⚜ KANLI ZAMBAKLAR | 5/2

-5- / 2

Acının rengini, ismini cismini pek bilmem ama insana ne hissettirdiğini çok iyi bilirim. Çok güçlü biri olmak istersin mesela. Bir daha kimse sana acı veremesin istersin, seni yıkamasın. Her şeyi bilmek, öğrenmek istersin. Yeni yeni alfabeler, yeni harfler ve kelimeler öğrenmek istersin. Çok bilgili olmak. Alt edilemez bir bilgeliğe ulaşmak. Farklı bakış açılarında düşünebilmeyi öğrenmek istersin, düşmanının aklından geçen hamleleri görüp hissedebilmek. Yanılmak en korktuğun şey olur. Hata yapma ihtimalin korkulu kâbusun hâline gelir. Başını yastığa koyduğun her an planlarını gözden geçirir durursun. Tek bir hataya dahi tahammülün yoktur. Bir kez böyle büyük bir acı çekersen vücudun da beynin de seni koruma altına alır. Bir zırh gibi sarar çevreni. Sana bir daha zarar gelmemesi için tüm önlemleri alır.

Ben ilk defa bu kadar büyük bir acıyı tatmıştım. Daha önce de üzülüp kahrolduğum anlar olmamış mıydı? Olmuştu tabii. Ama şimdi dönüp düşündüğümde meğer ne saçma şeyleri kafaya takıp üzülmüşüm diyorum kendi kendime. Bu acının yanında onlar ne ki. Yaşamış olduğum bu acının bir karşılığı yok. Kalbimi öyle yakıp kavurmuş ki, ucundan kıyısından buna sebep olan herkesi kızgın alevlerin ortasına atıp acı içinde kıvranarak yanmalarını zevkle seyretmek istiyorum. Adalet bu mudur bilmem, ama benim kalbimi soğutacak olan adalet budur, evet.

Akşamın karanlığı tüm günahları ince bir perde gibi örtercesine çökmüştü şehrin üstüne. Oturduğum plazanın önünde durdum ve aracımdan inip valeye uzattım anahtarı. Döner kapıdan içeri girip asansöre doğru yürüdüm. Günün yorgunluğuyla vücudum tutulmuş gibiydi. İyi bir duş veya köpük banyosu rahatlatacaktı beni. Asansörden inip koridorda yürümeye başladığımda aklım hâlâ Ertan pisliğinin münasebetsiz tavrıyla dolmuştu. Cüretine hayran kalmak şöyle dursun, iğreniyordum. Kendini her şeyi satın alabilecek bir lord gibi görüyor olmalıydı. O kadar mide bulandırıcı ki. Bazı şeylerin satılık olmadığını anlamalı.

Yorgunlukla kendimi eve atar atmaz üstümü değiştirip salondaki koltuğa uzandım. Boynum bile tutulmuştu. Bütün gün neredeyse hareketsiz bir biçimde masa başında oturmak vücudu değişik şekillere sokuyordu. Bugün o kadar hâlsizdim ki, sporu asma kararı aldım. Tam koltukta yerleşmiş ağız tadıyla dinlenirken telefonum çaldı. Çok merak ediyorum, iki dakika bekleyemedi mi? Uzanıp sehpadan telefonumu aldım ve ekranda Arda'nın ismini görünce pek de şaşırmadım doğrusu. Benden etkilendiği belli bir şeydi. Anlaşılmayacak gibi de değildi üstelik. Vakit kaybetmeden yanıtladım aramasını. "Alo..."

"Alo, Rüya merhaba. Nasılsın?"

"İyiyim, sen?"

"Ben de iyiyim, teşekkürler." Ses tonundaki kıvranışından bir karın ağrısı olduğu belliydi. Bakalım ne diyecekti? Çekingen ifadesinden anladığım kadarıyla beni bir yere davet edecekti. Sessiz kalmayı tercih ettim ve o da çok geçmeden çözülüverdi. "Müsait miydin? Rahatsız etmedim umarım."

"Hayır, şirketten eve yeni geçmiştim ben de. Yorgunluğumu atmaya çalışıyordum."

Telefonun diğer ucunda hafifçe öksürerek boğazını temizleyen Arda cesaretini toplamak istiyor gibiydi. "Aslında ben seni yarınki sergi için rahatsız etmiştim. Benimle gelmek ister misin?"

Bu adamdan ölümüne nefret etsem de bir şeyleri utana sıkıla dile getirmesi keyif veriyordu doğrusu. Biraz sessiz kalıp azap çektirdikten sonra Arda'nın soru dolu bir sesle "Rüya?" diye adımı tekrar etmesiyle yanıtımı daha fazla geciktirmedim. "Olabilir."

"Çok sevindim gerçekten."

Sesinden çok mutlu olduğu belli oluyordu zaten. Fakat onun ve suç ortaklarının hayatını mahvedeceğimi bilseydi yine bu kadar mutlu olur muydu? Sırıttım. Elbette hayır. Bu sevinilecek bir şey değil. Zor kadını oynamak hoşuma gidiyordu ve bu yüzden "Söz vermiyorum ama. Yarın tekrar haberleşiriz. İşlerimin yoğunluğuna bakıp sana dönerim." diye ekledim.

"Tamam, senden haber bekleyeceğim. Gelirsen çok sevinirim."

Kendime güvenen bir ses tonuyla "İyi geceler." diyerek telefonu kapattım. Benimle flörtleştiğini sanırken ne kadar şeker değil mi? Ama canımdan can alırken hiçbiri o kadar şeker değildi. Uzun bir süre düşüncelere daldım istemsiz bir biçimde. Onu ağıma düşürmüştüm. Zincirin en zayıf halkasını kullanarak gruba sızmak harika bir fikirdi ve ben bunu başarmak üzereydim. Yok mu bir alkış? Öte yandan işin aile kanadına da önce Süreyya Hanım'ın yardımıyla girmiş, daha sonra da Ragıp Bey'in sayesinde yaklaşmıştım. Kim ne derse desin, gayet zekice hamleler.

Bunun için çok bekledim. En ince detayına kadar her şeyi planlamıştım. Şimdiyse hepsini tek tek uygularken çabalarım sonuç vermeye başlamıştı. Bu guru verici ve rahatlatıcı.

Merak edenler için, kimseye merhamet beslemiyorum. O pislikler yaptıklarının bedelini ödeyecekler. Tabii onları bu şekilde yetiştiren aileleri de hak ettikleri payı alacaklardı. Her şey için sabırlı olmam gerektiğini biliyordum. O yüzden yerli yersiz nevrotik duygularıma kurban gitmemeye çalışarak sakinliğimi koruyordum.

Tüm yorgunluğum geçmiş gibi ayaklandım. Keyifli ve şeytani bir gülüşle "Daha ısınma turları bunlar." diye mırıldanırken odamdaki çekmeceden kulaklığımı çıkardım. Kurduğum küçük sistemden oğlanların her zaman toplandığı ve adına Dost Meclisi dediği yere gizlice sızıp yerleştirdiğim dinleme cihazı sayesinde ne konuştuklarını dinleyebiliyordum. Tabii her yerde karanlık bir gölge gibi görünmez olmayı başaran Esved sayesinde. Ben oyun kurarım, o ise profesyonelce planın gerekliliklerini hayata geçirir. Onun intikam oyunumdaki rolü yadsınamaz derecede büyük. Kulaklığımı takıp Dost Meclisi'nde konuşulanları dinlemeye başladım. Bakalım hakkımda ne muhabbetler dönüyordu?

...

*
BÖLÜM SORUSU: Siz herhangi bir sebepten intikam almayı düşünür müydünüz?

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top