SEN ONA AŞIKSIN:Bölüm 15

"Landry‟nin White içinde hoş görüldüğüne inanmakta güçlük çekiyorum," dedi. "îçinde şok edici bir şey geçmeyen bir cümle kurduğuna henüz tanık olmadım.""Kulüp White değil," dedi King. "Aynı kumarhaneye gidiyoruz.""Ah," dedi Sophie kısık bir sesle. "Kumarhaneler hakkında pek fikrim yok.""Orayı seversin," dedi King. "Dedikodu ve skandallarla dolu, kurşunlara karşı pek de güvende olmadığın bir yer."Sophie güldü. "Eminim hoş karşılanmam. Artık bilindiği üzere, yeterince dedikodu bilgim yok." Bir an durdu ve devam ederek "Ki bu da konuyu yine neden Lyne Kalesi‟ne dönmek istediğine getiriyor."Sorusuyla birlikte odadaki tüm eğlence yok oldu ve King o ânı kaybetmemek için uzun süre cevap vermedi. Ama an kaybolmuştu bile. "Babam ölüyor."Sophie küvette hareket etmeyi kesti. Aralarındaki sessizlik uzayıp ağır ve sağır edici bir hal aldı. "Üzgünüm."King, Sophie‟nin cümlesindeki doğruluk karşısında kaskatı kesildi. "Ben değilim."Ona gerçeği söylemek neden bu kadar kolaydı?Sophie bir süreetrafındaki suyla beraber oldukça sessizdi. "Değil misin?""Hayır. Babam şerefsizin teki.""Ama yine de eve dönüyorsun."King bir an o kelimeleri ve içindeki soruyu değerlendirdi, sonrasında yıllar önce geleceğini mahveden babasını düşündü. King‟in istediği tek şeyi elinden alıp onu mahveden babasını. King‟in hayatımdükün istediği şeyi mahvederek misilleme yapmak üzerine kurmasına neden olan babasını.Ona neden açıklama yaptığını bilmiyordu. "Beni çağırdı. Ve ona söyleyecek bir şeyim var."Daha çok sessizlik oldu. Ve en sonunda Sophie, "İşim bitti," dedi.Tanrı ‟ya şükürler olsun,Sophie küvette ayağa kalktığında ve hatta su sesleri çıkararak hafifçe çığlık attığında bile dönüp arkasına bakmadı. Aynı şey ikinci kez olduğunda da bakmadı. Bu centilmence davranışı için hakkı verilmeliydi.Dönmek yerine, "Bir sorun mu var?" diye sordu."Hayır," dedi Sophie ve yine aynı ses oldu.King omzunun üstünde bakma riskini aldı.Hata.Derin bakır küvette sadece kafasını görebiliyordu ama yanaklarına bakılırsa Sophie temizlenmiş aklanmış ve mükemmel olmuştu."Bakma!" diye bağırdı."Sorun nedir?""Ben..." dedi Sophie. "Çıkamıyorum."Bu ne demekti? "Neden?""Çok kaygan," dedi umutsuz bir ses tonuyla. "Ve omzum... Kolumdan destek alamıyorum."Tabii ki. Evren kesinlikle onu cezalandırıyordu.Ceketini çıkarmaya başlayarak arkasına döndü."Arkanı dönme!" dedi Sophie küvetin içine batarak.King onu dinlemedi ve kollarını sıyırmaya başlarken sinirlendiğini hissediyordu. "Seni temin ederim ki, leydim, sen ne kadar yardım istemiyorsan ben de o kadar yardım etmek istemiyorum."Biraz ikiyüzlüce olsa da doğruydu.Sophie küvetin kenarından bakıyordu. "Kabalaşman gerekmiyor."Başka bir erkek olsa, Sophie‟nin bu sözleri kendini korumak için değil de hakaret olarak söylediğini düşünmesiyle içinde bir acı hissederdi.Ellerini en uygunsuz yerleri örtmesi için yerleştirdiyse de istediği etkiyi elde edemedi. Hatta King‟in dikkatini omzundan düşereksuya değen kıvırcık, koyu renkli ve baştan çıkarıcı saç tutamına çekmiş ve onu orada çekerek yerine bir öpücük kondurmak istemesine neden olmuştu.Bu delilikti.King bakışlarını onun yüzüne odakladı. Aklını korumak için öyle yapması gerekiyordu. "Seni çekip çıkaracağım."Sophie‟nin gözleri kocaman oldu. "Ama ben""Durumun gayet farkındayım, Leydim." Saygı sözcüğünü kullanırsa belki de onunla beraber küvete girmeye bu kadar meyilli olmazdı."Gözlerini kapat," dedi Sophie."Hayır.""Neden?""Çünkü seni kafa üstü yere düşürmek istemiyorum. Eğer gözlerin kapanmasını istiyorsan, kendi gözlerini kapatmanı tavsiye ederim."Sophie karşı gelemeden aşağıya eğildi ve onu havaya kaldırdığında üstünden akan sular King‟in gömleğinin önünü ve pantolonunu ıslatarak odanın zeminindeki su birikintisine doğru ilerledi.King onu kaldırdığında çığlık atan Sophie gözlerini gerçekten de kapatmıştı. Elleriyle omzunu sıkıca tutuyor ve dengesini sağlamaya çalışıyordu. Bunun havaya kaldırıldığı için ortaya çıkan doğal bir hareket

olduğundan şüphesi yoktu King‟in, ama yine de bu Sophie için bir hataydı; çünkü elleri onun omuzlarında olduğu için vücudunun geri kalanını örtecek bir şey yoktu.Bedeninin geriye kalan yumuşak ve pembe kısmı açıktaydı.Artık onun yüzüne bakmıyordu.Sophie gözlerini açıp durumu fark ettiğinde zaten pembe olan teni kıpkırmızı oldu. "Beni aşağıya indir!" King, Sophie sanki ateş parçasıymış gibi onu hemen yere bıraktı. Sophie yere iner inmez kendini bir havluya sardı. "Bakmayacağını söylemiştin!""Hayır," dedi King. "Bakmak istemediğimi söylemiştim."Sophie ondan uzaklaşarak yatağın öbür ucuna oturdu. Bunu düşünmeden yapmış olmalıydı çünkü pembe teninin yatakla birleşmesi düşüncelerini pek uzaklaştırmamıştı.Düşüncelerini hayata geçirecek değildi tabii.Leydi Sophie Talbot‟u istemiyordu.Yani istiyordu ama istemek istemiyordu."Bu gerçekten çok anlamlı bir argüman."King sesli mi düşünmüştü? Hayır. Sophie ona bakmış olmasından bahsediyordu."Hanımefendi," dedi King olabilecek en ciddi ses tonuyla, "aklı başında olan hiçbir adam o sözü tutmazdı zaten."Sophie havluyu daha da sıktı. "Centilmen bir erkek tutardı."King güldü, gerginliği sesinin çatallı çıkmasına neden olmuştu. "Seni temin ederim ki tutmazdı. En ahlaklı peder bile tutmazdı."Sophie dudaklarını birbirine bastırdı. "Islanmışsın. Gidip kendine kuru kıyafetler bulsan iyi olur."Oradan kovulmuştu. Hem de bir parça kumaştan başka hiçbir şey giymemiş olan kibirli bir kadın tarafından.Daha düşük seviyeli bir adam kalkar giderdi. Ve Tanrı biliyordu ya, King de gitmeliydi. Giyinip örtülerin altına girmesi için ona biraz zaman vermeliydi. Temizliğinin tadını çıkarmasına izin vermeliydi. Ona yemek getirmeli ve üstünü başını düzeltmeliydi.Bir centilmen öyle yapardı.Ama King centilmen falan değildi. Sanki banyo sırasında gelen seslerin baştan çıkarıcılığına katlanmış olması yetmezmiş gibi, sonrasında çırılçıplak vücudunu kucağına almış, aslında çok etkilenmişken ve ıslak pantolonu bunu gizlemek için pek çaba sarf etmezken hiç etkilenmemiş gibi yapmaya çalışmıştı.Böyle bir şey istememişti.Onu da istememişti.Genç kadın King‟i çok sinirlendiriyordu. Ve o anda, yapmaması gerektiğini bilmesine rağmen, o da Sophie‟yi sinirlendirmek istiyordu."Kuru kıyafetler giyeyim o halde," dedi ve Sophie‟nin mavi gözlerindeki zafer edasıyla başını sallamasının zevkini çıkardı. Tabii bu zafer edası King düğmelerini açıp gömleğini çıkarınca şaşkınlığa dönüşmüştü."Ne yapıyorsun?" dedi Sophie neredeyse çığlık atarak."Kuru kıyafetler giyeceğim.""Bunu kendi odanda yapsan daha iyi olur!"King duvarın yanındaki küçük bavulu işaret etti. "Burası benim odam."Sophie‟nin gözleri kocaman oldu. "Benimodamı mı paylaşıyoruz?""Daha da fazlası," dedi King. "Sadece tek yatak var."Sophie kaşlarını çattı. "Yapmış olamazsın.""Yapmadım," dedi King. "Kötü koku olayı, hatırladın mı?" Bu bir yalandı. Sophie‟nin uyanmayacağından o kadar korkuyordu ki uyku hakkında düşünememişti bile. Ama Sophie‟nin bunu bilmesine gerek yoktu.Bu, ona söyleyemeyeceği kadar sinir bozucuydu. Bunun yerine düşen pantolonuna uzandı ve Sophie‟nin onun ellerine bakışının tadını çıkardı. "Bir leydi buna bakmamalı, Sophie." Sophie bakışlarını o anda yüzüne odakladı ve yanakları kıpkırmızı oldu. Eğer ona bu kadar kızmış olmasaydı, neşeli bile olabilirdi. "Sanırım artık arkanı dönmelisin."Sophie arkasını dönmeyince King sade ve eğlencesiz olan bu kızın aslında göründüğünden daha güçlü olduğunu fark etti. Sophie gözlerini kısarak ona baktı. "Öyle bir şey yapmayacağım seni iğrenç, kendini beğenmiş serseri. İçinde kabadayılı hareket ettiğin bu yer benim odam!"King bir kaşım kaldırdı. "Kabadayılı diye bir kelime yok."Sophie tereddüt etmedi. "Eminim ki kelime icat eden kişiler seni görselerdi böyle bir kelimenin olması gerektiğini düşünürlerdi. Tahminimce ben de eğlencesiz kelimesini sözlüğe eklemelerine ilham kaynağı olurdum." Durakladı ve ayağa kalktı. "Kendinize başka bir oda bulmanızı öneririm, Lordum, çünkü burada hoş karşılanmıyorsunuz."Bu garip, beklenmedik kalkışı yapan Sophie ıslak ve yaralı bir şekilde onun önünde duruyordu ama yine de bir savaşçıydı.Onu istiyordu.Ve bu başlı başına tehlikeli bir şeydi. İkisi için de.King onu hayatta tutmak için buradaydı. Hepsi buydu.Aralarındaki sessizliğin uzamasına izin vererek şömineye doğru ilerledi ve ona biraz çay koydu. Sophie omuzları dik ve etrafına sardığı havluyu tutan ellerinin eklemleri bembeyaz bir şekilde olduğu yerde dururken yatağın yanma giderek aralarındaki mesafeyi kapattı. Onu geçerek elindeki çayı bir kâse balla değiştirirken çıplak gövdesi ona neredeyse değecek gibiydi.Ona dokunmadan durmak büyük bir güç gösterisiydi gerçekten.Ama Sophie o anda, King onun kalbinin de kendisininki gibi küt küt attığını bilmesine rağmen, geri çekilmedi. Bakışlarındaki duyguya rağmen çenesini kaldırdı ama hiç konuşmadı. Güvensizlik. Gerginlik. Ve ad vermeye cesaret edemediği başka bir şey."Otur," dedi. Sesi sert çıkmış ve odada yankılanmıştı.Sophie göz ucuyla yatağa baktı. "Neden?""Çünkü benim gözetimim altındayken ölmeyeceğine dair yemin ettim." Kâseyi kaldırdı. "Ve bu yemini tutmak niyetindeyim." Dikkati Sophie‟nin omuzundaki enfeksiyon belirtisi göstermeyen yaraya kaydı. Manyak doktor ya çok şanslıydı ya da çok zekiydi."Ben kendim hallederim, Lordum."King onu duymazdan geldi. "Otur."Sophie oturdu ve King elini bala batırdığında etrafındaki havlu daha da sıkılaştı. Bir sessizlik oldu. îkisi de parmaklarının onun teninin yumuşaklığı karşısında yapışkanlığı bir hiç olan balı sürüşünü izliyordu. King yeterince sürdüğünü düşünüyordu ama ona dokunmaya bir son veremiyor, balı omzuna daha çok yayıyordu.Balı omzundan başka yerlere de sürebilmeyi diledi. O saf, güzel, pembe ve katlanılamaz derecede yumuşak bedeninin tümüne sürüyor olmayı diledi.Kendini kaybedecek gibi olduğunda güvenli bir konuya geçiş yaptı. "Robbie kim?"Bir sessizlik oldu. "Robbie mi?"King aslında o adam hakkında konuşmak istemiyordu. Sophie yaz mevsimini hatırlatan kokusuyla yeni banyodan çıkmış, temiz ve çıplak bir haldeyken bunu istemiyordu. "Evet. Robbie. Nişanlın olan."Sophie, King‟le göz göze geldi. King‟in gördüğü şey kafa karışıklığı mıydı? Daha ne olduğundan emin olmadan kaybolmuştu. "Tabii ya. Robbie. Birbirimizi çocukluğumuzdan beri tanıyoruz," dedi üstünkörü bir şekilde."Kim o?" dedi King."Mossband‟da bir fırıncı."Fırıncı. Muhtemelen kısa boylu ve çok da zeki olmayan biriydi."Ve sen de bir kitapçı açacaksın." îşi bitmişti. Durmalıydı.Sophie başıyla onayladı. "Evet, bir kitapçı açacağım."Bu onun için mükemmel bir hayattı. Evli bir kitapçı olacaktı. Toz içinde kalıp darmadağın olmuş halini düşündü ve bu çok hoşuna gitti.Parmaklarını kaldırıp baktığında bal yüzünden parıldıyorlardı. Sophie de baktı. "Ellerini yıkamalısın," dedi sessizce.Yıkamalıydı. Sadece iki adım ileride suyla dolu bir küvet vardı. Hatta lavabo ve temiz su çok dahayakınındaydı. Ama bunun yerine elini ağzına götürdü ve onun gözlerine bakarak parmaklarındaki balı yaladı. Sophie‟nin gözlerini kaçırmasını bekledi.Sophie‟nin gözleri kocaman olmuş ve kararmıştı ama hiç tereddüt etmedi. İşte o zaman anlamıştı.Onu öpecek olsa, Sophie onu durdurmayacaktı.Ve eğer onu öperse, duramayacaktı.Gerçekten de Tehlikeli Kız."Şurada senin için bir elbise var," dedi."Aanlamadım?""Elbise diyorum," dedi King, topukları üzerinde dönüp gömleğini kafasının üstünden fırlatarak. "Bir de çizmeler var." Kapıyı hızla açtı. "O lanet çizmeleri giy."Ve odadan çıktı.


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top