LYNE KÜTÜPHANESİ ŞEHVETİ? Bölüm :24
Sophie onu öptü.Eğer Sophie, King‟i öptükten sonra sessiz fısıltılarıyla onu baştan çıkarmasa, genç adam kendini bir öpücükten daha fazla olan her şeyden alıkoyabilirdi.Ama ne de olsa bir erkekti.Ve dünya üzerindeki hiçbir adam bu kadına karşı koyamazdı.O da öpücüğe karşılık verdi. Kollarını Sophie‟ye sararak daha sıkı sarıldı. King bunu yapıp onu kendine çektikçe Sophie de kollarım King‟in boynuna sardı ve kendini ona bıraktı.King onu ilk öptüğünde Sophie‟nin bir kulağı Warbling Wren‟deki bardan gelen seslerdeydi. İkinci kez öptüğündeyse karanlık yüzünden onu görememişti bile.Üçüncü defanın bir anını bile kaçırmayacaktı.Sophie yumuşak ve tatlıydı ve nefesini tutuyordu. Gözleri kocaman olmuşken King öpücüğü kesmeden onu kollarına alıp kaldırdı ve kısa süre önce oturmakta olduğu geniş, deri koltuğa döndü. Onu izlerken fazla kısa eteğine dikkat etmemeye çalıştı. Ama umutsuzca dikkat etmeye de çalışıyordu. Öte yandan ona güzel olduğunu söylediğini ve Sophie‟nin buna inanmadığını fark etmeden edemedi. Tanrım...Birdenbire ona inanması önem arz ediyordu. King oturup onu kucağına aldı ve öpücüğüne ara verdi. Sophie hayal kırıklığıyla iç çekince King ondan bir öpücük daha çaldı. Sophie ona mükemmel derecede uyum sağlıyordu. Onu takip ediyor, kendini ona açıyor ve King‟i ne kadar istediğini kanıtlayacak şekilde hareket ediyordu.King sahip olduğu her şeyle bunu istiyordu
hissedebiliyordu. Düşünebildiği tek şeyi yaptı ve bir elini
onun yüzüne götürerek başparmağıyla elmacık kemiklerini okşadı.Bir an King onun dokunuşunu hissetmemiş gibi olmuştu. Ama sonra yeşil ve dikkatli bakışlarını ona çevirdi, kızın elini tutmak için kendi elini kaldırdı. Yüzünü çevirip devam etmeden önce avcuna bir öpücük kondurdu. "Yıl 1818‟di ve Kral çıldırmıştı. İçiyor, oyunlar oynuyor ve skandallarla dolu partiler veriyordu. Babamın da unvan ve mavi kanla ilgili aptal düşüncelerini bir kenara bırakıp dünyada aşka da yer olduğunu kabullenmesi gerekiyordu."Yüreği ağzına gelen Sophie kelimeler karşısında hüzünle gülümsemeden edemedi. Tabii ki dünyada aşka yer vardı. Ama aristokrasi normallikten çok uzak bir dünyaydı ve bu dünyada sütçü kızlar düşes olamazdı.King sanki onun düşüncelerini duymuştu. "Gençtim ve hayatımda bir kez bile hayır cevabı almamıştım."Sophie kaşlarını kaldırdı. "İsmin de bunu kanıtlıyor."King buna güldü ve bu Sophie‟ye, King‟in hikâyesi ne kadar trajik olsa da şimdi orada olduğunu hatırlattı. Sağlamdı, sağlıklıydı ve onundu.Onun değildi.Şimdilik öyleydi. O anda."Kimse bir krala hayır demez."Aralarına bir sessizlik girdi ve Sophie hikâyenin dönüm noktasında olduklarını fark etti."Onu buraya getirdim. O iğrenç yemek odasına. O koca masanın bir ucunda babam vardı ve Agnes kızarmış kaz servis ediyordu. Bir çocuk gibi babama Loma‟yı tanıttım. Sesimdeki titremeyi hâlâ hayal edebiliyorum. Kalbim göğsümde hızla çarpıyordu."
Sophie‟nin kalbi de öyleydi. Bu akşamın daha önceki
yaşanmışlıkların tekrarı olduğunu bilmiyordu. Tüm bunların amacının babasını günahları için cezalandırmak değil, o odadaki günahları için cezalandırmak olduğunu bilmiyordu."Babamın önünde durdum ve onu müstakbel eşim olarak tanıttım."Tanrım.Aynısını Sophie için yaptığında, Sophie en azından hazırlıklıydı. Ama zavallı Loma. O zavallı genç kızın hiçbir şeyden haberi yoktu. Sophie‟nin önceki saatlerde tanıştığı dükle tanışırken muhtemelen tir tir titriyordu.Sophie‟nin eli kendini sonra duyacaklarından korumak ister gibi göğsünegitmişti. "Ne oldu peki?""Onu mahvetti. Bir adamın sütçü olsun ya da olmasın bir kadına bu kadar kötü davrandığını hiç görmedim." King başını iki yana salladı. Gözleri dalgındı. Geçmişe takılı kalmıştı. "Onu uzaklaştırdı ve asla onaylamayacağını, onun asla bir düşes olmayacağını, ucuz olduğunu ve yukarılara tırmanabilmek için her şeyi yapacağını söyledi."Dük, Sophie‟nin babası hakkında da, Tırmanmak konusunda hünerli, demişti."Tırmanmak en kötü günah.""Affedilemez," dedi King. "Bunu yapmak isteyenler için cehennemde özel bir yer var."Sophie onu konuya döndürmekten kendini alamadı. "Sen de gittin.""Gitmeliydim. Loma‟mn elini tutup kaçmalıydım. Hemen. Onunla sınırdan geçmeli ve istediğini yapmalıydım. Gretna Green12hemen oradaydı," dedi. "Ama yapmadım. Onu eve götürdüm. Uyuması için
yatağına bıraktım. Para ayarlamaya ve babam ölüp ben
dük olana kadar bizi Lyne Kalesi‟nden uzak tutacak bir seyahat hazırlamaya çalıştım. Bir plana ihtiyacım vardı ve sabah o planla ona geri dönecektim."Sophie başını salladı. "Kulağa mantıklı geliyor."King ona baktı ve Sophie bakışlarındaki üzüntüyü, acıyı, pişmanlığı gördü. "Ama mantıklı değildi. Babamın onun babasına gideceğini düşünmemiştim."Sophie‟nin gözleri kocaman oldu. "Ne oldu?""Lyne Dükü o gece süt çiftliğine gitti. Loma‟nm babasına olanları anlattı. Bir daha Lyne arazisine gelmesi halinde ikisine de yasak bölgeye girdikleri için ceza vereceğini söyledi."Sophie‟nin ağzı açık kaldı. "Peki babası ne yaptı?"King başını iki yana salladı. "Loma yırtık elbisesi ve kanayan dudağıyla bana geldi. Çok korkmuştu." Durakladı. "Kendini kollarıma attı ve onu kurtarmam için yalvardı. Hâlâ titreyişini hissedebiliyorum. Onu faytona bindirdiğimde babası peşimizdeydi. En büyük tehditolarak da babam onun arkasındaydı."Hikâyenin nasıl bittiğini anlarken Sophie‟nin midesi kasıldı. King‟in ellerini ellerine alıp sıkıca tuttu ve söylemek üzere olduğu şeyi alıp götürebilmeyi diledi."Faytonu ben sürdüm. O da içindeydi. Hava karanlıktı, yağışlıydı ve yollar..." Durakladı. "Bu haftadan sonra yolların nasıl olduğunu biliyorsun.""King," diye fısıldadı Sophie ellerini tutarak."Bir köşeden çok hızlı döndüm."Sophie başını iki yana salladı. "Senin suçun değildi.""Atlar bağlı değildi. Onları yeterince dikkat etmeden hızlıca bağlamaya çalışmıştım."
Demek bu yüzden atları bağlarken çok vakit
geçiriyordu. "Neredeyse çocukmuşsun," dedi ellerini gitgide daha da sıkarak. Eklemleri beyaza dönmüştü.Kafasını iki yana sallamasırası King‟deydi. "Ama bir çocuk değildim. On sekiz yaşındaydım ve bir araziyi üstüme alabilirdim. Parlamentoda oturabilirdim. O da bana güvendi. Ben de onu koruyacak en son şeyi yaptım."Sophie, King‟in ellerini dudaklarına götürdü ve öpmeye başladı. "Hayır," dedi. "Hayır. Hayır. Hayır.""Fayton devrilerek atları, beni, hepimizi düşürdü. Sınırdan geçip geçmediğimizden bile emin değildim." Başını iki yana salladı. "Geçtiğimizi sanmıyorum.""Peki sen""Çığlık attı," dedi King sessizce ve Sophie onun o an kütüphanede değil, yağışlı yolda olduğunu anladı. "Devrildiğimizde onu duyabiliyordum ama durduğumuzda sessizlik vardı. Loma da sessizdi. Geri tırmanıp kapıları açmaya çalıştım ama" Sophie bir elini dudaklarına götürdü ve sevdiği kadın için çığlık atan King‟i düşününce gözlerinden yaşlar süzüldü. "Faytonun devriliş şeklinden dolayı tüm kapılar kapalıydı. İçeri girme şansım yoktu. Loma da içerde sıkışıp kalmıştı. Onu duyamıyordum. En sonunda bir camı kırdım." Eklemlerine bakıp parmaklarını esnetirken sanki cam kırıkları hâlâ orada gibiydi.Sophie hayatında böyle korkunç bir şey duymamıştı. King hikâyesini bitirirken Sophie onu gözlerinde yaşlarla izledi."O lanet faytonun içinde, benim ellerimde öldü."
King‟in fayton seyahatlerinden
nefret etmesine şaşmamalıydı. "Bu yüzden yarış faytonları sürüyorsun," dedi. "Kefaretini ödemek için. Kendini riske atmak için."King buna cevap vermek yerine, "Sana onu babamın öldürdüğünü söylemiştim," dedi. "Kafasına bir silah dayamış kadar suçlu olduğunu."Sophie ne diyeceğini bilemeden başını salladı."O silahı onun kafasına dayatan nefret değildi. Benim sevgimdi."Sophie o anda King‟e uzandı ve onun yakışıklı, hüzünlü yüzünü elleri arasına alıp kendine çevirdi. King‟in de dikkatini ona verdiğinden emin olmak için göz göze gelene kadar bekledi. "Bir kazaydı.""Ben yapmamal""Bir çocuktun ve en iyisi olduğuna inandığın şeyi yaptın. Doğru olduğuna inandığın şeyi. Onu sen öldürmedin.""Öldürdüm." Bu itiraf Sophie‟yi mahvetmiştive onu birden anlamasını sağlamıştı. Hem kendi kalbindeki hem de onun kalbindeki ağnyı dindirmek için düşünebildiği tek şeyi yaptı.King‟in yüzünü kendi yüzüne doğru çekti ve onu öptü. İlk önce yumuşak ve dikkatliydi, sanki King onu her an itebilirmişgibi. Onu izinsiz öpüyormuş gibi. Bir iki küçük öpücüğün ardından öpücüğünü derinleştirdi. King, onun dilinin alt dudağında gezinmesine izin verdiğinde bu his karşısında nefesini tutması hoşuna gitti. Dudakları iyice aralanıyor, elleri onu sarıyordu.Sonra o da Sophie‟yi öpmeye başladı. Alıyor veriyor, okşuyor ve seviyordu. Kontrolü ele aldığında gürleyerek dikkatli bir öpücük olarak başlayan şeyi harika bir arzuya çevirmişti. Mükemmeldi.
King dudaklarını serbest bırakıp boynuna ıslak
öpücükler kondurmaya başladığında Sophie de elini saçlarına dolamış, onu öpülebileceğini bile bilmediği yerlere yönlendiriyordu. King boynunun omzuyla birleştiği kısmı yaladı ve elleri hızla elbisem ı önüne gelerek korsesini sökmeye başladı. O anda kontrol altında olanhiçbir şey yoktu. Elleri ve dudakları baştan çıkarıycr, sözler veriyor ve hiç düşünmeden zevk dalgaları yayıyordu.Bu saf, tertemiz bir arzuydu.Onu anlayan başka birine karşı duyduğu arzu.Yargılamayan birine.İsteyen birine.Sophie bunu herkesten daha iyi anlıyordu.Ve korsesi açılmış, göğüsleri King‟in ellerine düşmüştü. King, Sophie‟nin göğüslerini kaldırıp onlara bakarken parmakları uçlarına sürtüyordu. "Sen harikasın."King eğilip pembe göğüs uçlarından birini ağzına aldığında Sophie ona inandı. King dudakları ve diliyle çevresinde daireler çizerken Sophie kucağında kıvranıyordu. King onu yeniden kucağına yerleştirmek için kaldırdı ve Sophie dizlerinin üstünde, onun kucağındaydı. King ona tapıyordu.Dili yavaş hareketlerini ne zaman yapsa tapınma gibi hissediyordu.Parmaklan tenine ne zaman değse tapınmaydı.Yeşil gözlerini açıp Sophie‟ye, sanki o fırtınadaki bir limanmış gibi baktığında ona tapınıyordu.Sophie tam da bu olmak istiyordu. O anda.Sonsuza kadar."Evet," diye fısıldadı.
King onu serbest bıraktı. "Evet, ne?"
"Her şeye evet. Ne istiyorsan."King onun istediği yere uzun uzun üfledi. "Ama sen ne istiyorsun, Sophie?"Sophie parmaklarını onun saçlarına doladı ve saçlarının yumuşaklığıyla büyülendi. "Dilini istiyorum." Sonrasında bu kelimeler yüzünden şaşırdı ve utandı. Leydilerin dil demediğinden emindi. Ama o anda umurunda değildi.King inleyip ona istediğini verdi. Sophie‟nin akıl sağlığını tehdit eden uzun öpücükler. "Benim için çok tehlikelisin."Sophie gülümsedi. "Nasıl tehlikeli?"King‟in elleri onun saçlarının arasına daldı ve saçlarındaki tokalar sandalyeye, oradan da yerlere düşerken bukleleri açıldı. King, Sophie‟nin gözlerine baktı. "Yaptırmak istediğin şeyler..."Sophie King‟in kucağına yerleşti ve altında onun sertliğini, gücünü hissetti. King gürlediğinde Sophie tüm gücün ona geçtiğini hissetti. "Ne istiyorsun?" diye sordu Sophie onun sözlerini tekrar ederek. Kendi dudaklarında arzu dolu olan bu sözleronu şaşırtmıştı.Onunlayken başka bir kadın oluyordu.King yine dudaklarına giderek onu derin bir şekilde, parçalamasına öptü ve geri çekildiğinde ikisi de nefes nefeseydi. "İstememe neden oluyorsun," dedi basitçe. "Tanrım, Sophie. İstememe neden oluyorsun."Öpücük kadar kelimeler de onu parçalıyordu.Sophie başım salladı. "Ben de istiyorum."Tüm aşk parçalarını. Sadece parça olsalar bile. Sophie kabul edecekti.
King gözlerini kapattı. "Siktir." Yavaşça ettiği küfür
şok ediciydi ve o oturuşunu düzeltirken Sophie kaskatı kesilmişti. Elleri artık onu sarmıyor, okşamıyor ve korsesini üstüne kapatıyordu.Ne yapmıştı?"King?" dedi elleri elbisesinin dantellerini sıkıca bağlayarak panik yapmasına neden olurken. Yanlış bir şey mi yapmıştı? İşi bittiğinde ve giyindiğinde King gözlerini ona çevirdi ve Sophie arzuyu görüp rahatladı. Bastırılıyordu ama gökyüzü kadar açıktı. "Neden durdun?""Üzgünüm," dedi King. Sesi kısık, karanlık ve istek doluydu."Durduğun için mi?" Hayatında hiç olmadığı kadar şaşkın bir şekilde ona baktı. "Bana bir özür borcun yok.""Hayır, var. Her şey için," dedi King. "Sana yaptığım ve söylediğim her şey için. Seni buraya getirdiğim için. Bunun için.""Ben oldukça zevk alıyordum."King yankı yapacak şekilde derin bir soluk verdi. "Sorun da bu."Sophie‟nin gözleri kocaman oldu. "Öyle mi?"King ayağa kalkıp onu da kaldırdı. "Hayır. Tabii ki zevk almanı isterim. Ama bu..." Durup yeniden küfretti, sesi kısık ama gergindi. "Tanrım. Ben de zevk alıyordum. Hem de çok. Zevk alamam, Sophie. Senden zevk alamam. Sen de benden almamalısın."Artık çok geçti.Sophie kaşlarını çattı. "Neden?" Kendini korumak için bir yol aradı. "Beni mahvedeceğine söz vermiştin, öyle değil mi? Bu da o değil mi zaten?"
King o an Sophie‟ye baktı. Yeşil gözleri öfke ve hüzne
yakın bir şeyle parıldıyordu. Ve ondan sonra Sophie‟nin kalbini kırdı."Seninle sevişmek gibi bir niyetim yok, Sophie. Ne bu gece ne de başka bir zaman."
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top