19 ♛ GRİ VE GARNET
19. Bölüm
GRİ VE GARNET
Gölge Diyar, Yıldız Işığı
Gölge Diyar'ın büyük şehirlerinden biri Yıldız Işığı'ydı. Kuzey Denizi'ne kıyısı vardı ve Kutup Yıldızı adlı dağın yakınlarındaydı. Belki de Gölge Diyar'ın en güzel şehriydi, Yıldız Işığı'nda gökyüzü bu yerdeki diğer bölgelerin aksine bulutlu değil, Gece Diyarı'ndaki kadar güzel ve açıktı. Karanlıktı ve bu karanlığı yıldızlar aydınlatırdı. Şehrin koyu renkli taşlarla örülen duvarları bazen büyülü meşalelerle parıldardı.
Bu şehrin güzelliğini yakınlarındaki gölge yaratıkları bile bozamıyordu. Yaratıkların hemen hepsi başkent Yakut'ta ve çevresindeydi. Kalanı ise buradaydı. Yakut'un çevresinde yer alanlar isyancıları korkutmak içindi, başkenti korurlardı, korku yayarlardı ve karanlığın zalimliği üzerlerindeydi. Burada ise ejderler şehirde uçar, büyülü sirenler şehrin limanında dururlardı. O anda bu civarlarda olanların hepsi kıyıya gelmişlerdi.
Gökyüzü sisli ve kasvetliydi. Gri her tarafa hakimdi. İsmini yıldızlardan alan şehrin halkı evlerinde, onun gitmesini bekliyorlardı. Şehrin her sokağında, her duvarında dolanan gölgeler eskisinden çok daha fazlaydı. Gözleri diğerleri gibi parlak renklerde değil, griydi. Bedenleri siluetten ibaretti. Sanki gölge, duman, sis ve karanlıktan yapılmışlardı ve sınırları da tıpkı onlar gibi belirsizdi. Geçtikleri sokaklardaki tüm ışığı alıyorlardı. Gözlerinde merhametten eser yoktu.
Onları bu şehre getiren Kraliçe gibi onlar da merhametten yoksun zalimlikleri ile tanınmışlardı. Tıpkı onun gibi insanların duygularını değiştiriyor, korkuyu ve dehşeti diğer duyguları bastırması için kullanıyorlardı.
Var olan tüm karanlığına, hırsına ve öfkesine rağmen Zinaida da bir zamanlar merhametliydi. En yakını olan kardeşinden gelen ihaneti tadana dek elbette. Zerelia'nın başkaldırıları ölene dek bitmemişti, yine de Zinaida onun yaşamasını isterdi. Ondan da öte ölümünün Zinaida yüzünden olmamasını dilerdi.
Zerelia'nın koruduğu şey uğruna ölmesi onun için pek bir değer ifade etmiyordu. Zerelia'nın hissettiği sevgiyi de tahmin edemezdi. Zerelia onun gücünden sakınıyor, yapacaklarından korkuyordu bir zamanlar. Yine de fikrini söylemekten çekinmiyordu, şu an çevresinde olan insanların aksine.
İki yanına dek uzanan, tıpkı çevresini saran gölgeler gibi sınırları belli olmayan ve siluetten ibaret olan kanatlarını kendi ırkından diğerlerinin aksine tam olarak kullanabiliyordu. Kanatlarındaki büyüyü ve gücü her an hissediyordu. Ayrıca yine diğer hükümdarların aksine kanatlarının asıl halini çevresindekilere çok nadir gösteriyordu.
Birkaç adım gerisinde yer alan muhafızı Zona'nın sesini duydu. "Geldi."
"Gidebilirsiniz." dedi Gölge Kraliçe. Zona, Aradion ve Rhesos onun bu sözleriyle yanından ayrıldılar.
Gri suyun yüzeyindeki değişimi fark edince dizlerinin üzerine çöktü. Kızıl saçları yağmaya başlayan yağmurla ıslandı. Çevresindeki gölgeler ise kımıldamadı.
Önce bir taç, ardından bir yüz belirdi suyun üzerinde. Kadının siyah saçları su yüzeyinde dalgalandı. Gri gözleri parıldadı. Açık griye yakın ten rengiyle birlikte kollarıyla gövdesinin arasında yer alan kanatları andıran zarlar bile onu belli ediyordu, sıradan bir siren değildi. "Gölge Kraliçe." dedi kadın, maviye yakın dudaklarında bir gülümseme belirdi. "Emirleriniz için buradayım."
"Kraliçe Lagina." dedi Gölge Kraliçe, onun aksine gülümsemiyordu. "Gölge Adalar'ın ötesine geçtiğini duydum."
"Uygun bir vakitte anlatacağım, kraliçem." dedi Lagina. "Ben de Kara Kraliçe'nin geldiğini duydum."
"Burada olma nedenim bu." diye açıkladı Gölge Kraliçe. "Eğitmekte olduğun yaratıkları sınıra göndermeni istiyorum."
"İsteğiniz benim için emirdir." dedi kadın. Gölge sirenlerin lideriydi, aynı zamanda yaratıkların eğitmenlerinden biriydi ve Gölge Ejderha'nın gücüne sahipti.
"Yaratığını da götüreceksin."
"Peki ya ne yapacağız?" diye sordu merakla Lagina, gülümsemesi genişlerken.
Gölge Kraliçe'nin gözleri siyaha döndü. Ayağa kalktı. Aklından geçenlerin hepsini açıklamadı. "Sadece sınıra götür."
Siren Kraliçesi başını öne eğdi. Ardından yeniden gri sulara daldı. Suyun üzerinde beliren dalgalar kayboldu. Zinaida'nın ayaklarının altındaki taşlar yağmurda parıldadı.
Dakikalar sonra adım seslerini duydu. Birkaç lider yanına geldi. Onun için sadece liderlerdi, dost veyahut danışman değillerdi.
Rüzgar daha sert esmeye başladı. Yükselen dalgalar kayalara çarptı, Gölge Kraliçe'nin çizmelerine, kırmızı ve gri eteklerine vurdu. Kanatlarını sırtına gizledi, süluetlerinin bile kaybolmasını sağladı. Ardından ona yaklaşan gölgelerin kendinden uzaklaşmasını sağladı. Bunu yaparken ne kımıldadı, ne de dudaklarını oynattı. Gölgeler ondan yeterince uzaklaştığında ve yağmur daha da şiddetlendiğinde arkasını döndü.
"Saldırı ne zaman gerçekleşecek, kraliçem?" diye sordu Aradion. "Kara Kraliçe'nin hükmündeki sirenlere ne olacak?"
Zinaida kahverengi gözlerini ona çevirdi. "İttifak önlenecek, bu kadarını bilmeniz yeterli."
Savaşçı Rhesos hariç diğerleri yanıt vermedi. "Bundan ne kadar eminsin, Kraliçe?"
"Gece Diyarı'yla yapacağımız savaşta Kara Kraliçe ortada olmayacak. Müttefik olmalarının ve yeminlerinin de bir anlamı kalmayacak." Kesin konuşuyordu, kararlıydı.
Ve her zaman olduğu gibi planlarını kendine saklamıştı.
"Ordularımız hazır, kraliçem." dedi Zona. "Ve herkes savaşın ne zaman olacağını merak ediyor."
"Henüz değil, Zona." dedi Kraliçe, yürümeye başladı. "Önceliğimiz Dymentsia'nın oradan uzaklaşmasını sağlamak. Ancak bunun için yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Yine de yakın bir zamanda ülkesine dönecek, o vakit geldiğinde ilk adımımızı atacağız ve aynı anda Gece Diyarı en büyük gücünü de kaybedecek. Bu sırada Dymentsia'nın sınırı geçmesine de izin vermeyeceğiz."
Onun hızlı adımlarına yetişen ve yanında yürüyen Rhesos şüpheli bir sesle konuştu. "Yardım etmemize izin ver, Gölge Kraliçe. En azından bize şu anda yapacağın şeyi söyle."
Kraliçe Zinaida aniden durdu. Yeniden siyaha parıldayan gözleri Rhesos'a döndü. Adamın korkusunu hissetti. "Ben Zerelia değilim, Rhesos. Beni ve planlarımı sorgulamana izin vermem. Ben Gölge Diyar'ın Hükümdarı'yım. Sadece dediklerimi yap."
Savaşçı, derin bir nefes aldı. "Yıllardır hazırlanmaktan başka bir şey yapmıyoruz. Neye hazırlanıyoruz? Dediklerini yapacağım fakat benden ne yapmamı istediğini bilmiyorum."
Zinaida ona doğru birkaç adım attı. Kendiyle aynı boyda olan Gölge Savaşçı'yla göz göze geldi. "Ama ben biliyorum, Savaşçı. Kararlarımı sorgulama. Ve şu anda hiçbir şey yapma. Bekle ve gör, Dymentsia bizim topraklarımızdan gittiğinde bir daha geri dönemeyecek. Bu kez onun yanına giden biz olacağız ve ne o ne de kardeşleri karşımızda durabilecek."
Bilgilendirme: Ejderha'nın Öfkesi ve Ateş Kristalleri'ni aynı anda düzenliyorum. Ejderha'nın Öfkesi'nin ilk bölümlerine ayrıntılar ekledim, kurguda bir değişiklik yok fakat 4. ve 5. bölümde eklediğim yaklaşık 300 civarı kelime var. Ateş Kristalleri'nde zaten değişen bir şey yok, hataları düzeltiyorum.
Ayrıca yorum yapan herkese ithaf yapmaya çalışacağım. İthafları belirli aralıklarla yapıyorum.
Bu arada aklınıza takılanları sorun, gördüğünüz yanlışları söyleyin ve tahminlerinizi yazın lütfen. Bölüm hakkında genel yorumlarınıza bayılıyorum zaten :')
18.08.2017, 13.47
6.855, 1.005, 1.3
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top