🎴12.Bölüm:~Takım Yıldızı~🎴
Yeni bölüm✨
Keyifli okumalar...
✨✨
Baş ve işaret parmakları arasında gittikçe şişen yaraya kaç akışını durdurmakla işe başlamıştı Ayana. Odasında bulduğu kumaş parçasını hızla sararken Trollüne sertçe seslenmişti. Balera yarasını yalamaya çalışmıştı ama zehir ile temas etmesini engellemişti.
Çokça terlediğini hissediyordu, alnından oluk oluk damlalar aşağı süzülürken susuzluğu saniyeler içinde vücudunu vurmuştu. Su içmek mi içmemek mi daha iyi olurdu? Yardım isteyebileceği başkası var mıydı? Ne diye açıklama yapabilirdi ki?
Temkinli küçük adımları duyumsadığında tekrardan gözyaşlarını tutamamıştı Ayana.
"Ahh...Olea, lütfen..."
Paniği kendisini bir an ele geçirirken Trollü de ondan farksız değildi. Küçük bedeni anın şokuyla gerilmiş büyük mavi irisleri onu endişeyle süzer olmuştu.
"Efendi..efendi Sono, gelin..oturun." onu daireler çizdiği pentagramdan uzaklaştırırken Ayana için için ağlamaya devam etmişti. "Ne oldu?"
Yumuşak koltuklara serildiğinde elinin uyuştuğunu hissetmişti Ayana, resmen zehirlenmişti! Bile isteye! Merakı en sonunda başında patlamıştı.
"Zehirlendi..m...sanırım,.."
Derin bir nefes almaya çalıştığında histerisi az buçuk yatışmış gibiydi.
"Bana yardım etmelisin...Hemen."
"Mercedes'i buraya getir ya da dur...beni revire götürmelisin...en iyisi bu...evet."
Şaşkınlığı trollü gererken aslında tam olarak ne yapması gerektiğini oda bilmiyordu. Ama en iyisi bir şifacıyla ya da sağlık görevlisi ile iletişimde olmaktı. Galiba oraya sağ salim gidemeyecekti.
===
Revir kapısında bekleyen troller böyle bir yaygara beklemiyordu, kızıl saçlı birinci sınıf öğrencisi Per perişandı. Çok fazla terlemiş ve mosmor dudaklarıyla titremesini durdurmaya çalışıyordu. Sol elinin görüntüsü ise berbattı. İki peri yığılmadan onu tutmaya çalışan trollün kontrolünden aldığında cadının zihni kapanmıştı.
Gözlerini kısa süreli kapatmıştı anlaşılan, kirpikleri bu kısa sürede birbirine yapıştırılmış gibiydi. Dudakları çok ağırdı, zihnini anlamlandıramıyordu.
"Hey?"
Alnına yapışmış saçları geriye tarayan uzun parmaklar sanki başından aşağı ferahlık dökmüşçesine bir serinlik vermişti. Ayana, gözlerinin çektiği acıyla bir kez daha dolduğunu biliyordu ama hızla konuşması gerekiyordu.
"Bir..bir örümcek.. ıssırdı..."
Sol elini havaya kaldırmaya çalışırken görüşünü netleştirebildi sonunda, karşısında olağan üstü bir kadın duruyordu. Parmaklarının arası koca bir irin gibi oldukça şişmişti neredeyse bir ceviz büyüklüğündeydi. İrkilerek gözlerini kırpıştırdı ama oradaydı.
"Sakin ol..."
Gökyüzünün gece çökmüş kubbesi sanki saçlarına inmiş gibiydi. Sürekli devinen siyah parıltılı bir şelale gibi arkasında salınıyordu. Alnına inen v gibi bir incili taç iki yanından parıldıyordu. Zeytin yeşili gözlerinin gözbebeği iğne topu kadardı, sanki ilgiyle onu analiz ediyordu.
"Portal nişanı için çok gençsin..."
Anlamazca kadına bakmıştı Ayana, örümcek portallarını merak etmişti tabiki ama akademide pek tabi çok farklı olaylarla karşılaşmış olabilirdi.
"Bunu hemen sonlandırabilecek nadir kişilerdenim... ama seni zehirleyeni merak ediyorum."
Sol elinin işaret parmağını kaplayan eklemli uzun parmak yüzüğü ortaya çıkardığında Ayana tırnak kısmında adeta pençe gibi olan demir keskinliği seçebilmişti. Neredeyse cızırdayıp elini zonklatan zehir dolu elinin avuç içini çevirdiğinde kader çizgisinden dirseğine kadar kusursuz bir çizik atmıştı. Anında yeşile dönen bu yara geçen onca gürültülü dakikadan sonra rahat bir nefes almasına yardımcı olmuştu. Lakin bu kısa engel zehir ile savaşması için sadece küçük bir yardımdı anlaşılan çünkü meleği andıran kadın güzel gülüşüyle onu adeta rahatlatsa da şuuru kapanmıştı.
==
Kuru dudaklarını aralarken gözünü kamaştıran ışık hüzmelerine daha fazla dayanamamıştı Ayana.
"Colay.. uyan.."
Temsilcisinin sesini duyan Ayana gözlerinin dolduğunu hissetmişti. Boştaki elini kavrayan sıcak eli tanıyordu. Güneş gibi içini ısıtan sarı saçlar ve endişeli gözler kıyamazcasına ona bakıyordu. Mavi gözleri iri damlaları tutamazken ağabeysi eline iç burkan bir öpücük koymuş ardından ellerini küçücük gördüğü yüzüne çevirmişti. Geriye taranmış dağınık saçlarını nazikçe okşamış göz kapaklarında baş parmağını gezdirmişti.
"Üzgünüm..."
"Biliyorum."
"Annem,"
"Haber verilmedi ben istedim."
Korkuyla baş sallayabilmişti Ayana. Ağabeysi her zamanki gibiydi. Onun için her şeyi düzeltmiş ve idare etmişti. Kendisi de yaptığı hataları tekrar eden bir kardeşti. Ona sürekli korku yaşatıyordu ve kırıyordu. Oysa o...o tamda herkesin isteyeceği bir abilik yapıyordu, kardeşi ne olursa olsun kardeşiydi. Ayana ona bu nezaketi göstermediği için pişman olmamıştı zamanında çünkü değerini tam olarak kavrayamamıştı.
"Gerçekten üzgünüm..."
Ağabeysinin eli yanağını okşarken tekrar ettiği cümleyle Lupus'un Ayaklandığını hissetmişti.
Bu sayede güçten düşmüş eliyle abisini kendine çekebilmiş onun kendisini dayamasına izin veren bir kucaklaşma yaşamışlardı. Yüzünü rahat hissettiği boyun girintisine saklarken ince yollar çizen gözyaşları yeşil kazağını ıslatmıştı. Abisi sakinleşmesi adına usul usul saçlarını tararcasına elini gezdirmişti.
"Portal Nişanı.... Çok küçüksün...nereden öğrendin ki böyle bir şeyi? ...senin dik başlılığın ve merakın...bir gün gerçekten beni öldürecek Ayana."
Bu sefer "Biliyorum..." diyen Ayanaydı.
"Emin misin? Ya sınavı geçemeseydin? Karadul zehri..."
Bir an geri çekildi Ayana, kaşlarını çatarak kendisini azarlar haldeki abisiyle göz göze geldi.
"Ne sınavı?"
İronik olacaktı ama girdiği her işte neden bir sınava tabi tutuluyordu? Öncesinde hayatında sessizce var olmuş varlıklar şimdi sırayla onu test etmeye mi karar vermişlerdi yani? Ya da önceki hayatını çok sakin bulmuşlar ve biraz heyecan mı getirmişlerdi yani?
Ayanayı bu sırada pofuduk yastığa bırakan Colay yattığı revir yatağının yanındaki masa başı lambasının ışığını bu aydınlıkta açmıştı. Sanki çekinir durumdaydı ama sallanan ipi yine de çekmişti.
Aşağı doğru sallanan altın bir örümcek sırtındaki kum saati gibi görünen siyah lekesiyle göz alıcıydı. Sanki altına batıp çıkmış gibiydi.
"Onun sınavı, sabaha doğru Yıldızdansar elinden çıkışını not etti hatta."
"Neydan? Neydan?" ısırılan sol elini de gözden geçirmeden edememişti.
"Başhekim denilebilir, sihri-büyü içerisinde var olan nadir bir mevkidir." Kendisinin ağrısını kısa bir anlığına kesen melek yüzlü kadını anımsadı Ayana. Galiba bahsedilen kişi oydu. Kadının yeşil irislerini tekrardan görmek istemişti nedense Ayana. Yine de bu kısa konuşmaları sekteye uğramış ve içerisi bir anlığına kaos dolu bir ortama dönüşmüştü.
Cevher yıldızı meclisi, yedi kişi, havada vızıltı gibi dolaşan parlak bir periyle tartışan iki daha minyon peri ve havada süzülmekten sıkılmış gibi görünen ejderhayı itinayla taşıyan temsilcisi ayak ucuna doluşmuştu.
"Galiba tek eksik Valmar."
"Sono vermello aile perisi olarak sen baş edilmesi en zor afacansın resmen,"
"Sınav sisteminden başta neden yakınmadığını şimdi anlıyorum," elinde tuttuğu sarı güllerden oluşan buketi abisine uzatırken konuşmuştu Jeyan.
"Görüşmeye geç kaldığında anlamalıydık."
Isabella, ağladığı her halinden belli olan Miruna ile boşta kalan diğer tarafa yanaşmış, Miruna'nın azıcık bir kısmına oturmasına yardım ederken sözlerini sürdürmüştü.
"Unuttuğunu," sözü devralan Victoria olmuştu.
"Ya da yolu karıştırdığını düşünmemeliydim."
"Bildirge cinin Balera ve Mercedes ile baş başa kalmaktan hoşnut olmamış bana kalırsa Ayana."
Ejderhasının neredeyse kendisinden hiç ayrılmadığının bilincinde olan Ayana, onu neden Valmar ile bıraktıklarını anlamamıştı. Zehirlendiğinde zavallı hayvan dibinden bir an olsun uzaklaşmamıştı.
"Abi?"
"Yemek yemeği reddetti bende..."
"Bu bir sebep değil,"
"Iki gün boyunca,"
Lupus 'un omzundan böyle hevesle atlamasına şaşırmadı Ayana. Ejderi çok bağlı ve kendisi yönünden çok kıskanç ve sahipleniciydi. İkinci bir evcil hayvanın üzerinde gezinecek olması kendisinden pay vermesi demekken zehirlenme sebebi olmasına hala daha kızgın olabilirdi.
Yine de bunu sonrasında halledebileceğini umarak geride bekleyen erkek topluluğuna dönmüştü.
"Hepinize teşekkür ederim, gerçekten. Kaza eseri küçük bir ısırık aldım ve oluşturduğum hengâme...berbattı. Biliyorum."
Yanaşmamayı tercih etselerde hem kızlar hem de onlarda ikaz cümleleri duymuş ve konuyu dağıtmalarına sessizce izin vermişti Ayana.
Kimse asli gerçeği bilmiyordu ve bilmeyecekti. Sadece kendisi ve ona bağlanan diğer hayat düğümlerinin canlıları. Zamanı gelince başına üşüşecek belada onları koruyabilecek kadar yeterli hissetmesi gerekiyordu ve bilerek veya bilmeyerek bunun için çabalayacaktı.
Tam bu sırada oda daha olağan üstü bir kargaşayla doldu, revir kapısı aceleyle açılarak içeriye sedirlerde uçan ağır yaralı öğrenciler getirildi. Ayana'nın kapladığı on üç numaralı yatak kısmında oluşmuş hasta kalabalığı görevli bir peri tarafından bulanık bir kalkanla görüşlerini engellerken çıkmalarını kaba bir tabirle ikaz etmişti. Yatak perdeleri de aynı gümüşi renkle örtülürken Ayana kargaşaya karışan ses tonuyla teşekkür etmişti.
Duyduklarından emin değildi ama dikkatini dağıtan yeni hareketlilikler odayı geriyordu.
"8,5,12,10; Numaralar, bütün suyu uzaklaştırın. Derine inen yaksıları tespit ettiniz mi?"
Anında kontrolu sağlayan Yıldızdansardan başkası değildi söylediği yataklara hızla yerleştirilen hastalara aynı numarayla tekrar söylenmesine gerek kalmadan hemşire saydığı perilerini görevlendirmişti.
"10 numara kapıya! Aster Meriel, Eterion havzası!"
Ayana kadının odada yürüdüğünü duyamamakla beraber sezgileri kendisine yaklaştığını söylüyordu. Yanına baktığında sadece Colay'ı görmeyişi temsilcisinin de orada mimiklerini belli etmeyerek dikilirken kendisi ile aynı dikkati kesildiğini görüyordu Ayana, içi bu yüzden istemsiz bir huzurla dolarken yastığına iyice gömülmeye çalışan bedeniyle olaylardan bağımsız olduğunu hissettirmeye çalışıyordu. Baş gösteren salgın tehlikeliydi ve bir sebeple nüfuz ediyordu. Neydi?
"Neşter, Beyaz çengel, bir kova daha!"
Tedavi yöntemlerini bilmemek Ayana için gericiydi ama yüzlerinde değişim yakaladığı iki genç bunun acılı bir şey olduğu kanısına varmasına yardımcı olmuştu.
Perdesi aralanırken içeriye gelen kadının güzelliği baş döndürücüydü. En son gördüğünün aksine yıldız parıltılı gece rengi akan saçlarını süsleyen sadeliğin yerini taç gibi yukarıya kıvrılmış çeşitli örgüler ve altın iplikler sarmış, nefes veren yeşil gözlerini ve kaşlarını içinde tutan ince zarif beyaz bir dövme alnından yanaklarına akmış gibiydi.
Sade soluk yeşil elbisesi ise bileklerini sıkan siyah bileklikler ve belinde karmaşık desenlerle tutturulmuş beyaz bir yarım önlükle tamamlanıyordu. Önceki görüntüsünün aksine bu imajla sanki küçük bir ayrıntıyı hatırlatıyordu; Yıldızdansar.
"Bayan Robin? ııı...sizi taburcu ediyorum, yara izin için," elini havadan bir şey beklercesine öne açtığında yoktan var olan kese kâğıdı ve küçük bir buket hercai menekşesi var olarak avcunu doldurdu. "Talimatlar içinde, iki üç güne güzel bir yıldız nişanına sahip olacaksın."
Temsilcisi kese kâğıdı ve buketi almak için uzanırken, perde arkasından çıkan revir perileri aceleyle başına üşüşmüştü bile, Ayana kibar tabirle kovulduklarını pek tabii anlamıştı ama ne diyebilirdi ki?
==
Cevher yıldızı meclisinin ortak salonu Akademinin güz yarıyılının son sınavlarını atlatmasından sonraki ilk tatil olarak verilen bir günü değerlendirmek için ortak salonlarında toplanmışlardı. Kendi aralarında küçük bir partiye heves etmişlerdi.
Victoria'nın küresi uzun masalarının ortasında canlı bir müzikle süsledikleri mekâna eğlenceli bir arka fon sağlarken değişen bas ve tizliklerde ortalığa saldığı turuncu dumanlar havayı pagan tarihinden fırlayan bir ritüel havasına büründürüyordu. Tek fark canlı renkler püskürtmesi ve kahkahalı bir ortamın ritmini tutmasıydı. Ayana serbest sitil tercih ederek koyu mavi dizlerinde biten kot bir elbise giymiş beline yerleştirdiği siyah deri kayışına Bildirge cinini takmıştı. İris için saçlarını toplamayarak yanlardan ortası boş bir tokayla tutturmuş üstüne yerleşmesini sakince beklemişti; alışıyordu... yani... ejder yürüyüşünü tercih ederdi.
Canseli ve Ayana partide kırılmak üzere koca bir balkabağını hiç bilmediği atıştırmalıklar ve şekerlerle doldururken pek konuşmadıkları için bir an önce koca şömine temizliğine atlamak istemesine sebebiyet veriyordu. Zaniel zor zanaat yakaladıkları pardon ikna ettikleri cinin sıkılmaması için onu çeşitli yemişlerle kandırmaya çalışırken, büyü kömürleri ile uğraşan Jeyan ile sohbet ediyordu.
"Bitti! Ben Balera'yı besleyip geliyorum, beş dakikanı rica edeceğim,"
Herhangi bir itirazı duymamak için adeta koşarcasına kurucular katına çıkan Ayana koca bir kafa dalgınlığına sahip olduğu ve oldukça benzer olan bir ayrıntıyı kaçırdığı için kendisini apayrı bir durumda bulmuştu. Kapıda takılı olan anahtar eril baskınlığa aitti, kendi odasının haşmetinin apayrı bir yansıması olan ama aynı zamanda bir o kadar zıt olan odaya hızla giriş yapması oldukça duraklayarak düşünmesine yol açmıştı.
Bulunduğun anı hayal et nemli bir orman havasının manzarasıyla çevriliyken geri dönmesini engelleyen bunun cezbedici merakı olmamasına sonradan üzülebilirdi belki Ayana. Ama hayır kendi odasında bekleyen sevgili ejderinin ilk defa yokluğunu hissettiği boynunda hareket eden yutkunmasını takip eden başka gözlerdi. İri bir bozkurdundan hallice olan bu vahşet, arkasında salınan dört kuyruğu ile gözünü iyice korkutması tamamen normaldi. Aslen onun ve pek tabii sahibinin alanına izinsiz girmiş bir parazitti.
"Guzman...!"
Vampirlerin iyi işitme duyusu olmasını hiç bu kadar istememişti galiba, önünde her saniye onu nemli koyu yeşilliğe iten tehdit sanki zevkle şunu tekrarlıyordu;
"Koş... Koş ve seni kovalayayım... kaçacağını varsay... karanlık yeşil seni kucaklayamadan kapmış olacağım... koş!"
Ellerini öne doğru uzatmaktan imtina ederken ensesinde hissettiği soğuk nefes derin ve rahat nefes almasına izin vermişti sonunda, "Sakin..."
Hem kitsunesine hem de Ayanaya demiş gibiydi sanki. Kan taşı bilekliğinin zarif hareketi koltuğunu işaret ederken tekrardan geldiği yöne Ayananın takip edebileceği bir hızda adımlamaya başlamıştı.
Genç vampir üzerinde ince şarap kırmızısı bir kolsuz üstle duruyordu. Ayana yeşil karanlığa arkasından adım attığında uzundur bulunduğu kısımda çalıştığını fark etmişti. Odasının dikkat çekiciliğinden ve pek tabi evcil yırtıcıdan uzaklaştığı için seviniyordu.
"Üzgünüm anahtarlara hala alışmış değilim."
Ellerini koyacak bir yer bulamamak bu durumlar içindi galiba, karşısında ki delikanlı normal bir sihri-büyü çocuğunun geçirmesi gereken ergenlik aşamalarından muaf tutulmuş gibiydi. Kolları düzgün ve orantılı bir beslenmeye sahip olduğunu niteler şekilde kalıplıydı cılız değildi. Ve eller; tuttuğu malzeme odun değil de köpükmüş gibi kolayca kırılma ve ayrılma sesleri çıkartarak parçalıyordu.
"Yetişkin değilim ama kuvvetli olmam gerek,"
"Vampir olarak var olmak, tevazusu olmayan bir güçtür."
Kitabın o bölümünü neredeyse yutmuş olabilirdi. Nerede ne yapacağını kestirebilmek ve savunmasız hissetmemek için.
"Ayana,"
"Efendim?"
Kayışında gezen elini tuttuğunda hızla kafasını yukarı kaldırmıştı Ayana. Bugün olağan üstü hızını kullanmaya bayılıyordu anlaşılan.
"...oldukça geç olacak ama iyi olduğuna sevindim."
Buna verecek cevabı yoktu. Bazen öyle inanılmaz şeyler yapıyordu ki! Kendisini bu gibi durumlarda buluyordu.
Portal nişanından kalan bir ize sahipti Ayana, yıldız nişanı. Yarası kusursuz ince ten rengine sahip sekiz köşeli parlayan bir yıldız izine dönüşmüştü. Ardından bölüm lideri Bayan Dopamin ile bir görüşme gerçekleşmiş hemen ardından Müdür Hufgo ile kayıtlı bir portalla sahip olduğuna dair evrak işlerini halletmişti. Annesi ve Ağabeysi ile uzun soluklu bir sohbet gerçekleştirmiş ve Tüm bu olayların en başında sahip oldukları ailevi bağları tekrardan onarmışlardı. Bulunduğu dünyada yaşamaya başladıkça, ilerledikçe eski kaygı bozukluğu stresi ve saplantılı baba sevgisi daha az nükseder olmuştu. Belki de zaten en başından olması gereken dünyaya döndüğü içindi bu küçük onarımlar, bilemiyordu Ayana. Tek bildiği tüm bu yeni şeylerin ve eskinin izinin solması onu uyuklayan bir tehlikeye sürüklemekten geri kalmıyordu. Yaklaşan fırtına bulutlarını sezinliyordu. Bir şeyler huzursuzdu her tarafta da.
Babasını bulma isteği her zamankinden baskındı, Akademide durdurulamayan yaksı gizemi veya salgının nedenini bilmeliydi.
Yine de taburcu olduğundan beri küçük gurubuyla tüm bunların dışından bir şeye odaklanmışlardı. Yulede açıklanacak kehanet ve kurucu yüzükleri.
Ayana, yaklaşık iki aydır sihri-büyü akademik başarısı için durdurak bilmeden canını dişine takarak çalışmıştı. Üstüne çektiği birden fazla denetleyici göz her an üzerindeyken başka bir odağı da olamamıştı açıkçası. Savunma dersleri için sürekli Lupus ile zaman geçirmiş disiplin binasında da Guzman ve abisi ile ana iki ders üzerinde saatler süren çizimler ve ezberler yapmış. Kızlarla beraber sesleri detone olasıya kadar ezgi ve kahkaha çalışmış tarih sınavları için uygulamalı kolezyumlar ve ödevler hazırlamış sözlü ve yazılı olarak olabilecek en yüksek notu almaya çalışmıştı. Herhangi bir dersten tekrara kalmayacağını umuyordu. Bunun için çalışan onca koçu olmuştu. İşte şu an karşısında olan genç tüm bunlarla zaman geçirirken bazı anlarda konuşmadan veya mimik belli etmeden idare etmeye çabalarken tam olarak istediğini koşulsuz vermişti.
Yine aynısını yapıyordu.
"Avcuna kıymık batmamış olması inanılmaz!"
Tutuşan ellerini avcunu açık tutacak şekilde çevirivermişti. Soğuk ellerini artık Ayanaya dokundurmaktan çekinmiyordu o yüzden geri çekilip tekrardan işine dönen çocuğu yargılamadı Ayana. İyice uzamış olan saçları ensesinde siyah bir tokayla toplanmış olsa da kısa kalan ön uçlar her hareketiyle önüne düşüyordu.
"Birkaçını da ben alayım,"
İtiraz etmeden düzgünce bölünen odunları ocak başları Kıvılcım için koluna toplamıştı ama tabiki fantastik vampir gücü ile o, daha fazlasını düzgünce istiflediği taşıma tahtasını rahatça sırtına almış ve kendisinin yavaş adımlarını geçmişti. Belinden gelen mavi yansımalı titreşim de oflayarak durmasını sağlamıştı.
Yumurta'nın üzerine dokunduğunda küçük ebatlarda ki cini yarım ay gözlüklerinin arasında mesajlarını okumaya başlamıştı. Annesi, teyzeleri, amcasından mesajların uzun olduğunu bildiği için geçmesini söylerken,
"Bay İzar; Bitti. Kütüphanede Mercedes'i görmeyi isterim, peri tozuna ihtiyacım var :)."
Kısa mesajı içeriği ile beraber okumuştu. Eh istemsiz kulak misafiri olanlar dolayısıyla biraz kabalıkla teşekkür etmeye çalışmış olabilirdi. "Gitmek ister misin?"
"O kargaşanın içinden mi?"
Kafasını hayır manasında salladığında, koluyla odasının içine çekmiş ve bulunduğun yeri hayal et kapısının manzarasının değişip karanlık bir fırtınaya dönmesini sağlamıştı.
"Cevheri kullanabiliriz," her zaman düşünmeden kendisi için planlanan küçük şeyleri severdi Ayana, bu sebeple itiraz etmeden ilerlemeye odaklandı.
"Balera'yı alalım ilk,"
Eliyle kapıyı işaret ettiğinde tekrardan açmıştı kapıyı, odasının rahatlatıcı ve alışık olduğu yapısı manzarayı kapladığında gülümsemeden edememişti.
"Hey, çocuklar? Mercedes? Balera?"
Odasına her zamanki girişi kullanmamış olduğu gerçeği biraz rahatsız edici olsa da içeride zaman geçiren kişiler anında sese odaklanmışlardı. Ayana saçlarını geriye itip boynunu açtığında hırıldayarak da olsa yerini bilen ejder anında kamufle olmuştu. Eh bu kadar sessiz bir kabullenme yaşamayan Mercedes adeti olmadığı halde Guzman'ın omzunda gitmeyi tercih etmişti anlaşılan. Tekrardan kapıyı kullanarak kütüphanenin iç kısmında yer alan ana bloğun arkasına geldiklerinde sanki uzundur oradaymış imajı çizmeleri gerektiği kısa bir an da yaşamışlardı. Bay Izar'ı zihninde yoklamış olsa dahi uzundur bu yöntemle kendisine yanaşmadığını bir kez daha deneyimlemiş oldu Ayana. Yardım etmeyi kabul etmişti ama gizliliğini elinden almıştı. Ve bunu nasıl yaptığını da çözemiyordu. Aslen tilkiyi rahatsız eden buydu. Ayana bildirge ciniyle açık bir iletişim kurmadığı için aslında bu gizliliği ihlal etmemişti. Sözlü bir tabir ve çözümleri asli sıkıntıyı anlamasına anında izin verirdi. Bu sebeple suçlama da yapamıyordu.
"Ayana gel şu sıranın çaprazında,"
Hızlı bir dürtme ile dikkatini çektiğinde Bay İzar'ın her zamanki görüntüsü ile kitapları karıştırdığını gördüler. Eh vampir şartlarında geçemeyecek olsa bile şimdi öne geçerek ilerleyebilirdi. Hızla alnını işaret ettiğinde tilkinin bu işareti kabul etmesini ummalıydı.
"Lütfen İzar, gerçekten özür dilerim alanına girmemeliydim. Bir daha senin,"
"Anlıyorum."
Telepatik olarak konuşsalar bile yalnız değillerdi ve koluna dokunup o içtenliği yansıtamıyordu Ayana.
"Arkadaşım olmanı bende istemiştim hatırlıyorsun değil mi? Sen benim hakkımda benden fazla şey biliyorsun ve arkadaşımsın bende yeni yeni öğreniyorum ve hatalar yapmam işten bile değil... yine de bu senin benimle isteyerek paylaşacağın bir şey değildi ve yardımına çok ihtiyacım vardı..."
"Eh bakışmaya devam mı edeceksiniz yoksa nefeslerinizi tutmak mı istiyorsunuz? İçsel tartışmanızı bölmekten keyif almadığımı söyleyemem tabi..."
Omzunu raf kısmına dayayarak sözlerini bitirdiğinde, saçlarında bağlı olan tokaya eli gitmiş ve uzun saçlarını karıştırarak herhangi bir düzene sokmaya çabalamıştı.
"Arkadaşlıkta her daim karşı tarafın hissiyatına da önem verilir miss, ikinci bir bilinmeyene dayanan hatada bu kadar affedici olur muyum bilemiyorum."
"Ikincisi olmayacak." Teklemeden ifade etmişti bile "Umarım."
"Lütfen Lupus için olan yüzüğü saklı ver, açıklayacak zamanım yok."
Kısa bir baş sallaması ile onaylarken papyonu hareketlenmişti. Başında duran siyah sihirbaz şapkasını sanki birazdan tavşan çıkaracakmış gibi önlerinde tersine çevirdiğinde ilgiyle yaklaştıklarını fark etmemişti Ayana.
"Gardiyan sensin Ayana, yüzüklerin sandığını senin açabilmen için mühürledim, sahiplerine senin vermen gerekiyor kısacası."
Orta boy kahve oymalı sandığı kucağına bıraktığında kendisi de baş sallayabilmişti sadece.
"Yardımın için teşekkürler, katalog sende kalsın. Bu işçiliklerin destekçisi olurum her daim."
Nazikçe gülümseyen kızıl çocuğa aynı cevabı ilettiğinde raflar arasında kaybolmak için arkasını dönmüştü bile.
"Eh benim olanı teslim alabilirim istersen," gözlerini devirdiğinde biraz bekleyeceksin demeden duramamıştı Ayana.
==
Eh ortak boy aynasından kendisiyle göz göze gelmeyi pek istemiyordu Ayana. Oda arkadaşlarıyla resmen orta çağdan fırlayan mistik canlılar gibiydiler. Ve kendisi görkemli bir taç takıyordu. Bildiği kadarıyla cadıların korkutucu veya hoş görüntü sahibi olmadıkları varsayılırdı o dönemlerde, böyle olması gereken kişi ne yazık ki kendisi değildi. Koyu mavi ve altın işlemeli tül elbise ince vücudunu sararken omuzlarını açıkta bırakacak bir dantelle boynu ve dirseklerinin üç santim yukarısını kaplayan bir tasarıma sahipti. Tabiki güzeldi ama daha öncesinde modern bir dünyaya sahipti ve böyle giyineceği bir sebebi yoktu. Küçük bir büyüyle sivriltilmiş kulakları tacını desteklese dahi saçları dağıldığında adeta dikkat çekiyordu. Başında dövme bakır; altın rengi bir yarım ay yükseliyor her ışıkla parlıyordu. Üzerine işlenen boncuk izgisi ile daha da yukarıda demirden sivri uçlar misali uzanan sayısız çıkıntının birleşme noktalarını gizliyordu.
"Siyah pelerininin burada olduğundan emin misin Ayana?"
Eli boş dönen Miruna aynı Yıldızdansarın taktığı yeşilimsi inci bir taçla yüzünün iki tarafından parıldayan inci dizelerini savuracak bir hızla ilerliyordu. Kahve irislerini belirten yeşil-beyaz karışımı bir makyajla cadıdan ziyade ormanlarda koruyucu görevi yapan nimfylerden birisi gibiydi.
Aynanın önünden çekilerek Isabella için yer bıraktığında yarı perdesi çekilik yatak bölmesine takılmadan varmayı amaçlamıştı. Elbisenin boyunu destekleyecek Ayakkabılarını da bulmalıydı.
Yatağının dibinde duran sandığında istiflediği ayakkabılarının içinden aradıklarını kısa sürede bulduğunda perde arkasında kalan tarafa ilerleyerek pelerinini aramaya koyulmuştu Ayana.
Ama gözüne çarpan kıyafetlerinin arkasında sakladığı Yüzük kutusu olmuştu. Altında siyah bir kumaşla duruyordu. Sanırım vermesi için en uygun zamanlardan birindeydi. Ayakkabı ve pelerinini yatağının üzerinde asasını koruma görevini çok ciddiye almış Ejderinin yanına koymuş kutunun kilidine dokunmuştu.
"Balera sana bir kutu emanet edeceğim onu düzgünce sakla,"
En üstte duran kutuları görünce şaşırmamaya çabalamıştı kendisinin iki kutusu vardı. Ve Lupus için olan da tam bu ikisinin arasında siyah kutusuyla duruyordu. Kutular tek tek ortadan kaybolduğunda derin bir nefes almış olabilirdi. Bunların hemen ardında isim etiketi bulunan renk renk dokuz kutu daha vardı. Buz mavi renkte kutuyu ve eflatun rengine sahip bir diğerini daha aldığında kapağı kapatıp tekrar eski yerine saklamak için ayaklanmıştı ki bordo renge sahip bir tanesini de elbisenin etek kısmında saklı olan gizli cebe koyuvermişti.
"Ayana?"
"Buldum, buldum..."
Aynada son rötuşlarını bitiren Isabella kan kırmızısı saten elbisesini aynı renk ve kumaştan yapılma diz üstü eldivenleriyle düzeltiyordu.
"Pekâlâ, galiba bir cadı; bir elf ve bir nimfy olarak kostüm partisinin kazananları gibiyiz."
Elleri iki arkadaşını da Aynanın önüne çektiğinde Miruna sızlanmadan edememişti.
"Neden sadece yöneticilere özel değil ki! Off..."
"Tanıtım için...,"
"...Biliyorum ama bu hoşuma gitmiyor."
Ortalarında olduğu için iki kız da ona sarıldığında biraz olsun hayıflanması kesilir gibi olmuştu. Bu sebeple Ayana konuya girebileceğini sezinlemiş, "O zaman sevinmen için bunlar yardımcı olur belki?" diyerek kısa sessizliği bozmuştu.
İkisine aynı anda uzatmaya çalıştığı kutular kızların dikkatini anında çekmişti. Pek tabi sevgili Miruna kutu kapaklarını açtığında ortaya çıkan görsel şöleni daha da sevmişti. Pembe toz bulutu şeklinde havaya salınan toz bulutu yüzüğünü parmağına taktığında simden bir kelebeğe dönüşmüş ve ardından yüzüğün üstüne yapışarak zarif bir motifle donmuştu.
Isabella için bu şölen nadir bir sinek kuşu ile son bulmuştu.
"Yavaş yavaş dağıtıyorum Guzman ile son görevimiz. Birbirinizi bunun sayesinde rahatlıkla bulabilirsiniz. Tabii sonrasında bizleri de..."
Tekrardan sarıldıklarında son hazırlık için bölmelere dağılmışlardı.
==
Topukluları, siyah bel kemeri, yakut yüzüğü-oldukça ince işçilik bir kuş figürü vardı üzerinde-, siyah pelerinine taktığı rozetine yerleşen Balera, omzunda oturan oldukça şık Mercedes, pek tabi kemerine takılı cini ve asası.
Az sonra ordularla çarpışacak fantastik bir çorba karaktere dönüşmüştü. Birde yüzüğünü sahiplenen İris vardı. Ama çoğu sihri-büyü çocuğu kendisi gibiydi. Özellikle böyle gecelerde. Güce sahip olmak ayrı bir şey onu yerinde ve olması gerektiği gibi hissettirmek ayrı bir şeydi.
Kulüpler de bu yüzden "Kan kardeşlik ve Kız kardeşliği" pekiştirmek amacıyla açık partiler düzenler ve bu gösterinin ve akademik hayatın dışındaki gerçekliklerle yüzleşmenizi bir gecede sağlardı. Yeni bir kulüp için meclislerini büyütmek için başlıca fırsatlardan birisiydi ve böyle gecelerde gücünü ve otokontrolünü çok iyi sağlamalıydı.
Saat ona kadar "gezici" akınını ağırlayan tüm kulüpler ondan sonra asıl partiyi başlatır ve planlanan eğlenceler ve ritüeller gerçekleştirilirdi. Cevher yıldızı meclisi; baştan aşağı sınanacak ve kapılarındaki en küçük menteşeden kulüp üyelerinin tırnak yapısına kadar eleştiriye maruz kalacaktı. Kendi ana gurupları ve temsilcileri ile zaten kalabalık olsalar dahi aslen yeni kulüplerin bu uygulamaya katılmayacaklarını düşünmüşlerdi. Kendi aralarında yeni yeni kaynaşan bir gurup için dışarıya birlik gözükme anlamı içeriyordu.
Eh gösterilerden birisini de Ayana yapacaktı, oda arkadaşları ile beraber...Bu pekte sevecenlikle karşıladığı bir durum değildi kaygısı ve endişeli hala içinde bir yerdeydi. Bu az kişinin arasında sergilediği performanslardan daha farklı bir durumdu.
==
Kulüp kapısına takılan av hazinesi parçaları göz kamaştırıcıydı. Bu geceye özel kiralanmış voodoo kafatası, dikişli gözleri ve keçe gibi saçıyla tek tek isimleri anons ediyordu. Kendisinin bir benzeri de aynı yayını içeriden yapıyordu. Ejder gözü normal bir çiçek çelengi gibi asılıydı ama çevresinde işlenen on mühür sırayla ateşe tutuşmuş gibi yanarken davetlilerde istenmeyenleri eliyordu.
İçerisi adeta öğrenci kaynıyordu. Ve şarkılarla beraber geziniyorlardı. Kurucular katı daha geniş gözüküyordu sanki, yine de geceye özel okul takımlarını giyen beş genci seçebiliyordu Ayana. Dokuz küreden yayılan sesi ve dumanı ara sıra kontrol ederek çevreyi süzüyorlardı.
Kalabalıktan zor zahmet geçebildiklerinde merdivende kızları karşılayan Keresten onlara yardım ederek katın balkonuna düşmeden gelmelerini sağladığında teşekkür etmişlerdi.
"Gerçekten güzel olmuşsunuz kızlar!"
Tatlı gülümsemesi ile Isabella'nın saçlarını düzeltmesi gerektiğini de eklemişti.
"Herkes burada mı?"
Bağırarak konuşmaya çalışan Miruna, Ayanaya tercüman olmuştu adeta. Ana toplantı odasını açan bir anahtar delikteydi. Ve bunu Jeyan kısa bir işaretle gösterivermişti.
"Siz gidin kızlar odamdan almam gereken bir şey var."
Kapıdan geçen arkadaşlarından sonra bel kemerine takılı anahtarını çıkarmış ve Guzmanın hala daha kendisini fark etmeyecek pozisyonundan ayırmak için dürtmüş,
"Bilekliğin bende kalmıştı,"
"Hey Ana, benimde fularım kaldı galiba?"
Kendisiyle dalga geçen Jeyan'a ciddi misin bakışı atmıştı. "Seni çağırmam için bir sebep gerekmiyor biliyorsun değil mi!" iğnelemesini anlamasını ummuştu ama çoktan eğlenen diğerlerine katılmıştı bile. Kapıda ki anahtarı Guzman' a verdiğinde odasını aynı hızla gözler önüne sermişti. Ve küçük bir serzenişte bulunarak Guzman'ı davet etmişti.
"Anahtarları kapıda unutmak moda oldu galiba ne dersin?"
İğnelemesini kapan çocuk garip bir şekilde sessiz kaldığında, topuklusu ile rahat divanına yönelmişti. Ve cebindeki kadife bordo kutuyu boş kısmına bırakarak gencin de gelmesini beklemişti.
Okul takımı üzerine tamamen uyum sağlamıştı. Ve oturduğunda da pot durmuyordu. Yanlış bilmiyorsa aynı terziye sahiplerdi ve altın makas el işçiliği üstünde kabul etmek istemese de iyi duruyordu. Kızıl saçları özel bir bordo tokayla tutturulmuş fakat önüne düşeceği tahmin edilen perçemleri hafif bir kabartıyla geriye sabitlenmişti. Bence bu görünüş vampir olmasından dolayıydı. Hayat kanı sanki onu santim santim parlak mermerden işlemiş gibiydi. "Açsana,"
Kutuyu küçük bir gülümsemeyle avcunda açtığında havaya yükselen bordo sim halesini kendisi gibi dikkatle izleyen genç kızı kısa bir saniye süzmüştü bile.
Yüzüğü takması için kutusunu aldığında parmağına takılan kantaşına benzer yakut hafif bir parıltıyla uykuya dalmış gibiydi. Havada süzülen hale yoğunlaşarak yüzüğün üzerine karışık bir motifle çökünce anlayamamıştı Ayana. "Anka'ya benziyor ya da daha Avrupai olursam feniks diyebilirim."
"Onlar ne? Ya da boş ver, motif üstüne iki kez dokunursan ve bulmak istediğin kişinin adını seslenirsen seni ona götürecektir. Takip edilmek istemiyorsan motifi yüzükten silmek ister gibi yüzüğün sağına veya soluna ilerletmeli ve motifi kaldırmalısın. Ama motif sen yüzüğü kutuna koymadığın sürece geri de gelmez."
"Son olarak kendine doğru çekersen cismani katını açarsın,"
"Ne?"
"Biliyorum... neredeyse her şeyden kolayca kaçabilecek bir benliğin var ama bu boyut içinde nefesin olduğu müddetçe takip edilebilirsin...tehlike veya herhangi bir şey için anında yok olursun..."
Kendisini anlamasını umuyordu Ayana, Izar aslında bu yüzden bu kadar oyalanmıştı. Cecealianın dediği ince ayrıntıyı ve gördüğü rüyayı unutmamıştı. Elinden geldiğince, bildiğince ve öğrendiğince sahip olduklarını korumaya çalışacaktı. İkinci kez kayıp yaşayamaz bu ağır ızdırabı çekemezdi. Sözde gardiyanları zamanı geldiğinde gerçek olacaklardı ve öyle veya böyle onlara gerekli ve lüzumlu bulduğu her kurtuluşa itekleyecekti.
"Daha fazla oyalanamayız, yanında herhangi bir takın var mı?"
Tabiki bu kadar zeki bir çocuk öyle eşyalarını bile unutmuyordu. Kabul etmeliydi ki buna bile gıcık oluyordu. Her şeyde çok avantajlıydı. Ama bazen de öylesine durgun ve karanlıktı ki...
"Senin bahanen doğru bir atış oldu diyebilirim. İçeri girerken zaten taktığım bilekliğimi cebimden alıyordum. Jeyan zamanında boşboğazlık yaptı,"
"Tamam, anladım haydi son bir işim var geliyorum." Eliyle genci çevirdiğinde kapıdan çıkmasıyla pentagrama gitmesi bir olmuştu. Cinini bulunduğu yerden çıkarıp tacında boncukların arasına sığacak kadar küçülttüğünde neredeyse orada olduğunu unuttuğu Mercedes kendisine yardım ederek küçük yumurtanın dışını da altın tozuna bulamıştı.
"Valmar umarım sonrasında mızırdanmaz, işe yarar değil mi?"
"Sesini hissediyor musun?"
Gözlerini kapatarak hissetme çalıştığı zihni aslen bir girdap gibiydi, içerisinde birçok şey vardı; odalar, eşyalar, kişiler, korkuları ve duyguları... "Galiba olmuyor Mercedes, onu nasıl bulabilirim?"
"Cinin ile ilişkin sana neyi anımsatıyor? Ya da nasıl? Zihninde bunu cisimlendirmeyi dene, eminim Val seni bekliyordur."
İlk tanıştıkları zaman hayal ettiği lamba aklına geliyordu. Her çocuk gibi içinin saraylardan daha güzel bir yer olduğunu düşlediğini hatırlıyordu... belki kendisi de sarayını bulmalıydı. Ya da bir an önce inşa etmeliydi. Galiba kendi düş sarayını bulmalıydı.
Bir beş dakika sonra sevinçle gözlerini açtığında, başardığını anlamıştı Mercedes üstünde ki buz mavisi dantel elbiseyi etrafında dönerek uçtuğunda daire şeklinde bir elbise selini canlandırmış ve ince bir meltem havası yaratmıştı.
"Maskemi aldığımda çıkıyoruz."
==
Ayana pelerinini çıkartmadığı için elbisesinin büyüsü bozulmuş sayılmazdı ve onu çeyrek geçerken sahnelenecek oyun için alt kattan ayrılmış ve sonunda tekrardan oda arkadaşlarıyla beraber olmuştu. İçlerinde en kaygısızı Isabella iken Miruna her an iptal edilme duygusunu yaşamak istercesine geride olabildiğince sessiz duruyordu.
Valmar düş sarayında rahatça kendini yerleştirirken ve düşünce girdabında küçük de olsa bir düzen yaratmaya çalışırken böyle giderse Miruna'nın panik atak geçirebileceğinden dem vuruyordu. Bunun sonunda Ayana istemsiz tek bir şeyi sorguluyordu; 'Cadı olmak zor muydu? Koca bir EVET!'
Aslen bu sadeleştirilmiş haliydi; hassas kalpler ve dingin ruhlar çalkantılı bir deniz yolculuğu istemezdi. Fırtınaya ayak basmaz, durgunluğu ararlardı.
Maalesef sihri-büyü ve akademi sınırlarında sakinlik namına pek bir olay yoktu, beklenmeyen onlarca şey vardı.
"Umarım beğenilir, hazırsanız başlıyoruz,"
Balkona çıktığımızda Mercedes çoktan Miruna için peri tozu serpiştirmişti bile, narin ve çekinceli bir nimfy gibi kalabalığın ortasına bir şeyden kaçarcasına atladığında sihri-büyü gençleri şaşırdılar ve gerilediler.
Ayağının bastığı yerde çıkması gereken yanılsama ağacını tam zamanında yaptı temsilcisi ve yeşillere bürünmüş bedenini yanılsamanın önüne gerdi.
O sırada ilerleyen Isabella, kadife dokulu kırmızı uzun kuyruğunu tutarak ikinci bir iniş gerçekleştirmek amacıyla asasıyla hücum pozisyonunda sahneye daldı. Ve pek kolay şekilde olay örgüsü anlaşıldı. Basit bir vahşi doğa olayına seyirci olacaklardı. Lakin Ayana Balera'ya dokunduğunda artık kimse üçüncü atlayışı sezinleyemeyecekti.
Rozetinden açık kalan boynuna yükseldiğinde Mercedes de saçlarına tutunmuştu. Valmar sakimce etrafını tarayan gözlerindeki bilgiyi işliyor ve ona sunuyordu. Bir cinin en üst seviyesinde duruyordu ve bunu olabildiğince iyi yapmaya çalışıyordu.
"Yavaşça tozunu çek."
İki arkadaşının sahte kaosunun ortasına inmeye başladığında boynuna dokunmuş ve aynı çalıştıkları gibi yanılsama sihriyle alanı çevreleyen cayır cayır bir ateş çemberiyle kaos tiyatrosunu bastırmıştı. Vakurca indiğinde asasını elf koruyucusu misali öne uzatmış ve küçük patlama büyülerini atan arkadaşını savunma pozisyonuyla karşılamıştı.
Asasının ucu kırmızı bir lav misali cazırdarken Isabella artık ışık toplarını yollamaya koyulmuştu. Beş altısını suya çevirdiği kalkanlarıyla tuttuğunda boştaki eliyle de içinde hapsetmek adına toparlamaya yardımcı oluyordu ama bu sırada anlayamadığı garip yakıcı bir ses de beynini kavurmuş gibi içinden geçip gidiyordu.
Sağından çarpan dalga usulca zehirliyordu; "Gel ve sana asıl ateşi göstereyim..."
Solundan çarpan zehir adeta elektrik yemişçesine titremesini ve içinde bulunduğu duruma odaklanmasını neredeyse sekteye uğratmıştı. "Gel de suyun boğuculuğunu hisset..."
Işıkları sonunda tutabildiğinde yukarı kaldırmıştı zar zor koca kütleyi, kendisini göremese dahi temsilcisi bu kütleyi kristal kara evrilmesi için büyülemeliydi. Umarım bu anı doğru yakalamıştır diye umduğu sırada nefes alamadığını hissetti birden.
"Gel de gerçek nefesini hisset..."
Son bir asa sallamasıyla arkadaşının atak büyülerini yapmasını kestiğinde oda boğazını tutmamak için zor direnmiş ve kalbini tutarak nimfy'nin ve yanılsama ağacın önüne yığılıvermişti.
Alkış sesleri duyuyordu galiba ama en sonunda alabildiğini hissettiği nefesini içine derince çektiğinde Guzmanın onu yerden çektiğini ve normalmişçesine rahat bir ifadeyle kendisine eşlik ettiğini duyumsamıştı.
"Gitmeliyiz...Lupus...Acil..."
"Gel ve hayat kaynağı toprağı yeşertmenin nasıl hissettirdiğini anla..."
Yöneticiler katına çıktıklarında ayakları tamamıyla uyuşmuş ve histen ayrılmıştı.
"Guzman..."
Çocuğun boynunu asıldığında durumun vahametini çözmeye çalıştığını biliyordu. Ama bulunduğu durumu kendisi çözemiyordu, bu duyguların ağırlığını neden hissettiğini de anlamıyordu. Sanki gerçekten bedeniyle bir şeyi besliyor; nefesiyle nefes oluyor, vücudu cayır cayır yanıyordu. Guzmanın odasına geldiklerinde Valmar azda olsa sakinlikle zihnini durultmaya çalışıyor, çocuğun birazdan tüm bunları çözeceğini tekrarlıyordu. Balera boynundan tıslayarak indiğinde Ayana istemsiz gözünden akan yaşı durduramamıştı. Ejderi sanki derisi közmüş gibi birden ayrılıvermişti. Mercedes tedirgindi ama yine de Guzman ile Lupus için kapıya çıktı.
Ayana bir önceki gece kendi aralarında yaptıkları partiyi düşündü, ertesi gün duyurular panolarında ve belirli aralıklarla bu yıl yapılacak toplu kulüp partilerinin ilk tarihinin bu akşama çekildiği duyuran sesli duyuruları anımsadı. Planlamalar ve geçen zamanda istediği kehaneti ve çevresini sardığını hissettiği tehlikeyi unutması bir anlığına onu gafil avlamıştı.
Üstündeki pelerini çıkartmış olduğuna sevinmişti. Elbisesi çektiği çilenin ortasında bir su gibi oluyor bir kuruyorken sonunda kapı sesini duymuştu. Temsilcisi ile uzun bir aradan sonra görüşmüş gibi hissediyordu. Bu akşam için doğru düzgün konuşmamışlardı bile, ama yine de oradaydı. Tüm azameti ve kendisine göstermeye çalıştığı merhametiyle yanına gelmişti.
"Gitmeliyiz..."
'Evet," kollarıyla onu sarmaladığında hissettiği her ne ise en az seviyede hissetmesi için oldukça dikkatliydi. Ayana hem titriyor hem de yanıyordu. Guzman'ın bulunduğun anı hayal et kapısını açmasıyla genç kızı siyah sahile taşımış ve serinlikle bir an olsun rahat nefes aldığını sezinlemişti. Yine de kendi avuç içleri bile ateşinden etkileniyordu.
Mercedes hızla önlerini aydınlatan bir hale gibi fırladığında aslında Ayana'nın ne kadar şanslı olduğunu bilemeyeceklerdi.
===
On üçüncü ay gününde çalınan miras, seslerini gürleştirecek.
Aynı çekirdeğin sahipleri, aynı gücü çekiştirecek.
Sonuncu gezegen, kızıllığın hakiminden yeterince uzaklaştığında
Dört kaos sakinleşecek.
On yedinci ay gününde gardiyanlar düşecek,
Umut solacak, keder zehirleyecek.
Ejder; bilgeliğine geçtiğinde özgür kalacak,
Beşinci ortaya çıktığında, Sihri-büyü yön değiştirmiş olacak.
Mağaranın su yüzeyinde iki Cecaelia kumlara az da olsa çıkmış haldeyken Ayana içini kavuran bu his tufanından çığlık çığlığa kaçmak istiyordu. Önüne çizdiği karışık semboller ve yanan değişik şeylerin yanı sıra tavanda parıldayan ay ışığının yansımasında yıkanan buldukları kartlar yüzüyordu yine de çektiği bu garip kavrulma ve soğuruluşta zihnini açık tutması bile bir mucizeydi. Yanında duran iki genç adam kendisine o kadar yabancı geliyordu ki, öncesinde bolca bulduğu huzur kelimesinin manasını istiyordu. Ağabeysinin geçecek diye fısıldayan sesini, rahat kollarını ve başını okşayan ellerini istiyordu.
Dizleri büküldüğü an Lupus gövdesini arkasına dayamış ve kumlara birlikte düşmüşlerdi. Ayaklarından dizlerine kadar bir şey hissetmiyordu artık ve bu onu delicesine korkutuyordu. Neyi besliyordu böyle.
Dişi Cecaelia, bir an durduğunda "Halcyon!" diyerek hızlı bir uyarı söylemişti, bunun üzerine sudan bir duvar adeta taşarcasına kabaran kumlardaki simgeleri hapsetmişti. Üçlü yabası sakince tekrardan suyla buluştuğunda üçlü adeta ilk defa gergin görmüşlerdi.
"Kruleva, bu kadar. Onu müdürünüze götürseniz iyi olur. Ve siz ikiniz her zamankinden daha dikkatli olun."
==
Partiden kalan kulüp odasında sabahın neredeyse yakın bir zamanını geçiren üyeler ve birkaç kişi vardı, Lupus ve Guzman Balera'yı zor zahmet ikna ettiklerinde garip bir görünmezlikte ilerlemişlerdi. Yine de kulüp kapısında dikişli voodoo bebeklerinin çürümüş olduklarını fark etmemişlerdi. Dışarıda gerçekleşmiş felaketi de bu sebeple beklemiyorlardı.
Colay sono vermello, sol kolunda derin bir yarıkla ileride bir su bariyerini tutan sağlam elindeki asasıyla dik durmaya çabalarken, yerde daha kötü durumlarda olan kişiler için savaş veriyordu. Boynu neredeyse parçalanmış bir troll, kaburgalarının neredeyse tamamen kırıldığı belli olan bir çocuğun boynuna yığılıydı.
Şimdi her şey sarpa sarmıştı işte...
~•~
✨
✨
✨
✨
✨
~•~
Selamlar!
Nasılsınız umarım her şey yolundadır.
KBM Düşler için nasıl bir isim tam içeriği yansıtabilir düşüncesiyle yorumlanan bir değişiklik. İlaveten bu bölüm içinde genel kültür film ve takip ettiğimiz dizilerden aşina olunan nesneler kullandım. Büyü inanılmaz bir şey ve onu tasarlayan siz olunca belirli kurallar çerçevesinde çok güzel bir dünyaya evriliyor. Bundan sonra yine bir bilinmeyenler bölümü gelecek ama karakterler için bir şeylerin değiştiğini biliyoruz. Özellikle Colay karakteri bu bölüm içinde kendisinin başına gelecekleri bildiğimden biraz daha zor yazıldı. Hala daha benimsemiş hissetmiyorum. Yaksı tehlikeli, yakında acısı çıkacak.
Konudan tamamen bağımsız; Yıldızdansarımız hakkında ne düşünüyorsunuz?🙆🏻♀️▶️
Beğenmeyi ve yorumlamayı unutmayın lütfen sizlerin varlığını hissetmek bu mecranın temel amacı❤️
En kısa zamanda görüşmek üzere... ✨
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top