KAPIDAKİ ESRARENGİZ ADAM:Bölüm 10


Ve sonrasında Eversley‟i görmek için kapıyı açtı.Ama karşısındaki adam Eversley değildi.Karşısındaki adamlar Eversley değildi.Rahatlık yerini hemen telaşa bıraktı. Bu üçlü onun peşinde olamazdı, ama bu adamlar markiden daha kötü giyimli ve kötü niyetli gibi görünen tiplerdi. Sophie gözlerini kırptı. "Siz kimsiniz?""Soruları ben soracağım, evlat," dedi en uzaktaki. "Kahramancılık oynamak istemen çok hoş fakat kenara çekil ve bize istediğimizi ver."Sophie o anda anladı. "Siz eşkıyasınız.""Tam olarak değil," dedi adam."Bir posta faytonunu kuzey yolculuğunda bizi soymak ve muhtemelen öldürmek niyetiyle durdurdunuz," dedi içeriden gelen sesleri görmezden gelerek. "Siz eşkıyasınız." Sürücü kısmına baktı. "Faytoncuyu ne yaptınız?""Korkak faytoncuların her zaman yaptığı gibi kaçıp gitti."Tanrım. Bu iyi olmamıştı."Bizi öldürmelerine izin verme!" dedi içeriden gelen bir ses.Liderleri bir adım öne çıktı. "Sizi öldürmek gibi bir planımız yok. Ama canımı sıkıyorsunuz. Canımın sıkılmasından hoşlanmam." Sophie onunla göz göze geldi, zalim ve buz mavisi gözleri vardı. "Ayak işlerine bakan bir çocuğun istediğim şeyle arama girmesine izin vermeyeceğim. Onu almak için seni öldürmeye karar vermeden önce önümden çekil."Sophie cesaretinin nereden geldiğini bilmiyordu. "Ne istiyorsunuz?"beni istiyor." Ses faytonun içinden, Mary‟den gelmişti. Bakışları Sophie‟den dışarıdaki adama kaydı ve, "Kimseyi incitme Bear," dedi. Ama Sophie kadının gözlerindeki korkuyu gördü."Seni istemiyorum," dedi Mary‟nin Bear diye seslendiği adam. "Oğlanı istiyorum."John.Sophie‟nin bakışları kadını geçip çocuğun olduğu yere kaydı. Ama Mary‟nin yanındaki koltuk boştu ve çocuk hiçbir yerde yoktu. Mary faytondan indi. "O burada değil.""Saçmalık," dedi Bear ve Sophie uslup yüzünden derin bir nefes aldı. "Onu sen aldın. Ve ben onu hâlâ kullanıyorum. Sarhoşları çarpmada en iyi adamım o.""Dediğim gibi, o burada değil."Adam ona yaklaştı, "Ama küçük kız burada."Sophie sözlerindeki tehdidi ve istediğini alamadığı takdirde Bess‟i incitmekten çekinmeyeceğini ima ettiğini anlamıştı. Faytondan inerek Mary‟nin yanma gelip canavarla yüz yüze geldi. "Geri basmanı öneririm."Adam kocaman gözlerle Sophie‟ye döndü. "Yoksa ne olur?" Sophie boyunu aşan işlere karışıyordu ama babasının sözleri ona yardım ediyordu. Olay ciddileşene kadar ağzına geleni söyle. Omuzlarını dikleştirdi. "Yoksa pişman olursun."Bear tekrar ona dönmeden önce sağa sola bakarak güldü ve öfkeli bir şekilde ona döndü. "Sanırım pişman olacak olan sensin."Darbe hiç beklenmedik bir anda, çok hızlı ve öfkeli bir şekilde gelerek şakağında patlak veren bir acıya ve gözlerinin önünde yıldızların oluşmasına neden oldu. Sophie daha düşünemeden kendini yerde yatarken buldu.Mary kendini faytona yaslayarak geri çekildi. "Kahretsin,Bear, kimseyi incitme demiştim!""Bir dahaki sefere seni koruması için bir yumruğu kaldırabilecek kadar güçlü birini bul," dedi adam. "Sana söyledim. Yankesicimi senden alacağım."Sophie bunu duyunca gözlerini açtı, faytonun arkasında kıvrılmış bir şekilde bekleyen çocuğu görmemek imkânsız bir hal aldı. John. Kocaman olmuş gözleri korku ve gözyaşı doluydu. Mary‟nin ayaklarına bakıyordu. "Sana söyledim," dedi Mary, "o burada değil."
Sophie, Bear‟m yumruğunun sesini duydu. Mary‟nin yanağından kötü bir ses gelmişti ama kadın bağırdığı halde dengesini kaybetmedi. Bess faytonun içinden çığlık atınca John kulaklarını kapattı. "Sana söyledim, şerefsiz," dedi Mary, "çocuk burada değil."Bear, Mary‟ye bir kez daha vurdu ve bu sefer daha hızlı vurduğundan, Mary yere düştü.Sophie göz ucuyla John‟un hareket ettiğini gördü ve ne yapmak üzere olduğunu anladı. Kendini ortaya atıp Mary‟yi kurtarmak için teslim olacaktı. Sophie buna izin veremezdi. "Bekle!" diye seslendi.Neyse ki John durdu.Sophie, adam Mary‟yi geçip faytonu aramaya girişmeden önce ayağa kalkmaya zorladı kendini.Adam ona arkasını döndü. "Kahramancılık oynamayı bırak, evlat. Kazanamayacaksın."Sophie ona doğru giderek adam ile Mary arasına girip ellerini beline koydu fakat onu durdurmak için ne yapacağını bilmiyordu, tek bildiği başkasını incitmesine izin vermeyeceğiydi. "Sen canavarcılık oynamaktanvazgeçince, ben de kahramancılık oynamayı bırakırım." Durup çenesini kaldırdı. "Amabu yakın zamanda olacak gibi durmuyor, değil mi?"Adam yine güldü. "Görünüşe göre bir ölüm arzun var."Sophie nefretinin gözlerine sıçramasına izin verdi. "Konuştuğumuz ölüm seninkiyse, evet."Kollarını iki yana açarak ona arkasını döndü ve yanındaki iki kişiyle bakışarak gülüştükten sonra kemerine uzanıp silahını çıkardı. Sonra dikkatini yeniden Sophie‟ye verdi.Sophie kaskatı kesildi."Senden sıkıldım," dedi adam kolunu kaldırıp Sophie‟nin kafasına nişan almadan önce.Sophie gözlerini kapatıp korkunun tüm bedenine yayılmasını bekledi. Ama korkuyu hiç hissetmedi. Bunun yerine akimda bir tane c ldukça sakin bir düşünce vardı.Keşke Liverpool Kontesi balıkları bu kadar çoksevmeseydi.King‟in faytonlardan daha çok nefret ettiği bir şey yoktu.Kapalı alanda nefes almaya çalışırken kravatını gevşetti ve bu seyahati Leydi Sophie Talbot‟un cezalandırılması için oluşturduğu uzun nedenler listesine ekledi. Diğer arkadaşlarıyla beraber Cumbria‟ya kadar yapacakları yarış ve finalinde hayatını mahveden babasıyla yapacağıkısa konuşma, planında çok ciddi sorunlar oluşturmuştu. Babasının ölüm döşeğine gittiği ve onun üstüne eğilerek on yıllık savaşlarında zafer ilan edeceği rüyalar görmüştü. Soy benimle son bulacak.Ve tüm dertlerinden kurtulacaktı. En sonunda.fakat bunun yerine, belalı ve hırsız olan Sophie Talbot sayesinde, kuzeye doğru yarışmıyordu. Tabutvari bir hisyaratan kocaman ve boş bir faytonun içindeydi. Korkunç yolun üstünde ilerlerken çıkan tekerlek sesleri olmasaydı, King paniğini gizlemekte güçlük çekebilirdi.Bunun yerine yumuşak yastığına yaslandı ve kapalı alanın yarattığı histen nefret ederek derince iç çekti.Bir at hazırlatıp onunla gitmeliydi. Evet, sürekli at değiştirmesi gerekirdi ve İngiltere havası risk yaratabilirdi ama en azından temiz havası olurdu. Gitgide daha da rahatsız hisseden King ceketini ve kravatını tamamen çıkardı. Aracın sallanmasına odaklanarak gözlerini kapattı ve derin nefesler aldı. "Bu bir fayton, seni ahmak," dedi karanlığa. "Hareket ediyor."Bir an bunun işeyarayacağını ve gözlerini kapatırsa aklını kaçırmayacağını düşündü. Sonrasında fayton büyük bir çukura girerek onu bir kenara fırlattı ve King gözlerini açıp loş ortamı görmek zorunda kaldı.Fayton kaza yapacaktı.Sophie ölecekti.Ve bu onun suçu olacaktı.Panik onu içine çekti ve King tavana vurmak için hareket etti. Kendini durduramamıştı. O daha sesini duyuramadan fayton durakladı. Sanki ahşap ve metalden yapılma bu koca yığın onu anlamış gibiydi.Hemen kapıyı açıp aşağı indi.Faytoncu ona bakarken merakı şaşkınlığa dönüştü ve King yanaklarının kızarıklığından nefret etti. Adamın onun rahatsızlık ve paniğine şahit olmasını istemiyordu. "Neden durduk?" dedi, rahatsızlığı dışında her şeye odaklanmaya açıktı.Faytoncu hareket etmedi. "Yolda birisi var, Lordum."King faytoncunun baktığı yere dönüp nefes nefese kalmış ve ellerini çılgınca sallayan bir adam gördü. "Lordum, lütfen!Eşkıyalar tarafından basıldık!"King, adamın sözlerini tereddütle dinledi. Bu gibi olaylardaseyahat eden birçok kişinin soyulup soğana çevrildiğini biliyordu. Adamı kahramanlık numaralarıyla günü kurtarmaya gönderip o esnada faytonu boşaltıyorlardı. King‟in faytonunda çalmaya değer bir şey yoktu. Sophie Talbot bunu garantiye almıştı.Önlerindeki adam ya gerçekten mükemmel bir aktördü ya da gerçekten endişelenmişti. "Posta faytonu kadın ve çocuklarla dolu," dedi. "Canları yanacak. Ya da daha kötüsü olacak."Posta faytonu.Tanrım.Kadınlan ve çocukları bekleyen kıyameti görmezden gelecek olsa bile, Sophie Talbot‟un da o faytonda olduğuna dair servetinin yarısına bahse girerdi. Adamla göz göze geldi. "Faytonda üniformalı bir uşak var mı?"Adam şaşırdı. "Aslına bakarsanız"Adam lafını bitiremeden King harekete geçmişti. Sophie onu kızdıracak çok şey yapmıştı, evet, ama onu Büyük Kuzey Yolu‟ndaki kötü niyetli eşkıyaların eline bırakamazdı. Islah olmaz bir leydiydi. Cesareti sorgulanırdı ama bu tip kadınların eşkıyalarca hoş karşılanmadığını düşünüyordu. Fayton durdurulduğu anda çığlık atmaya başlamıştır, diye düşündü. Tabii durumun şokuyla bayılmadıysa.Şansı varsa, bayılmış olmalıydı.Bu başını beladan uzak tutardıSuçlular bilinci açık olmayan kadınları öldürmeyi, zor kadınları öldürmekten daha az tercih ederlerdi.Ama zor kadın olmak konusunda başarılı olan bir kadın varsa, o da...King daha hızlı koşmaya başladı.Kendi kendine ona ulaşacağına söz verdi. Ona ulaşacak ve onu güvenli bir yere götürecekti. Ve onu oradan çıkardığı anda, kız King‟e onu Londra‟ya götürmesi için yalvarmaya başlayacaktı. Bunun bu lanet durumdaki tek umut olduğunu düşündü.Köşeyi döndükten sonra posta faytonunu yolun tam ortasında buldu ama ortada umut falan yoktu. İşler sarpa sarmıştı bile.Leydi Sophie Talbot ne faytonuniçinde bayılmıştı ne de içeriden çığlıklar atıyordu. İçeride bile değildi.Leydi Sophie Talbot, Eversley üniforması ve o komik sarı ayakkabılarıyla ellerini beline koymuş, sanki çok normal bir öğleden sonra geçiriyormuş gibi suçluların önünde duruyordu.Sanki adamın biri silahını kaldırıp kafasına doğrultmamış gibi.Lanet olsun.King hızını attırdı. Aklında onu kurtarmaktan başka hiçbir şey yoktu."Hayır!" diye bağırdı. Adamın dikkatini Sophie‟nin kaçabileceği kadar kısa bir süre dağıtmaktan başka bir dileği yoktu. Ama silahı olan adam daha ona yüzünü dönemeden, faytonun arkasından çıkan küçük bir yaratık kendini Sophie‟nin üzerine attı.King, kendi sesinin ekosunu bir çocuğun "Hayır!" demesi gibi duymuştu ama emin olamıyordu çünkükalbinin hızlı çarpıntıları ve kulaklarında hızla akan kan onu duymayı zorlaştırıyordu.Sophie‟nin "Hayır!" dediğini de duymuş olabilirdi çünkü Sophie kafasına yöneltilmiş bir silah olduğunu görmezden gelip hemen arkasını dönerek küçük çocuğu yakaladı ve sanki kurşun geçirmez gibi kendini çocukla silah arasına yerleştirecek şekilde döndü.King‟in bağırışı kendini ileri attıktan sonra tutarsız bir hal almıştı. Daha da hızlanıyordu. Ama oraya vaktinde yaramıyordu. Bu kadarını o silah Sophie‟yle birlikteaşağı yöneldiğinde anlamıştı. Her şey yavaşladı. King birazdan adamın dakikalarca hatta saatlerce sürecek şekilde tetiği çektiğini görecek ve ardından silah sesi gelerek İngiliz kırsal kesimini yırtıp geçerken havayı da onunla beraber götürecekti.Ama yine de ona yetişemeyecekti.Birisi çığlık attı. Belki de birden fazla kişiydi. Suç mahalline biraz geç geldiği için bilemiyordu ve iri adamı kükreyerek yere devirdikten sonra bilincinin kapandığını anlayana kadar yumruklara boğdu.Ayağa kalkıp adamın yanındakilere baktı, birini benzetirken diğeri ortalıktan kayboldu. King, kaçan adamın peşinden gitmeyi düşündü. Bu üç adamı yaptıkları şey için haşat etmekten başka bir şey istemiyordu. Kadınlara ve çocuklara böyle davrandıkları için. Onlara silah sıktıkları için.Tanrım.Onlara silah sıktıkları için.Sophie vurulmuş muydu? King faytonun önündeki sahneye döndü ve tehlike geçtiği için camdan dışarı bakan onlarca yüzü görmezden geldi. Oradakilerin yanma koştu. Bilincini yeni yeni kazanan bir kadın vardı.Sophie, King‟in yedi ya da sekiz yaşından daha büyük olamayacağını düşündüğü bir oğlanı yanma almış ve oturmuştu. Sophie‟nin ona, "Yaralandın mı?" diye sorduğunu duydu onlara yaklaşırken ve Sophie‟nin sözleri, hatta Sophie‟nin bir şeylersöyleyebiliyor oluşu bile tüm bedenine çok güçlü bir rahatlama dalgası yayılmasını sağladı. Fakat bu rahatlık öfke ile hemen yer değiştirdi.Sophie ellerini çocuğun kollarında ve bacaklarında gezdirip öfkesini kontrol etmeye çalışırken duraksadı. "Emin misin? Seni vurmadı, değil mi?"Çocuk başım iki yana salladı."Yaralanmadın değil mi?" diye tekrar etti Sophie ve King o anda nedenini anladı. Kendisi de aklında Sophie için aynı düşünceleri barındırıyordu. Ama o çocuk için endişelendiğine göre, demek ki kendisi vurulmamıştı.Nefesi düzene kavuşan King, faytoncusuna ve posta faytonu sürücüsüne bilinçsiz olarak yatan adamları bağlamalarını söyledi. Sophie‟ye döndüğünde onun, kolları arasındaki fazla ilgiden utanmaya başlamış çocuğu incelediğinigördü. "Yeter!" dedi çocuk ondan uzaklaşarak. "Zarar görmedim!""Ses tonuna dikkat et, Jonathan Morton," dedi yerden kalkan kadın. "O kız senin hayatını kurtardı.""Kız mı?"Sophie gülümsedi. "Sen de benim hayatımı kurtardın. Artık arkadaş olduğumuza göre, sanırım sırrımı öğrenebilirsin."Çocuk kaşlarını çattı. "O bir kız!"Sophie başını sallayarak onayladı. "Evet, öyleyim."Duyduğu saygı kafasındaki karışıklığı uzaklaştırmaya yetti. "Bear‟a karşı geldin," dedi King tarafından yereserilmiş olan adama bakarak. "Hem de bizi korumak için."Sophie çocuğun bakışlarını takip ettiğinde King‟in çizmelerini görüp onunla göz göze gelmek için başını kaldırdı. Sağ gözünün etrafındaki deri şişmeye ve morarmaya başlayarak çoktan gözünü kapatmaya başlamıştı. Adam ona vurmuştu. King yeniden öfkelendiğini hissetti, fakat bu defa öfkesi başkasmaydı. Adamı bir kez daha bayıltmak istedi.Ona doğru bir adım attı. Sophie ona arkasını dönerek yeniden çocuğa odaklandı. "Sanırım öyle oldu.""Ama bizi tanımıyorsun bile.""Sen de beni tanımıyorsun ama beni kurtarmaya çalıştın, öyle değil mi?" Sophie ona uzun uzun baktı. "Bir insan için doğru olanı yapmak istiyorsan illa o insanı tanıman gerekmiyor."Çocuk bunu mantıklı bulmuş gibiydi ve biraz durakladıktan sonra ayağa kalkarak başına çok kötü bir darbe alan genç kadının yanına gitti.King kendini daha fazla tutamadı. Öne çıkarak panik ve öfke dolu olan, aklına gelen ilk şeyi söyledi. "Bu çok aptalca bir hareketti."Sophie yavaşça ayağa kalktı. "Hakaretlerin konusunda nostaljik hissetmeye başlamıştım." King hissettiği suçluluğu görmezden geldi. Sophie uzun bir andan sonra içini çekti. "Sanırım paranı almak için geldin."Seni kurtarmaya geldim, seni deli kadın, demek istedi bir anda.Seni güvende tutmaya geldim.Ama bu doğru değildi. Parasını almak için yola çıkmıştı. Sophie‟nin önceki geceki çocuksu davranışlarının intikamını almaya gelmişti.Sophie‟nin onun problemi olmadığını düşünerek gelmişti.Ve neyse ki kız zarar görmemişti ve hâlâ onun problemi değildi. "Başka şeyler de var."Sophie başını iki yana salladı. "Sana hepsini veremem. Birazına ihtiyacım var. Kuzeye gidebilmek için. Babam daha fazlasını gönderene kadar kendime bakabilmek için." Durakladı. "Sana bunu faiziyle geri ödeyeceğim."King kollarını gövdesinde birleştirdi. "Bana şu anda ödeme yapacaksın. Ben de seni buradan Londra‟ya götürecek aracın ödemesini yapacağım. Bugün. Posta faytonu falan yok. Düzgün bir araçla gitmeni ve şehir sınırlarına ulaşıp benden uzaklaşana kadar toprağa ayak basmamanı istiyorum."Sophie çenesini kaldırdı. "Hayır."King başını iki yana salladı. "Başka şansın yok. Benden çaldın. Ve bu aptallar için bir hâkim çağırmamız gerekecek," dedi yerde yatan adamları ima ederek. "İstersek tek taşla üç kuş vuracağız." Öne eğilerek fısıldadı. "Bu hiçliğin ortasındaki yerde hırsızlara ne yaparlar bilmiyorum."Sophie kaskatı kesildi. "Böyle bir şey yapmazsın."King gözlerini kıstı. "Dene de gör."Sophie‟nin tehdit karşısında atan rengine gülerek kollarını iki yana açtı. "Benim yaptığım bu, tatlım."Sophie o an tökezledi ve King renginin atmakla kalmadığım, bembeyaz olduğunu gördü. İçindeki korku hissiyle ona doğru giderek Sophie‟yi yakaladı. Gözleri uzun bir süre odağını kaybettikten sonra yeniden ona bakıyordu. "Sophie?"Sophie başını iki yana salladı. "Sana bu kadar... yakınımda olman için... izin vermedim."

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top