➳ Karalanmış Sayfalar | 6/2
-6- / 2
Duyduklarına şaşırsa da alaycı bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Şirkette çalışmak mı?" Başını iki yana sallayarak gevrek gevrek güldü. "Daha kapıdan dışarı çıkmama izin vermiyorsunuz ve şirkette çalışmamı mı istiyorsunuz? Emin misiniz?"
"Bizim derdimiz senin kapıdan dışarı çıkıp çıkmaman değil ki Irmakçığım, senin güvende olman. Bu evde, şirkette sana kimse bir şey yapamaz. Amcan var, Korel var. Onlar seni her daim korur. Böylece sen de evde sıkıntıdan patlamamış olursun. Ne dersin bu işe?"
Bu teklifi kadının oltayla kendisine attığı bir yem olarak algıladığı için umursamazca omuz silkti. Aman, ne yaparsanız yapın, der gibiydi. Hatta kadın hevesle ayağa kalkıp "Bunu evet olarak kabul ediyorum." diye şakıdığında bile bu durumu gereğinden fazla umursamadığını gösterdi. Babaannesi hevesle dışarı çıkarken başını iki yana salladı Irmak. "Nasıl bir tımarhaneye düştüğümü cidden çözemiyorum." Bu evde yaşadığı her gün ona "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?" dedirtiyordu.
●●●
Korel arabada telefon görüşmesini bitirdikten sonra eve gitmek için hareket etmek üzereyken mesaj sesiyle duraksadı. Bu tuhaftı. Çünkü ses telefonundan gelmediği gibi onun zil sesi de değildi. Sesin geldiği yöne eğildiğinde yolcu koltuğunun altına düşen telefonu gördü. Ve o an anladı. Dün gece baş belası düşürmüş olmadı, diye geçirdi içinden. Telefonu koltuğa koyduktan iki saniye sonra tekrar mesaj geldi ve eline almadan önce iki kez daha. Sürekli mesaj geldiği için şaşırmıştı adam. Aslında çok meraklı biri değildi ama kim neden kıza bu sıklıkla mesaj atıyordu, bilmek istedi. Sebebini anlayamadığı bir şekilde merak etmişti işte. Uzanıp telefonu aldı ve mesajlara bakmaya başladı. Yaklaşık 30 cevapsız arama, 10 mesaj vardı. Mesajlarda ise "Sensiz yaşayamam Irmak.", "Ne olur dön bana.", "Hem ne yaptım ben sana?", "Sadece nerede hata yaptığımı söyle.", "Niye terk ettin beni?", "Lütfen aç telefonlarımı!" ve "Beni sensiz bırakma!" gibi şeyler yazıyordu hep. Alaycı bir ifadeyle güldü Korel. "Demek manyak seven de varmış." diye mırıldanırken buldu kendini. Kim Irmak denen o kız gibi deli bir kıza böylesine aşk ve tutku duyabilirdi ki? Komik ama gerçekti. Yine de biraz haksızlık ettiğini kabul ediyordu. Kız gerçekten güzeldi, üstelik marjinal imajı ona çok yakışıyordu. Ama tek sorun, fazla dik başlı olması ve bir manyak gibi davranmasıydı. Etkileyici cesareti bazen aşırıya kaçıp gereksiz bir hâl alabiliyordu. Eve ulaştığında telefonu kıza teslim etmek için odasına doğru yürürken yeni bir mesaj gelmişti. Bu seferki WhatsApp'tan bir ses kaydıydı. Merakına yenildiğini itiraf etmeliydi. Gerçekten o ses kaydında ne olduğunu merak ediyordu. Kesin yine onu güldürecek bir şeyler vardı, buna emindi. Dinlemeden de içi rahat etmeyecekti. Irmak Hanım telefonuna kavuşmak için biraz daha bekleyebilirdi. En üst kata, odasına çıktı ve ses kaydını dinlemeye başladı.
Ses kaydındaki Arda denen adam önce derin bir iç çekti. Ağlamış olduğu her halinden belli oluyordu. "Irmak... Neden böyle yaptığını anlayamıyordum. Okulu bıraktın, birdenbire beni terk ettin. Hem de ortada hiçbir şey yokken!" Son cümlesi delice bir haykırış gibi çıkmıştı ve ağlamaklıydı. "Babanın vefatı seni çok sarstı, bunu anlayabiliyorum. Ama her şeyin üstesinden birlikte gelebiliriz Irmak, beni neden kendinden uzaklaştırıyorsun? Lütfen... Lütfen bana dön, ne olur. Bak, her şey istediğin gibi olacak. Söz veriyorum sana."
Korel önce gülecek gibi oldu. Bir erkeğin bir kadına böyle acınası bir ses kaydı gönderip bundan cevap beklemesi gerçekten gülünçtü. Ancak sonra içinde tarif edemediği bir öfke duygusu belirdi. Nedenini anlayamıyordu. Bu öfkeyi kime duyduğunu da bilmiyordu ama tuhaf bir biçimde gerilmişti. En alt kata inip Irmak'ın odasına doğru yürüdüğünde onunla yüz yüze geldi.
Genç kız odasından çıkarken adamın niçin kendisine doğru geldiğini kavrayamasa da sağ elini beline yerleştirdi ve tek kaşını kaldırdı. "Ne o, yoklama almaya mı geldin? Yine kaçtığımı falan düşündüysen..." Korel'in elinde kendi telefonunu görünce kaşlarını çattı. "Benim telefonumun sende ne işi var?"
"Dün gece arabada düşürmüşsün."
Adamın suratındaki tuhaf, alaycı gülüş sinirlerini bozmuştu gerçekten. Neden böyle gülüyordu? Kendisine eğlenir gibi bakmasının sebebi neydi? "Ne gülüyorsun, deli falan mısın?"
Elindeki telefonu havaya kaldırırken "Fino köpeğin 2 saniye arayla mesaj atıyor. Onu iyi eğitmişsin." cevabını verdi. "Yalnız anlamadığım, niye terk ettin çocuğu durduk yere? Pek bir içli ağlıyordu, yazık." Gülmemek için kendini zor tuttu.
Alaycı bir biçimde gülerken bile yüzündeki o sert ifadeyi silip atamayan sinir bozucu adamın elinden hışımla telefonunu almaya çalıştı Irmak. "Sen mesajlarımı mı okudun, pislik!"
Elindeki telefonu havaya kaldırarak "Ağzını topla." diye karşılık verdi Korel. Kurnaz bir bakışla bir süre Irmak'ı süzdü. "Sen bu adamdan kurtulmak istiyorsun demek."
"Ya sana ne bundan!"
"Dur, ben sana yardım edeyim." Kendisini engellemeye çalışan kızı tek hamleyle yakaladı ve havaya kaldırıp ağzını kapattı. WhatsApp'ı açıp ses kayıt tuşuna bastı. "Bana bak delikanlı, ben Irmak'ın yeni sevgilisiyim. Bir daha bu numaraya bir mesaj attığını göreyim veya duyayım, o zaman seninle tekrar görüşürüz. Irmak'ın senin gibi çocuklarla işi olmaz, onun ihtiyacı olan şey sızlanan bir erkek müsveddesi değil gerçek bir erkek. Anladın mı? Git başka kapıya ağla." Ses kaydını gönderdiğinde keyifli bir biçimde kızı serbest bıraktı. "Nasıldım? Altın Portakal bu sena bana verilir mi dersin?
Sinirlenmek şuan kızın içinde bulunduğu durum karşısında çok hafif kalıyordu. Öfkeden kafasından hayali dumanlar çıktığını hissedebiliyordu. Olduğu yerde tepinerek çığlık attı. "Sen ne hakla benim özelimi karıştırabiliyorsun ya? Saygısız!"
"Bir dahaki sefere özelini oraya buraya atma, kimse de alıp okumasın o zaman." Tam giderken Ege'yle karşılaşınca adımlarını yavaşlattı. Ufaklığın karın ağrısı neymiş anlayalım, dedi kendi kendine.
Irmak'sa birinden kurtulmuşken diğerinin gelişiyle iyice cinlenmiş görünüyordu. Duvara yaslanan ve cazibeli bir ses tonu kullandığını sanan Ege'nin "N'aber Irmak?" sorusuyla gözlerini kapadı, derin bir nefes aldı ve içinden 10'a kadar saydı. Yine de geçmemişti siniri. Koy verdi gitti. "Sana ne!" diye bağırdıktan sonra odasına girip kapıyı çarparak çocuğun yüzüne kapattı.
Neye uğradığını şaşıran Ege ise kıvırcık saçlarını karıştırarak Korel'e döndü. "Ne dedim ki şimdi ben?" O gelmeden önce buralarda bir şeyler döndüğü belliydi. Epey merak etmişti ne olduğunu. Ancak elbette yanıt alamadı, çünkü Korel kendisine her zamanki o umursamaz "Bana ne senin derdinden!" bakışını atıp gitmişti.
...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top