54 ♛ KARANLIK TAÇ II
Oy Sınırı: 40
Yorumlarınızı bekliyorum <3
Medyada kaç ay önce yarım bıraktığımı bilmediğim bir video var. Bitirip yayımladım. İzlemeyi unutmayın.
Not: KŞ'nin şu anki kelime sayısı, AK'nin tam halinden daha çok. Ve KŞ bitmiyor.
54. Bölüm
KARANLIK TAÇ II
"Seçimini biliyorum. Ne kadar ileri gidebileceğini bilmiyorum." dedi Kara Ejderha'nın Temsilcisi. "Onun için ne yaparsın?"
Kara Kraliçe tereddüt etmedi. "Ülkemi, hükmümü ve gücümü engellemediği sürece her şeyi."
"Bu sözlerini az sonra hatırlatacağım." dedi Rhadenis ilk mektubu ona uzatarak.
Kraliçe, kırılan mavi mührü inceledi. Ardından kağıdı açtı. Kuzey Dilinde ona özel yazılmış bir tür bilgilendirmeydi. Mürekkebi lacivert, yazı anlaşılırdı. Kraliçe'nin yüzündeki ifade değişmedi. Bunu görmüştü. O anda oradaydı. Gece Diyarı'nın müttefiği olarak eski bir büyüyle saldırının haberini almıştı. Ve devamının...
Mektubu bıraktı, bir elini yumruk haline getirdi. "Gece Kralı ölmüş."
"Gölgeler tarafından, tıpkı göründeki gibi." dedi Rhadenis.
Dymentsia bunu biliyordu. "Mektupta bununla ilgili bilgi yazmıyor. Tek yazan, Auris'in öldüğü ve yeni kralın Lyktos ilan edildiği."
"Diğerini okumadan önce sakinleş."
"Sakinim ben." dedi Dymentsia. "Bunu hissettim. Olanlar bununla kalmıyor, değil mi? Hissettiğim sadece ölüm değildi." Rhadenis'in yaptığı panzehire rağmen yaraları acıyordu. Artık, hissettiği acının tek nedeninin kendi yaraları olmadığını anlamıştı. Soğukkanlı bir tavırla, hissizmiş gibi konuştu. "Onun canı acıyor." Bunu demesiyle, bunu kabullenmesiyle sırtındaki acı çoğaldı. Mücadele sırasında kanatlarına aldığı darbelerden farklıydı. "Gördüğüm kaos... Ona zarar veriyorlar." Rhadenis, masanın önüne bir sandalye çekti. Onun karşısında oturuyordu artık. "Rhadenis... Açıkla, mektupta ne var?"
Zerath'ın acı çekmesinin düşüncesi bile onu üzüyordu.
Rhadenis mektubu yavaşça masanın üzerine koydu. Dymentsia okumak istemiyordu. Gece Diyarı'ndan gelen ilk mektubu, masanın üzerinde yanan mumlardan birinin üzerine tuttu. Alev maviye dönerek mektubu yaktı.
"Sizi suçluyorlar." dedi Rhadenis. "Bir kısmını okuyamadım. Mektubun ilk kısmı sana yazılmış. Diğer kısımdaki yazılar ise karışık. Arkasında birkaç cümle Thalia'nın notu var. Dareise olan konsey üyesi. Zerath'ın arkadaşıydı sanırım."
"Ne için bizi suçluyorlar?" Dymentsia sinirle güldü. "Auris'i öldürdüğümüzü mü düşünüyorlar?"
"Lyktos, kanıtları olduğunu söylüyormuş. Thalia notta Zerath'ın zindanda olduğunu yazmış." Rhadenis, masanın üzerindeki mektubu ona doğru kaydırdı. "Oku, benden çok şey biliyorsun. Neyden bahsettiklerini biliyorsun."
Dymentsia eliyle mektubun üzerini kapattı. Nefes alışını düzenlemeye çalışarak mektubu açtı. İlk kısımda siyah mürekkeple yazılı yazılar oluştu. Eski Kuzey Dilinde, eski harflerle yazılmıştı. Yazan kişi bu dili çok iyi biliyordu. Yazı tanıdıktı.
Birkaç cümle okudu.
"Zinaida'yı öldüreceğim." diye ant içti. "Auris olmasaydı onu da öldürürdüm. Lyktos... onunla işim hemen bitmeyecek, ölmek için yalvardığını duymak istiyorum. Zerath'ı benden uzaklaştırmaya çalışan herkes... yeraltından çıkamayacak, karanlığın yıldızlarını bir daha göremeyecek. Ben onu seçtim, o da beni seçti. Bize karşı çıkanı ne karanlık, ne gölge, ne gece koruyabilir artık. Hiçbir güç, hiçbir hükümdar bizi durduramaz."
Rhadenis mektubu okuyan Kraliçe'nin sözlerini dinledi. Korkmaya başladı. Zerath tüm olasılıkları kabullenmişti. Rhadenis bir an için bunun gerçekleşmeyeceğini düşünmüştü. Dymentsia onun en yakın dostuydu, bazen kardeş gibi olurlardı. İkisini birbirlerinden başka kimse bu kadar iyi tanıyamazdı. Zerath, Dymentsia'yı ne kadar tanıyordu? Zerath, aslında nasıl biriydi?
Gerçi onu anlıyordu. On küsur yıldır Dymentsia'ya karşı durabilen çok az insanla karşılaşmıştı.
"Mektubu bitirince söyleyeceklerini iyi düşün." diye uyardı onu.
Dymentsia, mektubun ilk kısmını bitirdikten sonra baştan tekrar okudu.
Karanlığım,
Yaşamını, acını, gücünü, duygularını hissediyorum. Yükselişini ve hükmedişini görüyorum. Tehlikene ve ölümcüllüğüne ait olan hırsına, arzuna ve güzelliğine alışıyorum.
Karanlık Ay'da üzerimizden ayrılmayan gecenin karanlığı ve yıldızları şahidimiz olsun, seni seçiyorum. Sen istediğin sürece yanında olacağım, karşında değil. Sen istediğin sürece seninle olacağım. Müttefiğin, dostun, sevgilin olarak.
Acını hissettim, hala hissediyorum. Senin için endişelenmiyorum, korkmuyorum. Sana güveniyorum, sınır tanımazsın sen, ve ben senin sınırsızlığını seviyorum. Senin geleceğin de benimki de belirsiz. Sonsuz ihtimalin arasında birbirimizi bulmuşken bırakmak gereksiz. Bedel umurumda değil, seni istiyorum. Bizim dışımızdaki hiç kimsenin değeri yok. Seninle karanlığa karışırken birbirine bağlanan ruhlarımız, birbirini hisseden bedenlerimiz kuralsız.
Yaşadığını bilmek bana yeter. Seni hissetmek tüm bedellere değer.
"Cidden mi?" diye sordu Dymentsia kendi kendine. Rhadenis'in anlamadığını görünce açıkladı. "Bir mektup, burada kesilir mi? Gölge Kraliçe tam zamanını bulmuş. Şimdi kalanını duymak için bekleyeceğim."
"Devamını oku." dedi Rhadenis.
Dymentsia, bu kısmından hızlı yazıldığı anlaşılan ve eski değil yeni harflerle yazılan kısma baktı. Bu kadarını beklemiyordu. Okuduktan sonra dayanamayarak her zaman kemerinde olan hançerini bilmeden çıkardı. Ne yaptığını fark ettiğinde masada hançer sayesinde bir yarık açılmıştı. "Gölge Kraliçe'yi de Gece Diyarı'nın Kralı'nı da lanetliler alsın." dedi öfkeyle.
"Ne biliyorsun?" dedi Rhadenis. Dymentsia'nın kağıdın arkasında yazan Thalia'nın notunu okuduğunu gördü. "Ona güvenebilir miyiz?"
Kraliçe Dymentsia, Rhadenis'e nadiren kızardı. O nadir zamanlardan birindeydi. "Ne demek istiyorsun, Temsilci?"
"Kral Lyktos, haklı olabilir mi? Zerath'ı ne kadar tanıyorsun? Auris'in ölümünde-"
Dymentsia onun sözlerini yükselen sesiyle kesti. "Zerath, Auris'e zarar verse bunu bana itiraf ederdi. Bundan çıkarı olacak tek kişi Zinaida. Zerath'ı deniyor, bunu tahmin etmeliydik... Onu elbet deneyecekti ama böyle bir vakitte değil." Sırtını sandalyeye yasladı. Mektubun ikinci kısmını tekrar okudu.
Zerath, birkaç cümle yazmıştı sadece. Ondan dikkatli olmasını istemişti. Lyktos, sürekli onları suçluyordu. Suçlayacak nedeni vardı. Zerath, o tahta geçerse Lyktos'u yerinden edeceğini kaç kez söylediğini yazmıştı. İstediğini yapmazlarsa, onları yerinden edeceğine dair onları tehdit etmişti. Dymentsia bunu biliyordu.
"Bunlar, suçlamalar için yeterli sözler." dedi Rhadenis tüm kelimelerinin üzerine basarak. "Kuralları biliyorsun, varis oydu. Eğer kanıtı varsa onu suçlayabilir. Diğer bildiklerini anlat."
"Lyktos bizi gördü." dedi Dymentsia ayağa kalkarak. "Ama bu bir anlam ifade etmez. Herkes bizi biliyor." Çalışma odasından çıktı. Silahlarının asılı olduğu duvara baktı. "Sakladığımız bir gerçek yok. Herkes bizi biliyor."
Biz.
Rhadenis, bir kelimenin bu kadar çok anlam ifade edeceğini düşünmemişti. "Senin Zerath'ı destekleyeceğini herkes biliyor. Auris öldü, tahta geçmesi için onu destekleyeceksin."
"Elbet, onu destekleyeceğim." Düzeltti. "Onu destekliyorum. Lyktos'u kral falan kabul etmiyorum. Onunla savaşacağım." Büyüyle güçlendirilen siyah yaylardan birini eline aldı. Okların olduğu sadağı aldı. Sandalyelerden birine koydu. En sevdiği kılıcını ve kınını da hızlı ama dikkatli bir şekilde kenara koydu.
"Ondan nefret ediyorum ama eski kral onu varis ilan etti." dedi Rhadenis. Dymentsia'nın yüz ifadesinden bunların hiçbirini umursamadığını anladı. "Dymen?"
Dymentsia, hançerlerden birkaçını ve onları koyacağı kemerleri seçti.
"Dymen." dedi Rhadenis onun yanına gelerek. "Ne yapıyorsun?"
"Gece Diyarı'na gidiyorum. Zerath zindandayken burada öylece duracağımı sanmıyorsun herhalde?" Küçük bıçaklardan aldı. Giysilerinin olduğu odaya yöneldi. Burada bulunduğu süre boyunca dairesine açılan tüm odaların kapıları açık olurdu.
Rhadenis onu izledi. "Bundan bahsediyordum! Düşünmeden hareket edemezsin. Kara Ülke ne olacak? Sakinleş."
"Sakinim ben." dedi Dymentsia. Ses tonu sakindi. Fazla sakindi. Rhadenis bunun fırtına öncesi sessizlik olduğunu biliyordu. Dymentsia yakası kürklü olan siyah pelerinini aldı. Rhadenis'e baktı. "Atla gideceğim. Kanatlarım hala yaralı. Rhodrago nerede?" Rhodrago, onun karanlık yaratıklardan seçtiği küçük kara ejderiydi. Artık pek küçük değildi aslında.
Rhadenis onun önüne geçti. Dymentsia, boyu kendinden biraz uzun olan ve iriliği sayesinde tüm dikkatini ona vermesini sağlayan devi görünce afalladı. Rhadenis onun yüzünü inceledi. Gözlerinin dolduğunu gördü. Tüm öfkesi yok oldu, onu mutsuz görmeye dayanamıyordu. "Beraber gideceğiz." dedi önce. "Doğru ya da yanlış, biz kuzeyliyiz. Sen ne dersen onu yapacağız."
"Savaşacağız." dedi Dymentsia. Rhadenis'in kolunu tuttu. Gözleri renk değiştirdi. "Acıyı hissediyorum, tam şu anda. Ona zarar veriyorlar. İtiraf etmesi için işkence bile ediyor olabilirler. Gitmeliyiz." Rhadenis'in kolunu bıraktı. Duygularını gizlemekte iyiydi, Rhadenis bunu fark etmemişti. Ceketlerinden birine uzandı.
"Ülkeni, hükmünü ve gücünü etkilemediği sürece demiştin." dedi Rhadenis onu uyarmaya çalışarak. "Kara Ülke'yi düşünmelisin. Yapacaklarını planla."
Ceketi bıraktı. Gözlerini kapattı. Rhadenis haklıydı. Önce plan yapmalıydı. Koşar adımlarla geniş odayı geçti, çalışma odasına gitti. Sandalyesine oturmadı. Kağıtlardan birini önüne çekti. Birkaç sayı yazdı. Hesap yaptı. Kalemi tutan parmaklarına karanlık dolandı. Büyüyü kendine çekiyordu. "Sen, ben ve... Gölge Ejderha'nın Temsilcisi, Lorenna." Başka bir şey söylemedi. "Lorenna'yı bul. Ya da muhafızlardan birine söyle, Lorenna hemen buraya gelsin."
Rhadenis soru sormadan odadan çıktı. Dymentsia bir bildiri hazırladı. Altına kendi imzasını attı ve mührünü bastı. Gece Diyarı'nın suçlamalarını reddetti, suçlamayı geri almazlarsa savaş açacağını yazdı. Mektubu rulo haline getirmiş ve ulaklar için hazırlanan omza takılan çantalardan birine koymuştu. Çantayı dairesine götürdü, yatağının üzerine koydu. Ardından mücevher kutularını açtı. Aradığını bulmak için birkaç kutuyu karıştırması gerekti. En sonunda bulduğu kolyeyi boynuna taktı. Ucunda karanlığın sıvı halini andıran küçük cam şişenin bulunduğu bir kolyeydi bu.
Yüce Kraliçe olmasıyla güçlerine fazlasıyla hakimdi ama karanlıkta yolculuk yapması için güçlerinden fazlası gerekliydi. Eline aldığı diğer şey, Rhadenis'in gölge zehri için yaptığı panzehirdi. Yatağın yanındaki masada duran sürahi ve bardağa uzandı. Bardağa panzehirin birkaç damlasını döktü. Bardağı suyla doldurdu ve sıvının karışmasını bekledi. Dudaklarına götürdüğü bardaktaki panzehir, balla ve baharatla tatlandırılmasına rağmen çok acıydı. Son yudumu içerken ahşap kapı açıldı. Bardağı masaya koydu ve Lorenna'ya yanına gelmesini işaret etti.
Genç kız bir dareiseydi. Siyah saçları, bazı zaman maviye dönen kahverengi gözleri ve bembeyaz bir teni vardı. Diğer elfler gibi inceydi ve boyu Kraliçe'den kısaydı. Fakat sahip olduğu güç... diğer elflerle kıyaslanamazdı bile. "Yardımına ihtiyacım var, Lorenna. Zerath'ı tanıyorsun, değil mi?"
"Gece Prensi Rhyseion ve Gölge Kral. Evet tanıyorum, kraliçem." dedi kız gülümseyerek. Gözleri geniş odada geziniyordu. Daha önce Kraliçe'nin odasına gelmemişti. Kraliçe'nin enerjisi odaya dağılmıştı. Karanlığı hissediyordu.
"Onu çağırdığını biliyorum. Arkadaşını geri getirdi." Kara Kraliçe, genç kızın endişeli bakışlarıyla karşılaşınca ses tonunu değiştirdi. "Zerath'ın buraya nasıl geldiğini biliyorsun. Bu yolculuğu anlat bana, detayları atlamadan özet geç. Birkaç dakikamız var." Ayakta duran Rhadenis'e baktı. "Kabul edersen üçümüz beraber gideceğiz, Lorenna."
"Neler oluyor?" diye sordu Lorenna.
"Odandan almak istediğin bir şey var mı?" diye sordu Kraliçe.
"Eğer vaktimiz olursa giderim."
Kraliçe, olanları söylemeden önce derin bir nefes aldı. "Gece Kralı öldü. Yeni Kral Lyktos, onun ölümü için bizi suçluyor. Zerath'ı tutukladı. Şu an muhtemelen zindanda ve acı çekiyor."
"Yardım edeceğim." dedi Lorenna hiç düşünmeden. "Yolculuk süreci biraz karışık. Yan etkileri var. Fazla güç istiyor. Kara büyünün yanında Yıldızlar Diyarı'na yakın ilerleyeceğiz.* Karanlık bizi koruyacak. Eğer daha önce Yıldızlar Diyarı'na gitmediyseniz etkileri kötü olacaktır."
Dymentsia acele ediyordu. Rhadenis'in uyaran bakışlarını dikkate almadı. "Lafı uzatmayacağım, Lorenna. Bedellerin hiçbiri umurumda değil. Amacım en kısa zamanda buraya dönüp ülkemi yönetmeye devam etmek. Ayrıca onun için de vakit değerli. Yıldızlara gelince... eski hikayeleri duymuşsundur. Sanırım Zerath'la karşılaşmadan aylar önce iletişime geçmiş olmam seni şaşırtmaz."
"Önce plan yapmalıyız." dedi Rhadenis. Dymentsia'nın diğer tarafına oturdu.
Dymentsia, aklından geçenleri söyledi. "Dört saatimiz var. En fazla altı. Ben onun yanına giderken siz ikiniz oraya ittifak için giden insanlarımızı uyaracaksınız. Herkes Kara Ülke'ye dönmeli. Lierra, Auramos ve Rhdenya başlarında olsunlar." Kucağında mücevher kutularından biri vardı. Üç küçük zümrüt parçasını çıkardı. Birini Rhadenis'e diğerini Lorenna'ya verdi. "Bunları hatırlıyor olmalısın, Rhadenis. Yıllar önce birbirlerini bulmaları için büyülemiştik."
Gölge Ejderha'nın Temsilcisi olan Lorenna, en kötü ihtimalleri söyledi. "Yakalanırsam bunlar tehlike oluşturur, eğer yakalanırsam taşı büyüyle yok ederim. Yedi saat içinde dönmezsek yolumuz kapanır. Biz ülkeden çıkana dek Lyktos ordusuna haber gönderir."
"Altı saat olduğunda seni bulmak için her şeyi yapacağım, Dymen." dedi Rhadenis. "Ve ister onu bul, ister bulma geri döneceğiz. Seninle gelmek için tek şartım bu."
"Tamam." dedi Dymentsia elinde tuttuğu zümrüde bakarak. "Dediğin gibi olsun."
"Birkaç eşyamı almaya gideceğim, hemen dönerim." dedi Rhadenis. Dymentsia onu duymadı bile. Odadan çıktığında fark etti.
"Kara Kraliçe." dedi Lorenna. "Elimizden geleni yapacağız. Yardım edebileceğim bir şey var mı?"
Dymentsia gözlerini taştan ayırdı. Yatağın üzerinde duran çantaya uzandı. "İçinde savaş ilanını verdiğim kağıt var. Dareina'ya götür. Konseye yetişemezsek o okusun."
Lorenna çantayı aldı ve odadan çıktı. Dymentsia dağılmış odaya baktı. Silahlarını az önce seçmişti ama şimdi hepsini birden alamayacağının farkındaydı. Yayını ve sadağını geri koydu. Yolculuk boyunca büyü gücünü kontrol etmesini sağlayan yüzüklerinin çoğunu parmaklarından çıkardı. Mührün olduğu yüzükle asaya dönüşen iki yüzüğü hala parmaklarındaydı. Safir ve siyah kristali de çıkarmamıştı. Örülü siyah saçlarını topladı.
Üzerinde sarayda genelde giydiği türden sade bir elbise vardı. Elbiseyi pantolon ve gömlekle değiştirdi, kalın ceketlerinden birini giydi. Kalın pelerini onu yavaşlatırdı, bu yüzden bıraktı. Gece Diyarı'nın kışı uzun ve zor geçerdi, orada fazla vakit geçirmeyi zaten istemiyordu.
Sadece birkaç dakika geçmişti. O anda sarayda kalmaya dayanamıyordu. Zerath'ın iyi olduğunu bilmeden nefesi bile normale dönmeyecek gibiydi. Zaman sanki yavaşlamıştı. Rhadenis ve Lorenna az sonra burada olurlardı. Hançerini gömleğinin sırtındaki katlarından birine koymuştu. Bir diğer hançeri kılıcıyla beraber kemerindeydi. Çizmelerinin kenarına bıçakları yerleştirdi.
Rhadenis ve Lorenna dönmeyince aynanın karşısına geçti. Çevresini saran karanlığı gördü. Öfkeli karanlık onun hükmünü bekliyordu. Gücünü yeniden hissedeceğini, karanlığa yeniden hükmedeceğini düşününce gözleri parıldadı.
Aynanın yakınındaki masada kuzeyin en eski zamanlardan beri kullandığı siyah boya vardı. Kuzeyliler, bu boyayla törenlerde, düellolarda ve özellikle savaş zamanlarında yüzlerine şekil çizerlerdi. Dymentsia bunu son bir yılda daha çok kullanmaya başlamıştı. Masanın üzerindeki ince kalemi boyaya bandırdı. Aynaya yaklaştı. Yeşil gözlerinin çevresini kendinden önceki kara kraliçelerin yaptığı gibi kuzeyin savaş desenleriyle süsledi. Kapısı açıldığında kalemi bıraktı.
Rhadenis ve Lorenna'ya döndü. "Gidelim."
Rhadenis'in gözlerinin çevresi de siyaha boyanmıştı. Lorenna giysilerini değiştirmiş, pantolon tunik ve ceket giymişti.
Dymentsia, kırmızı kadife perdeyi kenara çekti. Balkon kapısını açtı. Daha önce bu tarz bir yolculuğa çıkmasa da ne yapacağını biliyordu. Yavaş adımlarla ilerledi. Ellerini korkuluklara koydu. Oniks Saray'ın surlarının ardından görülen Zümrüt'e, üzerindeki gökyüzüne baktı. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Sözlerine gerek yoktu, karanlık onun düşüncelerine ulaşmıştı. Kalp atışları hızlanmıştı.
Karanlık, bu yolculuğu yapmak için yeterdi. Fakat o, başka bir gücü daha denemek istedi.
"Zi levin Dhara." diye fısıldadı. "Zi levin rhoere ad dhrai. Zher'i ar Azur'a az Zorya Dharal."
Karanlığı çağırıyorum. Gücü ve ölümü çağırıyorum. Ve karanlığın gölgelerini, gecesini ve yıldızlarını.*
Kırmızıya dönen gözlerini açtı. Ellerini korkuluktan çekti. Rhadenis ve Lorenna onun yanına geldiler. Dymentsia bir elini alışkanlıkla kılıcının kabzasına götürdü.
Kraliçe, dev ve elf, kendilerine doğru gelen göremedikleri ve duyamadıkları gücü hissettiler. Karanlık çevrelerini sararken görünür oldu. Etraflarındaki ışığı, renkleri, sesi ve hisleri yok etti. Şehrin ışıkları ve yıldızlar yok oldu. Karanlık onların önce kalplerine, sonra ruhlarına ve en sonunda bedenlerine hakim oldu.
Kara Kraliçe, bir kez daha karanlığa karıştı. Zamandan ve mekandan uzaklaştı.
Karanlık çözüldüğünde, etrafına dağıldığında yine karanlığa ait bir başka ülkeye varmışlardı. Gökteki ay ve yıldızların ışığıyla parıldayan çivit surlarla geceye hakim olan gölgeler belirdi. Lacivert geceye karşı zafer kazanan gri gölgeler, karanlığa meydan okudu. Acıyı, öfkeyi ve ölümü hisseden karanlık bu meydan okumaya savaş ilan etti.
*Yıldızlar Diyarı, rüyalar ve Dymerath'ın iletişime geçtiği boyut. Bu yolculuk zaman ve mekanın olduğu dünyayla bu boyut arasında yapılıyor.
*Dymentsia, karanlığın yanında gölgeyi ve geceyi de çağırdı.
2. kısım bitti! *-*
Ben neden her kısmın sonunda böyle yapıyorum fjdsklfsd Neyse umarım sevmişsinizdir. Birkaç gündür bu bölüm üzerinde uğraşıyorum.
~Dymen ve Zerath'ın mektupları hakkında ne düşünüyorsunuz?
~Gece Kralı'nı öldüren kişi Zinaida mı, Zerath mı?
~Sonraki kısım hakkında tahminleriniz neler?
Karanlığı Şafağı'nın iki kısmı hakkında düşüncelerinizi merak ediyorum. Lütfen yorum yapmayı unutmayın.
06.03.2018, 16.32
27.088, 3.594, 6.1
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top