⚜ KANLI ZAMBAKLAR | 9/1
-9- / 1
Merdivenlerden inerken yemek odasından gelen neşeli sohbet sesleriyle tebessüm etti Ragıp Bey. Ailesinin keyifli gülüşleri kulağına hoş bir seda gibi geliyordu. Herkes böyle bir aile isterdi. Mutlu, huzurlu, sorunsuz... İçeri girdiğinde herkes koyu bir sohbete dalmıştı. "Merhaba herkese, iyi akşamlar."
Süreyya Hanım saygıyla ve tatlı bir gülümsemeyle "Hoş geldin abi." dedi. Yardımcılarına "Servise başlayabilirsiniz." komutunu verdikten sonra bakışlarını abisi Ragıp Bey'e çevirdi tekrar. Onun tatlı sohbetiyle daha da şenlenecekti sofra.
Yemeğe başlama için onu bekleyenleri daha fazla bekletmemek adına masadaki yerine, başköşeye oturdu adam. Servis başladıktan sonra aile bireylerine baktı. "Afiyet olsun." Sessiz ancak keyifli bir biçimde yemeğini yemeye başlamadan önce Ertan ve Tarık'ın arasına oturan misafirleri Beril'e "Hoş geldin kızım, bu ne güzel sürpriz." demeden geçmedi. Gerçi o hem neredeyse elinde büyüdüğü için hem de aşağı yukarı her Allah'ın günü burada olduğu için misafir sayılmazdı ama... Tıpkı şu an bile aralarında olan Ertan gibi.
Kibar bir gülümsemeyle "Hoş bulduk Ragıp Amcacığım." diye karşılık verdi Beril. Şuan bulunduğu yerden ve Tarık'a yakınlığından oldukça memnun bir biçimde keyifli tebessümünü sürdürüyordu muntazam bir biçimde kıvrılan dudakları.
Bugün oldukça keyifliydi Ragıp Bey ve bunun sebebinin bir sürpriz olduğunu da masadaki birkaç kişiye önceden çıtlatmış sayılırdı. Sürprizin ne olduğunu bilmeseler de ortada güzel bir haber olduğundan haberdarlardı. Gönül rahatlığıyla yemeğini yerken sürprizi sona saklamayı tercih etti. Ancak masada müjdeyi bir an önce öğrenmek için sabırsızlanan birileri olduğu aşikârdı.
Geldiğinden beri babasının açıklayacağı şeyi merakla bekleyen Tarık grubun en sabırlı ve sakin kişisi olmasına rağmen bu defa daha fazla dayanamamıştı. "Baba bize söyleyeceğin sürpriz neydi?"
Arda da kuzeninin konuyu açması üzerine aynı merakı sürdürdüğünü dile getirircesine "Cidden dayı, ben de çok merak ettim. Neydi bu sürpriz?" diyerek katıldı Tarık'a.
Grubun en içe kapanık karakteri olarak bilinen Arda'nın bile bu sürprizle ilgilendiğini görünce keyfi ikiye katlandı Ragıp Bey'in. Yeğenini işaret ederek "Senin epey mutlu olacağın bir şey diye tahmin ediyorum." derken oldukça gizemli bir keyif sürdüğü barizdi. Yeğeninin araların henüz yeni katılmış sayılan Rüya'ya karşı ilgisinin farkındaydı. Ondan böyle şeyler kaçmazdı. Ağzının tadını da biliyordu hayta; Rüya hem aklı başında, başarılı hem de güzel, alımlı bir kadındı.
O ana kadar konuya ilgisiz gibi baksa da en az arkadaşları kadar merak eden Ertan merakla güldü. "Beklentiyi o kadar yükselttin ki Ragıp amca, ben de çok merak ettim şimdi."
Merak içerisinde dudaklarından çıkacak cümleye endekslenmiş insanları daha fazla bekletmemeye karar verdi adam. Bu yüzden yemeğin bitmesini beklemeden direkt verdi haberi. "S&H Group'un aldığı bir işte onlarla ortak çalışacağız."
Masada kibar şaşkınlık nidaları yükselirken Beril'in bu durumdan pek de memnun olduğu söylenemezdi. "Ne? Nasıl?" Şaşkın ve yanlış anladığını uman memnuniyetsiz bakışlarla adamın suratına bakıyordu. Öte yandan bunun nasıl mümkün olabileceğini düşünüyordu.
Ragıp Bey ise kısaca "Rüya sayesinde." diyerek durumu özetledi.
Hâlâ başının üstünde neon ışıklara şangırdayan soru işaretlerine bir yanıt bulamayan Ertan, Beril'in az önceki sorularından birini tekrarladı. "Nasıl yani?" Olaya detaylı bir açıklama getirilmesini talep eder gibiydi. Bu nasıl mümkün olabilmişti? S&H Group gibi büyük bir şirketler grubuyla nasıl bir iş için geçici bile olsa ortaklık kurabilmişlerdi? Ve Rüya'nın böyle bir hususta nasıl katkısı olabilmişti? Kadınları yalnızca seks objesi gibi gören, onların iş hayatında kendileri kadar söz hakkı olduğunu tahayyül edemeyen gizli bir yobaz olduğu düşünülürse Ertan'ın böyle bir soruyla aklının karışması çok doğaldı.
Herkesin şaşkınlığından zevk alan tatlı ve birkaç hecelik küçük kahkahasından sonra durumun detaylarına indi Ragıp Bey. "Şirket, alacağı yeni bir iş için ortak çalışabileceği bir şirket arıyormuş. Rüya da toplantıda bizim şirketi önermiş."
Geldiği andan beri pek hazzetmediği kızın iş hayatında onlara büyük bir faydası olduğunu gören ve şaşıran Tarık ise uzun bir şaşkınlık anından sonra "Rüya, bizi önermiş öyle mi?" diye tekrarlarken babasının sözlerini teyit etmek ister gibiydi.
"Evet, bir de yanına gittiğimde hiç haberi yokmuş gibi davrandı. Çok alçakgönüllü, asil bir kız."
Abisinin sözlerini "Çok vakur bir havası var. Daha görür görmez sevdim." diye onayladı Süreyya Hanım. "Cömert de üstelik. O kadar bağış yaptı vakfa."
İmalı bakışlarını yeğeninin üzerinde gezdiren adam keyifli görünüyordu. "Sana da daha çok görüşme fırsatı çıktı Arda, hadi yine iyisin."
Arda bir yanıt vermese de gülümsemesinden bu durumdan keyif aldığı belliydi. Artık Rüya'yla görüşmek için daha fazla bahane üretmesine gerek kalmayacaktı. Fakat annesinin bu meseleye bakış açısını yansıtan sözleriyle hevesi az da olsa kırıldı o an.
"Ne yalan söyleyeyim, daha önce evlenmiş olmasaydı Rüya gibi bir gelinim olsun çok isterdim. Oturmasını kalkmasını bilen, zarif ve asil bir kız." Genç kadını övdüğü hâlde bu konudaki fikrinin olumsuz olduğunu alttan alttan oğlu Arda'ya yansıttığına memnundu Süreyya Hanım. Bu yaştan sonra oğlunun ilişki yaşadığı kadınlara karışamazdı elbet, ancak evleneceği kadına pekâlâ karışabilirdi. Neticede o bir anneydi.
Annesinin fikrine katılmadığını dürüstçe belirtmekten çekinmedi Arda. "Daha önce evlenmiş olması neden bu kadar sorun oluyor senin için?"
"Ne bileyim," diye omuz silkti Süreyya Hanım. "Herkes dengiyle evlenir. Boşanmış bir kadın da yine boşanmış bir erkekle evlenir." Varlıklı ve modern görünümlü bir aile olsalar da bir yanının hâlâ geleneksel olduğunu saklamıyordu kadın. "Hem..." Kuşkucu bakışları oğluna süzüldü. "Böyle bir niyetin mi var?"
"Yok, ondan söylemedim ben." Henüz duygularını ve niyetini açık etmek için çok erkendi. Rüya'nın bile genç adamın duygularından haberi yokken, alelade bir ilişkileri bulunmuyorken bunu ilân etmek pek mantıklı olmazdı.
Aralarına giren herkesi olduğu gibi Rüya'yı da biraz olsun araştırmış biri olarak "Yazık, kız çok zor günler geçirmiş. Ünlü bir iş insanıyla evlenmiş, Mehmet Yıldırım. Kendisiyle tanışma fırsatım olmamıştı ama uluslararası çok başarıya imza attığını duymuştum. Ne yazık ki adamı kanserden kaybetmiş, dul kalmış Rüya." dedi Ragıp Bey.
"Artık dul diye bir şey yok dayı, kimlikte bile bekâr diye geçiyor. Bu kadar geri kafalı olmayın."
"Yok canım, kötü anlamda demedim. Biz eskiler böyle alışmışız oğlum, kusura bakma." Kızı takdir ettiğini gizlemeksizin kaşlarını kaldırdı adam. "Ama kız yoktan var etmiş kendini, helâl olsun. Hani derler ya tırnaklarıyla kazımış diye, aynen öyle yükselmiş başarıya. Böyle mücadeleci insanları takdir ederim doğrusu." Kız kardeşi Süreyya'nın boşanmış bir kadını gelin olarak pek makbul görmemesinden ötürü şansını kendi oğlundan yana kullanma niyetine girişti Ragıp Bey. Tarık'a imalı bir biçimde "Ben de Rüya gibi bir gelinim olsun isterdim doğrusu." diyerek laf dokundurdu. "Üstelik boşanmış olması da sorun olmazdı, gençler anlaştıktan sonra..."
"Baba."
"Tamam canım, bir şey demedim."
Tarık'ın sesinde alaycı bir ton hâkimdi. "Tabii canım, hiçbir şey demedin. Sadece iki dakikada söz kestin aramızda, hepsi o."
Sakin bir gülüşten sonra kınamaktan uzak fakat hoşnut olmadığını belli eden bir ifade takındı. "Sen de davette çok soğuk davranmışsın kıza. Yemeğe davet ettim, senin yüzünden kabul etmedi başta."
"Bütün akşam Rüya muhabbeti mi dönecek burada?" Söylediklerine rağmen kıza karşı biraz olsun yumuşadığını fark etti. Belki de o kadın hakkında yanlış düşünüyordu. Bir parça da olsa haksızlık ediyordu. Gereğinden fazla şüpheci ve hassas. Baksana iş konusunda bile karşılıksız yardım etmiş, dedi kendi kendine. İçinde bir yerlerde filizlenmiş kuşkuya engel olamasa da en azından bunu kontrol altına almaya karar verdi.
Beril ise tüm sohbet boyunca suskunluğunu korurken sanki Tarık'ın sözünü bekliyormuş gibi onaylayarak "Cidden ya." diye tepkisini açığa çıkardı. "Teessüf ederim Ragıp amca. Tarık gibi bir oğlunuz var ve ona Rüya'yı mı layık görüyorsunuz?" Kendisi gibi biri dururken üstelik. Ragıp amca dediği bu adamın neredeyse elinde büyümüştü ancak hâlâ bu aileye uygun bir gelin olarak görülmüyordu. Ya gerçekten uygun bulunmuyordu, ya da kendisine birlikte büyüdükleri için Tarık'ın kardeşi gözüyle bakılıyordu. Tıpkı yıllardır Tarık'ın da kendisini bir kadından çok bir kız kardeş görmesi gibi. Oldukça can sıkıcı bir durumdu bu Beril için.
"Ne varmış canım, çiçek gibi kız." diye itiraz etti Ragıp Bey. "Akıllı, görgülü, kendini geliştirmiş, başarılı bir iş kadını."
Oğlu Arda'nın ciddi bir niyeti olmadığını ilk ağızdan duyduğu için gönül rahatlığıyla "Bir kere asaleti yeter." diye ekledi Süreyya Hanım.
Kıza tepkisini yumuşatmasına rağmen masada sürekli Rüya'nın konuşulması rahatsız etmişti Tarık'ı. "Ben hiç hazzetmedim, baştan söyleyeyim. Bu muhabbetten, bu yakıştırmalardan hiç hoşlanmadım doğrusu."
Ertan çapkın ve cüretkâr gülüşüyle "Ben biraz fazla hazzetmiş olabilirim." demekten hiç çekinmedi. Diğerlerine nazaran daha dürüst olduğu söylenebilirdi. Ya da ne deniyordu böyle insanlara? Dilinin kemiği yoktu.
Dostunun imalı ve çapkınca sözlerinden gereğinden fazla rahatsız olan Arda ise bunu gizleme gereği bile duymuyordu. "Aklından bile geçirme derim. O peşinde koştuğun diğer kızlara benzemiyor çünkü." Ertan'ı kısa bir geçmiş yolculuğuna çıkarmak istercesine "Tanıştığımız davet gecesini hatırla." dedi yalnızca. Gülmemek için kendini zor tutuyordu. Sonra sergi gününü hatırladı ve küçük kahkahalarını tutamadı. "Serginin olduğu gün nasıl kibarca posta koydu sana."
"Kes ya." Bu sohbetten hiç hazzetmeyen Ertan kendisinden beklenen tepkiyi vermiş, duruma bozulduğunu her ne kadar gizlemeye çalışsa da bu apaçık ortadaydı. Kuşkulu bakışlarıyla "Sen de çok savunur oldun bu kızı." diye ekledi.
"Ne alakası var canım, ben gördüğümü söylüyorum."
Beril bu muhabbetin biteceği yok diye düşünürken canı sıkılmış bir biçimde masadan kalktı. "Ben kalkayım artık, afiyet olsun."
Genç kızın ani kalkışıyla şaşıran Süreyya Hanım "Nereye kızım?" sorusunu yöneltti. Abisi Ragıp'a döndüğünde hiç de itiraz eder bir hâli olmadığını görebiliyordu. Etrafında dönen her şeyin ayrımına kolay varabilen zeki bir adam olarak muhtemelen Beril'in Tarık'a ilgisinin farkındaydı ve kızın bozulmasını pek de umursamıyordu. Daha sonra üzüleceğine şimdi üzülsün, diye düşünüyor olabilirdi. Onu çok iyi tanıdığı için aklından neler geçtiğini de az çok tahmin edebiliyordu kadın.
Beril ise bu kız hakkında konuşulmasından sıkılmıştı ve daha fazla onun övüldüğünü dinlemeye sabrı kalmamıştı doğrusu. Tahammül edemiyordu. Zaten araştırdığı hâlde Rüya denen bu kız hakkında dişe dokunur bir bilgiye ulaşamamıştı. Oysa onda sahte olan bir şeylerin varlığına yürekten inanıyordu.
...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top