4 ❅ Cam
❅ Cam ❅
Jared McCorrin'in herkesi toplantı salonuna çağırma nedeni bir uyarıydı. Toplantı salonu Güç Binası'nın en ortadaki katındaydı ve Kalsedon'daki herkesi içeri alacak kadar genişti. Zemin mavi granittendi. Duvarlar camdı ve safir renkli perdeler örtülü olduğu için dışarısı görünmüyordu. Duyurusunda olağan dışı pek bir şey yoktu. Fakat Corrin'in gözleri arada sırada bana kayıyordu. Ve mavi gözlerinde tanımlayamayacağım bir duygu görüyordum.
Yoksa Corrin Güç Odası ya da adı her neyse oraya girdiğimi görmüş müydü? Bütün bunları öğrendiğimi biliyor muydu?
Bu konuda emin değildim. Corrin'in duyurusu sırasında Dimitri benimle konuşmaya çalışmıştı. Fakat ona kısa cevaplar vererek geçiştirmiştim.
Ona bir açıklama borçluydum. Ama ne diyecektim ki?
Düşüncelerim toplantı odasının kapısının açılma sesiyle kesildi. İçeri Evgeniya, Max, Augustus ve Merinda girdi. Büyük kapıyı çarparak kapattıklarında salondaki herkes sesten ötürü onlara dönmüştü.
"Dünyada kötü şeyler oluyor, Corrin. Onlara bunu söylemelisin. Yeni Dünya'ya bir uzay aracı göndermişler!" diye yüksek sesle konuştu Augustus.
"Neler oluyor?" diye mırıldandı yanımda oturan Darya. Augustus ve diğerleri Corrin'in yanına doğru ilerlemeye başladılar. Corrin'den izin almayıp mikrofonu elinden kaptı Augustus. Corrin afallamıştı.
"Ametist'te ve Dünya'da bir şeyler dönüyor! Her ne kadar Ametist Şehri'ni sevmesem bile Laurel ve diğerleri belanın içindeler."
Corrin hışımla mikrofonu Augustus'tan aldı. "Onlara yardım etmeyeceğim. Etmeyeceğiz. Safirlere yaptıklarından sonra asla, Augustus, konu burada kapanmıştır."
Augustus'un sesi mikrofon olmasa bile duyuluyordu. "Onlara yardım edelim demiyorum, Corrin. Fakat Dünyalıların gönderdiği araçta bütün Ametist'i tetikleyecek bir şey var. Ametist'e gittiğimizde gördük. Tüm ekranlarda bu duyuru var. Bizi de etkileyebilir."
Dayanamayıp ayağa kalktım. "Ne bizi etkileyebilir Augustus. Böyle konuşmayı kes. Dünyalılar neyin peşinde?"
"Otur yerine Luna." diyen Corrin'in itirazlarına aldırmadım. "Bu iş seni ilgilendirmez."
Onu dinlemeyip daha yüksek sesle bağırdım. "Kalsedon'a biz olmasaydık -Dimitri olmasaydı- gelemezdiniz. Buraya gelmeyi burada tıkılı kalıp Dünya ve Ametist hakkında hiçbir şeyden haberdar olmamak için kabul etmedim ben! Dünyalılar neyin peşinde, bana onu söyle!"
"Neyin peşinde olduklarını öğrenmek mi istiyorsun? Sizin peşinizdeler. Gümüşlerin. Gönderdikleri araç Safirleri veya Ametistlileri etkilemez Luna. Dünyalılar Gümüşlerden korkuyor. Sizden. Bir radyoaktif dalga gönderdiler. Hepinizi etkileyecek bir şey." Bir şeyler daha diyecekti ki sustu. Birkaç dakika sonra devam etti. "Toplantı burada bitmiştir. Herkes dışarı!''
Herkes ayağa kalkıp çıkışa doğru ilerlerken Corrin Augustus ve Max'le konuşuyordu. Onların olduğu tarafa doğru yürürken bir el kolumu tuttu. Arkamı döndüğümde Dimitri'nin yeşil gözleriyle karşılaştım.
"Bana bir açıklama borçlusun." dedi sakin fakat kararlı bir sesle.
"Sana hiçbir şey-" Borçlu değilim, diyecektim ama devam edemedim. Haklıydı, ona bir açıklama borçluydum. Bütün olanlardan sonra en azından bunu yapmak zorundaydım.
"Üzgünüm." dedim. Biliyorum, saçmalamıştım. Fakat o sırada doğru düzgün bir şey düşünemiyordum.
"Kendini yaraladığın için mi"' dedi.
"Hayır... Yani her şey için." dedim ve devam ettim. "Sen..."
Corrin'in bize doğru geldiğini görünce devam edemedim. Yüzünden kızgın olduğu anlaşılıyordu. Nedeninin ben mi yoksa Augustus mu olduğundan emin değildim.
"Çık dışarı." dedi Dimitri'ye bakarak.
''Hayır." dedi Dimitri keskin bir ses tonuyla.
"Çık, yoksa seni de tutuklamak zorunda kalırım." Corrin'in bu sözlerine karşın Dimitri yerinden bir santim kımıldamadı.
Göz ucuyla çıkış kapısına doğru baktığımda iki muhafızın bize doğru geldiğini gördüm. Yanımıza doğru yaklaşırlarken Dimitri elimi tuttu.
Muhafızlar Corrin'in iki yanına dizildi. Ve birisi elinden kelepçe çıkardı.
"Dolunay Ateş. Kalsedon'un içişlerine karışmaktan ve Güç Odası'na girmekten tutuklusun.'' dedi Corrin kayıtsızca.
Göz ucuyla Dimitri'ye baktığımda yeşil gözlerinde bir parıltı gördüm. Ve elimi daha sıkı tuttuğunu hissettim. Sanki birkaç dakika içinde buradan koşarak gidecekmişiz gibi hazırdı.
Ben daha konuşmaya başlayamadan dizlerimin bağı çözüldü.
Kendime geldiğimde yerdeydim ve birisi elime kelepçe takıyordu. Soğuk metali tenimde hissettiğimde sanki aside dokunmuşum gibi bileklerim yandı. O acıyla bir çığlık attım. Bileklerime bakmak için kalkmaya çalıştığımdan bir şey benim kalkmamı engelledi. Dimitri... O neredeydi?
"Dimitri..." dedim en son. Neler olduğunu anlamadan tekrardan bayılmıştım.
❅
Kendime geldiğimde ellerimdeki kelepçeler hala duruyordu. Fakat başka bir yerdeydim. Hızla ayağa kalkıp nerede olduğuma baktım. Bir nezarethanedeydim. Tek fark önümde parmaklıklar yerine cam vardı. Ve camın arkasında birisi belirdi. Bu Corrin'di.
"Kalsedon'un işlerine bulaşmamalıydın, Luna."
"Ne kadar süre burada kalacağım?" dedim. Beni burada uzun süre tutamazlardı. Şu ana kadar birçok kere nezarethanelerden kaçmıştım.
"Henüz karar vermedim."
"Buna sen mi karar vereceksin?"
"Hayır." diyen Dimitri'nin sesini duydum. Kapıdan içeri girmişti. Corrin'in yanında durdu. Yaralanmıştı. "Corrin, benimle gel."
"Sen kim olduğunu sanıyorsun?" diye patladı Corrin, Dimitri'ye dönerek.
"Corrin, eğer tek kelime daha edersen daha neler olduğunun farkına varmadan ölmüş olursun." dedi Dimitri kanımı donduran bir sesle. Corrin başta hayır diyecek gibiydi fakat sonra başını tamam anlamında sallayıp kapıya doğru ilerledi.
"Seni oradan çıkaracağım." dedi Dimitri çıkmadan önce arkasını dönüp son bir kez bana bakarak.
Birkaç dakika bembeyaz odadaki sandalyeye oturdum. Fakat sonra gözlerimi açtığımda bambaşka bir yerdeydim. Ve zihnimden Dimitri'nin sesini duydum.
Corrin bunu yaptığına pişman olacak...
❅ Kalsedon Şehri, Güç Binası❅
Dimitri çok sinirlenmişti. Hayatında daha önce hiçbir şeye bu kadar sinirlenmemişti. Luna'nın tutuklanması yetmemiş gibi bir de kızı nezarethaneye kapatmışlardı. Dimitri en çok kendine kızıyordu. Aptal bir Safirin gücü onu etkisiz hale getirmişti. Buna nasıl izin vermişti?
Daha da önemlisi Safirlere kızmıştı. Çünkü onlara güvenmekle hata yapmıştı. Onları uyarmıştı. Luna'ya zarar vermemeleri konusunda. Corrin de tam olarak bunu yapmıştı.
Corrin'in en başta yüzünde olan alaycı halinden eser yoktu. Tam tersine yüzünde korku vardı.
"Sana ne demiştim hatırlıyor musun, Corrin?" dedi sakin bir sesle.
"Buranın lideri benim, Dimitri." dedi Corrin, yüz ifadesiyle sözleri birbirine tezat oluşturuyordu. Soğukkanlılıkla söylediği sözlerde çok ince bir tabaka da olsa pişmanlık vardı.
"Biz kabul etmeseydik şu an Laurel'in elinde olurdun, Corrin." dedi ve devam etti. "Sana bazı şartlar koymuştum."
"Evet ama yaşıyorsun." dedi Corrin. "Bunu hesaba katmamıştım. Veya kızın Şifacı olacağını..." Corrin yaptığı hatayı geç fark etti. Dimitri Şifacı derken Corrin'in sesindeki titremeyi ve korkuyu fark etmişti.
"Luna'nın şifacı olmasıyla neyi kastediyorsun? Ya da benim yaşamamla?"
"Sana anlatmayacağım." dedi Corrin keskin bir ses tonuyla.
Bu konuyla sonra ilgileneceğine karar verdi Dimitri. "Verdiğin sözlere ne diyorsun peki? Gümüşlere zarar vermeyecektin."
"Sıradan Gümüşlere zarar vermedim zaten, Dimitri. Kızın ve senin sıradan bir Gümüş olmadığınızı fark etmediğimi mi sanıyorsun?"
"Yeni mi fark ettin?" diye sordu Dimitri, ardından ekledi. "Corrin, verdiğin sözlerini hatırla. Güç Odası ya da her neyse umurumda değil fakat-"
"Kıza söyle, bir daha o odanın yakınına yaklaşmasın. Kalsedon'un içişleri onu ilgilendirmez. Güç Odası'na girmek hariç size karışmam." dedi Corrin kesin bir ifadeyle. "Bu seferlik onu affediyorum. Fakat bir daha olursa-"
Dimitri, Corrin'in gözlerinin safir rengine parladığını Corrin'den önce fark etmişti. Dimitri'nin gücü sadece insanları öldürmek ya da onları yaralamak değildi. Aynı zamanda onların güçlerini de azaltabiliyordu. Ve bu sefer de öyle yaptı.
''Luna'ya söyleyeceğim. Fakat dikkate alır mı bilemem. Senin yapman gereken onları güvende tutman. Anlaşmamızı unutma. Yaşayıp yaşamamam bu gerçeği değiştirmez. Şimdi ya Luna'yı nezarethaneden çıkarırsın ya da olacaklardan sorumlu değilim."
Corrin tek kelime etmeden odadan çıkıp yakınlarda gördüğü bir polisten anahtar istedi. Dimitri onun her hareketini izliyordu. Ve birden içinden gülümsemek geldi. Kurallara karşı gelmeyi seviyordu. Luna'nın kurallara karşı gelmesini de seviyordu. Onu gülümseten şey de buydu zaten.
❅
Dimitri ve Corrin gittikten beş dakika sonra bir muhafız gelip kapıyı açtı. Kaç saattir nezarethanedeydim bilmiyordum. Ama bu bile bana çok gelmişti. Odasından çıktıktan sonra Dimitri'yi görünce ona sarılmadan edemedim.
"Güç Odası'nda..." dedim Emniyet Binası'nın merdivenlerinden inerken.
"Evet?"
"Bir şeyler buldum." dedim. "Önemli bilgiler ve... silahlar."
"Silahlar?" dedi Dimitri bana dönerek. Neredeyse çıkışa gelmiştik fakat ben yine de buradan çıkmadan söyleyemeyecektim.
"Nükleer füzeler, gezegenler arası savaş jetleri, savaş robotları... her şey vardı." Fakat Dimitri cevap vermedi. "Benden ne saklıyorsun? Ya da daha önemlisi ne biliyorsun?" diye devam ettim.
"Corrin bir şeyler söyledi, sıradan Gümüşler olmadığımız konusunda. Ve aynı zamanda ölmediğim için bir şeyleri berbat ettiğimi..."
"Şaka yapıyor olmalısın." diye mırıldandım ve daha yüksek sesle devam ettim. "Sıradan Gümüşler olmadığımız doğru. Fakat Kalsedon için-"
"Kalsedon umurumda değildi." dedi kararlı bir sesle. "Sen önemliydin."
Düzenlenme Tarihi: 24.07.2016
Ametist'in 10769 okuyucusu oldu. :3 Ne kadar sevindim anlatamam. Aynı zamanda 392 oy 172 yorum var :3 Kalsedon ise henüz sadece 558 okuyucu 43 oy ve 18 yorum.. *-*
Düzenlenme Sırasında: Bilim kurgu 9, 115 Ametist: 452
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top