⦓ Kanlı Koza | 1 ⦔

-1-

8 Nisan 2016 Cuma / Saat:11.21

OLAYDAN 1 GÜN SONRA

İlk dersten çıkar çıkmaz bahçedeki banka üşüştü Yelda. 2 saat öncesine kadar Esin'le ortaklaşa kullandıkları odada rahat bir biçimde dergileri kurcalıyordu ancak artık o rahatlığından eser yoktu. Gelip yanına oturan Meral'in "Neyin var Yelda, hayırdır?" sorusuyla endişeli bakışlarını arkadaşına çevirdi. "Bilmiyorum Meral, çok tuhaf şeyler oluyor."

"Ne gibi tuhaf şeyler?"

"2 yıldır tek bir dersi bile kaçırmayan Esin, bugün derse gelmedi. Sence endişelenmeli miyim?"

"Dün gece parti vardı ya Yelda, Doğan'da kalmıştır. Parti geç saatte bittiği için Doğan bırakmamıştır onu. Bu kadar endişelenmen yersiz bence." Omuz silkti genç kız. Yelda'nın bu durumu biraz abarttığını düşünüyordu. İşin açığı, Yelda bazen Esin'in annesiymiş gibi davranıyordu. Sonuçta herkesin kendine ait bir hayatı, başkalarının girmesini istemediği kırmızı çizgileri vardı. Ve diğer insanlar o çizginin dışında kalmayı bilmeliydiler. Arkadaşının yüzündeki tedirgin ifadenin kaybolmadığını görünce "Erkek arkadaşında kalmasından daha doğal bir şey olamaz. Rahat ol artık." diye ekledi kendinden emin bir biçimde. Yanlarına büyük bir enerjiyle gelip "N'aber gençler!" diyerek neşeyle oturan İrem'e "Şu kıza bir şey söyle gözünü seveyim ya. Ufff..." dedi.

"Yine ne oldu?"

"Esin'in velisi gibi davranıyor. Kendisi artık üniversite öğrencisi olduğumuzun farkında değil sanırım."

Konuya yabancı kalan İrem, merakla "Konu nedir?" diye sordu. Kafası karışmışa benziyordu.

"Yelda Hanım, Esin'in bugün derse gelmemesine şaşırdı. Ve daha şimdiden komplo teorileri üretmeye başladı bile. Allah aşkına, dün geceki parti çok geç saatlere kadar sürdü. Doğal olarak herkes yorgun, Esin de Doğan'da kalmıştır. Sabah erkenden kalkıp okula gelen tek keriz biziz, şuna baksana. Amfide 12 kişi değil miydik? Sen de gördün işte." Az önce ortaya koyduğu tezi güçlendirmek için "Hem bak Doğan da, Kutay da, Tolga da ortalarda yok. Aynı sınıfta değiliz ama derslerimiz aynı saatte. Ders için burada olmaları gerekirdi ama yoklar. Demek ki neymiş? Herkesin uykusu varmış, herkes parti yüzünden yorgunmuş." bilgisini eklemeyi de ihmal etmedi. Kapıdan içeri giren oğlana bakarken "Aha, Kutay da daha yeni giriyor içeri." dedi. "Bak, herkes geç kalmış. Herkesin kafası güzel, herkes akşamdan kalma."

Yelda endişesini yenememenin verdiği bir gerginlikle "Esin alkol kullanmaz, bilmiyor musun?" diyerek çıkıştı. Merkezi dersliğe doğru yürüyen Kutay'ı seslenerek durdurdu ve hızlı adımlarla yanına ulaştığında "Hah, Kutay! Esin'i gördün mü? Dün gece Doğan'da mı kaldı?" sorusunu yöneltti.

"Valla ne yalan söyleyeyim Yelda, pek hatırlamıyorum kaçta çıktığını. Ben en son gece yarısından önce görmüştüm kendisini." İmalı bir ses tonuyla "Ama Doğan'ın odasında kaldıysa, bilemiyorum yani." demekle yetindi.

"Aptal aptal konuşma!" Başını iki yana sallayarak telefonunda Esin'in numarasını tuşladı. Telefon çalıyor, çalıyordu fakat açan yoktu.

Nereden bilebilirdi ki, o telefonun bir kanalizasyon dibinde yankıyla çalsa da sesini hiç kimselere duyuramadığını...

İyice endişelenmişti Yelda. Artık kim ne derse desin Esin'in ailesine haber verecekti. "Hayır, açmıyor. Çalıyor ama açmıyor, inanabiliyor musunuz? Esin gibi bir kızın telefonunu açmaması-"

Sonunda "Eh yeter be! Esin gibi bir kız, Esin gibi bir kız! Sanırsın kız değil mübarek bir şahıs." diye patladı Meral. "Ya onun da kendine ait bir hayatı var diyorum sana. Az önce kendin de söyledin, bu zamana kadar hiç dersi asmamış. Bir kereliğine bir çılgınlık yapıp bugünü kendine tatil etmiş, çok mu? Hem eğer başına bir şey gelseydi telefonu açık olmazdı bile."

"Elbette çok değil Meral, ama o karakterde bir kız için şüpheli bir davranış. En azından arayıp orada kaldığını bana haber verirdi. Çünkü onu merak edeceğimi bilir."

İrem "Harbi, ben de endişelendim şimdi ha. Sen böyle söyleyince..." diyerek girdi araya. "Acaba ailesi biliyor mudur iyi olup olmadığını?"

"Esin her sabah hal hatır sormak için mutlaka annesini arar." yanıtını verdi Yelda. Birkaç saniye düşündükten sonra ani bir kararla "Annesini arayacağım." dedi.

"Ne yapıyorsun?" diye soran Kutay, Yelda'nın kendisine merakla ve şüpheyle bakmasıyla "Ailesini de durduk yere telaşlandıracaksın şimdi." diyerek açıklamada bulundu. "Ya sapasağlam çıkıp gelirse, o zaman ailesi çok kızmaz mı ona?"

Meral bir Kutay'a, bir de kararsız duran İrem'e baktı ve en sonunda "Evet, haklı." diye mırıldandı. Onun bu tepkisi üzerine İrem de dönüp duran bu mırıltıya katıldı. Fakat yine de Yelda pek ikna olmuş değildi.

O an aramadı belki, ama aradan 2 saat daha geçtiğinde Esin'den halâ haber yoktu. Saat 13.30'a geliyordu ve Esin'den ne telefon vardı, ne de iyi olduğuna dair herhangi haber... Üstelik Doğan da ortalarda görünmüyordu. Oysaki Doğan, Kutay ve Tolga yapışık üçüzler gibi gezerdi okulda. Biri okula gelirse, diğerleri de peşine takılırdı. Ya da eğer okula gelinmeyecekse ortak bir karar alır, üçü de gelmezdi. Şimdiyse ne Doğan vardı ne de Tolga... Yalnızca Kutay gelmişti. Okuldan çıkmış öğrenci yurduna doğru yürürken "Yeter artık, ben dayanamayacağım." dedi. Yanında yürüyen İrem de karşı çıkmıyordu artık. "Meral'in bu rahatlığı beni öldürecek! Kız kayıp diyorum, halâ yok şöyle yok böyle diyor bana."

"Bence de sen artık bir annesini ara. En azından içimiz rahatlar."

Onaylarcasına başını salladı genç kız. Tam Esin'in annesi Mürüvvet Hanımın numarasını tuşluyordu ki, kalbinin ne kadar temiz olduğunu düşündü. Daha o arayamadan Mürüvvet Hanım kendisini arayıvermişti. "Mürüvvet Teyze arıyor." Bu iyiye işaret değildi. Belli ki o da kızını merak ettiği için aramıştı kendisini. Duruma bakılırsa, ailesi de dâhil Esin'in akıbetinden kimsenin haberi yoktu. "Alo... Mürüvvet Teyze, merhaba."

"Yelda, kızım! Merhaba, nasılsın?"

Kadının ses tonundaki endişeyi daha telefonu açar açmaz sezmişti ve içi burulmuştu. En yakın arkadaşı ortalarda yoktu ve ailesi de oldukça endişeli görünüyordu. "İyiyim Mürüvvet Teyze, sen nasılsın?"

"Valla pek iyi değilim kızım. Esin bu sabah aramadı. Dün parti var demiştiniz ya, ben de geç uyanmışsınızdır diye çok sorun etmedim. Ama saat neredeyse ikiye geliyor kızım, bu ne uykusu? Esin hiç bu kadar uyumaz."

"Mürüvvet Teyze, ben sabah uyandığımda Esin halâ gelmemişti. Direkt okula geçtiğini düşündüm ama geldiğimde burada da yoktu. 2 yıldır ilk defa bir dersi haber vermeden ekti. Sizi korkutmak istemem ama... Doğrusu, ben de endişeleniyorum. Neredeyse sizi arayacaktım."

"Kızım ne demek hiç yurda gelmedi? Nasıl olur? Nasıl gelmez?"

"Ben... Açıkçası Doğan'da kalmış olabileceğini düşünmüştüm ama..."

"Esin kalmaz öyle başkasının evinde kızım, tanımıyor musun onu? Erkek arkadaşı bile olsa kalmaz. Biz onu öyle yetiştirmedik."

"Biliyorum teyzeciğim, ama benim de aklıma daha iyi bir düşünce gelmediği için ben de..."

"Anladım kızım, anladım. Hay Allah! Ben nasıl söyleyeceğim şimdi babasına, kız ortalarda yok dersem ne der şimdi?" Kendi kendine dövündükten sonra "Neyse kızım, sağ olasın yine de." dedi. "Bir haber çıkarsa saat kaç olursa olsun ara beni, e mi?"

"Olur Mürüvvet Teyze, siz de bana haber verin bir şey çıkarsa."

"Kızım... Dün geceden beri içimde tuhaf bir sıkıntı var zaten. Bir kez daha arayacağım, eğer Esin cevap vermezse Hamit Amcana haber verir vermez toparlanıp oraya geleceğim. Dayanamıyorum buralarda, eve dama sığamaz oldum sabahtan beri. Hadi yavrum, görüşürüz..." Telefonu kapattığı andan itibaren yüreğinin tam ortasına tonlarca beton oturmuştu. Nefes alamaz haldeydi. Biricik kızı, kınalı kuzusu ortalarda yoktu. Acaba oğlu Murat'ı arasa bir faydası olur muydu? Bunu biraz daha ertelemeye karar verdi. Hamit duyarsa hiç iyi olmazdı. Yıllardır küs olan baba oğulun arasını daha fazla açmak istemiyordu. Esin son aramasına da cevap vermeyince yüreğine kızgın bir ateş düşmüştü. Ekranda kocasının numarasını tuşlarken hop oturup hop kalkıyordu. Bir türlü sığamamıştı koca salona. Ne yapacağını şaşırmıştı. "Kızım, Esin..." diye mırıldandı çaresizce. "Neredesin kızım?"

...


MULTİMEDYA: Hikâyemi en sevdiğim gizem gerilim ve polisiye filmi olan "GONE GİRL" ün müzikleriyle taçlandırmaya karar verdim. Hem tür itibariyle benzerlik gösteriyorlar hem de müzikleri hikâyeme çok uyumlu. :) Tabi ki tamamen farklı bir konuyu işleyeceğimden bahsetmeme gerek yok, çünkü filmi izleyenler zaten hikâyemi okuduktan sonra anlayacaklar. Ve size de yalnızca bu mikemmel müziklerle hikayemi okuma keyfi kalıyor. Umarım keyifle okursunuz. HEPİNİZ HOŞ GELDİNİZ, KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top