3 ♛ KIZIL KRALİÇE
3. Bölüm
KIZIL KRALİÇE
Kızıl Ülke, Büyücü'nün Asası
Kızıl Kraliçe'nin mor gözleri Ateş Sarayı'na gelen insanlardaydı. Güneş Dağları'nın ve Büyücü'nün Asası'nın en büyük tapınağı bu saraydaydı.
Batan güneşin rengiyle bütünleşen kızıl surların ardındaydı.
Bir tapınak.
Kızıl Kraliçe hiçbir zaman inançlı biri olmamıştı. Zaten Güneş Dağları'nın insanlarının inancı da onun büyüdüğü Turkuaz Saray'ın halkının inancından farklıydı. Güneyin ve güneşin etkisiyle değişikliğe uğramıştı Diyar Ruhu inancı. Doğa Ana.
Zaten, başına tacını takan da bir rahibe olmayacaktı. Güneş Dağları'nın Koruyucusu ve Lideri Verona tacı takacaktı ona. Şu an tapınağa gitmek üzere hazırlanıyor olmalıydı. Verona, Kairos'un kuzeniydi. Mysania, tacını takanın Kairos olmasını isterdi. Bir Temsilci'nin bir Diyar Kraliçesi'ne taç takması ilk olmazdı, son da olmazdı.
Ak Kraliçe'nin onu onaylayan mektubu o sabah ellerine ulaşmıştı. Kızıl Kraliçe diğer kardeşi Kara Kraliçe'nin mektubunu kendisi getirmişti.
Taç giyme töreni az sonra başlayacaktı. Mysania bunun için fiziksel olarak hazırdı, ancak zihinsel olarak hazır olduğu söylenemezdi. Yıllar önce tahta çıkmak aklının ucundan bile geçmezdi, tek isteği ablalarının onu eğitim için gönderdiği Turkuaz Saray'dan kurtulmaktı. Kızıl Ejderha'nın Gücü'nün hakim olduğu Güneş Dağları'na ulaşmak ve orada yaşamaktı. Fakat o dönemin liderleri, annesinin konsey üyeleri, her şeyi mahvetmişlerdi.
Kızıl Kraliçe başına ilk kez taç giymiyordu.
Kızıl ve sarı tonlarında kıyafetleriyle Güneş Tapınağı'na doğru yol alan insanları izlerken aklına ilk kez bir hükümdar olduğu zaman geldi.
Henüz 8 yaşındaydı. Kara Kraliçe ve Ak Kraliçe ise 18 yaşındaydılar. Bundan ikisinin de haberi yoktu. Turkuaz Saray'da küçük kardeşlerinin hükümdar olduğunu öğrendiklerinde ikisi de çıldırmış olmalıydılar. Mysania 8 yaşındayken Diyar'ı yönetemezdi ve onu başa geçiren saray halkının tek isteği de Gök Kraliçe zamanındaki rütbelerine geri kavuşmaktı.
Kara Kraliçe bu sırada Güneş Dağları'nda henüz yeni temsilci olan Kairos'u bulmuştu. Kairos yıllardır temsilci olmak için hazırlanıyordu ve 14 yaşındayken de temsilci olmuştu. Dymentsia ve Nmerysa onunla ve diğer kızıl büyücülerle konuşmuşlar, Turkuaz Saray'a gitmelerini istemişlerdi.
Dymentsia, Nmerysa ve Kairos, kızıl büyücülerin desteğini de alarak Kızıl Kraliçe'yi kurtarmışlardı. Yönetilmekten, güç için her şeyi yapan gök elflerin isteklerini yapmaktan kurtarmışlardı.
Kara Kraliçe ve Ak Kraliçe bunun ardından annelerinin yanında üst rütbede olan saray görevlilerinin bir kısmını idam ettirmek zorunda kalmışlardı. Bazılarını zindanlara göndermişlerdi, bazılarını ise tıpkı Mysania gibi sürgüne.
Mysania uzun bir süre Turkuaz Saray'da sürgün hayatı yaşadı. Amcası olduğunu yeni öğrendiği Arlenom'un gözetiminde, annesinin saray muhafızlarının lideri olan Lydiana'nın korumasında büyüdü. Kairos o sırada temsilci olsa da hala yeterince güçlü biri sayılmazdı. Turkuaz Saray'a tam olarak yerleştiğinde Mysania 13 yaşındaydı. O zamana dek ise saraya arada sırada gelip giderdi.
Ahşap kapıyı açan Verona, kızıla boyanmış duvarların arasında, pencerenin önünde dışarıyı izleyen Mysania ile karşılaştı.
"Herkes geldi." dedi Lider Verona ona doğru yaklaşarak. Mysania başını ona çevirdiğinde kendi gözleriyle neredeyse aynı tonda olan mor gözlerle karşılaştı. Mysania'nın beyaz teninden daha koyu bir teni vardı. Kızıl saçları ise Mysania'nın ateşin tonlarındaki uzun saçlarının aksine tek bir tondaydı, koyu kırmızı.
Mysania kızıl ahşap sandalyeden kalktı. Kırmızı ipek elbisesinin altın kemeri mor ametist taşlarıyla bezeliydi. Kemerine asılı iki kılıç vardı. Kırmızı ipliklerle alev desenleri işlenmiş yere kadar inen mor pelerinin kenarları ve pelerinin elbisesine tutturulduğu omuzlarındaki altın broşlar da ametistlerle süslenmişti. Uzun elbisesinin etekleri yere değdi. Boyu neredeyse Verona'yla aynıydı.
"Hazır mısın?" diye sordu Verona onu incelerken.
Kızıl Kraliçe yanıt olarak başını salladı. Ardından asaya dönüşen ametist yüzüğünü Verona'ya geri verdi. Verona yüzüğü tören sırasında yeniden ona verecekti.
Lider Verona yüzüğü alırken gülümsedi. "Tapınakta bekliyor olacağım." Başka bir şey demeden oradan ayrıldı. Birkaç dakika sonra Mysania da odadan çıktı.
♛
Güneş Tapınağı tıpkı kale gibi kızıl taşlardan örülmüştü. İçeride yer alan sütunlar da altın sarmaşıklarla, safir ve ametist çiçeklerle süslenmişti. Dört basamaklı platformun üzerinde kızıl ahşaptan bir taht vardı, tahtın arkası kraliçelerin kanatları için özel olarak yapılmıştı, sırtı mücevherlerle süslüydü.
Tapınağın içi de dışı da insanlarla doluydu. Kızıl Kraliçe tapınağa girerken dışarıdaki insanlar da ona selam verdi. Ardından içeriye girdi ve ortada ayrılan yerde yürüdü. Tahtın önüne geldiğinde, tahtın yanında bulunan Lider Verona geri çekildi.
Kızıl Kraliçe mor pelerinini çıkardı. Pelerini Verona'nın çırağı Kisurra aldı ve yakınlardaki bir muhafıza uzattı.
Kraliçe Mysania önünde ayakta duran insanlara baktı. Kızıl kanatlarını açarken gözleri kırmızıya parıldadı.
Tapınağın iki yanında yer alan pencerelerden içeri süzülen batan güneşin ışığı kanatlarında parıldadı.
Güneş Tapınağı'nda yer alan insanlar Verona'nın tacı takmasından önce Mysania'ya başlarını öne eğdiler. Herkes başını kaldırdığında Verona'nın mor gözleri parıldadı. Kisurra'nın ona uzattığı ametist asayı aldı. Ahşap asa altın ve gümüş işlemeliydi ve ucundaki ametist taşı Güneş Dağları'nda yer alan en değerli ve güçlü taşlardan biriydi.
"Kızıl Diyar'ın ve Güneş Dağları'nın Koruyucusu ve Kızıl Şehirlerin Lideri olarak yetkilerimi sana devrediyorum ve Kızıl Ülke'yi kurmana destek veriyorum, Kızıl Kraliçe." dedi asayı ona uzatarak.
Kızıl Kraliçe asayı aldı ancak tahta oturmadı. Bunun yerine Verona ile aynı hizada durdu. Kisurra Verona'ya tacı uzatırken Mysania'nın gözleri ilk sırada duran Kairos'taydı. Bu kadar kişi arasında en çok tanıdığı ve güvendiği kişi oydu.
Kızıl Ejderha'nın Temsilcisi'nin yüzünde bir gülümseme vardı.
Onun yanında duran kardeşi Reihla de gülümsüyordu.
"Senin kurduğun Kızıl Ülke'yi geliştirmek için elimden geleni yapacağım." Kızıl Kraliçe'nin kanatlarının yanından dikkatlice geçerek onun önüne geçti. Kızıl altın tacın üzerinde yakut, ametist ve safirler vardı. "Cesur Kraliçe, Büyücü Kraliçe ve Bronz Kraliçe. Kızıl Diyar'ın ve Kızıl Halkın Kurtarıcısı, Kızıl Ülke'nin Hükümdarı." Mysania başını hafifçe öne eğdiğinde tacı onun başına taktı. Mysania başını kaldırmadan konuşmaya devam etti. "Güneyin Hakimi, Güneş Dağları'nın Koruyucusu ve Kızıl Halkın Lideri artık sensin, Ateş Kraliçesi. Alev Ruhu. Diyar Hükümdarlarından Kızıl Kraliçe. Mysania Rheigona Asia."
Ardından Kızıl Kraliçe'nin önünden çekildi. Orada durma hakkı olsa da durmadı, merdivenlerden inip Kairos'un yanına geçti.
Kraliçe Mysania derin bir nefes aldı. Tören planına göre bu sırada tahtta oturduğu için ayağa kalması ve ayaktaki insanların ona selam vermeleri gerekiyordu. Ancak o selamı beklemedi. Ve Kızıl Kraliçe tek dizinin üzerine çöktü. Kemerine asılı kılıçlardan birini kınından çıkardı. Diğer eliyle de başındaki tacı çıkarıp kılıcın üzerine yerleştirdi. İki eliyle kılıcın kabzasını ve tacı tutarken belki de ilk kez kendi diliyle halkına hitap etti. Ses tonundaki heyecanı ve korkuyu gizlemeye onun yerine tıpkı ablaları gibi öz güvenli ve güçlü konuşmaya çalışsa da başarılı olamadı.
"Diyar'ı, Kızıl Ülke'yi ve halkımı ölümüme dek koruyacağım. Son anıma, aldığım son nefese dek sizin için savaşacağım." Gözleri kapalıyken konuşmaya devam etti. "Kızıl Ejderha'nın Gücü öldükten sonra beni tıpkı ablam gibi bulsa, yeniden doğsam da, yine sizi koruyacağım."
Başka bir şey söylemedi. Başını kaldırdı, kırmızıya parıldayan gözlerini açtı ve kulakları Güneş Tapınağı'nda yer alan insanların sesleriyle doldu.
"Rhona Rhegonal!"
"Kızıl Kraliçe!"
Cidden bölüm yazmadan duramıyorum. Bayağıdır ilk kez bir günde iki bölüm yazdım! Bence buna da yorum yapabilirsiniz :)
03.07.2017, 17.48
EÖ: 442.598, 39.937, 8.4
AK: 83.013, 9.569, 5.8
KŞ: 1.594, 197, 284
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top