Kalp ❈ ( FİNAL)
İşte final. Multimedya çok uyuyor. Lütfen bakın. bölüm şarkısı : Maroon 5 - She Will Be Loved.
İyi okumalar.
"Odamda günlerdir yalnızım, ziyanı yok dünyada da yıllarca yalnız değil miydim?" — Günceler / Franz Kafka
1 haftadır buradaydık. Uzun yıllar gibi gözüken bir hafta. Yine de sabırla katlanıyordum. Elbette bu sabrımın ödüllendirilecekti. Kalbim bu işkencenin yakında biteceğini ve mutlu olacağımı söylüyordu. Buna inanıyordum. 1 hafta boyunca, psikolojik işkencelere maruz kalmıştım. Bavol ile zina yaptığım gibi saçmalıkları kabul etmem içindi. Kabul etmediğim en sonunda idamıma karar verilmişti. Kabul etseydim, sürgün adasına gönderilecektim. Bavol da aynı işkencelere maruz kalıyordu ama dayanıklıydı. Zaten direk öldürülecekti. Cristalyn sayesinde oğluma tüm hikayeyi anlattığım mektup yazmıştım. Böylece oğlum her şeyi öğrenecekti ve annesinin masumiyetini kanıtlayacaktı. Drakon'ım, annesini ve babasını asla unutmayacaktı. Gözlerimi açtım ve dizlerinde yattığım Bavol'ın yüzünü gördüm. Meleksi yüzü bana gülümsüyordu. Yüzüne dokundum ve yavaşça beni öptü.
Bavol " Uykunda sürekli konuştun. Bu işkencelere o kadar dayanıklı değilsin."
" Ne dedim ? " dedim.
" Beni defalarca sevdiğini söyledin.Oğlumuzun adını bağırdın. Ağladın. Bir an uyumadığını sandım."
" Gerçekten kendimi kaybediyorum. Eskiden böyle değildim."
" Aşkım, her şey bu gece son bulacak."
" Bu gece idam edilmeyeceğiz ! Yarın halkın gözü önünde öldürüleceğiz. Seni balta ile boynunu kesecekler. Benim kraliyet kanımdan dolayı zehir içerecekler. Ne kadar hoş değil mi ? "
" Alania, seni benim dışımda kimse ama kimse öldüremez. Yeminim var. Seni bir tek ben öldürebilirim. "
" Katilimin sen olmanı çok isterim. Böylece huzurlu ölmüş olurum."
" Benim gibi bir adamı sadece ağlatabilirsin. Lanet olsun ki, benim tek zayıf noktam sensin."
" Şeytan'ın göz yaşları."
" Evet, Şeytan'ın göz yaşları sadece onu cehenneminde işkence eden meleği için akar."
" Ben seni bir Şeytan olarak görmüyorum. Sen benim gözümde yeterince sevgiye doyamayan küçük bir çocuktun. Bu yüzden hırçınlık yaptın ve kan döktün. Benimle beraber aç olduğun sevgiye biraz doyabildin."
" Hırçın küçük bir çocuk, öyle mi ? Aslında doğru diyebilirim."
" Oğlumuzun da, hırçın küçük bir çocuk olmaması için onu yeterince sevgiye doyurdum. Keşke daha fazlasına yapabilseydim."
" O, güçlü bir çocuk. Her zaman dikkatli olacak. " dedi ve kapımıza iki asker geldi.
Aslında asker değillerdi. Bir çeşit siyah savaşçı kıyafetleri giyen adamlardı. Önde iki kişi vardı ve ellerinde bir torba vardı. Kapıyı açtılar içeri girmişlerdi. Bavol, hemen ayağa kalkmış ve beni arkasına almıştı. Kılıcı olmasa bile, bizi savunacaktı.
Bavol " Yüzlerinizdeki maskeleri çıkarın. " dedi ve karşımızda Yogov ve Sherman çıktı.
Onları tekrar gördüğüme çok sevinmiştim. Her şeye rağmen, buradaydılar ve bizim yanımızdaydılar. Ah, şu an mutluluktan ağlayabilirdim.
Yogov " Şu elimizdeki torbadan çabuk giyinin. Fazla zamanımız yok."
Sherman " Bavol, istediğin beyaz elbiseyi bulduk."
Bavol " Arkanızı dönün ve Lani rahat giyinsin. " dedi ve onlarda gülerek arkalarını döndüler.
Ben ise, torbadan benim için olan beyaz elbise çıkardım. Askılıydı. Bacak kısımlarımda yırtmaçlar vardı. Ayrıca içinde çıkan tacı da saçlarımın arasına yerleştirdim. Taç, beni etkilemişti. Beyaz güllerdi ve rüyamdaki gibi uçları kanla kırmızılaşmış gibiydi. Ben giyinince, Bavol da hızla giyinmişti. Eskisi gibi siyahlara bürünmüştü. Beni görünce, gülümsedi.
Bavol " Çok güzelsin."
" Hayır, değilim. Sadece senin gözünde güzel gözüken, bir ucubeyim." dedim ve sarıldım.
Sımsıkı bir sarılmaydı. Duygularımızı böyle safça iletebilirdik. Onun bana olan aşkını böyle hissedebilirdim. Yüzüne baktım ve dudaklarını yavaşça, doya doya öptüm. Bir daha rahatça öpemeyebilirdim. Yogov'un öksürmesi ile ayrıldık. Ona, utangaç bir şekilde gülümsedim. Sherman Bavol'a kılıcını vermişti.
Yogov " Bavol, şimdi saraydan ayrılmamız lazım. Bizi saraydan çıkaracak kadar askerimiz var. "
" Drakon'ı görmek istiyorum. Son defa onun yüzünü görmek, sesini duymak ve kollarıma almak istiyorum." dedim.
Bavol " Alania'yı duydunuz. O ne istiyorsa, o olacak."
Sherman " Beni takip edin. Prenses, oğlunuz Cristalyn ile birlikte tapınakta. Symon bu baskın sonucu onların orada olmasına ve savaşçı rahibelerin onları korumasını emretti. Şimdi oraya gideceğiz. Kestirme bir çıkış biliyorum." dedi ve onun peşinden gittik.
Dediğini yapmıştı ve kestirme çıkışından bizi çıkarmıştı. Burada asker yoktu. Sarayın askerlerinin olmaması iyi bir şeydi. En azından yolumuzda bir engel yoktu. Koşarak tapınağa geldik. Savaşçı rahibeler, etrafı sarmıştı.
Bavol " Bence zihinsel olarak bizi görünmez kılıp, içeri girebiliriz."
" Bavol ! Onlar rahibe, unuttun mu ? Bizi fark edemezler mi ? " dedim.
" Aşkım, sen sanırım benim annemin en güçlü baş rahibe olduğunu unuttun. Biz içeri gireceğiz ve onların ruhu duymayacak. İçeride sadece Cristalyn ve Drakon var. Şimdi herkes zihnindekileri boşaltsın ve güzel şeyler düşünün. Gereksiz yere kötü şeyler düşünürseniz, kontrolde zorlanırım."dedi ve hepimiz kafalarımızı sallayarak onu onayladık.
Rahibelerin ruhları duymadan, içeri girebilmiştik. Bunun bu kadar kolay olmasına çok şaşırmıştım. Acaba oğlumda babası gibi böyle güçleri mi olacaktı ? Evet, onun gibi güçleri olacaktı. İçeri girdiğimizde oğlum ve Cristalyn beyaz bir koltukta oturmuş ve kitap okuyorlardı. Cristalyn, bizi görmüş ve çığlık atmamak için eliyle ağzını kapatmıştı. Drakon ise, beni gördüğü gibi koşmuş ve bana sarılmıştı. Bende ona sarıldım ve doya doya öptüm.
Yogov " Sessiz ol, Cris. Sessiz ol ve başımıza bela açma."
Cristalyn " Her yer sizi arıyor, Yogov ve Bavol ile Lani'yi hapisten çıkarıp, başka yere götüreceklerdi."
Bavol "Çok kalmayacağız. Sadece oğlumuzu son defa görmek istedik."
" Drakon, aşkım, nasılsın ? " dedim.
Drakon " Güçlü durmaya çalışıyorum, anne. Tıpkı bana öğrettiğin gibi."
" Senden bundan sonrası içinde güçlü olmak zorundasın. Seni bir daha ne zaman görürüm, bilmiyorum. Lütfen, güçlü ol. Ben her zaman yanında olacağım. Kalbimdeyim bir tanem. Bir tek orada, kimse bize karışmaz. Bunu asla unutma. Beni aradığın vakit kalbine bak. Ben, kalbindeki fısıltı olarak sana eşlik edeceğim." dedim ve oğlumu öptüm.
Drakon " Söz veriyorum. Seni ve babamı asla ama asla unutmayacağım. Sizi aradığım vakit, kalbime bakacağım." dedi göz yaşları yanaklarından süzülürken.
Bavol " Evlat, sana babalık yapamamış olabilirim ama şunu bil ki, bende en az seni annen kadar seviyorum. Lütfen, biz olmadan yoluna devam et. Bizim başlattığımız bu yolu devam et." dedi ve oğlumuza sarıldı.
Yogov " Biz at getirelim. Siz burada kalın." dedi ve Sherman ile arka kapıdan çıktılar.
Cristalyn " Alania, kendinize dikkat edin. Sonuçta bir kaçak olarak, yaşamak çok zor."
" Biliyorum. Ama Drakon kral olunca, annesi saraya geri dönecek. Benim oğlum bunu yapacak." dedim gülerek fakat Bavol benim dediğimi onaylamaması canımı sıkmıştı.
Ardından atımız gelmişti. Ön bahçeye çıktık. Savaşçı rahibeler bizi gördüğü gibi bayılmaları bir olmuştu. Anlaşılan Cristalyn sihrini konuşturmuştu. Onun bu kadar güçlü olmasını seviyordum.
Cristalyn " Sanırım, veda zamanı."
" Ne yazık ki." dedim ve sarıldık.
" Lütfen, oğluma benim yerime annelik yap. Tamam mı ? " dedim.
" Söz veriyorum. Ona, annelik yapacağım ve senin gibi yol göstereceğim. Sende lütfen kendine dikkat et. Başında sürekli bir bela var ve bundan çok korkuyorum."" Bende söz veriyorum. Kendime dikkat edeceğim." dedim ve ayrıldık.
Cristalyn ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Bavol ise, donuk bakışlarla bize bakıyordu. Ardından Oxton ve bir grup asker gelmişti. Bizi görünce şok olmuşlardı. Oxton'ın yüzü öfkeden kızarmıştı.
Oxton " Meşhur hainlerimiz buradaymış. Hemen Baş Rahibe ve Veliaht'ı koruyun ve hainleri tutuklayın."
Bavol " Bizi şu an öldüremeyeceksin. Yogov, son defa emir veriyorum. Arkamızı kolla." dedi ve Bavol beni ata bindirdi.
Ardından kendisi atına yerleşti ve beraber ormana daldık. Gecenin karanlığı üzerimize çökmüştü. Bavol, ilk kaçışımızdaki hızlı kullanmıyordu. Kontrollü ve rahattı. Sanki, ikimiz beraber at gezisine çıkmıştık. Açıkçası onun bu kadar sakin olması beni ürkütüyordu. Acaba Bavol'ın aklında başka bir plan mı vardı ? Bunu bilmek istiyordum. Ona göre bir planım olurdu. Ya da benim karşı çıkabileceğim bir şey miydi ? Evet, kesinlikle öyle olmalıydı. Hikayemizin başladığı uçuruma gelmiştik. Burası gece daha güzeldi. Attan indim. Bavol ise, atı ağaca bağlamıştı. İkimizde yumuşak çimlere oturduk. Kafamı, onun omzuna yasladım.
" Neden gitmiyoruz ? " dedim.
Bavol " Hayatımızın en uzun gecesini burada geçirelim istedim. Son defa burada Güneş'in doğuşunu izleyelim."
" Sonra beraber gideriz. Yeni geleceğimize değil mi ? "
" Yeni bir gelecek mi ? Evet, yeni bir gelecek. Çok uzak değil. Hatta çok yakın."
" Bavol, beni korkutuyorsun. Delirdin mi ? "
" Delirmiş olabilirim ama beni sakin tutan sensin."
" Gerçekten delirmişsin."
" Beni delirten sensin, aşkım. "
" Hadi, gidelim. Güneş'in doğuşunu ilerde tekrardan döndüğümüzde izleriz."
" İzleyemeyebiliriz. Elimizde bir şans varken, bunu değerlendirelim. Şu an Güneş'in doğuşunu izlemek istiyorum."
" Bavol, bu kadar sakinliğin beni korkutuyor."
" Şimdi sus ve Güneş'in doğuşunu izle." dedi ve korkudan dediğini yaptım.
Güneş'in doğuşunu izlemiştik. Güneş doğmuş ve Bavol beni öpmüştü. Doya doya, tutkulu bir şekilde dudaklarımın tadına bakmıştı. Sanki son defa yapıyordu. Ardından yüzüme bakmıştı. Yüzümü ezberliyordu. Tüm hatlarını, çizgilerini ezberliyordu. Yüzümü ilk defa görmüş gibi bakıyordu.
Bavol " Birazdan her şey bitecek."
" Bavol, ne bitecek ? " dedim korkarak.
" Sana yeminimden bahsetmiştim. Birazdan burada olacaklar ve ben onu gerçekleştireceğim. "
" Yemin mi ? Bavol, beni korkutuyorsun ! " dedim ve Oxton ile Symon geldi.
Onların gelmesi Bavol'ı gülümsetmişti. Alaycıydı. Oxton, ikimize bakıyordu. Symon ise, benim yaşadığımı görünce rahatlamış gibiydi. Bavol, ikimizi ayağa kaldırdı. Oxton ve Symon'a gülümsedi.
Bavol " Sadece ikiniz misiniz ? "
Symon " Evet. Ne olacak ? Oxton'a düşünce yolu ile teslim olacağınızı söylemişsin."
" Bavol ! Ne saçmalıyor bunlar ? Hani kaçacaktık ? Düşmanlarımızı neden çağırdın ? " dedim dehşete düşmüş bir şekilde.
Bavol ise, bana gülümsedi ve kılıcını çıkardı. Ardından tutma sapını çıkardı. Kılıç birden iki ucu keskin uzun bir kılıca dönüşmüştü. Bavol, onu ortasından tutmuştu ve eli kesilmişti. Eli kanıyordu ama umursamıyordu.
Bavol " Bu benim örgütteki ilk kılıcım. Babamdan kalma. Bu kılıcın özelliği, iki ucunun keskin olması. Nedenini birazdan öğreneceksin, aşkım."
" Neden ? " dedim.
" İki kişinin tek kılıçla intihar edebilmesi için." dedi ve kılıcın keskin ucunu bana sapladı.
Diğer ucunu ise, kendine saplamıştı. İkimizde aynı kılıçtaydık. Bavol, beni kendine çekti ve sarıldık. Kılıcın acısını derinden hissediyordum. Kalbimden saplamıştı. Bu sefer kesindi. Bavol'ın planı buydu. Bir kaçış değildi. Kesin bir sondu.
Bavol " Be beni af af fet, La lani. "
" Af af ediyorum. Keş keş ke ba bana deseydin." dedim nefes nefese.
" Karşı çı çıkardın. "
" Şu şu an, en mut mutlu an anım."
" Bir daha gelirsek, be benim olur musun ? Tek tekrardan, buluş-sun ruh ruhlarımız."
" E evet. Tek tekrardan buluşacağız."
"Seni seviyorum, A-Alania."
" Bende en ba başından be beri seni sev seviyorum." dedim ve bedenlerimizden ayrıldık.
Ardımdan baktığımda iki bedenin boş çuval gibi yığıldığını gördüm. İkisi de huzurluydu. Bu yaşamda gülememişlerdi. Bu sefer kesin ölmüştüm. Bir daha geri dönme şansım yoktu. Şimdi sonsuzluğa açılma zamanıydı. Belki tekrardan yaşardım. O zaman yine Bavol'ı bulacağıma emindim.
Drakon ( 10 yıl sonra )
Genç kral tahta çıkalı 5 yıl olmuştu. Şu an 20 yaşındaydı ve kraldı. Kıvırcık saçları, kirli sakalı ve mavi gözleri ile derin düşünceler içindeydi. Elinde annesi Alania'nın mektubu vardı. Kral olduğu 15. yaş gününde hevesle okumuştu. Tüm hikayeyi öğrenmek, onun en büyük arzusuydu. Hikayeyi, mektuptan ve şahit olanlardan öğrenince canı çok acımıştı. Annesi ve babası, hiç bir şekilde mutlu olamamışlardı. Son çare babası, annesini kendisi ile beraber öldürmüştü. Belki de böyle huzurlu olmuşlardı diye düşünüyordu. Babasının karanlık katil yanı, son anda bile kendini göstermişti ve sevdiği kadını huzur bulması için kendisiyle beraber öldürmüştü. İlk başta annesini öldürdüğü için kızmıştı ama sonradan affetmişti. Eğer öyle yapmasaydı, daha çok acı çekeceklerdi. Zaten kısacık yaşamlarında, yeterince acı çekmemişler miydi ? Neden bunu uzatsalardı ki ?
Cesetlerini ilk gördüğü an hala gözünün önündeydi.Annesi, bembeyazdı ama yüzündeki ifade huzurluydu. Hatta gülümsüyor denilebilirdi. Giydiği beyaz elbise ise, kırmıza dönüşmüştü. Başındaki tacını ve yüzüğünü hatıra olarak almıştı. Babasının yüzü de, huzurluydu. Hem de annesinden daha huzurlu gibiydi. Babasının da yüzüğünü almış ve takmıştı. Bir daha çıkarmayacak ve herkese onların çocuğu olduğunu haykıracaktı. Buna yemin etmişti. Kimse annesini ve babasını unutmayacaktı. Onların masumluğunu kanıtlayacaktı ve kanıtlamıştı da. Artık herkes onların masum olduğunu düşünüyordu. Kadere kurban edilmiş masum aşıklardı.
Annesinin mektubuna baktı. Güzel bir el yazısıyla yazılmıştı. Bir de, göz yaşları eklenmişi. Annesinin onun için son defa akıttığı göz yaşlarıydı.
" Drakon, canım, Bavol'ımdan parçam.Zindandayım ama hiç korkmuyorum. Baban yanımda. Onun varlığı benim korkumu yatıştırıyor. Güçlü olmamı sağlayan o ve sen. İkiniz yanımda olunca, yenilmezim ama siz yoksanız zavallının tekiyim. Sana verdiğim sözü, yüz yüze gerçekleştiremeyeceğim. Cristalyn'den gizlice mektup yazmak istediğimi söyledim ve şu an acelede olsa yazıyorum. Tüm hikayeyi benim ağzımdan duy. Başkasından duyarsan, yanlış olabilir. Bu hayatı ben yaşadım ve en güzel ben anlatabilirim. Lütfen, 15. yaş gününde oku. Annen olarak son isteğim.
Ah, nerede başlamalıyım ki ? Tüm olayın başlama sebebi Symon'ın ölü olduğunu öğrenmemle başlamıştı. Onun ölü olduğunu düşündükçe, kahroluyordum ve intihar etmeye karar vermiştim. Uçuruma gitmiş ve kendimi atacakken bir ses duymuştum. Beni tekrardan hayata bağlayacak olan ses. İşte o sesin sahibi baban, Bavol'dı. İlk görüşte aşk değildi ama en az onun kadar güçlü bir aşktı. Ardından onun teklifi ile ondan güçlü olma dersleri almaya başladım. Benden, farklı bir Alania yarattı. Ya da gerçek Alania'yı babanla buldum. Onunla birçok olay yaşadık. Evlendik, ertesi gün abini düşürdüm, babanı annesi ile barıştırdım, kaç defa ölümün kıyısından döndük, birbirimizi kaybettik ve sen doğdun. Ama artık her şey son bulacak. Babanla ben, mutlu olacağımız yeni bir yere yelken açıyoruz. Orada kimse bize karışamayacak. Keşke seni de yanımıza alabilseydik ama olmuyor. Senin hikayen yeni başlayacak ve eminim bir gün yine bulaşacağız.
Seni doğurduğum gün, bir ejderha doğurduğumu düşündüm. Öyle zordu ki! O an, senin babana benzediğini anladım. Sen gerçekten babanın oğlusun. Ondan birçok özellik taşıyorsun. Kılıcı kullanışın, gülüşün, olaylara bakış açın onun gibi. Babanın olmadığı yıllarda, onda seni görüyordum ve bu beni bazen kahrediyordu. Babanı seviyordum. Ondan nefret ettiğimi düşündüğüm an bile ona deli gibi aşıktım. Saraya geldiğinde, ondan uzak duracağımı ve seni ondan koruyacağım diye ettiğim yeminlerimi bozdum. Belki yeminlerini bozan bir günahkar olarak başıma bunlar geldi.
Şunu bil ki, her şeye rağmen mutlu bir hayat yaşadım. Yine olsa, yine yapardım. Şu hayatta asla pişman olmadım. Sende asla pişman olma. Pişman olursan, hayatını yaşayamazsın. Mektubumun bitmesi gerek. Çünkü vaktim daralıyor. Güçlü ol ve herkese Bavol ile Alania'nın oğlu olduğunu kanıtla. Sen bunu yapacak güçtesin. Lütfen, beni, babanı ve hikayemizi unutma !
Bir zamanların Prenses Alania'sı.
Bavol'ın sonsuza dek ve her zaman eşi,sevgilisi."
Bu mektubu her okuduğunda içi eziliyordu. Kalbi ise, acı bir şekilde haykırıyordu. Şunu biliyordu ki, annesini ve babasını kalbinde bulacaktı. Annesinin ona son sözleri bu olmuştu.Hala ona sarılmak, kokusunu içine çekmek isterdi. Yanaklarından akan yaşları sildi. Sonuçta bir kraldı ve yaşları gözükmemeliydi.
Kapısı açıldı ve içeri Yogov girdi. Onu korumak üzere oluşturulan askerlerin komutanıydı. Buz gibi bakışları vardı. Düşünceleri de, kendisi gibi buz gibiydi. Babasından aldığı yeteneği seviyordu. Karşısındakinin hamlesini biliyor ve ona göre hamle yapıyordu. Yogov da, onun babası gibi olduğunu söylüyordu. Babası da, örgütü yönetirken öyle yaparmış. Bunu duyduğu an gizli gizli sevinmişti.Çünkü Bavol'ı yakından tanımak istiyordu ve onun gibi korkulan biri olmak istiyordu.
Yogov ve Sherman ikilisini ayrı ayrı bölümlere vermişti. Sherman, Oxton'ın yerini almıştı ve baş danışmanıydı. Zamanında annesine hizmet eden bu adam, aynı şekilde kendisine hizmet ediyordu. Oxton'ın yok oluşunu birlikte planlamışlardı. Onu sürgüne göndermişti ve ardından gizlice zehirleyip, ortadan kaldırmıştı. Bundan pişman olmamıştı. O adam, annesine iftira atmasaydı şu an yanında ve birlikte olacaklardı. Fakat kaderin oyunuyla yoktu.
Yogov " Majesteleri, benden annenizin mezarına gideceğinizi hatırlatmamı istediniz. Unuttunuz mu ? Ayrıca baş rahibe Cristalyn isteğiniz üzere annenizin en sevdiği beyaz gülleri ektirdi."
Drakon " İyi. Şimdi mezara gitmeliyim. Annem ve babam, beni orada bekliyorlar." dedi ve hızlı adımlarla odadan ayrıldı.
Annesi ve babasının mezarına gelmişti. Tapınağın hemen yan tarafına özel bir bölüm yapılmıştı. Dedesi istemişti. İkisi de yan yana uyuyorlardı. Üstlerinde onların çizilmiş resimleri vardı. Etraftaki tütsü kokuları onu rahatlattı. Bir an kendini rahatlamış hissetti. Ne zaman kafası karmaşık olsa, buraya gelirdi. Resimlere baktı. Ne kadar güzel çizilmişlerdi ! Üstelik gerçek hallerindeki gibiydi. Annesine baktı. En sevdiği renk olan maviler içindeydi. Mavi gözleri, uzun kahve rengi saçları ile hafifçe gülümsüyordu. Babası ise kıvırcık koyu saçları, delici koyu bakışları ile bakıyordu. Acaba şu an huzur içinde midirler, diye düşünmüştü. Cevap basitti. Evet !
Arkasındaki kapı açıldı ve içeri Symon girdi. Onu burada görmesine şaşırmadı. Her gün mutlaka gelirdi ve annesinin çok sevdiği çiçekleri mezarının başına koyardı. Drakon, asla Symon'a kızmadı. Sonuçta onunki de kalpti. O da hata yapabilirdi. Zaten cezasını sevdiği kadını kaybederek ödüyordu. Hem Symon, Drakon'ı koruyordu. Drakon bunu neden yaptığını sorduğunda, Symon bunu annesinin isteğini söylemişti. Symon, onu öz oğlu gibi görüyordu.
Symon " Majesteleri, sizi burada beklemiyordum."
Drakon " Senin gibi ben de özlüyorum, baba. Ne zaman ona ihtiyaç duysam, soluğu burada alıyorum."
" Emin ol, herkes ona ihtiyaç duyuyor. Gülüşü, bakışı, yürüyüşü hayat dolu olan bir kadının kaybını kabullenmek, çok zor."
" Seninle küstü."
" Evet, benimle küs öldü. Beni affetmesi için, seninle ilgilenmemi istiyordu."
" Onun affı için mi, benimle ilgileniyorsun ? "
" Hayır. Seni oğlum olarak görüyorum. "
" Şaka yaptım, az sakin ol."
" Bavol'a benziyorsun. Ne zaman ciddi, ne zaman şakacı tavrın belli olmuyor. İstersen beraber o meşhur uçuruma gidelim."
" Elbette. " dedi ve ikisi dışarı çıktılar.
Atlara bindiler ve hızla gittiler. Drakon, o yeri defalarca görmüştü. Hikayenin başladığı ve bittiği yerdi orası. Kalbi acıyordu. Atlarından indiler ve o geniş manzaraya baktılar.
Symon " Burada gözümün önünde öldü. Belki Bavol beni de, çağırarak ceza vermişti."
Drakon " Burası uğursuz bir yer. "
" Eğer burada annen ve baban karşılaşmasaydı, sen olmazdın."
" Tüm hikaye burada başladı ve bitti. Dolu doluydu. Sonu mutlu bitmese de, ben her zaman onların şu an huzurlu olduklarına inanıyorum."
"Belki de kendilerine göre mutlu bitmiştir. Bundan sonra annenin istediği gibi başarılı olacaksın. Şu an bile başarılısın ama daha fazlasını yap."
"Elbette. Onların hikayesi mutlu bitemedi ama benim hikayem mutlu bitecek." dedi ve annesi ile babasının öldüğü yere baktı.
Bir an orada iki kişi belirmişti. Bir erkek ve bir kadındı. Erkek siyahlar içindeydi. Kıvırcık saçları, sert yüzü vardı. Yanındaki kadını, kendine çekmişti ve Drakon'a bakıyordu. Aslında biraz gülümsüyordu. Kadının kahve rengi saçları vardı. Mavi elbisesi, mavi gözleriyle uyumluydu. Kadın çok güzeldi. Drakon'a gülümsüyordu. Symon'ın dediği gibi hayata dolu bakıyordu. Annesi ile babası, onun için mi gelmişlerdi ? Belki de, kalbindeki yansıması karşısındaydı.
Her şeye rağmen, onları kalbinde bulacaktı ve onların yolunu devam ettirecekti. Drakon, katil Bavol'ın ve prenses Alania'nın oğluydu. Onlardan aldığı güç ile yoluna devam edecekti ve ailesini gururlandıracaktı.
-------
Selam! Ufak bir veda konuşması lazım.
İşte Balania hikayesi son buldu. Hüzünlü de olsa, istediğim gibi. Bu hikayeyi en başından beri kötü sonla planladım ve öyle oldu.Pişman mıyım ? Hayır.
Sonuçta kötü sonla bitmesini istedim. Bavol ve Alania'nın ölmesini istedim.Mutlu bir son, bu hikayeye yakışmazdı. Bavol, kendisi ile beraber Alania'yı öldürdü ve pişman olmadı.
Drakon'ı başka bir fantastik hikayemde - yayınlayacağım hikayemde- konuk edebilirim. Böyle bir çocuğun neler yapabileceğini merak ediyoruz !
Neyse, şimdilik hoşça kalın ve yeni hikayem için takipte kalın ! :*
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top