EVERSLEY'İN KAÇIŞI : İLLEGAL KAÇIŞ KONT'U ÖFKELENDİRİR BölüM : 3

Sophie bir bahçe partisinde tüm aristokrasinin önünde aristokrasiye sırtını dönmenin kötü bir yanı olduğunu kısa süre içinde öğrenmişti.Çoğu kişinin en büyük sorun olduğunu söyleyeceği esas yıkım dışında, daha acil bir sorun vardı. Gittiği partinin katılımcılarını açık birşekilde reddedenler, daha sonra o partide duramıyorlardı. Ayrıca o reddedenlerin partiden çıkıp ailelerine ait faytonda saklanmaları da yaptıkları çıkışın etkisini azaltmıyordu. O yüzden söz



konusu kişi, eve dönüş yolunu kendi imkânlarıyla bulmak zorundaydı.Bir de Sophie, annesinin onu faytonda görmesi halinde evlat katili olmayacağından çok da emin değildi. İçinde Talbotların olmadığı bir kaçış rotası gerekiyordu ona. En azından özür dilemeye hazır olana kadar.Tabii eğer özür dilemek için hazır olabilirse.Bu dünyadan, bu insanlardan, Talbotlar ve Talbot parası hakkında yaptıkları art niyetli yorumlardan, babasının satın alınmış ve söylentiye göre kız kardeşinin çalıntı olan unvanından nefret ediyordu. Her birinin kendini beğenmiş yüz ifadesinden, ailesiyle alay edişlerinden ve yaşam şekillerinden nefret ediyordu. Hayatlarını sanki dünyanın geri kalanı onların etrafında dönüyormuşçasına yaşamalarından nefret ediyordu.Onlardan, ailesinin bunların hiçbirini umursamayışına kızmasından biraz daha fazla nefret ediyordu.Ailesi umursamak bir kenara, bundan zevk alıyordu.Hayır, doğruyu söylediği için özür dilemek zorunda kalmaya hazır değildi. Kardeşlerine ne zaman endişelerinden bahsetse ortaya çıkan aristokrasinin sinsi savunmalarına hazır değildi.Sophie aile faytonunda değil, Liverpool Köşkü‟nün uzak bir köşesinde duvar dibinde saklanıyor ve üst katın penceresinden aşağıya düşen büyük, siyah bir çizmeyle vurulmaktan son anda kurtulmuş vaziyette, bir sonraki adımını hesaplıyordu.Bir sonraki Hessian çizmesinden de kaçacak zamanı bularak yukarıya baktı ve çizmenin peşinden ikinci kat penceresinden aşağı düşen kömür grisi palto ile evin yan tarafındaki çitlere tırmanmış güllere dolanan uzun, keten kravatı hem şaşkınlık hem de hayranlıkla izledi

Tabii bunların hepsi, pencerede bir adam ortaya çıkana sürdü.Pantolonunu sadece bir bacağına geçirebilmiş keten gömlekli adam, uzun bacağını ikinci kat penceresinden dışarı attı. Tüm vücudu ortaya çıkmadan biraz önce, çorap giydirilmiş bir ayak merdivende kendine yer buldu. Sophie‟nin gözleri kocaman oldu. Adam diğer bacağını da pencereden dışarı çıkardı. Sophie kendini klasik bir şekilde gelişmiş uylukların üstünde görülen, eşit derecede klasik bir etkileyiciliği olsa da fark etmemesi gerektiğini bildiği, başka bir şeyin kıvrımlı gücünü incelerken buldu.Fakat dürüst olması gerekirse, bir adam, bir kadının sığındığı duvar dibinin bir kat üzerindeki pencereden atlayarak aşağı inecekse, o kadının o adamı fark etmesi gerekirdi. Kendi güvenliği için.Ama fark ettiği kısmın fark etmek için uygunsuz bir kısım olması onun suçu değildi.Pencereden aşağı inmek için tüm hazırlığını tamamlayan adam, bu iş için özel bir yeteneği varmış gibi iniyordu. Sophie adamın hareketlerine bakınca, bunu ilk kez yapmadığını düşündü.Adam, Sophie‟nin önüne indi ve arkası ona dönükken eğilerek yere düşen giysilerini toplamaya başladı. O sırada yukarıdaki pencerede bir adam daha göründü: Newsom Kontu. Ona bakarken Sophie‟nin gözleri kocaman oldu."Seni piç kurusu! Kelleni alacağım senin!""Alamayacaksın ve bunu biliyorsun," dedi adam bilmiş bir şekilde. Ayağa kalkıp gösterişli boyutuna ulaşmıştı; bir elinde kıyafetleri ve çizmesiyle dururken uzanıp çitteki kravatını aldı. "Ama sanırım bunuher halükârda söylemen gerekiyordu


Yukarıdaki adam anlaşılmayan sesler çıkarıp homurdandıktan sonra kayboldu."Korkak," dedi adam başını iki yana sallayıp ikinci çizmesini aramak için dikkatini zemine vererek.Sophie ondan hızlı davrandı, ayakucundaki çizmeyi almak için öne eğildi. Yeniden doğrulduğunda adamın ona baktığını ve yüzünde eğlenceyle karışık bir merak ifadesi olduğunu gördü.Hızlı bir şekilde nefes aldı.Liverpool Köşkü‟nün üst odalarından kaçan adam tabii ki Eversley Markisi‟ydi. Görünüşe göre ona boşu boşuna Soylu Serseri denmiyordu.Sonrasında günün duygusal etkisiyle, patavatsızca, "Demek o sensin," dedi.Adamın kocaman gülüşü, abartılı bir şekilde eğilişi ve rahatça, "Demek öyle," demesini de dillere düşmüş kibrine bağladı.Sophie çizmeyi göğsüne bastırdı. "Ne yaptın?" Çenesiyle ikinci katı işaret etti. "Pencereden fırlatılmayı hak etmek için ne yaptın?"Adam kaşlarını kaldırdı. "Neyi hak etmek için?"Sophie iç çekti. "Fırlatılmak. Bir nesnenin pencereden dışarıya atılması."Adam uzman bir edayla kravatını bağlamaya başladığında uzun keten çizgiler bir aşağı bir yukarı hareket ediyordu. Sophie adamın bir uşak ya da aynaya ihtiyaç duymaması karşısında bir an dikkat dağınıklığı yaşadı. Ardından adamkonuştu. "İlk olarak, ben bir yere atılmadım. Kendi irademle ayrıldım. İkinci olarak ise, fırlatılmak gibi kelimeler kullanan bir kadın benim binadan çıkmadan önce ne yaptığımı anlayabilecek kadar zekidir diye düşünüyorum."


Adam tam olması gerektiği gibiydi. Skandalları seven. Günahkâr. Tam bir fırlama. Sosyetenin onu kutlarken bile yerdiği her şeydi. Tıpkı eniştesi gibi. Ve Britanya aristokrasisine dahil olan diğer tüm kadın ve erkekler gibi. İçine doğduğu bu dünyada olabilecek en kötü şeylerin bir örneği gibiydi. Sophie‟nin içine sürüklendiği bu dünyada...Sophie hemen o anda ondan nefret etti.Adam çizmesine uzandı. Sophie geri adım atarak ondan uzaklaştı. "Yani dedikodu sayfalarının senin için dedikleri doğru."Adam başını bir yana yatırdı. "Dedikodu sayfalarım okumamak için elimden geleni yapıyorum ama sana garanti ederim, benim hakkımda söyledikleri şeyler doğru değil.""Evlilikleri mahvetmekten zevk aldığını söylüyorlar."Adam kollarını düzeltti. "Yanlış. Ben evli kadınlara dokunmam."O anda üstteki pencereden kafasında şapka olan bir kadın çıktı. "Aşağıya geliyor!"Rakibinin onunla yüzleşmek için geliyor oluşu markiyi harekete geçirdi. "Bu bana verilen bir işaretti." Bir elini Sophie‟ye uzattı. "Sizinle konuşmak çok güzeldi leydim ama çizmemi geri istiyorum."Sophie çizmeyi göğsüne daha da bastırırken kadına baktı. "Bu Marcella Latham."Newsom Kontu‟nun nişanlısı artık eski nişanlısı, diye düşündü Sophie mutlu bir şekilde el sallıyordu. "Teşekkür ederim, Eversley!"Eversley ona dönüp göz kırptı. "Benim için bir zevk, tatlım. Tadını çıkar


"Umarım arkadaşlarıma bahsetmem senin için sorun değildir.""Onlardan haber almayı dört gözle bekliyorum."Lady Marcella pencereden içeri girerek kayboldu. Sophie aralarındaki konuşmanın gelecekteki zengin ve unvanı olan koca tarafından basılan iki kişi için biraz... tuhaf ve... arkadaşça olduğunu düşündü."Leydim," dedi Eversley Markisi.Sophie ona baktı. "Evliliklerini bitirdin.""Aslına bakarsan, nişanlarını." Elini uzattı. "Ayakkabımı istiyorum. Lütfen."Sophie onu görmezden geldi. "Yani sadece nişanlı kadınlara dokunuyorsun?""Aynen öyle.""Çok farklıymış gerçekten." Aristokraside tanımaya değer bir kişi bile yok muydu gerçekten? "Alçakherifin tekisin.""Bunu daha önce de duydum.""Serserisin.""Öyle diyorlar," dedi Sophie‟nin arkasına bakarak."Her anlamda ahlaksız birisin."Bir fikir ortaya çıkmaya başlamıştı.Adam onu ilk kez fark ediyormuşçasına ona odaklandı. Kaşlarını kaldırdı. "Sanki kocaman bir böcekle burun buruna gelmiş gibi görünüyorsun."Sophie burnunu büzdüğünü fark etti. Sonra durumu düzelterek, "Pardon," dedi."Önemli değil."Ve orada öylece durup yazlık giysilerinin altında bir çizmesi eksik olan bu adama baktığında, iğrenç olsun ya da olmasın, onun tam ihtiyacı olan kişi olduğunu düşündü. Tabii eğer eve gidene kadar sürecek kırk beş


 dakika boyunca ona katlanabilirse. "Newsom Kontu ile

karşılaşmak istemiyorsan, buradan hızlıca ayrılmalısın.""Anladığın için çok mutluyum. Çizmemi verirsen, hızlanabilirim." Marki çizmeye uzandı. Sophie tekrar bir adım geri atarak uzanamayacağı bir yerde durdu. "Leydim," dedi Eversley, katı bir şekilde."Görünüşe göre çok özel bir durumun var." Durakladı. "Ya da özel durumu olan kişi belki de benimdir."Eversley gözlerini kıstı. "Nasıl bir durummuş o?""Pazarlık yapacak bir durum." Eversley onu eve götüren kişi olacaktı.Evin köşesinden bir ses geldi ve Eversley bakışlarını Sophie‟den düşmanının görünmek üzere olduğu tarafa kaydırdı. O anki kaçma fırsatını kullanan Sophie, bir elinde çizmeyle evin arkasına doğru koştu. Evin arkasında bir ağaç dizisinin ve çalılıkların altında kalan alçak bir taş duvar ve duvarın arkasında sahiplerinin eğlenceden ayrılıp evlerine dönmelerini bekleyen faytonlar vardı.Eversley onu takip etti. Takip etmek zorundaydı. Ne de olsa adamın çizmesi Sophie‟deydi.Ve Eversley‟in bir faytonu vardı.İdeal bir takastı. Ağaçların onu görülmekten koruyacağı bir yere geçince ona döndü. "Sana bir teklifim var, Lord Eversley." Adam kaşlarını kaldı. "Korkarım bugünlük daha fazla teklif almıyorum, Leydi Sophie. Ayrıca Tehlikeli Kızlar‟dan biriyle toplum içinde buluşmamam gerektiğini ben bile biliyorum." Eversley kim olduğunu biliyordu. Onun söyledikleri karşısında içinde oluşan öfke ve utanç Sophie‟nin yanaklarını kızartmıştı. "Eğer bir kadın olsaydın, sosyeteden yıllar önce uzaklaştırılırdın, farkmdasm, değil mi?"


Adam bir omuzunu kaldırıp indirdi. "Ah, ama neyse ki kadın değilim. Ve bunun için Tanrı‟ya şükrediyorum.""Evet, bazılarımız o kadar şanslı değil. Bazılarımızda senin özgürlüğün yok."Adam onunla göz göze geldiğinde birden ciddileşti. "Özgürlüğün nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun."Sophie geri çekilmedi. "Benim hayatım boyunca olamayacağım kadar özgür olduğunu biliyorum. Ve özgürlüğüm olmadan da, teslim olmam gereken şey" Sophie doğru kelimeyi arıyordu."Zalimlik mi?" dedi Eversley bir kez daha ciddiyetini yitirerek. Öylesine hızlı olmuştuki Sophie bir an durup düşündü. Ta ki adamın düşünceli bir tartışma yaşayamayacak kadar sinir bozucu olduğunu hatırlayana dek."Burada zalim olan bir şey yok.""Özel bir alanda birlikteyiz, leydim. Eğer bunun kız kardeşinin eski sevgilisi ve şimdiki kocası için olduğu gibi bitmesini istiyorsan, bu zalimlik oluyor."Bir adamın söyleyebileceği onca sinir bozucu şey içinden bunu söylemesi... Ayağını sert bir şekilde yere vurdu. "Zavallı Haven‟e atılan iftiraları ve kardeşimin onu nasıl kandırdığıyla ilgili şeyler duymaktan bıktım.""Kardeşinle evlenmek istemiyordu," dedi Eversley."O zaman onun mürekkepleriyle oynamasaydı!"Adam güldüğünde, Sophie onun sinir bozucu olduğuna dair fikrini değiştirdi.Adam korkunç birisiydi."Bununkomik olduğunu mu düşünüyorsun?"Adam bir elini göğsüne bastırdı. "Kusura bakma." Kıs kıs gülüşleri yine kahkahaya dönüştü. "Mürekkebiyle oynamasaydı


Sophie kaşlarını çattı. "Mecaz anlamdaydı.""Ama bunu gerçekten çok iyi dile getirdin. Metaforundaki çift anlamı bilsen sen de gülerdin.""Bundan şüpheliyim işte.""Senin iyiliğin için, umarım haklıyımdır. Eğlenceli birisi olmadığını düşünmek istemezdim.""Ben gayet eğlenceli biriyim!" dedi Sophie."Gerçekten mi? Sen Talbot kızlarının en küçüğü olan Sophie‟sin, değil mi?""Evet.""Eğlencesiz olan."Sophie bu tanımlama karşısında geri çekildi. İnsanlar onun hakkında böyle mi diyordu? Sophie bu kelimeler karşısında hissettiği hüzün kıvılcımından nefret etti. Tereddütten de. Adamın gerçekten haklı olabileceğine dair beliren korkudan da. "Eğlencesiz diye bir kelime yok.""Beş dakika önce fırlatılma da yoktu.""Tabii ki vardı!" dedi Sophie.Eversley topuklarının üstünde sallandı. "Sen öyle diyorsan.""O bir kelime," dedi Sophie adamın gözlerindeki parıltıyı fark etmeden önce. "Ah. Anladım."Adam söylemek istediğini kanıtlarcasma ellerini iki yana açtı. "Eğlencesiz işte.""Ben gayet de eğlenceliyim," dedi Sophie pek de inandırıcı olmadan."Hiç sanmıyorum," diye karşılık verdi Eversley bilmiş bir edayla. "Kendine bir bak. Üstünde doğu kültürüne ait hiçbir şey yok


Sophie kaşlarını çattı. "Bu Çin hakkında bilgisi de ilgisi de olmayan insanların katıldığı bir bahçe partisi için çok saçma bir tema."Eversley sırıttı. "Dikkatli ol. Leydi Liverpool seni duyabilir."Sophie omuzlarını dikleştirdi. "Leydi LiverpooTun Japon balığı gibi giyindiğini düşünürsek, benim düşüncelerimi pek umursayacağım sanmıyorum."Eversley kaşlarını kaldırdı. "Bu bir jest mi, Leydi Sophie?""Bu bir gözlem."Eversley, "Yani, eğlencesiz işte," dedi."Ben de senin sevimsiz olduğunu düşünüyorum ki böyle bir kelime gerçekten var," dedi Sophie."Bunu düşünen ilk kadın sensin o zaman.""Karşına çıkan aklı başında ilk kadın ben değilimdir herhalde."Adam hafifçe kıkırdarken sesi sıcacık ve... garip bir şekilde davetkârdı. Hoştu. Onu onaylar gibiydi.Sophie bu düşünceyi zihninden uzaklaştırdı. Adamın, onun hakkında ne düşündüğünü umursamıyordu. O aptal, boş ve korkunç dünyanın geri kalanının düşüncelerini de öyle. Doğrusunu söylemek gerekirse, tüm sosyete onun eğlencesiz bu kelimeye içten içe suratını buruşturuyordu olduğunu düşünse ne olurdu ki? Eversley, onun istediği sonuca ulaşmak için kullandığıbir amaçtı."Yeter," dedi Sophie tekrar duruma odaklanarak. Babasını birileriyle pazarlık yaparken o kadar çok izlemişti ki ne zaman konuşup bir anlaşmaya varabileceğini biliyordu. "Tahminimce partiden ayrılıyorsun?"Soru Eversley‟i şaşırttı. "Aslına bakarsan evet


"Beni de götür."Adam yüzünde bir şok ifadesiyle ona baktı. "Ah. Hayır.""Neden?""Çok fazla sebebim var, minyon kız. Aralarından biri de Kirli S‟lerden birinin üstüme kalmasına izin vermeye niyetimin olmaması."Sophie takma adı duyunca içini çekti. Çoğu kişi bunu yüzlerine bakarak söylemezdi. Sophie bu korkunç adamdan bunun beklenmesi gerektiğini düşündü. "Sizi tuzağa düşürmek niyetinde değilim, Lord Eversley. Sizi temin ederim, eğer öyle bir fikrim olsaydı bile, busohbet," elini ileri geri yaparak aralarını işaret etti "beni böyle bir hatadan geri döndürürdü." Derin bir nefes aldı. "Kaçmam gerekiyor. Bunu anlıyor olman gerek. Çünkü sen de aynı durumdasın."Eversley ona baktı. "Ne oldu?"Sophie sosyetenin soğuk bakışlarını ve acımasız darbelerini hatırlayarak bakışlarını kaçırdı. "Önemi yok."Eversley kaşlarını kaldırdı. "Benimle beraber ormana girdiysen, tatlım, oldukça önemli olmak zorunda.""Burada altı üstü bir sıra ağaç var, ormanda falan değiliz." "Bana ihtiyacı olan birine göre fazla aksisin.""Sana ihtiyacım yok.""O zaman çizmemi ver de yoluma bakayım."Sophie çizmeyi sıkıca tuttu. "Senin faytonuna ihtiyacım var. Bu başka bir şey.""Faytonumu meşgul edeceksin ama," dedi."Sadece eve götürülmem gerek.""Dört kardeşin, bir annen ve baban var. Onlarla git." "Gidemem.""Neden?



Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top