31 ♛ MAVİ AY

Medyada anca yapabildiğim Dymentsia ve Zerath görseli var.

Bölümü yazmadan önce taslaklar hazırlayayım dedim, neden dedim bilmiyorum çünkü kafam iyice karıştı.

Serinin en uzunu, benim şu ana dek yazdığım en uzun roman büyük ihtimal bu olacak. Şu an size 60 bölüm olacak ve yarısına geldik demek isterdim ki diyemiyorum. Kaç bölüm olacağı konusunda en ufak fikrim yok. Seri kaç kitap olacak derseniz, onu da bilmiyorum ancak merak etmeyin çok uzamaz. En azından şu 5-10 yıl içinde bitirmeyi planlıyorum.

Size tavsiyem, benim yaptığımı yapın. Ben yazarken nasıl bunları boş veriyorsam, siz de boş verin ve okurken kurgunun keyfini çıkarın. Yazarken hissettiğimi, karanlığı ve gücü(Kara Kraliçe'nin bölümlerinde varlar malum) size de hissettirebiliyorsam, bir yazar oluyorum demektir.

Bu arada Wattpad bana küsmüş sanırım. Sıralamalarım hiç yükselmiyor. Sevgili Wattpad. Karanlığın Şafağı için canım çıkıyor burada, lütfen en azından şu sıralamalar yükselsin de birazcık sevineyim. Yorumlar da olmasa boşa yazıyorum gibi hissediyorum, kafayı yiyeceğim.

-Diyar Rehberi'nde tarih ve çağlar hakkında bilgi verdim ve şu anki hükümdarların dahil olduğu 20 küsur hükümdarın yer aldığı listeyi ekledim. Evet, fazla uğraştırdılar.

31. Bölüm

MAVİ AY

"Sıkıldım." dedi Kara Kraliçe çalışma odasına girdiğinde. Az önce çağırdığı Temsilci ve Prens'e sandalyelere oturmalarını işaret etti. Kendi de masanın başındaki sandalyeye oturdu ve deri çizmelerini üzerinde hiçbir şey olmayan masaya uzattı.

"Ne istiyorsun?" diye sordu Rhadenis. Bir gözü Dymentsia'nın çağırdığını bilmediği Zerath'daydı. Artık ona eskisi kadar güvenmiyordu ve en yakın dostunun güvenini nasıl kazandığını merak ediyordu.

Kraliçe, bir elini talimden geldiği için dağılan saçlarında gezdirdi. "Gölge Kraliçe'yle görüşmek istiyorum."

Zerath yorum yapmazken Rhadenis düşüncelerini gizleyemedi. "Bu çok tehlikeli, ona güvenemeyiz. Onunla görüşmen esnasında sana zarar verebilir."

"Zarar vermez." dedi Zerath. Rhadenis'in itiraz etmek üzere olduğunu fark etti. "Ne düşündüğünü biliyorum, Temsilci, ancak onu tanıyorum. Eğer orada ikimiz de olursak riske giremez."

"Biliyor musun, eğer burada olmasaydın çoktan ülkeme dönmüş olurdum, Zerath." dedi Dymentsia. Zerath gülümsedi.

"Gölge Kraliçe'yle buluşmanın kötü bir fikir olduğunu düşünüyorum." dedi Rhadenis.

"Öyle zaten."

"Gitmememiz daha iyi olur." dedi Zerath, Rhadenis'i onaylayarak.

Dymentsia, masanın ardından ona baktı. "Az önce daha ilgi çekiciydin."

Zerath bir kez daha Rhadenis'in endişelenmesini ve Dymentsia'nın düşünmesini sağladı. "Karar senin. Benim için fark etmez."

Dymentsia, birkaç saniye pencereden dışarıya baktı. Gri gökyüzü ona gölgeleri anımsattı. Sessizlikten kendinden yanıt beklediklerini anladı. "Bana kalırsa gidelim." dedi elini çenesine götürürken. Dikkatini gökyüzünden ayırmamıştı.

Zerath'ın mavi gözleri, Dymentsia'ya bakan Rhadenis'teydi. "Temsilci?"

Rhadenis hala kararsızdı. "Böyle bir yere varamadığımız doğru. Gölge Kraliçe'nin ne zaman ne yapacağını bilmemek de kötü. En azından Dymen onu daha yakından tanımış olur."

Dymentsia'nın dudağının bir kenarı yukarı doğru kıvrıldı.

"Peki ya kiminle gideceksin?" diye sordu Kara Ejderha'nın Temsilcisi ayağa kalkarak. 

"Sen burada kal." dedi Dymentsia ayaklarını masadan indirirken. "Auris'in ne yapacağından emin değilim. Onunla toplantılara katıl, Safir'deki liderlerimizle görüş."

"O mu seninle gelecek?" dedi Rhadenis, Zerath'ı kast ederek ve yanında olmasını önemsemeyerek. Dymentsia başını salladı. "Eğer kuracağımız planın dışında bir şey olursa, en ufak bir hata, Zinaida'nın söyleyeceği kelimeler dahil, her şey için onu suçlarım o halde."

Kara Kraliçe onun ciddi olduğunu bilerek gülerken Zerath'a baktı. "Gelmeyi kabul ediyor musun?"

"Eğer Zinaida görüşmeyi kabul ederse."

Kara Kraliçe bu kez yönetim binasına erken gelmişti. Bu toplantıyı o düzenliyordu. Obsidiyenden yapılan yuvarlak masadayken bile Rhadenis onunla tartışıyordu. Kraliçe'nin sürmeli zümrüt yeşili gözlerindeki bakışları çoktandır yakalıyordu, daha dikkatli olması gerektiğini düşünüyordu. Kraliçe ise onun bu tavırlarına anlam veremiyordu. Rhadenis onu tanıyordu, çok az kişiye değer verdiğini biliyordu. Tam bunu söylediği sırada içeri Yeşim Büyücü Lierra girdi, onu da davet etmişti.

"Kraliçem." dedi Lierra onun yanındaki sandalyeye oturarak, elinde iki gümüş kadeh vardı. Dymentsia kadehlerdeki koyu rengi görünce gülümsedi. "Dünkü pazardan aldım." dedi kadehlerden birini Rhadenis'e uzatırken. "Karadut suyu. Güneyden geldi ve en sevdiğinden."

"Teşekkür ederim, Lierra."

Dymentsia kadehinden birkaç yudum alırken Rhadenis hoşnutsuz bir sesle konuştu, az önceki konuyu çözememişlerdi. "Beni asıl korkutan az kişiye değer vermen."

Dymentsia onun kast ettiği şeyi biliyordu. "En sonunda bunu anladın. Eğer onlardan biri olacaksa daha fazla nedene ihtiyacım var."

Lierra, açılan kapıdan gelene baktı. Kraliçe ve Temsilci'ye bakınca az önce bahsettikleri kişinin o olduğunu anladı. "Bence iyi gidiyor gibi görünüyor." dedi Dymentsia'ya. Dymentsia'nın karşısına geçen Zerath'a baktı. "Prens Rhyseion. Kara Kraliçe, birlikte Kraliçe Zinaida ile görüşeceğini söyledi."

Zerath başını salladı. "Bu toplantıda amcama bunu söyleyeceğiz."

"Daha önce en yakın arkadaşımı, Xain'i bize geri getirdiğin için teşekkür edememiştim." Lierra'nın ses tonu duygusal çıkmıştı, sanki hala Xain'in bedeninden geçen mızrağı anımsıyordu. "Lorenna, bir kez daha seninle görüşmek istiyor ayrıca."

Lierra, Zerath'ın bir gölge kral olduğunu bilmiyordu fakat bir kuzeyli olarak onun sahip olduğu gücü hissetmemesine imkan yoktu. Gece Ejderi'nin gücüne sahip olduğuna kesin gözüyle bakıyor olmalıydı.

Zerath bir yanıt veremese de yüz ifadesi her şeyi anlatıyordu. Xain'i geri getirdiği için mutluydu ve bunun ona getirileri olmuştu. Gücü artmıştı. Dymentsia bunu anlayabilirdi. Rhadenis'le birlikte Nmerysa'yı tekrar dünyaya döndürdüklerinde aynı şey olmuştu.

Kraliçe'nin de Temsilci'nin de gücü birden kontrolsüz şekilde artmaya başlamıştı. Karanlık, her zaman olduğu gibi onlardan daha fazlasını istiyordu. Daha fazla karanlık ve kuralsızlık istiyordu.

Güç, hükümdarların inandığı bir ruhtan farksızdı. Ne kadarına sahip olurlarsa olsunlar daha fazlasını isteyeceklerdi. Arzuları ve hırsları onları yok edene dek durmayacaktı. Dymentsia'nın ve Zerath'ın akıllarından bunlar geçiyordu. Karanlık doyumsuzdu, karanlık açtı. Ve her şeyi içine almak isteyen karanlık onlardı, onlara aitti ve onlara sahipti.

"Xain nasıl?" diye sordu Dymentsia.

"İyiye gidiyor ancak iyileşmesi uzun sürüyor." dedi Lierra. Kapıdan içeri giren Kral'ı, oğlunu ve kızını fark etti. Onların ardından Gece Diyarı'nın diğer konsey üyeleri geliyordu. Thalia ve Rhaidestos'un dışında tanımadıkları birkaç kişi daha vardı.

Kara Ülke'den gelen Darranio, büyücülerle anlaşmaya varmak üzereydi, Lorenna, Xain, Auramos ve Rhdenya onun yanındaydılar. Lider Xanthos, daha birkaç gün önce Kara Ülke'ye dönmüştü.

Masadaki neredeyse tüm sandalyeler dolunca ve ahşap kapı içeri son giren kişi Dareina tarafından kapatılınca konsey resmi olarak başlamış oldu. Dareina, tıpkı kendi gibi bir dareise olan Thalia'nın yanına geçti.

Kara Kraliçe, ellerini masanın üzerinde birleştirdi. "Sizi buraya Zinaida ile olacak buluşmamı haber vermek için çağırdım."

Birçok kişiden aynı anda ses çıktı. Yarı dev olan Rhadenis'in gür sesi onları susturdu. "Kara Kraliçe, diyecekleri bitince herkese konuşma hakkı verecek."

Kraliçe'nin gözleri kırmızıya parıldadı. "Fikirlerinin benim tarafımdan dikkate alınmayacaklarını da ekle, Temsilci. Bir karar verdim ve kararımdan dönmeyeceğim. Onunla öyle ya da böyle konuşacağım. Ne istediğini öğreneceğim. Bir sonraki konsey toplantısında Zinaida'ya göndereceğim haberi getireceğim. Ondan haber geldiğinde yola çıkacağım. Gelmezse, yine yola çıkacağım. Az bir ihtimal, belki bir anlaşmaya varabileceğimizi düşünüyorum. Uzlaşması zor ve güvenilmez biri ancak sahip olduğu güç ne sizin ne de benim gücüme eşdeğer. O, kural tanımıyor ve istediğini almak için hiçbir şeyi önemsemeyecek. En azından bu görüşme esnasında savaşın ne zaman olacağını kestireceğimi ve onun sınırlarının ne kadar ileriye uzanacağını öngöreceğimi düşünüyorum."

"Peki ya kimlerle gitmeyi düşünüyorsun?" diye sordu Prenses Lilaia merakla.

"Temsilci Rhadenis burada kalacak." diye açıkladı Kara Kraliçe. "Gölge Diyar'dan en kısa sürede dönmek için olabildiğince az kişiyle gitmeyi düşünüyorum. Olası bir sorunla baş edebilecek birkaç savaşçı ve büyücümü yanıma alacağım. Ayrıca resmi müttefiğim olarak hanedanınızdan birini götüreceğim."

"Kimin seninle geleceğini seçtin mi?" diye sordu Thalia.

"Seçtim." diye yanıt verdi Dymentsia. Dört hanedan üyesine baktı. Kral Auris Lykon, Prens Kastor Lyktos, Prenses Amestris Doria Lilaia. Hepsinin gözleri neredeyse aynı renkteydi, kahverengi. Kraliçe'nin bu fikrini ilk kez duyuyorlardı. Ardından safir gözleri buldu yakut gözleri. Kral Rhyseion Zerath Lysandros.

"Tabii önce sizin fikirlerinizi almak istiyorum. Bir öneriniz varsa dinleyeceğim."

Fakat dikkate almayacağım.

İlk konuşan Lilaia oldu. "Gece Diyarı'nın ordusuyla ilgileneceğim, Kraliçe. Bu yüzden kardeşimi ve kuzenimi öneriyorum. Zinaida, amcamı öldürdü ve bizi her daim tehdit ediyor, onunla karşılaşırsam ona saldırırım ve uzlaşma düşüncemiz ortadan kalkar."

Kral Auris, Zinaida'yla yüzleşecek cesarete sahip değildi Dymentsia'nın gözünde, sözleri de bunu kanıtlar biçimdeydi. "Gölge Kraliçe'nin yapacağı her türlü saldırı için burada kalmalıyım. Eğer bizi dinleyeceğini bilseydim gitmemeni söylerdim ancak dinlemeyeceksin."

"Çünkü bu şekilde bir yere varamıyoruz. Eminim, sen ve konsey üyelerin de bunun farkındadır." dedi Dymentsia. Birçoğunun gözünde hırsı yüzünden çevresini görmüyordu.

Zinaida onunla resmen oyun oynamaya başlamıştı ve Dymentsia bunu gurur meselesi haline getirmişti. Hazır olup olmadığı önemli değildi. Gerekirse Zinaida'ya kendi savaş ilan edecekti fakat Gece Diyarı'nın durumu için korkuyordu. Zinaida'nın burayı ele geçirmesi an meselesiydi ve Diyar'daki kardeşleri Dymentsia'nın ülkesine yapılacak istila için ne yapabilirler belli değildi.

Aklındakileri dile getirmekten hiçbir zaman çekinmemişti. Yine çekinmedi. "Zinaida'yla er geç savaşacağız. Ben bu savaşı halkıma ve ülkeme en az zararı dokunacak zamanda yapmayı düşünüyorum. Tarihi ve yeri o seçecek." Sonraki sözleriyle ortamdaki ciddiyeti biraz bozdu. "Benden büyük sonuçta, bunu belirleyebilir."

Prens Lyktos konuştu. "Zinaida'yla görüşmeyi istemiyorum." Maviye parıldayan gözleri kuzenini buldu. "Fakat onunla kuzenimin görüşmesini de istemiyorum."

Daha önce yaşadıkları tartışma yüzünden ortamın havası değişmeye başlamıştı. Lyktos, Zerath'ın Gölge Kraliçe'nin yeğeni olduğuna gönderme yapmıştı.

"Kral Diores'i onun öldürdüğü söyleniyor." dedi yaşlı bir konsey üyesi. "Bunun kesinliği kanıtlanamasa da Prens Rhyseion'un gitmesi tehlike arz ediyor."

Ve güç. Gölge Kral'ın hakim olduğu güç de bu şekilde ortaya çıktı.

"Ülkelerin geleceği ve halkın güvenliği benim intikamımdan daha önemli." dedi Zerath, ses tonu ve yüz ifadesi, duruşu ve hatta bakışları, hepsi sözleriyle fikirlerinin aynı olduğunu belli ediyordu. Öfkeliydi, hırslıydı fakat ne bunlar ne de intikam duygusu mantığının önüne geçebiliyordu.

Kraliçe Dymentsia, bir an için onunla aynı şeyleri deyip diyemeyeceğini merak etti. Onun bir hükümdar olmak için gerekli vasıflara sahip olduğunu anladı. Rhadenis'e, Zerath'a değer vermek için daha fazlasına ihtiyacı olduğunu söylemişti.

Artık buna gerek kalıp kalmadığından emin değildi.

"Ayrıca bir anlaşma olmayacağı ortada, savaş sırasında intikamımı ondan alabilirim. Hem annemin hem de babamınkini."

Kuzeyli biri gibi düşünüyordu. Adalet, kuzeylilerin önem verdiği bir şeydi. Dymentsia'ya Adil demeleri önemliydi.

"Zinaida'yla olan görüşmem bir sonuca varamazsa savaşı ben ilan edeceğim." dedi Kara Kraliçe yine aklından geçeni söyleyerek.

Lierra ortamdaki gerilimi biraz dağıtmak istedi. "Yani Prens Rhyseion seninle gelecek."

Dymentsia, Zerath ile göz göze geldi. Rhadenis, her ikisinin aklından geçenlerin olduğuna şaşırmadı.

"Her ne kadar bir izne ihtiyacım olmasa da Kara Konsey'in ve Gece Konseyi'nin beni bu konuda onaylayıp onaylamadığını merak ediyorum." dedi Kara Kraliçe. "Gerekli düzenlemeler ve görüşmenin detayları hakkında sonraki konseyde tartışacağız. Fikrime itirazı olan var mı?"

"Benim düşüncemi zaten biliyorsun." dedi Rhadenis. Dareina ve Lierra itiraz etmediler.

Kara Kraliçe'ye bakışı değişen ve onu babasının ardından çıkacağı tahta düşman gören Lyktos, "İtiraz etsem de kendi bildiğini okuyacaksın, Kraliçe," dedi.

 Kraliçe ona karanlık bir gülümseme bahşetti.

"En azından neyle karşılaşacağımızı anlamış olursun." dedi Gece Diyarı'nın Kralı, Kara Kraliçe'nin yaşının genç olduğunu ve Gölge Kraliçe'yi tanımadığını vurgulayarak.

Kara Kraliçe onu umursamadı.

Gece Diyarı'ndan başka kimse konuşmadı. Kara Kraliçe, insanların düşüncelerini ve hislerini anlamak için birkaç saniye daha orada kaldı, istediği ve beklediği karanlık olanlar etrafını sarmadı. Kendine hakim olan arzuyu, hırsı ve hükmetme isteğini biri haricinde hiçbirisinde göremedi. Gece Prensi, Gölge Kral, onunla aynı duygulara sahipti, hatta daha fazlasına sahipti ve intikam bunlardan biriydi.

Dymentsia ayağa kalktı. İnsanların ona baktığını bilerek yürüdü, Zerath'ın yanına gelince durdu ve ona doğru eğilip diğerlerinin duyamadığı birkaç kelime söyledi. Geri çekildi ve arkasına bakmadan kapıya yöneldi.

Dolunayın gümüşi parıltısı Kraliçe'nin Lazuli Sarayı'ndaki dairesine, kadife perdelerin ardından ulaşıyordu. Kraliçe'nin masa ve koltukların olduğu alandan varılan iki odası vardı. Daireye açılan ahşap kapı aralıktı ve Zerath, elinde bir tepsiyle içeri giren Karissa'nın ardından daireye gelmişti.

Karissa elindeki tepsiyi masaya bıraktı ve çıkmak üzere geri dönerken Zerath'ı fark etti. Konseyin ardından saatler geçmişti ve Zerath onu burada bulmayı umuyordu. Karissa ona merakla bakarken sorusunu sordu. "Kraliçe nerede?"

"Odasında olmalı." dedi Karissa.

"Ona benim geldiğimi haber verir misin?"

Karissa başını salladı. Önce sol taraftaki çalışma odasına baktı, ardından yatak odasına girdi. Birkaç dakika sonra çıktığında Zerath'ı aynı yerde beklerken buldu. Gülümsedi. "Bir daha geldiğinde haber göndermesine gerek yok, diyor." Daireden çıktı.

Zerath içinde anlam veremediği bir hisle birlikte sağ taraftaki odaya yöneldi. Koyu renklerin hakim olduğu odada kimse yoktu. Ne yapacağından emin değilken açık kapıyı fark etti.

"Önemli bir şey mi oldu?" 

"Hayır." dedi Zerath. Siyah mermerlerle döşeli banyo, odadan çok daha sıcaktı.

"İyi o halde." dedi Kraliçe, başını küvetin kenarına yaslayarak ve boynuna dek suya gömülerek. Hiçbir ışığın olmadığı karanlıkta Zerath görmesi için fazla uzaktı. "Fazla uzaksın, Gölge Kral. Buraya gel." Bir süre adım ve nefes sesleri haricinde bir şey duyulmadı. "Yaklaş." dedi. Zerath, küvetin yanında dizlerinin üzerine çöktü.

Birkaç dakika sonra gözlerini açtı. "Sanırım senden hoşlanmaya başlıyorum." diye mırıldandı. Kırmızı gözleri, siyah gözleri buldu. "Ve bu yasak." dedi kendi kendini ikna etmeye çalışarak. Siyah saçlarına dolanan parmakları fark etti.

"Dymen."

"Hiç yardımcı olmuyorsun, Zerath." dedi Kraliçe Dymentsia. "En azından görüler hakkında bildiklerinden bahset."

"Görüler mi?" diye sordu Zerath. Dymentsia, aklına görülerin nasıl geldiğini bilmiyordu. "Bir süredir hiçbir şey hatırlamıyorum aslında. Şu anda hatırladıklarımı da unuttum zaten."

"Karanlık," dedi Kraliçe, "bizimle dalga geçiyor olmalı. Ejderhaların son kuralından haberi yokmuş gibi davranıyor."

"Ne kuralı?" dedi Kral, haberi yokmuş gibi. Elini kadının saçlarından yanağına götürdü.

Dymentsia, biraz anın keyfini çıkarmaya çalıştı. Belli belirsiz dokunuşlar dudaklarına vardı. "Karanlık, kendi kurallarını bile umursamıyor zaten." dedi Zerath onun gülümsemesini hissederken.

"Boş ver. Kuralları onların olsun." Ardından onu kendine doğru çekerek öptü. Zerath dengesini kaybedince düşmemek için küvetin kenarına tutunmak zorunda kaldı. Dymentsia onu suya doğru çektiğini fark etmedi bile. Sanki mümkünmüş gibi onun öpüşünde karanlığı daha fazla hissettiğinde ayrıldı. Dymentsia aralarında birkaç santim bıraktı. "Bu kuralları." diye açıkladı adamın kollarını bedenine sardığını hissettiği zaman.

Bu kez Zerath onu öptü ve Dymentsia kollarını onun boynuna doladı. İkisi de karanlığa ait duyguların en yoğunlarından olan tutku ve tehlikeyi tattı. Duygular daha çok karışmaya başladı ve aynı anda geri çekildiler.

"Git." dedi Dymentsia. Zerath'ın yüzüne ezberleyene kadar çok baktıktan sonra elini birkaç saniye onun yüzünde dolaştırdı. "Halen bize tamamen hakim olmaya çalışan karanlığa rağmen durabiliyor ve düşünebiliyorken."

Bir gün karanlığın ikisine de hakim olacağını biliyordu.


3-4 gündür falan bu bölümü yazmaya uğraşıyorum. Şu son kısım için abartmıyorum 4-5 saattir bilgisayarın başından nadiren ayrıldım. Daha az önce saat 19.45 falandı. Yazarken fark ettiğiniz gibi odun yazar olarak sınırlarımı en sonuna kadar zorladım.

Bu arada Mavi Ay, ortaokul-lise geçiş dönemimde yazmak istediğim ilk romana koyduğum ilk addı. Bölümle ne alaka derseniz, Dymen ve Zerath'ı Mavi Ay'ın başkarakterlerine benzetiyorum. Fiziksel özelliklerinden davranışlarına kadar, resmen onların büyümüş hali gibiler ve belki de Dymerath'ın benim için bu denli farklı olmasının nedeni budur.

Dymerath, Dymen ve Zerath için krasimiraa ile daha Zerath doğru düzgün ortaya çıkmadan önce bulduğumuz isim. Sizce nasıl?

19.10.2017, 00.08 

12.740, 1.802, 2.6

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top