⚜ KANLI ZAMBAKLAR | 14/2

-14- / 2

Günler tüm hızıyla akıp giderken ben kısa vadeli hedeflerime ulaşmış olmanın gizli gururunu yaşıyordum. Ancak bu küçük zaferlerin rehavetine kapılıp asıl amacımı unutmuyordum elbette. Dinlenmeye hele durmaya hiç niyetim yoktu. Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin beni yavaşlatıp amacımdan alıkoymasına izin vermiyordum.

O üç pisliğe dönecek olursak...

O günden beri Arda'yla görüşmüyorduk. Aradığında açmıyordum, şirketten aradığında veya beni görmeye geldiğinde ise "Yok, dışarıda, toplantıda." dedirterek çeşitli bahaneler üretiyordum. Onunla görüşmemek için elimden geleni yapıyordum. Böyle daha ne kadar atlatabilirdim onu, bilemiyordum. Ama en iyisi uzak durmak ve uzak tutmaktı. Şuan için. Bir süreliğine benim yoksunluğumu yaşamalıydı. Tıpkı yoksunluk krizi çeken bir madde bağımlısı gibi. Üstelik ben de rahat bir nefes almıştım. Bazen onlara katlanmak, rol yapmak cidden içimden gelmiyordu. Bu durumun katlanılmaz bir yanı olduğunu inkâr edemem. Fakat kimse kararlılığımı sınamasın.

Bir an önce kurtulmak istiyordum onlardan. En kısa sürede. Yalnız daha en başından bu planı kurarken öyle kısa ve basit olmayacağının farkındaydım. Çünkü aceleyle verilen herhangi bir karar beni de planlarımı da mahvedebilirdi.

Neredeyse 1 aydır konuşulan ve özenle hazırlıkları süregelen Cuma günü daveti gelip çatmıştı. Haftalar öncesinden diktirdiğim kıyafet de gelmişti. Akşam için hazırlanırken bir süredir uzak durduğum Arda'yla karşılaşacak olmanın verdiği gerginliği tüm bedenimde hissedebiliyordum. Tabii Arda'dan uzak duruyor olmam tüm aileden ve şirketten uzak durduğum anlamına gelmiyordu. Artık iki şirket de ortaklık aşamasında olduğu için olan biten her şeye hâkimdim. Nefesim sürekli enselerindeydi anlayacağınız. Hem iş hem de özel yaşantılarını anbean takip ediyordum.

Derin sırt dekoltesi olan uzun, lacivert saten bir kıyafet giymiştim. Kombinimin renk skalasına uygun lacivert ağırlıklı, kızıl esintiler taşıyan makyajımla davete hazırdım artık. Kıyafetimle gizemli ve cazibe dolu bir uyum taşıyan parıltılı küpelerimle göz kamaştırıyordum. Amacım da bu değil miydi zaten? Göz kamaştırmak. Aynadaki yansımama baktığımda kusursuzdum. İç dünyamın aksine tamamen kusursuz.

İnsanların hassas yaraları vardır. Kimseye göstermedikleri, tekrar açılıp kanamasından korktukları yaraları. Benim de vardı. Hem de ne yara. O üç pisliği her gördüğümde kanayan amansız yaralarım vardı. Kapanmayacağı da aşikârdı. İlk zamanlar olduğu gibi o pisliklere günlerini gösterdiğimde kapanacağını söyleyemem. Bu gerçekçi olmaz. Artık kapanmayacağını bilecek kadar büyümüştüm. Bu yarayla yaşamak zorundaydım. Tarifsiz bir acıyla aynı yatakta uyumak gibi. Vücuduna salınan bir zehre boyun eğmek gibi. Bununla yaşamak zorundaydım.

Davetin gerçekleştirildiği yere, Ragıp Beylerin evine geldiğimde davetlileri karşılayan ev sahipleri arasında Arda ve Tarık da vardı. Arda'nın gözleri etrafı tarıyor gibiydi. Başka bir deyişle gözleri beni arıyordu da denebilirdi. Usulca yanlarına gidip Ragıp Bey ve Süreyya Hanım'la el sıkıştığımda Ragıp Bey eski babacan tavrını sürdürürken Süreyya Hanım'ın bana karşı mesafeli tavırları gözümden kaçmamıştı.

"Ne çok özlettin kendini Rüyacığım, bak arayı bu kadar açma bir daha." diyerek kardeşinin aksine bana sıcaklık gösteren Ragıp Bey'e yorgun ama sıcacık bir tebessümle karşılık verdim. "İnanın son zamanlarda başımı kaşıyacak vaktim bile olmuyor. Ama telafi edeceğim, söz."

Elini uzatarak "Hoş geldin Rüya." diyen Arda'ya baktım. Bakışları yanıp sönüyordu. Geldiğim için parlayan gözleri, onu nazikçe görmezden geldiğim için sönüktü. El sıkışırken gözlerindeki hasreti görebiliyordum. Kulağıma eğilip "Benimle görüşmeme sebebin de yoğunluğun muydu?" sorusunu fısıldadı.

Mesafeli ve kibar bir edayla "Hoş bulduk." yanıtını verdim. Son sorusunu ise duymazdan geldim çünkü hem daha önce açıkladığım için bu sorunun cevabını biliyordu, hem de sessiz kalıp duymazdan gelmek daha çok işime geliyordu. Tarık'ın uzattığı ele yöneldim. Arda'yı görmezden gelmem onu mahvediyordu ve ben de bundan sadistçe bir zevk duyuyordum. Bunun için kimse kınayamazdı beni.

Tarık "Hoş geldin." dediğinde gözlerinin içine bakarak başımı salladım.

"Hoş buldum. Nasılsın Tarık?"

"İyiyim, sen?"

"Ben de iyiyim, teşekkürler."

Bahçeyi adımlarken davetlilerin arasından beni görüp kendi dilinde hoş geldin der gibi çapkınca kadeh kaldıran Ertan'a samimiyetsiz olduğu belirgin bir gülümsemeyle karşılık verdim. Öte yandan merakına yenilerek usulca yanıma yürüyen Tarık'ın da farkındaydım.

Eline aldığı iki şarap kadehinden birini bana uzatırken sıradan ve umursamaz bir ses tonuyla "Arda'yla aranıza kara kedi mi girdi?" diye sorduğunda onu ilk kez kısmen de olsa benim hakkımda bir konuyla ilgilendiğini, merak duyduğunu görüyordum.

"Bundan mutluluk duyacağını düşünmüştüm."

"Efendim?"

Tek kaşım hafifçe havalanırken "Benden hazzetmediğinin farkındayım Tarık, lütfen zekâmı küçümseme." dedim dürüstçe. Haklıydım ve bunu kendisine yansıtmaktan çekinmedim. "Ne güzel işte, Arda'yla aramıza mesafe girdi ve sen de benimle daha az muhatap olabiliyorsun artık. Sorun ne?"

"Aranız mesafe girmedi, sen bile isteye mesafe koydun. Gerçi neden yaptığını hâlâ anlamış değilim ya neyse."

"Detayların önemi yok."

"Üstelik," dedikten sonra rahatlıkla omuz silkti Tarık. "Bana göre hava hoş. Ama şaşırttın beni."

"Beni ailenize gelin olmaya çalışan bir karadul olarak gördüğün için şaşırman olağan benim için."

Bu kez tek kaşını kaldıran Tarık'tı. Hem şaşkın hem de sıradan bir tavrı vardı. Beni kırdığını hissettiği için hafif bir mahcubiyet bile hissedebiliyordum. Hayret. "Bu biraz ağır olmadı mı?"

Sorgulayan ancak yanıtını bilen bir ifadeyle sorusuna yine "Hakkımda düşündüklerin bunlar değil mi?" sorusuyla karşılık verdim.

Dürüstçe onaylar nitelikte "Aşağı yukarı." yanıtını vererek hafifçe başını salladı. Güldüm. Benim gülüşümle onun dudaklarında da hafif bir tebessüm yakaladım. Tarık başını öne eğmiş tebessüm ederken uzaktan gülüşmelerimizi çatık kaşlarıyla izleyen Arda'nın farkındaydım. Âdeta akbaba gibi pusuya yatmış bizi seyrediyordu. Beklemediğim bir anda söze girdi Tarık. "İtiraf etmeliyim, düşündüğüm gibi biri çıkmadın."

Bense sözlerini tamamlar gibi "Ama hâlâ bir parça da olsa gıcık oluyorsun bana." dedim. Duygularına tercüman olduğumu biliyordum.

Şaka yollu "Sadece bir parça mı?" diyerek güldü. Ben de ona gülüşünde eşlik ettim elbette. Ciddiyete büründüğü an ne diyeceğini merak ettim fakat çok da kayda değer bir şey söylemedi. "İnsanlara kolay kolay ısınamam."

Bu zaten bildiğim bir şeydi. Tam bana karşı önyargılarını bir kenara bırakmışken onunla dostluk kurmak için küçük bir adım attım. "Bu iyi bir şey aslında. Kimseye kolay kolay güvenmezsen..."

Adam "Canın da yanmaz." diye tamamladı sözümü.

Başımı onaylarcasına salladığımda ne kadar ortak yönümüz olduğunu ayrımsadım. Ben onların bana yaşattıkları yüzünden güvensiz biri hâline gelmiştim. Onun sebebini merak ediyordum. Böyle zalim biri güvensiz olacak kadar ne yaşamış olabilirdi ki? Böyle insanların canının yanacağını bile sanmıyordum. Mümkün değildi bu. Merakımı gözler önüne serercesine aklımdaki soruyu yönelttim. "Ama yine de bu tavrının sebebini merak etmemek elde değil. Kimse durduk yere güvensiz biri hâline gelmez sonuçta." Buna rağmen çok da meraklı biri gibi görünmemeye gayret ediyordum. Sanki sıradan bir soruymuş gibi öylece soruvermiştim işte.

Fakat bu soruyla Tarık'ın karanlık ve gizemli tarafı devreye giriyordu. "Fazla merak kediyi öldürür." Bunun karşılığı tamam arkadaş olduk ama o kadar da değil, olmalıydı. İçkisini kafasına diktikten sonra tehlikenin kokusunu almış gibi baş işaretiyle selam verip yanımdan uzaklaştı. Aynı baş işaretiyle ona karşılık verirken bu kadarı bile bana yetmişti. Başlangıçta bana büyük bir kuşkuyla yaklaşırken zamanla kabulleniyor oluşu benim bile tahmin edemeyeceğim kadar iyi bir gelişmeydi.

Tabii başına gelecekleri şimdiden bilse hayatını kurtaracak olan o kuşkuya can simidi gibi sarılırdı.

...

*

YAZAR NOTU: Bölümle alakasız olacağı için multimedyada değil de bölüm sonunda paylaşmanın daha uygun olacağını düşündüm. Karşınızda Esved karakterimiz. 💖 Gerçi siz nasıl biri hayal ettiniz bilmiyorum ama... ✨

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top