🎴6.Bölüm~Rozet & Peri Mercedes(1/2)~🎴

Yeni Bölüm

📖Keyifli Okumalar

🎥Medya:Peri Mercedes, Rozet (temsili)&Bölüm videosu...🎈

"Tarih terekrür ederken fark sadece oyunculardır...

~Lupus Lawerence~"

Ayana bunu söyleyen bildirge cinine bakıp kalırken bir anda durduğu yer aydınlanmıştı. Önünde uzanan öğrenci güruhu mutlak bir sessizlikle üstünde durduğu yerden biraz daha yüksek alana bakıyordu. Bunu gördüğü anda strese girmiş nefesini tutmuştu, bu cin neyden bahsediyordu böyle? Elini hala daha çekmediğini fark edince cızırtı ile yanan omzuna koymuştu. Akademiye gelmeden önce çoğu kişinin yaptığı gibi elbisesinin üstüne geçirdiği siyah pelerini vardı sadece, kolunu tutunca açılıp çağla yeşili elbisesi gözükmüştü. Ayana ısrarla devam etmeyen kadimler kadımı bildirge cinine gözlerini çevirmekten çekiniyordu. Bahsettiği kişiyi bilmiyor, kendisini tanımladığı kişilikten bihaber öylece bekliyordu. Gözleri öğrenciler ile de temas kurmuyordu.

O yüzden kısa süreli sessizlikte dikkatini en çok çeken şeylere odaklandı;Girdiği odanın mimarisi. Tepeden tırnağa her duvarında farklı bir şema işlenmiş sayısız camlar, küçük güneş topları sayesinde olan aydınlatma, dekorasyon için kullanılan meşale ve duvar mozaikleri ve şekilden şekle giren tavan görüntüsüyle mükemmeliyet ve paha biçilmez değerde bir salondu. Ayana babasının neden mimarlık seçtiğini bir kez daha anlıyordu, kim Düşler akademisini görse ilk kesin böyle düşünürdü diyen iç sesine karşı çığlık koyuvermek istemesi garipti.
Büyük salonda sekiz tane masa vardı, sandalyeler her masada beş ayrı motifte ve renkte baş gösteriyordu -sekiz sınıf ve beş bina için özel masalar- her bina simgesi ve rengi sandalyelere itina ile işlenmişti ve onları rahatça arkada bırakacak yuvarlak kesim, salonun normal zeminine göre biraz daha yüksekteki, kendi durduğu alanın arkasında yer alıyordu, öğretmenler için olduğu belli parlak altın bir masa vardı. Öğretmenler içinde -her birisi için- kendine ait bina sandalyesi olduğu görülüyordu lakin sadece simgeleri bina renklerindeydi, gerisi altın ağırlıklıydı.

Kendisini giriş salonunda bırakmış olan Lupus, üçüncü masanın kırmızı gibi görünen, altın tarafından ona el sallıyordu. Abisi ise Lupus'un hemen yanından ona bembeyaz dişlerini sunuyordu.

Ayana ikisinin kendisine cesaret vermek istediğini buradan anlıyordu fakat artık daha fazla kaçamayacağının da bilincindeydi. Gözlerini önünde dikilen olağanüstü güzellikteki varlığa çevirdiğinde, iki yanında dikilen diğer yumurtaların sakinleri de başlarını kadim bildirge cinine çevirmişti.

Öğrenci kalabalığı ne olduğunu anlamlandırmak istercesine nefes dahi almıyordu. Kadimler Kadimi Bildirge cini, kurucu müdirenin adını söyleyerek başladığı tınısıyla öğrenciler için pek tabii şok dalgası yaratmıştı. Bir ses olmasın diye kimse kıpırdamazken Bildirge cini bu sefer tarazlı bir sesle öksürdü. İrkilen kalabalık geri çekilmek ve çekilmemek arasında gidip gelirken, giderek melodili bir kaç sözcük kurmaya başladı bu sefer;

Yıllar yılı buradayım, adandığım görevde...
Ruhun aynasının dışa yansımasıyım gözlerde...
Bir nadirlik bekler dururum özümde...
Şanslıyım ki çift vurdu gözlerime...

Mani söylüyormuş gibiydi bildirge cini, sesi ve cümleler odada bulunan Profesörler dahil herkesi şaşırtmış gibiydi. Eli ayağı birbirine dolanan Ayana ise biçare halde öylece cine bakıyordu. Fakat cin devamı varmış gibi tekrardan söze girişmek üzere boğaz temizlemişti...

Güç geldi gibi...kıvılcım kimdedir ki?
Ateşin Ruhuna destek olmalı...
Kaderi bir yazılan yol göstermeli...
Hayatlar düğüm oldu çözülmeli...

Gözleri odağını kaybetmiş bir şekilde Ayanayı merceğine almışken diğer yandaşlarına bakmıştı. Kafası da göz temasının ardından  sağ tarafa hafif yatmıştı. O an Ayana ne olduğunu anlayamazken tam ortalarında durduğu bildirge cinleri bir kollarını ona uzatıp adeta kızı kıskaca almışlardı, kafa karıştırabilecek irisleri sanki Ayana’nın içini görüyormuşcasına kızın üstünde baskı kuruyordu. Ayana ise oldukça korkmuştu fakat gözünü bile kırpamıyordu. Üstüne sanki kat kat beton dökülmüş gibiydi. O sıra da sesi bir anda düzelmiş kadimler kadimi bildirge çini normal melodisiz konuşmaya başlamıştı. Sanki daha demin konuşan kendisi değilmişçesine bütün salona gülümsedi ve sonunda Ayanaya odaklandı. Sanki daha demin söylediği cümleler onun değilmişçesine uzunca onu tepeden tırnağa inceledi, sonra adeta Ayana’nın üstünde baskı kurmuş cinlere baktı. Sanki onu almak istermisiniz diye soruyordu, Ayana bu çılgın düşüncenin sadece disiplin sahibiyeti olması için içten içe yalvarabilirdi, bir  zaman geçtikten sonra tekrar Ayanaya baktı;

"Zorlu,inatçı,kızgın,yetenekli,duygusal,zeki, çevik ve değişken ruhlusun, broşun buna baya uygun olacak Miss. Robenitta!"

Birden bire sis yoğunlaşmış gibi hissetti Ayana. Cinin gözlerini artık göremiyordu çünkü. O sarımtırak güneş renkli mercekler onu delemiyordu daha doğrusu. Salonunda onu görmesi engellenmiş olacak ki hadi ama dercesine çıkan birçok nida ile dolmuştu.

Bir anda Ayana’nın dalgalanan saçları, kırmızı fokur fokur bir dumanla geriye gitti. Sonu gözükmeyen tavan- değişim büyüsüyle (bir çeşit biçim değiştirme)büyülenmişti sanki.- kıpkırmızı bir gökyüzü olup çıkmıştı adeta. O sırada Kadimler kadimi cininin içinde olduğu yumurtadan etrafa renkli renkli baloncuklar yayılıyor, sağa sola yapışıp orada büyümeye ve genişlemeye, kalıplaşıp şekil almaya başlıyordu.
Koca koca yeşil ağaçlara dönüşen yeşil renkliler, ağaçların tepelerine atılan masmavi parlak baloncuklar, Ayaklarının yanına düşen kahve balonlar... oluşturdukları toprağa şekil veriyor ve istedikleri görüntüyü de elde ediyorlardı. Yüzlerce top etrafa dağınık şekilde dağılıyor ve salonu tamamen farklı bir diyarla parça parça değiştiriyordu.

Lakin çıkmayan tek bir renk vardı, ateş kızılı baloncuk bunu bekliyormuşçasına havaya, kan kırmızıya dönüşmüş gökyüzüne fırladı. Ardından kalıplaşan toprağa adeta katran misali yapıştı, birden orada kendi balon formunu kaybedip tamamen toprağın oldu, saniyeler sonra kurak toprak gibi çatlayan yerden; küçük, dört rengin oynaştığı bir fidan yeşeriverdi.

Uzayan boyuna erişemeyen, çoktan kalıbına göre oldukça büyük taç yaprakları çıkmıştı. Çabucak tomurcuk açılıp, meyvesini göstermek amacıyla aceleyle çiçeğe dönüştü . Polenler yerine Ayanayı karşılayan kızgın-turuncumsu-bir demirdi. Ortaya çıkan bu metal; hızla şekil alırken soğumaya başladı.
Simsiyah bir ejderin dört ayağı ile karnında tuttuğu habire önüne çıkan renkler ile boyanmış, element sembollerinin kabartması dokunmuş broş Ayana’nın eline bırakıldı.
"ALAZEN binasına hoşgeldiniz miss.Robenitta!"

Sessizlik bu dakikalar için baya popüler olmaya başlamış ve büyük salonu doldursa da kimsede bozacak cesaret uyandıramamıştı, herkes o broşu görmek için sabredeceklerini biliyordu çünkü.
Profesör Dopamin, ne zaman odadan yanına geldiğini bilmiyordu, Ayanaya, sandelyaleri tamamıyla boş bulunan ilk  masayı göstererek işine devam etmişti.

Bütün gözlerin üzerinde olduğunu hissediyordu Ayana, çaresizce yaşadığı bu her olayın merkezi olma durumuna alışmaya çalışmaktan başka seçeneği olmadığını artık kabullenmişti o dakika da.
Ayana dikkat etmese de onun hemen ardında ifadesizliğini korumayı Öğretmenlerin bir çoğundan sonra en iyi başarmış kişi- Guzman- duruyordu. Mermer tenini aynı dakikalar içerisinde yumurtaya değdirince kızıl ve morumsu bir bulutla tekrardan gözüken kadimler kadimi bildirge cini, dumanlarını sanki saniye başı daha da koyu kırmızıya dönüştürüyor gibiydi;
Ne kadar siyahsın böyle çocuk! Azıcık ışığa gel. Gelde seni bir yere koyabileyim.

Işık dediğin kırmızı mı? Haydi bundan daha iyisini yapabilirsin.
Senin kadar zorlanan bir Karan'a daha rastlamadım doğrusu!
Giderek kızmaya başlıyordu sanki Guzman, bu açık seçik okunmanın- ne kadar açık denilirse- onun gizliliğine ket vurmasıyla benliğini çileden çıkartmaya yetiyordu. Fakat daha fazla sıkıntıya girmek istemeyen cin olayı bu sefer kısa kesti şükür ki;

"Mr.Bloodstone, ALAZEN binasına hoşgeldiniz!"

Kıpkırmızı bir taşa basılı B ve T harflerinin iç içe geçmiş sembolü işlenmiş bir rozette genç delikanlıya verilmiş oldu. Ayana o an çocuğun da kendisi gibi o baskılardan geçip de nasıl böyle sakin kalabildiğine şaşırıyordu, o gerici cinlerin hakimiyetinde kısa süre kalmış olsa dahi bu tüylerini diken diken etmeye yetmişti üstelik. Onun gibi ilk masa işaret edilen Guzman da tam o sıra yanında bulunan kırmızı sandalyeyi çekmişti. Hemen ardından Ayana’nın dikkati flulaşmıştı,
Jeyan , Miruna ve İsabella da ALAZEN binasına gelmişlerdi.

Jeyan'ın rozeti açık mavi bir taşın üstüne kabartmalarla işlenmiş bir hayvan pençesine benziyordu,
Miruna'nın hızla inip kalkan göğsünün hemen yanında masmavi tüylerle dekore edilmiş bir mürekkep hokkasının kabartması lacivert bir tonla gösterilmişti broşuna,
İsabella görevini tamamlayan bir asker misali ifadesizce bekliyordu.
Apatit taşını andıran gümüş çerçeveli broş; gül ve dolma kalemden oluşan çok canlı bir kabartma motifiyle dikkat çekiyordu,

Ellerinden yakalarına takılan broşların ve rozetlerin hepsi çok nadir ve zariftiler. Bir Ayana kendisininkini takmaya cesaret edemiyordu. Ayrıca boynunda olan Balera da bunu istemiyormuş gibiydi. Küçük ejderha oradaki ejderhayı kıskanmışçasına tıslayıp duruyordu. Bunu şimdi çözemeyeceğini hisseden Ayana ise elinde tuttuğu broşu iyice sıkıp geri kalan arkadaşlarını da izlemesi gerektiğini hatırlatıyordu kendine. Salonda ki çoğu kişinin aksine tabii!

O bunları düşünürken kendi gruplarından Alazen'e başka gelen olmamıştı, başka binalara dağılmaya başlanmıştı.
Diğer beş arkadaşı ayrı ayrı üç binaya daha dağılmışlardı. Beşinci binaya giden hiç yoktu.
Canseli ve Keresten ZAVENA binasına , Zaniel ORAGAN binasına, Valen ORAGAN binasına ve Victoria WYVREN binasına seçilmişti.
Canselinin mor ve pembe karışık broşunda meşe ağacı boy vermişti sanırsa, Keresten ‘in siyah ve beyaz rozetinde bir taç ve gözlük kabartması yer alıyordu galiba buradan pek bir şey anlayamamıştı, Zaniel’ in ise yeşil tonlarındaki rozetinde bir yay motifi taşıyordu ki Ayana onun savaşla ilgileneceğini düşünmezdi,
Valen sarı tonlarında, kılıç tutan el kabartması bakır işlemeli bir çerçeveyle almıştı. Yüzünde belirsiz bir gülümsemeyle yerine geçmişti,
Victoria kırmızı ve turuncu broş renklerinin hakim olduğu, bunların arasına gizlenmiş maske ve elbise motifinin işlendiği, oldukça gerçekçi olan, hatta ikisinin sürekli broşta yer değiştirmesiyle bir sihirle büyülendiğinden emin oluşu, başının dik bir duruş sergilemesine sebebiyet veriyordu. Broşunun gerçekten herkesinkinden farklı bir aurası vardı.
seçim işi ise belli bir zaman sonra sonunda tüm olayına rağmen bitmişti, sanırsa sansasyonel yaratacak bir çok şeyde birikmişti, sonra kendisine oldukça geren kadimler kadimi bildirge cini ve devamında ki cinler kaldırılmıştı, onlar için yapılmış olan yer bomboş olunca ister istemez hem rahatlamış hemde oraya ne kadar yakıştıklarını fark etmişti Ayana.
Bay Izar tam o sırada salona adımını atıp Alazen masasının yanında dikilmişti, kapıda karşılayan kişilerden de ortada iz yoktu.
Salonda bildirge cininin kaldırılmasıyla başlayan hafif uğultu yerini tekrardan sessizliğe bırakmıştı. Ayana da artık trans halinde izlemekten bunun sayesinde çıkmıştı. Kafaların ardı arkasına döndüğü yere bakmak amacıyla oda güruha dahil olmuştu;
Herkes gözlerini öğretmenler masasına dikmişti. Orada yaşını epey aldığı belli olan dinç ve uzun boylu bir adam ayaklanmış ve kısık gözlerle kalabalığı izlemeye koyulmuştu.
Gür ve kalın beyaz saçlarını aynı rüyasında gördüğü adam gibi iki yanından örgü şeklinde önünde bulunduruyordu tek fark saçlarının beyaz olmasıydı. Uzun gür sakalı da aynı onlar gibi örgü şeklinde önünde duruyordu. Yaşına rağmen oldukça yakışıklı olduğunu vurgulayan yüz yapısı, büyük gözler ve kalın kaşları insanın o herhangi bir şey yaparken ona dikkat kesilmemesini imkansız yapıyordu,  otoriterisi açıkça görünen adam mor bir cüppe ile ona uyan püsküllü sivri uçlu bir şapka giymişti. Kollarını havaya kaldırıp onları selamlarken sıyrılan cüppe kollarından beyaz dövmeleri belli oluyordu. O bu haliyle bile Ayanaya müthiş bir güven duygusu hissettiren ilk kişiydi. Bu dünyaya ayak bastığından beri güven duygusu sorgulanır olmuştu çünkü. Analizini bitirir bitirmez söze başlayan adama daha da dikkat kesildi Ayana;
"Sevgili öğrencilerim! Düşler Akademisine hoş geldiniz! Ben müdürünüz profesör Janus Hufgo. Öncelikle hepinize yeni yılınızda başarılar diliyorum, birinci sınıflar sizin de ilk yılınızın aynı şekilde başarılı olması dileğiyle... Sihri-büyü’ye hoşgeldiniz. Bu yıl Akademisinin öğretmen kadromuza dahil olan iki yeni yüzümüz var,  büyüsüzler(adem oğlu) ile ilgili derslere girecekler. Umarım yıl boyu derslerinde iyi iş çıkarır ve başarıyla geçersiniz. Eklemek istediğim küçük bir şey de akademi düzeninden sorumlu bay ve bayan Mercier ile ilgili, onlara fazla zorluk çıkarmamanız için koridorlarda kötü şakalar yapmamanızı rica ediyorlar, akademi kuralları gereği davranmanızı önemle rica ediyorlar.”
Güzel bir gülümseme ile salona göz gezdirdikten hemen sonra dövmeli ellerini önünde kavuşturmuş ve devam etmişti.
“ Ayrıca kıyı yakasına ders harici gitmemenizde temenni ediliyor. Orman ve uçuruma izinsiz giriş yasak. Katıldığınız birliklerin başkanları Bildirge cinleriyle bir hafta önce seçildi, kendileri size gereken yerde ve zamanda her daim destekciniz olacak kişiler. Akşam ise disiplinlerinizin yönetici Profesörleriyle binalarınız da toplantınız olacak. Son olarak, bildirge cinlerinizi yanınızdan ayırmayın!"
Verdiği talimatlar ve uyarılar her yıl yapılıyormuş gibiydi, fakat çokça yasak kesin bu yıl gelmiş gibiydi. Ayana dedikleri hee şeyi can kulağı ile dinlemiş olsa dahi çoğu şeyi anlayamamıştı. En son ise bir toplantı olacağını duymak onu biraz olsun germişti üstelik yolculuk yorucu geçmiş biraz olsun bu şatafattan ve oluşan kalabalıktan uzaklaşmaya can atar olmuştu.
Akademi müdürü oturunca ise birden bire salonda başka bir gürültü kopmuştu. Ayana dikkatle sesi çözmeye çalışırken havada süzülen onlarca tabağı görmesi ile küçük dilini yutmuştu. herkes masalara uçarak gelen-servis edilen-yemeklere saldırırken, istemsiz bir şekilde şokla çevresini inceliyor, gelen her bir tabak ha kırıldı kırılacak diye bakıyordu. O yüzden de her ne kadar uzun ve sarsıcı bir yolculuk sonrası Ayana da kendisini oldukça aç hissetsede, yemeğe başlamak biraz zamanını almıştı.  Hemen yanında oturan dört arkadaşının içinden, Guzman ve Jeyan önlerindekini  baya baya silip süpürmeye başlamışlardı.
Fakat  Ayana küçük lokmalar aldığı yemeğine odaklanamamış aksine müdürü çaktırmadan inceliyordu kısa süre sonra bir yandan da  önüne kızarmış tavuk göğsü alarak da yapabileceğini varsaydı. Ama ondan önce davranan birisi yüzünden emeline ulaşamamıştı.
"Heyy!"
"Önüne bakarak almalısın Ayana, yoksa kaparlar! "
Lupus tabağına nazikçe bıraktığı tavuğu işaret ederken yüzünü tamamen ona çevirmişti. Masasından kalkıp gelmesine hem sevinmiş hemde şaşırmıştı. Ama daha Ayana ağızını açıp onu haşlayamadan ensesine sert sayılabilecek bir şaplak yemişti bile, o Lupus’a ağzı açık ve gözlerini kısarak bakarken bir anda omuzlarına sarılan güçlü kollarla biraz rahatlasa da ister istemez kendisi ile uğraşan iki delikanlıya sinirlenmişti. Üstelik ağabeysi Lupus’a vurmuştu!
"Siz ikiniz neden hep böyle bir anda ortaya çıkıveriyorsunuz?"
Colay gülerek kulağına eğilmişti. Ayana kendine içten içe küs olduklarını tembihlemeye başlamıştı bu hareketle birlikte. Omuzlarında duran kollarını omuzlarını kaldırarak üstünden çekmeye çabalamış, ellerini kollarına vurmuştu.
"Her ne kadar sevgili temsilcin ile anlaşamasak da ikimizde -sanırsam- seninle gurur duyuyoruz, ayrıca kardeşimi sevmeme kardeşim bile engel olamaz."
"Hadi ama niye konsey gibi her seferinde biriniz bana gönderilmiş ulak oyunu oynuyorsunuz? Sizin anlaşamadığınız falan yok. Bir şey olmuş ve yine ben bilmiyorum. Ayrıca birbirinizi tamamlama da üstünüze yok."
Lupusun garip sessizliğine anlam verememişti Ayana. Genç delikanlı “benim gitmem gerek.” Diyerek bozduğunda da anlayamamıştı. Göz göze geldiklerinde ve renkli irisleri çarpıştığı da bile Zümrüt bu ortamı bir anda dağıtan kararından vazgeçmemişti. Bir iki dakika daha bekleyen delikanlı bir anda kalkınca Ayana bir saniyeliğine pişman oldu, fakat arkasından gitse büyük ihtimalle durumu daha kötü bir hale sokacaktı. Ağabeysine gözlerini çevirince ise delikanlının oflaması bir olmuş fakat ne yapmasını istediğini anlamıştı. Lupus Lawrence’ın arkasından gitmesi gereken kişi olmuştu.
Sonra sonra tekrardan masaya ve yemeğine odaklandı Ayana. Küçük bir cümlesinden bile bu kadar alınıyorsa asıl olayın tahribatını düşünemiyordu bile! Yemeğini gereğince yemeğe çalışırken bu sefer de Guzman genel tavrıyla masadan kalktı, Ayana onun kalkmasına dalmasaydı neden kalktığına bakabilirdi.
Ama Ayana masada oturmaya devam edince tek başına ayrılmıştı sanırsa. Onları  öylece ortada bırakınca olaya Jeyan el attı ve kısaca binalarına gittiğini söyledi. Ayana bu durumu sonradan hatırlayacaktı maalesef.
Profesör Dopamin giriş kapısında kendi bina öğrencileri toplamak için hafif hafif  sesini yükselterek birinci sınıfları topluyordu. Sonunda devam eden olayları ayırt edebildiğinde kızların kendisini beklediklerini görmüştü, Oraya doğru giden arkadaşlarının gerisinde kalan üç kız sonunda baş başa konuşma fırsatı elde ettiklerini düşünüyorlardı. İsabella ve Miruna, bu yüzden Ayana'nın koluna biraz daha sarıldı.
" Ayana? İyi misin?"
Diyen İsabella buz mavi gözleri saf bir endişeyle ona bakıyordu.
Miruna da ona katılıp kolunu sıvazladı.
"Sadece burası ve tüm bunlar biraz fazla geldi. Sanırsam midemde bulanıyor. Olanlara da pek anlam veremiyorum."
İkisi Ayana böyle deyince odaya az kaldı gibi telkinlerde bulunmuştu. Yol yorgunluğu ve yeni bir akademik hayatın ilk günü normal olarak yorucu geçer diye de eklediler. Kızlara tekrardan katılan Jeyan ise yüzünü asmamasını, ilk günün böyle olabileceğini söylemiş ilaveten de Guzman’a zamanla alışacağını söylemişti.

Ayana da aslına bakılırsa ikisinin bu davranışını anlayamamıştı, küçük sürtüşmeler diyebilmeyi çok istese de içten içe çevresinde kendisinden bağımlı bağımsız bir çok olay vardı, istemsizce tedirgin ve yeniliklere karşı korku dolu oluyordu. Guzmanla daha yeni tanışmıştı lakin Lupus ile olanlara hiç anlam verememişti. Ağabeysi ile aralarında ne geçmişti ki? Kaldı ki Guzmanın daha önce görmediği kaba ve rahat hareketlerine de bir kalıp bulamamıştı. Tanışalı ne kadar olmuştu ki?
Kırka yakın öğrenciyi toplayan Profesör hareketlenirken dört arkadaşta yürümeye başlamıştı. Bir çok kat ve koridor geçerken Ayana bunları sayma imkanı bulamamıştı. Sonradan zamanı olmasını diledi içinden.
Kendi kalacağı bina bölümüne gitmek baya meşakkatli oluyordu doğrusu, özellikle koca merdivenleri çıkmak zor olmuştu; tam tamına 44 merdiven ve her birinde 22 sıra basamak vardı. Bununda bir sebebi olduğunu belirten Miruna ve İsabella, Ayanaya bu binanın bütün tarihçesini kısaca özetleyerek bunu biraz daha çekici hale sokmuştu. Ayana konuyu dinlese dahi içinden onu sorgulamadıkları için şükrediyordu.

Aklı hala daha yemekteki olayda takılı kalan Ayana, grup salonuna tam bakmamış ve bir an önce odasına gitme isteğiyle dolmuştu. Kız ve erkekler ayrı yatakhanelere sahipti. Kulenin iki merdiveninden sağ taraftakine yöneltilen kızlara yarın toplantının asıl faslı olacağı da eklenmişti.
Yavaşça ayrıldılar Jeyan’dan ve  yatakhane merdivenlerine yöneldiler.
Yatakhanenin kendi koridoruna çıktılar, dar bir yürüyüş alanının içinde bir çok kapı vardı. Kendi kalacakları yatakhanede üçüncü kattaydı ve en üste kızlar ve Ayana’nın odası vardı.
Kalacakları odanın numarasını aradılar, 303 numarasına sahip, kırmızı boyalı bir tahtaydı tabii buldukları;
Odaların içini kısaca özetlemek gerekirse üçerli sayvan yataklardan oluşan, yonca şeklinden mimarisi kazanmış küçük başyapıtlardı.
Her kız için ayrı ve özel olarak tasarlanan bölmelere çoktan düzen getirilmişti bile.
Ortadaki yatağa yönelmesi kısa sürdü Ayana’nın, isminin renkli parıltısının göze çarpmaması mümkün değildi.
Küçük bölmenin baş kısmında Fransız pencereler güneşi bolca sunarken iki yanına konumlanmış boş kitaplıklar da onun için hazırda bekler gibiydi. Küçük masası açıkta kalan az bir duvar parçasına dayatılmış, kırmızı bölme perdeleri de zarif kurdelelerle iki yana bağlı bir şekilde bırakılmıştı. İstediği zaman mahremiyetini sağlayabilecekti. Sandığı yatağın ayak ucunda açılmayı bekler halde misafir gibi tutulmuştu.
İncelemekten bıkmış bir an sonra yatağına kendisini sere serpe bırakmıştı Ayana ne yazık ki aniden bulanan midesini dindirecek kadar kalamamıştı. Odada aniden büyük bir gürültü kopmuş ardından da iki arkadaşı çığlık atmıştı.
Çarçabuk doğrulup görüş alanının daha geniş olduğu odanın göbeğine geldi. Görüşüne giren olayla rahatlasa dahi gülme isteğini zar zor bastırdı;
Bunlar trollerdi, hatta ve hatta kendi trolluydu. Kızların çığlığının sebebi şüphesiz diplerinde kırmızımsı bir tozla bitmelerinden kaynaklıydı. Aniden çıkmaları da belki etkili olmuş olabilirdi tabii.
Elinde tuhaf bir şey taşıyan kızıl troll-Ayananın Trollu- yaklaştı ve titreyen elleriyle ona uzattı. Ayana, birden bire kendisine bir şey getirmesine anlam verememişti. Ne onu bir şey için çağırmıştı ne de ondan bir şey istemişti. Merakla uzattığı elinin içinde bekleyen şeye yaklaştığında bir an öylece bakakaldı Ayana.

Bu Cama hapsolmuş kırmızı bir güldü!

Galiba prenses masallarının ana unsurlarıyla tanışmak gibi bir hobi edinmeye başlıyordu!

~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~
Umarım keyif almışsınızdır, biraz çetrefilleşiyor artık bazı malzemeleri de tamamlayınca tamamen adapte olacağız😊
💐 kadimler kadimi bildirge cininin manileri ne manaya geliyor?
💐Ayananın pişmanlığı ve ani ruh değişimi?
💐Broş ve rozetler  ne manaya geliyor, ne amaçla yapılmışlar?
💐 Janus Hufgo nasıl buldunuz?
💐bilinmeyenler Bölümü yararlı oldu mu? Devamını ister misiniz?
💫Bu soruları öylesine sormuyorum, siz cevap yazdıkça aklımda yeni yeni fikirler oluşuyor ve ilham daha kolay elde ediliyor.
💫Beğendiyseniz yıldızlamayı ; takıldığınız yerler içinde tatlı yorumlarınızı bekliyorum...
🎈Bir sonraki bölümde görüşmek üzere,
O zamana kadar Düşlerle kalın...👋

YAZAN: ELİANA WALLECE

~•~

Umarım keyif almışsınızdır, biraz çetrefilleşiyor artık bazı malzemeleri de tamamlayınca tamamen adapte olacağız😊

💐 kadimler kadimi bildirge cininin manileri ne manaya geliyor?

💐bilinmeyenler Bölümü yararlı oldu mu? Devamını ister misiniz?

Okuduğunuz için teşekkür ederim, beğendiyseniz lütfen yıldıza basmayı unutmayın, kısa da olsa yorumlarınızı okumayı çok isterim.🤍

🎈Bir sonraki bölümde görüşmek üzere,
O zamana kadar Düşlerle kalın...👋

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top