24 ♛ ALACAKARANLIK VE KARA GÜL
Güz Hükümranlığı'na baktınız mı? Yeni kurgum, profilimde bulabilirsiniz. :D
2. kısma son 3 bölüm! Ayrıca sanırsam bu, son sakin geçen Kara Kraliçe bölümü olacak... Ve tabii sonunda da ilginç bir sürpriz var.
24. Bölüm
ALACAKARANLIK VE KARA GÜL
Gece Diyarı, Safir
"Gösterişçi." diye mırıldandı elindeki kağıdı masaya bırakıp, bir başkasını alınca iç çekti. "İki gösterişçi daha." Belini masaya yasladı. "Tıpkı benim gibiler."
Gece Prensi'nin gülüşü duyuldu. Rhadenis ise daha ciddi bir sesle konuşsa da gülümsüyordu. "Üçünün de ortak noktası senin eve dönmeni istemeleri."
"Benim de bir ejderim var, Zinaida'nın kast ettiği buysa eğer. Oysa ben onun aksine ejderimi sınıra götürmüyorum ve insanları tehdit etmiyorum." Dymentsia'nın bakışları Rhyseion'a yöneldi. "Onu tanıdığını söylemiştin, bana bunun ne anlama geldiğini söyle çünkü ben tam olarak emin değilim."
Rhyseion soru beklemiyordu, bu yüzden aklına ilk gelen cümleleri söyledi. "Tehditlerinin başladığını haber veriyor, başladılarsa devamı da gelecektir. Seni ülkene geri göndermek ve ardından iki ülkeyi de hazırlıksız yakalamak isteyecek."
"Aynen." dedi Kraliçe. "Kardeşlerimle tanışmalı, onlar da benzer şeyler istiyor."
Rhadenis suçlayıcı bir tavırla konuştu. "Aslında savaşı ilan eden sendin, Dymen." Bir zamanlar, Dymentsia'nın bu fikrinden vazgeçmesi için elinden geleni yapmıştı. Aralarında yaşanan tartışma, Rhadenis'in uzun bir süre Oniks Saray'a dönmemesine neden olmuştu.
Kara Kraliçe, eliyle Rhadenis'i işaret etti. "Sen de eve dönmemi istiyorsun."
"Tek istediğim güvende olman." Bu sözleri Dymentsia'nın tavırlarını değiştirdi, ancak bu değişiklik sadece birkaç saniye sürdü.
"Belki ben-" Rhyseion ayağa kalkmaya yeltenmişti ki Dymentsia onu durdurdu.
"Orada kal." dedi, ardından odanın diğer tarafındaki Rhadenis'e doğru birkaç adım attı. "Tam 14 yıldır seni tanıyorum, seni dinliyorum, sana danışıyorum. Ve sen, bana ikizimden bile daha yakınsın. Herhalde beni senden daha iyi tanıyan biri yoktur. Geri adım attığımı gördün mü? Kararımdan vazgeçtiğimi? Sonucuna katlanmayacağım bir şeye giriştiğimi?"
Rhadenis, onu sakinleştirmek istedi. "Haklısın, kraliçem. Ancak bu farklı, daha önce böyle bir sorunla karşılaşmamıştık. Yaşlı, eski ve güçlü bir düşman var karşımızda ve biz onu tanımıyoruz bile."
"Devam et."
"Onu daha yakından tanımamız gerekiyor. Ne yapacağı hakkında en ufak bir fikrimiz yok. Adımlarını bilmiyoruz, ne yöne ilerleyeceğini ve gücünü ne kadar göstereceğini de. Sen söyledin, seni tanıyorum ve seni tanıyan yalnızca ben değilim. Dürüst olmamı istiyorsun. Onun aksine, yaptığın ve yapacağın her şey belli, keskin. Sen geri adım atmazsın ancak o atar." Rhadenis'in kahverengi bakışları onlardan birkaç adım ötede olan Rhyseion'a yöneldi. "Belki onlar da atar. Hiçbirine güvenemeyiz."
"Haklısın..." Kara Kraliçe'nin kırmızı gözleri de onunkiler gibi Rhyseion'daydı. Dedikleri, düşündükleriyle alakasız şeylerdi. "Onu daha yakından tanımalıyız, onunla görüşmeliyiz."
Gece Prensi sandalyeden kalktı. "Ne?"
"Bu şekilde hiçbir yere varamıyoruz. Darranio ya da Xanthos ile konuşmamızın da yararı olmayacak. İyi tarafı şu ki, o da bir yere varamayacak. Ben burada olduğum sürece savaşmayacak fakat ülkemi tehdit etmeye devam edecek. Ve ben, onun tehditlerinden sıkıldım. Bir görüşme ayarlamalıyız. Darranio bize yardım edebilir. Rhadenis? Onların gece yarısı buraya gelmelerini sağla. Auramos'u da çağır. Rhyseion? Eğer yapacak daha önemli bir işin yoksa benimle gel."
♛
"Rhodrago." diye tanıttı onu Dymentsia. Zümrüt gözlü ejderha büyümüştü. Onlar Lazuli Sarayı'nın surlarında dururken bile büyüklüğünü fark edebiliyorlardı. Ejderha uzaktaydı ve sarayın büyüyle çevrelenen sınırlarını aşamıyordu. Dymentsia'nın sorunu buydu. Onu görmek için saraydan birkaç kez ayrılmıştı fakat asıl isteği Rhodrago'nun saray sınırlarının içerisinde olmasıydı.
Mavi gökte ejderhanın siyah kanatlarının her hareketi fark ediliyordu.
"Darranio ve diğer liderlere söylediğinin dışında, Gölge Kraliçe'nin ejderleri ve Rhodrago arasındaki farkı anlat." dedi Kraliçe, ejderha uzaklaşırken. "Ve sonra bana Xanthos'u nereden tanıdığını söyle."
Rhyseion onu başıyla onayladı. "Ejderhan, gerçekten de Kara Ejderha'nın soyundan geliyorsa tıpkı onun gibi karanlığı çağırabilir. Gölge Kraliçe'nin ejderleri de bir benzerini yapabilir."
"Ben de karanlığa hakim olabilirim." Rhyseion'a doğru birkaç adım attı. "Ve sen bunu daha önce de biliyordun. Kara Ülke'de geçirdiğim son günde sen de oradaydın. Sabah Yıldızı dağındaydın. Beni izliyordun." Ses tonu hem suçlayıcı hem de meraklı bir tona büründü. "Neden oradaydın?" Adamın mavi gözlerinde beklediği yanıtı bulamadı. Aynı anda dudaklarından farklı kelimeler döküldü. "Neden oradaydık?"
"Yanıt için beklememiz gerekecek." dedi Prens, kadın yanıt vermeyince de konuşmaya devam etti. "Xanthos'u sınırda görmüştüm. İlerisi yok, onunla konuşmamıştım ve kim olduğunu da daha sonra fark edebildim. Belki ben de sana benzer bir soruyu sormalıyım, Xanthos'u ne zamandır tanıyorsun?"
Kara Kraliçe'nin yüzünde geçmişin hatırası olan bir gülümseme belirdi. Eski, güzel bir anıyı paylaşmaktan zarar gelmeyeceğini düşündü. Gözleri zümrüt rengine döndü ve surların ardındaki şehre yöneldi. "Kara Kale'de eğitim alırken karşılaştım onunla. Kale'deki ilk yıllarımda, bir gün Kale'den ayrılıp ormana yönelmiştim, savaşçıların eğitim yaptığı alanı görmüştüm. O gün dersim yoktu ve Kara Kale'ye geldiğim günden beri elime kılıç almamıştım, haliyle savaşçıların talimleri ilgimi çekmişti. Daha farklıydı kuzey insanları, belki daha merhametsiz, daha zalim... Onları izlemeye devam ettim, onu gördüm birkaç kez, diğerlerinden de farklıydı, onlardan güçlüydü ve daha farklı eğitim aldığı belliydi. Ondan benimle talim yapmasını istedim, bir prenses olduğum için beni reddedemedi. Ardından diğer savaşçılarla da çalıştım, bazısı kim olduğumu biliyordu sadece. Lydiana'dan ve Nmerysa'dan daha farklılardı. Kara Kale'deki ilk üç yılımın ardından, yapmam gerekenin aksine birkaç aylığına da olsa Turkuaz Saray'a dönmedim. Bunun yerine annemden izin alarak orada kaldım, eğitimimi sürdürdüm, kuzeyi yönettim." Birkaç noktayı atlamıştı. Rhyseion'un dinlediğini fark edince devam etti.
"Hükümdar olduğum ikinci yılda tüm haklarımı Rhadenis ve konseye devrettim. Hiçbir sorun yoktu ve ben hükümdardım, istediğim her şeyi yapabilirdim. Halledemeyecekleri bir sorunla karşılaşınca bana haber göndermelerini istedim. Karşılaştıkları tüm sorunları hallettiler ve ben bir yıl boyunca saraydan uzakta, savaşçı kamplarında eğitim gördüm. Eğitmenlere beni ayrı tutmamalarını emrettim ve onlar da emrime uydular. Belki biraz uğraştım ancak sonuçta istediğimi aldım. Bu sırada Xanthos da benimle birlikteydi ve ben adeta onlardan birisi olunca daha da yakınlaşmıştık. O bir yılın son aylarıydı. Eğitim bitince ve ikimiz de savaş liderliği konumuna yükselince de sorun yoktu. Sorun ben ülkemi yeniden yönetmeye başlayınca ortaya çıktı. Diyar'da aynı anda bir isyan çıktı ve komutanlardan biri olan Xanthos da isyanı bastırmak için saraydan gitti. Geri döndüğünde ikimiz de daha önce hiçbir şey yaşanmamış gibi davrandık. O komutanlardan biri olarak diğer şehirlere gitti. Ben ülkeyi yönettim. İsyan sırasında da son zamanlarda pek kullanılmayan Zalim Kraliçe lakabımı kazandım. Onunla eş zamanlı Adil Kraliçe de oldum. Kehanette bahsi geçen cümleyi umursamadım. Şu, adalet yanında zalimliği de getirdi, kısmını yani. Kehanette geçene göre Gece Kraliçesi de ben olacakmışım, tabii savaşı kazanırsam."
Rhyseion, bir süre konuşmadı. Parıldayan şehre ve gökyüzünde arada görülen ejderhaya baktı. Bazen mavi gözleri, yanındaki Kraliçe'nin siyah kanatlarına da takıldı.
Dymentsia, huzurlu sessizliği bozmak istemedi. Ancak en sonunda dayanamadı ve aklından geçeni en yalın haliyle söyledi. "Gece Ejderi'nin Gücü'ne sahip olduğuna göre, burada bahsedilen hükümdarlardan biri sensin."
"Biliyorum." dedi Rhyseion.
"Ne zamandır?" diye mırıldandı Kraliçe, kırmızı gözleri ona yöneldi. "Ne zamandır kehanetin gerçekleşeceğini biliyordun?"
Rhyseion yalan söylemek istemiyordu fakat gerçeğin daha fazla soru getireceğini ve sırların ortaya çıkacağını biliyordu. "Yeterince uzun bir süredir."
Ay, gökyüzünde biraz daha yükseldi. Kara Kraliçe'nin toplantı vakti yaklaşıyordu. Rhyseion da bunu biliyordu. "Sen de gel." dedi Kraliçe. "Toplantıda bize yararın dokunacaktır. İstersen Kral Auris'e haber verebilirsin, gerçi bunu yapacağını sanmıyorum."
"Bu, bana güvendiğin anlamına mı geliyor?" diye sordu Rhyseion. Yüz ifadesi ve davranışları çelişkilerle doluydu. Bir sırrı vardı ve bunu paylaşmak istiyordu. Kraliçe, ona yardım edebilmek istedi ancak adamın ona güvenmesinin zaman alacağını biliyordu. Geçmişini ona anlatmasının nedeni buydu.
Diyar'daki birçok kişinin Kara Kraliçe'nin bir komutan olduğundan haberi yoktu.
Dymentsia, onun sorusunu yanıtlamadı. Aklından geçenleri söylemedi. Bunun yerine, ona daha çok yaklaştı. "Neler olduğunu nasıl hatırlayacağımızı biliyorum."
"Ben de biliyorum."
Kara Kraliçe'nin nefes alışı ve kalp atışı değişti. Nedeni ona göre gerçekleri öğrenecek üzere olmasıydı ya da buna inanıyordu. Ne olacağından emin değildi.
Bunu araştırmıştı, efsanelerde duymuştu. Ejderha Devirleri'nde yazılan eserlerde okumuştu. Fakat yazılanlara göre binlerce yıldır gerçekleşmemişti. Tıpkı kehanet gibi, diye düşündü.
En sonunda kendine sorular sormayı ve düşünmeyi kesti. Gerçeği öğrenmenin tek bir yolu vardı ve gerçek ne olursa olsun onu hayal kırıklığına uğratacaktı.
Kırmızı gözleri, kararlı bakışlarının bir yansıması olan parıldayan mavi gözlere baktı. "Bu, geleceği değiştirmeyecek." diye fısıldadı. Ardından dudakları, onun dudaklarını buldu. Geri çekildiğinde bakışları bu kez onun gözleriyle aynı renkte olan gökyüzüne yöneldi. Bu göğü ve bu gözleri daha önce görmüştü. Nefesini ise ilk kez tadıyordu.
Daha fazlasını istiyordu.
Ve artık istediği, kaybettiği anıları değildi.
Elini adamın yüzüne, ardından saçlarına götürdü. Bu kez öpüşü daha tutkulu, daha yoğun ve daha kararlıydı. Sırtında birkaç dokunuş bile hissetti.
Ve sonra, yeniden ondan ayrıldığında ne duygularını ne de düşüncelerini sözlerine yansıtabildi. Yalnız değildi, onun da diyeceği bir şey yoktu.
Hatırladım, demek istedi. Onun da demek istediğini biliyordu.
Gitmeden önce yeniden ona baktı. Yüzünün aldığı ifadeyi görünce gülümsedi.
Anıları, duyguları ve hisleri sevmişti.
Ve yalnız değildi.
Doğaçlama eşittir bu son. Bu kadar önce olması aklımda yoktu. Sanırım cidden karakterler bana kendilerini yazdırıyorlar, ben onları yazmıyorum. Bu cümle de bir garip oldu, neyse.
Bu kez Karanlığın Şafağı'nın en çok yorum alan bölümlerinden biri olmasını istiyorum. Çünkü canım çıktı yazarken, kendi sınırlarımı aştım resmen :D
*Aşmaya devam edeceğim.
08.09.2017, 18.11
8.925, 1.240, 1.7
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top