19.Yine mi?
Gözlerime vuran güneş ışığıyla yavaşça gözlerimi açıp uyandım. Dün olanlar aklıma geldiğinde gözlerimle Ardayı aradım. Tam kalkıp gitmiş diye üzülecekken yattığım yatağın öteki tarafından gelen mırıltıyla yatağa baktım. Oradaydı. Kalkıp gitmemişti.Tatmin olmanın verdiği mutlulukla kendimi tekrar yatağa bıraktım.Sırtımın yatağa değmesiyle Arda kollarını belime dolayıp kafasını göğsümün üzerine koydu. Elimi yavaşça kaldırıp saçlarına gelmeden bir kaç santimetre kala durdurdum. Kızmasından korkuyordum. Bir kaç saniye bekledikten sonra tereddütle saçlarına dokundum.Arda tepki vermeyince ellerimi saçlarına daldırıp oynamaya başladım. 15 dakika kadar saçlarıyla oynadıktan sonra birazdan uyanır da yaptığımı görür korkusuyla ellerimi yavaşça çekmeye yeltendim.Aniden saçlarından uzaklaştırdığım elimi tutunca yerimden sıçrayıp elimi hızla çekmeye çalıştım.
Göğsümün üstündeki başını kaldırıp bana baktı,uykulu sesiyle konuşmaya başladı
"Saçlarımla oynamaya devam eder misin güzelim"
Sıçayım aklıma fark etmiş işte.
Tamam ederim de sen uyumuyormuydun?
"Ben gece uyumadım güzelim.Sabah yedi de yattım"
Niye ki?
"Kalkıp gidersin diye korktum"
Merak etme gitmeyeceğim hadi uyu sen.
Ne olursa olsun kıyamıyordum.Benim kalkıp gitmemden korktuğu için tüm gece uyumamıştı.
Arda bir şey sorabilir miyim?
"Sor güzelim"
Arda sen uyumadın da ne yaptın dün gece?
"Seni izledim."
Ciddi misin?
"Evet canım ciddiyim"
Tüm gece beni izlediği için yorgundu. Bariz bir şekilde belli oluyordu.
Arda baya yorgunsun sen hadi gel yatalım.
"Sarılabilir miyim"
Tamam tamam gel hadi.
Kafasını kaldırıp bana baktı. Gözlerim gözleriyle buluştuğunda kafasını sağa doğru eğdi.Belliydi bir şey isteyecekti.
"Saçlarımla da oynar mısın?"
Arda çocuk musun sen.
"Hadi ama lütfen."
Tamam gel yatalım.
Kendini yatağa bırakıp beni de yanına çekti.Ellerini belime dolayıp kafasını sol göğsüme, kalbimin üstüne yasladı. Elimi yavaşça kaldırıp tekrar saçlarının arasına daldırdım.
Ardanın boynuma üflediği sıcak nefesi uyku basmasına neden olmuştu.Tekrardan gözlerimi kapatıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.
3 SAAT SONRA
Yüzüm de gezinen ellerle gözlerimi açtım.Gözlerimi açmamla Ardanın bana gülümseyen yüzüne baktım.Ellerini yanaklarımın üstüne koymuş , yüzümü okşuyordu.
"Günaydın güzelim"
Günaydın Arda.
"Kalkalım mı?"
Kafamı sallamamla belimden tutup yataktan kaldırdı.Odanın kapısını açıp beni yönlendirdi. Aşağı kata inip kahvaltı masasına oturduk. Sofra baştan aşağı yiyeceklerle doluydu. Acaba Arda yemek yapmayı biliyor muydu?
Sandalyemi yanına doğru çekti ve elindeki çatalı bana uzattı.
"Aç güzelim ağzını"
Uzattığı çatala baktım.Ucunda ufak bir parça biber vardı.
Yok istemiyorum
"Ne oldu Arya?"
"Niye yemiyorsun"
Ben biber sevmiyorum.
"Güzelim bana inat olsun diye yapıyorsun farkındayım.Sen yemek seçmezsin ki"
O eskidendi Arda.
Yani sen gitmeden önceydi.Sen gittikten sonra bende çok şey değişti.
Kafasını kaldırıp şaşkınlıkla bana baktı.Bir kaç saniye sonra gözlerindeki şaşkınlığın üzüntüye dönüştüğünü fark ettim.
"Tamam başka bir şey vereyim o zaman."
Kırıldığını gözlerinde görmüştüm.Ama o sanki hiç bir şey olmamış gibi gülümsemeye devam etmişti.
Çatalı yine uzattığında tereddüt etmeden çatalın ucundakini çiğnemeye başladım.Az önce bana uzatıp bir şeyler yedirdiği çatalın ucuna salatalık batırıp kendi ağzına götürdüğünde şaşıran bendim.Ben iğrenmezdim ama onun iğreneceğini düşünmüştüm.
Çatalı uzatıp bir bana yediriyor bir kendi yiyordu.
Arda ben doydum. Kalkayım mı?
"Biraz daha ye güzelim. Çok zayıfsın ,ele avuca gelmiyorsun zaten."
Ama Arda.
"Hadi hadi huysuzluk yapma aç ağzını."
Bir kaç şey daha yedikten sonra yavaşça sandalyemi ittirip kalktım.
Arda
"He gülüm"
Sen masayı toplasan bende kek yapsam olur mu?
"Olur sen git ben geliyorum."
Yavaşça mutfağa geçtim.
Tüm dolapları açıp malzemeleri aramaya başladım.İhtiyacım olanları alıp tezgahın üstüne koydum.Her şey tam mı diye bakarken bir eksik fark ettim. Su bardağı. İhtiyacım olan her şey tamamdı ama su bardağı almayı unutmuştum.Tekrar dolapları açıp bardak aramaya başladım.Kapağını bin bir güçlükle aralayabildiğim dolabın içine bakmak için parmak uçlarıma kalktım.Oradaydılar.Tamam bulmuştum ama nasıl alacaktım.Bardaklar en üstteki dolaptaydı,benim oraya erişip istediğimi almam imkansızdı bildiğin. Kendi kendime söylenmeye başladım.
ALLAH aşkına su bardağı neden en yüksekteki dolaba konulur ya
İnsanız biz insan su içmeye ihtiyacımız oluyor doğal olarak ama ulaşamıyoruz.
Her kez 1.80 olmak zorunda mı , kısa da değilim ben ama yinede ulaşamıyorum.
Söylenmeyi bırakıp kalçamı tezgaha dayayıp kendimi yukarı çektim.Tamam oturmuştum tezgaha oturmasına ama yine bardak dolabı yüksekteydi. Pek faydalı olmadığını anladığımda tezgahın üstünden inebilir miyim diye baktım.Yüksekti.nasıl inecektim.Ben nasıl ineceğimi düşünürken mutfak kapısından Arda göründü.
"Ne yapıyorsun güzelim?"
Bardak almaya çalışıyorum.
"Tezgahın üstüne oturarak mı?"
Ya boyum yetmedi bende belki yetişirim diye tezgahın üstüne çıktım.Gördüğün gibi yetişemedim. Tezgahta biraz yüksek geldiği için inemedim.
"Dur dur indireyim ben seni."
Belimden tuttu ve yavaşça indirdi.
(Şöyle bir şey düşünün)
Bana doğru bakıp sırıtmaya başladı
"Bu bardağa mı ulaşamadın?"
Yavaşça uzandı ve benim alamadığım bardağı alıp tezgaha koydu.
Evet olamaz mı?
"Gerçekten de minnacıksın."
Ardaya kötü bir bakış attıktan sonra tezgaha yönelip kek yapmaya başladım.Malzemeleri teker teker ekleyip karıştırdım.Önceden ayarladığım fırının kapağını açıp keki koydum.Eğer güzelce pişerse gerçekten çok güzel olacaktı.
Yavaşça Ardaya doğru döndüm. Beni izliyordu.
Kek pişene kadar ne yapıcaz?
"Film izleyelim."
Olur. Sen git ben geliyorum.
Ardayı fazla bekletmemek için hızla mutfağı toplayıp Ardanın yanına oturdum.
Ne izlicez?
"Korku"
Arda korku filmi sevmediğimi biliyorsun dimi?
Sevmiyor değildim.Baya baya korkuyordum.
"Evet biliyorum ama ben 3. isteğimi kullanmak istiyorum."
Kullan kullan eline geçen son fırsat olacak zaten bu.
Arda filmi başlattığında sırtımı koltuğa yasladım.Gerçekten korkuyordum.Ama elimden geldiğince belli etmemeye çalışacaktım.Film başladığında gözlerimi kapattım.Korkuyordum işte.Gözlerimi açıp filmi anlamaya çalıştım.
(Anlatacağım film tamamen yazarınızın uydurmasıdır)
Nora ve Cristian adında iki genç yolda yürürken aniden yanlarındaki arsanın ortasındaki evden gelen korkunç sesle tereddüt etmeden arsaya girip evin kapısının önüne geldiler. Cristian omuz atıp kapıyı açtı. İkisi hızla içeri girdiler.Duydukları sesin nereden geldiğini anlamak için etraflarına bakındıktan sonra evin merdivenlerine yönelip yukarı kata çıkmaya başladılar.Merdivenlerin sonunda küçük bir kız çocuğu görünce durdular .Nora kızın omzundan tutup yavaşça döndürmeye çalıştığında kız hızla Noranın bileğini tutup gençlere doğru döndü. Kızın yüzü yaralar ve sıyrıklarla doluydu. Küçük kız Noranın bileğini sıktığında Nora çığlık attı.Anladığım kadarıyla kız beklediğinden çok daha güçlüydü.Kız Norayı duvara çarptığında kafasını vurup yere düştü. Noraya olanları gören Cristian küçük kızın üstüne gittiğinde kız onu boğazından kavrayıp duvara dayadı.Tüm gücünü kullanarak ellerini sıkılaştırdığında Cristian da bayılmıştı.Ekranın aydınlanmasıyla Nora yavaşça başını ovalayarak yattığı yerden doğruldu.Hızla ayağa kalkıp Cristianı uyandırdı. İkisi de şaşkındı.Olanların gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyorlardı. Nora elini başına götürüp yokladığında ağrı falan yoktu .Cristian da boynunu ovaladığında acı hissetmemişti. Olanların gerçek olmadığını , sadece hayal gördüklerini düşünüyorlardı. Bana göre ikisi de salaktı. Bu eve girmeleri zaten aptallıktı.Ama yaşadıklarının gerçek olmadığını düşünmeleri en büyük aptallıktı. Yavaşça merdivenlere yönelip aşağı inmeye başladıklarında üst kattaki odaların birinden çıkıp az önce indikleri merdivenin başına gelmişti küçük kız .Kafasını yavaşça sağ omzuna doğru eğip tehlikeli bir şekilde gülümsediğinde az önce alıp içtiğim su boğazımda kaldı. Hayal falan görmemişlerdi. İçtiğim suyu yavaşça yutup tekrar filme odaklandım.Kız gençlerin arkasından merdivenden iniyordu. Ev çok eskiydi.Bu yüzden Cristian ve Nora merdivenlerden inerken ses çıkıyordu ama küçük kız aşağı inerken hiçbir ses duyulmuyordu.Neden olduğunu anlamaya çalıştığımda kıza baktım. Kızın ayakları yoktu.Bildiğin havada süzülüyordu.Kızı yavaşça incelediğimde giydiği uzun beyaz elbisenin boyun kısmında bariz bir şekilde belli olan kırmızılığı gördüm. Kan. Yeni olmadığı belliydi zaten kızın ten rengi yaşayan bir insana göre oldukça soluktu.Kızın ölü olma ihtimali aklıma geldiğinde yaklaşıp Ardaya sarıldım.Tekrar filme döndüğümde alt kata inmiş evin kapısına doğru ilerliyorlardı.Aniden bodrumdan tiz bir çığlık sesi yükseldiğinde arkalarına dönüp bodrum kata inen merdivenlere doğru yönelip merdivenleri inmeye başladılar. Gerizekalıydılar. Çığlık sesi geldiğine göre aşağıda bir haltlar oluyordu ve onlar hiç korkmadan aşağı iniyorlardı. Gerçekten komikti.Merdivenler bitince bir kapıyla karşılaştılar. Nora uzanıp kapıyı açmaya çalıştığında kapının kilitli olduğu anlaşıldı.Nora cebinden bir kart çıkarıp kapıyı açmaya çalıştığında hiç zorlanmadan kapı açıldı. Yavaşça içeri girdiklerinde duvarlarda ışık aramaya başladılar. Noranın eline ıslak bir şey değdiğinde hızla elini çekip ışığı başka yerlerde aramaya devam etti. Cristian ışık düğmesini bulduğunda ışık titreşerek açıldı. Evin yıllardır kullanılmadığı belliydi ama ne hayra alametse elektrik hala çalışıyordu. Tekrar küçük kız gözüktüğünde bir şeyler yapacağını hissetmiştim.Kız bodrumun kapısını kapatıp kilitlediğinde gözlerim büyüdü.Kesin bir şeyler olacaktı. Nora birden bir kutuyu devirdiğinde yerlere onlarca kağıt saçıldı.Kağıtların çoğu eski olduğu sararmasından belli olan gazete küpürleriydi. Tam kağıtları toplayıp kutuya geri koyacakken. Bir parçanın başlığı takıldı Noranın gözüne.Kanlı Dehşet.Kağıt parçasını eline alıp yüksek sesle okumaya başladı. "20 Kasım 1970. 33 yaşındaki Jon Barrow 30 yaşındaki karısı Jesy Barrowu kalbinden bıçaklayarak 8 yaşındaki kızı Mariena Barrowu boğazını keserek öldürdü. Jon Barrow ifadesinde pişman olmadığını karısının son zamanlarda akıl sağlığının yerinde olmadığını düşündüğünü ifade etti. Öz kızını niye öldürdüğü sorulduğunda karısını öldürdükten sonra ona tek başına bakamayacağını düşündüğü için öldürdüğünü ifade etti."Eline başka bir kağıt parçası alıp onuda okumaya başladı."20 Kasım 1970 tarihinde karısını ve öz kızını öldürdüğü için müebbetle yargılanan Jon Barrow 19 Kasım 1971 tarihinde ceza evinden kaçtı." Elindeki kağıdı kutuya bırakıp bir başka kağıt aldı. "20 Kasım 1970 tarihinde kendi evinin bodrumunda karısını ve kızını öldürmekten hapis yatan Jon Barrow 19 Kasım 1971 tarihinde ceza evinden kaçarak karısını ve kızını öldürdüğü eve gittiği görüldü.20 Kasım 1971 sabah 7.30 civarlarında kendini karısını ve kızını öldürdüğü yerde boynundan iple asılmış şekilde bulundu. Barrowun ceza evindeki psikologdan psikolojik yardım aldığı öğrenildi.Cezaevi psikoloğu Jessica Clark Barrowun karısını ve kızını öldürdüğü için pişman olduğunu karısının ve kızının onun için geri geldiğini söylediğini belirtti."Kağıdın alt tarafına baktığında girdikleri evin fotoğrafı vardı.Bahsedilen üç kişininde öldüğü ev bu evdi. Nora korkusuna rağmen eline bir kağıt daha aldı.Yine başlığı okudu. Jesy Barrowun ailesi isyan ediyor. Ama alttaki yazıları okumadan yazıların altındaki resme baktı. Jesy Barrow kızına sarılmış neşeyle gülümsüyordu.Nora onun gülümseyen yüzünü es geçip sarıldığı kıza baktı.Kendini ve Cristianı öldürmeye çalışan kız olduğuna emindi.Korkuyla Cristiana bakıp fotoğrafı gösterdi."Öldürülen kız çocuğu , Mariena Barrow sabah bizi öldürmeye çalışan kız." Cristian duyduklarıyla hızla Noranın yanına geldi.Bileğinden tutup kapıya doğru sürükledi.Sonunda anlamışlardı korkmaları gerektiğini. Cristian kapıyı açmak için zorladı ama beceremiyordu.Nora kolundan tutup çekiştirdi.Kapının önüne kendi geçip kapıyı açmaya çalıştı.Aniden bileğinde hissettiği baskı ile kapıyı kurcalamayı bırakıp derin bir nefes aldı.
"Cristian bileğimi tutan sen misin?"
"Lütfen sen olduğunu söyle."
H-hayır ben değilim.
"Kim o zaman?"
İkiside aynı anda Noranın bileğine baktı.Gördükleri şeyle ikisininde gözleri büyüdü.Eski evden çığlık sesleri yükseldi.Tekrar Nora ve Cristian göründü. Noranın bileğini tutan şeye baktılar.Upuzun siyah dalgalı saçlı , yüzü Mariena Barrowun yüzü gibi kesik ve yaralarla doluydu ama yüzü yinede çok güzeldi.Uzun beyaz elbisesi kan lekeleriyle doluydu ama en bariz kan lekesi göğsünde tam kalbinin üzerindeydi.Ne kadar güzelde olsa çok korkutucu gözüküyordu. Jesy Noranın kolundan tutup kendine çektiğinde Noranın çığlığı tüm evde yankılandı. Jesy Noranın kulağına yaklaşıp fısıldadı.
"Neden geldiniz?"
Ç-çığlık sesi duyduk.
Yardım etmek için.
Jessicanın korkunç kahkahası duyulduğunda gerilmiştim.
"O ses Marienamdan geliyordu."
"Oyun oynuyordu."
"Sizde bizimle oynamak ister misiniz?"
S-saolun ama biz gidelim.
"Ah tabi nasıl isterseniz çocuklar."
Kadının hiç bu kadar kibar olmasını beklememiştim.Kadın bodrum kapısına doğru yönelip kapıyı açtı.Hızlıca çıkıp kurtulmak için adım attıklarından Jesy onları tutup bodruma geri çekti.
"Dalga mı geçiyorsunuz siz benimle?"
"Öylece gitmenize izin vereceğimi falan mı sandınız?"
Bakın hanımefendi lütfen gitmemize izin verin söz veriyorum hiç kimseye bir şey söylemeyeceğiz.
"Sizinle işim bittiğinde kimseye hiçbir şey söyleyecek haliniz olmayacak zaten."
Aniden yandığına hayret ettiğim ışıklar titreşerek sönüp çığlık sesleri duyuldu. Oyuncuların adları kararan ekranda belirmeye başladığında filmin bittiğini anladım.Gerçekten korkunç bir filmdi.
Yavaşça Ardadan uzaklaştım.
Kek yiyelim mi?
"Olur güzelim yiyelim."
Dur getiriyim ben.
Ayağa kalkıp mutfağa gittim iki tane servis tabağı alıp dilimlediğim kekleri tabaklara koyup tekrar salona döndüm.Ardaya tabağı verip yerime oturdum.Ben oturmuş kekimi yerken Ardanın telefonu çaldı.
"Efendim Ozan."
Abi şirkete gelmen gerekiyor.
"Geleyim de ne oldu."
Abi bizim çocuklar hesapları karıştırmışlar. Bizim senle yaptığımızdan çok farklı çıktı. Gel de beraber yapalım istersen.
"Geliyorum Ozan bekle."
Çenemin altından tutup ona bakmamı sağladı.
"Güzelim beni şirketten çağırdılar.Gitsem senin için sorun olur mu?"
Ne zaman gelirsin?
"İki saat ver bana.İşim bitsin hemen geleceğim."
Tamam git ama geç kalma bekliyorum bak.
"Tamam birtanem işim bitsin hemen gelicem."
Yanımdan geçip askıdan montunu aldı. Kapıyı kapatıp çıkmadan önce bana seslendi.
"Bir şey olursa ara beni güzelim."
Tabaklarımızı alıp mutfağa götürdüm.Zilin çalmasıyla elimdekileri bıraktım.Arda bir şey unutmuştu herhalde.Gidip kapıyı açtığımda daha önce hiç görmediğim bir kızla karşılaştım.
Buyurun kime bakmıştınız.
-Arya Hanım Arda Bey gönderdi beni evde yalnız kalmamanız için.
Ha tamam hadi gel içeri.
Bide adını öğrenebilir miyim?
-Adım Nur Arya Hanım.
Memnun oldum Nur.
Yukarıda odamdayım ben haberin olsun.Sen takıl kafana göre.
-Tamam Arya Hanım.Mutfaktayım ben bir ihtiyacınız olursa çağırabilirsiniz beni.
Kafamı sallayıp odama çıktım.Arda beni merak ediyordu demek ki.Elime bir kitap alıp yatağıma uzandım.Arda gelene kadar kitap okuyacaktım.Tam kitabı elime alıp okumaya başlamıştım ki kapı tıklandı.
"Arya hanım girebilir miyim?"
Tabi tabi gel.
Nur elinde tepsiyle içeri girdiğinde doğrulup sırtımı yatak başlığına dayadım.Nur elindeki tepsiyi yatağa koyup bana yaklaştı.Yavaşça tepsiye doğru baktım.İlacı ve suyu görmemle kaşlarımı çattım.
"Arda bey arayıp kesinlikle içmenizi istediğini söyledi."
Arda mı?
"Evet Arda bey istedi."
Tamam git sen içerim ben.
"Üzgünüm Arya Hanım ama Arda Bey ilaç içmeyi sevmediğiniz için içtiğinizi görmemi söyledi."
İlacı ve suyu tepsiden alıp ilacı içmiş gibi yaptım.Nur odadan çıktıktan sonra hızla odadaki banyoya girip ilacı tükürdüm.İçmek istemiyorsam içmezdim bu kadar basitti.Banyodan çıkıp yatağıma uzandığımda Nur tekrar içeri girdi.Elindeki portakal suyunu yatağımın yanındaki komodine bırakıp hızlı adımlarla dışarı çıktı.Doğrulup portakal suyundan bir kaç yudum aldıktan sonra kitabımı tekrar elime alıp kaldığım yerden okumaya devam ettim.Portakal suyunu tekrar elime alıp bitirdim.Boş bardağı yine komodine koyup yatağa uzandım. Aniden uyku bastırmıştı.Arda gelene kadar uyusam bir şey olur muydu?Ben tam yatmak için hazırlanırken telefonum çaldı.Uzanıp aldığımda Ardanın aradığını farkettim.
"Güzelim."
Efendim Arda.
"Ne yaptığını merak ettim de bir arayayım dedim."
Ya senin gönderdiğin ilaçtan sonra uyku bastı uyuyacaktım.
"Ne ilacı?"
Nurdan gönderip kesinlikle içmemi istediğin ilaç Arda.
"Arya Nur kim?"
Nasıl ya.
"Güzelim söylediklerinden hiç bir şey anlamadım güzelce anlatır mısın?"
Bak sen evden çıktıktan bir kaç dakika sonra kapı çaldı.Bende sensindir diye açtım.Kapıda bir kız vardı.Adı Nur.Yani öyle söyledi.Onu senin göndermişsin biraz konuştuktan sonra odama çıktım bende biraz sonra Nur elinde tepsiyle geldi odama.İlaç ve su vardı tepside.Bende sen git ben içerim diye göndermeye çalıştım.Ama Arda Bey içtiğinizi görmemi istedi diye ben içene kadar bekledi.
"Ne ilacı olduğunu söyledi mi?"
Hayır söylemedi.
"Güzelim lütfen içmedim de o ilacı.Büyük ihtimal o kız Emre için çalışıyor. Getirdiği de uyku ilacı falandı büyük ihtimal."
Merak etme içmedim. Nur içtiğimi sanıyor ama o odadan çıktıktan sonra ben banyoya gidip tükürdüm ilacı.Ama yinede çok uykum var.
"Güzelim içmediğine emin misin?"
Eminim her ne getirdiyse içmedim.
"Peki ilaçtan sonra bir şey yiyip içtin mi?"
Portakal suyu.
"ALLAH kahretsin."
"Arya hemen çık o evden. Telefonunu da sakın yanına alma.Emre seni takip ediyor olabilir."
Nereye çıkıyım Arda nereye gidicem.
"Arya dediğimi yap."
"HEMEN ÇIK O EVDEN."
T-tamam.
Ama nereye gideyim.
"Bak evden çıkınca bir orman göreceksin gir ormana dümdüz yürü 10 dakika falan sonra yol çıkacak karşına bekle beni hemen geliyorum.Merak etme alıcam seni.Hiç bir şey olmayacak."
Tamam kapatıyorum ben yalvarırım hızlı ol Arda.
"Tamam birtanem korkma sen.Hemen gelicem."
Telefonu kapatıp yatağın üstüne attım.Hemen gitmem gerekiyordu.Dolaba yürüyüp kalın bir hırka aldım.Cebine çekmeceden aldığım astım ilacını koyup hızla evden çıktım.Gerçekten korkuyordum.Eğer Emre beni bulursa yapabileceklerini düşünmek bile istemiyordum.Evin kapısını kapatıp ormana doğru koşmaya başladım.Şu ormanda karşıma bir şey çıksa tamamen savunmasızdım. Ama korkum yinede Emreydi.Koşuyordum ama gözlerim kapanmak üzereydi.Uyku ilacı etkisini gösteriyor olmalıydı.Aniden takıldığım taşla kendimi yerde buldum.Çok canım yanmıştı ama burada kalamazdım.Dizimdeki acıya rağmen yanımdaki ağaca tutunarak zorlukla ayağa kalktım.Yavaş bir şekilde yürümeye devam ettim.Bu ormandan çıkarsam her şey bitecekti.Arda beni korurdu.Ormanın sonundaki yolu görmemle adımlarımı hızlandırdım.Aniden gözlerimin kararmasıyla bir ağaç dibine oturdum. Gözlerim kararıyordu ama kalkmak zorundaydım.Aniden yolda duran arabayla ayağa kalktım.Arabanı şoför koltuğundaki Ardaydı.Ben tekrar yürümeye yeltenmişken belimde hissettiğim ellerle kaskatı kesildim.Yine yakalanmıştım.Emindim ki korktuğum her şey başıma gelecekti.Arkamdaki Emre başını boynuma gömüp derin bir nefes aldı.Burnumun sızladığını hissettiğimde yumruklarımı sıktım burnumun sızlaması ağlayacağımın işaretiydi.Öteki eli ağzımı kapatıp beni kendine çektiğinde bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan.Uyku ilacının etkisine dayanamayan gözlerim kaçma isteğime ihanet edip kapandığında son duyduğum Emrenin ürkütücü sesiydi.
-Benden kaçamayacağını söylemiştim artık tamamen benimsin küçüğüm.
SELAM BEBEKLERİM 2530 KELİMELİK BİR BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. SİZCE BÖLÜM NASILDI? BÖLÜMÜ BEĞENDİYSENİZ LÜTFEN OY VERMEYİ UNUTMAYIN.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top