ÜZGÜN SPHOİE TESELLİYİ TATLIDA ARIYOR? Bölüm :23
Sophie skandal çıkışlar yapmakta ve bir sonraki adımının ne olacağını bilmemekte oldukça iyi olduğunu fark ediyordu.Bulunmak istemediği için odasına çıkamazdı. Ama saat gecenin bir yarısı olduğu ve gidecek yeri olmadığı için evden de çıkamazdı. Lyne Dükü‟nün onun faytonlarından birini almasını da hoş karşılayacağını sanmıyordu. Adam muhtemelen bunun hırsızlık olduğunu düşünürdü.Sophie iştahını takip ederek böyle kocaman evlerde kendini rahat hissettiği tek yere gitti. Mutfağa.Mutfak sıcak, aydınlık ve buyur ediciydi, tıpkı diğer tüm mutfaklar gibi. Ortasında iki büyük masa vardı. Birinin üstünde altın gibi kızarmış kaz, bir tabak kuşkonmaz, mükemmel görünümlü biberiyeli patateslerden oluşan bir piramit, ot yatağında kuzu, bir kap naneli jöle ve kokusunu daha kapıdan aldığı dağ gibi çilekli tartlar vardı.Doğru dürüst yemek yemeyeli günler olduğu için bu yemekler tüm dikkatini çekmeliydi ama bu mutfaklardaki ağır yiyecekler çok da çekici değildi. Onun ilgisini çeken ikinci masaydı. Orası kendi akşam yemeklerini yiyen hizmetçilerle doluydu ve onların yedikleri, akşam yemeği masasında bıraktığı dük ve geleceğin düküne servis edecekleri abartılı tabaklara benzemiyordu.Hizmetçilerin kahkahaları onu içeri çekerken sıcak yemek kokusu da ağzının sulanmasına neden oldu. Ne yediklerini görmek için parmak uçlarında yükseldi ve yemeği tanıdığında onlara çok özendi. Hamur işi.Hizmetçilerin masasının merkezinde birkaç parça et, sebze, patatesle dolu olan tabaklar vardı ve yemek yedikleri esnada sesleri biraz yükseliyordu. Kızgın dük
merdivenlerden çıktı, kalenin kanatlarından birinin
kocaman kapısından geçti.Sophie istemese de onu takip etti.Ya da çok istediği halde.Bu adamla ilgili her şey kafa karışıklığından ibaretti."Nereye gidiyoruz?"King sırtını döndüğü büyük kapıların önünde durdu. "Tatlı yemeye."Kelimelerinde ve gözlerinde Sophie‟nin kalbinin küt küt atmasına neden olan bir şeyler vardı. Bu onun tanıdığı King değildi."Burada bir kütüphane var. Sana göstermemi ister misin?"Sophie kaşlarını çattı. "Bana kitaplarla rüşvet mi veriyorsun?""îşe yarıyor mu?"Sophie onun arkasındaki kapıya baktı. "Belki de."King çarpık bir şekilde gülümseyince yanağındaki gamzesi belirdi. "Görelim o halde." Ve kapıyı açarak Sophie‟nin hayatında gördüğü en büyük ve en güzel kütüphaneyi ortaya çıkardı. Oda çok büyüktü, iki tarafta da iki katlı olmakla beraber oda boyunca uzanan içeri işlenmiş demir balkonları vardı. Önlerinde birkaç oturak ve oldukça geniş bir şömine bulunuyordu.Ve önünde kilometrelerce uzanıyor gibi duran, yerden tavanlara kadar maviler, yeşiller, kırmızılar ve kahverengilerle dolu bir sürü raf vardı. Bir insanın hayatı boyunca okuyabileceğinden çok daha fazla kitap duruyordu rafta.Ama Sophie hepsini okumayı deneyebilirdi.Odaya girdi ve küçük bir çember içinde dönerken King onu odada salıvermeden önce ne kadar süre ilgi
göstermesini ister diye merak etmeye başlamıştı bile.
"Bu..." dedikten sonra büyülenmiş şekilde sesi kesildi.King uzun bir süre sonra konuştu. "İşe...?"Sophie ona bakıp sırıttı. "İşe yarıyor."King kahkaha attı. "Harika." Kapıyı çekip arkalarından kapattı. Büyük boyutlu kitapların yanında ve odanın merkezinde bulunan deri koltuğa oturdu. Çilekli turtaları koltuğun bir koluna dengeli bir şekilde koyduktan sonra bir eliyle tüm odayı gösterdi. "Etrafı keşfetmek için ölüp bittiğini biliyorum tatlım. Çekinme."Sophie bir kurşun gibi yerinden fırladı ve tereddüt etmeden demir merdivenlerden tırmanmaya başladı. "Her zaman bir kütüphane istemişimdir," dedi parmakları uzaktaki kitapların kenarlarına dokunmak isterken."Bir kitapçı istediğini sanıyordum," dedi King aşağıdan."O da var. Babamın bir kitapçı açma fikrini destekleyeceğini düşünüyorum," dedi. "Ne de olsa bu bir yatırım.""Ama kütüphane değil mi?"Sophie başını iki yana salladı. Bir parmağını bulduğu Milton‟un üstünde gezdiriyordu. "Kütüphane bir lüks.""Babanın sınırsız bir serveti var. Sanırım sana kitapçının yanında kütüphaneyi de verebilir.""Bana kitap almak onu hep mutlu ediyor, ama annem..." Sophie omuzlarını silkti. "Annemin pek umurunda değil.""Bu da ne demek?"Sophie bir an kütüphaneyi unutarak King‟e baktı ve adamın yeşil gözleri ona odaklanınca o rengin içinde kayboldu. "Kitapları saklamamı istiyordu.""Neden?"
"Kimse fikirleri olan kadınları sevmez,"
dedi Sophie annesinden düzinelerce kez duyduklarını tekrar ederek. "Sanırım kitapların insanlarda fikirler oluşmasını sağladığını düşünüyor.""Oluşturuyorlar zaten," dedi King. "Zekice fikirler.""Sana katılacağından pek emin değilim. Okuduğum tüm kitaplara rağmen Kuzey Vilayet‟te evli olmayan bir marki ve omzunda kurşun yarası ile sıkışıp kalan tek kız benim.""Şu anki durumunun okuduğun kitaplarla hiçbir ilgisi yok." Sophie bir elini deri ciltlerde gezdirirken güldü. "Bundan emin misin?""Kesinlikle. Okuduğun her kitap seni daha iyi kılar." Ellerini demir parmaklıklara sardı ve ona bakmak için eğildi. "Eğer bir Tehlikeli Kız olsaydın, annem senden umudu keserdi. Senin evlendiğini görmemiz mucize olurdu.""Ne saçmalık," dedi King başını kaldırıp ona bakarak. "Sen tanıştığım en evlenilebilir kadınsın."Sophie durdu. "Öyle mi düşünüyorsun?""Kesinlikle." Söylediği şey son derece normalmiş gibi turtasından bir ısırık aldı."Birilerini evlilik tuzağına düşürmeye çalışmadığıma inandıktan sonra demek istiyorsun herhalde.""Evet," dedi King gülümseyerek.Bir şey hafiften başının dönmesine neden oluyordu. Bira. Kesinlikle biraydı.King değildi."Neden?"Ve bunu sorduran da bira ve aralarındaki onu nasıl oluyorsa herzamankinden daha cesur yapan mesafeydi.
"Neden mi evlenilebilir birisin?" Sophie konuşmadan
dinliyordu. "Akıllısın, cesursun, onurlusun."Harika, diye düşündü Sophie. Tıpkı bir at ya da köpek gibi.Ve King sonrasında, "Güzel olmandan bahsetmiyorum bile," dedi."Ben güzel değilim," dedi Sophie ve söylediği şeyi geri alamayacağını bilerek kaybolmayı, öylece kitapların arasında yok olmayı ve asla bulunmamayı istedi.Hiç şansı yoktu. "Evet, öylesin."Başını iki yana salladı. Göğsünde hissettiği, utandığı için ortaya çıkan yanma hissinden nefret etti. Güzelliğini ya da güzel olmayışını tartışmak istemiyordu. Sade hiçbir kadın bunu istemezdi, özellikle de karşısında bu kadar yakışıklı bir erkek olunca.Tanrım. King ona yakışıklı dediğini duymuştu.O ânın bitmesini umutsuzlukla beklerken yutkundu."Sophie?"Sophie ona baktı.Bana cevap verdirtme.Neden asla benim olamayacağını düşünmemi sağlama.Bunu düşünmesine neden olan şey biraydı. Ona sahip olmak umurunda değildi.Ama arada sırada bunu düşünüyordu. Mesela ona çilekli turta ikram ettiğinde. Ya da ona masalsı kütüphanesini gösterdiğinde. Ve ona güzel dediğinde.Ve buna inanmak istemesini sağladığında.İşte Sophie o zaman çok önemsiyordu."Bu turtalar yenip bitiyor. Sana bu kadarını söylemeyi kendime borç biliyorum."Sophie bir anda hissettiği rahatlığın çok daha tehlikeli bir şeye dönüştüğünü fark etti. Başka bir şey olmalarını
istemesini sağlayan bir şeye. Çilekli turtalarla ilgili
jestlerin düşünmeleri gereken tek şey olmasını istemesini sağlayan bir şeye.Aşağıya baktı, oturduğu deri sandalyeden ona tabağı gösteren King‟i gördü.Belki de bu gece çilekli turtalar yeterli olurdu.Sophie‟nin gözleri kocaman oldu. "Benimkini de yemişsin!""istemiyor gibi görünüyordun.""Tabii ki istedim, seni turta hırsızı!"King sırıttı. "O zaman neden tepedesin?"Hakikaten neden oradaydı?Saniyeler içinde aşağıya inip tabağı elinden aldı. "Bu yarısı yenmiş bir turta.""Tamamının yenmiş olmasından iyidir," dedi King yanındaki kitabı şov yaparcasına açarak."Dur!" dedi Sophie.King şaşkın gözleriyle ona dönerken durdu. "Ne oldu?" "Parmakların. Turtayla kaplı. O kitaba dokunma.""Gören de birini öldürmek üzere olduğumu falan sanacak." "Dur işte," dedi Sophie. "Kitap sonsuza kadar turtalı kalacak."King ellerini kaldırdı. "Pekâlâ. Kitabı turtalamayalım." Sophie, King‟in karşısına oturup, kalan tartı ısırdı ve kremayla kaplanmış nefis meyvenin zevkini çıkardığını belli ederek inledi. "Bu çok güzel," dedi turtaya bakarak."Öyle değil mi?" Sesi her zamankinden daha kısık, daha karanlıktı.Sophie başını kaldırıp baktığında King‟in onun dudaklarına baktığını gördü ve gastronomik zevk bir anda başka bir zevke dönüştü. "Sen de ister miydin?""Hem de çok."
Sophie artık tatlıdan bahsettiklerinden emin değildi.
Tabağı ona uzattığında King başını iki yana salladı."Emin misin?""Neden kitaplar?"Sophie kaşlarını kaldırdı. "Anlamadım?""Neden onlara bu kadar düşkünsün?"Sophie tabağı bıraktı ve ellerini eteklerine sildikten sonra yakınındaki deri kaplı kitaplara uzanıp birini alıp ona uzattı. "Hadi."King kitabı eline aldı. "Şimdi ne olacak?""Kokla." King başını bir yana eğdi. Sophie gülümsemeden edemedi. "Yap hadi."King kitabı burnuna götürdü. Kokusunu içine çekti."Öyle değil," dedi Sophie. "Gerçekten kokla."King bir kaşını kaldırdı ve söyleneni yaptı."Ne kokusu alıyorsun?" dedi Sophie."Deri ve mürekkep?"Sophie başını iki yana salladı. "Mutluluk. Kitaplar böyle kokar. Mutluluk. Bu yüzden hep bir kitapçım olsun istedim. Hayatta satışını yapacak mutluluktan daha güzel bir şey var mı?"King onu uzun bir süre, Sophie‟yi rahatsız edecek kadar uzun bir süre izledi ve Sophie turtasına döndü. Sophie döndüğünde King sessizce, "Bana beni affedip affetmediğini söylemedin," dedi.Konu değişikliği Sophie‟yi şaşırttı."Akşam yemeğinde sana olan davranışım için."Sophie turtayı didikledi ve bir çilek seçerekzaman kazanabilmek için sadece onu yedi.King sessizce devam etti. "Mossband‟dan beri sana karşı olan tutumum için. Dün geceden beri, faytondan beri olanlar için."
Sophie ona baktı. "Faytonda yanlış bir şey yapmadın."
King güldü. Neşesi yoktu. "Faytonda yüz tane yanlış şey yaptım, Sophie.""Evet ama beni üzen onlar olmadı." Sophie daha düşünemeden kelimeler ağzından çıkıvermişti. Henüz kendini daha az kırılgan gösteremeden. Tabağını bırakıp ayağa kalktı. "Üzgünüm."King sandalyesinden hızlakalktı. "Sakın özür falan dileme. Sanırım bu birisinin yıllardır bana ilk kez doğruyu söyleyişi. Ben" Durakladı. "Tanrım, Sophie. Çok üzgünüm.""Önemi" Sophie başını iki yana salladı."Sus. Önemi var." King ona yaklaştı. "Ben tam bir götüm. Bana böyle demiştin, hatırladın mı?""Bunu söylememeliydim.""Ama bir göt gibi mi davrandım?"Sophie, King‟in gözlerine baktı. Çimen yeşili gözler ona odaklanmıştı. "Hem de çok."King başını salladı. "Öyle yaptım.""Ve bu akşam daha da kötüydün.""Biliyorum. Keşke öyle olmasaydım.""Çorbamı senin üstüne dökmek istedim."King bir kaşını kaldırdı. "Bana ciddi ciddi doğruları söylemeye başladın."Sophie gülümsedi. "İnsanı özgür hissettiriyor."King güldü. Sonrasında ciddileşti. "Beni affettin mi?"Sophie bir süre ona baktı. "Evet."King derin bir soluk verdi. Sanki yıllardır nefesini tutmuş gibiydi. Ve ikisini de şaşırtarak ona uzanıp bir parmağını çenesinde gezdirirken bir tutam saçını geriye attı. "Seni asla incitmek istemedim."Sophie onun dokunuşu karşısında yutkundu.
"Seni buraya asla getirmemeliydim," dedi yavaşça.
Sophie bu sözlerden hiç hoşlanmamıştı. King ekledi. "Sen burası için fazla iyisin. Buranın erkekleri için de."Sophie kelimeler karşısında nefessiz kaldı. "Bunun doğru olduğunu düşünmüyorum.""Benim kim olduğumu bilmiyorsun," dedi King."Göster o halde," dedi Sophie. King‟in ona onay verip burası hakkında bir şeyler anlatmasını istiyordu. Buranın erkekleri hakkında.King anlatmadı.Parmağı Sophie‟nin çenesini okşarken bakışları dudaklarına düştü. Dudağında krema var.Turtadan kalmıştı. Sophie elini kaldırdı ama King bu hareketi öngörmüştü ve o turtadan geri kalanları silemeden bileğini yakaladı. "Hayır," diye fısıldadı ona yaklaşarak. Kokusu Sophie‟yi çok etkiliyordu. Sabun ve baharat. "Bırak ben yapayım."Sophie pek anlamadan donup kaldı. Ama o ne teklif ederse onu istiyordu. Ve King oradaydı. Dudakları onun dudaklarında, kremadan geri kalanı yalıyordu.Sophie hayatında bu kadar skandalvari bir şey yaşamamıştı.Bu kadar..."Mmm," dedi King kısık ve yumuşak ses tonuyla. "Harika."Turtadan bahsetmiyordu.Sophie kendini, ellerini onun boynuna götürmekten ve parmaklarını onun saçlarına dolamaktan alıkoyamadı. "Göster bana," dedi Sophie, ama bu defa konuşmasını istemiyordu. Onu almasını istiyordu.Ya da belki de onu alan kendisiydi. Yüzünü onun yüzüne çevirdi ve dudaklarını kendi dudaklarıyla yakaladı.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top