14 ❅ Uyanış

  ❅ Uyanış ❅

Bunu özlediğim inkar edilemez bir şeydi. Ametist'e geleli neredeyse iki ay olmuştu. Ve ben o kadar süre içinde neredeyse normal birisine dönüşmüştüm. Zaten bu kadar süre sessiz kalmam imkansızdı ve şu an elime büyük bir fırsat geçmişti. Her şeyi planlamıştım.

Son anda planda birkaç değişiklik olmuştu. Krista sanki neler olacağını sezmiş gibi Jason'ı bir nedenden ötürü çağırmıştı. Ne olduğunu bilmiyordum. Sadece 30 dakikamız vardı. Her şeyi planlamıştık ve küçük bir şeyin her şeyi batırmasına izin veremezdik. 

Isabel güç odasına girmeyi teklif etti. 

Çok büyük çaplı bir şeye gerek yoktu. Amacımız Güç Binası'ndaki ve birkaç girişteki polislerin bizim çıkışımızı fark etmemelerini sağlamaktı. 

Olayları başlatan bendim. Fakat bitiren ben olmayacaktım. Düşünmeme gerek yoktu. Bedenim ne yapacağını biliyordu. 

Birkaç dakika içinde kendimi Merkez'in önünde bulmuştum. Etrafımda kimse yoktu. Bense sadece orada durup Merkez binasının tepesine bakıyordum, orada Corrin yaşıyordu. Birkaç dakika içinde merak edip biri kapıdan çıkmayı başardı. Koyu mavi renkte üniformanın içinde benden sadece birkaç yaş büyük olan Corrin'in korumalarından biriydi. Tahminimce bir safirdi. 

O sırada patlamaya hazır bir bomba gibiydim. Karşımdaki kişinin kim olduğu umurumda değildi. Onu öldürmeyecektim. Sadece Corrin'in beni fark etmesini sağlayacaktım.

"Ne istiyorsun?" diye sordu gözlerini bana dikerek.

"Corrin'e haber ver." dedim kısaca.

"Şu an önemli bir toplantıda lütfen daha sonra-" Kemerime asılı silahı çıkarmamla birlikte sözü yarım kaldı. 

"Hareket edersen ateş ederim." dedim. Kımıldamadı. Bana korku dolu gözlerle bakmaya devam etti sadece. Yeni korumalardan biri olduğu kesindi. Corrin onu sadece gücü için almış olmalıydı. Tahminimce dövüşmeyi bile bilmiyordu. Aradan birkaç dakika geçmeden birkaç kişi etrafımıza toplanmaya başladı. Hiçbirini umursamadım. Asıl umursadığım kişi Merkez'deki odasından bize bakmaya başladı. Corrin.

"Planın bu olduğunu bilmiyordum." diyen Augustus'un sesini duydum kulaklığımdan. 

"Birkaç değişiklik yaptım." diye mırıldandım. 

"Beni Corrin'in odasına götür." dedim yüksek sesle silahı indirmeden. Etraftaki korumalardan hiçbiri hareket etmedi. Safir'in çok güçlü ve önemli olduğundan emindim. 

Safir ve birkaç koruma daha yürümeye başladı. Silahımı Safir'in üzerinden indirmeden onları takip ettim. Bir koruma silahını bana doğrulttu.

"Ben Şifacı'yım." dedim sesimi titrememesine çalışarak. Şifacıydım.. "Şimdi indir o silahını. Vursan bile bir işe yaramayacak."

Fakat diğer koruma silahını indirmedi. "Sen Carlos'u rahat bırakmadığın sürece-"

"Falan filan." diyerek sözünü kestim. "Açın şu kapıyı yoksa Carlos ölür." dedim silahı Carlos denen safire daha çok yaklaştırarak.

Korumalardan biri yakasındaki mikrofondan içeridekilere talimat verdi. Ardından kapı açıldı. İçeri girerken peşime birkaç koruma daha takılmıştı.

Mavi granit zemin üzerinde yürürken bir kez daha kulaklığımdan Augustus'un sesini duydum. 

"Canına mı susadın sen?" diye sordu. "Güçlerini kullanamıyorsun."

"Kapa çeneni Augustus.'' dedim kısık sesle. Ne yapıyordum ben? O sırada hiçbir şey umurumda değildi. 

"İçeri alın." diyen Corrin'in sesi yankılandı etrafta.

Bir kez daha doğaçlama yapmıştım. Bir kez daha ne yapacağımı bilemiyordum. Emin olduğum tek şey pes etmeyeceğimdi.

Asansöre binene kadar korumalardan hiçbiri bana karşı gelmedi. Fakat ben Carlos'un üzerinden silahımı indirmedim.

Hiç kimse konuşmadı ve aynı sessizlikte asansörün kapısı açıldı.

Luna? Dimitri'nin sesini duymamla birlikte dikkatim dağıldı.

Evet, Caine?

Arkana bak. 

Ne? dedim fakat uyarısını dikkate alıp arkama baktım. Biz Corrin'in odasının önündeyken asansörün ışığı yanmaya başladı. Birileri yukarı çıkıyordu. Zihnimde ne arıyorsun?

Kendimi. Onu görmesem de gülümsediğini hissedebiliyordum. 

Dikkatimi dağıtıyorsun, dedim kapının açılışını izlerken. 

Biliyorum.

Neredesin? diye sordum kapıdan içeri girerken son bir kez arkama baktım. Asansörün kapısı açılmış ve içinden bir grup koruma daha çıkmıştı. Pekala, en azından Güç Binası'ndaki çoğu koruma buradaydı. 

Dışarıdayız, Augustus ve Licy ile birlikte. Isabel çoktan içeri girdi. Peki sen ne yapmayı planlıyorsun?

Doğaçlama, dedim kısaca. Biraz yardım etsen iyi olur aslında. Bana kızdığını tahmin ediyordum. Kendim bile tam olarak neyin peşinde olduğumu bilmiyordum. 

Corrin'i her zamanki sakin haliyle görmemle birlikte düşüncelerim yarıda kesildi.

"Neyin peşindesin, Luna?" dedi mavi gözlerini bana dikerek.

Ona Krista'dan bahset, dedi Dimitri.

Ne? diye sordum. Peki, tamam...

"Krista. Bizi öldürmeye çalışan oydu. Seninle konuşmama hayatta izin vermez. Ben de bu yolu buldum." diyerek Carlos'u işaret ettim.

"Konuşalım o zaman." dedi. "Fakat önce silahını indir."

"Korumaları gönder." dedim keskin bir sesle.

"Silahını indir." dedi gözlerime bakarak. Ses tonu emir verir gibiydi. Şakası yoktu. Benim de yoktu. 

 "Korumalarının beni vurmayacağını nereden bileceğim?"

"Dışarı çıkın." dedi Corrin korumalarına. 

"Ama, efendim..'' dedi korumaların başı olduğunu tahmin ettiğim kişi. 

"Çıkın dedim." Corrin'in bu sözü söylemesiyle birlikte korumalar dışarı çıktı. Fakat ben silahımı indirip indirmemek konusunda emin değildim. 

Silahını indir, dedi Dimitri.

Hayır. 

Zaman kaybediyoruz, Luna. Eline bak. Onu dinlemeyip elime bakmadım. Ne göreceğimi biliyordum. Yara neredeyse parmaklarıma kadar ilerlemişti.

Silahımı indirdim. Ve kendimi bile şaşırtan keskin bir ses tonuyla Corrin'e Krista'yı anlattım. Yüzünde hiç bir şaşkınlık ifadesi görmedim.

"Biliyorsun zaten değil mi? Bizi öldürmesine izin verecektin" Uzatıyordum. Her saniye değerliydi benim için. Fakat merak ediyordum. 

"Katılmam gereken bir toplantı var, Dolunay." dedi saatine bakarak. Ve ayağa kalktı. "Birkaç gün sonra-"

Ayağa kalktım. "Krista başka işlerin peşinde, Corrin." dedim ve arkama bakmadan kapıya doğru yürümeye başladım. 

Kapıyı açtığımda, kapının önünde bekleyen korumalar afallamışlardı. Asansöre bakmadan hızla merdivenlere doğru ilerledim. Arkamdan birkaç kişi koşmaya başladı. Fakat onlardan hızlıydım. 

Neredesiniz? diye sordum Dimitri'ye.

Arka kapıda seni bekliyoruz. 

Sence de...

Fazla kolay olmadı mı? Evet, biliyorum. Fakat bunu düşünecek zaman yok. Ametist'e varana kadar hiçbir şey için zaman yok. 

Koşarak merdivenlerden inmeye devam ettim. Arka kapının yerini biliyordum. Hızla oraya gittim. Birkaç metre ileride gümüş renkli bir arabaya yaslı olan Dimitri'yi gördüğümde ancak rahatlayabilmiştim. Çabucak arabaya bindik. 

"Bir yerlerde eksiklik var sanki değil mi?" diye sordu Licy. Gücünü benim üzerimde kullandığı için gözleri safir rengine dönüşmeye başlamıştı. 

"Kesinlikle." diye yanıt verdim. "Corrin bir şeylerin peşinde."

"Her zamanki gibi." dedi Dimitri.


Düzenlenme Tarihi: 19.09.2016

3811 okunma, 189 oy, 67 yorum. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum *-*

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top