korktuğu belliydi. Ya Uras mükemmel bir yalancıydı yada ben ona inanacak kadar aptaldım. Belki de aşk aptallıktı.

Masaya geçtiğimizde Bilge görüşürüz, aşk kuşları demiş ve gitmişti. Uras ile bakışırken ne diyeceğimi bilmiyordum. Nereden başlayacaktım? Uras "Benim küçük sevgilim, neden benden kaçtın?" dedi. Yutkunmuştum. Nasıl başlayacaktım? Belki de her şeyi olduğu gibi demeliydim.

Olduğu gibi anlattığımda ise Uras tepkisizdi. İşte bunlar oldu dedim.Uras "Canan kadar adi birisi yok. Kendi hayal gücünün uydurması bu. Kendisi bana asıldı, ben yüz vermedim. Paragöz olduğunu biliyordum. Alper kadar salak değildim. Şimdi ise arkamdan atıp tutmuş. Şaşırmadım."

"Bardak kırma meselesine ne diyeceksin?"

"Şaşırdım! Canan bana seni seviyorum, evlenelim derken kısa bir süre sonra Alper ile evleniyor. Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemem doğaldı."

"Özür dilerim, senden şüphelendim."

"Şüphelenmekte haklısın, kim olsa şüphelenirdi. Şunu bil, ben seni seviyorum. Kalbim, ruhum sana ait." dedi ve elimi okşadı.

Gülümsedim."Sen söylediğim tüm yalanlara değersin, Uras. Beni sakın bırakma." dedim.

"Hadi, o zaman. Bu güzel kış gecesinin tadını çıkaralım, ne dersin?"

"Kesinlikle!" dedim ve oradan ayrıldık.

Gece kulübü olan arkadaşının yanına gitmiştik. İçerisi kalabalıktı, insanlar eğleniyordu. Ben de eğlenmiştim. Uras ile mutluydum. Kendimi onunla daha özgür hissediyordum. İşte hayat buydu. Kendimi ait olduğum yerde hissediyordum. Ben Uras'ın yanına aittim. O da benimle mutluydu. O da beni seviyordu. O, söylediğim her yalana değerdi. Yalanlar bu aşk için ödediğim bir bedeldi. Böyle görürsem sorun olmazdı. Uras beni seviyordu, bana âşıktı. Ben de onu seviyordum. Bundan önemli bir şey yoktu.

Gece geç vakitte onun evine gitmiştik. Telefonum çalmıştı. Abim arıyordu. Telefonu açmak yerine kapatmıştım. Mesaj olarak Bilge'nin evine geçiyoruz yazıp telefonu tamamen kapatmıştım. Abimle uğraşacak değildim. O Canan'ı ile konuşsundu, bana ihtiyacı yoktu. Uras'ın yatak odasına giderken itiraz etmemiştim. Onun ilgisini, şefkatini istiyordum. Benim güzel kardelenim diye kulağıma fısıldarken onu öpmüştüm. Bedenlerimiz bir olurken hayatımın en güzel anıydı. Kendimi Uras'a bırakmak, onunla birbirimize hapsolmak çok güzeldi.

Sabah ise onun kollarında uyanmıştım. Başım göğsündeydi. Başımda berbat bir ağrı olsa da kendimi iyi hissediyordum. Uras'a baktığımda uyanıktı. İleriye bakıp düşünüyordu. Benim uyandığımı görünce gülümsemişti. Alnımdan öptükten sonra "Günaydın, sevgilim." dedi.

"Günaydın! Başım berbat bir şekilde ağrıyordu. O son şarabı içmeyecektim." dedim.

"O son şarap yüzünden mi buradasın?"

"Hayır, elbette! Ben buraya bilinçli bir şekilde geldim, seni sevdiğim için buradayım. Seninle olmak istediğim için yanındayım." dedim ve dudaklarını öpmüştüm.

"Benimlesin, korkma."

"Beni sakın bırakma, Uras. Sen beni bırakırsan ben kendimi kaybederim."

"Niye öyle konuşuyorsun? Ben seni bırakır mıyım? Bundan sonra her şey çok güzel olacak, inan bana. Biz asla ayrılmayacağız."

"Evet, biz asla ayrılmayacağız."

"Sen benim ufaklığımsın. Sen nereye, ben oraya sevgilim. Gölgen gibi izleyeceğim seni, her daim seni seveceğim."

"Bırakma beni, ayrılma. Sen olmadan kendimi kaybederim. Kendimi kaybetmek istemiyorum, kendimi kaybetmekten korkuyorum. Kendimi kaybettikten sonra dönüşeceğim kişi bana çok zarar verir, sana zarar verir. Lütfen, benimle ol."

"Hazal, böyle konuşma. Güzel bir geleceğimiz olacak, seninle ben çok mutlu olacağız. İkimizde mutluluğu hakkediyoruz." dedi ve sustum. Buna inanmaktan başka çarem yoktu.

Banyodan sonra beraber güzel bir kahvaltı hazırlamıştık. Benimle şakalaşıyordu. Her şey çok güzeldi. Kapalı olan telefonum bile aklıma gelmişti. Açıp açmamakla kararsızdım. Bu güzel günü bozmak istemediğim için açmamıştım. Uras ile beraber vakit geçiriyordum, yaşamdan soyutlanmıştık. Beraber film izlemiş, bilgisayardan oyun oynamıştık. Akşamüstü yanından ayrılabilmiştim. Ona abime gerçeği açıklayacağım dediğimde itiraz etmemişti. Her şeyi bilmeye hakkı var dediğinde sesi sakindi.

Eve döndüğümde kendimi vereceğim savaş için hazırlıklıydım. Uras buna değerdi. O, beni seviyordu. Kapı anahtarını yavaşça çevirmiş, içeri girmiştim. Salondakiler bana bakıyordu. Ablam, abim ve Canan. Özellikle abimin bakışları bana sertti. Ben ise sakindim. Karşılarına geçtiğimde de kendimi suçlu hissettiğim denilemezdi. Doğru olanı yapıyordum. Doğru olana tutunuyordum.

Abim "Sonunda evin yolunu bulabildin, Hazal."

"İkinci evimde kaldım diyelim." dedim.

"İkinci evin mi? Neresiymiş orası?"

"Uras'ın evi! Uras ile geceyi geçirdim, dün onunla buluştum. Zaten sizin evleneceğinizden beri biz de beraberiz. Birbirimize şans verdik." dedim. Her şeyi bir anda demiştim. Bu kadar hızlı diyeceğimi düşünmüyordum. Kurtulmuştum işte. Bitmişti.

"Sen ne diyorsun?" diye fısıldadı.

Canan'ı işaret ederek "Senin bu açgözlü nişanlında Uras'a aşk sözleriyle yaklaşmış ama senin kadar saf değilmiş. Gördüğün gibi beynini kullananlar var." dedim.

Canan "Yalan bunlar! Uras bana yaklaştı, Hazal. Buna inanmayacak kadar kör müsün?" dedi. Ablam ise Canan'a bakıyordu.

Ablam "Doğru olamaz herhalde." dedi şaşkınlıkla.

"Daha dur ablacığım. Gelin hanım, para amacıyla ilk önce Uras'a sonra abime yanaşmış. Abime âşık olmuş falan ama buna çocuk bile inanmaz. Para amacıyla abimle evleniyor bu zilli." dedim. İçimdeki öfkeyi kustuğum için çok rahattım.

Canan "Hazal, Uras seni kandırmış. Yalan söylüyor. O seni gerçekten sevmiyor."

"O beni seviyor, bu seni hiç ilgilendirmez. Şimdi çıkart o yüzüğü, abimle de bir daha görüşme."

Abim "Yeter! Hazal sınırlarını aşıyorsun. Canan ile olan durumlarım seni ilgilendirmez. Asıl sen Uras ile bir daha görüşmeyeceksin, odandan bile dışarı çıkmayacaksın. Onunla olmayacaksın, anlıyor musun?" dedi sertçe ve ayağa kalktı.

"Nedenmiş? Canan yüzünden mi? Bu benim umurumda değil."

"Olayın sadece Canan ile ilgisi yok."

"Olayın ilgisi ne, söyleyin bileyim ama demezsiniz. Çünkü benim mutlu olmamı istemiyorsun. Bencilsin, abi."

"Canan, Uras'a göre daha az tehlikeli. Nedeni ise seni ilgilendirmiyor."

"Canan'a bu evde yer var ama Uras'a yer yok, öyle mi? Beni hayalkırıklığına uğratıyorsun. Canan sana mutsuzluk getirecek, o seni gerçekten sevmiyor. O senin paranı seviyor, sen ise onun kabuk güzelliğini. İçi çok çirkin. Uras ile senin aranı bozacaktı. Şimdi de bozuyor."

"Yeter! Uras, Uras, Uras. Onun dediklerine bu kadar inanacak kadar saf mısın?" diye bağırdı.

"Ben onu seviyorum, ona âşığım. Onun için sizlere yalan söyledim, onu sakladım ve bu ona değdi. Bunu anlamıyor olman çok normal. Çünkü sen aşk nedir bilmiyorsun. Şimdi Canan çıkar o yüzüğü!" dedim ve Canan'ın üstüne yürüyünce abim önüme dikilmişti.

Onunla karşı karşıyaydık. Koyu gözlerinde bana olan bakışları sertti."Git bu evden Hazal. Madem ailene yalan söyleyecek büyük bir aşkı buldun, o aşka sığın. Ailen yok artık. Canan'dan özür dilediğin ve Uras'ı bıraktığın gün bu kapıdan içeri girersin." dedi ve duraksadım.

Ablam "Alper! Ne diyorsun?" diye bağırdı.

"Peki o zaman. Beni değil de o kadını seçiyorsun, bundan pişman olma abi." dedim.

Abim "Sen de ailen yerine Uras'ı seçtin, kardeşim. Uras'a olan inadın devam ettikçe bizleri unut. Ailen yok artık." dedi ve abimi itekleyerek yukarı odama çıktım.

Bavulumu çıkarmıştım. Tüm giysilerimi, takılarımı, her şeyimi bavulumun içine koymuştum. İçim acısa bile abim beni evden kovmuştu. Kovulduğum yerde kalmazdım. Ablam yanıma gelmiş, bavulunu bırak dese de onu dinlememiştim. Gidiyorum ben diyerek onu susturmuştum. Bavulumla odadan çıkmıştım. Salona bakmadan evden çıkmıştım. Canan'ın zafer kazanmış yüzünü görmeyecektim. Ona Hazal kaybetti dedirtmeyecektim. Nereye gideceğimi biliyordum üstelik. Ait olduğum yere gidecektim. Uras'ın yanında olacaktım.

Onun evine geldiğimde beni gördüğü için şaşkındı. Elimde bavulum, ağlayan gözlerimle karşısındaydım. Hazal dediğinde ona sarılmıştım. Saçlarımı okşarken hıçkırıklara boğulmuştum. Kimsesiz kalmıştım. Hiçkimse kalmamıştı. Ailem beni yüzüstü bırakmıştı, tutunacak tek dalım oydu. Bundan daha kötü ne olabilirdi ki? Bir insanın başına daha kötü ne gelirdi? Bilmiyordum. Bildiğim tek şey Uras'ın tüm bunlara değmesiydi. Düşmüş olduğum bu çukurda o olmadan ben bir hiçtim.

⁂Hazal'ın gelişme bölümünü okudunuz.Hazal'ın intiharından bir önceki bölümü. Bu yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? Uras-Canan-Alper üçlüsünde kim hatalı?Hazal'ın davranışları doğru muydu?⁂

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top