⚜ KANLI ZAMBAKLAR | 6/2

-6- / 2

Sabaha karşı barı Rigel'i çalışanına devrederken günlük z raporunu çıkarıyordu Esved. Kısa bir süreyi de bu gün sonu hesaplamalarına ayırıp tüm işlerini bitirdikten sonra çıkacağı sırada aklına Rüya düşüverdi. Gerçi aklından bir an olsun çıkıyor muydu, o da tartışılırdı ya. Acaba yanına gitmeli miydi? Muhtemelen uyuyor olmalıydı bu saatte. Onu şimdiden özlemişti. Esved'e kalsa her gün, her dakika onun yanında olmak isterdi ancak Rüya onu kendinden hep uzaklaştırıyordu. Sebebiyse açıktı. Büyük bir hırs duygusunun bedenini ve kalbini esir almasına izin vermişti. Bu intikam oyunundan başka hiç kimsenin, hiçbir şeyin zerre önemi yoktu. Çok canını yakmışlardı sevdiği kadının. Kalbini sökmekten beter etmişlerdi. Ölmüştü sevdiği kadın. Bedenen yaşıyordu ancak ruhen bir ölüden farksızdı. Kurguladığı intikam planını uygulayan bir robottu sadece. Çektiği tarifsiz acılardan sonra yaşadıklarının sebebi olan herkese gününü göstermeye yemin etmişti. Kalbinde aşka veya herhangi güzel bir duyguya yer yoktu artık. Bu yüzden kendini dizginlemesi gerektiğini tekrarlayıp durdu Esved. Sanki milyonlarca kez tekrar ettiğinde kalbi eni sonu anlayıp kabul edecekmiş gibi... Gülünçtü doğrusu.

Bir içki koydu kendine. Hemen eve gitmek istemedi. Rüya'yı da göremiyordu zaten. Her saniyesi onu düşünerek, merak ederek geçiyordu. Ceketinin sol iç cebindeki sevdiği kadının fotoğrafını çıkardı. Kalbinde taşıyordu onun fotoğrafını, ötesi var mıydı? Ancak kadın öyle bir öldürmüştü ki kendini, öylesine uzaktı ki sevgi ve aşk denen duygu dalgalanmalarına, gözü intikamdan başka hiçbir şey görmüyordu. Uzun uzun baktı fotoğrafa. Oradaki kadın sevdiği o kızdı. Tüm bu felaketler yaşanmadan önce masum yaşamını sürdüren, şimdiki Rüya'dan çok uzak, yüzünden gülümseme eksik olmayan o kız... Fotoğraftaki yüzün her zerresini okşadı şefkatle. "Kaçıp gitsek buralardan..." diye mırıldandı. Hayıflanır gibi bir hâli vardı. Bıkkın, duygusal ve sitemkârdı yüz hatları. "Her şeyi geride bırakıp gidebilsek." Ne güzel olurdu, diye düşündü içinden. Sahi, böyle bir şey mümkün müydü? Bir gün onların da mutlu olması mümkün müydü gerçekten? "Bu lânet intikamın bir sonu yok, sen de anlasan bunu." Onun için canını bile verirdi, bunu anlatabildi ancak bu intikamın bir sonu olamayacağını anlatamadı Rüya'ya. "Uzaklara, çok uzaklara gitsek... Sadece sen ve ben... Hatta bir yuva kursak seninle. Sabah kalksam yatağımda sen, akşam gelsem kapıyı sen açsan bana. Evimde senin kokun, senin sesin, senin varlığın olsa. Sadece sen olsan, başka hiçbir şey istemem. Tutsam kolundan, götürebilsem." Bunun mümkün olmadığını biliyordu ve tekrar tekrar fark ettiği her an kalbine hançerler saplanıyordu sanki.

O kadın... Asla ulaşamadığı ve ulaşamayacağı o kadın... En kuytu köşelerde gizliden gizliye yaşadığı aşkıydı onun. Belki Rüya olarak tanımamıştı onu, ama isminin ne önemi vardı ki? Değişen yalnızca adıydı, cismi ve benzersiz ruhu değil. O kadın Esved'in hayatıydı. Nefes alış sebebi, oksijeni, atmosferi, dünyasıydı. Gizli mabediydi. Gözlerinden bile sakındığı, üstüne titrediğiydi. Kalbinin derinlerinde kabuk bağlamış en eşsiz, en acı verici yarasıydı o kadın. En gizli yarasıydı Rüya. Çaresiz derdiydi. Vazgeçilmeziydi. Onsuz yaşayamaz, onsuz bir hayat düşünemezdi bile. Ve onun için her şeyini feda edebilirdi; canını, benliğini, on ait olan olmayan her şeyi tek kalemde silip atabilirdi. Ancak sevdiği kadın bunu istemiyordu. Onun istediği yalnızca intikamdı. Kana kan istiyordu. Ve bir gün bu intikam oyunu bittiğinde son verdiği hayatların yanına kendi mezarını da kazacağını biliyordu. Bunu düşündüğü an gözlerinden bir damla yaş süzülmüştü.

Titreyen sesini ve nefesini düzene soktu Esved. "Ama gelmezsin, biliyorum. Tanırım seni, bir şeyi kafaya koydun mu yaparsın. Ucunda ölüm olsa yaparsın. Sen bu yola baş koymuşsun. Bu intikam onları da, seni de, dolayısıyla beni de bitirmeden asla durmayacaksın. Asla... Beni de kendin gibi öldürdüğünü göremiyorsun."

Esved onu çok sevmişti. Ne yaşadıysa hep yanında olup destek çıkmıştı. Onu hep iyi olmasını istemişti. Hatta onu kaybetmemek için kulu kölesi olmuştu, olmaya da devam edecekti. Başına gelecekler ise umurunda bile değildi. Sadece gözlerinin önünde sevdiği kadının ölümünü seyretmek ne kadar acıydı bir anlatabilse. Bir dile gelse yaşadıkları...

Öte yandan Rüya'nın yaşadıklarının da en yakın şahidiydi. Ona yapılan korkunç haksızlıkların hepsine bizzat şahit olmuştu, bu yüzden ona da kızamıyordu. Ancak bu kadar kin gütmek yerine bazı şeyleri geride bırakıp hayata devam etmek bu kadar mı zordu? Rüya için zor değil, imkânsızdı evet.

Bu intikam oyununun onun için ne kadar önemli olduğunu bildiğinden hep bir dayanak olmuştu. Suç ortağıydı onun. O piçler Rüya'nınki de dâhil bir sürü insanın hayatını mahvetmiş, genç kızın ise yıllarını çalmıştı. Rüya'nın ve diğerlerinin canını öylesi bir acıyla yakmışlardı ki, Esved de onlardan intikam almaya yemin etmişti. Rüya'dan ayrı geçirdiği yılların acısını bir bir çıkaracaktı onlardan. Her şeyin bedelini en acı şekilde ödetecekti. Gözleri öfkeyle dışarıdaki manzaraya daldı. "O zengin piçlerinin de canına okuyacağım, göreceksin. Sevdiğim kadına yaşattıklarının bedelini ödeyecekler." Her ne kadar Rüya'nın intikam hırsından korkup bu yoldan dönmesini canı gönülden istese de, yaşananları her düşündüğünde aynı intikam hırsıyla dolup taşıyordu. Gözleri o yakıcı intikamla alevlenip kül olurcasına kararırken öfkesi her yanını bir koruma kalkanı gibi sarmıştı. Oldukça kararlı görünüyordu. Ve nefret dolu.

...

BÖLÜM SORUSU: Âşık olduğunuz kişiye suç ortağı olacak kadar körü körüne bağlanır mıydınız?

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top