79 ♛ GÖLGE KRALİÇE
Bu final değil. Aslında final olarak başladım fakat ondan önceki bölüm oldu. Ama sonraki bölüm final.
Üç kitabımı okudunuz sayılır. Neden hala oy vermiyor ve yorum yapmıyorsunuz? Seriye devam etmeyi düşünmüyor musunuz yoksa? :(
Sizi bu kurguda okuyabileceğiniz en ilginç bölümlerden biri bekliyor.
Umarım, beni etkilediği kadar sizi de etkiler.
♛
79. Bölüm
GÖLGE KRALİÇE
Gölge Diyar
Bu savaş sondu.
Gölge Kraliçe iki ordunun karşılaşmasını beklerken bunun son olacağından emindi. O kazanacaktı, sadece kendi ülkesini korumakla kalmayacak, tüm karanlığa hakim olacaktı. Gece Diyarı ve Karanlık Diyar onun olacaktı, o vakit geldiğinde dünyanın diğer yarısı ya onun hükmünü kabul edecek, ya da o kabul ettirecekti. Ejderhalar Çağı'ndan beri tüm kuzeye tek bir güç hakim olmamıştı. Kuzeyin bir kısmıysa Ruhlar Çağı'nda ayrılmıştı. Gölgeye, geceye ve karanlığa hakim olan birinin önünde kimse duramazdı, sınırın ötesine hakim olacak güce de kavuşmuş olurdu.
Zerath ve Dymentsia bu savaşın son olduğunu bilerek tüm güçleriyle mücadele edeceklerdi. Bu kez artlarında yalnızca karanlık ve gece yoktu. Gölgelerin gücü de vardı. Bunu sağlayan iki haindi, onlar olmasa Zerath gölgelere bu kadar hükmedemezdi.
Aylar önce görüştüğü ve desteğinden emin olduğu Siren Kraliçesi ona ihanet etmişti. O da savaşa hazırlanıyor olmalıydı. Savaşın başlamasına bir gün kalmışken onun ve yaratıklarının yenilmesi düşmanlarına güç kaybettirecekti ve Zinaida'nın o anki amacı buydu. Orduyu parçalamaktı.
Gece, kampın kalkanını geçmek için gölgelere gizlenmesi zor olmadı. Lagina'nın gri çadırının önündeki muhafızları onun geldiğini bile fark etmedi. Lagina'nın çadırına girdiğinde ilk önce bir kalkan oluşturdu. Gölgelere karışmasına yardımcı olmak için büyülenen gri-siyah pelerinini çıkarıp yere attı, kanatlarını ardında katladı. Üzerinde zırhı yoktu, silahlarının sayısı da azdı. Belindeki kemerde kılıcı ve hançeri vardı. Gri ve kırmızı renkli basit bir elbise giymişti. Yüzünde makyaj bile yoktu, mum ışığında ten rengi solgundu. Kahverengi gözlerinin parlaklığı ise dikkat çekiyordu, ne zalimlik ne de savaş isteği vardı.
Yalnızca hayal kırıklığı.
Siren Kraliçesi yatağından kalktı. Uyumamıştı, onun geleceğini biliyordu. Savaş için de hazırlanmamıştı. Yanında silahı yoktu. Yavaş adımlarla ona doğru geldi. Kollarını göğsünde kavuşturdu. "Geç kaldın, kraliçem." Gri yüzündeki tek duygu karşısındaki kadına duyduğu artık çürümüş duyguların kalıntısıydı. Biraz saygı, belki biraz da hüzün. "Seni bekliyordum." Mavi dudaklarındaki gülümseme gri gözlerine ulaşmadı. "Demek kalkan oluşturmakta ustalaştın."
Zinaida omuz silkti. "Düşmanlarımı tanımam ve öğrenmem gerekti. Ama dostumu tanıyamamışım." Eli kılıcının kabzasındaydı.
Kraliçe Lagina ona güldü. "Çek elini kılıcının kabzasından, Zinaida. Beni öldürmek istersen zaten öldürürdün. Buraya konuşmak için geldin."
Zinaida kaşlarını çattı. Elini kılıcından çekmedi. "Ne istediğini merak ediyorum."
"Hanginizin dana iyi olduğunu görme niyetindeydim."
"Burada olduğuna göre sonucu belli."
Lagina başıyla onayladı. "Bir zamanlar yanında savaştığım kadının oğlunu seçtim. Sen sormadan nedenini söyleyeyim, Zinaida. Artık zamanın geçti ve ben ülkem için doğru kararı verdiğime eminim."
Zinaida ne hissettiğini bilmiyordu. Ne hissetmesi gerekiyordu? Belki de hiçbir şey hissetmiyordu. "Kendi halkına ve kraliçene karşı savaşırken mi?"
"Tıpkı bir zamanlar yaptığım gibi."
"Bir zamanlar ikili oynuyordun." dedi Zinaida. En sonunda aradığı duyguyu bulmuştu, öfke. Sıcak mı soğuk mu olduğundan emin değildi. "Hem Zerelia'yı hem beni destekliyordun. Onun dostuydun, bana ise dosttan da yakındın. Ülkene ve bana bağlıydın." Sıcak öfke onu bulunca gözleri griye, griden de siyaha döndü. "Söyle, siren. Ne değişti?"
"Sen değiştin." dedi Lagina. "Farkında değilsen, aynaya baktığında görmüyorsan söyleyeyim." Onun hisleri daha soğuktu. Zinaida'ya kızgınlıktan öte üzülüyordu. "Kendi kendini mahvettin sen. Diores'i öldürdüğün gece hepimizi kaybettin."
Diores meselesinin hala konuşulduğuna inanamıyordu. Diores bunu hak etmişti. Diores ondan kardeşini almıştı, ondan her şeyini, en çok değer verdiğini almıştı. "O benim kardeşimi ve varisimi aldı!" diye bağırdı.
"Bırak artık bunu demeyi!" diye bağırdı Lagina. "Kardeşin bir adama aşık oldu. Senin dışında birini sevdi. Ve sen bunu istemedin."
"Düşman ülkenin, savaşmaya hazırlandığımız ülkenin kralını sevdi, Lagina. Ve bir çocukları olduğunda iki ülkeyi birleştirmek için tek yapmaları gereken şey beni devirmekti. Diores'i öldürdüğümde Zerelia bunun peşindeydi! Her zaman istediği gibi benim yerime kraliçe olmayı istiyordu."
Zerelia... ona olan sevgisi olmasa, onun kardeşi olmasa çoktan ölmüştü. Onu hayatta tutan tek şey Zinaida'nın ona duyduğu sevgiydi. Anneleri Enyo'nun öldüğü günü çok iyi hatırlıyordu, Zerelia daha bir çocuktu. Babaları Zakyntos ise tıpkı diğer birçok gölge hükümdar gibi eşine çok değer verirdi. Enyo, hükümdar eşi sıfatıyla anılan bir komutandı. Askeri meseleler ve şehir muhafızlarıyla ilgilenirdi. Zakyntos, Enyo ölünce kendini kaybetmişti. Zakytos bir hükümdar için zayıf davranmıştı, sevgisi onun hükmünün önüne geçmişti. Enyo, onu dünyaya bağlayandı.
Bu sırada ordu parçalanma noktasına gelmiş, merkezi yönetim dağılmış, yasadışı düellolar artmış, şehirler kendi içlerinde neredeyse bağımsız hale gelmişlerdi. Zinaida, ülkesini bir arada tutandı. Kuzeyin adaletiyle, gerektiğinde zalimlikle yönetmişti. Çünkü babalarının son yıllarında ülke mahvolmak üzereydi.
Zerelia'yı kızdıran da Zinaida'nın zalimliğiydi. Oysa kuzeyde herkes zalimdi. Zerelia da bir kuzeyliydi. Zinaida'nın sert ve baskıcı yönetiminden hoşlanmamıştı. İnsanlar da buna karşı çıkmaya başlayınca Zerelia ona isyan etmişti.
Zinaida yalnız ülkeyi değil, aileyi de bir arada tutandı. Bunu yaparken önceliği her daim ülkesi ve ailesi olmuştu. Zerelia'nın onun varisi olmasını istemişti. Bir varisi olduğu için de bir çocuk istememiş, kuzey tanrılarının ona verdiği yaşam gücünü kendi isteğiyle yok etmişti. Gücü ölümdü, yaşam değildi. Şifa büyülerinde bile berbattı. Ölüm ve kabuslar onun gerçekten iyi olduğu alanlardı. Zinaida, uzun zaman ülkesi ve Zerelia dışında kimseye gerçekten değer vermemişti. Diores öldüğünde Zerelia'nın da Zakyntos gibi zayıf olduğunu düşünmüştü.
Zinaida'nın ise hayatında sevdiği iki kişi olmuştu. İkisi de ona ihanet etmişti, biri bunu canıyla ödemişti. Diğeri de karşısında bunu ödemek için hazırdı. Bu belki de Zinaida'nın lanetiydi, onu seven herkese ölüm getirirdi.
Darranio usta bir büyücü ve kahindi. Ona gelecekte kuzeyin birleşeceğini ve güçlü bir hükümdarı olacağını söylemişti. O hükümdarın yanında ona destek olacak biri olacaktı. Darranio onu bırakmış, uzun yıllar Diyar'da yaşamış ve sonunda ölmüştü.
"Acaba neden Zerelia hükümdar olmak istiyordu?" diye sordu Lagina başını yana eğerek. "Çünkü senin hükmünü istemiyordu. Ben de senin hükmünü istemiyorum."
"Bir zamanlar benim hükmümü istemiştin." dedi Zinaida öfkeyle. "Bir zamanlar seninle birlikte hem karaya hem de denize hakim olmak istiyorduk!"
Lagina, çok önceleri Zinaida'nın kuzeyi birlikte birleştireceği kişiydi. Kuzey Denizi'ne hakim olabilecek güce sahipti.
"Bir zamanlar..." dedi Lagina yumuşak bir sesle. "Sadece bir yıl önceydi."
"O bir yıl bana yaşadığım yüz yıl gibi geldi." Bu söyledikleri Lagina ile ilgili değildi. Son bir yılda çok fazla olay olmuştu. Dymentsia kuzeye gelmiş, Zinaida'nın yeğeni Zerath onu sevmişti. Auris ölmüş, Lyktos da savaşta Zerath tarafından öldürülmüştü.
Zerath... bir zamanlar Zerelia'yı ondan ayıran o adam artık bir hükümdardı. Üstelik sahip olduğu güç Zinaida'ya denk sayılırdı.
"O bir yıl içinde seni bu dünyaya bağlayan gücü kaybettin sen." dedi Lagina. "Sevgini kaybettin."
Zinaida bunu inkar edemedi. Zerath'ı öldürmeye karar vermesiyle sevgisini yitirmişti. "Sevdiğim herkes bana ihanet etti. Sen de bunun bir başka kanıtısın. Sevgi, bana sadece acı getirdi."
Sevdiklerine de ölüm.
"Çünkü sen sevgiyi bir zayıflık olarak gördün." dedi Lagina ona karşı çıkarak. "Sen beni bile sevmedin. Şimdi bana ihanet ettiğimi söylüyorsun. Evet, Zinaida. Sana ihanet ettim. Ama sen benden daha kötüsünü yaptın. Sen içindeki sevgiye ihanet ettin. Zerelia'dan sana kalan, onun kanını taşıyan, onun büyüttüğü, onun belki de son istediklerini bilen o adama düşman oldun."
"O bunu hak etti." dedi Zinaida.
Zerath onun düşmanıydı.
Lagina başını iki yana salladı. Devam edip etmemekte kararsızdı ama Zinaida'nın bunu bilmesi gerekiyordu. "Sen onun babasını öldürdün, o bunu her zaman bildi. Ama sana düşman olarak büyümedi. Nedenini düşündün mü?"
"O benim düşmanınım oğlu." dedi Zinaida.
Lagina derin bir nefes aldı. "O senin kardeşinin oğlu! Kabul et artık bunu. O senin kanından, senin canından, senin gücüne sahip biri! Sen eşini öldürdüğünde bile seninle savaşmayan Zerelia'nın oğlu!"
Zinaida geri çekilmedi. Gözleri siyaha, bordoya döndü. "İkisinin de yaşamasını sağladım. Auris'in onlara zarar vermemesini sağladım."
"Zerath'ın gölge gücüne sahip olduğunu öğrenince onu öldürmeye suikastçılarını gönderen kim?"
"Benim için tehlikeydi!" diye bağırdı Zinaida. "İki güce sahip bir gençti."
Lagina delirmek üzereydi. "Zerath öldüğünde Zerelia ne olacaktı? Sana mı bağlanacaktı? Ne düşünüyordun? Zerelia'yı düşün, Zinaida. Zerelia'nın eşini öldürdün. Sahip olduğu iki ülkeyi de elinden aldın. Artık sadece oğlu kalmıştı. Ve sen onu da öldürecektin!"
Bu, Zinaida'nın umurunda değildi. Umurunda olan kardeşinin ölümüydü. Umurunda olan, kardeşinin ölümüne neden olmasıydı. Olmayanlar değildi. "Zerelia öldü, Lagina."
"Zerath ondan geriye kalan."
"O benim umurumda değil."
"Ama sen onun umurundasın. Gerçekten sana zarar vermek istese şimdiye bunu yapardı. Bu yüzden onun yanındayım. Anla bunu. O yapabileceği hiçbir şeyi yapmadı. Sadece doğru yolla başa geçmeye çalıştı ve sen onun elinden bu seçeneği aldın. Onun babası ve annesi gibi onu da mahvedeceksin."
Zinaida ona tekrar sesini yükseltti. "Onun hakkında istediğini de, fikrimi değiştirmeyeceğim. Onu öldürmeyi istiyorum. Tek istediğim bu. Onun acı çekmesini istiyorum. Benim yaşadıklarımı yaşamasını istiyorum."
"O senin yaşadıklarını hatta daha fazlasını yaşadı. Zerelia öldüğünde ne hissetti sanıyorsun? Sen de aileni kaybettin. Zerelia onun sahip olduğu her şeydi."
"Zerelia benim sahip olduğum her şeydi." Zinaida aklına takılanı söyledi. "Ben onun boşluğunu dolduramadım. Zerath ise kendine sevecek birini buldu. Şimdi onu da onun elinden almak istiyorum. Kara Kraliçe'nin acı çekmesini ve ölüşünü görmesini istiyorum."
"Söyleyeceklerim hiçbir şey ifade etmeyecek." diye mırıldandı Lagina. "Benim hatırım da mı yok, sevgilim? Bu deliliğinin ve zalimliğinin ardında ne olduğunu en iyi bilenlerden biriyim. Seni sevdim. Sana değer verdim. Fakat sen kendi acınla kendi kendini yok ediyorsun. Bunu izlemek istemiyorum, bu yüzden sana karşı çıkmayacağım."
Zinaida'nın yüzünde zalim bir gülümseme belirdi. "Kazanacağımı biliyorsun."
"Kazanman ya da kaybetmen önemli değil artık. Sen zaten kaybettin. Sen kendini kaybettin. Zerath'ı öldürdüğünde içindeki sevgiyi de kaybedeceksin. Bizler karanlığın varlıklarıyız, bizi karanlığın sonsuzluğuna karıştırmayan tek şey bu hisler. Dünyayla kurduğumuz bağlar."
Zinaida elini onun yüzüne uzattı. Yanağını okşaması Lagina'nın ifadesini değiştirmişti, çünkü o hala sevgiye sahipti. Zinaida ona acıyordu. Ama ona istediğini verebileceğini fark etti. Bir zamanlar onu sevmişti. "Benim tek bağım ülkem." dedi Zinaida. "Ne sen ne de Zerath."
"Kendi kendini yok ediyorsun." dedi Lagina. "Başkasına gerek yok. İçindeki sevgiyi kendin öldürüyorsun."
"İçimdeki sevginin kalıntısı var." dedi Zinaida. Gülümsemesi garipti. Sanki söylediklerinde ciddiydi. Sevgisi vardı, hisleri vardı. En azından kalıntısı onunlaydı. "O kalıntı sende ve ben onu almaya geldim."
"Al o halde."
Zinaida bunu yapacaktı. "Aklındakini söyle. Gözlerinden okuyabiliyorum, siren."
"Bir önemi var mı ki?"
"Ben burada, sen yıldızlarda öğreneceksin."
Lagina gülümsedi. Elini onun saçlarına, Zinaida bir şey demeyince de yüzüne götürdü. Parmakları teninde dolaşırken Zinaida hissettiklerini düşündü. "Seni sevdim, Gölge Kraliçe, seni hep sevdim."
Zinaida uzun zaman sonra bu hissi tatmıştı, bir daha da tatmayı istemiyordu. Neydi adı? Hatırlamıyordu. Sevgi onu bırakmıştı, sevdikleri ölmüştü. "Biliyorum. Ve ben de sana olan sevgimin, geçmişin hatırına sana bu ölümü veriyorum, sevgilim."
"Çok geç, değil mi?"
"Çok geç."
"Onu öldüreceksin. Onunla birlikte kendini de yok edeceksin."
"Ve sen bunu göremeyeceksin." dedi Zinaida. Fikrini değiştirdi. Bu hissi daha çok tatmak istedi, bir daha fırsatı olamayacaktı. Uzun yıllar boyunca bunu istemeyeceğini biliyordu. Dudaklarını onun alnına değdirdi. Sadece birkaç saniye, hançerini çıkarması ve onun canını alması için yeterliydi. Dudaklarını onun saçlarına götürdü. Deniz kokusunu aldı. Gözyaşları onun saçlarına geldi. "Ama zaten gördün. Zerelia öldüğünde sevgimin öldüğünü gördün. Zerelia benim yüzümden öldü ve ben de onunla öldüm. Darranio ve seni öldürdüğümdeyse sevginin kalıntılarını da yok ettim."
Lagina'nın son nefesini duydu. Ardından kadın kollarına yığıldı. Zinaida hançerini onun karnından çekti. Bir sevdiğine daha ölüm getirmişti. Kollarındaki bedeni dikkatlice yatağa koydu. Hançerini aldı ama pelerinini bıraktı.
Zerath, onun sevdiği herkesi öldürebileceğini görmeliydi.
Bu düşünce aklına geldiği anda ondan uzaklaştı. Zerath onun umurunda değildi, olmamalıydı. Zerath onun ülkesinin hükümdarı olmamalıydı.
Zinaida gölgelere karıştı ve çadırdan çıktı. Gün doğuyordu. Kaybolan karanlığın şafağıyla bu kez sevgiyi gerçekten kaybettiğinden emin oldu. İstediği buydu.
Savaşta işine yarayacak bilgiler için talim alanına ilerledi. Gri sis onu görünmez kıldı. Gerçi görünse de kimseden çekindiği yoktu. Talim alanındaysa gülüşler duydu. İki kişi gördü. İstediği onlardı.
Zerath elinde Zerelia'nın kılıcıyla onunla talim yapıyordu. Dymentsia onun hamlelerini engellese de engellemese de mutluydu. Nasıl? Nasıl mutlu olabiliyordu? Elindeki kılıç Zerelia'ya, ondan önce de geceyle bağı olan hükümdarlara aitti.
Zinaida'nın elindeki kılıç ise zalimlikleriyle anılan hükümdarlara aitti. Kılıcını kınından çekti.
Kılıcın sesi onların talimini bozdu. Dymentsia onu göremedi. Zerath ise Zinaida ile göz göze geldi. İkisinin de gözleri kırmızıya çalan bordoydu. Zinaida birkaç saniye de olsa bunu gördüğünden emindi.
Kılıcını kınına geri koydu. Dymentsia iyi görünüyordu, yaralarını iyileştirmişti. Zinaida'nın öğrenmek istediği onun durumuydu. İstediğinden fazlasını öğrendi.
Ejderhaların neden iki rhonanın yeminini yasakladığını öğrendi. Zerath'ın göz renginden bir Diyar hükümdarına bağlandığı belli oluyordu. Bu duyulmamış bir şeydi. Zinaida yüz yıllık hükmünün ardından bu güce sahip olabilmişti.
Zinaida bir süre daha kaldı. Kampın karışmasını, Lagina'nın ölümünün etkisini izledi. Dakikalar sonra fark edilmişti. Zerath sadece kendi yapabildiği bir büyüyü hazırlıyordu. Geceyi ve gölgeleri birleştirmeye başlamıştı. Zinaida bunun sebebinin kendi olduğunu anladı ve ortadan kayboldu.
♛
~Zinaida ve geçmişi hakkında ne düşünüyorsunuz?
~Sizce Zinaida'nın bu hale gelmesi sevdikleri sayesinde mi oldu?
~Lagina hakkında ne düşünüyorsunuz?
~Zerath ve kırmızı gözleri hakkında tahminleriniz neler?
27.01.2019, 02.58
57.028, 6.711, 11.7
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top