27 ❅ Kırılmış ❅
❅ Kırılmış ❅
Yol boyunca konuşmamıştık. Ona kırgındım. O da bana kırgındı. Kısaca birbirimize kırgındık.
Laurel'i zihnimde hissetmeye başlayınca Dimitri'nin durması için kolunu tuttum. Endişeli gözlerle bana bakıyordu.
"Laurel..." diyebilmeme kalmadan Ametist'teydim.
❅ Ametist Şehri, Merkez Binası❅
Laurel berbat hissediyordu. Daha önce hiç olmadığı kadar kötüydü. Yeniden geleceği görmüştü. Bu seferki normal görüşlerinden biri de değildi. Zaten onun için normal görüş diye bir şey de yoktu aslında. Laurel, ölüm görürdü. Kan görürdü. Savaş görürdü. Artık alışmıştı tanımadığı birilerinin ölümünü görmeye. İlk gördüğü görüşlerden birinde bile birisi ölmüştü.
Kısaca Laurel için artık bu normaldi. O ana kadar.
İlk gördüğü görüşlerden birinin aynısını görmüştü. O zaman sadece kısa ve garip bir görüştü. Fakat o anda Laurel ne gördüğünü anlamıştı.
Geleceği değiştiremeyeceğini en çok o bilirdi.
Olacağı varsa olurdu işte.
Laurel dizlerinin üzerine çöktü. Odada kimsenin olmadığından emin oldu. Kimsenin -özellikle Stephen'ın- onu bu halde görmesini istemiyordu.
Stephen onu bu halde görse neler olduğunu hemen anlardı. Kadının yüzüne baktığı anda duygularını okumakta çok iyiydi çünkü.
Laurel aynı zamanda Ametist için güçlü olmak zorundaydı. Onun gezegeninin. Ülkesinin. Şehrinin. Ametist'in geleceği onun ellerindeydi. Ne yapacağını, neyi yapması gerektiğini çok iyi biliyordu. Gözlerini kapatarak ayağa kalktı.
Onun ölümünü daha önce yüzlerce kez görmüştü. Görüşlerinde, rüyalarında, gerçekte. Bir kez daha görecekti. Bu son kez olacaktı.
Artık alışması gerektiğini düşünmeye başlamıştı.
❅
"Laurel, Ametist'i IceBella, Corrin, Elijah ya da başka birinin eline bırakmak istemiyor." diye konuşmaya devam ettim yürürken.
En sonunda gideceğimiz yere karar vermiştik. Çok tehlikeliydi. Fakat başka bir şansımız yoktu.
"Ve bir de şu kızıl gözlü Gümüş ya da Safir -ne olduğunu unuttum- o gerçekten tehlikeli. Ona dikkat etmeliyiz. Laurel kabul etmese bire Meredith'den korkuyor."
Dimitri derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. Söylediği kelimelerden pek emin değil gibi görünüyordu. "Laurel, Ametist için her şeyi yapmaya hazır, Luna. Belki de önce bunun nedenini öğrenmeliyiz. Ametist'i özel kılan şeyi."
"Geldiğimiz ilk günden beri duyuyoruz ya." dedim ama bunu düşünürken konuşurkenki halimden daha emindim. "Hislerimiz. Yani sanırım. Araya başka şeyler de girmiş olmalı. Dünya'yla ilgili bir şeyler..." Söylediğim cümle aklıma başka bir şeyin gelmesiyle yarım kaldı. "Krista'nın hala ne olduğunu bilmiyoruz. Ya o bir Dünyalıysa?"
"Öyle olsa bile nasıl Ametist'te yaşayabiliyor?" Dimitri soruma soruyla yanıt vermişti.
"Ametist şehrinde değil, hatırlatırım, Dimitri. Kalsedon'da yaşıyor. Kalsedon denge taşı gibi bir şey değil miydi? Belki de Dünyalıların burada yaşamasını sağlayan bir şey falan vardır."
"Hayır." dedi Dimitri. "Dünyalı ya da Gümüş olduğunu sanmıyorum. Fakat Safir de değil gibi görünüyor. Ya Ametistli ya da bir..."
"Karneollu." diyerek sözünü tamamladım. "İşte bu her şeyi açıklıyor." Dimitri'nin bakışıyla sözümü geri almaya çalışır gibi devam ettim. "Neredeyse her şeyi."
Kalsedon'un surlarının uçlarını görmeye başlamıştık. Akuamarin ile aralarında fazla uzaklık yoktu. Yürünebilecek bir mesafe de değildi. Fakat yolun yarısında arabaları bırakmak zorunda kalmıştık.
Olacakları açıklığa kavuşturmak için fikir yürütmeye başlamıştık. Oysa daha da çok çıkmaza giriyorduk.
Şu an ise hepsini boş verip Kalsedon'a fazla yaklaşmadan, Karneol ile Kalsedon arasındaki yerleşme yerine varmaya çalışıyorduk.
Orada diğerleriyle buluşacaktık. Isabel, Zafira ve Jason büyük ihtimal bizimle orada bir süre daha kalacaklardı. Evgeniye, Merinda, Max ve Augustus konusunda emin değildim. Joseph ve Darya da geleceklerdi fakat onların Safirlere yarım edeceklerinden emindim. En azından bir şeyleri açıklığa kavuşturmak için toplanıyorduk. Hepimizin bildikleri vardı. Belki bir çözüme ulaşırız diye düşünüyorduk.
Doruk'a gelince. Ona ne olacağı konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Isabel onun için endişelendiğini ve ona bir şey olmasından korktuğunu her konuşmamızda dile getiriyordu. Ona iyi bir şeyler demek istiyordum. Fakat içimden hiç de iyi şeyler geçmiyordu.
Doruk'un Gümüş Gölge olmayacağı kesindi. O halde Krista'nın onu rahat bırakması gerekiyordu öyle değil mi? Hayır, tam tersine Krista, Doruk'la beraber Kalsedon'dan gitmişti. Neyin peşindeydi? Karneollulara yardım edeceğini pek düşünmüyordum. Ayrıca IceBella da onun için çalışıyordu. Ve IceBella'nın Karneollulara yardım etmek istemeyeceğine adım gibi emindim.
O kadar emin değildim aslında... Son birkaç ay içinde olayları hesaba katarsak her şey olabilirdi.
Tüm bildiklerimi unutup tekrar düşünmeye başlamıştım bir ara. Her şeyi. Olan her şeyi bir kenara atıp tekrardan ele alınca tahminimin aksine daha da kötü oluyordu.
Safirlerin peşinde oldukları şeyi biliyordum. Fakat bunun daha başlangıç olduğunu da biliyordum.
"Safirler her şeyi yok edene kadar durmayacaklar." diye mırıldandım. ''Özellikle bizi. Ametist'in peşindeler. Tüm bir kıtanın ve ülkenin. Fakat ellerine ne geçeceğini hala anlamış değilim."
"Sanırım Corrin istediği her şeye sahip. Sırada Ametist var." diye açıkladı Dimitri. Beni dinlediğini fark etmemiştim. Yüksek sesle düşündüğümü de fark etmemiştim aslında. Sadece düşünüyor, düşünüyor ve düşünüyordum. Ve sonuç olarak pek bir yere vardığım söylenemezdi.
Daha önce belki de onlarca kez söylediğim gibi, olaylar iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Eğer kısa zamanda bu olayları bir sonuca erdiremezsem olan bana olacakmış gibi oluyordu.
Onların beni yok etmesine izin veremezdim. Bizi yok etmelerine izin veremezdim.
Ametistlilerin Dünya'yı, Dünyalıların Ametist'i, Safirlerin Gümüşleri ya da en çok da...
Sanırım en çok kendimi yok etmekten korkuyordum...
Darya, Isabel, Augustus, Evgeniya ve Jason. Sadece bu kadarlardı. Dimitri bana Corrin'in diğer Gümüşleri esir aldıklarını söylemişti.
Corrin'in onlardan önemli düşünecek şeyleri olduğu için onları fazla kontrol edememişti. Hiç kimsenin bekleyecek bir şeyi yoktu. Gelecek olan herkes tamamlandıktan sonra ilk konuşmaya atılan Isabel olmuştu.
"Krista onu öldürecek." diye başlamıştı konuşmasına da. Sesi titrek çıkıyordu. Fakat söylediğinin her kelimesine inandığı yeşil gözlerinden belliydi.
"Hayır." dedim. "Bir yolunu bulacağız. Hep bulduk öyle değil mi? Bu sefer de bir yolunu bulacağız."
"Corrin de tıpatıp aynı şeyi söyledi biliyor musun, Dolunay? Corrin'in bahsettiği o değildi. Senin bahsettiğin de o değil."
"Isabel." dedi Dimitri temkinli bir sesle. "Elimizden bir şey gelse yapardık."
"Ama yapmadınız." dedi Isabel yüksek sesle. "Söyle, Dimitri; Laurel, Corrin ya da Elijah. Herhangi biri Luna'ya aynı şeyi yapsa ne yapardın? Hemen pes eder miydin?"
"Hayır." dedi Dimitri bana bakarak. "Asla pes etmezdim."
Isabel bir şey demedi. Herkes olayı kavramıştı zaten. Fakat yapabileceğimiz pek bir şey olduğunu gerçekten düşünmüyordum.
Isabel'in sözleri konuyu bölmüştü. Ne hakkında tartıştığımızı çoktan unutmuştuk bile. Darya, Jason, Isabel, Dimitri. Hepimizin kaybedecek bir şeyleri vardı. Ve hepimizin önemsediği bir şeyler vardı.
Birkaç dakika bana ölüm gibi gelen bir sessizliğin ardından ilk konuşan Evgeniya'ydı. "Sizin gibi asla pes etmeyecek bir kaç kişi daha tanıyorum, çocuklar. Laurel, Corrin, Elijah... daha saymama gerek var mı? Carlos, Meredith, IceBella ve Jack."
"Bir yolunu bulup cidden hepsine karşı gelmeyi mi düşünüyoruz?" diye sordum.
Augustus başını iki yana salladı. "Hepsine değil. Şu anki önceliğimiz hangisi olacak ona bakalım."
"O halde önceliğimiz Corrin ve Elijah olacak." diye yanıt verdim. "Ardından Laurel ve Meredith geliyor."
"Peki ya Krista? Onun da bir şeylerin peşinde olduğu-"
Isabel'in sözünü kestim. "Onun da bir şeylerin peşinde olduğu su götürmez bir gerçek, Isy. Fakat şu an-"
Isabel de benim sözümü kesti. "Şu anki önceliğimiz Corrin." dedi sanki ezberlemiş gibi. "Peki bana bir cevap ver, Şifacı. Bunu nasıl yapmayı planlıyorsun? Burası Dünya değil. Oradaki gibi arkanda yüzlerce kişi yok. Ya da bir devrim başlatamazsın, bunu biliyorsun öyle değil mi? Burası bambaşka bir Dünya."
Yanıt vermedim. Haklıydı. Gerçekten haklıydı. Şu an sadece altı kişiydik. Elimizden ne gelirdi? Bir orduya, bir şehre, bir ülkeye, hatta Yeni bir Dünya'ya karşı?
❅
Oysa biliyordum ki Laurel'de bu projeyi ilk bulduğunda bizimle aynıydı. Hatta belki de daha az dostu vardı. Orsa şu anda Yeni Dünya'nın kurucusu diye anılıyordu.
Hem, kim bilir? Belki gerçekten ona ve diğerlerine karşı gelip bir devrim başlatabilirdik. Ya da kısa bir süreliğine de olsa rahat bir nefes alabilirdik.
Normalde olsa kesinlikle ilk seçeneği seçerdim. Fakat şu anda tek düşünebildiğim dostlarımdı. Onlar olmadan bunu yapamazdım. Ve bize zaman kazandıracak bir şeyler yapmalıydık. En azından şimdilik.
Düzenlenme Tarihi: 12.10.2016
Umarım beğenmişsinizdir. Biraz karışık oldu bu bölüm. Fakat Final'de toparlayacağım. Ve ardından 3. kitap-Sardoniks :3 Hazır mısınız, Sardoniks için? Ben evet!
Bu arada Ametist-artık-öne-çıkanlar-listesinde! Evet, evet, ben de ilk duyduğumda inanamıştım :D
Vee şu an Ametist 24K :D Kalsedon 11.1k
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top