16.O Sensin
Dün sarılmamızdan bir kaç dakika sonra utandığım için aşağıda benim odama kaçmamla kahkahalar atan Arda'yı tek başına bırakmış biraz odayı topladıktan sonra da uyumuştum.
Açıkçası bugün bütün gün yataktan çıkmayıp yatakta vakit geçirmek istiyordum.
Bu gün , 28 Şubat. Yağız'ı kaybedeli tam 10 yıl olmuştu. Her 28 Şubatta tüm gün yatar saat 23.00 da Canla beraber evimin terasına çıkar , başımı omzuna yaslar sarhoş olana kadar içerdim. Biraz saçma gibi gelsede her 28 Şubatta yaptığım tüm şey buydu. Bu gün ne yapacaktım. Can yanımda değildi. Cancağzımdan bahsedince sevdiklerimi ne kadar özlediğim aklıma geldi. Emindim onlar her yerde beni arıyorlardı. Ama benim burdan kurtulma gibi bir ihtimalim yoktu. Arda bana Emre kadar kötü davranmıyordu. Hatta kötü davranmıyordu. Şimdiye kadar küçük atışmalarımız dışında kötü bir şey yaşamamıştık. Ama ben o yeşillik alanda Yağız'ıma seslenirken ( Yalvarırım Geri Gel adlı bölümde anlatılıyor) bir kaç saniye arkama baktığımda bana bakan Arda'yı görmüştüm. Tam olarak ne anlatmaya çalıştığını bilmiyordum ama çok değişikti. Gözleri çok korkunç bakıyordu. Ondan ilk defa bu kadar korkmuştum.
Odanın kapısının aniden açılmasıyla battaniyeyi sıkıca üstüme çektim. Kalkmayı düşünmüyorum. Her kim geldiyse beni görsün istemiyordum.
"Güzelim kalk hadi."
Iıııııııımmm
"Güzelim hadi."
Kalkmayacağım git.
"Aryam hadi."
Arda kalkmayacağım. Git başımdan.
"Neden kalkmıyorsun güzelim? Bir şey mi yaptım sana?"
Hayır Arda hiç bir şey yapmadın.
"O zaman niye kalkmıyorsun?"
Kendimi iyi hissetmiyorum sadece.
"Neyin var? Hasta mısın?
Hızla yüzümü ellerinin arasına alıp dudaklarını alnıma bastırdı.
Ben " kendimi iyi hissetmiyorum" diyordum ve o hiç düşünmeden beni öpüyor muydu?
Ateşinde yok güzelim. Neyin olabilir ki?
Arya'nın gıcık iç sesiyle konuşması
Ne kadar malsın Arya. Onun seni öpmek istediğini düşünmüştün. Ateşin var mı diye bakıyormuş.
"Sen kes sesini gerizekalı" (Bu Arya oluyor. Yukarıdaki gıcık iç ses)
Farkındaysan ben senim , sen bensin. Yani sen ve ben biziz. Sen ve ben biz olduğumuza göre sen de geri zekalısın.
"Off çok boş yapıyorsun. Sus iki dakika. Hem bak Arda beni bekliyor."
Seni değil beni bekliyor.
"Saçma sapan konuşma. Bir hayat yaşayan benim. Sen yoksun."
Sen görürsün ben Arda ile senin aranı yapacağım.
"Ne çabuk unuttun Yağız'ı?"
Banane ya o öldü.
"Bir daha Yağız'a öldü dersen yemin ederim çarparım kafamı duvara bak bakalım konuşabiliyor musun. Siktir git şimdi."
Tamam bee öff
Gerçek Hayata Geri Döndük
Mal iç sesimi kovalayıp Arda'ya baktım. Gözlerinin gözlerime değmesiyle ellerimi tuttu.
"Güzelim neyin var söylesene. Daldın gittin zaten."
Hiç bir şeyim yok. Canım sıkkın sadece.
"Anlatmak ister misin?"
Üzgünüm sana şu an söyleyemem ama belki bir gün söyleyebilirim.
"Tamam güzelim zorlamayacağım. Hadi gel kahvaltı yapalım."
Hayır. İstemiyorum. Ben bu gün yatacağım.
"Öyle bir şey olmayacak güzelim. Belliki bir derdin var. Ben seni mutlu edeceğim ve bu derdini unutacaksın."
Tamam nasıl diyorsan öyle olsun.
"Nasıl yani kendi istediğin olsun diye beni ikna etmeye çalışmayacak mısın?
Arda inan kimseyle uğraşacak halim yok. Biliyorsun olsaydı zaten dediğini yaptırmana izin vermezdim.
"Biliyorum güzelim. Hadi gel."
Yavaşça elimi tuttu ve beni kucağına aldı. Halim olmadığını söylemem hoşuna gitmemişti ama bunu kullanıyordu. Başımı omzuna yasladım. Beni sandalyeye oturtmasıyla kollarımı boynundan çektim. Önümdeki tabağı eline alıp ben daha bir şey diyemeden doldurup önüme koydu.
Arda ben bunları yemesem mi?
"Hayır Aryam yemen lazım"
Hepsini mi?
"Evet Arya hadi başla."
Önümde ki çatalı elime alıp küçük bir zeytini ağzıma attım. Ağzıma attığım küçücük zeytinin ağzımda büyümüş olduğunu düşündüğümde elimde ki çatalı tabağımın kenarına bıraktım. Küçücük zeytin sanki beni zorlamak istercesine büyümüş gibi gelmişti. Kendimi zorlayarak ağzıma attığım zeytini yuttum. Bir süre önümdeki tabağa bakıp kendimden biraz uzağa ittim. Tabağın itilmesinin çıkardığı sesle Arda'nın uzun süre bana baktıktan sonra tabağına indirdiği bakışlarını tekrar yüzüme sabitledi.
"Aryam neden yemiyorsun?"
Arda bak yemek yemeği ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun ama şu an yiyemiyorum gerçekten."
"Tamam dediğin gibi olsun gel hadi."
Yavaşça belimden tutup beni ayağa kaldırdı. Belimdeki elleriyle beni salona doğru yönlendirip koltuğa oturtturdu.
"Şimdi film izleyeceğiz Aryam."
İzlerim ama bir şartım var.
"Şartın ne?"
Tüm gün istediğin her şeyi yapacağım , dediğin hiç bir şeye itiraz etmeyeceğim ama gece saat 22.00-24.00 saatleri arasında sen benim istediklerimi yapacaksın.
"Kaçmak veya seni bırakmamı istemek sayılmıyor değil mi?"
Evet sayılmıyor.
"Tamam o zaman anlaştık."
Anlaştık.
Arda yanımdan kalkıp televizyonun yanındaki sehpanın üstünden telefonunu alıp tekrar yanıma geldi. Telefonunu tek eliyle tutup boşta kalın kolunu omzumun üstüne attı. Beni yanına çekip kafamı göğsüne yasladı. Ondan birazcık uzaklaşmaya çalışmamla omzumdaki elini sıktı.
"Dediğim veya yaptığım hiç bir şeye itiraz etmeyecektin değil mi Aryam?"
Etmiyorum ki.
Az önce açtığım mesafeyi kapatıp bana yaklaştı. Malesefki o boktan anlaşmayı ben yapmıştım. Ama o anlaşma Ardanın gece içmeme izin vermesini sağlamak içindi.
Boynumda bir nefes hissettiğimde gözlerimi kapadım. Bir anlaşma yapmıştık ve o bu anlaşmadan kendince en iyi şekilde yararlanıyordu. Burnunu yavaşça boynuma sürtüp bir kaç dakika sonra boynumda nefes almaya başladı. Benim onu hemen durdurmam gerekiyordu.
A-arda.
"Hıı"
Arda .
Derin bir nefes aldı. Huylanmamla gözlerimi daha sıkı kapattım.
Arda sana diyorum.
"Efendim güzelim."
Şey birazcık çekilir misin? Sadece birazcık.
"Yaptığım hiç bir şeye itiraz etmeyeceğin konusunda bir anlaşma yaptığımızı sanıyordum.
Yaptık tabi ama sadece birazcık çekilmeni istiyorum.
"Anlaşmamıza uyman gerekmiyor mu?"
Arda lütfen ç-çekilir misin?
Kafasını kaldırıp burnunu yavaşça boynumdan çekti.
"Tamam güzelim. Bak çekildim işte. Korkmana gerek yok."
K-korkmadım ki.
"Korktuğun zaman kekeliyorsun güzelim farkında değil misin?"
Değildim yani fark etmemiştim.
"Tamam bak sakin ol. Gel biz filmimizi izleyelim."
Sen seç izlerim ben.
(AŞŞAĞIDA ANLATACAĞIM FİLM HİÇ BİR YERDEN ALINTI DEĞİLDİR. FİLMİ TAMAMEN BEN UYDURDUM.)
Andrew benim sana bir şey söylemem gerek.
Dinliyorum Loren.
Ben seni seviyorum Andrew.
Yabancı bir film izliyorduk. Filmin başında Loren adında , 19 yaşında çok güzel bir kızın Andrew adında 20 yaşında bir gence olan aşkı konu alınıyordu. Siyah beline kadar uzanan dalgalı saçları , insanı içine çeken masmavi gözleri , bembeyaz teni ve kocaman gamzeleriyle ben bile ona hayran kalmıştım. Loren çok güzel bir kız olduğu için Andrew' inde Loren'den etkileniyor olup güzel bir aşk yaşayacaklarını düşünmüştüm.
Beni mi seviyorsun?
Evet Andrew uzun yıllardır seni seviyorum.
Nasıl beni seversin Loren.
Ne demek "nasıl beni seversin"?
Bak Andrew insanların seni sevmemesi ve kötü olduğunu söylemeleri umrumda değil. Ben sana aşığım ve hayatım son bulana kadar seni seveceğim.
Ah sen çok aptalsın Loren. İnsanlar beni sevmediği için kendimi sevmediğimi düşündün. Gerçekten çok aptalsın.
Ne demeye çalışıyorsun Andrew.
Hala anlamadın değil mi Loren?
Senin o çiçek dediğin , onlara bakarken gülümsediğin şeyler bana iğrenç geliyor.
Biri senin hoşlanmadığı bir davranışın olduğunu söylese günlerce düşünürsün. Ama benim umrumda olmaz. Biri seni sevdiğini söylese sen mutlu olursun. Bense sadece sevdiği kişi tarafından üzülsün diye beni sevdiğini söylediğine pişman ederim.
Andrew'in dediklerini duyduğumda kaşlarım çatıldı. Bu nasıl bir insandı böyle. Andrew tam bir şerefsizdi. Benim Loren'imi nasıl üzerdi? Gözlerimi tekrar televizyona diktim.
Sen neler diyorsun Andrew. Sen böyle biri değilsin. Sen benim aşık olduğum adam değilsin.
Dediğim gibi Loren çok aptalsın.
Ben sana neden aşık oldum ki Andrew? Sen iyi biri değilsin ve evet bir insanı hiç bir hatasını görmeyecek kadar çok sevmek aptallıksa ben aptalım.
Loren'in gözünden bir kaç damla yaş aktı. Akan yaşların dudaklarına değmesiyle kırılmış olduğunu anlayabileceğim bir şekilde Andrew'e baktı ve koşarak ordan uzaklaştı.
Bir kaç dakika sonra Loren tekrar göründü. Evi olduğunu anladığım bir apartmana girdi. Bir kaç saniye sonra kapıyı çarparak dairesine girdi. Üstündeki montu yere atıp odada daireler çizmeye başladı. Birden kafasını havaya kaldırıp "Yapalım mı?" dedi. Birden sırıtmasıyla gözlerimi yüzüne diktim. Bu sırıtmadan hoşlanmamıştım. Her ne yapacaksa eminim ki hiç iyi şeyler değildi. Evinin mutfağına doğru yürüyüp çekmeceleri karıştırdı. Tutup çıkarttığı bıçağı gördüğümde gözlerim açıldı. Amacı neydi bu kızın?
Yavaş adımlarla banyoya doğru yöneldi. Salondayken eline aldığı kağıt kalemi klozetin üstüne koydu.Bir kaç saniye aynaya baktı. Sırıttı ,kafasını salladı ve aynaya bir yumruk geçirdi. Aynaya geçirdiği yumrukla nefesimi tuttum. Aynanın kırık parçalarından birini avcunun içine alıp inceledi. Yavaşça sırıttı ve cebinden çıkardığı Andrew'in fotoğrafını yavaşça öptü. Bir kaç saniye fotoğrafı inceledikten sonra kafasını sallayıp elindeki fotoğrafı banyo dolabının kapağına sıkıştırdı. Getirdiği kağıt kalemi alıp bir şeyler yazmaya başladı. Yazma işini bitirdikten sonra ayağa kalkıp mutfaktan aldığı bıçağı koluna bastırarak odasına doğru kandan bir yol oluşturdu. Banyoya tekrar girip yere oturdu. Eline aldığı telefonundan Andre'e gelmesi gerektiğini yazan bir mesaj attı. Az önce aynadan aldığı parçayı bileklerine dürttü. Bastırmasıyla bileklerinden kan akmaya başlamıştı. Gözlerinin yavaşça kapandı. Loren o şerefsiz Andrew onu red etti diye hayatına son vermişti. Aniden evin kapısı çalındı. Andrew gelmişti. Evin dışındaki Andrew'in telaşlandığı belliydi. Bir kaç saniye sonra evin kapısı gürültüyle kırıldı. Andrew koşarak kan izlerinin bittiği yere, Loren'in odasına gitti. Orada bir şey bulamayınca tüm odaları gezdi. Banyonun kapısını açmasıyla gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Bir kaç adım atıp yere çöktü. Ellerini sevdiği kızın boynuna değdirdi. Teni buz gibiydi. Nabzı atıyordu.
Kendini sakinleştirip Loren'in ellerinin arasındaki kağıdı aldı.
Sana hayatımın sonuna kadar seni seveceğimi söylemiştim sevdiğim.
Andrew gördüklerinden sonra ağzından bir hıçkırık kaçırdı.
Andrew isterse geberseydi. Umrumda değildi. Loren'im onun yüzünden ölmüştü.
Andrew Loren'in yanına yaklaşıp Loren'in kafasını omzuna koydu. Başını kaldırdığında kendi fotoğrafıyla karşılaşmış. Loren sevdiği adamın fotoğrafına bakarak hayatına son vermişti.
Andrew'in gözlerinden yaşlar akmaya başladı.
B-ben böyle olsun istememiştim. Sadece bu dediklerime rağmen beni sevebilir misin diye merak etmiştim. Merakım bana çok ağır patladı Loren'im
Yerdeki bıçağı alıp tam kalbine sapladı. Ekranın kararmasıyla kollarımdaki ellerimi çektim. İkisi de ölmüştü. Bu film böyle bitmemeliydi. Arda'nın elini yanağıma değdirmesiyle gözlerimi saate çevirdim. 22.48 şu sn benim saatimdi. İstediğimi yapabilirdim. Arda'yı elinden tutup kaldırdım.
Arda bu evin terası var mı?
"Var güzelim çıkalım mı?"
Çıkacağız ama önce bir şey almam lazım.
"Alalım ne alacağız."
Bira var mı Arda.
"Var ama alamazsın."
Neden?
"Güzelim saçmalıyorsun bence."
Saçmalıyorum veya saçmalamıyorum. İçeceğim.
"İzin vermiyorum."
Vermen gerekmiyor saat 23.52. Yani benim saatim. İstediğimi yapacaksın.
"Tamam ama abartmayacaksın."
Tamam al gel terasa çıkıyoruz.
Arda'nın arkasından terasa çıktım. Yere oturup üstümüze terastaki battaniyeyi örttüm.
Arda sana bir şey anlatacağım ama yarın sabah unutacaksın.
"Anlat güzelim. Seni iyi hissettirecekse ne olursa olsun anlat."
Biramdan bir kaç yudum alıp anlatmaya başladım.
Arda ben birini seviyorum. Hemde çok uzun zamandır. Sekiz senedir. Çok küçükken onu sevmeye başladım. Gülümsediğinde içimde bir şeylerin hareketlendiğini hissettiğim gün farketmiştim. Başlarda çocukça bir duygu sanmıştım. Ama fark ettimki değilmiş. Gülümsediğinde ortaya çıkan gamzesinde hayat bulmuştum ben. Çok sevdim. Hemde her şeyden çok. Ama ben onu çok erken kaybettim. Yağızımı çok çabuk kaybettim. Yeşil gözlerinden huzur akardı onun. Ben çok kısa bir süre bakabildim o huzur akan gözlerine. 8 yaşımda kaybettim ben onu. Bugün onu kaybedişimin 11.yılı
Her 28 Şubatta ki gibi bugünde nefes aldığıma pişmanım. Keşke onu son bir kez görebilseydim.
"Güzelim bir şey diyeceğim ama sakin ol."
Dinliyorum.
Yağız Kaya yani onlarca yıl acısını çektiğin kişi benim.
EVETT 1746 KELİMELİK BİR BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. SİZCE BÖLÜM NASILDI?
BEĞENDİYSENİZ OY VERMEYİ UNUTMAYIN.
YAZARINIZDAN NOT :
28 ŞUBAT BENİM İÇİN GERÇEKTEN ÇOK KÖTÜ BİR GÜN. BİR SÜRE DÜŞÜNMEM GEREKİYOR O YÜZDEN YENİ BÖLÜMÜN NE ZAMAN GELECEĞİNİ BİLMİYORUM.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top