DOKTOR BULUNDU:Bölüm 12


King gözlerini kırpıştırdı. "Sen aklını kaçırmışsın." "Kraliyet Tıp Koleji de kesinlikle böyle düşünüyor." "Senin hakkında ne biliyorlar?""Üyeliğimi geçen sene iptal ettiler. Neden Sprotbrough‟ta olduğumu sanıyorsun?""Tıpkı bu kasabanın adı gibi salak olduğun içindir." King adamı boynundanyakaladı. "Sana açık konuşayım. O kız ölmeyecek.""Beni öldürmek bu konuda çok da yardımcı olmayacaktır," dedi doktor, son derece sakin bir şekilde.Lanet olsun. King onu serbest bıraktı ve yeninden konuştu. "O kız ölmeyecek.""Vurulduğu için ölmeyecek," dedi doktor.King adamın bunu daha önce de söylediğini fark etmişti. "Vurulduğu için ölmeyecek deyip duruyorsun.""Gerçek bu. Vurulduğu için ölmeyecek.""Ama?"Doktor yarayı kapatırken uzun bir sessizlik oldu. İşini bitirdikten sonra ellerini yıkamaya gitti ve "Bir sonraki aşamada ölmeyeceğini garanti edemem," dedi.Sophie dudaklarında hafif bir gülümsemeyle gözlerini açtı ve doktora baktı. "Bundan hoşlanmayacak."Doktor ona gülümsedi. "Sanırım hoşlanmayacak."Sophie gözlerini kırpıştırdı. "Bir doktor için fazla yakışıklısın."Adam güldü. "Teşekkürler, hanımefendi. Tabii bu iltifatı „bir doktor için‟ kısmı olmadan daha çok tercih ederdim." Sophie onu inceledikten sonra başını salladı. "Haklısın.Fazla yakışıklısın. Nokta."Doktor güldüğünde King bir şeyleri kırmak istedi. "Çok daha iyi oldu."Saçmalıktı tabii. King, Sophie‟nin lanet doktorla flörtleşmesini umursamıyordu. İsterse sonsuza kadar burada yaşayabilirdi. Bu King için her şeyi daha kolay hale getirirdi. Onu bırakıp kuzeye gidebilir ve başına açacağı belalar olmadan bir hayat geçirebilirdi.Doktor bir elini Sophie‟nin alnına koyunca King birini incitmek istemeden edemedi. Özel birini. "Ona bu kadar çok dokunman gerçekten gerekli mi?"Doktor oldukça rahat bir şekilde, "Eğer ateşi olup olmadığına bakacaksam, korkarım öyle.""Var mı peki?""Hayır." Doktor dönüp yorum yapmadan odadan çıktı.King her gün bu şekilde arkada bırakılmıyordu ve bir yanı adamı takip edip ona tam olarak kime saygısızlık yaptığını söylemek istiyordu. Ama sonra Sophie‟ye baktı. Ve her şey değişti.Mavi gözleriyle her şeyi görüyor, onu izliyordu. Dudaklarında yarım bir gülümseme vardı. "Gördün mü? Evren her zaman senin isteklerine bakmıyor. Gerçekten de ölebilirim." "Tabii ki bu konuda kendini beğenmişlik yapman gerek." "Diğeri olmaktansa kendini beğenmiş olmak daha iyi." King sormamalıydı. Fakat daha sonra bu soruyu sormasını sağlayan şeyin ne olduğunu merak etti. "Diğeri ne?"Gözlerindeki ifade açık verahatsız ediciydi. "Korkmuş olmak."Söylediği şey onu derinden üzdü ve ona başka bir zamanı hatırlattı. Başka bir kadını. O da aynı şekilde korkmuştu, önünde durmuş ve onu kurtarması için yalvarmıştı. Ama King o zaman bir adam değil, bir oğlan çocuğuydu. Ve o ölmüş olmasına rağmen, Sophie ölmeyecekti. "Sen öl m"

Sophie başını iki yana sallayarak inatçı teminatı geri

çevirdi. "Bunu bilemezsin.""Ben"Emin bir şekilde bakan gözleri yine onu buldu. "Hayır. Bilmiyorsun. Ben ne ateşli hastalıklar gördüm, Lordum."King, gözleri Sophie‟nin omzundaki bandajda, kıyafetlerindeki kurumuş kanda ve onun o rahatsız edici derecede yumuşak teninde gezinirken sessizliğini korudu. Üstünde kan lekesi olmamalıydı. Sophie genç ve sağlıklıydı. Bir kontun kızıydı. Temiz ve yara beresiz olmalıydı. Buradan uzaklarda bir yerde kız kardeşleriyle gülüşüyor olmalıydı.Ondan çok uzaklarda. İçinde doğan suçluluk duygusundan nefret ederken bakışlarını Sophie‟den ayırdı ve onun kanıyla pembeye dönmüş olan su kâsesinebatırdığı bez parçasıyla kan bulaşmış tenini temizlemeye başladı.Sophie kumaşın ilk dokunuşunda irkildi. King, gücü yetseydi kendini geri çekerdi, diye düşündü. Belki de odadan çıkardı. Ama Sophie bunun yerine sağlam olan kolunu kaldırdı ve son birkaç saatte yaşadıkları düşünüldüğünde şaşırtıcı derecede güçlü olan soğuk parmaklarıyla King‟in bileğini yakaladı. "Ne yapıyorsun?""Kanla kaplısın," dedi King. "Seni yıkıyorum.""Ben kendi kendimi yıkayabilirim.""Kıpırdamadan yapamazsın."Uzun bir süre birbirlerine bakarlarken King, Sophie‟nin ona yardımcı olmasına izin verip vermeyeceğini merak etti. Bir şekilde söylemek istediği sözcükleri söylememek için dilini ısırdı. Bırak sana göz kulak olayım.

Sophie bu sözcüklerden hoşlanmazdı.

King bile hoşlanmıyordu.Ama onları söylemek istediği bir gerçekti.Ona bakmasına izin vermesi için yalvarmak istiyordu. Neyse ki bunu yapmak zorunda kalmadı. Sophie kendini bıraktı. King de dikkatli bir şekilde kolundaki ve göğsündeki kanı temizlemeye başlayarak, kanların hepsini bedenine geri sokabilmeyi diledi. Zamanı geri alabilmeyi. Olayların akışını değiştirebilmeyi."Gitmelisin," dedi Sophie sessizce.King onunla göz göze geldi. "Ne dedin?""Beni burada bırakmalısın. Yaşaman gereken bir hayatın var. Ben içine etmeden önce bir yolculuğa çıkmıştın.""Beni buraya getiren bir seyahatti.""Sadece kendi başımın çaresine bakabileceğimi söylüyorum," dedi Sophie. "Senin sorunun değilim."Kelimeler canını yaleti. Bunu kendi kendine kaç defa söylemişti? Ona kaç defa söylemişti? "Seni yalnız bırakmıyorum." "Doktor iyi birine benziyor," dedi Sophie. "Eminim kalmama izin verecektir, ta ki"King‟in çürüyen cesedini çiğnemesi gerekirdi. "Doktorla beraber kalmayacaksın."Sophie derin bir nefes aldı ve King sesindeki yorgunluğu hissetti. "Paran bende değil.""O ne demek?""Eğer bu yüzden kalıyorsan yani. Para çantadaydı. Çantayı da posta faytonunda bıraktım. Gitti yani."King parayı önemsemiyordu."Beni bu yüzden takip ettin, değil mi? Para için?""Hayır," dedi King. "Seni prensip gereği takip ettim. Başka

birine ait tekerlekleri öylece alıp satamazsın. Sahibinin

onlara ihtiyacı olabilir.""Neden o kadar çoklardı ki?""Hiçbir şeyden haberi olmayan bir kadını eşkıyalardan kurtarmaya çalışırken kendi tekerimi kırarsam diye."Sophie buna hafifçe güldü ama gülücükleri hafif bir hareketiyle bile kendini belli eden omzu yüzünden keskin bir soluk alışa dönüştü. King çok fazla olduğunu tahmin ettiği acıyı durdurabilmeyi dileyerek ona uzandı. "Sophie"Sophie yüzünü çevirdi. "Gitmelisin."King başını iki yana salladı. "Seni burada bırakmayacağım.""Neden? Benden hoşlanmıyorsun bile."Onu ilk gördüğü ve çizmesini çaldığı andan itibaren başında beladan başka bir şey olmamıştı. Ona tekerleklerine, yarım düzine kadar yarışa ve akıl sağlığının yarısına mâl olmuştu. Daha dün ona onu yalnız bırakması için yalvarıyordu.Ama bugün..."Seni yalnız bırakmayacağım."Doktor o anda geri dönmeye karar vermişti ve bir elinde bir bardak, diğer elinde de bir torbayla içeri girdi. "Şu an ateşinin olmaması hiç olmayacağı anlamına gelmiyor," dedi Sophie‟ye sanki King odada değilmiş gibi. "Bu otlar ateşinin çıkmamasına yardımcı olabilir.""Olabilir mi?" dedi King. "Kraliyet Koleji‟nden tam olarak neden atılmıştın sen?""Gözle görülmeyen yaratıkların enfeksiyon yarattığı düşüncesine katılıyorum." King bir kaşını kaldırdığında doktor gülümsedi. "Yardımımı kabul etmemek için biraz geç kaldınız. Kurşunuçoktan çıkardım." Sophie‟nin

oturmasına yardım etmek için uzandı. "Bu otlar onları

öldürmeye ve seni iyi tutmaya yardım edebilir. Bunları her gün üç defa sıcak suya koyup iç." Oturmasına yardım etti. "İlk dozun bu." Sophie dumanı tüten bardaktan içerken doktor King‟e döndü. "Aklı başında bir doktor bile birkaç gün burada kalmanı isterdi."King, Sophie‟ye bakarak başını salladı. "Ben de hastana burada kalmak istediğimi söylüyordum."Sophie bilerek ona bakmayarak doktora odaklandı. Doktor başını salladı. "Harika. Bir odaya ihtiyacınız olacak."King başını salladı. "Halledildi bile."Bu Sophie‟nin ilgisini çekti. Doktor, "Kocanız işini bilen biri," dediğinde daha da ilgisini çekti.Sophie ağzındaki bitkisel çayı püskürttü. "Benim... neyim?"King, Sophie‟nin bu yalanı bu şekilde öğrenmesini istememişti. Fakat evren onun yanındaydı, çünkü doktor kendini tekrar etme fırsatını yakalayamadı."Bayan Matthevv?"Küçük kulübede yankılanan ses artık kalıcı olarak açık kapıdan içeri giren bir çocuktan gelmişti. Arkasından gelen kendi yaşlarında bir de kız vardı."John, insanların evlerine böyle girilmez," dedi en arkadan gelen genç kadın. King onların Sophie‟nin yol kenarında neredeyse öldüğünü gören çocuklar olduğunu anladı. Kadının bakışları doktora dönüp kocaman oldu. "Vay canına," dedi, "çok yakışıklısın."Herkes bu lanet doktoru fark etmek zorunda mıydı?Doktor gülümsedi. "Teşekkür ederim.""Rica ederim," dedi şaşkın kadın."Kapı açıktı," dedi John.

"Kapı yoktu bi

le," dedi doktor soğuk bir tonla. "Sanırım hastayı görmek için buraya geldiniz.""Bayan Matthew!" dedi oğlan Sophie‟yi görür görmez. "Yaşıyorsun!"Bayan Matthew de kimdi?Sophie çocuğa gülümsedi. "Öyleyim, John. Senin ve bu iyi doktorun sayesinde.""Öldüğünü sanmıştık," dedi küçük kız suratını Sophie‟ye yaslayarak. "Çok fazla kan vardı.""Gördüğünüz gibi ölmedim," dedi Sophie."Hâlâ ölebilirsin," dedi John, King‟i kenara itip ona yaklaşarak."John!" dedi yanlarındaki kadın. "Bu hiç de cesaret verici değil.""Bu doğru, Mary," dedi John açıklamak için Sophie‟ye dönerek. "Annem bıçaklandıktan sonra ateşlenerek öldü. Böyle şeyler oluyor, değil mi doktor?""Olabilir."Tanrım. King bu sirkin kontrolünü ele almalıydı. "Bizi nasıl buldunuz?" dedi çocuklara doğru bir adım atarak."Kolaydı," dedi Mary. "O yaralıydı ve siz de doktor bulmak için yola koyuldunuz. En yakın kasaba da burasıydı.""Biz de buraya geldik!" dedi John gururla."Harika," diye karşılık verdi Sophie artık boş olan bardağını doktora verip masaya dönerken."Neden?" diye sordu King kendine engel olamadan.Mary bakışlarını ondan Sophie‟ye, sonra da doktora yöneltti. "Çünkü kann için endişelendik.""Neyi için?" dedi Sophie bakışlarını King‟e yöneltip.

"Karım," dedi King basit bir şekilde ve konuyu

değiştirmeye çalıştı. "Onun için endişelenmenize gerek yok. Doktor her şeyi halletti."Doktor söze girdi. "Kurşunu çıkardım ve yarayı kapattım. Bay ve Bayan Matthew yarayı inceleyebilmem içinbirkaç gün burada kalacaklar."Mary başını salladı. "Harika. Biz de kalacağız.""Hayır," dedi King."Ah, hayatım," dedi Sophie, King‟e bakarak. "Bence kalırlarsa çok iyi olur." Dışarıdan bakan birisi için Sophie‟nin gözleri kocaman ve sevgi dolu sayılırdı. Konuşmasına devam ederken mavi gözlerindeki kızgınlığı sadece King görebiliyordu. "Mary, odanın parasını kocamın ödemesine izin vermelisin."Omzundan vurulmuş olsa bile onu kazıklamaya bakıyordu."Olmaz," dedi Mary."Olur olur. Kendisi çok zengindir. Ne de olsa karısının hayatının kurtulmasında önemli bir rolünüz var."Kahretsin!"Evet," dedi istemeden. "Öderim tabii ki.""Harika," diyen Sophie neredeyse duyulmayacak şekilde konuşup uykuya daldı. King uyuyabilmesine şaşırmasa yüzündeki gülümsemeyi kendini beğenmiş bir gülümseme olarak tanımlardı. Doktora endişeli gözlerle baktı."Otların içinde uyumasına yardımcı olacak bir şey de var," dedi doktor. "Onu hana taşımak için yardıma ihtiyacınız var mı?""Hayır." King‟in cevabı kısaydı. Çakma karısını kendisi taşıyabilirdi. Ve bu manyak doktordan

olabildiğince hızlı uzaklaşmak istiyordu. "Bugünkü

işlemler için ne kadar ödemeliyiz, doktor?"Doktor, Mary‟ye odaklandığından ona cevap vermedi. "Başınızın yan tarafındaçok kötü bir morarma var hanımefendi."Kadın yanakları kızarırken elini oraya götürdü. "Önemli bir şey değil."Doktor dönüp bir çekmece açtı. "Tabii ki önemli." Küçük bir kapla geri döndü ve kabı açarak ona uzandı. Mary geri çekildi. Doktor duraklayarak sesini alçalttı. "Sizi incitmeyeceğim."Doktor, Mary‟nin suratındaki morartıya beyaz bir krem sürerken King başka bir yere bakması gerekiyormuş gibi hissetti. Sonunda boğazını temizleyip doktora parasını vermek için cüzdanına uzandı... ama cüzdanı yoktu. Bir saatten daha az bir süre önce olduğu yere, kemerine baktı."Cüzdanınızı mı kaybettiniz, lordum?" dedi John topukları üstünde sallanarak."John," dedi Mary hızlıca doktorun elinden kaçarak. Sesi nefes nefese gibiydi. "Eşinizin isteklerini yerine getirmeniz çok nazikçe, Bay Matthew," dedi. King kelimeleri parasının gitmesinin verdiği şokun arkasından duyuyor gibiydi. "Umarım John‟un cüzdanınızı aldığını öğrendikten sonra da aynısını yaparsınız."John, King‟in cüzdanını uzattı. "Alıp götürmeyecektim zaten."Manyak bir doktor ve hırsızlar. Sophie tabii ki onu bu mükemmel grupla bir araya getirecekti. Sophie Talbot nereye giderse gitsin, başa bela sarıyordu. Oysa kaç defa onun TehlikeliKızlar arasındaki en sıkıcı kardeş olduğunuduymuştuTehlikeliydi, evet. Ama King kendi ünü için endişelenmiyordu. Kendi iyiliği için endişeleniyordu.King çocuğa bakarak bir kaşını kaldırdı. "Çaldıklarını saklama niyetinde olduğunu gördüğüm ilk yankesicisin."Çocuk ayakkabılarına baktı. "Alışkanlık.""Kötü bir alışkanlık," dedi King.John doktora baktı ve ona uzun, altın bir zincir uzattı. "Bu da senin."Doktorun eli yeleğinin cebine gitti. "Hissetmedim bile."John sırıttı. "Ben Londra‟nın en iyisiyim. Kendimi ıslah etmeye çalışı} or olmam ne yazık."King etkilenmemişti. "Yazık falan değil. Kesinlikle ıslah edilmelisin."Birkaç bozukluğu elinde çevirdikten sonra doktora ödemesini yaptı ve cüzdanını cebine koyup Sophie‟ye uzanarak onu kibarca kucağına aldı.Diğerleri kenara çekildiler ama küçük kız onu dikkatle izleyerek konuştu. "O tıpkı Uyuyan Güzel gibi."King başını eğip Sophie‟nin kapalı gözlerine ve dolgun tenine baktı. Gerçekten de peri masallarındaki uyuyan güzel gibiydi. Bir an bu benzetmedeki anlamları düşündü. O bir prenses olabilirdi ama Eversley bir prens değildi."Uyuyan Güzel‟in aksine, bu leydi uyanacak," dedi, çocuktan çok kendisine söz veriyordu."Tabii ki uyanacak," dedi kız. "Tek yapman gereken onu öpmek."Bu karma grup onu bukadar yormamış olsaydı küçük kızın söylediklerine gülerdi. Sophie Talbot‟u öpmeyecekti. O çok farklı türde bir tehlike barındırıyordu.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top