KK🔸9

b e n g e l d i m

Bolca kalple geldim. ❤️

Yorumlarınız için teşekkür ederim. İsme birlikte karar verdik. Artık onlara EcRe diyebiliriz.

Keyifle okuyun.

🔸

Uzun bir günün ardından 'serbestsiniz' lafını duymak içime su serpmişti. Bir de akşam kızlara söz vermiştim. Gider gitmez yemek yiyip dışarı çıkacaktık.

"Hadi koş cici arkadaşlarına." diyen Hüma'ya ters ters baktım.

"Sen de gel dedim o kadar." Çantamı toplarken bize yaklaşan kişiye alttan alttan baktım. Adını bilmediğim ama birkaç kere göz göze geldiğim biriydi.

"Aman istemez." dedi ve yanımıza geleni fark edip sustu.

"Merhaba." dediğinde sessiz kaldım. Hüma karşılık verir sanmıştım ama o da bir şey demedi. "Üçüncü sınıftaki çocuğa anatomi çalıştırıyormuşsun." dedi direk bana bakarak. Çantamı sırtıma giyip ona döndüm.

"Evet?"

"Dersi iyi anladın sanırım." dedi. Yüzünde ince bir gülüş vardı. "Rica etsem benimle soru çözer misin?"

"Höh amına koyayım." Arkamda mırıldanan Hüma'yı duymamış gibi yaptım.

"Sorularını Faysal Hocaya sorabilirsin." dedim nazik olmaya çalışarak.

"Pazartesiyi beklemek zorunda kalıyorum. Hoca bakmıyor WhatsApp'tan sorulara."

"Sınıf grubuna atabilirsin." dedim ve Hüma'ya döndüm. "Hadi gidelim."

"Gidelim aşkım."

"Kontenjanı Nezih doldurmuş desene." Kaşlarımı çatıp ona baktım. Güzellikten niye anlamıyordu bu millet?

"Kontenjan?" dedim az önceki nazik halimi halının altına alarak. "Bir sürü seçenek sundum sana. Muhtemelen biri işe yarar." Bir adım yaklaşıp devam ettim. "Ha yine olmaz dersen, vaktim yok derim. Bu daha net olur." Arkama dönüp yürümeye başladığımda Hüma da peşimden geldi.

"Arif lan bu!" dedi yanımda yürürken.

"Arif kim?" diye sordum sessiz olmaya çalışarak.

"Saffet'in kuzeni." dediğinde kaşlarımı kaldırdım. Merdivenlerden iniyorduk.

"Nereden biliyorsun?"

"Selenay." Gözlerimi devirdim.

"Solonoy." Taklitime karşılık bana tuhaf bir bakış attı. Omzumu silkip dışarı çıktım.

"Merak etme Saffet'e olan hislerimi bilmiyor. Sadece dedikoducu bir kız olarak tanınıyorum." Bir şey demedim ama o anlatmaya devam etti. "Saffet ile hiç anlaşamıyormuş. Muhtemelen Reha ile de."

"Şimdi bana Asuman'ı seviyor de, bayılayım şuracıkta." dedim. Otobüs durağına doğru yürüyorduk.

"Mantıklı aslında. Niye sevmesin ki başka Saffet'i?"

"Kaç yıldır birliktelermiş?" diye sordum. Bu sırada otobüs gelmişti.

"Sekiz ay."

Cam kenarına geçip sırtımı cama yasladım. Ayakta yolculuk yapmak kaderimdi benim.

"Bilemiyorum." dedim.

Hüma "Camı açar mısınız?" diye doğru bağırdığında başımı çevirip cam kenarında oturan amcaya baktım.

"Klima açık." dedi bize bakmadan.

"Oksijen döngüm durdu." dedi yüzünü buruşturup. Sırıttım. Bugün ayrı kalabalıktı.

"Bak bir daha söylüyorum. İstersen sen de gel bizimle."

"Yok aşkım keyfine bak."

"Peki." dedim uzatmadan. Önümüzde dikilen kadın başını çevirip bize sanki direk dansı yapıyormuşuz gibi baktı. Hüma kulağıma eğilip "Aşkım dedim ya, beraber sandı bizi."

"Yok artık." dedim. Elimle kendime yelpaze yapmaya başladım.

"Şşş..." Hüma'ya baktım.

"Noldu?"

"Reha her gün yazıyor mu?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım. "Sadece dersle ilgili mi yazıyor?"

"Dün normal konuştuk." deyince dirseğiyle koluma vurdu.

"Hani her gün yazmıyordu?"

"Dün ben yazdım." dediğimde ağzını yarım ağız açtı.

"Vay göt!"

"Hüma!" Bu kez ben koluna vurdum. "Öyle şeyler demesene! Arkadaşız onunla sonuçta."

"Ay haspam." diyerek gözlerini devirdi. Birkaç dakika sonra indiğinde yurda gidene kadar son iki haftayı -içinde Reha da vardı-düşündüm.

Kesinlikle Hüma aklıma sokmuştu (!).

🔸

Buz mavisi bol bir pantolon ve kırmızı, omuzları açık bir kazak... Okuldayken akşam ne giyeceğime karar vermiştim bile. Yurda gider gitmez yemeğimi yemiştim. Hilal ve Münire benden önce yemişlerdi. Şimdi ise üstümü giyiniyordum.

Ellerime krem sürerken Dicle yatağında uzanıyordu. Sırtı bana dönüktü. Dünden beri hiç konuşmamıştık. Kızlarla da sadece tanışırken konuşmuştu.

"Dicle?" dedim deri ceketimi giyerken. Hızla doğrularak bana döndü.

"Noldu?" Gözlerindeki uykusuzluk neyin eseriydi bilmiyordum ama bir şey sormadım.

"Bizimle gelmek ister misin?" diye sordum.

"Teşekkür ederim." dedi gülümsemeye çalışarak. "Siz gidin."

"Sen bilirsin." Tebessüm etmeye çalıştım. Bir derdi olduğu belliydi. Belki yarın öbür gün daha yakın olurduk ve bizimle paylaşabilirdi.

Dışarı çıktığımda Münire ve Hilal güvenliğin kapısında dikiliyordu. Hilal kapüşonlu bir kot ceket giymiş ve başını içine gömmüştü. Münire ise ceketini elinde tutuyor ve hava serin olmasına rağmen sadece hardal rengi kazağıyla duruyordu.

"Geldim." dedim yanlarına gelince. Hilal "Sonunda be!" dediğinde ona ters bir bakış attım.

"Okuldan geleli 1 saat olmadı bile." Birlikte yurttan çıkıp yürümeye başladık. Planı onlara bırakmıştım.

"Okey mi oynasak?" diye sordu Hilal.

"Fark etmez." dedim. Keyifli olmaya çalışıyordum. Münire hala üzgündü çünkü.

Münire "Ben sarhoş olmak istiyorum." deyince gözlerimi irice açtım.

"Ney istiyorsun ney?" diye sordum.

"Sarhoş olmak." dedi tekrar. Hilal ile birbirimize baktık. Omzunu silkti. Ben hiç alkol almamıştım ama onun yanında tabi ki kalırdım.

"Hilal?" diye sordum.

"İçmem ama o istiyorsa gidelim." dediğinde başımı salladım. Alkolün haram olduğunu biliyordum ama tabi ki tercih meselesi olduğu için çevreme bu konuda saygı duyuyordum.

Otobüsle bir yere kadar gidip kalan beş dakika için taksiye bindik. Felek Bar. Umarım annem kızmazdı. İçeri girdiğimizde kulağıma çalınan 'Yıldızların Altında' şarkısı oldu. Sanırım canlı müzik vardı.

"Bir şey istiyor musunuz?" diye soran Münire'ye "Alkolsüz herhangi bir şey." dedim.

Hilal "Ben geliyorum seninle." diyerek onunla barmenin yanına gitti. İçerisi tahmin ettiğim gibi değildi. Sakin bir ortam vardı.

"Bunu aldım." Önüme bıraktığı kırmızı renkteki sıvıya baktım. Sanırım çilek kokuyordu.

"Teşekkür ederim."

Onun ne içtiğini bilmiyordum ama yarım saatte üç bardak bitirmişti. Şarkılar değişiyordu ama onun ruh hali aynıydı.

"Şu Dicle ile konuştunuz mu hiç?"

Hilal'e dönerek içeceğimi yudumladım. "İsmi dışında bir şey bilmiyorum." dedim.

"Tuhaf bir kız. Sürekli üzgün." dedi düşünceli bir sesle.

"Bilemiyorum." dedim.

"Balkona çıkacağım." diyerek yanımızdan ayrılan Münire'nin peşinden gittik. Sarhoş olmaya başlamıştı ve tek bırakılmaya müsait değildi. Birlikte balkona çıktığımızda manzara karşısında ağzım açık kaldı. İzmir karşımızdaydı. Hayran kalmıştım.

Balkonda birkaç kişi daha vardı. Bazısı içeceğini manzaraya karşı içiyor, bazısı sigara içiyordu.

"Unutacağım değil mi?"

Münire'ye baktım. Ortamızda duruyor ve manzaraya bakıyordu.

"İlk aşkın mıydı?" diye sordu Hilal.

"Evet." dediğinde Hilal sessiz kaldı. Sanırım bu, o zaman biraz zor unutursun demekti.

"Lan bi dur!"

Üçümüz de tıpkı balkondaki diğer insanlar gibi sesin geldiği tarafa baktık. Balkonun en köşesinde, beyaz ışığın altında dikilen iki adam vardı.

"Bırak beni Nezih!" diye bağıran adam, diğerinin kolları arasından çıkmaya çalışıyordu. "Bana yapılamaz! Anladın mı!"

"Saffet kes şunu!"

Gözlerimi irice açtım. Reha ve Saffet karşımdaydı. Reha kollarını arkadaşına sarmış, uzaklaşmasını engellemeye çalışıyordu.

"Bırak Reha!" Saffet'in yüzü bizim tarafa doğru dönünce dağılmış ifadadesi dikkatimi çekti. Gözleri kan çanağına dönmüştü.

"Sakin kal." diyen Reha hala Saffet'i tutuyordu. "Çıkaracağım seni buradan."

Saffet'in kolunu kendi omzuna dolayıp kapıya yöneldiği esnada göz göze geldik. Şaşkındım. Beni görünce o da şaşırdı. Hareketsiz kaldığı birkaç saniye içinde Saffet daha sakindi. Selam verir sanmıştım ama arkadaşını da alıp balkondan çıktı.

Bana yapılamaz derken ne demek istemişti?

🔸

SELAMM 🖤

▪️ Sizlere de soruyorum, Saffet ne demek istemiş olabilir?

▪️ Okumayı en çok istediğiniz sahne nedir?

▪️ Arif'in derdi ne ola ki?

Yeni bölümde görüşmek üzere, yıldıza dokunmayı unutmayın. Öpüldünüz. :*

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top