⚜ KANLI ZAMBAKLAR | 21/1
-21/1-
Uyku tutmadığından sabahın erken saatlerinde uyanmış, aynanın önünde şirkete gitmek için hazırlanıyordum. Erken kalkmam bir bakıma iyi olmuştu, şirkette çok iş vardı.
Gri kalem etek ve ceketten oluşan bir takım seçip giymiştim. Ceketin altındaki beyaz atleti düzeltirken telefonum çaldı. Bu saatte beni kim arayabilir, diye düşünürken çantamın içinde telefonumu arıyordum. Asistanımı bile tembihlerdim bu kadar erken saatte aramaması için.
Sonunda çantamın içinden bulup çıkardığım telefonun ekranına baktım fakat tanımadığım bir numaraydı arayan. Kim olduğuyla ilgili tahmin yürütemeyecek kadar meşguldüm. Vaktim yok denecek kadar azdı. Şirkete ne kadar erken gidersem bugünkü yoğunluğu ve kaosu o kadar azaltıp atlatabilirdim. Düşünme gereği duymadan aramayı yanıtladım. "Alo..."
"Alo, merhaba. Rüya Hanım'la mı görüşüyorum?"
"Evet, siz kimsiniz?"
"Ben Beyaz Umutlar Derneği'nden Beyza Solmaz."
Bu derneği çok iyi biliyordum. Tüm bu insanların arasına sızmama önayak olan araçtı. Süreyya Hanım'la tanışma yerimiz, yüklü miktarda bağışlarımla onurlandırdığım dernekten başkası değildi. "Merhaba Beyza Hanım, nasılsınız?"
"İyiyim efendim, siz?"
"Teşekkür ederim."
Kısa bir sessizlikten sonra uzatmadan konuya girmesi gerektiğinin ayrımına varmış gibiydi kadın. "Rüya Hanım, sizi bugün derneğimize davet etmek için aramıştım. Yaptığınız bağışlar sayesinde çok önemli işlere imza atıyoruz ve sizi de yanımızda görmek isteriz. Hem teşekkürlerimizi dile getirmek için hem de önemli bir konuda konuşmak için sizi derneğimize davet ediyoruz."
Merak ediyordum, beni çağırmalarının gerçek sebebi tam olarak neydi? Dürüstçe "Aslına bakarsanız, bugün çok yoğunum ama..." diye itirafta bulundum. Bugün gerçekten işim başımdan aşkındı.
"Bize kısacık da olsa vakit ayırabilirseniz çok seviniriz gerçekten."
Kol saatime baktım. "Pekâlâ, kısa bir boşluğum var. Uğramaya çalışırım." Ne isteyeceklerini gerçekten merak ediyordum. Gidip şu işin aslını öğrensem iyi olacaktı.
"Teşekkür ederiz Rüya Hanım, bekliyoruz. İyi günler dilerim."
"İyi günler." Telefonu kapadığımda çıkmak için hazırdım. Şirkete gitmeden önce şu derneğe uğrasam fena olmayacaktı. Holdinge girersem muhtemelen öğle arası için bile bir daha çıkamayacaktım. Diğer türlü dernektekilerin beni rahat bırakacağı yoktu. Telefonda o kadar ısrarla çağırdıklarına göre mühim bir mesele olmalıydı.
Araca kurulduğumda telefonum tekrar çaldı. Arayan Esved olunca bir an bile beklemedim. Her an çok önemli bir bilgiyle gelebilirdi. "Efendim."
"Akşam vaktin varsa Rigel'e uğra. Sana çok önemli şeyler anlatacağım." Aramızdaki soğukluk hâlâ sürüp gidiyordu. Ve kolay kolay düzeleceği de yoktu.
Merakla "Neyle alakalı?" diye sormaktan çekinmedim.
"Senin piçlerle ilgili." Sesindeki soğukluk hâlâ bana öfke dolu olduğunu gösteriyordu. Konuşmayı kısa kesmeye çalıştığından da anlayabiliyordum.
"Tamam, gece yarısı uğrarım."
Telefonu kapadım ama bugünün nasıl geçeceğini bilmiyordum. Geceye kadar sabredebileceğimden emin değildim. Esved bu kadar önemli ne bulmuş olabilirdi?
Derneğin önünde park hâlindeyken Süreyya Hanım'ın şoförünü gördüm köşede. İçeri girdiğimde topluluğa bakılırsa önemli bir toplantı var gibiydi. Bağışlarla ve birçok şeyle buraya üye olsam da toplantılara çok da düzenli katıldığım söylenemezdi. Genellikle yoğun oluyordum. Bugün de kalmak için pek vaktim yoktu. Ne olduğunu anlayıp gidecektim.
Toplantı odasının kapısında Beyza Hanım ihtimamla karşıladı beni. Oldukça sıcak bir karşılamaydı üstelik. Ne demişler, paranın açmayacağı kapı yoktur. Ye kürküm ye dünyasında yaşıyorduk. "Hoş geldiniz Rüya Hanım."
"Hoş bulduk." Emin olmak için "Beyza Hanım'dı, değil mi?" diye sordum.
"Ah, evet. Buyurun lütfen. Biz de başlamak için sizi bekliyorduk."
İçeri girdiğimde daire şeklinde düzenlenmiş koltuklardan birinde Süreyya Hanım oturuyordu. Henüz beni fark etmemiş olacak ki etrafındaki kadınlarla gülüşerek muhabbet ediyordu. Kadınlar ise dernek başkanlarının ağzının içine bakıyor gibiydi. Keyifli vakit geçiriyorlardı. Süreyya Hanım'ın ise beni gördüğünde gülümsemesi dondu ve soğuk bir nezaketle kısa, istemsiz ve samimiyetsiz bir tebessüm kondurdu gergin dudaklarına. Selamlarcasına salladı başını.
Geçip boş bırakılmış yerime oturdum. Beyza Hanım ise çok geçmeden söze girmişti. Vaktim olmadığı için bu benim açımdan çok iyi olmuştu çünkü burada daha fazla kalmak istediğimi de söyleyemeyecektim. Tamam, çok güzel. Gösteriş için de olsa insanlara yardım edilen bir platformdu ama fazla derin düşünmeye gerek yoktu, evde sıkıntıdan boş kalan bir avuç kadının dedikodu ve gösteriş yapmak için toplandığı bir ortamdı sonuçta. Yardım konusunu olayın dışında tutarsak kısır ve poğaça eşliğinde dedikodu yapan altın günü kadınlarından farklı değildi hiçbiri.
"Hanımlar, Beyaz Umutlar Derneği'mize hoş geldiniz! Bugün aslında çoğunluk olarak vardığımız bir kararı ilân etmek için toplanmış bulunuyoruz."
Beni buraya getirecek kadar önemli olan kararın ne olduğunu çok merak ediyordum açıkçası. Ara sıra kol saatime bakıp kibarca kısa kesin mesajı vermeyi de ihmâl etmiyordum.
Neşeli bir yüz ifadesiyle "Çok da uzatmadan konuya girelim." diye devam etti Beyza Hanım. "Süreyya Hanım'ın bugüne kadar dernek başkanlığından oldukça memnun kaldık, ona emeklerinden ötürü sonsuz teşekkür ediyoruz. Ancak oy birliği ile daha genç, dinamik bir başkanın çok daha faydalı olacağına kanaat getirdik. Böylece Süreyya Hanım'ın üzerindeki yoğunluğu da biraz olsun almış olacağız. Bu yüzden oy birliğiyle eğer kabul ederse yeni dernek başkanımızın Rüya Hanım olmasını istiyoruz."
İsmimi duyduğumda beye uğradığımı şaşırmıştım. Bir anda tüm bakışların üzerimde toplanması tuhaf hissettirmişti.
Süreyya Hanım'a döndüğümde onun da bu haberi benimle burada yeni öğrendiğini anlamıştım. Bozuntuya vermemeye çalışarak alkış tutanlara eşlik etse de şaşkınlığını benden gizleyememişti. Benden kaçamazdı. Onun ciğerini biliyordum. Derneğin beni ona tercih etmesi ona büyük vurgun olmuş gibiydi. Yıllardır emek verdiği derneğin büyük ihanetiydi bu. Dost olmuştuk, derneğe bağışlarım olmuştu, bu sayede beni çok sevip ailesine kadar sokmuştu. Şimdiyse hem dernek hem de ailesi, oğlu beni seçmişti. Darbe üstüne darbe olmuştu ona. Muhtemelen şuan ihanete uğramış gibi hissediyordu ama bunu belli etmeyecek kadar vakur bir havası vardı. Ayağa kalktı, soğuk bir tebessümle bana yaklaşıp elini uzattı ve "Tebrikler Rüyacığım, dernek için son derece faydalı olacağına canı gönülden inanıyorum." dedi durgun bir sakinlikle.
Çekingen bir edayla el sıkıştıktan sonra söze girmekte gecikmedim. "Süreyya Hanım, çok teşekkür ediyorum ama..." Hâlâ şaşkındım. "Beni bu makama layık gördüğünüz için gerçekten gurur duydum ama inanın ben bunu yapamam. İşlerim öylesine yoğun ki bu tür işlere vaktim yok. Affınıza sığınarak Süreyya Hanım'ın başkan olarak kalmasını öneriyorum. Genç ve dinamik olmak kadar tecrübeli olmak da bir o kadar önemli benim nazarımda. Ve ben tüm bu özellikleri taşıyan biri olarak Süreyya Hanım'ın başkanlığa devam etmesinin daha doğru olduğuna inanıyorum. Bu derneğin onun gibi tecrübe sahibi kişilere ihtiyacı var."
Bu alçakgönüllü ve uzlaşmacı tavrımdan etkilenip şaşıran kadın bana bakarken amacımı çözmeye çalışıyor gibiydi. Oysa ben en saf duygularımla ona hak ettiği makamı geri veriyordum. Evet, en saf duygularımla. Buna canı gönülden inanabilirsiniz.
Yeterince yoğun olduğum için orada daha fazla vakit öldürmek gibi bir niyetim yoktu. Nezaketen üyelerin elini sıkıp vedalaştıktan sonra Süreyya Hanım'ın karmaşık bakışlarıyla karşılaştım. Onun da elimi sıkması üzerine dostane bir gülümseme armağan edip oradan ayrıldım. Kafasının epey karıştığını tahmin edebiliyordum. Dost muydum düşman mıydım soru işaretiydi onun için. Ben de böyle olmasını istiyordum zaten. Hatta mümkünse ah ne kadar yanılmışım, meğer Rüya'nın hakkını yemişim diye düşünmesini falan diliyordum. Tekrar dost olsak da olmasak da benim planımı etkileyen pek de bir şey olmayacaktı doğrusu. Nasılsa herkesin birbirine girmesine, ailenin dağılmasına çok da bir zaman kalmamıştı. Yine de dost kalmamız benim için daha iyiydi, Beril gibi açığımı yakalaması işime gelmezdi doğrusu.
Aracıma bindiğimde kolumdaki saate baktım. Tahmin ettiğimden kısa sürmüştü bu tantana. Son anda karar değiştirip Esved'e uğramaya karar verdim. Ne söyleyeceğini merak ediyordum ama en çok onu görmek istediğim için gitme niyetindeydim. Yarattığım enkazı görmek, isteyeceğim son şeydi. Sadece onu görmek istiyordum. Sebepsizce. Gözlerine bakmak ve güven duymak istiyordum. Onu yaralayan ben olmama rağmen yine de yaralarını sarmak istiyordum. Ne aptalcaydı değil mi? Tıpkı Teoman'ın şarkısındaki gibi, hem yara bandım hem yaram...
...
*
YAZAR NOTU: Geçen hafta 2 bölüm sözüm vardı ama bazı aksilikler oldu, tutamadım. Neyse, bu hafta ekstra bölüm sözümü tutacağım canlarım. ❤️ Aha bu da ilk bölümüm. 🌟 Ha bu arada, multimedyadaki fotoğraf da hikâyemi okuyup yapıcı eleştirileriyle yol gösteren canım dostum veyl02 'nin Kanlı Zambaklar için hayalinde canlanan bir kapak tasarımı denemesi. Paylaşmak istedim, bence hoş. ☀️
Şöyle bir de büyük hâlini koyayım. Teşekkür ediyorum, ellerine sağlık canım. ❤️
Sevgili okurlarıma da keyifli okumalar diliyorum. Bölüm hakkında yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. Siz galp ben. 🥀
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top