🎴7.Bölüm:~Dostluk iplikleri düğümü~🎴
~Düşler Akademisi~
Keyifli okumalar📚
Medya🎬: bölüm videosu ve tılsım
~Düşler akademisi amblemi~
Pembeli, turunculu güneş ışıkları Düşler akademisinin surlarına ulaşmak adına yeni yeni denizin ufuk çizgisini arşınlıyorlardı. Kalenin olağanüstü taş blokeli duvarlarıda ışıklar sayesinde donukluğunu bir nebze kaybedecekti.Gök delen misali boylarıyla taş blokelerin güzelliğini gölgeleyen kuleler ise üstlerinde ki büyük taşların motifleriyle bu seyirlik manzarayı kalıcı kılıyordu.
Kalenin iç avlu kapısından dışarıya çıkan Izar, üstüne giydiği yeşil ceketin kendini hafiften gösteren rüzgar için yetersiz olduğunu biliyordu. Her ne kadar bir tür tilki sayılsa da insan tohumunun etkisi her girintide kendini belli ediyordu. Aslında insan görüntüsüne doğru düzgün kavuştuğu söylenemezdi, kırmızı kabarık kuyruğunu o tüysüz surattan daha iyi biliyordu. Islak siyah burnu iyice soğuyunca tüylü elleri açık ceketinin önündeki renkli düğmeleri hızla iliklemişti. Uçurumun az yükseltisinin bulunduğu noktadan gördüğü tarifsiz manzara mükemmeldi; ufukta renk değiştirerek yükselen güneşin taşlı kumsal sahiline ışık demetlerinin ulaşmasını izlemek Izar'ın ruhunu rahatlatıyordu şu sıralar, ileride bu günleri mumla arayacağını hissediyordu. Kaşınan başı tam o sıra onu haddinden fazla rahatsız ederek bu huzurlu anı bozdu. Kafasında duran şapkasını kulaklarından çıkararak sağ eline aldı, uzun kulaklarının yerleştiği yerleri göğsünde tuttuğu açık mavi mendiliyle sildi. Tekrardan giydiği sırada rahatsızlık veren kaşıntı aynı yerindeydi. Hayra alamet değildi bu kaşıntı...
Yonca odanın ortasında ki yatak yeni yeni güneşin esiri oluyordu, ondan önce camın öne çıkan oturmalık yerini ziyaret etmişti. Yatağın üstünde dünden kalma eşya dağınıklığının arasında uzanan küçük beden yatağa sarılırcasına yorganların arasına gömülmüştü. Uzun kızıl saçları darmadağınık şekilde yan dönmüş yüzünü örterken nefesiyle hafif hafif hareket ediyorlardı.
Bir süre sonra aniden göz kapakları aralanıverdi, ardından odada tuhaf bir cızırtı duydu. Tuhaf bir kuş, sesiyle onun kafasını dürtüyormuş gibi cıyaklıyordu. Ses beyninde yankılanıyordu.
"Profesör'ün alarm seçimi berbat!"
Yoncanın sol tarafındaki bölmeden yükselen homurtulu sesle Ayana her şeyi sonunda anlamdırabilen beyninin açıldığını hissedebiliyordu. Küçük elleriyle üstündeki kalın yorganı itekleyerek ayağa kalktı, yeni hayatının ikinci gününe tamamıyla hazır olması gerektiğini hissediyordu.
Kendi yatağının hemen yanında duran komidinin üstünde uyuyan ejderhası, Balerayı fark etmesi bir iki saniyesini almıştı. Tatlı hırıltısı kulaklarına ulaşırken onun küçük bir bebek gibi olması Ayanaya çok tuhaf geliyordu. Her şeye bu kadar çabuk adapte olmak ise ayrı bir tuhaftı; mesela evde kedileri bile yokken şimdi bir ejderha sahibiydi, neredeyse iki hafta önce çok normal bir çocuktu(tamam kısmen), bilmediği bir evrenin parçası değildi en önemlisi, şimdi muhteşem bir akademinin öğrencisiydi.
Elleri pullu derisini bulduğu ejderhayı uyandırmak adına hafifçe salladı. O kendisine gelesiye kadar komidinin ilk çekmesine koyduğu altın balık kavanozunu eline aldı. Oldukça kediye benzer biçimde gerinen Balera, kavanozun kapağının açılmasıyla beraber dişlerini gösterdi.
Önüne koyulan kuru altın rengi yemeği kanatlarıyla saklayıp yemeğe koyuldu.
Kıkırdayan Ayana, uyandırması gereken birisinin daha olduğunu biliyordu. Ona nasıl bir olayla sahip olduğunu da- mahkum demek daha doğruydu- biliyordu.
Mercedes sadece süstü, olayın dış kabıydı. Ayana konuşmayı kimseye anlatmamıştı ve anlatmayacaktı. Çünkü doğruluğuna tam olarak inanmıyordu, Profesörü tanımasa da hiç bir insan ilk konuşmada ona dünyanın en değerli veyahut en değersiz eşyasıymış gibi bir nötrlükle yaklaşmazdı. İllaki bir beden diline bürünürdü, en küçük bir mimik bile bunu ona vermemişti. Olağan nötürlüğünü neredeyse her sözcüğü ile vurgulamıştı.
Ayana sözlerinin ardında anladığı tek cümlelik sırrı çok net görmüştü. Kimse ne olduğunu bilmiyor ve onu geçmişin kalıbına sığdırıyordu. Ortada bir cevap yoktu belkide, Bilinen ve bilinmeyen karışmıştı tamamen, ulaşılması gereken son nokta bilinmezlikti böyleyse. Onu sonsuz bilinmezliğin içine sürüklüyordu belkide kader? Tek çıkartılabilecek sonuç; bilinmeze kendisi ulaşacaktı. Diğerleri boş laf salatasıydı. Belki üstünde biraz daha ayrıntılı düşünmeye zamanı olursa her şey alacakaranlık'tan kurtulacaktı. Çünkü düşünmesi gereken bir sürü şey vardı ve katlanarak artıyordu.
Donup kaldığını fark ederek hareketlendi.
Soğuk taş zeminde dolaştırdığı çıplak ayakları, adımlarını isteksizce sürdürüyordu. Uyandırılması gereken kişi çok güzel mimari yapısı olan camın önündeki süslü oturmalık yerinde kurulu, küçük, geçici düzende uyuyan perisiden başkası değildi. Mercedes getirdiği sonbahar yaprakları arasında pofidik bir şeye sarılı şekilde mükemmel bir pozisyonda duruyordu. Sanki uykusunda bile mükemmel gözükmeliydi. Ayana diğer bölmelerden gelen seslerle incelemeyi bırakıp perisini sakince dürttü. Uyanmak şöyle dursun kılını kıpırdatmamıştı bile.
"Balera, Mercedes uyanmıyor onu uyandırır mısın?"
"Sakın o tuhaf sürüngeni üstüme salma! Dün yeterince salya sahibi oldum."
"Ben dürtünce uyanmadın,"
Cevap vermeyi reddeden periye arkasını döndü. Tam o sıra aklına gelen bir şeyle sinirleri gerildi.
Jeyan'ı fırsatını bulduğu anda boğazlayacaktı. Çocuk iki gündür onu Guzmana mahkum ediyordu-bu günle birlikte- dersliklere birlikte gitmeyi teklif etmişti ve Ayana kabul edesiye kadar sormuştu. tabiki bir süre sonra Ayana susması için kabul etmişti. Bundan hiç hoşnut değildi, bir şeyleri zorunlu olarak yapmaktan nefret ediyordu.
"Mercedes?"
"Efendim?"
"Neden disiplinlere, renklere ayrılıyoruz? "
Bu sorusuyla gözleri şaşkınlıkla açılan peri bunu Ayana'nın nasıl bilemediğini anlamlandırmaya çalışıyor gibiydi. Pek tabii Ayana da damdan düşer gibi sorduğu için de beklenmedikti.
"Disiplinlere ayrılmak akademi kurucuları ile alakalı; renkler ise ruhunla,benliğinle, kişiliğine bağlı. Fakat bunu daha iyi öğrenebileceğin yerler var. Şimdi daha fazla geç kalma abinin gözü üzerinde."
"Off."
Başka verebileceği bir cevap yoktu, anlaşılan o ki bu dünyayı kendisi keşfedecekti. Fakat herkes onu büyü dünyasında kadim bir ailenin üyesi olarak görürken bu oldukça zordu. Nasıl bilemediğini sorguluyorlardı en başta ve bu Ayana'nın canını sıkıyordu.
Kendi bölmesinde bulunan dolaba daha yerleşmediği için ayak ucundaki dağınık sandıktan kullanacağı yeni eşyalarını çıkarttı. Akşam yemeğinden sonra marongoz işçiliği göz kamaştıran dolabına muhakkak yerleşmesi gerektiğini de aklına not aldı Ayana.
Okulun tuhaf bir forma anlayışı olduğunu Altın Makas'da pek dikkat etmemişti. Ama şimdi bu karmaşık giysi kuralına daha önce dikkat etseydim diye düşünüyordu Ayana.
"Miruna?"
Onun bölmesinin olduğu tarafa yaklaşarak cevabı beklemişti. İsabella ise banyodan gelen seslere bakılırsa oradaydı. Karışık kızıl saçlarını geriye attığında sonunda ses gelmişti.
"Ahh, Efendim Ayana?"
"Bir şey soracaktım da, sen iyi misin?"
"Evet iyiyim. Sen sor."
Yan bölmeye adımlayan Ayana, Miruna'nın yatağı ile boğuştuğunu görmüştü. O yüzden sesi boğuk bir tınıda geliyordu demek diye düşündü.
"Okul formaları kafamı epey karıştırdı, hangisini giyeceğim?"
"Bu gün birinci sınıfların özellikle resmi takımları giyinmesi gerekir. Erasmus için aramıza katılan kişilerde bizlerle birlikte gerçek manada Akademide ders almaya başlarlar, karşılama seramonisi gibi."
"Kahvaltı salonunda ilk defa birbirimizle tanışırız. Diğer zamanlarda pek fark etmiyor zamanla nerede ne giymen gerektiğini öğreniyorsun. Haa! Unutmadan, üstüne illaki cübbe veyahut pelerin giymen gerekiyor. Ve pek tabi rozetin!"
Resmi takım hangisi diye soracakken Miruna'nın sandığının üstündeki kıyafete gözü çarpmıştı Ayananın. Kendisinde de buna benzer bir şey illaki vardır diyerek geçmişti.
"Neden cübbe veyahut pelerin zorunlu?"
"Seni daha kolay ayırt etmelerini sağlıyor. Fakat asıl neden tabiki bu değil sihir aleminde büyüsel öğeler oldukça önemlidir. Cübbe ve pelerin bizim için sadece kıyafet değil anlayacağın,"
Kumaşı altından herhalde diye düşündü Ayana.
"Altından değil ama altın kadar değerli sayılır. Bir cadının ne kadar büyüsel öğesi, daha doğrusu tılsımlı eşyaları, olursa o kadar güçlü olur."
Dışından söylediğini zanneden Ayanaya cevap veren Miruna, hafifçe kıkırdayarak sözlerini bitirmişti. Bu merakı apaçık onu eğlendiriyordu,
O sırada Ayana da gülümseyerek kendi bölmesine tekrardan dönmüştü.
Tahmin ettiği gibi kendisinde de benzeri bulunan resmi formasını diğer formaların arasından çabucak bulmuştu.
~•~
Makyaj aynasından kendisini süzen Ayana izlediği filmlerdeki tuhaf ikiz kızların görünüşüne büründüğüne inanamıyordu. Her ne kadar normal bir insan olsa beğeneceğini bildiği halde şimdi içinden gelmiyordu. Üstüne giymesi gerektiği siyah, kızıla kaçık pelerinini geçirirken de oldukça rahatsız hissediyordu.
Onun önünü iliklemek için masasındaki kırmızı kabartmalı kutusunda sakladığı Rozeti kullanarak son bir defa kendini kontrol etti. O sırada Balera kendisine doğru gelince Ayana boynuna sarılacağını düşündü. Fakat işin aslı Değişken Ejderhanın rozeti gördüğünden beri beklediği tek bir an vardı; rozete değer değmez de bu gerçekleşti. Aynı boynunda olduğu gibi rozet ile de bir bütün oluvermişti. Sanki orada olan cansız ejderha gitmiş daha kalıplı ve daha canlı bir hava katmıştı. Ayana şaşkınlıkla olaya bakarken miskin bir ses onu ikinci defa uyarmıştı.
"Ne bekliyorsun? "
Silkelenen Ayana, Mercedes'e cevap vermeyi es geçti. Dolabını düzenleme işinin yanına onunla yeni bir başlangıç yapmayı da ekledi. Kitaplarını toplayıp sonunda onu bekleyen sinir küpüne dönmüş Guzman'ın yanına inmek adına hareketlendi.
~•~
Ortak alana indiğinde gözleriyle hızlıca tarama yapan Ayana, koyu kırmızı koltuk takımında oturan dört delikanlıyı çabucak buldu. İkisi bir uzun koltukta diğer ikisi diğer uzun koltuk takımında oturmuş hiç konuşmuyorlardı. Yanlarına yaklaştıkça daha iyi görüş açısı elde eden Ayana,Resmi formaları ile mükemmel gözüktüklerini kabul etmeliydi. Victoria dönemi asilzadeleri gibi yandan veyahut önden bağlamalı siyah-kırmızı pelerinleri içlerinde olan takımı tam gizleyemiyordu. Buna son verip sonunda konuşmayı akıl edebilmişti Ayana,
"Selam?"
Ona dönen bakışlar 'nihayet!,oh be!' der gibiyken Ayana bir an gülmemek için kendini tutmak zorunda kalmıştı.
"Ayana, sonunda gelebildin bir an merdivenlerden hiç inmeyeceksin sandım."
Jeyan yakınmasını dile getirirken Guzman yüzüne bile bakmıyordu. Ayana bu küçük, belli etmemeye çalıştığı sinir krizinden keyif almadığını inkar edemezdi. Tam cevap verecekken araya diğer koltukta oturan Colay karıştı.
"Erkenden gittiğini düşünmeye başlayacaktım, uykuya çok düşkün olduğun halde,"
Gözlerini kısarak Colay'a bakan Ayana memnuniyetsizliğini belli etmişti.
"Yeni alışıyorum, eski düzenimi bırakalı çok olmadı."
Lafa giren Lupus, başlamadan olayı bitirmeye çalışır gibiydi.
"Günaydın Ayana. Resmi formayla seni görmek çok hoş."
Aynı anda ayağa kalktığı için Ayana buna sadece gülümseyebilmişti. Aralarında oluşan kırgınlığı atmış gibiydi ve bu Ayanaya açıklayamadığı bir şekilde rahatlatıyordu. Onu beklemeden ellerini yakalayan Ayana lafını dolandırmadan dillendirmişti.
"Sizin resmi formalarınızı daha çok beğenmem normal mi?"
Lupus belirsizce kafasını sallayarak cevap verirken Guzman çok netti.
"Hayır. Artık gidebilir miyiz? Hani derslerimiz var ve ondan önce kahvaltı yapmalıyız."
Colayda onaylayarak Ayana ve Lupus'u ayırmıştı.
"Evet çok haklısın, kardeşimin dersleri var."
"Görüşürüz o zaman."
Ortalığı toparlamak Jeyan' a kalmıştı. Ayana ve Guzmanın kollarını tutarak oradan ayrılmalarını sağlamıştı.
Kahvaltı adına ortak salona inesiye kadar da bir daha konuşmamışlardı.
"Ahh çok uykum var lütfen şu asık suratlarınızı takınıp daha da uykumu getirmeyin,"
"Jeyan uykunun bizim yüzümüzle alakası yok. Dua ette Dopamin dediğin gibi seni uyuklarken görmesin."
Ayana istemsizce kıkırkarken bir an sonra kahkaha atmıştı.
Ona katılan Jeyan konuşmak istiyor ama konuşamıyor gibiydi.
En sonunda durduklarını fark eden Ayana, Guzmanın yüzüne baktıkça daha da gülme isteği ile doluyordu.
Onlardan sadece gülümseme bulaşabilmiş yüzüyle bir süre daha bekleyen Guzman hep yaptığı gibi Ayanayı azarlayarak konuşmuştu.
"Ayana, dersliklere bu gün varabilmemize yardımcı olursan bende günün sonunda böyle gülebilirim belki? Yeterince zamanımızdan çaldık."
Ayana yüzünü düşüren bu azarla hafif bozulmuştu. Madem arkadaş olmak istiyordu, kendisiyle gülmesi, gerekirse kahkaha atmayı bilmesini istiyordu.
Bozuntuya vermeden kahvaltı için Özel salona giriş yaptı. Sonra birinci sınıflara ayrılmış masanın ALAZEN binasının kısmında yan yana oturdular, bu sırada iyice geç kalan Miruna ve İsabella da onların karşı tarafına oturarak önlerinde serili yiyeceklerden almaya başladı. Kahvaltı boyunca dönen konulara hiç karışmadı, ilk dersliklerine gitmek için ayaklanasıya kadar da devam etti. Ayağa kalktığında ise ona doğru adımlayan Lupusu görüp gülümsedi, fakat konuşma imkanı olmamıştı. Koluna yapışan soğuk elle beraber tam tersi yöne çevrilerek sürüklenmişti.
"Guzman, ne yapıyorsun?"
Cevap vermeye tenezzül etmemişti bile,Ayana arkadan gelen arkadaşlarının sesini duyumsuyor ve orada olmak istiyordu. Fakat kolunu sıkı sıkıya tutan Guzmanın bu anlamsız davranışını görmezden gelmezse soru yağmuruna tutulacağını da adı gibi biliyordu.
"Guzman! Beklesene bizi, dersler kaçmıyor ya?"
Jeyanın ikaz eden sesinede kaçıyor manasına geldiğini düşündüğü bir homurtu göndermişti. O sırada yavaşladıklarını fark eden Ayana normal yürümeye başlamalarının sebebinin sıra seçmek olduğunu anlamıştı. Sonunda konuşan Guzman'a ise cevap verememişti;
"Oyalanmak istemedim, bu dersler benim için önemli arkadaşım."
Ayana cevapsız bırakmayı tercih etmiş ve sözde arkadaşının sıra seçimine uymuştu. Kendisi ve Guzman önden ikinci sıraya oturdukları an hemen yanlarındaki boşluğu Jeyan doldurmuş, ardından Keresten'ı ile kapıdan geçen kızlar hemen yan çaprazlarındaki ilk sıraya oturmuşlardı. Derslerinin diğer disiplinlerke ortak olduğunu unutmuştu Ayana. Gözleri Canseliyi aramaya koyulmuş fakat sınıf içinde görememişti.
"Canseli!"
Guzman sağ yanından elini kaldırarak seslendiğinde kapıdan girdiğini görmüştü. Kızlara ve Keresten'a selam verip Ayana'nın oturduğu yere yönelmişti.
"Selam, Keresten'ı bir saniye gözden kaybetmeye gelmiyor!"
Gülerek Guzmana bir nevi teşekkür etmişti,
"Seni sabahtan beri bekliyordum. İsabella oturarak da bekleyebileceğimi söyledi."
Keresten bunun üzerine İsabella'dan omzuna okkalı bir şaplak yedi.
Jeyan, Ayanaya yaklaşarak Canseli'ye yer verdi. Bu sırada Guzman dersin kitabını açıp ,renkli fosfor postit doluydu, pembe postitle işaretli bir yeri açarak ilgisini tamamen oraya odakladı. Ayana, Guzmanı hiçbir şekilde anlayamıyordu. Bir saniyesi bir saniyesini tutmuyor, müthiş bir soğukluk sergilerken aynı anda kanını kaynatacak kadar sıcak olabiliyordu. Tek sıkıntı bu yakın tavırları Ayanayı pek bulmuyordu. Nasıl bir arkadaşlık istiyordu tam anlayamıyor, çözümleyemiyordu. Diğerleriyle böyle olmadığı çok açıktı, hareketleri ve tavırları Ayanaya gelince 180 derece dönüş yaşıyordu.
"Artık şu postitlerin midemi bulandırıyor Guzman, iyice adem oğluna benziyorsun,"
Jeyanın kısık inlemesiyle düşüncelerinden sıyrılan Ayana, oldukça garipsemişti bu sözleri. Onu takmayan Guzman ise yarım bir gülüşle aslında Jeyan'ın bu durumundan keyif aldığını göstermişti.
"Ahh! Birde öyle sırıtmıyor musun?, daha derslerin d'sini görmedik ama sen kitabı tavaf etmeye başlamışsın bile."
Canseli'de Guzman gibi sırıtıyordu. Fakat bunu öyle bir yapıyordu ki aniden değiştirdiğinde inanamıyordunuz. Ayana'da gülüşünün bir anda solmadan uçup gitmesiyle bunu deneyimlemişti.
"Bahse girerim sınıfın en yüksek notlarını alacak. Bunun hayal kırıklığını en iyi sen bilirsin Jeyan."
"Ben cehennem gibi bir yıla son dakikalarımı ders çalışarak girmeyecek kadar kendimdeyim."
Canseli buna inanmadığını gösteren bir bakışla önüne dönmüştü. Jeyan'da kolunu yastık yaparak sıraya yatmıştı. Bunun üzerine Ayana kucağında taşıdığı kapakları kıvrılmamış kıtapları masaya koymuş, dersin kitabının ismini hatırlamaya çalışmıştı.
"Bu,"
Okuduğu kitabın kapağını görmesi için çeviren Guzman kıpırtısız kalan Ayananın yerine onun kitabını açmıştı.
"Ne o? Bir anda sus pus oldun?"
Şaşkınlıkla cevap veremeyen Ayana, kirpiklerini kırpıştırırken tekrar konuşmuştu Guzman;
"aynı karşılığı almaktan hoşlanmadım, en azından benimkiler anlaşılıyordu."
Hala daha kirpiklerini kırpıştırıp anlamlandırmaya çalışıyordu fakat nedensizce utandığını da hissediyordu. O yüzden kitaba gömülen Ayana, dersin başlamasını iple çeker olmuştu.
İlk dersleri adem oğlu ve sihirsel dünyanın etkileşimiyle alakalıydı. Bu bu yıl görecekleri tarih derslerinin ilk kısmıydı. İkinci dönem farklı bir çizgide ilerleyeceklerdi.
~•~
Öğleden önceki son ders için tam olarak ne yapması gerektiğini bilemiyordu Ayana. Daha öncesinde herhangi bir dersinin aktif bir proje geliştirdiğini görmemişti.
Derslerinin adı; tılsımlar, ezoterik öğretiler ve ayinlerdi.
Ayana üç ana maddede inceleneceği Guzmandan öğrenmişti, her nasılsa birilerine bir şeyler anlatmak hoşuna gidiyordu galiba, genel tabirle tılsımlar çizim yeteneğini, ezoterik öğreti gizlilik ve üstün bilgiyi, ayın ise bu iki disiplin için uygun ortamı temsil ediyordu. Bu ders için disiplinler ayrılmıştı. Her disiplin sadece kendilerinden olanlarla derse girebiliyordu. O yüzden iki sıraya üçerli şekilde oturmuşlardı ve bir önlerinde İsabella, Miruna ve Valen oturuyordu. Bu ders için o kadar heyecanlı duruyorlardı ki Ayana bir an bilgisizliğinden utanmıştı. Sihri-büyü'ye alışkın değildi ve kısa sürede de adapte olacağı gözükmüyordu. Elinde olmaksızın yaşıtlarına özeniyor ve içerliyordu.
"Hey Ayana,"
Kendisine seslenen Jeyan ile birlikte bin anlığına düşüncelerini bırakmıştı Ayana. Fakat gözlerinde ki incinmişliği saklayamadığını arkadaşının sözleriyle anlayıvermişti.
"Çok heyecanlılar değil mi?Çok şaşırma zamanla alışırsın. Her sihri-büyü çocuğu bir derse illaki takıntılı olur."
"Anlayamadım..."
"Bize üç kişinin düşmesi şanssızlık o kadar."
"Jeyan,"
"İsabellanın annesi aritmetik mühendisi, Miruna'nın ağebeysi tılsım bilimci, Valen'in ailesi bu okulun tılsım dersindeki en iyi derece yapmış kişilerinden ve üçü çok uzaktan akraba, Ayana büyük ihtimal birbirlerini tartıyorlar. Yani hepimiz geride kaldık."
Bunları tek nefeste söylemesine mi şaşırmalıydı yoksa kendisini ferahlatmaya çalışıyor olmasına mı sevinseydi karar veremedi Ayana. Yine de Jeyanın ne demek istediğini az çok anlamıştı fakat bu hala keşke demesini geçirmiyordu.
Ayana önüne döndüğünde derslerini işleyecek kişiyle de tanışmış oldu. İri cüssesi irkilmesine sebep olurken oturduğu yerde biraz geriye kaydığını da hissetti. Adeta dilinin tutulduğunu hissediyordu. Kendisi daha öncesinde karşılaştığı bir varlık değildi. Bacakları aynı bir keçininkine benziyor, kırvık boynuzları kulaklarına doğru iniyordu. Boz rengi saçları boynuzlarının arasından geriye yatırılmış ve olabilecek en iyi şekilde durması için çabalanmış gibiydi. Tuhaf bir şekilde yakışıklı yüzünde temiz kesim favorileri dikkat çekiyordu. Üstüne giydiği belden bağlamalı kumaş parçası yerlerde sürünse dahi, bütün değildi ve aralardaki boşluklardan Ayana bacaklarını görmüştü. İki metreye yakın boyu olan böyle birisinden ders alırken soğukkanlı olamayacağını çok iyi biliyordu. Çıplak yapılı üstünde ise iki deri kayış vardı ve bunlar yine belinde olan bir çok alet adevatı tutmak için kullanılıyordu. Hayatında girdiği en farklı ders olacağı kesindi.
Sonunda tok sesiyle sınıfta olan uğultuyu bastıran yarı keçi adam kendisini tanıtmıştı.
"Tılsımlar, ezoterik öğretiler ve ayinler dersinin profesörüyüm. İsmim Marvio Macklemore, bir satirim. Bu ders sınıf geçmeniz için kalmamanız gereken en önemli üç dersin arasında. Bu yüzden öğretilerimi iyi dinlemeli ve diğer disiplinlere nazaran daha çok üstüne düşmelisiniz. "
"Sihri-büyü için kendinizin en iyi çizim yeteneğine sahip olmalısınız, ki bu sürekli pratik yapmaktan geçecek bir şey. O yüzden sizinle çoğunlukla çizim üzerine yoğunlaşacak ikinci dönemle birlikte daha ezoterik öğretileri ele alacağız."
Kısa konuşmasının ardından öğrencilere kısa bir bakış daha atmıştı profesör. Ardından arkasında boy gösteren devasa kara tahtaya ilerlemişti.
"İlk olarak," Ayana eline ne zaman bir şey aldığını fark etmemişti bile, bu galiba özel bir malzemeydi, tahtaya kolunun çapı büyüklüğünde bir daire çizmişti. "Hareketli bir tılsım çizeceğiz."
Sınıftan bir an sayfa çevirme sesi gelmişti, öğrencileri söylediği tılsım için küçük bir örnek arıyordu. Ayana sağına baktığında Guzman'ın sayfasının çoktan açık olduğunu görmüş kendisi de bu sayede doğrusunu bulmuştu. Yinede sanki kulağının dibinde olmuş gibi bir ses duyunca dikkati dağılmış ve tekrardan profesöre odaklanmıştı. Ellerini çırpmıştı sanki ve o bunu yapar yapmaz herkes odağını değiştirmişti.
"Kitaplarınız açık olsun veya olmasın çizim üstüne çalışacağız, beni takip etmeniz yeterli." ellerini tekrardan çırpınca her öğrencinin önünde saman sarısı kalın bir kağıt çıkmıştı.
"Bir sonraki derse çizim tahtanız ve Altarlarınız ile geleceksiniz."
Tahtaya çizdiği kocaman daireye tekrardan odaklanınca Ayana da vakit kaybetmeden önünde ki kalın kağıda profesörün yaptığı şeyleri geçirmeye başladı.
"Öncelikle bilmeniz gereken şey katmanlar," çizdiği dairenin içine koyduğu diğer çizgileri işaret etti."Daire ilk katmandı, bu çizdiklerimle beraber ikinci katmana geçeceğim."
Elinde tuttuğu özel tebeşir ile tahtaya vurdu bu sefer, ince tık tık sesi sınıfın tüm ilgisini topladı.
"Bunu örgü misali düşünebilirsiniz, ne kadar ayrıntılı ve sık örülmüşse o kadar iyi. Aynı şekilde bir katmanı ne kadar iyi ve sık çizerseniz yaptığınız tılsım da o kadar güçlü ve uzun ömürlü olur. Kırılması zaman alır."
Ayana hem hatasız çizmeye hemde profesörün anlatısını kaçırmamaya çalışıyordu.
"Ayana şunu yanlış çiziyorsun,"
Sağ tarafında oturan Guzman'ın net fakat kısık sesiyle bir anlık dikkati dağılmıştı Ayana'nın, yüzünü anlamazca ona döndürdüğünde elini işaret etmişti fakat Ayana'nın yavaşlığına gıcık olmuş olacak ki kendi eliyle destekleyip yanlış yeri düzeltmesini sağlamıştı.
Ayana anlatılan şeylere bayılmıştı aslında, kendisini şu an çok farklı bir şekilde güçlü hissediyordu. Biraz olsun kendisine güveni gelmiş ve yüzünde son günlerinin en samimi gülüşü peydar olmuştu. Teşekkürünü de böyle yapmıştı, güzel bir gülümseme...
"Unutmayın ki,bunu hareket ettirmek için anahtar kilit uyumu gibi bir desen işliyoruz, işaretlenen çizim kesişimlerini dikkat edin. Sonunda hareket etmezse puan alamayacaksınız."
Önünde yavaş yavaş şekillenen tılsımı, hoş bir simetri ile gittikçe karmaşıklaşırken Ayana dikkatini bir çok şeye verdiği için zorlandığını hissediyordu. Yine de pes etmeye niyeti değildi ve bundan güzel bir şekilde geçmek istiyordu.
"Son olarak belirttiğim noktaları kırmızıya boyayın. Bu şimdilik sunulan adak yerine geçecek küçük bir imge."
Ayana yanlış yaptığı bir yer varsa bu boyamada anlayacağını biliyordu. Kendisi gibi düşünen Profesör de büyük kara tahtanın önünden ayrılmış ve geniş masaların arasında dolaşmaya başlamıştı. Çok geçmeden ise yaramayacağını söylediği yarım düzine öğrenci çıkartmıştı bile. Ayana her işaretli yerde biraz daha geriliyor sıranın kendisine yaklaştığını biliyordu.
" İsabella... Montallane, oldukça iyi bir çizim fakat,"
Arkadaşının ismi geçer geçmez dikkatini o tarafa veren Ayana, az da olsa çizimini gördüğünü fark etmişti. Profesör ismini söyledikten sonra elleri ile çizimde bir kaç yeri işaret ederek devam ediyordu,
"Boyamayı adak yerine kullanacağımızı belirttim, eğer güzel bir boyama yapmazsanız tılsım gereğini yapamaz. Çizim hareket edecek lakin uzun bir süre değil."
Ayana İsabella'nın ifadesiz tutmaya çalıştığı yüzünü görünce bir kez daha kendi çizimine odaklandı. Tam not almak istiyordu ve yakında duyduğu eleştiri ile daha dikkatli devam etti.
Sonunda kendi masalarına gelen profesör ile ise sanki süresi bu kadarmış gibi hissetmiş başka bir ekleme daha yapamamıştı.
"Mr.Bloodstone, iyi iş çıkarmışsınız. Tılsımınız uzun süre hareketli olacak gibi."
"Ve... Siz, Miss. Ayana Robenitta," Ayana yakınında olan ve çizimine eğilmiş Satiri daha yakından incelememek için gözlerini kısa süreliğine kapatmıştı. Merakı ve tez canlılığı başına dert açsın istemiyordu. "Adak işini baya ciddiye almışsınız. Çizim için ise başlangıç için uygun. Uzun süre hareketli kalabilir."
Ayana nefesini tuttuğunu tam da bu sıra fark etmişti, geçmiş sayılırdı. Başlangıç için uygun övgüsünü almıştı.
Bir çeyrek saat sonra sınıfı gezmeyi bitiren profesör, tekrardan tahtaya gelmiş " tılsımları hareket ettirelim,"
Ellerinin birisi yukarı kısmı ve diğeri aşağı kısma uzandığında Ayana bir satirin ne kadar yapılı olabileceğini görmüş oldu. Üst kısımda kırmızı boyalı daireleri tuttu aynı şeyi alt kısımda da yaptığında hızla ortaya doğru çekti. Ayana bir çizimin hareket edebileceğini tahmin etmezken canlı canlı tanık olmak ayrı bir histi. Resmen nefes alan bir canlı gibi çizmi hareket ettirmişti.
Ortaya çektiği daire biçimli 'adak' olarak nitelendirilen kırmızı renkler çarpışıp simetrik bir şekilde dağıldılar. Ardından çizimde bağlı oldukları kör noktaları çekiştirmeye ve hareket ettirmeye başladılar. Ayana nutkunun tutulduğunu hissediyordu. Bu inanılmazdı!
"Haydi deneyin ve hareketleniyor mu görelim."
Bir an sonra sınıfta cereyan eden tek ses adakların çarpışma sesiydi. Ayana elleri titremeden çarpıştırabildiğine ianamıyordu. Önünde artık canlı bir tılsım vardı.
~•~
Ayana sonunda odasına gelebildiğinde ayakta zor duruyordu. İçinde bulunduğu toplumun nitelendirdiği üzere sihri-büyü çocuğu olarak ilk günü felaket yorucu geçmişti. Yinede gördüğü dersler ve geçirdiği dolu dolu yeni deneyimler çok hoştu. İtiraf etmek istemese de buraya kanı kaynamıştı.
"Ayana, geldin demek. Bak sana ne göstereceğim."
Yatağında boylu boyunca uzanmak isterken unuttuğu küçük bir ayrıntı kendisini çok çabuk hatırlatmıştı. Kendi bölmesinin camından içeriye süzülen Mercedes büyük mavi irisleri ile onu ölçüp biçiyordu.
Elinde tuttuğu derslerden kalan ek araç gereçleri geniş çalışma masasına yığarak ilgisini istediği gibi vermişti. Camın kenarında hala daha derme çatma yaprak çadırı duruyordu. Fakat üstüne daha düzgün bir kıyafet giymişti. Ayana'nın da ilgisini kıyafetinde görünce söylenmişti peri,
"Etrafında Altınışık veya Reysalor sihri-büyü çocuğu yoktur değil mi? Bana çok güzel kumaşlar bulabilecek yegane kişiler onlar."
Ayana anlamaz şekilde bakmaya devam edince üstelemedi Mercedes, konuyu hemencecik değiştirdi.
"Ağabeyin bir kaç şeyden söz etti.... Hemen kızma, senin bana anlatacağın yoktu."
"Bak Mercedes..."
"Tamamıyla sözümü bitirmeme izin ver, sonra istediğin kadar konuşmanı dinleyeceğim." Eliyle Ayana'nın saçlarına hafif hafif vurmuştu bu sıra
"Bay Izar ile görüştüm bugün,kendisi ile kütüphaneye gittim ve senin için bir kaç kitap aldım. Sihri-büyü için temel bilgiler içeriyor, bildirge cinine yollayacağını söyledi."
Bildirge cinini ifade etmek için eliyle havada yumurta biçimi oluşturan Mercedes'e ciddi misin der gibi bakmamak elde değildi Ayana için. Söylediklerini anlıyordu en nihayetinde.
"Bay Izar'ı karıştımana gerek yoktu, en nihayetinde sen kendin de kütüphaneyi bulabilir, kitapları getirebilirdin..."
"Güzelim tırnaklarımı kırmayı üstelik o tozlu yerde ezilme tehlikesi geçirmeyi hiç çekemem, bir peri için kütüphane yalnız gidilemeyecek kadar tehlikeli bir yer."
Ayana mantıklı açıklamasını göz ardı edemezdi, daha dün kendisi bir periyi ezmesine ramak kalmışken, Mercedes'i akıllıca savuşturacak herhangi bir sözü yoktu.
O yüzden bildirge cini Valmar ile kitaplarını almak daha mantıklıydı.
Şifonyerinde bulunan daha büyük bir alt çekmeceye yöneldi. Yumurtayı 50 santimde tutmak istemişti, valizinden çıkardıktan sonra da bunu bir şekilde gerçekleştirmişti.
"Kitaplarını verebilecek kadar büyük değil mi Ayana?"
"Evet Mercedes."
Yumurtayı masasına taşırken tekrardan konuşmak iyice nefesini kesmişti. Fakat kızları rahatsız etmemek adına ve biraz da mahremiyet için bölmesini ayırmak adına asılmış kalın perdeleri çekti ve kendi küçük dünyası ile baş başa kaldı. Yumurtayı ismiyle ve öğrendiği ilk sihirli cümle ile aktive etti, Valmar bu sefer önceki muhteşem gösterisi yerine mavi boğucu bir sisle ortaya çıkasıya kadar da yumurtanın uyguladığı ağır aurayı hissetti Ayana.
"Sonunda Küçük Cadı beni açmayı akıl edebildi!"
Gerinerek çıkan cinin eski halinden eser yoktu, sanki çok yorulmuş gibiydi. Yine de ikazı dolayısı ile hem utanmış hemde sinirlenmişti Ayana.
"Seni sürekli açmam gerektiğini bilmiyordum."
Efendisinin yarı alaylı sesi ile iyice huysuzlanan cin iyice yakınan bir sesle cevap vermişti.
"Seni de böyle gerektiğinde daracık bir yere hapsetsinler de göreyim, benim görevimi unutuyorsun küçük cadı." Mavi bedeni iyice gerindiğine karar vermiş olacak ki kolları gevşemişti ve ardından yumurtanın içine dalıp altın kaplamalı defne yapraklı tacını çıkartmış ve güzelim saçlarının arasına koymuştu.
"Yine ve yine hülyama kapıldın küçük cadı,"
Ayana uyuşuk uyuşuk cinine baktığını o an fark etmiş ve girdiği kısa hipnoz etkisinden kurtulmuştu.
"Bu senin suçun..."
Yüzünü eliyle ovuşturan Ayana iyice konudan saptıklarını fark etmişti.
"Bay Izar sana bir kaç kitap göndermiş olmalı Valmar. Onları bana verebilir misin?"
Herhangi bir cevaplama yapmadan bedenen saydamlaşan cin bir anlığına Ayanayı gaflete düşürmüştü.
"Mercedes, hey bunu sende gördün mü?"
O an hiç sesini çıkarmamış güzel peri Ayanayı anında onaylamış ve pencere kenarında uyuyan Baleradan olabildiğince uzak bir köşeye uçarak konmuştu.
Bir kaç dakika içinde elinde bir kaç kitap ve bir kaç zarfla dönen cin sarımtırak büyüleyici irislerini Ayanaya odaklamıştı.
"Benimle sürekli iletişim halinde olman önemli, bu sayede haber akışından ve sihri-büyü'den geri kalmayacaksın küçük cadı."
"Anladım, özür dilerim. Bir dahakine daha dikkat ederim Valmar."
İkna olmamış gözüken cin'den kitapları ve zarfları alan Ayana cin'in kaybolmaya hazırlandığını fark ettiğinde hızla tekrar konuşmuştu.
"Hey! Dur. Seninle daha işim olabilir, bana eşlik etmen gerek,"
Ayana yüzü istemezmiş gibi bir ifadeye bürünen cinin gözlerinde yanan parlak ışığa güvenip bir kez daha ısrar etmişti. Sonunda geniş çalışma masasının yanında ki boşluğa kitapları ve zarfları yaymış ve ciniyle ortak payda da incelemeye başlamıştı.
Kitapları ona güzelce anlatan cin sıra zarflara geldiğinde bilmiş bir eda ile sırıtmıştı.
"Bunlar kulüpler için ilanlar; müdürün yayınladığı resmi kulüp açma kılavuzu ve kulüp kuralları, önceki var olan kulüpler, temsilci ve yeni öğrenci kardeşliği, kızkardeşlikler ve kankardeşliği,vs. İlaveten bir arkadaşının, Victoria... Reysalor. Evet adı bu, gönderdiği mektubu."
Ayana kulüpler ve diğer mektuplar ilgisini çekmiş olmasına rağmen Victoria'nın mektubuna öncelik vermişti. Bu kadar kısa sürede ve hangi arada mektup yazma imkanı bulmuştu hayret ediyordu. Zarif mührünü kırıp yazısını alelacele ortaya çıkarmıştı. Ve kendisi gibi meraklı, ilaveten soy ismini duyan Mercedes de omzuna konmuştu.
"Sevgili arkadaşım,
Öğle arası elime ulaşan kulüp ve kardeşlik bildirisi üzerine çılgın bir fikre kapıldım. Bu fikir sayesinde de hemen harekete geçtim, güzide arkadaşlarım ve sana mektup yazarak bu olaydan haberdar ediyorum. Kendi adımıza, ben şimdilik geçici bir takma isim bulmuş olsam da- Dostluk iplikleri düğümü-, bir kulüp açmaya karar verdim. Kararın olumlu yönde ise çok geçmeden bana bildir(Ayrıntıları en kısa zamanda konuşuruz); güzel, eğlenceli ve bir o kadar da azimli bir saf oluşturmak sence de çok mükemmel olmaz mı?
Sevgilerle Victoria Reysalor.
Yazan: ELİANA WALLECE.
Selam!🎆
Sonunda Düşlere bölüm koyabildim.
Bilmiyorum hala daha bekleyen kişiler varmıdır? Sizlerden özür diliyorum, çok beklettim. Fakat bu iki sene kendi adıma hüsran doluydu ve hala daha atlatabilmiş değilim.
Ve gittikçe daha yoğun bir yıla giriş yapıyorum.
Umarım bundan sonra kitaplarıma daha sıkı sıkaya sarılabilirim, buraları ve bu atmosferi oldukça özlemişim 😊.
Aslına bakarsanız ben bu bölümü iki hafta önce bitirmek üzereydim, fakat iki haftadır evde çok yoğun bir şekilde misafir ağırlıyor ve neredeyse tüm gün oturmuyordum bile, hal bu iken bölümü tamamlamak şöyle dursun elime okuyacak pek bir şey bile alamadım. Son günlerim de hastane de geçti, Apandis patlama tehlikesi geçirdim ve üç gündür mide ağrısı çekiyorum.
Lafın kısası baya fazla olaylı günler geçirdim🥴.
Bölüme gelecek olursak bence güzel ve pekiştirici bir bölümdü. Kendi adıma Ayanayı ve onun bu sihri-büyü dünyasını çok özlemişim. Gerek ilk gün heyecanı gerekse yeni aktiviteler ile bence biraz daha tanımış olduk. Artık yavaş yavaş çetrefilli bölümlere giriyoruz, haberiniz olsun;))
Bölümü okuyan sevgili okurlarım kısa da olsa yorumlarınıza çok ihtiyacım var, sizinle sohbet etmek ve olayları değerlendirmek isterim🤩. Lütfen çekinmeyin, ilaveten bana küçük yıldızlarınızı bırakırsanız da çok sevinirim.✨
Yeni bölüm de görüşmek üzere düşlerle kalın.🔮
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top