İnsanlara göre hayat bir oyundur. Doğru kartların oynanıp, doğru seçimlerin yapılması gerekir. Aldığınız kararlara göre oyundaki kaderiniz şekillenir. Bu sistem sorunsuz ve sürekli devam eder. Ta ki insanların hayatı oyunun içine dahil edilinceye kadar... İnsanların hayatları oyunun içine dahil edilince iş ciddiye biner. İnsanlar bu oyunun aslında bir ölüm kalım meselesi olduğunu bu zamana kadar anlayamazlar. İşte o anda herkesin gerçek yüzü ortaya çıkar, maskeleri düşer. Kılıçlar çekilir ve herkes kendi bireysel çıkarları için savaşır. Gerçek oyun işte burda başlar... Size şöyle söyleyeyim, hayatta iki tip insan vardır. Biri Angel gibi olanlar, hayata normal insanlardan daha farklı bakarlar. Sınırları zorlamak isterler, risk alırlar. Verdikleri kayıplar sebebiyle hayata karşı dik durmayı çok iyi bilirler. Bir de Chase gibiler vardır. Bana sorarsanız onlar için söylenecek fazla bir şey yok. Sağları solları belli olmaz. Her an bu oyunun içinde taraf değiştirebilirler. Bugün sizinle kılıç çeker, öbür gün arkanızdan bıçaklar. Yani anlayacağınız üzere güvenilmezler.
Ama Angel bütün kalbiyle güvendi. Güvenmeli miydi? Tartışılır... Ama Angel güvendi ve kafenin kapısından içeri girdi.

                   3. BÖLÜMÜN SONU