65 ♛ KUZEY YILDIZI
65. Bölüm
KUZEY YILDIZI
Kara Ülke, Kuzgun Tepesi
Temsilci Rhadenis'in bir kaleye sahip olmasının önemli bir nedeni vardı. Bu kale ona yalnız Kraliçe'nin dostu ve danışmanı olduğu için yönetimde söz sahibi olan güçlü bir büyücü olduğu için verilmemişti.
Rhadenis, Dymentsia'nın hayatını kurtarmıştı. Rhadenis olmasa Dymentsia şu an yaşıyor olmazdı. Dymentsia olmasa Diyar'ın kuzeyi muhtemelen Zinaida'nın, batısı Salirhenia'nın elinde olurdu.
Tahta çıkışının ilk yıllarında birçok isyan ve suikast girişimi yaşanmıştı. İsyanları, adının yanına eklenecek sıfatlara neden olan adaleti ve zalimliğiyle bastırmıştı. Suikastçıların hepsini kendi elleriyle öldürmüştü fakat onları buna teşebbüs ettireni öğrenememişti.
İsminin başına eklenen Adil ve Zalim lakapları henüz o on sekizindeyken küçük kardeşi Opal'de sekiz yaşında tahta geçirildiğinde ortaya çıkmıştı. İsyanı kanla ve öfkeyle bastırmıştı. Nmerysa, Opal yakınlarındaki tüm yetkisini ona vermişti. Dymentsia kuzeyde topladığı orduyla eski başkent çevresinde Mysania'yı kraliçe yapmaya çalışanlarla yüzleşmiş ve savaşmıştı. Meydanda ölmeyenleri Zümrüt'e götürmüştü.
Orada yaptıkları, zalimliğini ve adaletini göstermişti.
Merhamet etmemişti. Sekiz yaşında bir çocuğu sırf veliaht olduğu söylendi diye ülkenin başına geçirmeye çalışanlara en ufak bir merhamet göstermemişti. Mysania'nın sürgün kararını o vermişti. Bunu o anı ve kendisini düşünerek yapmamıştı, geleceği ve ülkesini düşünerek yapmıştı. Mysania yeterince büyüyene dek onu destekleyenlerden uzak kalmak zorundaydı.
Zalimliğini gösteren, suikast girişimleriydi. Mysania'yı destekleyen isyancılar, yalnızca Nmerysa'nın Diyar'ı yönetmesini isteyenlerin girişimleri önemsizdi. Kara büyü onları yok etmişti. En kötüsü başarılı olanıydı, lakaplarıyla ilgisi yoktu. Hala buna kimin ya da neyin neden olduğunu bilmiyordu.
Yirmi bir yaşındaydı. Rhodios'un Yıldızı'na yaptığı geziden sonra Gece Dağları'na gitmişti. Yalnız başına gitmek istemişti çünkü uçacaktı. Kanatlarını kullanmayı özlemişti. İnsanların yolda onu takip etmelerini bekleyemezdi.
Anılarının bir kısmı canlıydı. Bir kısmı ise bir zamanlar onun olduğu gibi ölüydü.
Sabah Yıldızı'nın en yüksek tepesine vardığında yorulmuştu. Sızlayan kanatlarını sırtına katlayıp dakikalar boyunca karanlığa ait olan göğe, yere ve denize bakmıştı: Gölge Diyar'ın en büyük eski şehrinden kalan bir harabeye, gri dalgaları o yükseklikten bile fark edilen Kuzey Denizi'ne, kanatlarıyla hükmettiği havaya ve yıldızsız göğe. Gece Dağları'ndaki her şey karanlığa aitti ve karanlık onu istiyordu. Karanlığın onu istediğini yıllardır biliyordu.
Anılarında kaybolurken, gücün o anda istediğini almak üzere olduğunu hatırladı. Çevresini sarmıştı, yorgunluğu ona karışmıştı. Tam karanlığa hükmedeceği anda biri veya bir şey engel olmuştu. Başına, kanatlarına ve kalbine saplanan bir acı, tüm bedenine yayılmış ve etrafındaki her şeyi yok etmişti. Ardından onu ele geçirmişti. Yıllar sonra olanları tekrar hatırlarken, en yakın arkadaşına nasıl haber verildiğini de hatırlıyordu.
Kanatlarını açmış ve göğe yükselmişti. Ama acı onu rahat bırakmadı. Kanatlarıyla havaya yön verdi. Gökyüzünde yıldızlar belirdi. Büyük annesinin adını aldığı Kuzey Yıldızı bir süre parıldadı.
Kraliçe, bedeninin bir parçası olan kanatlarına yön vermeyi son vermek zorunda kaldı, çünkü biraz daha çabalarsa kanatlarının parçalanacağını düşünmeye başlamıştı, acı her yerine yayılmıştı.
Yok olduğunda o da yok olmuştu.
Düşüş.
Kalanını hatırlamıyordu.
Temsilci, onu bulduğunda kalbinin atmadığını söyledi. Ruhunu bedenine bağlayan kalbi atmıyordu. Ama ruhu bedeninden henüz ayrılmamıştı.
Kara Ejderha'nın Temsilcisi, güçlü bir büyücüydü. Ama o düşüşü durdurmaya gücü yetmezdi. Bunu denemişti, yanındaki birkaç büyücü ile birlikte. Kraliçe'nin düşüşünü önleyen yalnız onlar değildi. Diğer unsurun ne olduğunu kimse bilmiyordu.
Rhadenis onun ruhunun bedeninden ayrılmamasını sağladı. Nmerysa'nın ejderha gücü, Rhadenis'in kara büyüsüne ve Dymentsia'nın direnmesine karıştı. Dymentsia uyandığında aradan sadece bir hafta geçmişti. Bir ay sonra eski haline dönmüştü. Kara Ülke'deki çok az insanın bu olaydan haberi vardı.
Karanlığın Hükümdarı'ndan daha güçlü kim olabilirdi? Onun ölümünü isteyen ve bunu karanlığı bile delip geçerek yapabilen kimdi?
Yaklaşık on yıl sonra aklına yine aynı sorular geldi. Hiçbir şeyi unutmamıştı.
Kuzgun Tepesi'ne yapılan Kara Kale'de savaşa hazırlanırken bunu düşündü. Herkesin uyuduğu bir vakitte balkona çıkıp Kuzey Yıldızı'na baktı. Yine parıldıyordu ama o anki kadar değildi.
"Yüce Kraliçe." dedi fısıldayarak. "O an yanımdaydın ve adını aldığın yıldız bana ve dostuma yol gösterdi. Senden tekrar yanımda olmanı isteyeceğim, savaşta tekrar bana yol göstermeni dileyeceğim. Hayatımızı verdiğimiz Diyar ve halk için yanımda olmana ihtiyacım var, büyük anne."
Deisenria, onun karmaşık inancının bir parçası değildi ve olmayacaktı. Fakat onun gücünü inkar edemezdi. Deisenria ona yardım etmiş olabilirdi; halkı, ülkesi ve soyu için onu korumuş olabilirdi. Bunun için yaşam ve ölüm tanrıçalarıyla yüzleşmiş olmalıydı. Livarea ve Zitendaé, Ruhlar Çağı'nda yaşanan bazı olayların ardından kadere karışmamaya karar vermişlerdi. Kader, kuzey inancında Tanrıça Moirendé'nin başını oluşturduğu bir grup tanrı ve ruha bağlanmıştı.
Dymentsia, kuzey inancını tam olarak kabul etmiyordu. Bunda Diyar'da doğması ve büyümesinin etkisi vardı. Diyar'ın Ulu Tanrıçası'nın yani Ana'nın düzenine inanıyordu. Fakat kuzeydeki tanrıları ve ruhları da tamamen reddetmiyordu. Onların, Ana'nın kuzeydeki yardımcıları olduklarına inanıyordu.
Bir süre daha yıldızlara baktı. Odasına geri döndüğünde Kuzey Yıldızı tekrar parıldadı.
♛
"Lyktos, babasını öldüren Zinaida'yla ittifak yaptı. Bu onun bir hain olduğunu kanıtlıyor." dedi Dymentsia obsidiyen masanın üzerindeki elini çenesine götürerek. Rhadenis, onun parmaklarındaki safir yüzüğe baktı. Safir yüzük, Gece Diyarı'nın sembolüydü ve Gece Kralı'nın hediyesiydi. Kara Kraliçe bu yüzükle Gece Diyarı'nın varisi olmuş, ve kimse henüz bilmese de Gece Kraliçesi olmuştu. "Gece Diyarı, kuzeyin en önemli merkezlerinden biri. Zinaida ve Lyktos'un el birliğiyle orayı yok etmesine izin vermeyeceğim. Zerath'ı kral olarak tanımamın en büyük nedenlerinden biri bu."
Rhadenis, bir temsilci olarak halkın düşüncelerini dile getirdi. "Karanlık halk, kuzeyin tek hükümdarı olmasını istiyor, Dymen. O da sensin."
Halk, o günkü tartışma konularıydı. Zerath'tan haber gelene dek Kara Kale'de hazır bekleyeceklerdi. Zerath, Gece Diyarı'ndaki sınırlarını savaşla belirleyecekti. Henüz onlara hiçbir haber gelmemişti. Bu yüzden endişelilerdi.
"En iyi komutanlarım Xanthos ve Artemisia bunu kaç kez dile getirdiler zaten." dedi Dymentsia bıkkın bir sesle.
"Seni kuzeyin tek hükümdarı olmaktan alıkoyan ne?" Rhadenis'in kahverengi gözlerinde eğlenceli bir parıltı belirdi. Onu sorularla şaşırtmaktan her zaman hoşlanmıştı. Onunla uğraşmayı da severdi. Gerçi şu an söyledikleri alaycı değil ciddiydi. "Seni yıllardır tanıyorum, bu fikrinden vazgeçmeni sağlayan nedenleri merak ediyorum."
"Salirhenia, Auris, Zinaida, Lyktos... bana amacı insanlara zarar vermek olmayan herkesin yapmaması gereken bir şey öğrettiler." Kraliçe bu sözlerinin ardından siyaha boyalı kapıya baktı. Birilerinin gelmesi an meselesiydi. Konsey toplantısının başlamasına çok az kalmıştı. Masanın üzerindeki büyülü kum saati dolmak üzereydi.
"Yine bir sanatçı olarak kuzeyin özlü sözlerinden bahsetmeyeceksin değil mi? Sayende hepsini ezberledim." Rhadenis birkaç saniye onun öfkeli yüzüne bakıp gülümsedi. "Güçlü birini kendine düşman değil dost yap, vardı. Ama bununla konumuzla alakası yok."
"Birkaç kelime söyleyeceğim sadece. Bunun ülkelerle veya hükmetmekle alakası yok. Sadece güvenmekle ve değer vermekle ilgili. Biri sana güvenirse onun güvenini asla kaybetmemelisin. Çünkü ona ihanet edersen herkese ihanet edersin ve herkesin güvenini kaybedersin. Zerath'a ihanet etmeyeceğim, o da bana ihanet etmeyecek. Birbirimizin güvenine saygı duyacağız. Yoksa yalnız birbirimizi değil, tüm kuzeyi, tüm Diyar'ı, tüm dünyayı kaybederiz."
Rhadenis birkaç dakika yanıt vermedi. Dymentsia haklıydı. Ama sonra yüz ifadesi değişti. Düşüncelerini söylemedi.
Dymentsia elbette bunu hissetti. "Ne geçiyor aklından, dev?"
"Yalnız seni kaybetmek bile onu üzer."
Bu üzüntü diğer kaybedeceklerinin yanında bir hükümdar için ne derece değerliydi?
Bir dostun sevgisi, tüm hayatlarını yönetmeye adayan insanlar için değersiz miydi?
Yıllardır Dymentsia'yı, Diyar'ın gördüğü en iyi hükümdarlardan birini, tanıyan Rhadenis yanıtı biliyordu. Dymentsia'nın düşüncelerini dile getirmesine gerek yoktu. Halkıyla ve çevresini saran karanlıkla yalnız mücadele edebilecek bir yüce kraliçeydi. Hırsı ve gücü ona yeterdi. Ama doğduğu anda sevgiyi tatmıştı. Ailesi, dostları ve halkı onu sevmişti. Sevgiden vazgeçemezdi.
Ve Kara Kraliçe kaybetmezdi. Bir insan bile onun için herkesti. Nasıl bir şehri almak için çabalarsa, o insanı da geri almak için çabalardı.
Rhadenis, Dymentsia'ya baktığında onun zümrüt gözlerinde Zerath için söylediklerinin ve aklından geçenlerin yansımasını gördü. "Sizi uyarmıştım."
"Ben de onu uyardım."
"Belki de kaybetmeye hazırlanmalısınız."
Hükümdarlar Çağı'nda sevgileri için kaybeden birkaç hükümdardan biri olurlardı.
"Ben kaybetmem."
Rhadenis onunla tartışmak için hazırlandı. Kapı açıldığında sözlerini sonraya saklamaya karar verdi. Kahin Darranio, elindeki kehanet kitabını masaya koyarak en rahat bulduğu yere geçti.
"Kitabı senin için taşıyan çıraklarına ne oldu, Darranio?" diye sordu Rhadenis kalın kitabı kendine çekerek. Yenilenen deri cildi inceledi. Kitabın ismi, eski kuzey alfabesiyle ve lehçesiyle yazılmıştı.
Evarél Dharal ar'denlie Moirendé
Moirendé'nin İnayetiyle Karanlık Diyar
Binlerce sayfa uzunluğunda olan kitap en az birkaç bin yıllık olmalıydı. Rhadenis kitabı açacakken ince beyaz bir el kitabı onun önünden hızla çekti. "Ulu Tanrıça Moriendé'nin kendine bağlı ruhlara bahşettiği görülerin derlemesi." dedi Dymentsia hayranlıkla. Ardından endişenin gizli olduğu alaycı zümrüt gözleri dostuna yöneldi. "İlk okuyan olmamı istediğin için teşekkürler, Temsilci."
"Rica ederim." dedi Rhadenis dalga geçerek. Kitabı ondan önce okumak istiyordu. Hükümdarı olması umurunda değildi. Elini kitaba uzatacakken Dymentsia kitabı biraz uzağa çekti. Rhadenis kitaba ulaşmayı tekrar denediğinde Dymentsia ona bakmadan hançerini çıkarmıştı.
"Bana zarar vermezsin." dedi Rhadenis. Yine de elini çekti.
"Kapa çeneni, dev." diye fısıldadı Dymentsia bakışlarını kitaptan ayırmayarak. "Sessiz konuşun."
Rhadenis kitabı okuyamayacağını anlayınca derin bir iç çekti. Ardından umutlu bakışlarını Darranio'ya yöneltti. Yaşlı adam şüphesiz kitabı okumuştu. "Bunu nereden buldun?"
"Çıraklarım benim görülerimi ve yanımıza gelip görülerini anlatan Altın Kraliçe'nin önerilerini araştırıyor, Temsilci." Darranio, kapıdan giren sarışın kadını işaret etti. "Altın Kraliçe demişken... işte geldi. Size bahsedecektir."
Meşalelerin ve şamdanların büyülü alevinin yansıdığı gri ve soğuk duvarların önünde bir güneşi andırıyordu güzel kadın. Altın rengi kanatları arkasına doğru katlanmıştı. Yine mor renkli, altın rengi işlemeli bir elbise giyiyordu. Eskiden moru pek tercih etmezdi. Kara Kraliçe'nin yanındaki sandalyeye geçti. "Henüz bahsetmeyeceğim, zaten yeterince sorunları var."
"Bahsedeceksiniz." dedi Kara Kraliçe kırmızıya parıldayan gözlerini kitaptan ayırarak. "Yoksa sizi elimden Moirendé bile alamaz."
"O halde Zoryeva'yla da savaşacaksın, o da bu işin içinde." dedi Darranio. Zoryeva, kuzeyin en önemli tanrıçalarından biriydi. Gece Diyarı'nın baştanrıçası olan Yıldız Tanrıçası'ydı.
"Tanrıçalar ve ruhlarla uğraşmasak." dedi Rhadenis onları bölerek. "Görülerden bahsetsek."
"Dün Kuzey Yıldızı'nın parıldamasını gördüm." dedi Aeralel. Kimse ona yanıt vermedi. Dymentsia gecenin çoğunda dışarıdaydı ama o da görmemişti. "Bu bir işaret." Sesi korku doluydu. "Dördümüz de yıllar önce olanları biliyoruz. Deisenria'dan bir uyarı olabilir."
Darranio, Aeralel ile göz göze geldi. Onu başıyla onayladı. "Ejderhalar Çağı'nda ölen hükümdarların uyarılarını biliyoruz. Çıraklarım bu olayın bu çağda da yaşanmış olabileceğini araştırıyor."
"İmkansız." dedi Rhadenis. Dymentsia'nın bakışları onunla hemfikir değildi. Rhadenis bunu fark edince inkar etmeyi kesti. "Ya da değil, her neyse. Deisenria'nın kızı da oğlu da onun türünden değillerdi. İkisi de karanlığa ait değillerdi. Torunlarından kara hükümdar olanlar da Deisenria kadar karanlığa hakim değillerdi. Kast ettiğiniz bu değil mi? Dymentsia, kendinden sonra gelen hükümdarlar arasında Deisenria'ya en çok benzeyen."
"Yani büyük annemin görülerini mi araştırıyorsunuz?" dedi Dymentsia en sonunda olanları çözerek. "Diyar'ın kurucusu olsa da o bir kuzeyliydi. Kuzeyle ilgili sözleri olmalı."
Rhadenis onun dikkatinin dağılmasından istifade ederek kitabı kendi önüne çekti.
"Çok fazla söz var, kraliçem." dedi Darranio. "Moriendé'nin ruhlarının görüleriyle bu sözleri çözmeye çalışıyorum."
"Deisenria'nın ruhlarla uğraştığını duymamıştım." dedi Aeralel. "Ama görülerim sayesinde ruhların da işin içinde olacağına eminim."
"Ne gördüğünüzü söyleyecek misiniz?" diye sordu Dymentsia tüm hükmünü kullanarak. Onların üzerinde ne derece işe yaracağını bilmiyordu.
Darranio pes etti. "Üçünüzden birinin öleceğini, ama üçünüzün de ağır yaralanacağını biliyoruz. Altın Kraliçe ve beni ilgilendiren ise yalnız sensin. Seni nasıl kurtaracağımızı araştırıyoruz."
Konsey odasının kapısı tekrar açıldı. Xanthos, Artemisia ve Lierra onların yakınlarındaki sandalyelere geçtiler. Lierra bildiklerini kısaca anlatır ve kitabı tanıtırken Dymentsia masadaki sürahiyi ve kadehi yakınına çekti ve kadehe biraz şarap doldurdu. O birkaç yudum alırken Darranio, az önceki konuşmasına devam etti.
"Kraliçe'yi savaş meydanından uzaklaştırmaya çalışmak kendi ölümümüzü hazırlamak olur." dedi Darranio. İçlerinden biri bunu denerse Dymentsia'nın yapacaklarından hiçbiri emin değildi. "Ama en azından onu koruyabiliriz."
Dymentsia onun kast ettiğini biliyordu. Birileri o ve ülke için kendini feda edecekti. Aias, Karissa, Uranian ve Veilhr... "Gerek yok." dedi kısık sesle. "Bana görülerden ve yıldızlardan bahsedin. Sonrasını sonra tartışırız. Yıllar önce olanları biliyorsunuz, bu yanılsama ilk kez karşımıza çıkmadı."
"Eğer o yanılsamayı görmeseydim şu an bu dediklerinize inanmazdım." dedi Rhadenis. Yıllar önceki yanılsama yalnız ona ve Dymentsia'ya görünmüştü.
Lierra, yıldızlarla ve kehanetlerle ilgileniyordu. Bu konuda istediği kadar bilgi sahibi olması için Kara Kraliçe izin vermiş, Darranio yardım etmişti. "Kuzey Yıldızı, Deisenria'nın lakabı. Deisenria'nın yeteneklerini biliyorsunuz. Ejderhalar Çağı'nda yaşadı ve Kara Ejderha'nın ölümüyle onun gücüne sahip oldu. Kendinden sonra gelen hükümdarlar her ne kadar onun soyundan olsalar da, Ejderha Gücü'ne sahip olsalar da onun gibi değiller. Deisenria, son safkan rhona ve Kara Ejderha'nın Gücü'nün ilk sahibi. Ejderhalar gibi o da görüleri değiştirebilir. O görünün o anda ya da gelecekte ortaya çıkacak olması fark etmez. Darranio ve Aeralel'in görüleri, onun bin beş yüz yıl önce gördükleriyle aynı olabilir. Tıpkı Kara Kraliçe ve Rhadenis'in yıllar önce karşılaştıkları olay gibi. Deisenria bunu gördü ve bir yolunu bulup bizi uyarıyor. Bunun anlamı hiçbir şey olamaz. Bu görüler, yanılsamalar ve iletişimlerin boşuna olmadığından eminiz zaten."
Aeralel onu onayladı. "Dymentsia'nın durumunu düşünürsek o da görüleri yıllardır değiştirebiliyor. İletişim, Zerath ve onun görülerinin ortak noktası. Deisenria'nın işaretinin ortaya çıkması imkansız ama şaşırtıcı değil."
Dymentsia da onlarla hemfikirdi. Deisenria, bin yıllar önce bile yaşasa onu uyarıyordu. Ona ve gücüne güveniyordu. Aklına takılanı söyledi. "Deisenria'nın bu güce sahip olma nedeni safkan olması, yaşadığı zaman ve beş yüz yıl yaşaması. Zerath, kuzeydeki en büyük üç güçten ikisinin sahibi, benden daha safkan olduğu kesin. Beni onlarla eşit yapan ne? İletişimin ve uyarıların benimle ilgisi ne?"
Aeralel ve Darranio yeniden göz göze geldiler. Dymentsia, ikisinin de çok yakından tanıdığı ortak birini biliyordu. "Bana bir açıklama yapmalısınız. Bunun babamla ilgisi var mı?"
"Var ama tek neden o değil." diye açıklamaya başladı Darranio. "Assos soyu, kuzeyin en güçlü soylarından biri. Senden de kardeşlerin gibi ailenin bir kısmı saklandı. Belki Assos soyunun gizlediklerini öğrenmemen için, onları tahtta öne çekmemen için. Belki de görülerin nedeninin onlar olmasından. Assos, ilk temsilci Dhranel'in ardından gelen Kara Ejderha'nın Temsilcisi. Dhranel'in soyundan gelen biri de yanımızda oturuyor zaten, Rhadenis. İki soyun gücü herkes tarafından bilinse de, bilinmeyen şey son birkaç yüzyılda ikisinin birleştiği ve daha sonra da ayrıldığı. Dheinas Assos ve Theseus Dhranel, iki soyu da birleştiren iki güçlü büyücü. Ayrılmalarının ardından iki kızı farklı ebeveynlerinin soyadlarını kullandılar ve tek bir soyu kabullendiler. Onların ardından gelenler de onlara uydu ve iki soy yeniden ayrıldı. Elbet, kuzeyin güçlü hanedanları kadar olmasa da eski ve Ejderha Gücü'ne sahip aileler."
Darranio'nun bu sözleri, uzaktan da olsa Dymentsia ve Rhadenis'in akraba oldukları anlamına geliyordu.
"Tabii, bunların gücünle pek ilgisi yok." dedi Lierra omuz silkerek. "Önemli olan gücü kullanmayı bilmen. Fazlası da var elbette. Assos ve Dhranel ailelerinin bunları bildiğinden ve Deisenria'nın ilgisinden şüpheleniyorum."
"Aileler ve görüler hakkında yeterince şey öğrendiğimize göre, sıra görüleriniz ve onlardan ne anladığınızda." Dymentsia, öğrendiklerinden memnundu ama asıl merak ettiği bunlar değildi. Savaş her an gerçekleşebilirdi ve işine yarayacak bilgiler istiyordu. "Artık bildiklerinizi söyleseniz iyi olur."
"Kardeşlerinin güçleri ve şifacıları işimize yaramaz. Bize kara büyü gerek. Karanlık seni seçtiyse peşini bırakmayacaktır." Darranio, karanlığın seçtiği insanları tanıyordu. Zinaida ve Zerelia'nın birçok kez ölümden döndüklerini biliyordu.
Dymentsia aklından geçenleri olduğu gibi söyledi. "Ölmekten korkmuyorum. Ülkem ve halkım için savaşırken ölmek, bir lütuf. Asıl korkum benim ardımdan ülkeme ve halkıma ne olacağı. Zinaida insanları öldürmekle kalmaz, acı istiyor. Zulüm ve yıkım istiyor. Eğer ben ölürsem Zinaida'nın da öldüğünden emin olmak isterim. Ülkemin iyi durumda olacağını bilmek isterim."
Dahası da vardı. Dymentsia ardında iyi durumda olan bir ülke ve bu ülkeyi yönetecek insanlar bırakmayı istiyordu.
Bunu dile getirmedi.
"Sen bize lazımsın." dedi Xanthos kahverengi gözlerini ona çevirerek. "Ve burada, karanlığın insanlarının yanında, tekrar yemin ederim ki kanımın son damlasına dek sen ve ülkem için savaşacağım. Bu odadaki diğer insanların da bunu yapacağına şüphe yok."
Xanthos bu sözleri daha önceleri de söylemişti. Dymentsia prensesken de söylemişti, kraliçeyken de. Onlar sevgililerken de tekrar etmişti, ayrıldıklarında da.
Dymentsia ona gülümsedi. "Birkaç yıldır bu yeminini tekrarlamayınca endişelenmeye başlamıştım, savaşçı."
"Endişelenme, kraliçem. Seninle veya benimle ilgili olduğundan değil, fırsat bulamadığım için söyleyemedim."
"Savaşı görmedim." dedi Aeralel birkaç dakika süren sessizliğin ardından. "Gölge Diyar'ın simgesi olan üç kılıcı ve üç yıldızı gördüm. Üç hükümdarı temsil ediyorlar. Yıldızlardan üçü de söndü. Kılıçların üçü de kaybedildi."
Zerath'tan kılıçlarla ilgili yeni bilgiler öğrenmişti Dymentsia. Bunları dile getirmek istedi. "Kraliçe'nin Yıldızı zaten kayıp. Zerelia bu savaşla ilgili ve onu temsil ediyor olabilir. Savaşın Gölgesi, Zinaida'nın elinde, Karanlığın Şafağı ise Zerath'ın. Üç kılıç, son üç hükümdarın elinde. Bu üçünün de başına bir şeyler geleceği anlamına gelebilir."
"Ama sen bir gölge hükümdarı değilsin." dedi Komutan Artemisia. Bir elini kısa siyah saçlarının arasından geçirdi. Açık yeşil gözleri meraklıydı. "Bunlar Gölge Diyar'la ilgililer."
"Ama yıldızlar, tüm kuzeyle ilgili." dedi Lierra hepsinin duymayı istemediği gerçeği söyleyerek. "Akşam Yıldızı Zinaida, Geceyarısı Yıldızı Zerath ve Şafak Yıldızı Dymentsia."
"Ve bu da üçünün yaralanacağına işaret. Kuzeyin üç yıldızı sönecek. Öyle ya da böyle hepinizin kayıpları olacak. Hanginiz kazanırsa kazansın hepiniz kaybedeceksiniz." Aeralel'i ilgilendiren Dymentsia'ydı. Zinaida ve Zerath, bu masanın çevresindeki diğerleri gibi onu da endişelendirmiyordu. Solgun ellerini masanın üzerinde birleştirdi. Rengarenk yüzükleri vardı. Bunlardan biri Euros'un ailesine ait eski bir yüzüktü. Dymentsia onun ikinci yemini de etmiş olduğunu böyle fark etti. "Dymentsia ölümcül bir yara alırsa buradaki herkes onu kurtarmak için elinden geleni yapmalı."
"Daha önce de yaptım." dedi Rhadenis Dymentsia'ya hüzünlü bir şekilde gülümserken. "Yine yaparım."
Dymentsia bunu biliyordu.
Rhadenis onun için her şeyi göze alırdı. Ama bu, Rhadenis için çok fazlaydı. Daha birkaç yıl önce Nmerysa onun sayesinde ölümden dönmüştü. Üçüncü bir kurtarma Rhadenis'i tehlikeye atardı. Dymentsia bunu söyleyemeden Darranio araya girdi. "Rhadenis, Dymentsia için yeterince tehlikeye atıldı zaten." Rhadenis'in itiraz etmesine izin vermeden devam etti. "Gerekirse ben yaparım. Lierra ve Lorenna da yardım ederler."
"Ejderha'nın Gücü gerekli. Nmerysa ve Mysania kuzeyde olmayacaklar. Benim gücüm yeterli olmaz ama gerekirse-"
Dymentsia cümlenin kalanını duymak istemediği için onu durdurdu. "Hayır, Aelia. Kuzenim bunun için çok küçük. Zerath yapar."
"Sen ona güveniyorsun, kraliçem." dedi Xanthos. Dymentsia'yı öfkelendirmemek için sonraki kelimelerini dikkatli seçti. "Ama biz ona güvenmiyoruz. Kardeşlerinden biri kuzeye gelebilir."
"Xanthos..." dedi Dymentsia gözlerini kısarak ona bakarken. "Ülkemiz için mücadele edeceğine eminsin ama benim için mücadele edeceğine emin değilsin, öyle mi?"
Xanthos, Dymentsia'dan çekinmiyordu. Meydan okuması da ilk değildi. "Hiçbirimiz emin değiliz. Ülkemiz için güvenilir bir müttefik olabilir. Çünkü sana sahibiz. Kazansak da kaybetsek de senin her şeyi yoluna koyacağına, bunu yapamazsan da sahip olduğun her şeyinle bunun için çabalayacağına eminim. Fakat senin hayatın için ona güvenmiyorum. Kimseye güvenmiyorum. Kardeşlerin ise sırf sana borçlu oldukları için bile, bunu yaparlar. Yapmalılar."
"Xanthos haklı." dedi Artemisia. Lierra da onu başıyla onayladı.
Dymentsia, kararsız bakışları olan Aeralel'in dışında kimsede aradığını bulamadı. Rhadenis onlara dahil değildi elbette. "Temsilci?"
"Kardeşlerin bunu yapamaz. Eskiden yaparlardı ama artık yapamazlar. Mysania bir kar kraliçesini öldürdü. Nmerysa ise yıllar önce seni kurtarmama yardım etti. Daha sonra da ben onu kurtardım. Hem gücü hem de şansı yetmez."
Konsey odasının havası tekrar değişti. Bir tür gerilim ortama hakim oldu.
Dymentsia zarar görürse Diyar da zarar görürdü.
Dymentsia'yı yakından tanıyan çok az insandan biri olan Xanthos buna karşı çıktı. Kendince haklı sebepleri vardı. "Gölge hükümdarların hiçbirine güven olmaz. Darranio ve ben onların hüküm sürdüğü toprakları tanıyoruz. Gölge Diyar'ın insanları Diyar'ın insanlarından çok farklılar." Dymentsia'ya baktı. "Onlar güvenilmezler, Dymentsia. Diğerlerini bilmem ama ben senin hayatın için bunu kabullenemem."
Kara Kraliçe birkaç saniye ne diyeceğini bilemedi.
O bir hükümdardı, hisleri yalnız onunla ilgili değildi. Herkesle ilgiliydi.
Konseyin o günkü konusu da ülke veya savaş değildi, kendisiydi.
Aeralel'i ve karnındaki çocuğu tehlikeye atamazdı. Nmerysa ve Mysania kuzeye gelemezler ve ne kadar süreceği belli olmayan savaşı bekleyemezlerdi. Bekleseler bile geçmişte olanlardan ötürü onların güçlerinden emin değildi.
"Bunu Zerath'la konuşursun, Xanthos." diye kararını verdi. "Eğer ölürsem de kardeşlerimle iletişime geçersiniz. Başarısız olurlarsa da... ne olacağını hiç düşünmeyelim. Aeralel buna kesinlikle dahil olmayacak."
"Peki Zerath? Yaralanan o olursa?" Artemisia bu sorusunun yanıtını biliyordu.
Kara Kraliçe ayağa kalktı. "Onu kurtarmak için elimden gelen her şeyi yaparım."
Diğerleri de onun ardından ayağa kalktılar ve kapıya yöneldiler. Rhadenis geride kaldı. Herkes gidince ona doğru birkaç adım attı.
"Bu dünyadaki zamanın bitmiş olamaz, Dymen. Elimizden geleni yaparız." Dymentsia'nın ellerini tutup avuçlarına aldı. Bunu sık yapmazdı. Dymentsia onun kahverengi gözlerinde tanıdık bir korkuyu gördü. Rhadenis onu defalarca iyileştirmişti. Bu son olabilirdi, kimse bilemezdi.
"Eğer zamanım dolmuşsa yaptığınız her şey faydasız olacak." dedi Kraliçe. "Kalbimin atıp atmadığı önemsiz olacak. Ruhum bedenimi tamamen terk edecek."
Temsilci başıyla onayladı. "Bunu istemediğine eminim. Sana verilen ülkeyi daha iyi bir halde bırakmak istediğini biliyorum. Bunu zaten yaptığını bilmeni isterim. Şimdi ya da yüz yıl sonra, ya da bin... amacına ulaşacaksın. Karanlığın insanları senin için ve yaptıkların için savaşacaklar ve bundan pişman olmayacaklar."
Kara Kraliçe ona ilk kez düşündüklerinden fazlasını söyledi. "Ülkemle ilgili amaçlarıma ulaşmaktan fazlasını istiyorum. Buraya hükmedecek insanları ardımda bırakmak istiyorum. Onları da beni eğittiğin gibi eğitirsin, değil mi?"
"Şüphen olmasın, Dymen." Ardından onu rahatlatmak istedi. "Deisenria'ya düşündüğümüzden de çok benziyorsun. O da en güçlüyü seçmek istiyordu."
Dymentsia onun sözlerine gülmeye başladı. Rhadenis onun gülüşünü seviyordu, bir süre duyamayacak olması onu üzüyordu. Kapı açıldığında aklından bunlar geçiyordu.
"Marla?" dedi Dymentsia sandalyeleri hızla geçerek.
"Marla'nın savaştığını bilmiyordum." dedi Rhadenis. Onlara doğru gelen kadının bu kalede olduğunu yeni fark etmişti. Marla bir terziydi.
"Hala savaşmıyorum, Temsilci." Marla elindeki mektubu Dymentsia'ya uzattı. "Dymentsia'nın zırhını düzenlemek için buradayım."
"Bunun için sana minnettarım, Marla." diye mırıldandı Dymentsia.
Ardından mektubu hızlı ama dikkatli bir biçimde açtı. Zerath tarafından yazıldığını eline aldığı anda anlamıştı. Tanıdık bir büyüyle gizlenen siyah mürekkebi, eski harflerin ustaca yazılışını, yazının güzelliğini inceledi. Zerath'ın yazısı Dymentsia'nın yazısından daha okunaklıydı. Mektup, daha önce aldığı mektubun ilk kısmı gibi uğraşılarak yazılmıştı.
Dymentsia için mektuptaki emek ve sanat, yazıldığı kişiye verilen değeri ifade ederdi ve takdiri hak ederdi. Zerath, Dymentsia'nın yanındayken hislerini ve aklındakileri yeterince göstermişti aslında. Konuşmaları ve davranışlarıyla, öpüşmeleri ve dokunuşlarıyla. Ondan uzaktayken de yazdığı kelimelerle.
Rhadenis onun mektubu yavaş okuduğunu görünce sabırsızlandı. "Ne diyor?" Rhadenis, Zerath'ın Gece Diyarı'nda nereye kadar ilerlediğini ve ordusunun durumunu merak ediyordu.
"Gece Dağları'nın kuzeyi ona ait." diye açıkladı Dymentsia. Rhadenis şaşırmadı ama rahatladığını gizlemedi. Dymentsia bunu fark etmedi. Mektubun ortalarına geldiğinde gözlerini yazıdan birkaç saniyeliğine ayırdı. "Lyktos'la görüşmek için Safir'e gideceğini yazmış."
"Zerath'ın bildiği vardır." dedi Rhadenis. En azından öyle umuyordu. "Ya da Lyktos'u artık öldürmeye karar vermiştir."
"Bahse girebiliriz." dedi Marla gülümseyerek. "İkinci seçenek daha akla uygun."
"Mektubun tamamını okuyunca karar vereceğim." dedi Dymentsia. Yüzünde Rhadenis'in ilk kez gördüğü bir gülümseme vardı. "Eğer beni izleyecek kadar boşsanız size yeni bir iş bulabilirim."
Başka bir deyişle, yalnız kalmak istiyordu.
Rhadenis'in Marla'yla birlikte kapıya yönelirken söylediklerini duydu. "Hep böyle yapıyor, biri Dymen'e temsilcilerin kraliçelerin her dediğini yapmadıklarını söylemeli."
Marla onun sözlerine gülerken Dymentsia onlara bağırdı. "Sizi duyabiliyorum!"
Rhadenis arkasını döndü. "Belki kraliçem benimle bir düello yapmak ister."
Dymentsia, Rhadenis'in kendinden daha iyi bir büyücü olduğunu bilse de normal bir zamanda hemen bu teklifi kabul ederdi. "Sonra. Önce Moriendé'nin kitabını incele. Marla'yla konuş, eğer beni kurtarmak istiyorsanız zırhım buna yardımcı olabilir. Kütüphanede sizi bulurum."
Rhadenis ve Marla oradan ayrıldılar. Dymentsia mektubu baştan okumaya karar verdi.
Karanlığım,
Müttefikim, dostum, sevgilim.
Mektupta sana bunların hepsiyle hitap edeceğim. Bir savaştayız ve hepsinden önce hükümdar olarak ülkelerimizi koruyacağız.
Müttefikim olarak bilmelisin ki Gece Diyarı'nın güney şehirleri, Gece Ordusunun tamamı bana ait. Önceliğim Yıldız Dağları ve çevresiydi. Şafak Yıldızı, Lasandria'nın Kılıcı ve Mavi Liman'ı ele geçirdim. Lyktos'a bir mektup gönderdim, onunla en kısa zamanda Safir'de görüşmek istediğimi belirttim. Zinaida ile olan ittifakını bozarsa, şehirleri bana verirse sonu daha yakın ve daha acısız olacak. Onun için yapabileceğim en iyi şey de bu olur. Lyktos, yaptıklarının bedelini ödeyecek. Her şeyden önce ülkemi yalnız o istedi diye yönetemeyeceğini anlayacak.
Gece Diyarı'nın tamamı benim hükmümde olacak.
Ve Zinaida. Yalnız ailemin ölümüne neden olması bile onunla intikam için savaşmama yetecek bir sebep. Fakat intikam hırsını zaten tattım ve bu hoşuma gitmedi. İntikam için savaşmayacağım. Ülkem, halkım ve hükmüm için savaşacağım. Ülkeme ve sevdiklerime yaptıklarının bedelini en sevdiğini elinden alarak ödeteceğim ona. Karanlık Savaş'ta Gölge Diyar'ı ondan almak için her şeyi yapacağım.
Gölgelere sahip olan, geceye ait olan, karanlığa hükmeden ve karanlık tacı isteyen yalnız o değil.
Dostum olarak ülkelerimin parçalanmasından ve halkımın birbiriyle savaşmasından nefret ettiğimi bilmeni isterim. Bu onların son savaşı olmalı. Karanlık artık kendi içinde savaşmamalı.
Savaş, Kara Kraliçe. Kazanan ya da yenilen tarafta olmamız kayıplarımız olacağı gerçeğini asla değiştirmeyecek. Amacımız kaybetmememiz değil, savaşı en az kayıpla kazanmamız olacak.
Zinaida tüm zalimliği ve hırsıyla karşımıza gelecek en güçlü düşman. Şimdi saray ve şehir muhafızlarına sahip olan Lyktos ile müttefik. Yalnız sarayın gücü Zinaida'nın sınırı delip geçmesine yeter. Onları hafife almayacağız.
Er geç onlarla savaşacağımı bilmek bile hiçbir zaman kolay değildi. Ülkelerim için, halkım için savaşmaya her zaman hazırdım. Bunun kendi istediğim bir zamanda olmasını istiyordum, öyle de olacak. Ama savaşı istemem savaşmayı tercih ettiğim anlamına gelmiyor. Bana başka seçenek bırakmadılar.
Bu savaş, benim seçimim değil.
Ama bu aşk, benim seçimim.
Dymentsia, gücüm sana asla yetmeyecek. Her şeyinle hissetmek ve düşünmek istediğimden daha fazlasısın. Seninle birlikte değer verebileceğimden ve hak ettiğimden daha büyük bir aşka sahip oldum. Başlangıcı ve sonu olmayan, bizden başka kimseye ait olmayan hislere. Bize verilen, bizden istenilen her şeyin aksine sadece bize ait, bizimle ilgili olan duygulara. Yalnız senin ve benim paylaştığımız anlara, kelimelere, nefeslere.
Tüm bunlar bile her şeye değer. Ama sen ve ben, asla sahip olduklarımızla yetinmeyen iki hükümdarız. Daha fazlasını istememek için bir sebebimiz yok. Sen istediğin sürece senin için mücadele ederim. Önümüze çıkan her engeli, tüm kuralları yok ederim.
Herkesle ve her şeyle savaşırım. Eğer sen yanımdaysan. Karşımdaki sensen, bu en büyük mücadelem olur. Kaybetsem de kazansam da sen en değerli kaybım olursun. Seni kaybetme tehlikesini, yaşanabilecek bu mücadeleyi bizimle birlikte kabullendim.
Gücümün bir sınırı var, o da sensin. Ve şu an seninle birlikte sınırsızım.
Karanlığın, hükmün, savaşın ve aşkınla benim için sınırsızsın ve dileğim sonsuz olman.
Gece Kralı
~Zerath'ın mektubu hakkında ne düşünüyorsunuz?
~Sizce Dymentsia, Zerath'ın mektubu hakkında ne düşünmüş, ne hissetmiş olabilir?
~Deisenria, Aeralel ve Darranio'nun görüleri hakkında bir fikriniz var mı?
~Geçmiş ve oluşturmaya başladığım mitler hakkında ne düşünüyorsunuz? Moriendé, Zoryeva, Livarea ve Zitendaé, Deisenria, Assos ve Dhranel soyları hakkında?
Ben bu bölümü yazarken bana yardımcı olduğu için Elizabethstark1 'e teşekkürler <3
Bu arada AmbassadorsTR hesabından Yazma İpuçları'na ve instagram hesabından nerede yazıyorumla ilgili videoya ulaşabilirsiniz.
Günlerdir sahura kadar bu bölümü yazmakla uğraştım ve upuzun bir bölüm oldu. Umarım beklediğinize değmiştir. Bu bölüm, geçmiş ve gelecek bölümlerle ilgili yorumlarınızı merakla bekliyorum. Lütfen oy vererek desteğinizi ve okuduğunuzu belli edin.
03.06.2018, 16.09
36.936, 4.577, 7.8
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top