⚜ KANLI ZAMBAKLAR | 23/1
-23/1-
İçeri girdiklerinde kendisine beklentiyle bakan kadın gözüne ilişti. Nasıl biri olduğuna bile bakmamıştı Esved. Güzel miydi, onun tipi miydi? Hiçbiri umurunda olmamıştı çünkü tek derdi Rüya'yı incitmekti. Tıpkı onun da kendisini incittiği gibi. Biliyordu, kadının saçının teline zarar gelse kendisi de o an ölürdü. Ama anlasın istiyordu, bu acı öyle basit bir acı değildi. Sevdiği kadının bir başkasıyla birlikte olması öylesine bir şey değildi. Olamazdı. Bu yüzden onun gözünün içine baka baka hiç tanımadığı bir kadınla birlikte olacaktı. Kısasa kısas mıydı yoksa karşısındakinin empati kurabilmesi için giriştiği bir intikam biçimi miydi bilmiyordu. İkisi de olabilirdi.
Arkasından sarılarak işveli bir biçimde karşısına geçen kadına tiksintiyle baktığının farkında değildi. Adını bile sormadığı kadın dudaklarına yapıştığındaysa birkaç saniye tepkisiz kaldı. Öyle isteksizdi ki. Öyle mutsuz. Karşısındaki kadın Rüya değildi. Bu yalnızca Rüya'nın değil, kendisinin de canını yakıyordu.
İlgisizliğinin ve isteksizliğinin farkında olan kadın tepkisiz adamın dudaklarından kopuverdi. "Ne oluyor sana Allah aşkına? Beni buraya sen çağırmadın mı? Ne bu şimdi?" Herhangi bir karşılık vermeksizin kapkaranlık gözleriyle kendisine bakan adama "Oyun mu oynuyoruz burada?" diye çemkirdi.
Esved öfkeli bakışlarla "Düzüşmek mi istiyorsun? Tek derdin bu mu?" diye homurdandı. Kadını çevirip tezgâha dayadı. "İstediğin olsun öyleyse!" Eteğini ve iç çamaşırını sıyırdıktan sonra tüm girizgâhları geçip en ruhsuz, en duygusuz hâliyle içine girdi. Sert bir biçimde içinde gidip gelirken görevini yapan bir robot gibiydi.
Tutku yoktu.
İhtiras yoktu.
Aşk... Hiç yoktu.
Kadının zevk dolu inleyişleri ise kulaklarını tırmalıyordu. Çünkü kendisi bulunduğu durumdan hiç de memnun ve mutlu değildi. Ona istediğini verirken kendisinin nasıl acılar içinde kıvrandığının, ne tür bir alev içerisinde yandığının hiçbir önemi yoktu. Bunu o istemişti. Kendi cezasını kendi kesmişti. Suçu ise Rüya'ya âşık olmaktı. Bunun bedelini ödetiyordu kendine. Kadının içindeki her hamlesinde bunu kendine bir kez daha hatırlattı.
"Sen Rüya gibi birini sevdin. Senin cezan bu."
Bir süre sonra Esved de kadın da odanın ayrı köşesinde üstüne başına çeki düzen verirken kadın, düğmelerini iliklediği beyaz gömleğinin hizasında kaçamak bakışlarını dikmiş çatık kaşlarla pantolonunun fermuarını çeken adamı seyrediyordu.
Bu bakışların farkına varan Esved ise çatacak birini arıyor gibi çatık kaşlarla kadına döndü. "Ne?"
"Bu çok iyiydi."
"İyi ya, istediğin oldu."
"Bir daha görüşür müyüz?"
"Hayır."
"Bu kadar kesin yani." Yanıt vermeye bile değer bulmayan adamın acı dolu yüzüne baktı. "Rüya, o içerideki kız mı?"
Rüya'nın adını duyar duymaz dikkat kesilip kadına döndü. "Ne? Ne Rüya'sı?"
"Az önce sevişirken Rüya, ceza gibi bir şeyler sayıklıyordun da. O kız mı Rüya?"
"Seni ilgilendirmez." diye tersledi kadını.
"Adım Sude bu arada."
"Bana ne."
"Seninki de Esved. Araştırıp öğrendim. İsmin gibi karanlık bir tipin var."
Alaycı bir ifadesizlikle "Aferin sana. Başın göğe erdi mi?" diye homurdanırken kadının söyledikleriyle hiçbir şekilde ilgilenmiyordu. Ta ki o anlamsız bir biçimde kıkırdamaya başlayana kadar. "Ne gülüyorsun kızım, deli misin ne boksun?"
Adamın sözü üzerinde Sude denen kızın kıkırdamaları kahkahaya dönüştü. "Sanırım ben durumu çözdüm."
"Neymiş o çözdüğün?"
"Bu kız seni boynuzladı, sen de ona haddini bildirdin. Benimle olmanın tek sebebi buydu. Ama kıza da hayret doğrusu, senin gibi bir adamı nasıl oldu da aldattı anlamak mümkün değil."
Ani bir hamleyle sağ eliyle sertçe kadının çenesini kavradı Esved. Öfke dolu gözlerinden alevler çıkıyordu. "Sakın onun adını ağzına alma, onun hakkında ileri geri konuşursan öldürürüm seni!"
Adamın kendisini serbest bırakmasıyla "Aman tamam be!" dedi keyifsizce. "Deveyi diken, insanı siken misali. Laf söyletme yollu sevgiline."
"Ağzını topla, kırmayayım!"
Üstüne yürüyen adama tuhaf tuhaf baktıktan sonra kapıya yürüdü. "Sen de amma arıza çıktın be." Memnuniyetle kıvrıldı dudakları. "Ama olsun, severim ben arızaları." Çantasından çıkardığı bir kâğıda numarasını yazıp tezgâha bıraktı. "Fikrin değişirse aramaktan çekinme. Ten uyumumuz çok iyiydi ve seni kaçırmak istemem doğrusu." Kapıdan çıkarken Esved'e göz kırpmayı da ihmal etmedi.
Esved ise kadın çıkar çıkmaz tezgâhtaki kâğıdı parçalara ayırıp hiç düşünmeden çöpe attı. Yüzündeki bitik ifadeyi kazıyarak silmeye çalışsa da beceremiyordu. Ama içeri dönmeliydi, çünkü Rüya'yla konuşmaları gereken şeyler vardı. İster istemez yüz yüze bakmaya devam edeceklerdi. Bunu aşmak zorundaydı.
İçeri döndüğünde gözleri Rüya'yı aradı. Bir türlü bulamadı onu. Konuşmadan gidecek hâli yoktu ya. Anlatacaklarını gün boyu merakla beklediğini biliyordu. Şimdi neden gitsindi ki? Yeni barmenin yanına gitti. "Az önce burada oturan misafirim nereye gitti?"
"Abi lavaboya gitti ama çoktandır dönmedi."
Garip bir bakışla "Nasıl dönmedi?" diye karşılık verdi Esved.
Çocuk omuz silkti dönmedi işte dercesine.
Merakla kadınlar tuvaletine doğru giderken endişeliydi. Kapıyı bile çalmadan içeri girdi. Allah'tan içeride başka kadın yoktu, çünkü buranın sahibi de olsa yaptığı oldukça ayıp kaçardı. Fakat bu şuan hiç mi hiç umurunda değildi. Kabinlerden birinden öğürme sesi geliyordu. Diğer iki kabin boş olduğuna göre Rüya bu kabinde olmalıydı. Kapıyı tıklattı. "Rüya! Orada mısın? İyi misin Rüya, cevap ver!"
Derin nefesler almaya çalışan kadın "İ-İyiyim, git sen!" diyebildi zar zor. Öyle hâlsizdi ki. İçi çıkana kadar kusmuştu ve kusmaya da devam ediyordu.
Kadının iyi olmadığını anlayınca deli gibi vurmaya başladı kapıya. "Aç şu kapıyı bak kırdırtma bana!" Yaklaşık yirmi saniye sonra sesler kesildiğinde endişe içinde kıvranan adam kilidin yavaşça açılmasıyla rahatladı. Kapıyı araladığındaysa diz çökmüş kadının yüzü Esved'e dönüktü. Yüzü sapsarı, bitkin ve hâlsizdi. "Rüya! Ne oldu sana böyle?"
Kadın ise her zamanki gibi içinde bulunduğu durumu önemsemeksizin "Bir şey olduğu yok," dedi nefes nefese. "Abartma."
"Ne demek abartma, sen aynada kendine baktın mı hiç? Yüzün sapsarı kızım!"
"Üşütmüşüm Esved, bir şeyim yok diyorum sana." Kolunu kaldıracak hatta gözlerini açacak takati bile yoktu. Bu yüzdendir ki gözleri yarı aralıktı. Tuvaletin ışığı gözlerini alıyor gibiydi. O olaylardan sonra su damlası, cızırdayan ampul sesi ve direkt göze vuran cinsten mat ışık gibi şeyler her zaman psikolojik bir rahatsızlık veriyordu. O zamanlar doktor bunun travma sonrası ruhunda bıraktığı izlerin bir tezahürü olduğunu söylemişti.
Kızın gözlerini ışıktan kaçırıp kıstığını fark eden Esved hemen ışıklardan birini söndürdü. Tamamen karanlık olmasa da öncekine göre daha loş bir ortam oluşmuştu. "Tamam, söndürdüm ışıklardan birini. İyi misin şimdi?"
"Esved iyiyim diyorum, niye anlamıyorsun? Gitsene sen eğlencene! Beni benimle bırak biraz."
"Ne eğlencesi, ne saçmalıyorsun kızım sen?"
"O kadının yanına git de beni rahat bırak biraz. Kafa ütülemeyi kes. Ben iyiyim, bir şeyim yok. Hadi."
"Saçma sapan konuşma, sen bu hâldeyken hiçbir yere gitmeyeceğimi iyi biliyorsun. Hem gitti o kadın." Duraksadı ve "Yoksa sen o yüzden mi..." derken Rüya'nın sözünü kesmesi üzerine kıza dikkat kesildi.
"Saçmalama Allah aşkına. Hem bir şeyim yok diyorum, niye anla-" Ani bir mide bulantısıyla yüzünü klozete döndü kadın. Midesinde hiçbir şey kalmamıştı, hâlâ bu kusma isteği nereden geliyordu? Boğazı yırtılıyormuş gibi hissediyordu. İçi bomboştu ama kusma refleksi dinmiyordu.
Esved ise öfkeyle "Bir de iyiyim diyor, delireceğim ya! Peki bu için çıkana kadar kusmak nedir?" diye bağırırken kızı arkasından sarıp desteklediği sırada bir eliyle sırtını ovuyordu şefkatle. "Benden sakladığın bir şey mi var?" Olsa da söylemezdi ki. Rüya'ydı bu. Kerpetenle laf alınırdı ağzından. En doğru bilgiyi doktordan alabilirdi ancak. "Kalk çabuk doktora gidiyoruz, kalk."
"Üşüttüm diyorum, neresini anlamıyorsun?" Yavaşça ayaklanmaya çalışırken tekrar yığılıverdi. Adam tutmasaydı pat diye yere düşecekti.
Esved kucağına yığılan kadın için oldukça endişeliydi. "Bak bu üşütme falan değil Rüya, bu daha ciddi bir şey olabilir. Hemen doktora gidiyoruz." Duraksadı adam. Aniden aklına gelen ihtimalle allak bullak oldu. "Yoksa sen..."
"Yoksa ben ne?"
"Rüya, sen hamile olabilir misin acaba?"
"Of saçmalamayı kes Esved. Öyle bir şeyin olması mümkün değil."
"Neden mümkün olmasın? Ben bazen korunmuyordum. Sen korunuyor muydun ki?"
"Hayır, ama mümkün değil, hamile falan değilim merak etme. Ayrıca öyle her başı dönen, midesi bulanan hamile olsaydı..."
"Ya nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Belki de... Bizim bir... Rüya, senden ve benden bir bebek-"
"Esved, saçmalama artık. Hamile değilim, olamam. Olmak da istemem. Bu ihtimali aklından çıkar. Boşuna umutlanma. Kadınlar hisseder, hamile falan değilim diyorum. Bir şey biliyorum da konuşuyorum." Sağ eli başına gitti acıyla. "Zaten başım dönüyor, daha çok konuşturma beni.
"Ben bir bebeğimizin olmasını çok isterim ama. Hem belki de..." Aklına gelen ihtimalle kan beynine sıçradı aniden. "Arda'dan olamaz değil mi? Ha, Rüya?" Bu ihtimalle dişlerini sıktı. Öfkeliydi. Korkunç bir öfkeydi gözlerindeki. Bu soruyu sorduğuna bile inanamıyordu. İçinde bulunduğu durumda bunun olma ihtimali bile midesine kramplar girmesine sebep oluyordu. Ancak Rüya'nın tek bir sözü hem bu krampları sakinleştirdi hem de içindeki o küçücük umudu da alıp götürdü.
"Ben uzun süre önce tüplerimi bağlattım. Ne senden ne de başkasından hamile kalmam mümkün değil. Tamam mı, oldu mu? Rahatladın mı? Şimdi beni rahat bırak, zira hâlim yok dert anlatmaya." Sırtını duvara yasladı kadın. Başı inanılmaz derece dönüyordu ve görüşü bulanıktı. "Git kiminle düzüşüyorsan onunla düzüşmeye devam et, beni de rahat bırak artık."
"Hâlâ anlamıyorsun değil mi? Senden başkasının bedeninde hayat bulamam ben! O kadınla da zaten-"
"Bana haddimi bildirmek için düzüştün, anladık! O kadar aptal değilim Esved, zekâmı küçümseme. Neyi kiminle yapmak istiyorsan yap. Yeter ki bırak beni."
"Seni böyle bırakamam. Unut bunu." Eğilip kızın yüzüne baktı. Kireç gibiydi. "Biraz daha iyi misin?"
"İyiyim, bir şeyim yok."
Elinin tersiyle soğuk terler döken kızın ateşine bakarken yüzü endişeden kasıldı. "Çok ateşin var Rüya. Bak inat etme doktora gidelim. Ben çok korkuyorum sana bir şey olacak diye, hiç normal değil bunlar çünkü."
"Ben sabah gittim doktora, bir şey yok. Biraz böyle durayım, düzeleceğim. Gerçekten. Beni bana bırak biraz."
Hiçbir şey söylemeden hızlı adımlarla tuvaletin dışından barmenerden birine seslendi. "Birol! Buraya gel çabuk!"
Seslenişi üzerine ışık hızıyla gelen adam da panik hâlinde görünüyordu. "Buyur abi?"
"Barın arkasındaki kapıyı aç çabuk, geliyorum ben de."
"Tamam abi."
Esved kabine dönüp Rüya'yı kucakladı. Kız kendinde değil gibiydi, yarı baygındı. Sayıklıyordu. "Dokunmayın bana, bırakın beni. Çıkmak istiyorum. Çıkarın... Çıkarın beni buradan!"
Kızın geçmişten karelere hapsolduğunu fark eden adam oldukça üzgündü. Ruhundaki derin izlerin onu rahat bırakmadığını ve bırakmayacağını çok iyi biliyordu. Bu ölümden beterdi. Kucağındaki kızı sakinleştirmeye çalışmaktan başka yapabileceği bir şey yoktu. "Şşşt... Güvendesin, sakin ol güzelim. Ben yanındayım. Hiç kimse bir şey yapamaz sana. Gebertirim onları. Tehlike yok. Tehlike geçti."
"Esved nefes alamıyorum, çok karanlık. Çıkar beni buradan. Çıkar Esved, ne olur..."
Umursamazca dans eden kalabalığı aşıp barın arkasında aralanan kapıdan içeri girdi. İnsanlar komalık olana kadar içip sarhoş olan insanlara öyle alışkındı ki yarı baygın kızı görenler dönüp bir daha bakmıyordu bile. Kapıyı kapatan Birol'a döndü. "Şuradaki yorganı tezgâha ser, yastığı da baş kısmına koy." Barmen söyleneni yapınca usulca kızı yatırdı. "Aç güzelim gözlerini, karanlık falan yok. Bak her yer aydınlık."
"Kapıları kilitle Esved, gelmesinler. Kilitle."
"Kimse gelemez, ben buradayım bir tanem. Aç gözlerini, bana bak."
"Başım dönüyor."
Birol endişeyle "Doktor mu çağırsak abi?" diye sorarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Travma ya da havale geçiriyor olmasın?"
"Kolonya getir çabuk."
"Tamam."
Esved'se kızın yanağını okşarken "Keşke seni koruyabilseydim. Keşke seni koruyabilecek kadar güçlü olabilseydim. Her şey benim yüzümden. Sevdiği kadını bile koruyamayan adama ne denir?" diye mırıldanıyordu. Kızın kuş gibi bitkin elini elleri arasına aldı, öpüp okşadı. Gözlerinden süzülen yaşlara rağmen kaskatı sağlam duruyordu adam. "Hadi güzelim, biraz gözlerini açmaya çalış. Bundan sonra var ya, kimse sana hiçbir şey yapamaz. Güven bana. Gerekirse bütün dünyayı öldürürüm. Hadi bak bana."
Alt dudağı titreyen kadın "Üşüyorum." diye sayıklıyordu. "Üşüyorum. Çok soğuk burası. Her yer karanlık. Kapıları kapat ne olur. Gelecekler."
Başka bir battaniye getirip üzerine örttü. "Kimse yok, hiç kimse gelmeyecek sakin ol. Ben buradayım." Birol'un getirdiği kolonyayı avcuna döküp koklattı, bileklerini ovmaya başladı. "Bebeğim, ben varım burada. Kim ne yapabilir sana? Gebertirim onları. Bak bana." Hafifçe gözlerini aralayan kıza tebessüm etti. Baygın bakışları tam gözlerinin içine bakıyordu. "İyi misin?"
Rüya ise yeni yeni kendine geliyordu. Güçsüzce elini uzatıp ince parmaklarıyla adamın gözyaşlarını sildi. "İyiyim ben, merak etme."
"Kendindeyken kötüyüm dediğini duymadım ki hiç." Barmene döndü. "Bir bardak su getir."
"Tabii abi."
Sağ eliyle bitkin kızın yanağını okşarken "Başın dönüyor mu hâlâ, miden bulanıyor mu?" diye sordu.
"Hayır, iyiyim." İnanmayan bakışlarla kendisine bakan adamı inandırmak için "İyiyim. Gerçekten." diye tekrar etti. Hafifçe doğrulmaya çalışırken adamın engeliyle tekrar uzanmak zorunda kaldı.
"Hemen ayaklanma yine de, dinlen biraz."
Dizleri titriyordu hâlâ. Vücudundaki zangırtı geçmiyordu. Esved'in yardımıyla doğrulup barmenin getirdiği sudan birkaç yudum içti. Dakika başı "İyi misin?" sorusunu yönelten adamı sakinleştirmek için her defasında "İyiyim." demekten yorulmuş durumdaydı.
...
*
YAZAR NOTU: Sürpriz! Bonus bölümle geldim! Yeni bölüm bu kez bayağı erken geldi, ha? 😉 Beğenmeniz dileğiyle... Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘💖
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top