GURUR: Bölüm 4

Tabii ki ona bunu söylemeyecekti."Sadece bana güvenmek zorundasın.""Tekrar söylüyorum, ailenizdeki kadınların pek güven veren bir namı yok."Sophie anlamamış gibi yapmadı. "Ah, sen de güvenilirliğin cisim almış halisin zaten."Eversley sırıttı. "Güvenilirlikle işim yok, tatlım."Sophie ondan nefret etmeye başlıyordu.Başını salladı. "Pekâlâ. Bana işleri yokuşa sürmekten başka şans bırakmıyorsun." Eversley kaşlarını kaldırdı. "Beni eve götür ya da çizmeni unut."Eversley uzun uzadıya onu izlerken Sophie onun bakışları altında hareketsizce bekledi. Kendini onun gözlerinin mükemmel yeşilini, aristokratik burnunun dümdüz çizgisini ve dudaklarının hoş kıvrımını görmemek için ikna etmeye çalıştı.Dudaklarını fark etmemesi gerekiyordu.Sophie aklında bu düşüncelerle yutkundu ve Eversley‟in gözleri Sı phie‟nin boynuna kaydı. Dudağı seğirdi. "Çizme sende kalsın."Sophie‟ı in ne hakkında konuştuklarını hatırlaması birkaç saniye sürdü.Daha bir cevap düşünememişti ki Eversley bir ayağında sadece çorapla ağaçları aşmış ve duvarı da geçerek faytonuna doğru ilerlemişti.Sophie duvara ulaştığında Eversley geniş, iyi görünümlü siyah bir faytonun önüne geçmiş atlarla uğraşıyordu. Onu rahatsız edecek bir şeye basması ümidiyle dakikalarca onu izledi. Halatları kontrol edip atları yeniden bağlıyor gibi görünüyordu ama bu s


bir şeydi, çünkü bunu yapacak b

ir ahır dolusu uşağı olması gerekiyordu.Altı atı da inceledikten sonra faytona bindi. Sophie genç bir üniformalı çalışanın kapıyı kapatışını ve faytonun çıkması için yol açışını izledi.Derin bir iç çekti.Eversley Markisi fonlar ve erkekliklebirlikte gelen özgürlüğü için ne kadar şanslı olduğunu bilmiyordu. Adamın aristokrat aylaklığın bir resmiymişçesine lüks faytonunun içinde boydan boya uzandığını ve yorgunluğunu atmak için tembel ve hareketsiz bir şekilde kestirmeyi düşündüğünü hayal etti.Sophie‟yi çoktan unuttuğuna dair şüphesi yoktu. Adamın zihninde insanları hatırlamak için fazla alan olmadığını düşündü. Ne de olsa hayatında sürekli değişen kadınlar varken buna ihtiyacı yoktu.Uşaklarını bile hatırladığından şüpheliydi.Sophie‟nin bakışları uşak olacak yaşta olmayan uşaklara kaydı. Çocuk faytonların yanında duruyor ve sürücüler yerlerine geçip Eversley faytonunun geçişine izin vermek için kenara çekilirken onları izliyordu.Sophie‟nin elindeki çanta ağırlaştı. Ağırlığın sebebi paraydı. Bu evden hiçbir zaman yanma bir kavgayı kazanacak kadar nakit almadan çıkma. Babasının sözleri tüm Talbot kızlarının aklına kazınmıştı fakat aristokratik leydilerin yumruk kavgalarından sakınmak için genellikte yardıma ihtiyaçları olmazdı.Fakat Sophie aptal değildi ve az önce sosyete ile arasında geçen olayın kavga namına yaşayabileceği en sert şey olduğunu biliyordu. Babasının çantadaki o parayı kaçışı için kullanmasını onaylayacağından şüphesi yoktu.Kararını vererek uşağa yaklaştı 

afedersiniz bayım"

Uşak ona döndü ve elinde bir erkek çizmesi taşıyan genç bir kadın gördüğü için bariz bir şekilde şaşırdı. Adam hızlıca eğildi. "Lleydim."Göründüğü kadar gençti. Sophie‟den bile gençti. Sophie duruma şükretti. "Fayton ne zaman gitmeye hazır olur?" diye sordu rahat olduğunu umduğu bir ses tonuyla.Uşak cevaplayabileceği bir soru olduğu için müteşekkir gibiydi. "On beş dakikadan fazla sürmez, leydim."Sophie hızlı olmalıydı. "Söylesene, marki için mi çalışıyorsun?"Uşak gözleri Sophie‟nin elindeki çizmeye kayarken başıyla onayladı. "Bugünlük."Sophie botu arkasına saklayarak konuştuğunda şaşkınlığını gizleyemedi. "Uzun bir süreliğine değil yani?"Çocuk başını iki yana salladı. "Yeni bir işe başlıyorum. Kuzey‟de."Yüzünde bir gölge belirdi hüzündü belki de. Yoksa pişmanlık mı? Sophie daha her şeyi tüm açılardan değerlendiremeden bir fikir belirdi akimda. "Ama sen Londra‟da mı kalmak istiyorsun?"Çocuk bu aristokratik leydi ile konuşmaması gerektiğini fark etmişe benziyordu. Başını önüne eğdi. "O nasıl isterse markiye o şekilde hizmet etmekten memnuniyet duyarım, leydim."Sophie hızlıca başını salladı. Çalışanlar sürekli olarak bir araziden diğerine gönderiliyorlardı. Eversley‟in, çalışanlarının onun keyfine göre yer değiştirmekten hoşlanmayacaklarına dair hiçbir şüphesi yoktu belli ki. Başkalarını umursayan bir tipe benzemiyordu zaten.

Sophie de planını uygulamaya başladığında hiçbir

suçluluk duygusu hissetmedi. "Merak ediyordum dakontahizmet etmek ister miydin?"Çocuğun kocaman olmuş gözleri onunkilerle buluştu. "Leydim?""Wight Kontu benim babam oluyor da."Genç adam gözlerini kırpıştırdı."Burada. Londra‟da."Çocuk bu teklif karşısında şaşırmıştı ve bu Sophie‟ye
çok da ilginç gelmemişti. Ne de olsa uşaklar her bahçe partisinde yeni bir iş imkânı elde edemezdi.Sophie devam etti. "Hayatı kömür madenlerinde başladı. Tıpkı babası ve büyükbabası gibi. Kendisi sıradan bir aristokrat değildir." Hâlâ bir şey yoktu. Sophie açıkça konuşmaya başladı. "Uşaklarına da iyi para öder. Marki ne ödüyorsa onun iki katını ödeyecektir." Durakladı. Teklifini artırdı. "Hatta daha fazlasını da."Çocuk başını bir yana yatırdı."Ve Londra‟da kalabilirsin," dedi Sophie.Çocukkaşlarını çattı. "Neden ben?"Sophie gülümsedi. "Adın ne senin?""Matthew, leydim.""Pekâlâ Matthew, bugün birinin şans yıldızı parlamalıydı, öyle değil mi?"Çocuk şüpheyle yaklaşmaya devam etti ama omzunun üstünden faytonlara bakıp, "İki katı diyorsunuz yani?" dediğinde, Sophie çocuğun teklifi düşündüğünü anladı.Başıyla onayladı."Wight Köşkü‟ndeki uşakların Londra‟daki en iyi yaşam şartlarına sahip olduğunu duymuştum," dediğinde Sophie onu kazandığından emin ol öne dogru egildi "Kendin görebilirsin. Hem de bu


gece."Çocuk gözlerini kıstı."Parti dağıldıktan sonra gel ve babamın sekreteri Bay Grimes ile görüş. Ona seni benim gönderdiğimi söyle. Geldiğinde sana destek çıkacağım." El çantasına uzanıp bir kâğıt ile kalem çıkararak Mayfair‟deki evinin adresini ve eve alınmasını sağlayacak kısa bir not yazdı. Tekrar çantasına uzanıp iki tane bozuk para çıkardı. Bozuk paraları ve kâğıdı çocuğa uzatarak, "Burada iki kron var," dedi.Çocuk ağzı açık şekilde ona baktı. "Bu bir aylık kazanç değerinde!"Sophie para göndermesini görmezden geldi. Ne de olsa orada kabalığa bel bağlıyordu. "Babam sana bundan daha fazlasını ödeyecek. Söz veriyorum."Çocuk dudaklarını birbirine bastırdı."Bana inanmıyorsun," dedi Sophie."Bir kıza inanmam mı gerekiyor?"Sophie kelimelerdeki hakaret içeriğini görmezden gelerek çocuğun gözlerine baktı. "Bana inanman için ne kadar lazım?"Çocuk kaşlarını çattı, ağzından çıkan sözler bir açıklamadan çok soru gibiydi: "Bir pound?"Çok büyük paraydı ama Sophie paranın gücünü ve güven de dahil neleri alabileceğini çoğu kişiden daha iyi biliyordu. Çantasına uzandı ve taşıdığı paranın geri kalanını çıkardı. Eve döner dönmez yeniden para alabileceği için çocuğa ödeme yapmaktan çekinmedi.Çocuk parayı kavradığında Sophie kazandığını biliyordu. "Bir şey daha var," dedi yavaşça. İçinde bir parça suçluluk hissi vardı.

Babasının en yeni ve en sadık uşağı tereddüt etmedi.

"Ne olursa, leydim.""Ne olursa mı?" dedi Sophie ses tonundaki umudu gizleyemeyerek.Çocuk başını sallayarak onayladı. "Ne olursa."Sophie bu planı hayata geçirirse bir daha dönüşü olmadığını bilerek derin bir nefes aldı. Yakalandığı takdirde tamamen mahvolacağını da biliyordu.Arkasına baktığında Liverpool Köşkü‟nün, ağaçların arasından cehennemin kapıları gibi yükseldiğini gördü. Bahçeyi hatırladığında içinde öfke ve üzüntü yeniden hareket geçti.Partiyi hatırladığında. Serayı hatırladığında. Enişte dediği o domuzu hatırladığında. Tüm Londra‟nın ona destek çıktığını ve Sophie‟ye karşı geldiğini hatırladığında. Onu nasıl reddettiklerini ve utandırdıklarını hatırladığında.Buradan ayrılması gerekiyordu. Hem de hemen. Yaptıklarının ne kadar acı olduğunu fark etmeden.Ve bunu yapmanın sadece bir yolu vardı.Tekrar Matthew‟e döndü. "Üniformanı istiyorum

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top