Kana Susama ❈

Imm, geç yüklendi. Üzgünüm. :/ Bölüm şarkısı : Within Temptation - Frozen ! :) Bu şarkı çok uyuyor.

Bir yüksekliğin, bir başıma olduğum

bir yüksekliğin en ucundayım.

İnemiyorum.

Yaşayamıyorum.

Ölemiyorum.

Tezer Özlü

Ağzımdaki suları püskürterek uyandım. Bana ne olmuştu ? Ne haldeydim ? Beni bu hale getirenlere lanetlerin en büyüğü gelsin. Onca zamandan sonra hapishanemden kurtulmuştum. Bağlı olduğum bağları kırmıştım. Sonunda bunu başarmıştım. Bağlı olduğum zamanlarda, sadece kıpırtılarımla Bavol'a olan hissimi belli etmiştim. Gözlerimi açtım ve karşımda Bavol'ı gördüm. Ölmeden önce bu yüzü görmüştüm. Kendimi kaybetmeden önce, yanımdaydı. Kendimi kaybettiğimde, hep onun varlığını arzulamıştım. Ona sarıldım ve öpüştük. Onun Alania'sı olduğumu göstermek istiyordum. Dudaklarımız ayrıldı ve birbirimize baktık.

" Geri döndüm ! Senin sayende geri döndüm ! " dedim ağlayarak.

Bavol " Sakin ol. Hepsi geçti." dedi ve bana sarıldı.

" Korktum. Çok korktum. Sensiz olacağımı bilmek, kendimi kaybedeceğimi bilmek ve bunun karşısında hiçbir şey yapacağımı bilmek beni çok korkuttu."

" Şimdi ben varım ve hiçbir şeyden korkmana gerek yok. Birlikte örgütümüzü yeniden canlandıracağız ve herkesin hakkettiği sonu yazacağız."

" Herkesin hakkettiği son mu ? "

" Evet, hayatım. Bu sefer bu hikayenin sonunu biz yazacağız. Herkes ne hak ediyorsa, onunla son bulacak."

" Bizim içinde geçerli mi ? "

" Evet, sevgili karıcığım. Bizim için nasıl bir son gerekiyorsa, öyle olacak. Şimdiden çalışmalara başladım. Sen uyurken, başladım."

" Ben uyurken mi ? "

" 1 haftadır uyuyorsun. Cris, normal olduğunu söyledi. Sonuçta güçlü bir büyüyü bozmakla uğraşıyorduk."

" Şimdi seninle birlikteyim ve çok mutluyum ! İstersen, her şeyi arkamızda bırakalım, gidelim. Sonuçta ben ölü bir prensesim ve sende ölüsün. Arkamızda şu an köylü kızı Alania'yı arayabilirler ama senin Bavol olduğunu unutuyorlar. Beraber saklanabiliriz ve ölünceye kadar mutlu oluruz. Tıpkı hayal ettiğimiz gibi."

" Ben bu yaşadıklarımdan şunu anladım. İnsan ne kadar hayal ederse, etsin o hayal ettiği şeyleri gerçekleştiremez. Pardon, toz pembe hayallerini gerçekleştiremez. Bu yüzden burada kalacağız ve gereken intikamı alacağım. Mutsuzluğun intikamını alacağım. "

" Bavol ! İntikam senin gözünde iyi bir şey olabilir ama mutlulukta getirmeyebilir."

" Sen ne dersen de, Alania umurumda değil. Planımı yaptım. Örümcek ağımı ördüm ve kurbanlarımı ağıma düşüreceğim. Unuttun mu ? Ben bir katilim ve kan dökmek, benim mutluluğum."

" Katil olabilirsin ama her şeyden önce, benim kocamsın ve senin iyiliğini düşünüyorum." dedim ve ayağa kalktı.

" Benim iyiliğim kan dökmek ! Kan dökmeyeceğince, kendi kötülüğümü buluyorum. Şimdi kan dökeceğim ve huzur bulacağım. Döktüğüm kanlarda yıkanacağım, sonumu getirmek isteyenlerin kafataslarında en nadide şarapları içeceğim. Böyle bir huzuru nerede bulabilirim ? " dedi ve güldü.

" Kalbini bunlarla kirletme ! Sen bu değilsin, Bavol. "

" Belki de gerçek Bavol'ı senden saklamışımdır. İtiraz istemiyorum. Sen benim karımsın ve yanımda olacaksın. Bu yapacaklarımın hepsi bizim iyiliğimiz için."

" Bildiğini yap. Sana itiraz edersem, sadece kendim üzüleceğim. "

" Alania, bundan sonra bizim karanlık devrimimiz başlıyor ve bunu kimse durduramayacak. Bedeli ne olursa, olsun bunu yapacağım." dedi ve odamdan çıktı.

Derin bir nefes aldım ve elimi kalbimin üstüne koydum. Hançer yarası sızlıyordu. Nedenini bilmiyordum. Sanırsam, Bavol'ın bu sözleri kalbime ağır gelmişti. İntikam istiyordu. Ağır bir intikamdı. Kalbi sertleşmişti. Bir zamanlar azda olsa, yumuşattığım kalbi sertleşmişti. Kaskatı kesilmişti ve onu yumuşatacak tek şeyin kan olduğuna inanıyordu. Kan banyosu yapmak istiyordu. Bavol'ın gerçek yüzü bu muydu ?

Ayağa kalktım ve odama baktım. Örgütteki odam aynıydı. Tıpkı hatırladığım gibiydi. Dolabımdan kendime siyah dövüş kıyafetlerimi seçtim ve giydim. Tuvalet masamda, Bavol'ın benim için aldığı gümüş, siyah güllü yüzüğü buldum. Parmağıma geçirdim. Sonuçta onun ait olduğu yer orasıydı. Hafif bir makyaj yaptım. Saçlarımı topuz olarak topladım. Hazırdım. Belime kılıcımı yerleştirdim ve odadan çıktım. Aşağıya indiğimde, Bavol gülüyordu. Zafer haberi almış gibiydi.

Bavol " Halkın hafızasını yavaşça geri getirmek iyi fikirdi, Sherman. Şimdi etrafta benim yaşadığım ve Alania ile aşk yaşamış olabileceğim sarayı nasıl sinirlendirecek ? "

Sherman " Kral bu haberlerden sinir krizi geçirmiş. Sizin yaşadığınız dedikodusu, ayrıca Prenses'in sizin yanınızda olabileceği konuşulması onu eskisinden bile huysuz yapmış."

Yogov " Sonuçta gerçekten kızı burada. Halk şimdiden huysuzlanmaya başladı. Onlarında hafızaları geri geldi. Alania ve Bavol aşkı, onların efsanesiydi." dedi ve aşağı indim.

Beni görünce, gülümsediler. Bavol'ın yanına oturdum.

Yogov " Kraliçenin dönüşü. "

Sherman " Prenses, geri döndüğünüze çok sevindim."

" Bende çok sevindim." dedim ve benim için doldurulan şarabı yudumladım.

Baharatlıydı. Keskin bir kokusu vardı ama ağızlara layıktı.

Bavol " Senin için, yeni çıkardım. Tadını sevdin mi ? "

" Fazlasıyla güzel." dedim.

Yogov " Uyanman sayesinde bu eşsiz şarabı tadıyoruz. İddia edildiğine göre, binbir cadıların gözyaşları ve bir damlacık kanları varmış. Bu kan, şaraba lezzetini verirmiş."

" Kan mı ? "

Sherman " Korkmayın ! Çok ama çok hafif. Bu bizi vampir yapmaz."

" Yine de, ben bu şarabı beğendim. İnanamıyorum ! Kan aromalı bir şarabı beğendim." dedim ve bardağı bıraktım.

Bavol " Sakin ol. Abartacak bir şey yok. Zaten çok ama çok az bir şey var. Criskow'un kimi içkileri böyle. Sarayda bile var. "

" Ben içmek istemiyorum." dedim ve kalkıp, dışarı çıktım.

Binadan dışarı çıktım. Dövüş alanına geldim. Etrafta kimsecikler yoktu. Güneş tepedeydi. Tahta kılıcı aldım ve kendi kendime çalışmaya başladım. Aklım karışıktı. Bavol ile konuştuğumuzdaki lafları aklımda çıkmıyordu. Belki de bu yüzden o şarabı içememiştim. Normalde dediği gibi o tarz şaraplar yaygındı ve içiliyordu. Bende birkaç defa içmiştim. O anda içerken aklıma babam ve Symon gelmişti. Bu yüzden içmek istememiştim. Kan banyosu yapan Bavol'ı düşünemiyordum. Bu durum canımı sıkıyordu. Çünkü bu konu hakkında hiç iyi şeyler aklıma gelmiyordu. Kafataslarında şarap içmek ! Bu cümle bile iliklerime kadar karanlığı hissetmeme sebepti. Bavol'ın bu korkutucu yanı, beni korkutuyordu. Önlemek istiyor muydum ? Eğer ona zarar gelecekse, evet. Ama ne yapabilirdim ki? Kendimi feda edebilirdim. Bavol için bunu gözümü kırpmadan yapardım. Feda etmek. Kulağa çok hoş geliyordu.

Akşam üstüne kadar çalıştıktan sonra konağa girdim. Salonda erkekler yoktu. Görevli askere yemeğimi odama getirmelerini söyledim. Kıyafetlerimi çıkardım ve banyoya girdim. Orada duş aldım. Siyah düz elbisemi giydim. Saçlarımı kuruttum. Kapımın önündeki yemeğimi yedim ve yine aynı yere bıraktım. Şimdi, ne yapabilirdim ki ? Kitap olsa iyi olurdu. Diğer odalarda bulabilir miydim ? Kapımdan çıktım ve Bavol'ın odasına girdim. Hatırladığım kadarıyla gizli bir kütüphanesi vardı. Oradan bir kitap aldım ve odama döndüm. Yatağıma oturup, kitabı okumaya başladım. Kimi kısımların altı çizilmişti. Bu çizdikleri, kitabın hep ilgi çekici noktasıydı. Benim için en ilgi çekici noktası vardı.

" Hayat, bazen acımasız davranmamızı gerektirir. Kaderin cilvesi ile bunu yaparız. Sevdiklerimizi umursamadan acımasızlaşırız. Bu acımasızlıkta kör oluruz ve tek tek elimizdekileri feda ederiz. Bir bakarız, yalnız kalmışız. Bu yalnızlıkta ise, kadere küfrederek çürürüz." yazıyordu.

Bavol'a uyan bir cümleydi. Başka cümlelerde vardı.

" Kurbanın bakışları kadar, katilin eline de bakılmalı. Orada yaptığı işi isteyerek mi, istemeyerek mi yaptığı anlaşılır. Kurbanın masumluğu kadar, katilin kötülüğü de önemlidir. Sonuçta her insanın içinde bir kötülük vardır. Katiller bunun hepsi çıkaran kişiler değildir."

Katillerin kötülüğü mü ? Bavol neler okumaya başlamıştı ? Kitabı gece yarısına kadar okudum.  Kitabı yatağımın baş ucuna bıraktım ve kapım açıldı. Uykulu gözlerle Bavol'ın geldiğini gördüm.

Bavol " Kitap okuyorsun."

" Canım sıkıldı." dedim.

" Şarap olayından dolayı kızgın mısın ? "

" Hayır, değilim." dedim ve yanıma oturdu.

" İyi, o zaman. Anlaşılan söylediklerim seni baya etkilemiş."

" Hayır."

" Alania, seni tanıyorum. Bu söylediklerimden korkma. Gerçekleşecekler, evet ama korkma. Sana asla zarar vermem."

" Bana zarar vermezsin, biliyorum. Tek korkum kendine zarar verecek olman ! Bundan çok korkuyorum."

" Ben asla ama asla kendime zarar vermem."

" Bavol, seni bir kez kaybettim. İkinci defa kaybetmek istemiyorum. Anla beni ! "

" Korkuların boşuna. Yeniden benim yanımda olmaya şükredeceğine korkular içindesin."

" Bebeğimizi kaybettiğim gibi, senide kaybetmek istemiyorum. O zaman deliririm, yok olurum."

" Sakin ol ve yapacaklarıma odaklan. Bundan sonra ikimizin mutlu olacağını düşün. Düşmanlarımızın da kan kusacağını düşün."

" Endişeleniyorum." diye fısıldadım.

" Endişeni dağıtabilirim."

" Nasıl ? "

" İşte böyle. Aşkın gücünü hissederek, tüm karanlık duyguların dağılacağını sen öğretmiştin. Unuttun mu ? " dedi ve dudaklarıma yapıştı.

Ondan ayrılamadım. Kollarımı boynuma dolayarak kendime çektim. Dediğini anlamıştım ve gerisi çorap söküğü gibi gelmişti. Onu özlemiştim. Onun kendisine has kokusunu özlemiştim. Ben onundum ama korkuyordum. Geleceğin bize yapacaklarından korkuyordum. İlkine göre daha kötü şeyler yaşayacakmışız geliyordu. Bu hislerden kurtulamıyordum. Sanırsam, bu hisler geçmişimin mirasıydı.

Kraliçe dönmüştü ama Kral kana susamıştı. Bu kanı kimden bulacaktı ? Kimlerin kanını akıtacaktı ? Bunu tahmin etmemek zor değildi.  

----

Bavol neler yapabilir ? :)

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top