5 ♛ AYDINLIK VE YENİDEN DOĞAN

Galiba orada çok az kişi var...

Neredesiniz?

5. Bölüm

AYDINLIK VE YENİDEN DOĞAN

Ak Ülke, Kalsedon

Buz tutmuş gümüş kaplamalı tahtın üzerinde oturan Kraliçe başta şehirlerinin liderleri olmak üzere insanlarını dinledi.

Yerdeki kanlar günler önce temizlense de anıları asla yok edilemeyecekti. Pencerelerden gelen ışığı yansıtan, tavanın bir kısmını ve duvarların üstünü süsleyen aynaların çoğu kırılmıştı. Beyaz göğü gösteren tavanın ortasını kaplayan camlar yeniydi, eski kristal avize ise diğer her şey gibi Nmerysa ve Salirhenia'nın düellosunda parçalanmıştı. Yerine yenisi yapılana dek etrafı duvarlardaki beyaz alevli meşaleler aydınlatacaktı.

Mermer zeminin üzerinde adeta ayrı bir tabaka oluşturan buzlar çiziklerle ve çatlaklarla doluydu. Aynalardan yansıyan gün ışığına hala alışamamıştı. Günlerini Kara Kale'de geçirdikten sonra bu aydınlığa alışması uzun sürecekti.

Kalabalığın önündeki adamın konuşmasını dinledi. Eli çenesindeydi ve beyaz kanatları, onlar için özel olarak yapılan tahtının iki yanına uzanmıştı. İyileşmeye başlayan solgun yüzünün sol tarafındaki mavi yara izi ne yüzünün ne de gülümsemesinin güzelliğini gizleyebiliyordu. Gümüş rengi elbisesinin üzerinde yer alan kalsedon kolye de gerdanındaki kılıç yaralarını kapatamıyordu.

Ak elf konuşmasını bitirdiğinde adama ve tahtın bulunduğu platformun merdivenlerinde duran Khalrane'e hitaben konuştu. "Loncanızın toplandığı binalar onarılacaktır. Yardımcım Khalrane de bununla bizzat ilgilenecek."

Adam başıyla selam verip kalabalığa karışırken bu kez tahtın önüne bir kadın geldi. Bir rahibeydi. Koyu sarı saçları beline dek uzanıyordu. Havanın soğukluğundan ötürü beyaz elbisesinin üzerinde yine aynı renkte kalın bir pelerin vardı. Başıyla selam verdi. "Kraliçem."

"Rahibe Mylesa." dedi Nmerysa.

Rahibenin başındaki gümüş halka parıldadı. Elf liderlerinin tacına benziyordu. "Temsilci Zanen her ne kadar durdurmak istese de Salirhenia büyücüsü Kharase'e emir verdi." Açık yeşil gözleri bir an için Khalrane'e baktı. Khalrane'nin duruşunun değiştiği Nmerysa'nın gözünden kaçmadı. Hala parmağından olan nişan yüzüğü de öyle. "Ana'nın tapınakları buzlarla kaplandı. Soğuk hiçbir zaman kaybolmuyor. Yakılan tüm ateşler sönüyor. Kalsedon'un en büyük tapınağı olan Beyaz Tapınak adeta Buz Diyarı'nda yer alan Ay Tapınaklarını andırıyor. Buzlar hiçbir zaman çözülmüyor." Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya devam etti. "Sedef Saray'ın tapınaklarla görevli olmadığını biliyorum, kraliçem. Yine de..." Sözlerine devam edemedi.

Kraliçe Nmerysa ona yanıt verdi. "Kalsedon'da büyüyle oluşturulan Kharase'in buzlarını çözecek kadar güçlü büyücüler yok. Olanlar da şifa büyüleriyle ilgileniyorlar. Bu yüzden kardeşlerime haber göndereceğim. Kara Ülke ve Kızıl Ülke'nin büyücülerinin bu konuyla ilgilenmesini sağlayacağım. Buz bir zamanlar aydınlığa bağlıydı, benim yapacağım büyüler dahil birçok ak büyücü bunun çaresine bakamaz. Fakat karanlık ve ateş bunu yapabilir. Gerekeni yapacağız, Rahibe. Kardeşlerimden haber gelene dek bizzat ben ve Kalsedon'un ak büyücüleri elimizden geleni yapacağız. O zamana dek ibadetlerinizi muhafızların yeni lideri Sargelin'in onaylayacağı yerde yapabilirsiniz."

Rahibe Mylesa gülümseyerek yanıt verdi. "Teşekkür ederim, Ak Kraliçe."

Platformun diğer yanında duran Agrios, Ak Kraliçe'nin diğer talimatları gibi bunu da önündeki parşömene not aldı. 

Bu kez gelen ülkenin en büyük kütüphanelerinden birinin muhafızlarından biriydi. Savaşçı'nın Kılıcı şehrinden gelen bir altın savaşçıydı. Ayrıca Aryandria'nın akrabalarındandı. Nmerysa onu tanıyordu.

"Arykandos."

Adam başıyla selam verdikten sonra konuştu. "Savaşçı'nın Kılıcı'nın kütüphanesinin onarılmasını istiyorum, kraliçem."

Nmerysa başını salladı. "Oldu bil."

"Ayrıca bir sorum daha var." Ak Kraliçe başıyla onay verdikten sonra konuşmaya devam etti. "Ak Ejderha'nın Temsilcisi Ladonion, Salirhenia tarafından öldürüldü." Altın rengine benzeyen kahverengi gözleri hüzünlüydü. "Ak Ejderha'nın yeni temsilcisi kim olacak? Aklınızda bir aday vardır. Fakat günler geçmesine rağmen duyurulmadı. Savaşçı'nın Kılıcı'nın halkı bunu merak ediyor ve diğer şehirlerin insanları bunu merak ediyor olmalı."

"Aklımda bir aday var." diye açıkladı Nmerysa hızla. "Hatta aklımda tek aday var. Bu odada olan biri fakat bunu kendi de bilmiyor, Arykandos. Bir hafta içinde Ak Ejderha onu kabul ederse onu temsilci ilan edeceğim. Ak Ejderha'nın Gücü'nü koruyan kişinin güvenilir ve cesur biri olduğuna emin olabilirsiniz."

Arykandos geri çekildi. 

Ak Kraliçe gün boyunca saraya gelen insanları dinledi ve sorularına yanıt verdi.

Sedef Saray'ın yeni çalışanları saraya yerleşirken eski saray halkından ölenler için cenaze töreni düzenlenecekti. 

Salirhenia'nın son anlarında verdiği emirle şehrin ikinci surlarının içinde ve saray çevresinde yer alan, Buz Diyarı'ndan gelmeyen neredeyse herkes öldürülmüştü. Buna saray çalışanları da dahildi.

Kalsedon şehrinin halkının kayıpları ağırdı.

Nmerysa, sarayın bazı yerleri yıkık, bazı yerleri halen onarılan surlarının üzerindeydi.

Surların ötesinde boş bir alan vardı. Şehrin neredeyse tamamının görülebildiği sarayın çevresindeki boş alanın ötesinde ise ordunun ve saray çalışanlarının kaldığı beyaz yapılar vardı. Ardından sarayın ikinci, şehrin üçüncü surları uzanıyordu. Bir yıl içince üç kez kuşatılan surların onarılması sarayın surlarından çok daha uzun sürecekti. Ve ardından, sarayın kurulduğu tepeden görülen Kalsedon şehri vardı.

Sedef Saray'ın surlarının bir diğer tarafında ise büyük bir orman vardı.

Şehri izleyen Kraliçe'nin dikkatini dağıtan en yakın dostunun sesiydi. "Tören birazdan başlayacak, kraliçem. Atlar hazır."

"Geliyorum, Khalrane." dedi Nmerysa başını şehirden ayırmayarak.

Khalrane gitmek üzereyken durdu. "Temsilci, Nmery... Kim olacak?"

Nmerysa başını gökyüzüne kaldırdı. Neredeyse hiç bulut yoktu. Hava soğuktu. Ve Diyar'ın batısı ilk kez güneşi bu kadar az görüyordu. Geceler uzarken her şey Nmerysa'ya kardeşini hatırlatıyordu.

Karanlık onun için Dymentsia'ydı. Ve Dymentsia güneşin yüzünü Gece Dağları'nın ardından nadiren gösterdiği o diyardaydı.

O yanıt vermeyince Khalrane konuşmaya devam etti. "Veilhr mi?"

"Hayır." diye yanıt verdi Nmerysa gözlerini gökyüzünden gökyüzüyle aynı renkte olan gözlere çevirerek.

"Arya?"

Nmerysa gülümsedi. "Euros'un onu varisi ilan etmek istediğini biliyor musun? Teyzem bile bunu onaylamış fakat şüpheleri varmış. Ne zaman şüpheleri olmadı ki? Mysia'yı ziyaret ettiğini söylemiştin. Dymen'le de konuşmuş olmalı. Buraya henüz gelmedi." Khalrane'in mavi gözlerindeki merakı fark edince açıkladı. "Fakat seninle konuştu, değil mi? Ne konuştu?"

Khalrane yutkundu. Arkadaşından gözlerini kaçırmaya çalışsa da başarılı olamadı. "Zanen hakkında konuştu."

"Üzgünüm, Rane. Gerçekten. Keşke... bizim yanımızda olsaydı. Son anına dek onu tuttu." Salirhenia'nın ismini bile söylemek istemiyordu.

"Biliyorum, Nmery." diyerek onayladı onu Khalrane. Gözleri elindeki parıldayan kristal yüzüğü buldu. "Fakat o olmasaydı şu anda burada olamazdım." Bu kez Nmerysa'ya bakan gözleri sertti, kuşkuluydu. "En yakın dostunun hayatını kurtaran bir adamın hayatını bağışlayacağını umuyorum. Benim hatırım için onun ölmesine izin verme. O iyi biri, bunu biliyorsun. Sadece... sadece doğduğu andan beri yapmak zorunda olduğu şeyi yaptı, kraliçesini korudu. Tıpkı benim gibi. Öldüğünde bile sana bağlıydım. Ve Zanen sana bağlı kalmama izin verdi. Bunu bildiği halde ona söylemedi."

"Törenden sonra bana her şeyi anlat, Khalrane." dedi Nmerysa düşünceli bir sesle. "O vakit sana kararımı söyleyeceğim. Fakat kararım ne olursa olsun hoşuna gitmeyecek."

"Onu vurdum." dedi Khalrane bir elini diğer elindeki yüzüğe götürerek. Gözlerini kapattı. "Benim yüzümden neredeyse ölecekti."

Nmerysa ona doğru bir adım attı. "Bunu yapmak zorundaydın. Ve seni on küsur yıldır tanıyorum. Şimdiye dek gördüğüm en iyi okçusun. Eğer onu öldürmek isteseydin, öldürürdün."

Khalrane derin bir nefes aldı. Sakinleşmiş gibi görünüyordu. Nmerysa konuşmaya devam ederken onu dinledi. "Teyzem başka ne söyledi?"

"Ailem beni Kharin'in Umudu'nun varisi yapmak istiyormuş."

Nmerysa başını salladı. "Hak ettiğin bu. Seni sırf muhafız olmak istedin diye varis yapmamalı hataydı zaten. Geri dönmelisin."

"Bir yönetici olmak istemiyorum. Bir komutan olmak istiyorum. Kağıtlar, imzalar... bunları değil. Gelecek olan savaşlarda seninle birlikte savaşmak istiyorum."

"İkisini de aynı anda yapabilirsin. En azından bir düşün." Khalrane'nin yanıt vermemesini evet olarak kabul etti ardından tören için surlardan aşağı indiler.

Beyaz atlarına bindiler. Saray halkının kalabalığına karıştılar. Şehrin ilk surlarına vardıklarında ateş yakılmak üzereydi.

Gömülecekler şehrin dışında yer alan mezarlığa götürülürken yakılacak olan bedenler hazırlanıyordu. Rahibeler ve rahipler başta olmak üzere insanlar az sonra yakılacak olan ateşe odunlar atıyordu.  

Şehir surlarının ötesinde büyük bir ateş yakılmak üzereydi.

Kraliçe Nmerysa surların üzerinde kıvılcımları yakından izleyeceklerden biriydi. Beyaz taşların üzerinde duran elleri titriyordu. Veilhr, Khalrane ve Myraia da onun yanındalardı.

Tahta sedyelerin üzerinde yer alan bedenler getirilirken ellerindeki meşaleleri tutuşturan üç rahibeye baktı. Ellerindeki alevlerin renkleri ve kıyafetleri farklıydı.

Ak insanları temsil eden kadın beyaz bir elbise giyiyordu. Elindeki meşale ve alevleri de beyazdı. Diğeri gök insanları temsil ediyordu, mavi ve yeşil elbiseliydi. Kahverengi saçların çevrelediği yüzünde yara izleri vardı, savaşmış olmalıydı. Onun alevleri bir maviye bir de yeşile dönen turkuazdı. Bir diğeri ise altın takıları olan sarı saçlı kadındı. Altın alevleri parıldıyordu.

Onların ardında diğer halkları temsil eden birkaç rahibe ve rahip de vardı. Karanlığı, ateşi, ormanı ve hatta buzu.

Kalsedon tüm ırkların ve halkların uyum içinde yaşadığı bir şehirdi. Yine de öncelik aydınlık olan rahibeye verilmişti. Odunlara doğru yaklaşırken elindeki meşalenin beyaz alevi yüzünde ve giysilerinde parıldıyordu.

Nmerysa'nın duyamadığı birkaç cümle söyledi. Ardından elindeki meşalesiyle önce birkaç odunu tutuşturdu ve sonra meşaleyi odunların üzerine attı.

Diğer rahibeler ve rahipler de onu izlediler.

Alevlerin renkleri giderek değişiyordu. İnsanların sesini ise ateşin sesi bastırıyordu.

Rengarenk alevler Kraliçe'nin kırmızı gözlerinde parıldıyordu.


14.07.2017, 20.20

2.5b

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top